Rekabet Kurumu - Karar Sayı 14-42/761-337
Karar Dilini Çevir:
Rekabet Kurumu
Karar Sayısı: 14-42/761-337
Karar Türü: Rekabet İhlali
Konu: İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Perakende Satış A.Ş.’nin düzenlemeye tabi tarifeler üzerinden elektrik kullanan serbest tüketicileri, tek taraflı ve toplu olarak kendi serbest tüketici portföyüne geçirmek suretiyle 4054 sayılı Kanun’u ihlal ettiği iddiası
Karar Tarihi: 22.10.2014

Rekabet Kurumu Başkanlığından,
REKABET KURULU KARARI


Dosya Sayısı : 2014-1-70 (Önaraştırma)
Karar Sayısı : 14-42/761-337
Karar Tarihi : 22.10.2014
A. TOPLANTIYA KATILAN ÜYELER
Başkan : Prof. Dr. Nurettin KALDIRIMCI
Üyeler : Kenan TÜRK, Dr. Murat ÇETİNKAYA, Reşit GÜRPINAR,
Fevzi ÖZKAN,Doç. Dr. Tahir SARAÇ

B. RAPORTÖRLER : Metin PEKTAŞ, Selen Yersu ŞAHİN, Hakan EREK,
İbrahim KUŞÇU
C. BAŞVURUDA
BULUNAN : -Gizlilik talebi bulunmaktadır

D. HAKKINDA İNCELEME
YAPILAN :
1- İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Perakende Satış A.Ş.
Bağlarbaşı Mah. Refahevler Sok. No:2/1 Maltepe / İstanbul
2- İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım A.Ş.
Bağlarbaşı Mahallesi Refahevler Sokak No: 2/1 34844 Maltepe / İstanbul
(1) E. DOSYA KONUSU: İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Perakende Satış A.Ş.’nin
düzenlemeye tabi tarifeler üzerinden elektrik kullanan serbest tüketicileri, tek taraflı
ve toplu olarak kendi serbest tüketici portföyüne geçirmek suretiyle 4054 sayılı
Kanun’u ihlal ettiği iddiası.
F. İDDİALARIN ÖZETİ:
(2) İstanbul Anadolu Yakası elektrik dağıtım bölgesinin görevli tedarik şirketi olarak faaliyet
göstermekte olan İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Perakende Satış A.Ş. (AESAŞ)
hakkında gizlilik talebi ile yapılan başvuruda özetle;
- Söz konusu şikayet başvurusunda özetle; Düzenlemeye tabi tarifeler üzerinden elektrik
alan ve serbest tüketici limitini aşan tüketicilere AESAŞ tarafından bir yazı gönderilerek,
bu tüketicilerin 30 gün içerisinde itiraz etmemeleri halinde, tek taraflı olarak AESAŞ’ın
serbest tüketici portföyüne geçirildiği,
- Bu yolla tüketicilerin gerçek rekabetçi fiyatlara erişimlerinin engellendiği ve tedarikçi
değişiminden sağlayacakları faydanın azaltıldığı,
- Tüketicilere gönderilen yazılarda, sözleşmenin istenildiği zaman sonlandırılabileceği
belirtilse de, bu uygulama nedeniyle tüketiciler ikili anlaşma yapmış sayıldığından, olası
bir tedarikçi değişiminde öncelikle bu sözleşmenin iptalinin gerektiği ve bu durumun,
tedarikçi değişim sürecini daha da zorlaştırdığı
hususları ifade edilmiştir.
(3) G. DOSYA EVRELERİ: Kurum kayıtlarına 05.06.2014 tarih ile intikal eden başvuru
üzerine hazırlanan 15.08.2014 tarih 2014-1-70/İİ sayılı İlk İnceleme Raporu 20.08.2014
tarihli Kurul toplantısında görüşülerek, 14-29/600/M sayı ile önaraştırma yapılmasına
karar verilmiştir. İlgili karar uyarınca yapılan inceleme üzerine hazırlanan, 23.09.2014
tarih ve 2014-1-70/ÖA sayılı Önaraştırma Raporu 16.10.2014 tarihinde yapılan ilk oylama
14-42/761-337
2/7

ve 22.10.2014 tarihinde yapılan ikinci oylama sonucunda görüşülerek karara
bağlanmıştır.
(4) H. RAPORTÖR GÖRÜŞÜ: İlgili raporda;
- İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Perakende Satış A.Ş.,
- İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım A.Ş.,
- Enerjisa Elektrik Perakende Satış A.Ş.,
- Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş.,
- Toroslar Elektrik Perakende Satış A.Ş.,
- Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş.
haklarında aynı Kanun’un 41. maddesi uyarınca soruşturma açılması gerektiği ifade
edilmiştir.
I. İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
(5) Dosya mevcudu bilgiler çerçevesinde, ilgili ürün pazarları “elektrik enerjisinin dağıtımı” ve
“elektrik enerjisinin perakende satışı” olarak, ilgili coğrafi pazar ise “İstanbul Anadolu
yakası” olarak belirlenmiştir.
(6) Türkiye’de elektrik dağıtım alanında faaliyet gösteren şirketlerin özelleştirilmeleri
tamamlanmış ve özel sektöre devri gerçekleşen dağıtım şirketlerine ayrıştırma
yükümlüğü getirilerek elektriğin perakende satışı alanında faaliyet göstermek üzere her
bölgede görevli tedarik şirketleri (GTŞ) kurulmuştur. GTŞ’lerin dağıtım şirketlerinden
yalnızca tüzel kişilik seviyesinde hukuki olarak ayrıştırılması öngörüldüğünden, GTŞ ve
dağıtım şirketleri tüm bölgelerde aynı mülkiyet ve kontrol yapısı, dolayısıyla da aynı
ekonomik bütünlük içerisinde faaliyetlerine devam etmektedir.
(7) Bölgesel dağıtım şirketleri, elektrik enerjisinin yerel düzeyde fiziksel olarak taşınması ve
bununla ilgili tüm saha operasyonlarına yönelik faaliyetleri “doğal tekel” olarak
gerçekleştirmektedir. Dağıtım şirketleri sahip oldukları “doğal tekel” nitelikleri nedeniyle
yerel seviyede her bir dağıtım bölgesinde hakim durumda bulunmaktadır.
(8) GTŞ’ler son kaynak tedarikçisi sıfatıyla, bölgelerindeki serbest olmayan tüketicilerin
tamamına münhasıran elektrik satışı yapmakla görevlendirilmiş olup bu noktada yasal bir
imtiyaza sahip bulunmaktadır. Serbest tüketiciler bakımından ise bu şirketler ile diğer
bağımsız tedarikçiler birbirlerine rakip konumdadır. Bununla birlikte, her bir GTŞ kendi
bölgesinde “yerleşik sağlayıcı” olmanın sağladığı avantajla halihazırda bölgesinde
bulunan serbest tüketicilerin çok büyük bir kısmını portföylerinde bulundurmaktadır. Bu
nedenle de, her bir GTŞ’nin kendi bölgesinde hakim durumda olduğu söylenebilecektir.
(9) Dağıtım şirketleri, GTŞ’lere ve bu GTŞ’ler ile rakip konumda bulunan tüm tedarik
şirketlerine dağıtım hizmetlerini ayrımcı olmayan bir şekilde sağlamakla yükümlüdür.
Ancak GTŞ’ler ile dağıtım şirketlerinin aynı ekonomik bütünlük içerisinde bulunmasından
kaynaklı menfaat birlikteliği ve GTŞ’lerin her bir dağıtım bölgesindeki yerleşik konumları,
4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında birtakım rekabet ihlallerinin ortaya
çıkmasına neden olabilmektedir.
(10) Serbest tüketici limiti, EPDK tarafından her yıl indirilmekte ve bunun sonucu olarak da
serbest tüketicilerin sayısı sürekli olarak artmaktadır. Hanehalkı tüketicilerin çok büyük
kısmı halen bu hakkı kazanmamış olmakla birlikte, sanayi kuruluşlarının ve
ticarethanelerin büyük bölümü, serbest tüketici hakkını kullanabilecek durumdadır.
Serbest tüketicilerin sayısı artmış olmakla beraber, tüketicilerin bu haklarını kullanmak
noktasında yeterli farkındalığa ve rekabetçi piyasa bilincine sahip olduğunu söylemek
güçtür.
14-42/761-337
3/7

