Konya Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi 2018/592 Esas 2020/1577 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 4. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2018/592
Karar No: 2020/1577
Karar Tarihi: 30.09.2020



(2577 S. K. m. 45)
 
DAVANIN KONUSU: …. Üniversitesi ……… Hekimliği Fakültesi Hastanesi'nde 09/04/2015 tarihinde gerçekleştirilen implant tedavisi sebebi ile yüzünde kalıcı his kaybı oluştuğu, olması gerekenden 4 mm daha uzun implant takılması sebebiyle yüzünde sinir hasarı meydana geldiği, hatalı tedavi uygulamasının idarenin ağır hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülerek, idarenin ağır hizmet kusurundan kaynaklanan, tedavi giderleri, ulaşım, haberleşme, kişisel hijyen sağlama, muayene giderleri, geçici iş görememezlikten kaynaklanan giderler, müstakbel gelir kaybı, efor kaybı ve çalışma gücünün azalmasından kaynaklanan ekonomik zararlar dahil uğranıldığı ileri sürülen 5.000,00-TL maddi, hatalı tedavi neticesinde bozulan dış görünüşüne bağlı olarak duyulan elem, ızdırap ve sosyal ve ruhsal çöküntüye bağlı olarak 5.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 09/04/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
 
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Olayda; tedavi giderleri, ulaşım, haberleşme, kişisel hijyen sağlama, muayene giderleri, geçici iş görememezlikten kaynaklanan giderler, müstakbel gelir kaybı, efor kaybı ve çalışma gücünün azalmasından kaynaklanan ekonomik zararlar dahil uğranıldığı ileri sürülen zararlar için 5.000,00-TL maddi tazminata hükmedilmesi istemiyle kısmi dava açıldığı, oysa kısmi davanın İdari Yargılama Usulü Kanununda öngörülen bir dava türü olmadığı, 27.10.2017 tarihli ara kararı ile: "Davacı tarafından istenilen maddi tazminat miktarı içinde sayılan ve zarar unsurları olarak dilekçede yer verilen; tedavi giderleri, ulaşım, kişisel hijyen sağlama, muayene giderleri, geçici iş görememeden kaynaklanan giderler, müstakbel gelir kaybı, efor kaybı ve çalışma gücünün azalmasından kaynaklanan ekonomik zararların ne miktarda olduğunun ayrı ayrı bildirilmediği görülmüş olup; tazmini istenen maddi zararların miktarı ve unsurlarının ayrı ayrı gösterilmesinin ve tazmini istenen zararları ortaya koyan fatura, harcama belgeleri ve sair tüm bilgi ve belgelerin dosyaya sunulmasının" istenildiği, ancak tazminine karar verilmesi istenen her bir zarar unsuru yönünden zarar miktarının tam olarak belirtilmediği gibi zararın maddi olarak hesaplanmasında, davacının gelir durumuna ilişkin belgelerle ilgilinin yaptığı ve belgeleyebildiği masraflara ilişkin fatura ve sair harcama belgelerinin de dosyaya sunulmadığı görülmekle maddi tazminat açısından ispatlanamayan davanın reddi gerektiği sonucuna varıldığı, öte yandan mahkemenin 10.05.2017 tarihli ara kararı üzerine bilirkişi incelemesi yaptırılmak üzere dosyanın Hacettepe Üniversitesi ..... Hekimliği Fakültesi'ne gönderilmesi üzerine oluşturulan heyet tarafından hazırlanıp gönderilen 17.08.2017 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacının sol at dudak ve yanak bölgesi sivri bir alet ucu ile muayene edildiğinde hastanın bir çok alanda ağrı ve acıma tepkisi göstermediği, sol alt bölgede hissizlik oluştuğu, ancak konuşurken tükürüğüne sahip olamama ve buna bağlı tükürüğün dışa akması bulgularına rastlanmadığı, daha sonra 8 mm olarak yerleştirilen implantın alveolarıs inferior sinirinin geçtiği kanala güvenli uzaklıkta olduğu, implantın erken aşamada çıkarılmasının yerinde bir uygulama olduğu, uygulama ile hastanın damar-sinir hattının etkilenmiş olabileceği, damar sinir hattındaki etkilenişin lokal anestezi, frezleme ve implantın yerleştirme süreçleri ile alakalı olabileceği, ancak implant cerrahisi sırasında mandibuler sinir yaralanmasının olası bir komplikasyon olduğu, doğru planlama, dikkatli cerrahi ve hekim tecrübesi ile asgariye indirilse de riskin hiç bir zaman sıfırlanmayacağı, hekimin hastayı tedavi yöntemi ve riskleri hakkında bilgilendirdiği ve hastanın onamını aldığı, oluşan problem sonrasında gerekli müdahaleleri yaptığı ve hastaya gerekli desteği verdiği, çıkarılan implant yerine sinir hattı ile yakın temasta bulunmayan daha kısa bir implantın yerleştirilmesinin sürece olumsuz bir etki yapmayacağı, oluşan uyuşukluk hissinin tamamen geçmeyeceği ancak zamanla azalabileceği ve daha sınırlı bir alanda lokalize olacağının beklendiği, oluşan hasarı giderecek güncel bir tedavi yönteminin bulunmadığı, sonuç olarak hastada "alveolarıs inferior" siniri zedenlenmesi olduğu, bunun implant cerrahisi olgularında karşılaşılabilecek bir komplikasyon olduğu, mevcut vakada oluşan zedenlenmenin zamanla daha da azalacağı, hekimin bu komplikasyona kasıtlı olarak sebebiyet vermediği, vakanın tıbben tomografi alınması zorunlu bir vaka olmadığı, ancak başlangıçta hastadan bilgisayarlı tomografi görüntüsü alınsa idi komplikasyon riskinin azalabileceği, başlangıç radyografinin fotokopisi net olmadığı için hekimin mandibuler kanala yakın frez boyutunda çalışarak gereğinden fazla risk alıp almadığı hakkında yorum yapılamadığı, dolayısı ile ihmal ya da kusuru olup olmadığının net olmadığı, komplikasyon oluştuktan sonra yapılan tıbbi desteğin yerinde olduğu görüş ve kanaatlerine yer verildiği, bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş olup, davacı vekili tarafından bilirkişi raporuna yapılan itiraz yerinde görülmediği, bu durumda; raporda belirtilen hususlar ile dava dosyasında bulunan tüm bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde; maddi zararı oluşturan her bir zarar unsuru yönünden zarar miktarının tam olarak belirtilmediği gibi zararın maddi olarak hesaplanmasında, gelir durumuna ilişkin belgelerle ilgilinin yaptığı ve belgeleyebildiği masraflara ilişkin fatura ve sair harcama belgelerinin de dosyaya sunulmadığı ve de bilirkişi raporunda belirtildiği üzere implant cerrahisi sırasında mandibuler sinir yaralanmasının olası bir komplikasyon olduğu, doğru planlama, dikkatli cerrahi ve hekim tecrübesi ile asgariye indirilse de riskin hiç bir zaman sıfırlanmayacağı, hekimin hastayı tedavi yöntemi ve riskleri hakkında bilgilendirdiği ve hastanın onamını aldığı gözönüne alındığında davacının maddi ve manevi tazminat isteminin reddi gerektiği gerekçesiyle, Konya 1. İdare Mahkemesi'nin 27/12/2017gün ve E: 2016/82, K: 2017/1970sayılı kararı ile maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
 
İSTİNAF DİLEKÇESİNİN ÖZETİ: Davacı vekili tarafından; davacıya uygulanan yanlış tedavi neticesinde kamplikasyon olarak değerlendirilemeyen davalı idarinin ağır hizmet kusurundan dolayı davacının yüzünde dış görüntünün bozulduğu, ruhsal çöküntüler yaşadığı, ailesi ve sosyal çevresinde sürekli mahcubiyetler oluştuğu, davalı idarinin hizmetinin kötü ifa edilmesinden dolayı davacının ağız suyunun sürekli aktığı, yemek yiyemediği, kalıcı bir problem olduğundan uykularını kaçırdığı, tarifi imkansız mağduriyetlere sebep olduğu, yaşanan mağduriyetlerin halen devam ettiği bu yüzden söz konusu kararın kaldırılması gerektiği ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: Usul ve yasaya uygun mahkeme kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren Konya Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi'nce işin gereği görüşüldü:
 
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
 
İdare Mahkemesi kararlarının istinafen incelenerek kaldırılması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45 inci maddesinin 4 üncü ve 5 inci fıkralarında yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
 
İstinaf başvurusuna konu karar usul ve hukuka uygun olduğundan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45 inci maddesinin 3 üncü fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
 
SONUÇ:
 
1-)İstinaf isteminde bulunulan mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığından, istinaf isteminin REDDİNE,
 
2-) İstinaf aşamasında yapılan 750,85-TL yargılama giderlerinin istinaf talep edenin üzerinde bırakılmasına,
 
3-) Artan posta ücretinin istinaf isteminde bulunan tarafa Mahkemesince iadesine,
 
2577 sayılı Kanun'un 45. maddesi uyarınca kesin olarak 30/09/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy