Rekabet Kurumu - Karar Sayı 15-08/109-45
Karar Dilini Çevir:
Rekabet Kurumu
Karar Sayısı: 15-08/109-45
Karar Türü: Rekabet İhlali
Konu: Sahibinden Bilgi Teknolojileri Pazarlama ve Ticaret A.Ş.’nin www.sahibinden.com alan adına sahip internet sitesi kurumsal üyelik ücretlerini yüksek belirlemek suretiyle 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesini ihlal edip etmediğinin tespiti
Karar Tarihi: 19.02.2015




Rekabet Kurumu Başkanlığından,
REKABET KURULU KARARI
Dosya Sayısı : 2014-2-59 (Önaraştırma)
Karar Sayısı : 15-08/109-45
Karar Tarihi : 19.02.2015
A. TOPLANTIYA KATILAN ÜYELER
Başkan : Prof. Dr. Nurettin KALDIRIMCI, Kenan TÜRK,
Üyeler : Dr. Murat ÇETİNKAYA, Reşit GÜRPINAR,
Fevzi ÖZKAN, Doç. Dr. Tahir SARAÇ
B. RAPORTÖRLER : Bekir KOCABAŞ, Cemile YÜKSEK, Ahmet ŞAHİN
C. BAŞVURUDA
BULUNAN : İsmi saklı tutulmuştur
D. HAKKINDA İNCELEME
YAPILAN : Sahibinden Bilgi Teknolojileri Paz. ve Tic. A.Ş.
Değirmen Yolu Cad. No:28 Asia OfisPark A Blok Kat:2
Ataşehir/İSTANBUL
(1) E. DOSYA KONUSU: Sahibinden Bilgi Teknolojileri Pazarlama ve Ticaret A.Ş.’nin
alan adına sahip internet sitesi kurumsal üyelik ücretlerini
yüksek belirlemek suretiyle 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesini ihlal edip
etmediğinin tespiti.
(2) F. İDDİALARIN ÖZETİ: Başvuruda özetle;
Teşebbüsün otomotiv sektöründe faaliyet gösteren bir firma olduğu, ikinci el
araçların satışı konusunda iki yıldır internet sitesi ile
çalıştıkları, şirketlerinin kurumsal üyeliğinin 26.11.2014 tarihinde sona erdiği, bu
süre sonunda yetkilisinin şirketlerine gelerek yeni üyelik
koşulları hakkında kendilerine bilgi verdiği, ayrıca 1.700 TL karşılığında bir yıllık
yeni üyelik tavsiye ettiği ve bu sistemde şirketlerinin aylık 15 ilan kotasının
bulunduğunu, aylık 15 ilanın aşılması halinde ise ilan başına 39 TL ilave ücretin
alınacağını bildirdiği ifade edilmektedir. Başvuruda devamla bir önceki yıl 1.345 TL
olan yıllık üyelik ücreti 1.700 TL’ye çıkmasına rağmen, kendilerinin işleri gereği bu
koşulları kabul etmek zorunda kaldıkları belirtilmekte ve ayrıca
’un kendilerinden her ay gerekli tahsilatları yapmak üzere,
sisteme kaydedilmek üzere kredi kartı bilgisi talep ettiği, buna karşılık kendilerinin
daha önce olduğu gibi nakit veyahut kredi kartı ile tek seferde bu miktarı ödemeyi
önerdikleri, ancak bu tekliflerinin tarafından kabul edilmediği
ifade edilmekte ve ’un söz konusu eylemlerinin hâkim
durumun kötüye kullanılması niteliğinde olduğu
iddiaları dile getirilmiştir.
(3) G. DOSYA EVRELERİ: Kurum kayıtlarına 27.11.2014 tarihinde intikal eden başvuru
18.12.2014 tarihli Kurul toplantısında görüşülerek, 14-53/910-M sayı ile önaraştırma
yapılmasına karar verilmiştir. İlgili karar uyarınca yapılan inceleme üzerine hazırlanan
12.02.2015 tarih ve 2014-2-059/ÖA sayılı Önaraştırma Raporu görüşülerek karara
bağlanmıştır.
15-08/109-45
2/8

(4) H. RAPORTÖR GÖRÜŞÜ: İlgili raporda; önaraştırma konusuna ilişkin olarak ilgili
teşebbüsler hakkında 4054 sayılı Kanun’un 41. maddesi uyarınca soruşturma açılmasına
gerek olmadığı ifade edilmiştir.
I. İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
(5) Dosya mevcudu bilgiler çerçevesinde, kesin bir ilgili ürün pazarları ve ilgili coğrafi pazar
belirlenmemiştir.

(6) 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesinde “Bir veya birden fazla teşebbüsün ülkenin
bütününde ya da bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasındaki hâkim durumunu tek
basına yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar ile kötüye
kullanması” yasaklanmakta ve maddenin ikinci fıkrasında da örnek niteliğinde bazı kötüye
kullanma halleri sayılmaktadır. 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesinin lafzından da
anlaşılacağı üzere, Türk rekabet hukukunda “hâkim durumun kötüye kullanılması” olarak
nitelenebilecek bir ihlalin varlığı için iki koşulun bir arada sağlanması gerekmektedir.
Bunlardan birincisi, “hâkim durum”daki bir teşebbüsün varlığı, ikincisi ise hâkim
durumdaki teşebbüs tarafından gerçekleştirilen eylemin “kötüye kullanma” niteliğini
taşımasıdır. Somut olayda bu koşullardan herhangi birisinin bulunmaması halinde,
Kanun’un 6. maddesi kapsamında “hâkim durumun kötüye kullanılması” ihlalinden söz
edilmesi mümkün değildir. Ayrıca, Hâkim Durumdaki Teşebbüslerin Dışlayıcı Kötüye
Kullanma Niteliğindeki Davranışlarının Değerlendirilmesine İlişkin Kılavuz’un (Kılavuz) 7.
paragrafında da belirtildiği üzere, “hâkim durumun kötüye kullanılmasının” iki unsurundan
birinin bulunmadığının açıkça gösterilebildiği durumlarda diğer unsura ilişkin analize yer
verilmemesi mümkündür.

(7) Bu çerçevede ’un eylemlerinin Kanun’un 6. maddesi kapsamında “kötüye
kullanma” niteliğini taşıyıp taşımadığı değerlendirilmiştir.


(8) S’un önaraştırmaya konu eylemlerinden ilki, kurumsal üyelere uyguladığı
fiyatlarda yüksek miktarlarda artış yaptığı iddiasıdır. S’un söz konusu
uygulamasının bir kötüye kullanma olarak kabul edilebilmesi için öncelikle “aşırı fiyat”
niteliğini haiz olması gerekmektedir. Bu çerçevede, tarafından kurumsal
üyelere uygulanan ücretlerin “aşırı fiyat” niteliğinde olup olmadığı değerlendirilmiştir.

(9) Aşırı fiyat, pazar gücünün uygulanması sonucunda sürekli olarak rekabetçi düzeyin
önemli ölçüde üzerinde belirlenen fiyat olarak tanımlanmaktadır. Aşırı fiyatlama
sonucunda rekabetçi piyasalarda oluşan tüketici fazlasının bir kısmı pazar gücünü elinde
bulunduran firmaya üretici fazlası olarak geçmekte; bir kısmı ise tamamen
kaybolmaktadır.

(10) Rekabet hukuku uygulamalarının tüketici refahı odaklı olduğu göz önünde
bulundurulduğunda, sömürücü nitelikteki davranışlar içerisinde yer alan ve tüketici
refahında doğrudan bir kayba ve dağılım etkinsizliğine yol açan aşırı fiyatlama
davranışının, rekabet hukukunun temel ilgi alanlarından birini oluşturduğunu söylemek
mümkündür. Ancak aşırı fiyatlamaya müdahale bazı tartışmaları da beraberinde
getirmekte; bazı rekabet hukuku sistemlerinde ihlal olarak nitelendirilen aşırı fiyatlamanın,
bazı sistemlerde hukuka aykırı olmadığı kabul edilmektedir. Bu tartışmaların kavramsal
ve uygulamaya yönelik olduğu görülmektedir.

(11) Kavramsal olarak değerlendirildiğinde, tekel gücüne sahip olan veya hâkim durumda
bulunan teşebbüslerin fiyat belirleyici konumda bulundukları ve fiyatlarını kendi maliyet
15-08/109-45
3/8

yapılarına göre belirledikleri yönünde yapılan tanımlamalar dikkate alındığında, aşırı
fiyatlama tekel gücü ve hâkim durum kavramlarından ayrı düşünülemeyecektir.
Uygulamaya yönelik olarak yapılan tartışmaları ise aşırı fiyatlamanın tanımında yer alan
“fiyatın sürekli bir biçimde ve önemli ölçüde rekabetçi fiyatın üzerinde olması” durumunun
rekabet otoritelerince sağlıklı bir şekilde tespit edilip edilemeyeceğine ve rekabet
hukukunun aşırı fiyatlamaya müdahale etmede doğru bir araç olup olmadığına yöneliktir

(12) ABD’de aşırı fiyatlamaya rekabet hukuku çerçevesinde müdahale edilmediği görülmekte;
AB rekabet hukukunun aşırı fiyatlama davranışına müdahale etmesinin yasal dayanağını
ise Avrupa Birliği’nin İşleyişine Dair Anlaşma’nın (ABİDA) 102. maddesi oluşturmaktadır.
Bu maddede kötüye kullanma örnekleri arasında sayılan “Doğrudan ya da dolaylı olarak
haksız alım ya da satış fiyatları uygulamak veya haksız ticari koşullar öne sürmek” aşırı
fiyatlamayı da içine alan bir başlık olarak kabul edilmektedir. Ancak uygulamaya
bakıldığında bu kötüye kullanma halinin sınırlı sayıda karara konu olduğu görülmektedir.
Her iki hukuk sistemi uygulamasında da pazarın kısa ya da orta vadede kendi kendini
düzeltmesinin beklendiği hallerde rekabet otoritelerinin aşırı fiyatlamaya müdahale
etmemesi gerektiği yönünde geniş bir görüş birliği vardır. Bununla birlikte, yüksek giriş
engellerinin var olduğu ve uzun dönemde rekabetin sağlanamayacağı durumlarda
düzenleme gereğinin ortaya çıktığı iki hukuk sisteminde de kabul edilmiştir.

(13) Aşırı fiyatlamaya müdahale, beraberinde getirdiği birtakım sakıncalar nedeniyle
tartışmalara konu olmaktadır. Bu sakıncalar, yüksek fiyatların sağlayacağı pazara yeni
girişlerin engellenmesi, yatırım ve inovasyon güdüsünün azaltılması ile rekabet
otoritelerinin uygulamada karşılaşabileceği aşırı fiyat tespitindeki yapılabilecek hatalar,
yaptırım ve tedbir uygulamalarının neden olabileceği zararlar olarak karşımıza
çıkmaktadır.


(14) Aşırı fiyatın tespitinde rekabet otoriteleri tarafından farklı kıstaslar dikkate alınmakta olup
kullanılan testlerin farklı kavramsal ve pratik zorlukları olduğu tartışılmaktadır. Aşırı
fiyatlama davranışının tespitinde kullanılan testler temel olarak üç başlık altında
değerlendirilebilir: Ekonomik Değer Testi, Fiyat Karşılaştırması Analizi, Karlılık Analizi.
Öte yandan anılan testlerin yanı sıra giriş sonrası fiyat düşüşleri yaklaşımı, yapısal
yaklaşım ve kanıtların sayıca fazlalığı yaklaşımı da bazı rekabet hukuku kararlarında
dikkate alınmıştır.

(15) Aşırı fiyatın tespitine yönelik literatürde iki test öne çıkmaktadır. Birincisi, Avrupa Birliği
Adalet Divanı’nın (ABAD) içtihatlarına dayanılarak oluşturulan Ekonomik Değer Testidir
(ETD). ABAD, United Brands kararında; inceleme konusu ürünün satış fiyatı ve üretim
maliyetleri arasındaki kâr marjını dikkate alarak ürünün fiyatı ile ekonomik değeri arasında
bir kıyaslama yapılabileceğini öngörmüştür. Bu yaklaşıma göre ilgili ürünün maliyeti ve
makul kar marjının toplamı ürünün değerini ortaya koymaktadır. Bu kapsamda maliyet ve
makul kar marjının toplamını aşan fiyatlar aşırı kabul edilmektedir.


(16) United Brands kararında fiyatlamanın haksız olup olmadığını ortaya koyabilmek amacıyla
ETD’den sonra ikinci aşama olarak inceleme konusu fiyat teşebbüsün kendi fiyatları ve
rakiplerinin fiyatları ile karşılaştırılmıştır. Fiyat Karşılaştırması Analizi olarak adlandırılan
bu yaklaşımda iki yönlü bir metodolojinin izlendiği söylenebilir: Teşebbüsün kendi fiyatları
ile yapılan kıyaslama ve/veya rakiplerin fiyatları ile yapılan kıyaslama.

15-08/109-45
4/8

(17) Bu çerçevede fiyat karşılaştırması analizinde aşırı fiyatlama iddiasına konu olan ürün
teşebbüsün farklı coğrafi bölgelerde, farklı müşteri gruplarına veya farklı zaman
dilimlerinde uyguladığı fiyatlar ile kıyaslanabileceği gibi aynı ilgili ürün pazarında faaliyet
gösteren rakiplerin, rekabetçi pazarlarda faaliyet gösteren diğer teşebbüslerin veya başka
bir coğrafi pazarda hâkim durumda bulunan bir teşebbüsün fiyatlarıyla da
kıyaslanabilmektedir.

(18) Yukarıda bahsedilen karşılaştırma yöntemlerinin uygulanmasına ilişkin olarak bazı
hususların dikkate alınması gerekmektedir. Örneğin coğrafi kıyaslama yapılırken
incelenen teşebbüsün ve ürünün karşılaştırmaya konu olan pazarlardaki durumu, yerel
vergiler nedeniyle ortaya çıkan direkt maliyetler, farklı pazarlardaki işgücü piyasalarının
kendine has koşulları, tüketicilerin gelir düzeyleri ve o ürüne yönelik talep esneklikleri vb.
unsurların dikkate alınmaması halinde hatalı sonuçların öngörülmesi muhtemeldir.
Benzer biçimde, teşebbüsün farklı zamanlarda uyguladığı fiyatların karşılaştırılmasında
girdi fiyatlarındaki artışlar, pazar koşullarındaki değişiklikler, dönemsel talep artışları,
yatırımlara finansman sağlama ihtiyacı gibi fiyat artışına neden olan etkenlerin de doğru
biçimde analizini gerekmektedir.

(19) Hâkim durumdaki teşebbüsün uyguladığı fiyatlar ile rakiplerinin fiyatlarının
karşılaştırılmasına ilişkin olarak Komisyon’un IMAX kararında dikkat çektiği husus ise
kıyaslamaların tutarlı olabilmesi için “aynı kalite ve işlevselliğe sahip, aynı vadeye ve
koşullara tabi olan aynı miktardaki” ürünlerin fiyatlarının kıyaslanması gerektiğidir.

(20) Hâkim durumdaki teşebbüsün fiyatlama davranışının haksız niteliğini ortaya koymak
amacıyla kullanılan ikinci test Kârlılık Analizi testidir. Kȃrlılık analizinin özellikle sabit ve
batık maliyetlerin yüksek olduğu endüstrilerde faaliyet gösteren teşebbüslerin fiyatlama
davranışının incelenmesinde faydalı olabileceği kabul edilmektedir. Şöyle ki, yatırımın ve
inovasyonun önemli rol oynadığı bu endüstrilerde yatırılan sermayenin ve katlanılan riskin
büyüklüğü gibi, kâr marjının değerlendirilmesinde etkili olacak unsurları dikkate
almaksızın sadece fiyat-maliyet karşılaştırmasına dayanarak aşırı fiyatın varlığı hakkında
bir değerlendirme yapılmasının objektif bir değerlendirme olmayacağı anlayışı hakimdir.
Bu bağlamda bazı ulusal rekabet otoriteleri fiyat-maliyet karşılaştırmasının bu eksikliğini
bertaraf etmek amacıyla aşırı fiyat değerlendirmelerinde kârlılık ölçütlerini esas alan aşırı
kârlılık yaklaşımını kullanmışlardır.

(21) Aşırı fiyatlamaya yönelik rekabet otoritelerinin müdahale anlayışının temelinde aşırı
fiyatlamanın tüketici faydasında doğrudan bir kayba neden olabileceği, fiyatın tekel
fiyatına yaklaşabileceği endişesi yatmaktadır. Ancak bu endişeye rağmen aşırı
fiyatlamanın tespitinde hatalı sonuçların öngörülmesinin muhtemel olması nedeniyle
sadece istisnai koşullarda müdahale edilmesi gerektiği görüşü genel olarak
benimsenmiştir.

(22) Kurul’un BELKO1 kararında BELKO’nun Ankara ısınma amaçlı kömür pazarındaki hâkim
durumunu aşırı fiyat uygulayarak kötüye kullandığı iddiası değerlendirilmiştir. Kararda;
“…aşırı yüksek fiyatlamanın; uzun dönemde piyasaya yeni girişleri sağlayacağı ve bu
sayede artan arzla birlikte fiyatların düşeceği, dolayısıyla bir kötüye kullanma
sayılmaması gerektiği argümanı, pazara giriş engellerinin bulunmaması ya da çok düşük
seviyelerde olması durumunda bir anlam ifade etmektedir.” ifadesine yer verilerek kötüye
kullanma değerlendirmesi yapılırken; BELKO’nun yasal olarak sağlanmış bir tekel

1 6.4.2001 tarihli ve 01-17/150-39 sayılı Karar
15-08/109-45
5/8

hakkının olmasına, pazarın yeni girişlere mutlak olarak kapalı olmasına, fiyatlama
konusunda olası istismarların önüne geçmek için gerekli yasal düzenlemelerin
yapılmamış olmasına ve ilgili ürünün talep esnekliğinin oldukça düşük olmasına vurgu
yapılmıştır.

(23) İlgili kararda aşırı fiyatın tespitinde öncelik fiyat kıyaslamasına verilmiş ve fiyat-maliyet
karşılaştırmasına ancak maliyetlerin kesin olarak belirlenebildiği takdirde başvurulması
gerektiği ifade edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda ilgili ürünün fiyatı diğer coğrafi
pazarlardaki satış fiyatları ile karşılaştırarak BELKO’nun fiyatlarının %50-60 oranında
daha yüksek olduğu tespit edilmiş ve yapılan değerlendirme sonucunda BELKO’nun aşırı
yüksek fiyat uygulayarak hâkim durumunu kötüye kullandığına karar verilmiştir2. Benzer
şekilde, HAVAŞ3 kararında da “ürünün ekonomik değeriyle kabul edilebilir bir ekonomik
bağı bulunmayan aşırı fiyat” hâkim durumun kötüye kullanılması olarak
değerlendirilmiştir.

(24) Kurulun hangi ölçüde bir kȃr marjını aşırı olarak kabul ettiğine ilişkin yaklaşımı olayın
niteliğine göre değişmiştir. Örneğin; BELKO kararında tespit edilen %50-%60 oranındaki
fiyat farkı doğrultusunda, MTS kararında4 aşırı fiyatın tespitine ilişkin olarak fiyat
kıyaslaması yapılmış; ancak %25-30 aralığında olan fiyat farklılığı aşırı fiyat tespiti için
yeterli bulunmamış; BİLETİX kararında5 ise aşırı fiyatın tespiti için %11-18 aralığında
olan marjın aşırı olmadığı değerlendirilmiştir.

(25) Kurul, BOTAŞ-EGO-İZGAZ-İGDAŞ kararında6 ise incelemeye konu olan teşebbüslerin
doğal gaz satış fiyatlarının alt ve üst limitlerinin ilgili bakanlık tarafından belirlendiği,
tarafların fiyat serbestisine sahip olmadıkları bu nedenle düzenlemeye tabi olan pazarlar
bakımından müdahalenin gerekli olmadığına karar verilmiştir.

(26) Ancak Kurul ASKİ-2 kararında7, düzenlemeye tabi bir pazar olması ve fiyatın tespit
yönetimine ilişkin bir düzenleme bulunduğu halde; ilgili düzenlemede teşebbüsün
%10’dan aşağı olmayacak şekilde kâr elde etmesinin öngörülmesinin doğal ve yasal tekel
niteliğindeki pazarlar bakımından rekabet karşıtı etkilere yol açmasının muhtemel olduğu
yönünde değerlendirme yaparak ilgili düzenlemenin aşırı fiyat düzeylerinin önüne
geçecek şekilde yeniden tanzim edilmesi yönünde görüş gönderilmesine karar vermiştir.

(27) Bereket Jeotermal kararında8 Kurul, aşırı fiyat analizi sonucunda elde edilen bulguları
aşırı fiyat tespiti için yeterli görmeyip, “aşırı fiyatlama riskinin kontrol altında tutulması
gerekliliği”nden hareketle pazarın beş yıl süre ile izlenmesine karar vermiştir.

(28) Son olarak TÜPRAŞ kararında9 ise TÜPRAŞ regülasyona tabi olmasına rağmen
TÜPRAŞ’ın fiyatlama davranışının 4054 sayılı Kanun kapsamında incelenebileceği
belirtilmiş ve “11.10.2008- 01.01.2009 tarihleri arasındaki yaklaşık üç aylık dönemde
TÜPRAŞ tarafından uygulanan rafineri satış fiyatlarının EPDK tarafından uygun bulunan
22.12.2006 tarihli “Akaryakıt Tavan Fiyat Tarifesi”ne göre belirlenmediği tespiti
çerçevesinde , piyasada düzenleyici kurumun fiyatlamaya ilişkin bir regülasyonu

2 İlgili Kurul kararı Danıştay’ın 2001/4817 E. 2003/4770 K. sayılı kararı ile onanmıştır.
3 03.01.2008 tarihli ve 08-01/5-4 sayılı karar.
4 26.05.2006 tarihli ve 06-36/462-124 sayılı karar.
5 01.03.2007 tarihli ve 07-18/164-54 sayılı karar.
6 08.03.2002 tarihli ve 02-13/127-54 sayılı karar.
7 20.12.2006 tarihli ve 06-92/1176-354 sayılı karar
8 15.7.2009 tarih ve 09-33/739-176 sayılı karar
9 17.01.2014 tarih, 14-03/60-24 sayılı karar
15-08/109-45
6/8

bulunmakla birlikte, buna aykırı davranan TÜPRAŞ’ın fiyat serbestisine sahip olduğu
anlaşılmaktadır” yönünde değerlendirme yapılmıştır.

(29) Bu tespitten sonra TÜPRAŞ tarafından uygulanan rafineri satış fiyatları (RSF), en yakın
erişilebilir dünya serbest piyasa fiyat oluşumu olarak kabul edilen Platts İtalya CIF Med
fiyatları ile ve ayrıca TÜPRAŞ’ın ihracat fiyatları ile karşılaştırılmış, maliyet
hesaplamasının sağlıklı bir veri sunmadığı değerlendirilerek bu hususta kesin bir kanaate
varılmamıştır. Yapılan analiz sonucunda incelenen dönem itibarıyla ortalama RSF’nin,
ortalama Platts İtalya CIF Med fiyatlarından benzinde %14,5 ve motorinde %15 oranında
daha yüksek gerçekleştiği; TÜPRAŞ’ın yurt içi RSF’leri ile ihracat fiyatları
karşılaştırmasında kurşunsuz benzin RSF’lerinin her zaman ihracat fiyatlarının üzerinde
gerçekleştiği, 2008’in son üç ayında ise aradaki farkın %20-30 oranına kadar çıktığı,
motorin için yapılan karşılaştırmada ise 2008 yılının son üç ayında RSF’lerin ihracat
fiyatlarından yaklaşık %20 daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmış ve TÜPRAŞ’ın
tanımlanan ilgili ürün pazarında aşırı fiyat uygulayarak hakim durumunu kötüye
kullandığına karar verilmiştir.

(30) Kurul’un, rekabete açık piyasalarda piyasanın işleyişine müdahaleden kaçınarak,
müdahale alanını doğal ya da yasal tekel olan ve fiyat düzenlemesi bulunmayan
pazarlarla sınırladığı, aşırı fiyatın tespitinde, AB’ye paralel şekilde ekonomik değer
kavramını esas aldığı ve değerlendirmelerinde fiyat kıyaslamasına öncelik verdiği
anlaşılmaktadır. Kurul, maliyet hesaplamasına ancak maliyetin kesin ve net bir şekilde
belirlenebileceği hallerde başvurmayı gerekli görmekle birlikte, pek çok kararında maliyet
hesaplamalarına gitmektedir.

(31) S, vasıta kategorisinde ilan veren kurumsal kullanıcılara ilişkin fiyat
politikasında 2014 yılı Ağustos ayında bir değişikliğe gidilerek (…..) bir fiyatlandırma
tercihinde bulunmuştur.

(32) Konuya ilişkin olarak tarafından gönderilen yazıda, 2014 yılının Ağustos
ayında uygulamaya konulan yeni fiyatlama politikasının iki temel gayeyle planlandığı;
bunlardan ilkinin “doğrulanmış kurumsal üyelik” sisteminin kurulması olduğu; ikincisinin
(…..) olduğu belirtilmektedir. Teşebbüsün yazısında devamla, (…..) ifade edilmiştir.

(33) S’dan alınan bilgilere göre, (…..) değerlendirilerek fiyat politikasında
değişikliğe gitme kararı alınmıştır.

(34) …..(TİCARİ SIR)…..


(35) …..(TİCARİ SIR)…..

(36) Önaraştırma sürecinde, ’un maliyet kalemleri ve bu maliyetlerin
tarafından sunulan her bir hizmete dağılımına ilişkin bilgi talep edilmiş
olmakla birlikte, tarafından gönderilen yazıda, teşebbüsün maliyetlerinin
tamamına yakın bir kısmının, teşebbüsün diğer ilan kategorilerindeki hizmetleri açısından
da ortak maliyet teşkil ettiği için, hizmetler bazında bir maliyet hesabının şirketlerince
yapılamadığı belirtilmiştir. Dolayısıyla, inceleme konusu olayda, Ekonomik Değer Testi
ve Kȃrlılık Analizinin yapılması mümkün olamamıştır.

(37) Öte yandan, teşebbüsün 2014 yılı Ağustos ayı öncesinde kurumsal kullanıcılara sunduğu
hizmetin kapsamı ile 2014 yılı Ağustos ayı sonrasında sunduğu hizmetin kapsamı
eşdeğer olmadığı için, diğer bir ifadeyle tarafından sunulan yeni ürün,
15-08/109-45
7/8

eski ürüne kıyasla daha nitelikli bir ürün olması nedeniyle salt iki ürünün fiyatı arasında
gerçekleştirilecek bir fiyat karşılaştırması analizi de yanıltıcı olabilecektir. Benzer şekilde,
’un rakibi konumundaki vasıta ilan platformları tarafından kurumsal
üyelere sunulan hizmetler ile ’un 2014 yılının Ağustos ayı sonrasında
sunmaya başladığı hizmetlerin kapsamı ve niteliği de aynı olmadığı için, bu ikisi arasında
yapılacak bir Fiyat Karşılaştırması Analizi’nin de sakıncalarının bulunduğu
düşünülmektedir.

(38) Yukarıda dikkat çekilen kısıtlara rağmen, ’un 2014 yılı Ağustos ayı
öncesinde (…..) satın alan kurumsal üyelere uyguladığı indirimli fiyatlar ile 2014 yılı
Ağustos ayı sonrasında kurumsal üyelere uyguladığı indirimli fiyatlar karşılaştırıldığında,
(…..) illerindeki kurumsal üyelerin (…..)’unun yeni ürün için ödediği bedelin eski ürüne
göre en fazla (…..) arttığı, ikinci bölge illerindeki kurumsal üyelerin (…..) yeni ürün için
ödediği bedelin eski ürüne göre en fazla (…..) oranında arttığı, üçüncü bölge illerindeki
kurumsal üyelerin (…..) yeni ürün için ödediği bedelin eski ürüne göre (…..) oranında
azaldığı, (…..) illerindeki kurumsal üyelerin yeni ürün için ödediği bedelin, eski ürüne göre
en fazla (…..) arttığı, toplamda ise kurumsal üyelerin (…..)’ünün eski ürüne göre daha
düşük fiyatla yeni ürünü kullanırken, (…..)’sinin (…..) ile (…..) arasında fiyat farkıyla yeni
ürünü kullandığı görülmektedir (Belge-19/26,27,28). Diğer bir ifadeyle,
’un kurumsal üyelerinin yaklaşık (…..)’ü en fazla (…..) farkla yeni ürüne
geçiş yapmış bulunmaktadır. Geri kalan (…..) oranındaki kurumsal üye ise belirli fiyat
farkları ile yeni ürüne geçiş yapmış olmakla birlikte, söz konusu üyelerin aylık kullanım
miktarları yüksek olduğu için (…..) kullanan bu üyelerin her bir ilan için diğer üyelerden
daha düşük birim fiyat ödediği görülmektedir.

(39) Diğer taraftan, her ne kadar ’un faaliyet gösterdiği sektör, şebeke etkileri
nedeniyle belirli düzeyde bir giriş engelinin bulunduğu bir pazar olsa da, önaraştırmaya
konu sektöre yeni girişler yeni girişler yaşanmakta, inovasyon ve yatırım, teşebbüslerin
başarısında önemli bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla, dinamik bir sektör özelliği gösteren
bu sektörde pazardaki yerleşik firma tarafından yüksek fiyatlar uygulansa bile, bu
durumun orta ve uzun vadede gerek yerleşik teşebbüsün yatırımlarının geri dönüşünü
alabilmesi açısından gerekse pazara yeni girişleri özendirmesi ve pazardaki mevcut
teşebbüslerin potansiyel müşterilere daha kolay ulaşabilmesini sağlaması açısından
şebeke etkilerinin pazardaki rekabet üzerindeki olumsuz etkilerini hafifleteceği ve son
tahlilde rekabet açısından olumlu sonuç doğuracağı düşünülmektedir.

(40) Yukarıda sunulan tespit ve değerlendirmeler ışığında, ’un kurumsal
kullanıcılara uyguladığı fiyatların ve ödeme koşullarının, 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi
kapsamında hâkim durumun kötüye kullanılması olarak değerlendirilemeyecektir.

J. SONUÇ
(41) Düzenlenen rapora ve incelenen dosya kapsamına göre, 4054 sayılı Kanun’un 41.
maddesi uyarınca şikayetin reddi ile soruşturma açılmamasına OYBİRLİĞİ ile karar
verilmiştir.

15-08/109-45
8/8












Full & Egal Universal Law Academy