(11) Dosya mevcudu bilgilerden, serbest tüketici sayısındaki artışa bağlı olarak büyüyen teorik
piyasa açıklık oranının 2014 yılı itibarıyla %80 seviyesini geçtiği, serbest tüketici olma
hakkını fiilen kullanan tüketicilerin sayısındaki artışa bağlı olarak büyüyen fiili piyasa
açıklık oranının ise 2014 yılında %36 seviyelerinde seyrettiği anlaşılmaktadır. Geçmişe
dönük olarak bakıldığında da fiili açıklık oranının her dönemde teorik açıklık oranının
oldukça altında olduğu görülmüştür.
(12) Serbest tüketici olma hakkını yeni kazanan tüketicilerin büyük çoğunluğu yeterli piyasa
bilincine sahip olmadıklarından, bu hakkı kullanmak noktasında eylemsiz kalmakta ve
bunun sonucu olarak da GTŞ’den elektrik temin etmeye devam etmektedir. Bu nedenle,
elektrik perakende satış pazarındaki rekabet, bağımsız tedarik şirketlerinin, yerleşik
GTŞ’den müşteri elde etmesiyle söz konusu olabilmektedir ki, bu noktada da geçiş
maliyetleri sorunu ön plana çıkmaktadır.
(13) Tüketicilerin diğer tedarikçilere geçiş yapma güdüsünü azaltan; işlem maliyetleri,
araştırma maliyetleri, sözleşmeden doğan maliyetler ve psikolojik maliyetler gibi geçiş
maliyetleri, özelleştirme ve serbestleşme sonrası süreçte ilgili dağıtım bölgesindeki
müşteri portföyünün tamamını elinde bulunduran GTŞ’lerin, sahip oldukları pazar gücünü
koruyabilmelerine olanak sağlamakta ve perakende satış piyasasında gerçek anlamda
bir rekabetin oluşmasını güçleştirmektedir. Bu noktada, GTŞ’lerin tedarikçi değişimini
güçleştirmeye ve buna bağlı olarak geçiş maliyetlerini arttırmaya dönük uygulama ve
davranışlarının rekabeti kısıtlayıcı sonuçlar ortaya çıkaracağı açıktır.
(14) Yine, GTŞ’lerin, perakende satış faaliyetlerini gerçekleştirirken, esasen ayrıştırılmış
durumda olan dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin bütünleşik olduğu izlenimini
vermesi ve kendileriyle aynı ekonomik bütünlük içindeki dağıtım şirketlerinin tekel
konumunu perakende satış faaliyetleri açısından bir avantaj olarak kullanması,
tüketicilerin rakip tedarik şirketlerine geçişlerini zorlaştırmakta ve perakende satış
piyasasındaki rekabeti kısıtlayabilmektedir.
(15) Diğer yandan, dağıtım şirketlerinin, doğal tekel niteliğinde olan ve münhasıran sorumlu
oldukları dağıtım hizmet ve faaliyetlerini gerçekleştirirken, kendileriyle aynı ekonomik
bütünlük içerisinde bulunan GTŞ’ler lehine ve diğer tedarikçiler aleyhine ayrımcı
davranışlar içerisinde bulunması rekabeti kısıtlayıcı nitelik arz etmektedir.
(16) GTŞ’ler, faaliyet gösterdikleri bölgelerde yerleşik elektrik sağlayıcısı konumunda
olduklarından, serbest tüketici statüsünü yeni kazanan tüketicilerin tamamı başlangıçta
GTŞ’lerin portföyünde bulunmaktadır. GTŞ’ler, mevcut durumda, bölgelerinde bulunan
serbest tüketicilerin çok büyük bir kısmını portföylerinde tutmaya devam etmektedir. Bu
nedenle de, her bir GTŞ’nin kendi bölgesinde hakim durumda olduğu düşünülmektedir.
Dolayısıyla da, ilgili ürün pazarı ne şekilde tanımlanırsa tanımlansın, AESAŞ’ın işbu
dosya kapsamında belirlenebilecek tüm ilgili pazarlarda hakim durumda olduğu kanaatine
ulaşılmaktadır.
(17) EPDK tarafından gönderilen ve dosya mevcudunda bulunan yazıdan, bir tedarikçinin
tüketicileri ikili anlaşma yapmaya zorlaması veya hiçbir ikili anlaşma yapmadan onları
portföyüne dahil etmesi şeklindeki uygulamaların, elektrik piyasası mevzuatı hükümlerinin
ihlali anlamına geldiği; bu tip davranışların, tüketicilerin tedarikçi seçme serbestisine ve
alternatif tedarikçilerden daha uygun koşullarda elektrik enerjisi temin etme imkanına
engel oluşturduğu anlaşılmış olup, ayrıca, bu uygulamalara ilişkin olarak EPDK
bünyesinde hâlihazırda bir inceleme yürütülmekte olduğu görülmüştür.
(18) Dosya mevcudundan, AESAŞ’ın 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında
değerledirilebilecek nitelikteki uygulama ve davranışlarının iki temel kategoride
sınıflandırılabileceği düşünülmüştür. Bu kategoriler şunlardır:
14-42/761-337
4/7

- Dağıtım şirketi ile GTŞ’nin etkileşimi ve dağıtım şirketinin ayrımcı uygulamaları yoluyla
ortaya çıkan rekabeti sınırlayıcı davranışlar,
- Serbest tüketicilerin tedarikçi değişim sürecinin zorlaştırılması ve geçiş maliyetlerinin
artırılması yoluyla gerçekleştirilen rekabet sınırlayıcı davranışlar.
- a. Dağıtım Şirketi ile GTŞ’nin Etkileşimi ve Dağıtım Şirketinin Ayrımcı
Uygulamaları Yoluyla Gerçekleştirilen Rekabeti Sınırlayıcı Davranışlar
(19) Dosya mevcudunda ENERJİSA bölgelerindeki dağıtım şirketlerinin, tüm dağıtım sistem
kullanıcılarının eşit biçimde yararlandırılması gereken dağıtım hizmetlerinin
sunulmasında, diğer tedarik şirketlerinin müşterileri aleyhine uygulamalarda bulunduğu
yönünde emarelere rastlanmıştır.
(20) Tedarikçi değişim taleplerinde en önemli ret sebeplerinden olan “sayaç tebliğine aykırılık
– mekanik sayaç şartı” dağıtım şirketleri tarafından GTŞ’lere çok daha az uygulanarak
ayrımcılık yapıldığı, Ocak 2013 – Mart 2014 arası dönemde “sayaç tebliğine aykırılık –
mekanik sayaç şartı”na aykırılık gerekçesiyle gerçekleşen retler incelendiğinde ise,
AYEDAŞ’ın; söz konusu dönemde AESAŞ ve ENERJİSA PERAKENDE’nin hiçbir talebini
reddetmediği, diğer tedarikçilerin ise toplam (…..) geçiş talebini reddettiği görülmüş olup,
bu durumun AESAŞ’ın kendisiyle aynı ekonomik bütünlük içerisinde bulunan ve ilgili
dağıtım bölgesinde GTŞ olarak faaliyet gösteren AESAŞ lehine olacak şekilde ayrımcılık
yaptığına işaret edebileceği anlaşılmıştır.
(21) Dosya mevcudundan, diğer tedarikçilerin müşterilerine ilişkin endeks okuma-yükleme
işlemlerinin, AESAŞ’ın müşterilerine kıyasla daha geç yapıldığı, bu durumun diğer
tedarikçilerin, müşterilerine fatura kesmesini geciktirdiği ve ilerleyen süreçte dengesizlik
maliyetleriyle karşılaşmasına sebep olduğu, gecikmenin yanı sıra, söz konusu endeks
okumalarının dağıtım şirketi AYEDAŞ tarafından AESAŞ ile paylaşıldığı detayda diğer
tedarikçilerle paylaşılmadığı ve çoğu zaman eksikler taşıdığı, sayaç/endeks
okumalarında gecikme ve detay bilgi paylaşımı konularındaki ayrımcı davranışların esas
olarak rakip tedarikçi şirketlerin müşterileri nezdindeki güvenini sarsıcı bir sonuç
doğurabileceği, zorunlu unsur niteliğinde olan ve dağıtım şirketi tarafından münhasıran
gerçekleştirilen bu hizmetlerin, eşit durumdaki tedarik şirketlerinden yalnızca birinin
müşterilerine gerektiği şekilde sunulduğu; diğer tedarik şirketlerinin müşterilerinin ise, geç
gelen, yanlış ve yüksek tutarlı faturalarla karşılaştığı bu durumun, tedarik pazarının
rekabetçi yapısına ve işleyişine zarar verebileceği anlaşılmıştır.
(22) Ayrıca, dağıtım şirketi tarafından belirli dönemlerde yayınlanması ve güncellenmesi
gereken serbest tüketici listelerinin düzenli olarak ve GTŞ ile paylaşıldığı detay ve
zamanlamayla yayınlanmadığı; teklif götürülen tüketicilerden hangilerinin gerçekten
serbest tüketici niteliğinde olduğu hususu listelerden kontrol edilemediğinden, tüketicinin
serbest tüketici Iimitinin altında tüketimi olduğu gerekçesiyle GTŞ dışındaki diğer tedarik
şirketlerinin geçiş taleplerinin reddedildiği, limit altı tüketim sebebiyle reddedilen
sayaçların teyidinin yapılamadığı ve bu konuda tüm inisiyatifin dağıtım şirketinde ve
GTŞ’de olduğu görülmüştür.
(23) Dosya mevcudu bilgilerden, doğal tekel niteliğinde olan, dağıtım şirketleri tarafından
münhasıran gerçekleştirilen ve dağıtım sistem kullanıcıları açısından zorunlu unsur teşkil
eden dağıtım hizmetlerinin sunulmasında, ENERJİSA görevli tedarik şirketleri lehine ve
ENERJİSA’ya rakip tedarik şirketlerinin aleyhine uygulamalar içerisine giren dağıtım
şirketlerinin, ayrımcılık yapmak ve rakip tedarik şirketlerinin faaliyetlerini zorlaştırmak
kapsamında eylemlerde bulunmuş olabileceklerine dair emarelere rastlanmıştır.


14-42/761-337
5/7


- b. Serbest Tüketicilerin Tedarikçi Değişim Sürecinin Zorlaştırılması ve Geçiş
Maliyetlerinin Artırılması Yoluyla Gerçekleştirilen Rekabet Sınırlayıcı Davranışlar
- b.1. Serbest Tüketicilerin Toplu ya da Otomatik Olarak GTŞ Portföyüne
Geçirilmesi
(24) Dosya mevcudu bilgilerden anlaşıldığı üzere, AESAŞ’ın serbest olmayan tüketiciler
portföyünde olup düzenlenen tarife üzerinden elektrik temin eden ancak serbest tüketici
limitini geçen tüketiciler, onayları alınmadan ve kendileriyle ikili anlaşma niteliğinde bir
sözleşme yapılmadan düşük indirim oranlarıyla serbest tüketici portföyüne aktarılmıştır.
Bunun sonucu olarak bu teşebbüslerin serbest tüketici portföylerinde ani ve toplu artışlar
olduğu, bu şekilde portföy değişikliği gerçekleşen tüketicilerle daha sonraki dönemlerde,
gerekli bilinçlendirme yapılmadan ve tüketiciye müzakere ve pazarlık olanağı verilmeden
sözleşme yapılabildiği görülmüştür. AESAŞ’ın bu şekilde toplu ya da otomatik geçiş
uygulamasını gerçekleştirebilmesinin, bölgedeki yerleşik görevli tedarik şirketi olmasına
ve bölgede tekel olarak faaliyet gösteren dağıtım şirketi ile aynı ekonomik bütünlük
içerisinde bulunmasına dayandığı düşünülmektedir.
(25) Bu şartlar altında, GTŞ’lerin zaten yüksek olan geçiş maliyetlerini artıracak şekilde
hareket ederek, serbest tüketici limitini geçen, fakat; serbest tüketici hakları, alternatif
tedarik şirketleri, alternatif sözleşme koşulları ve fiyatlar konusunda henüz yeterli bilinç
seviyesine ulaşmamış tüketicileri toplu ya da otomatik olarak kendi serbest tüketici
portföylerine geçirmelerinin, tüketicilerin diğer tedarik şirketlerine geçişlerini ve diğer
tedarik şirketlerinin kendileriyle rekabet etme imkanını önemli ölçüde kısıtlayacaktır.
(26) Dosya mevcudu bilgilerden anlaşıldığı üzere, AESAŞ tarafından gerçekleştirilen
uygulamada, tüketiciler tek taraflı olarak AESAŞ’ın serbest tüketici portföyüne
aktarılmakta olup, tüketicilerin müzakere sürecine aktif katılımının sağlanacağı ve
rızasının alınacağı yeni bir sözleşme (ya da ikili anlaşma) süreci işletilmemektedir. Bu
uygulamada serbest tüketici portföyüne aktarılan tüketicilere rekabetçi piyasada oluşan
indirim oranlarının altında oranlar uygulanmaktadır. Buradan hareketle; düşük seviyede
de olsa bir indirim elde tüketicinin, meşakkatli olan ve psikolojik maliyetler içeren tedarikçi
değişim sürecine girmekten daha fazla kaçınacağı ve daha rekabetçi fiyatlara erişiminin
engellenmiş olacağı düşünülebilecektir. Ayrıca, daha düşük fiyatlarla elektrik teklif
etmesine rağmen, AESAŞ’ın bu uygulaması nedeniyle söz konusu tüketicileri kendi
portföyüne geçiremeyen diğer tedarik şirketleri orta ve uzun vadede piyasa dışına itilmiş
ve perakende satış piyasasındaki rekabet kısıtlanmış olacaktır.
(27) Dosya mevcudundan, AESAŞ tarafından gerçekleştirilen sözleşmesiz toplu geçiş
uygulamasının, EPDK’nın bu uygulamayı mevzuata aykırı bulması nedeniyle
durdurulduğu ve kısmen geri alındığı anlaşılmaktadır. Buna yönelik olarak; Haziran 2014
ve Temmuz 2014 tarihlerinde ENERJİSA portföyüne mektupla toplu bir şekilde ve
sözleşmesiz olarak geçirilen tüketicilerin bir bölümüyle sözleşme imzalandığı, sözleşme
imzalanamayan tüketicilerin regüle tarifeye geri gönderildiği anlaşılmıştır.
- b.2. Tedarikçi Değişim Taleplerinin Reddi
(28) Dosya mevcudundan, tedarikçi değişim sürecinde, diğer tedarikçilerle anlaşma yapmış
serbest tüketicilerin tedarikçi değişimi, dağıtım şirketi ya da görevli tedarik şirketi
tarafından çeşitli gerekçelerle reddedildiği, bu nedenle müşteri geçişinin geciktiği ya da
hiç gerçekleşmediği görülmüş olup, AYEDAŞ dağıtım bölgesindeki (…..) ret oranının
oldukça yüksek bir oran olduğu ve piyasanın rutin işleyişi açısından kabul edilebilir ve
haklı gerekçelere dayandırılabilecek seviyede bir ret oranı olmadığı düşünülmüştür. Bu
çerçevede teşebbüslerin çok yüksek miktarda ret işlemi gerçekleştirmek suretiyle
14-42/761-337
6/7

tüketicilerin rakip tedarikçilere geçişini güçleştirdiği ve bu durumun rekabeti sınırlayıcı etki
doğurduğu değerlendirilmiştir.
- BAŞKENT ve TOROSLAR Bölgelerindeki Dağıtım Şirketleri ve GTŞ’lere İlişkin
Değerlendirme
Dosya mevcudu bilgilerden, BAŞKENT ve TOROSLAR bölgelerinde bulunan dağıtım
şirketleri ve GTŞ’ler önaraştırma kapsamında bulunmadığından, doğrudan incelemeye
muhatap olmadıkları ancak, bu şirketlerin, önaraştırma kapsamındaki şirketler ile aynı
ekonomik bütünlük ve kontrol yapısı içerisinde olduğundan ve farklı dağıtım bölgelerinde
de olsalar aynı faaliyetlerde bulunduğundan, elektrik perakende satış pazarında benzer
stratejik davranış ve uygulamaları benimseyebildiklerinin düşünüldüğü, nitekim,
önaraştırma sürecinde bu şirketlerin, inceleme konusu şirketlerin uygulamalarına benzer
davranış ve uygulamaları hakkında da birtakım tespit ve değerlendirmelere ulaşıldığı
görülmüştür. Bu nedenle, ENERJİSA bünyesindeki üç dağıtım bölgesi ve ilgili GTŞ’ler
tarafından gerçekleştirilen uygulamaların, dosya konusu uygulamalarla benzerlikler
taşıdığı kanaatine varılmıştır.
- Kanun’un 9. Maddesi Çerçevesinde Yapılan Değerlendirme
(29) Kanun’un 9. maddesinin ilk fıkrası “Kurul, ihbar, şikâyet ya da Bakanlığın talebi üzerine
veya resen bu Kanunun 4, 6 ve 7 nci maddelerinin ihlal edildiğini tespit ederse ilgili
teşebbüs veya teşebbüs birliklerine bu Kanunun Dördüncü kısmında belirtilen hükümler
çerçevesinde, rekabetin tesisi ve ihlalden önceki durumun korunması için yerine
getirilmesi ya da kaçınılması gereken davranışları kapsayan bir kararı bildirir.” hükmünü
içermektedir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise “Kurul, birinci fıkraya göre bir karar
almadan önce ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerine ihlale ne şekilde son vereceklerine
ilişkin görüşlerini yazılı olarak bildirir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Dosya kapsamında, tespit edilen eylemlere ilişkin olarak EPDK’nın yasal ve ikincil
mevzuattan kaynaklanan yetkisinin bulunduğu ve halen EPDK tarafından konuya ilişkin
olarak bir incelemenin yürütüldüğü dikkate alınarak; serbestleşmenin önünde engel teşkil
eden her türlü uygulamaya ivedilikle son verilmesini teminen 4054 sayılı Kanun’un 9.
maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca hakkında önaraştırma yürütülen teşebbüslere görüş
bildirilmesinin gerektiği değerlendirilmiştir.

J. SONUÇ
(30) 16.10.2014 tarihinde yapılan ilk oylama ve 22.10.2014 tarihinde yapılan ikinci oylama
sonucunda; düzenlenen rapora ve dosya kapsamına göre,
1- a- Tespit edilen eylemlere ilişkin olarak EPDK’nın yasal ve ikincil mevzuattan
kaynaklanan yetkisinin bulunduğu ve halen EPDK tarafından konuya ilişkin olarak
bir incelemenin yürütüldüğü dikkate alınarak; serbestleşmenin önünde engel
teşkil eden her türlü uygulamaya ivedilikle son verilmesini teminen 4054 sayılı
Kanun’un 9. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca hakkında önaraştırma yürütülen
teşebbüslere görüş bildirilmesi,
b- Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin konuya ilişkin yürütülmekte olan
incelemede değerlendirilmek üzere EPDK’ya gönderilmesi,
c- Ayrıca
 Yapılan önaraştırmada incelenen konular hakkında
 EPDK tarafından yürütülen inceleme sonucundan Kurumumuzun
ivedilikle haberdar edilmesi gerektiği konusunda
anılan kuruluşa bilgi verilmesi için Başkanlığın görevlendirilmesine,
14-42/761-337
7/7

2- Bu nedenle 4054 sayılı Kanun’un 41. maddesi uyarınca bu aşamada şikayetin
reddi ile soruşturma açılmamasına
OYÇOKLUĞU ile karar verilmiştir.







Rekabet Kurulunun 22.10.2014 Tarih ve 14-42/761-337 Sayılı Kararına

KARŞIOY




Kurulumuzun mezkur kararıyla, İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Perakende Satış
A.Ş.’nin İstanbul İli Anadolu yakasında bulunan tüketicilere, sözleşmesiz bir şekilde
elektrik kullandıkları ve elektriklerinin kesilebileceği gerekçesiyle zorla uzun dönemli ve
tüketicinin aleyhine hükümler içeren perakende satış sözleşmesi imzalatmaya çalıştığı
iddiası ve ayrıca tüketicilerin başka tedarikçilere geçişlerini zorlaştırmak, tüketicileri
habersiz bir şekilde kendi portföyüne dahil etmek ve buna benzer davranışlarla pazarı
rakiplere kapattığı, böylelikle 4054 sayılı Kanun’u ihlal ettiği iddiasına ilişkin olarak
Rekabet Kurulu tarafından 16.10.2014 tarihinde yapılan ilk oylama ve 22.10.2014
tarihinde yapılan ikinci oylama sonucunda;
a- Tespit edilen eylemlere ilişkin olarak EPDK’nın yasal ve ikincil mevzuattan
kaynaklanan yetkisinin bulunduğu ve halen EPDK tarafından konuya ilişkin olarak bir
incelemenin yürütüldüğü dikkate alınarak; serbestleşmenin önünde engel teşkil eden her
türlü uygulamaya ivedilikle son verilmesini teminen 4054 sayılı Kanun’un 9. maddesinin
üçüncü fıkrası uyarınca hakkında önaraştırma yürütülen teşebbüslere görüş bildirilmesi,
b- Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin konuya ilişkin yürütülmekte olan incelemede
değerlendirilmek üzere EPDK’ya gönderilmesi,
14-42/761-337
8/7

c- Ayrıca
Yapılan önaraştırmada incelenen konular hakkında
EPDK tarafından yürütülen inceleme sonucundan Kurumumuzun ivedilikle haberdar
edilmesi gerektiği konusunda
anılan kuruluşa bilgi verilmesi için Başkanlığın görevlendirilmesine,
Bu nedenle 4054 sayılı Kanun’un 41. maddesi uyarınca bu aşamada şikayetin reddi ile
soruşturma açılmamasına

OYÇOKLUĞU ile karar verilmiştir. Söz konusu kararın çoğunluk görüşüne katılmamız söz
konusu olmadığından, karşı görüşümüz “düzenlenmiş piyasalarda rekabet hukuku” ve
“kötüye kullanma” başlıkları altında aşağıda yer almaktadır.

Esas itibarıyla düzenlenen bir piyasada şikayete konu eylemlerin uzun bir sürece tabi
olan rekabet hukuku uygulamalarına bırakılmaksızın öncelikli olarak düzenleyici kurallar
çerçevesinde müdahaleye tabi tutulması, şüphesiz ideal olan uygulama olacaktır.
Sektörel düzenlemelere ve sektörel düzenleyicilere duyulan ihtiyacın başlıca gerekçesi,
söz konusu eylemlerin henüz bir kötüye kullanma davranışı haline gelmeden sektörel
düzenlemeler kapsamında çözüme ulaştırılması hedefidir. Bu nedenle, sektörel
düzenleme kapsamında da yasaklanmış olan bir eylemin, ideal uygulamada rekabet
hukuku uygulamasına gerek kalmaksızın söz konusu düzenlemeler kapsamında ele
alınması gerektiği kanaatindeyiz. Bununla birlikte, ilgili teşebbüsün davranışı ister
sektörel düzenlemeleri ihlal ederek isterse sektörel düzenlemelerin izin verdiği çerçevede
gerçekleştirilen faaliyetleler yoluyla hakim konumunu kötüye kullanması halinde ise, söz
konusu eylemin 4054 sayılı Kanun kapsamında da ele alınması gerektiğini
düşünmekteyiz. Burada sektörel düzenlemelerin öncül (ex-ante) bir yaklaşıma sahip
olması, rekabet hukukunun ise teşebbüslerin davranışlarını ele alan ardıl (ex post) bir
uygulama gerektirmesi gerçeği gözardı edilemez. Nitekim bu yaklaşımın çeşitli yargı
kararlarında da somutlaştığını görmek mümkündür.

Düzenlenmiş olan piyasalarda rekabet hukukunun da uygulanabileceğine ilişkin çeşitli
yargı kararları bulunmaktadır. Danıştay 13. Dairesi’nin 13.02.2012 tarih ve E.2008/13184
ve K.2012/359 Sayılı kararında da konuya ilişkin olarak benzer şekilde “bir piyasanın
düzenleyici ve denetleyici bir kurumun regülasyonuna tabi olmasının o piyasada
yer alan faaliyetlerin 4054 sayılı Kanun kapsamı dışına çıkarmayacağı” ve
“düzenlenen bir piyasada gerçekleşen rekabet ihlâllerinin tespit ve idari yaptırıma
tabi tutulmasının, Kanun ve ikincil düzenlemelerle görülen istisnalar dışında, 4054
sayılı Kanun kapsamında Rekabet Kurulu’nun görev alanına girdiği” ifadeleri yer
almaktadır. Aynı kararda dikkati çeken husus ise, “Telekomünikasyon Kurulu'nun aldığı
tedbirler ve yaptığı düzenlemelerle mevcut rekabet ihlâlinin etkilerinin sona ermesi ve
rekabetçi zararın tamamen ortadan kalkması ve konunun salt telekomünikasyon
mevzuatını ilgilendiren teknik bir hususa ilişkin olması halinde Rekabet Kurulu'nun
soruşturma açıp açmama konusunda bir takdir yetkisi bulunmakla birlikte, bu takdir
yetkisinin 4054 sayılı Kanun'un öngördüğü amaca uygun ve hukuka uygun bir şekilde
14-42/761-337
9/7

kullanılması gerektiği” ifadeleridir. Bu noktada, Rekabet Kurulu’nun soruşturma açıp
açmama konusunda takdir yetkisini 4054 sayılı Kanun'un öngördüğü amaca uygun ve
hukuka uygun bir şekilde kullanırken nelere dikkat etmesi gerektiği önem kazanmaktadır.
Kanımızca, 4054 sayılı Kanunun 6. maddesi kapsamında daha çok ardıl ve zarar odaklı
bir yaklaşımla teşebbüsün geçmiş davranışlarının incelenmekte olması ve söz konusu
ardıl değerlendirmelerde “niyet”, “etki” ve “ekonomik haklı gerekçe” gibi unsurların dikkate
alınıyor olması, söz konusu takdir hakkının kullanılmasında dikkate alınacak ölçüyü
belirlemede önemlidir. Teşebbüslerin münferit sayılabilecek olan ve sektörel
düzenlemeler kapsamında hızlı bir şekilde müdahaleleri ile piyasa yapısına fazla zarar
vermeden önlenebilecek eylemlerinin söz konusu olması halinde Rekabet Kurulu’nun
4054 sayılı Kanun kapsamında soruşturma açmak yerine, söz konusu eyleme
müdahaleyi sektörel düzenleyici kuruma bırakma yönünde takdir yetkisini kullanabileceği
düşünülmektedir. Ancak, şikayete konu eylemin “niyet” ve “etki” bakımından hakim
durumdaki teşebbüsün hakim konumunu kötüye kullanması anlamına gelecek bir
seviyeye ulaşması durumunda ise Rekabet Kurulunun takdirini soruşturma açmamak
yönünde kullanması, 4054 sayılı Kanun ile üstlenmiş olduğu görevi yerine getirmemesi
anlamına gelecektir.

Yukarıda yer vermiş olduğumuz yaklaşımın, bugüne kadar yine elektrik dağıtım
firmalarına yönelik çeşitli şikayetlere ilişkin yürütülmüş olan önaraştırmalara ilişkin
kararlarda da ortaya konulduğunu söylemek mümkündür. Şöyle ki; geçmiş tarihli elektrik
perakende piyasasına yönelik önaraştırmalarda, münferit eylemlerde rekabet hukuku
kapsamında işlem yapmak yerine müdahale alanının sektörel düzenleyiciye bırakıldığı
görülmektedir. Söz konusu önaraştırmalarda soruşturma açılmamasının başlıca sebebi
olarak, ihlalin “sistematik” olarak gerçekleştirildiğine ilişkin herhangi bir bulguya
ulaşılamaması gösterilmiştir. Ancak, önaraştırma raporunda da belirtildiği üzere, şikayete
konu teşebbüsün eylemlerine ilişkin Kurum’a sunulan kapsamlı şikayet başvurularının
yanı sıra, önaraştırma kapsamında yapılan yerinde incelemeler, tüketiciler ve sektör
temsilcileriyle yapılan görüşmeler, rakip tedarik şirketlerinden edinilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde, ihlale konu olan uygulama ve davranışların sistematik olarak
gerçekleştirildiği, yönünde ciddi emareler bulunmaktadır. Önaraştırma raporunda yer
alan; dağıtım şirketi ile GTŞ (Görevli Tedarik Şirketi)’nin etkileşimi ve dağıtım
şirketinin ayrımcı uygulamaları yoluyla gerçekleştirilen rekabeti sınırlayıcı
davranışlara ve ayrıca serbest tüketicilerin toplu ya da otomatik olarak GTŞ portföyüne
geçirilmesi ve tedarikçi değişim taleplerinin reddi yöntemleri kullanılarak serbest
tüketicilerin tedarikçi değişim sürecinin zorlaştırılması ve geçiş maliyetlerinin
artırılması yoluyla gerçekleştirilen rekabet sınırlayıcı davranışlara ilişkin çok sayıda
belgenin yanı sıra gerek tüketici gerekse rakip teşebbüslerin açıklamaları ve sundukları
belgeler, şikayete konu eylemlere ilişkin Rekabet Kurulu’nun görmezden gelmesini ve
takdir hakkını sektörel düzenlemeleri bahane ederek soruşturma açmama yönünde
kullanmasını kabul edilemez kılmaktadır.

14-42/761-337
10/7

Öte yandan, 13.Dairesinin birçok kararında(1) Rekabet Kurulunun kendisine gelen
şikayetleri 4054 sayılı Yasanın 9/3 maddesi ile görüş bildirerek sonlandıramayacağı,
eğer ihlal yönünde birtakım emareler görüyorsa soruşturma açması gerektiği belirtilmiştir.
Ancak çoğunluk, olayımızda şikayet konularını görevimizde görmediğimizden soruşturma
açmıyoruz ve gereği yapılmak üzere EPDK’na gönderiyoruz diyebilirse de, buna karşılık
bizde haklı olarak madem konuyu Rekabet Kurulunun görev alanında görmüyorsanız
neden 9/3 maddesine göre görüş gönderiyorsunuz diye sorarız. Danıştay’ın emsal
kararlarından çıkacak bir diğer sonuçta budur. Bu durumda kararın kendi içerisindeki
çelişkisidir.

Burada, belirtmek istediğim bir hususta, Tüpraş ile ilgili kararda kullandığım karşı oyun
gerekçelerinden birisi olan, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun 10.maddesi hükmü
gereği aşırı fiyatlamanın Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun(EPDK) görevine girmesi
şeklindeki karşı oy ile ters düşmediğim hususudur. 6446 sayılı Elektrik Piyasası
Kanununa göre bir takım olaylarla ilgili görevlerin EPDK‘na, diğerlerinin 4054 sayılı yasa
bağlamında Rekabet Kurulunun görevine girmektedir. Bu hususlar yukarıdaki
“düzenlenmiş piyasalarda rekabet hukuku” ve “kötüye kullanma” başlıkları altında geniş
olarak anlatılmıştır.

Yukarıda geniş olarak açıklanan nedenlerle, 4054 sayılı yasa kapsamına giren dosya
konusu şikayetlerle ilgili olarak, ilgili teşebbüslere 9/3 gönderilip, şikayetlerin reddi ile
soruşturma açılmaması ve konunun EPDK’na gönderilmesi yolundaki Kurulumuz
kararına katılmıyorum.




Reşit GÜRPINAR

Kurul Üyesi





(1)Danıştay 13.Dairesinin 30.11.2011 gün ve
E.2008/3117 , K.2011/5424 sayılı kararı

14-42/761-337
11/7


KARŞI OY
(22.10.2014 tarihli ve 14-42/761-337 sayılı Kurul Kararı)

İlgili kararda Kurul çoğunluğunca; “Tespit edilen eylemlere ilişkin olarak EPDK’nın yasal
ve ikincil mevzuattan kaynaklanan yetkisinin bulunduğu ve halen EPDK tarafından
konuya ilişkin olarak bir incelemenin yürütüldüğü dikkate alınarak; serbestleşmenin
önünde engel teşkil eden her türlü uygulamaya ivedilikle son verilmesini teminen 4054
sayılı Kanun’un 9. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca hakkında önaraştırma yürütülen
teşebbüslere görüş bildirilmesi” yeterli görülerek soruşturma açılmasına gerek olmadığı
kabul edilmiştir. Kurul çoğunluğunun bu görüşünün gerek geçmiş Kurul kararları ile
gerekse yargı kararlarının gereğine aykırı olduğu inancıyla katılmamaktayım.
Daha önce de zikredilen teşebbüsler hakkında aynı iddiaları içeren benzer şikâyetler
yapılmış, ancak piyasanın yeni gelişmekte olan bir piyasa olması ve özellikle yeterli bilgi
ve belge bulunamaması nedeniyle soruşturma açılmasına gerek görülmemiştir. Ancak
karara konu dosya kapsamında ilgili teşebbüsün rekabet ihlali yaptığına ilişkin çok ciddi
bilgi ve belgeler bulunduğu tartışmasızdır. Esasen Kurul kararında da, önceki kararlardan
farklı olarak, yeterli bilgi ve belge bulunmadığı zikredilmemiştir. Bir başka deyişle aslında
Kurul da elde edilen bilgi ve belgelerin soruşturma açmaya yeterli olduğunu örtülü şekilde
kabul etmiş bulunmaktadır.
Diğer taraftan, zikredilen teşebbüsler kendileri hakkında daha önce gerçekleştirilen
incelemelerden de herhangi bir ders almamış, aradan geçen zaman teşebbüsün ihlal
konusunda gayet rahat hareket ettiğini göstermiştir. Bir başka deyişle teşebbüs, Rekabet
Kurulunun piyasanın yeni gelişmekte olduğu ve yeterli bilgi ve belge bulunmadığı tespitini,
davranışlarını daha dikkatli gerçekleştirme, kendisini rekabet ortamı ve kurallarına
uydurma yönünde kullanmamış, tam aksine rekabet ihlaline ilişkin davranışlarını
geliştirme ve pekiştirme yönünde kullanmıştır. Gerçekleştirilen eylemin rekabet ihlali
oluşturabileceği ve Rekabet Kurumu’nun incelemesine konu olabileceğine ilişkin şirketin
iç yazışmaları da bu fikri destekler niteliktedir.
Gerçekten de teşebbüs hakkında, 6.11.2013 tarih ve 13-62/857-365 sayılı karara konu
dosya da, işbu karara dosyada olduğu gibi, hâkim teşebbüs olan Başkent Elektrik
Dağıtım AŞ’nin aynı ekonomik bütünlüğün bir parçası olan Enerjisa Elektrik Perakende
AŞ lehine avantaj yarattığı iddiası incelenmiş ve teşebbüsün bu amacını gösteren
herhangi bir belgeye ulaşılamadığı için soruşturma açılmasına gerek görülmemiştir.
Görüleceği üzere, ilgili teşebbüs amacına göstermeye yeterli belge bulunamadığı için
soruşturmaya muhatap edilmemiş, ancak bu husus şirket bakımından eylemlerinden
vazgeçmesi yönünde bir dürtü oluşturmak yerine, eylemlerine daha da sistemli şekilde
devam etme kararlılığı doğurmuştur. Örneğin, Başkent Dağıtım bölgesinde serbest
tüketicilerin dağılımını gösteren tablolara bakıldığında zikredilen karardan sonra hâkim
şirketin payının sürekli arttığı, özellikle 2014 Mayıs ve Haziran ayında yüzbinlerle ifade
edilen sayıda serbest tüketicinin hâkim teşebbüsün perakende şirketine geçirildiği,
uygulamanın sorunlu olabileceği yönünde oluşan endişe nedeniyle 2014 Temmuz ayında
önceki iki ayda geçirilen serbest tüketicilerin yaklaşık yarısının eski tarifelerine
döndürüldüğü tespit edilmiş bulunmaktadır.
14-42/761-337
12/7

Gerek Danıştay 13. Dairesinin2 gerekse Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun3
kararlarında; önaraştırma sonucunda rekabet kurallarını ihlâl eden eylemlerin
bulunmadığı hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkmışsa Kurulca
soruşturma açılmamasına karar verilebileceği, ancak önaraştırma sonucu elde edilen
bilgi ve delillerin bu sonuca ulaşmaya elverişli olmaması veya yetersizliği halinde ise
soruşturma açılmasına karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Danıştay yerleşik hale
gelmiş içtihatlarından şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır: a) Rekabet Kurulu her türlü
piyasa/sektörde rekabet ihlali konusunda genel yetkilidir; bir sektörün düzenleyici
otoritesinin bulunması o sektörü Rekabet Kanunu'nun dışına çıkarmaz. b) Düzenleyici
sektör otoritesinin bir işlem hakkında verdiği izin ya da onay Rekabet Kurulu'nun
soruşturma yapmasının önünde engel değildir; teşebbüsün anti-rekabetçi davranışlarda
bulunup bulunmadığı incelenebilir. c) Eylemin düzenleyici otoritenin uzlaştırma ya da
benzeri adlar altında düzenlemiş olduğu çözüm prosedürüne tabi olması da soruşturma
açılmasına hukuki engel teşkil etmez4. Nitekim bu çerçevede Kurul özellikle iletişim,
bankacılık, tütün ve alkollü içkiler ve enerji sektöründe düzenleyici kurumun yetkisinde
olan pek çok husus için daha öncede de önaraştırma yapmış ve soruşturma açmış
bulunmaktadır. Hal böyleyken, Kurulun bir başka düzenleyici kurumun hâlihazırda bir
işlem yürüttüğü gerekçesiyle soruşturma açmaması hem kendi hem de yargı içtihatlarına
aykırı bulunmaktadır.
Öte yandan, Kurulun kararı kendi içerisinde de çelişkilidir. Şöyle ki, Kurul bir yandan
serbestleşmenin önünde engel teşkil eden her türlü uygulamaya ivedilikle son verilmesini
sağlamak amacıyla ilgili teşebbüse Kanunun 9/3 maddesi anlamında görüş göndermekte
ancak soruşturma açmamaktadır. Danıştay 13. Dairesi bir kararında Kanunun 9/3 hükmü
uyarınca görüş gönderilmesinin ihlalin kabulü anlamına geldiği açıkça belirtilmiştir5.
Nitekim Kurulca, Kanunun 9/3 hükmü uyarınca görüş gönderilerek sonuçlandırılan
dosyalara ilişkin neredeyse bütün kararlar Danıştay tarafından iptal edilmiş
bulunmaktadır. Danıştay 13. Dairesi tarafından pek çok kararda önaraştırma sonucunda
ihlal oluşturabilecek eylemlerin tespit edilmesi halinde soruşturma açılması gerektiği, 9/3
uyarınca görüş gönderilmesi suretiyle sürecin sonlandırılmasının hukuka uygun olmadığı;
her türlü şüpheyi ortadan kaldırmak amacıyla soruşturma açılması gerektiği, rekabet
kuruluna tanınan yetkilerin Kanunun birinci maddesi zikredilen rekabeti koruma amacının
sağlanması için kullanılması gerektiği açıkça ifade edilmiştir6. Kararda zikredilen
“serbestleşmenin önündeki engel” ifadesi de esasen rekabetin sınırlandığının açık
göstergesidir. Zira rekabet serbestleşmenin doğal sonucudur ve şayet serbestleşmenin
teşebbüs tarafından engellendiği karara yazılıyorsa, bunun meali açıkça rekabetin
engellendiğidir. Şu halde Kurulun bir yandan ihlalin bulunduğunu hem açık hem de örtülü

2 Bkz. 18.4.2011 tarih ve E.2008/4519, K. 2011/1655; 08.05.2012 tarih ve E. 2008/8139, K. 2012/963;
2.4.2013 tarih ve E. 2009/4016, K. 2013/901 sayılı kararlar.
3 Bkz. 20.3.2013 tarih ve E. 2008/3070, K. 2013/982 sayılı karar.
4 Bkz. Danıştay 13. Dairesinin 13.2.2012 tarih ve E 2008/13184, K. 2012/359 sayılı kararı
5 Bkz. 24.4.2008 tarih ve E. 2007/13574, K. 2011/486 sayılı kararı. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"Kurulun dava konusu işleminde "söz konusu arzın kısıtlanması eyleminin Kanunun 6. maddesi
kapsamında bir ihlal teşkil ettiği sonucuna ulaşılamamakla birlikte, "ihlale dönüşme" riski taşıdığı ve bu
eylemlerden kaçınması gerektiği yönünde Başkanlık tarafından görüş yazısı gönderilmesine karar
verilmesi de bu eylemlerin gerçekte hakim durumun kötüye kullanılması niteliğinde olduğunun Kurulca da
kabulü anlamına geldiği ve bu haliyle esasen ihlalin saptanmış olduğundan...."
6 Bkz. 2.4.2013 tarih ve E. 2009/4016, K. 2013/901; 1.2.2013 tarih ve E. 2009/1180, K. 2013/220 sayılı
kararlar.
14-42/761-337
13/7

olarak kabul ederken, bunu soruşturma konusu yapmamasının çelişkili olduğu
düşünülmektedir.
Nihayet, şikâyet konusu hakkında düzenleyici kurumun da işlem başlattığı gerekçesiyle
soruşturma açılmamasını da kamunun etkinliği açısından sakıncalı bulmaktayım. Gerek
rekabetin tesisi ve korunması, gerekse tüketicilerin, dolayısıyla toplumun menfaati
açısından, kamu kurumlarının şikâyet konusu hususları etkin bir şekilde bir an önce
çözmeleri esas olmalıdır. Bu açıdan olaya bakıldığında Rekabet ihlaline ilişkin usul
kanunda ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve konulan sürelerle kararın bir an önce çıkması
için tedbirler alınmıştır. EDPK tarafından şikâyet hakkında işlem başlatılmış olmakla
birlikte, sürecin ne zaman sona ereceği, özellikle ilgili yaptırımları uygulamakla görevli ve
yetkili Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun önüne dosyanın karar için ne zaman
geleceğinin belirsiz olduğu, bunun için düzenlenmiş bir sürenin bulunmadığı, her ne kadar
enerji mevzuatında çok ağır yaptırımlar bulunsa da, EPDK uygulamasında kanuna aykırı
bir eylemi ilk kez gerçekleştiren teşebbüsün uyarı yaptırımı ile karşılaştığı, müteakip
ihlallerde ağır yaptırımların uygulandığı bilgisi alınmıştır.
Elektrik piyasası son yıllarda rekabete açılmaya çalışılan ve bu amaçla yoğun faaliyetlerin
ve düzenlemelerin yapıldığı bir sektördür. Rekabet ihlallerine zamanında müdahale
edilmesi özellikle yeni gelişen piyasalar bakımından önemlidir. Kurulun önüne gelmiş ve
ihlalin varlığına ilişkin ciddi tespitler yapılmış olan bir konuyu, her türlü yetkisi ve görevi
bulunduğu açıkken bir başka kuruma göndermesinin uygun olmadığı
değerlendirilmektedir. İhlal gerçekleşmeden rekabetin tesisini sağlamak ve bunun için
gerekli düzenlemeleri yapmak sektör düzenleyici kurumların öncelikli görevi iken,
düzenlemeden sonra piyasada ortaya çıkan eylemlerin sonradan (ex-post) denetimi
yoluyla rekabetin sağlanması ve korunması ise Rekabet Kurumunun öncelikli görevi
olmalıdır. Rekabete aykırı bir davranışın tespiti halinde Rekabet Kurulunun, ilgili
düzenleyici sektörün süreçte uyguladığı yaptırımları dikkate alması hem işin doğasının
hem de aynı kişinin aynı eylem nedeniyle birden fazla cezalandırılamayacağına ilişkin
hukukun temel ilkesinin bir gereğidir.
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, dosya mevcudunda hâkim
durumdaki elektrik dağıtım alanında faaliyet gösteren teşebbüsün kendisi ile aynı
ekonomik bütünlük içerisinde olan perakende şirketi lehine avantajlar sağladığı, böylelikle
rakip teşebbüslere ayrımcı uygulamalarda bulunarak hâkim durumunu kötüye
kullandığına ilişkin pek çok belge ve bilgi tespit edilmesine, hatta eylemin rekabet hukuku
çerçevesinde sorunlu olduğuna dair bizzat teşebbüsün kendi yazışmaları bulunmasına,
dolayısıyla şirketin hâkim durumunu kötüye kullanma amacı taşıdığına ve eylemin
sistematik olarak yapıldığına işaret eden bunca delile rağmen soruşturma açılmaması
yönündeki Kurul kararına katılmam mümkün olmamıştır. Dosyada mevcut bilgi ve
belgeler çerçevesinde, soruşturma açılarak eylemin rekabet ihlali oluşturup
oluşturmadığının ve etkilerinin soruşturma sürecinde her türlü şüpheden uzak bir şekilde
ortaya konulması gerektiği inancındayım.



Doç. Dr. Tahir Saraç
14-42/761-337
14/7

Kurul Üyesi




Full & Egal Universal Law Academy