Konya Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi 2020/1645 Esas 2020/1522 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 4. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/1645
Karar No: 2020/1522
Karar Tarihi: 29.09.2020



(AİHS m. 8) (2709 S. K. m. 125, 129) (4045 S. K. m. 1) (5271 S. K. m. 171, 231) (ANY. MAH. 19.02.2020 T. 2018/163 E.  2020/13 K.)
 
DAVANIN KONUSU: Davacı tarafından, ..... Merkezi Komutanlığında uzman erbaş olarak görev yapmakta iken güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle 23.10.2019 tarih ve 17217803-951.04.10-2455989 sayılı sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin işlemin iptali ile mahrum kaldığı hakların sözleşme feshi tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
 
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Davacı sözleşmeli uzman erbaş olarak ….. Merkezi Komutanlığında görev yapmaktayken hakkında yapılan arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması sonucunda düzenlenen ve UYAP sistemine aktarılarak taraflarca da erişilmesine imkan tanınan "bilgi notu" uyarınca, Arşiv Araştırması ve Güvenlik Soruşturması Değerlendirme Kurulu tarafından davacının güvenlik soruşturması olumsuz olarak değerlendirilerek sözleşmesinin feshedilmesi üzerine, anılan bu fesih işleminin iptali istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı, dava konusu işlemin dayanağını oluşturan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması neticesinde elde edilerek davalı idarece kullanılan davacıya ait kişisel veri niteliğindeki bilgilere güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler tarafından ulaşılabileceğine ve yine bu kapsamdaki bilgileri alabileceğine dair yapılan kanuni düzenlemenin(4045 sayılı Kanunun 1 inci maddesine eklenen ikinci fıkrası) Anayasa Mahkemesinin yukarıda bahsedilen kararıyla iptal edildiği ve bu kararın da Resmi Gazetede yayımlandığı 28/04/2020 tarihinde yürürlüğe girmiş olması, kanun koyucu tarafından da bu konuda henüz bir düzenlemenin de yapılmamış olduğu anlaşıldığından Anayasa'nın 153. maddesinde yer alan Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğuna dair hüküm ile Danıştay'ın yerleşmiş içtihatlarıyla istikrarlı bir şekilde belirtildiği üzere, Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa'ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmesinin, Anayasa'nın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı hususu göz önünde bulundurulduğunda, yasal dayanaktan yoksun kalan istihbarat bilgilerine dayanılarak tesis edilen dava konusu işlemde sebep unsuru yönünden hukuka uygunluk bulunmadığı, öte yandan, Anayasa Mahkemesince verilen kararın ilgililer hakkında güvenlik soruşturması yapılamayacağı yönünde olmadığı, aksine kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesinin kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğunun vurgulandığı, Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesine bakıldığında, kanun koyucu tarafından, Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen gerekçeler doğrultusunda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir kanuni güvenceleri sağlayacak bir yasal düzenlemenin gerekliliğine işaret edildiği ancak Anayasa Mahkemesi'nin anılan iptal kararının, bu karardan önce yürürlükte olan ve Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilen yasal düzenleme uyarınca yapılan güvenlik soruşturması işlemlerini de yasal dayanaktan yoksun kılacağı, bu itibarla, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı ve gerekçesi dikkate alınarak yapılacak yeni yasal düzenlemeler uyarınca davacının durumunun idarece yeniden değerlendirilebileceği, diğer yandan, Anayasanın 125. maddesi ile düzenlenen, idarelerin her türlü eylemlerinden ve işlemlerinden doğan zararları tazminle yükümlü tutulduklarına yönelik kural uyarınca, yapılan yargılama ile hukuka aykırılığı saptanan işlem nedeniyle davacının mahrum kaldığı özlük ve parasal hakların tahakkuk tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle Isparta İdare Mahkemesi'nce verilen 02/06/2020tarih ve E:2019/1524, K:2020/668sayılı kararile dava konusu işlemin iptaline, özlük ve parasal hak talebinin kabulü ile davacının işlem nedeniyle yoksun kaldığı özlük ve parasal hakların tahakkuk (hakediş) tarihlerinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
 
İSTİNAF DİLEKÇESİ ÖZETİ: Davalı idare vekili tarafından; dava konusu işlemin Türk Silahlı Kuvvetlerince bu Yönetmeliğe uygun olarak hazırlanan MY-114-1(C) Silahlı Kuvvetler İstihbarata Karşı Koyma, Korucu Güvenlik ve İşbirliği Yönergesi esaslarına göre yapıldığı, idare güvenlik soruşturması araştırmasında ilgili kurumlardan gelen bilgiler ışığında takdir hakkını en uygun adaydan yana kullanma hak ve yetkisine sahip olduğu, davacı hakkında elde edilen bilgiler, onun başka bir kamu görevinde istihdamına engel görülmeyecek olsa bile, TSK'da görev yapmasını riskli hale getireceği değerlendirilerek dava konusu işlemin tesis edildiği, kamu yararı gözetilerek tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: Usul ve esas bakımından hukuka uygun Mahkeme kararının onanması gerektiği savunulmuştur.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren Konya Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi'nce işin gereği görüşüldü:
 
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
 
Dava; ..... Merkezi Komutanlığında uzman erbaş olarak görev yapmakta iken güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle 23.10.2019 tarih ve 17217803-951.04.10-2455989 sayılı sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin işlemin iptali ile mahrum kaldığı hakların sözleşme feshi tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
 
18/10/2018 tarihli ve 7148 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 29. maddesiyle 26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 1. maddesine eklenen ikinci fıkranın Anayasa’ya aykırı bulunup iptal edilmesine ilişkin Anayasa Mahkemesinin 19/02/2020 tarihli ve E:2018/163, K: 2020/13 sayılı kararın işbu uyuşmazlığa etkisi üzerinde durulması gerekmektedir.
 
4045 sayılı Kanunun 1. maddesinde, "Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması; kamu kurum ve kuruluşlarında, yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, jandarma, emniyet, sahil güvenlik ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel hakkında yapılır." şeklinde hüküm yer almakta iken,
 
18/10/2018 tarihli ve 7148 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 29. maddesiyle anılan maddeye, "Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden bilgi ve belge almaya, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesinin beşinci ve 231 inci maddesinin onüçüncü fıkraları kapsamında tutulan kayıtlara ulaşmaya, Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturma sonuçlarını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile kesinleşmiş mahkeme kararlarını almaya yetkilidir." şeklindeki fıkra eklenmiştir. Anılan ek fıkra yukarıda anılan Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiştir.
 
Anılan Anayasa Mahkemesi kararında, "...15. Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrasında memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülükleri düzenlenmiştir. Belirtilen husus gözetilerek kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesi kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Ancak bu alanda düzenleme öngören kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve muhtemel kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerekir.
 
16. Kuralda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu kapsamda kişisel veri niteliğindeki bilgilere ulaşması öngörülmüşken Kanun’da bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir kanuni güvenceler belirlenmeksizin, kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu soruşturma ve araştırma kapsamında kişisel veri niteliğindeki bilgileri almakla yetkili oldukları belirtilmiştir.
 
17. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmamaktadır (benzer yönde bkz. AYM, E.2018/73, K.2019/65, 24/7/2019, §§ 171, 172; Fatih Saraman[GK],B. No: 2014/7256, §§ 89, 90; Turgut Duman, B. No: 2014/15365, § 88)..." şeklindeki gerekçe yer almaktadır.
 
Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesinin bir bütün olarak değerlendirilmesinden, kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesinin kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğu, ancak bu alanda düzenleme öngören kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve muhtemel kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerektiği vurgulanmıştır.
 
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi tarafından, kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması Anayasaya aykırı bulunmamıştır. Anayasa Mahkemesince Anayasaya aykırı bulunan husus güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapacak mercii, söz konusu bilgilerin saklanma süresi, söz konusu yetkinin kötüye kullanımını bertaraf edici mahiyette kurallar ile ilgili yasada sarih bir düzenleme öngörülmemesidir.
 
Yukarıda da belirtildiği üzere Anayasa Mahkemesi tarafından da kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması Anayasaya uygun bulunduğuna göre söz konusu soruşturma ve araştırmanın nasıl yapılacağına ve sair diğer prosedürlerin nasıl ifa edileceğine ilişkin (idareyi bağlayıcı nitelikteki) düzenlemenin yetersizliği nedeniyle Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararı, işbu uyuşmazlıkta davacı hakkında tesis edilen sözleşmenin feshi işlemini hukuka aykırı kılan mahiyette değildir.
 
Şöyle ki, Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilen 4045 sayılı Yasanın 1. maddesine sonradan eklenen kural (2. fıkra) olmasa dahi idare söz konusu maddenin 1. fıkrası uyarınca Türk Silahlı Kuvvetleri emrinde görev alacak personele ilişkin olarak Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırmasını yapma yetkisine sahiptir. Dolayısıyla temel hak ve hürriyetler bağlamında yapılan (Anayasanın 20. maddesi ile düzenleme altına alınan özel ve aile hayatına saygı hakkına) müdahalenin kanuni dayanağı ortadan kalkmamıştır.
 
Şayet somut uyuşmazlık davacı hakkında Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması yapılması işleminin iptali istemiyle açılan bir dava olsa idi ve dava dilekçesinde de yetkisiz kişiler tarafından söz konusu verilerin toplandığı veya kullanıldığı gibi Anayasa Mahkemesinin yukarıda yer verilen kararında işaret ettiği eksikler üzerinde durulup mahkemece de bu iddia çerçevesinde olay tartışılacak ve iddiaların doğruluğunun tespiti halinde de ilgili norm iptal edildiğinden özel ve aile hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağı kalmadığından bahisle iptal kararı verilmesi durumu söz konusu olabilecek idi. Ancak dava konusu uyuşmazlıkta güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz olması nedeniyle sözleşmenin feshi işlemi dava konusu edildiğine ve 4045 sayılı Yasanının 1. maddesinin 1. fıkrası idare için emredici nitelikte olduğu gibi yargı makamlarını da bağlayıcı nitelikte olduğuna göre yapılan müdahalenin kanuni dayanağının hala ayakta olduğunun kabulü gerekmektedir.
 
Diğer taraftan Anayasa Mahkemesince iptal edilen hüküm yasalaşmadan önce, güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasından dolayı sözleşmeli er adaylığı statüsü sonlandırılan bir şahıs tarafından yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından, başvurucunun hukuki tavsifi ile bağlı kalmayıp özel ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında bir değerlendirme yapabilecek iken bunun yapılmadığı ve ayrıca kararın, "IV. İLGİLİ HUKUK - A. Ulusal Hukuk" bölümünde halihazırda da yürürlükte bulunan 4045 sayılı Yasanının 1. fıkrasındaki "...Devletin güvenliğini, ulusun varlığını ve bütünlüğünü iç ve dış menfaatlerinin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgeler ile gizlilik dereceli kamu personeli ile meslek gruplarının tespiti, birim ve kısımların tanımlarının yapılması, güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının usul ve esasları ile bunu yapacak merciler ve üst kademe yöneticilerinin kimler olduğu Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulacak yönetmelik ile düzenlenir." hükmüne yer vererek ve "...Somut olayda başvurucu hakkında yapılan ve başvurucunun ailesine ait bilgiler içeren güvenlik soruşturmasına istinaden sözleşmenin feshedilmesi işlemini Mahkemenin hukuka aykırı bulmadığı görülmektedir. Olayda başvurucunun karşı karşıya kaldığı söz konusu işlem millî güvenliğin sağlanması görevini yerine getirmeyi amaçlayan Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev alacak personelde birtakım özel koşulların aranmasının gerekmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda başvurucunun aile bireylerinin eylemlerinin başvurucunun kamu hizmetlerine girme hakkını etkileyecek biçimde değerlendirmeye alınmasının -ilgili kamu hizmetinin niteliği dikkate alındığında- hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracağı söylenemez..." şeklindeki gerekçe ile başvurunun dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna hükmedilmiştir. (24/01/2018 tarihli ve 2014/16941 Başvuru Numaralı karar.)
 
AİHM tarafından da, ulusal güvenlik bakımından önem arz eden görevlere getirilecek kişilerin bu görevler için uygun olup olmadığının değerlendirilmesinde, ilgililer hakkında toplanan verilerin kullanılabileceği kabul edilmektedir (Leander/İsveç davasında AİHM, davaya konu olan olayda marangoz/tekniker olan başvurucunun, askeri güvenlik bölgesinde yer alan denizcilik müzesindeki görevine, yapılan güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması gerekçe gösterilerek son verilmesine ilişkin olayda AİHS'in 8. maddesi ile koruma altına alınan özel ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediğine hükmetmiştir.).
 
Gerek AİHM'in yukarıda alıntılanan kararı gerekse de Anayasa Mahkemesinin 4045 sayılı Yasanın 1. maddesine teselsül ettirilerek eklenen (sonrasında Anayasa Mahkemesince iptal edilen) 2. fıkrası yasalaşmadan önce vermiş olduğu kararı bir bütün olarak dikkate alındığında, somut olayda özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu, ulusal güvenliğin sağlanmasına yönelik meşru amacın da bulunduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri gibi şiddet tekelini Devlet adına meşru olarak kullanma yetkisini haiz bir temel kuruma personel seçimi öncesinde adaylar hakkında yapılan güvenlik soruşturmalarının güncel, hukuki ve de meşru temellerinin pozitif hukuk temelinde de mevcut olduğu açıktır.
 
Uyuşmazlıkta; davacının, güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle sözleşmesinin feshedildiği, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında erkek kardeşi hakkında düzenlenen bilgi notuna(Muğla Fethiye ilçesinde uyuşturucu madde ticareti yapan şahıslara yönelik 11-12.03.2008 tarihlerinde yapılan operasyonda, şahsın Fethiye cezaevinde tutuklu bulunduğu gıyabında işlem yapıldığı şeklinde) istinaden güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle sözleşmesinin sona erdirildiği, davalı idarece davacı hakkında başkaca herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı, öte yandan, davacı hakkında yapılan UYAP sorgulamasında; herhangi bir suçtan dolayı hakkında yürütülen adli soruşturma ya da kovuşturma ile adli sicil ve arşiv kaydının da bulunmadığı görülmüştür.
 
Bu durumda, davacının, kardeşi hakkında düzenlenen bilgi notu üzerine güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının ilgili kurulca olumsuz olarak değerlendirilmesi neticesinde uzman erbaş sözleşmesi feshedilerek davacı terhis edilmiş ise de, davalı idarece güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandırılmasını gerektirecek nitelikte herhangi bir somut bilgi ve belgelerin ortaya konulamadığı, kardeşinin adi bir suçu konu anılan durumunun davacının güvenirliğini ne yönde olumsuz etkilediğine/etkileyeceğine ya da göreviyle bağdaşmadığına ilişkin idarece herhangi bir verinin ortaya konulmadığı, hakkında herhangi bir soruşturma ve kovuşturma ya da güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandırılmasını gerektirecek bilgi ve belge bulunmayan davacının, kardeşine ilişkin olumsuz bilgi notuna istinaden güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
 
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
 
1-)İstinaf isteminde bulunulan mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığından, istinaf isteminin yukarıdaki gerekçeyle REDDİNE,
 
2-)İstinaf aşamasında yapılan 87,50-TL yargılama gideri toplamının istinaf talep edenin üzerinde bırakılmasına,
 
3-)Artan posta ücretinin istinaf isteminde bulunan tarafa Mahkemesince iadesine,
 
2577 sayılı Kanun'un 46/c maddesi uyarınca bu kararın tebliğinden itibaren 30 gün içinde Danıştay'a temyiz yolu açık olmak üzere, 29/09/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy