Kamu Denetçiliği Kurumu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(2709 S. K. m. 74) (6328 S. K. m. 5, 21) (657 S. K. m. 68, 76, 125) (Genel Kadro Ve Usulü Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi m. 8) (375 S. KHK. Ek m. 23) (Türk Akreditasyon Kurumu İnsan Kaynakları Yönetmeliği m. 11)

 

SAYI: 2021/7656-S.21.12233

BAŞVURU NO: 2021/5797

KARAR TARİHİ: 18/05/2021

 

RET KARARI

 

BAŞVURAN: …..

 

BAŞVURUYA KONU İDARE: Türk Akreditasyon Kurumu Genel Sekreterliği

 

BAŞVURUNUN KONUSU: Başvuranın müdürlük görevinden alınması işleminin geri alınması talebi hk.

 

BAŞVURU TARİHİ: 10/03/2021

 

I. BAŞVURANIN İDDİA VE TALEPLERİ

 

1. Başvuran özetle; 15.10.2012 tarihinde Türkiye Akreditasyon Kurumunda Akreditasyon uzmanı kadrosuna atandığını, daha sonra 12.02.2013 tarihinde vekâleten atandığı Müdür kadrosuna bu kez 05.01.2015 tarihli Bakan Onayı ile asaleten atandığını, 26.11.2020 tarihli ve 5793 sayılı TÜRKAK işlemiyle hiçbir geçerli hukuki gerekçe olmaksızın Müdür kadrosundan alınarak Akreditasyon Uzmanlığı kadrosuna atandığını, Müdür kadrosundan alınma işleminin terfi ilke ve kaideleri ile bağdaşmadığı gerekçesiyle hukuka aykırı olduğunu, yüksek lisans mezunu olması mali müşavir ruhsatı almaya hak kazanması ve devam etmekte olduğu önlisans programı gibi hususların kendisini sürekli geliştiren bir personel olduğunu gösterdiğini, sahip olduğu bu niteliklerin, kendisinin müdür kadrosunda bulunmasının, idarece müdür kadrosundan alınmasının gerekçesi olarak ileri sürülen “devam etmekte olan kurumsal yapılanmanın gözden geçirilmesi, birimlerin etkinliğinin artırılması ve kurum tarafından gerek kurum personeline ve gerekse dış paydaşlara verilen hizmetlerinin iyileştirilmesi” şeklindeki amaçlara idarenin ulaşmasını kolaylaştıracağını, boşalan Müdür kadrosuna yeni bir atama da yapılmadığını, bu hususun bile tek başına, Müdür kadrosundan alınması işleminin idarenin belirttiği sebep ve amaçlarla yapılmadığını, bunlar dışında kişisel sebep ve amaçlarla yapıldığını ispatladığını, kendisinin müdür kadrosundan alındığı tarihte ilgili idarenin birçok boş Müdür kadrosuna sahip olmasına, 2 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 8 inci maddesi ikinci fıkrası kapsamında yeni Müdür kadrosu ihdas etme olanağının da bulunmasına rağmen, yani idarece ileri sürülen amaçlara ulaşmayı sağlayacak diğer alternatifler mevcutken anılan alternatiflerin idare tarafından değerlendirilmeden şahsının Müdür kadrosundan alınması işleminin ölçülülük ilkesinin gereklilik unsuru bakımından da hukuka aykırı olduğunu, Müdür kadrosundan alınması işleminin şahsının Müdür kadrosundan alınmasını gerektirecek nitelik ve seviyedeki sebeplerden ileri gelmemesi, ayrıca görev değişikliğine ilişkin herhangi bir talebi de bulunmaması sebebiyle, takdir yetkisinin ölçüsüzce kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilmeden kullanıldığı gerekçesiyle Müdür kadrosundan alınması işleminin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek, Müdürlük Kadrosundan alınması yönünde tesis edilen işlemin geri alınmasını talep etmektedir.

 

II. İDARENİN BAŞVURUYA İLİŞKİN AÇIKLAMALARI

 

2. Başvuruya konu iddialar hakkındaki bilgi ve belge talebimize istinaden Türk Akreditasyon Kurumu Başkanlığı tarafından gönderilen 08/04/2021 tarih ve ….. sayılı cevabi yazıda;

 

2.1. ….. kurumda 25.01.2010 tarihinde Akreditasyon Uzman Yardımcısı olarak göreve başladığı, sırasıyla 15.10.2012 tarihinde Akreditasyon Uzmanı, 12.02.2013 tarihinde İnsan Kaynakları ve İdari İşler Müdür Vekili ve 05.01.2015 tarihinde İnsan Kaynakları Müdürü olarak atandığı, bu görevi 26.11.2020 tarihli ve 5793 sayılı Bakanlık Makamı Oluru ile görevden alınıncaya kadar yedi yıldan fazla süre ifa ettiği, başvuranın, kurumda 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 23 üncü maddesi kapsamında idari hizmet sözleşmesi ile istihdam edildiği, halihazırda Deney Akreditasyon Başkanlığında Akreditasyon Uzmanı olarak görev yaptığı,

 

2.2. Üst düzey kamu yöneticilerinin kamu kurum ve kuruluşlarının geleceğe dönük planlarını ve politikalarını saptayan, bu plan ve politikalardaki hedefleri gerçekleştirmek için gerekli kaynakları ve bu kaynakların kullanım yerlerini belirleyen kişiler ya da bu kişilerin emir ve direktifleri yönünde uygulamayı yapan veya onlara yardımcı olan kişiler oldukları hususu da göz önünde bulundurulduğunda, 657 sayılı Kanunun 76. maddesinde atama yapma ve görevden alma konusunda idareye tanınan geniş takdir yetkisi kapsamında, yürütülen hizmetin niteliği, önem ve özelliği dikkate alınmak suretiyle başvurucunun görevden alınmasına dair işlemde hukuka ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı,

 

2.3. Başvuranın, "İnsan Kaynakları Müdürü" olarak görev yaptığı 2020/05, 2020/05, 2020/05 ve 2020/09 dönemlerine ilişkin olarak aylık prim ve hizmet belgelerinin belirlenen süre içinde bildirilmemesinden kaynaklanan idari para cezalarının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 09.11.2021, 11.11.2020, 25.01.2021 ve 29.01.2021 tarihlerinde kuruma tebliğ edilmesi üzerine söz konusu cezaların kurum tarafından ödendiği, ortaya çıkan kamu zararının rücu edilmesini teminen ilgililerin tespiti amacıyla 30.11. 2020 tarihli ve ….. sayılı yazı ile konunun Dışişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına intikal ettirildiği, Dışişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından yürütülen soruşturma neticesinde başvuru sahibinin maiyetinde çalışan personeli yönlendirme ve bu personel tarafından yerine getirilen işlemlerin kontrol edilmesine ilişkin kuralları /uygulamaları zamanında ve herhangi bir aykırılık vuku bulmadan yürürlüğe koyma yükümlülüğünü hiç veya gereği gibi yerine getirmediği sonucuna varılarak ilgilinin bu eylemlerinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun disiplin cezalarına ilişkin 125. maddesinin birinci fıkrasının (B-a) alt bendi kapsamında "kınama" cezası ile cezalandırılması gerektiği kanaatine varıldığı, ancak idari takdir yetkisi kullanılarak aynı Kanunun 125. maddesi uyarınca, bir alt ceza olan "uyarma" cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, başvuru sahibi tarafından kendisine verilen bu cezaya da itiraz edildiği, konunun kurumun Disiplin Kurulu tarafından ele alınacağı,

 

2.4. Teftiş Kurulu tarafından düzenlenen raporda ayrıca ihmali ya da kusurlu davranışları ile kamu zararına sebebiyet veren üç kişi hakkında 19/10/2006 tarih ve 26324 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" hükümleri uyarınca rücu işlemlerinin yapılması gerektiği sonucuna varıldığı, Başvuru sahibine bu kapsamda tebliğ yapıldığı, ancak kişinin itirazı sebebiyle sürecin nihayete ermediği, bu aşamada; öncelikle idari para cezalarının öğrenilmesi ile birlikte, kişinin üst yönetimle olan fiili olarak uyumsuz çalışma tarzı ve iş süreçlerinde gözlenen ihmalkâr davranışları sonucu sürekli kadro niteliği taşımayan yöneticilik pozisyonunda çalışmasının uygun görülmemesi nedeniyle Sayın Bakanın takdiriyle görevinden alınarak esas kadrosu olan Akreditasyon Uzmanlığı kadrosuna atama işleminin yapıldığı ve eş zamanlı olarak konunun Dışişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına intikal ettirildiği,

 

2.5. Kurumda yüksek lisansını yapmış olan 40 personel bulunduğu, ayrıca başvuranda bulunmayan dil bakımından da yeterli ve kalifiye birçok personel bulunduğu, sayılan niteliklere sahip her bir personele yöneticilik pozisyonunun verilmesinin mümkün olmadığı, tek başına yüksek lisans yapmış olmanın ya da mali müşavirlik belgesine sahip olmanın da yöneticilik pozisyonunda yer almak bakımından yeterli olmadığı, bahse konu idari para cezalarının ilgilinin yönetim zafiyeti ve kusurlu davranışları sonucu kamu zararına yol açtığı düşünüldüğünde, idarenin başvurucunun görevde kalmasına devam etmesini sağlaması halinde basiretli davranmamış olacağı ve bu alanda risk alacağının tartışmasız olduğu, bu nedenle de başvuru sahibinin görevden alınmasına dair başvuruya konu işlemin, kurumsal hizmet gereklerine uygun ve dolayısıyla kamu yararı esas alınarak gerçekleştirildiği, bu itibarla, atama işleminin ölçülülük ilkesini ihlal ettiği yönündeki iddianın gerçekle bağdaşmadığı,

 

2.6. 657 sayılı Kanunun 68. Maddesinin (B) bendinde, bu bende göre atama yapılan kadroların kazanılmış hak teşkil etmeyeceği açıkça hükme bağlanmış olduğundan, söz konusu kadroların atanma sırasında korunması gereken kadrolar olarak kabulünün mümkün olmadığı, dolayısıyla başvuranın Coşkun AKGÜL'ün müdür kadrosundan alınarak Akreditasyon Uzmanı olarak atanması işleminin terfi ilke ve kaideleri ile bağdaşmadığı iddialarının kabulünün mümkün olmadığı,

 

2.7. 12.11.2013 tarihli ve 28819 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Türk Akreditasyon Kurumu İnsan Kaynakları Yönetmeliğinin 11. maddesine göre müdür olarak atabilmek için "En az dört yıllık lisans eğitimi veren yükseköğrenim kurulularından veya ilgili müdürlüğün hizmet alanına ilişkin olarak en az iki yıllık eğitim veren yüksek öğrenim kurumlarından yahut bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca onaylanan yurtdışındaki bir yükseköğrenim kurumundan mezun olmak; ilgili müdürlüğe verilmiş görevlere ilişkin konularda bilgi sahibi olmak ile kamuda ve/veya özel sektörde en az 5 yıl çalışmış olmak" şartlarını taşımak gerektiği, müdürlük kadrosuna atanabilmek için çok yüksek niteliklere sahip olmak zarureti bulunmadığı, bununla birlikte sadece müdürlük kadrosu için değil, tüm yöneticilik pozisyonları için görevin ifasına yönelik teknik-mesleki bilgi ve donanıma sahip olmak kadar sorumluluk dahilinde yürütülen iş ve işlemlerin takip edilmesi, süreli işler için bir kontrol ve denetim mekanizması işletilmesi, personelin takibi ve eksikliklerinin giderilmesine yönelik hizmet içi eğitim vb. bilgilendirme faaliyetlerinin yürütülmesi, birimde yaşanan ve mali sonuçları olan sorunların üst yönetime zamanlıca bildirilmesi, bu sorunların çözümüne yönelik öneri ve yöntemler geliştirilmesi gibi alanlarda yönetsel becerilere sahip olmanın da büyük önem arz ettiği, ayrıca başvuranın eğitimleri yetersiz olduğu için değil bu kadar eğitimli ve tecrübeli bir idareci olmasına rağmen kendisinden beklenmeyecek düzeyde ihmalkâr ve umursamaz davrandığı, görev ve sorumlulukların zamanında yerine getirilmemesinin idareye yaratacağı mali külfetleri bildiği halde bu konuda yeterince ihtimam ve özen göstermediği, hatta kendisi emrinde çalışan personele de bu bilinçle yaklaşmadığı, müdür sıfatıyla idareyi temsil ettiği ve onun adına denetim ve kontrol fonksiyonlarını icra etmesi beklendiği halde bugüne kadar ki her olayda kendi sorumluluğunu kabul etmediği gibi sürekli emrinde çalışan personeli suçlayıcı davrandığı görüldüğünden yönetim kadrosunda yer almasının kamu yararına ve hizmet gereklerine uygun olmayacağı kanaati ağır bastığı için müdürlük görevinden alındığı, bunun yanında, başvuranın İnsan Kaynakları Müdürü olduğu dönemde müdürlüğün iş ve işlem süreçlerinde mevcut üst yönetimin güvenini zedeleyen bazı yanlışlıklar/eksikliklerin de (örneğin 2018 yılı Nisan ayında taşerondan kadroya geçen sürekli işçi statüsünde çalışanların hizmet sözleşmelerinin idare tarafından imzalanması süreci tamamlattırılmadan, eksik ve hukuken geçersiz olduğu bilinerek muhafaza edilmesi, bu durum bilindiği halde idareye bu konuda yazılı bilgi verilmemesi) tespit edildiği ve hala geriye dönük olarak bu neviden eksik ya da yanlış tesis edilmiş işlemlerin tespit edildiği,

 

2.8. Kurumda toplam 7 adet müdür kadrosu bulunduğu, bunların üç tanesi için atama yapıldığı, kalan dört adedinin ise vekaleten yürütüldüğü, yani iddia edildiği gibi kurumda boş müdür kadrosu bulunmadığı, idare tarafından vekaleten görevlendirme işlemi yapılmak zorunda kalındığı, çünkü mevcut durumda bu görevleri icra eden Akreditasyon Uzmanlarının asaleten bu pozisyonlara atanması durumunda bu kişilerin ciddi mali kayıpları olduğu, anılan kadroların her an değişime açık ya da geçici olarak doldurulan kadrolar olmadığı, görevden alınmasının kurumda mevcut diğer müdürlüklerle ya da yeni müdürlük ihtiyacı ile bir ilişkisi bulunmadığı, gelinen aşamada iddia edilenin aksine sözü edilen birimin iş süreçlerinde yaşanan aksaklıkların başka türlü bir yolla giderilmesi imkânı kalmadığından idarenin takdir yetkisi çerçevesinde bu kararı aldığı,

 

ifade edilmiştir.

 

III. İLGİLİ MEVZUAT

 

3. 18/10/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının "Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı” başlıklı 74 üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında;

 

“Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler.”

 

4. 14/6/2012 tarihli ve 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun "Kurumun Görevi" başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrasında; “Kurum, idarenin işleyişiyle ilgili şikâyet üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir.”,

 

5. 14/07/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun, “Memurların kurumlarınca görevlerinin ve yerlerinin değiştirilmesi” başlıklı 76 ncı maddesinin birinci fıkrasında “Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68 inci maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler.”

 

hükümleri düzenlenmiş bulunmaktadır.

 

IV. KAMU DENETÇİSİ .....’IN KAMU BAŞDENETÇİSİ'NE ÖNERİSİ

 

6. Kamu Denetçisi tarafından yapılan inceleme ve araştırma neticesinde; başvuranın talebinin reddi yönündeki öneri, Kamu Başdenetçisi’ne sunulmuştur.

 

V. DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE

 

A. Hukuka, Hakkaniyete ve İnsan Haklarına Uygunluk Yönünden Değerlendirme

 

7. Başvuran Müdürlük Kadrosundan alınması yönünde tesis edilen işlemin geri alınmasını talep etmektedir.

 

8. İdarece gönderilen bilgi ve belgelerin tetkiki neticesinde, başvuranın İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev yapmakta olduğu dönemde aylık prim ve hizmet belgelerinin belirlenen süre içinde bildirilmemesinden kaynaklanan idari para cezalarının kurum tarafından ödendiği, ortaya çıkan kamu zararının rücu edilmesini teminen ilgililerin tespiti amacıyla konunun Dışişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına intikal ettirildiği, yürütülen soruşturma neticesinde başvuru sahibinin maiyetinde çalışan personeli yönlendirme ve bu personel tarafından yerine getirilen işlemlerin kontrol edilmesine ilişkin kuralları/uygulamaları zamanında ve herhangi bir aykırılık vuku bulmadan yürürlüğe koyma yükümlülüğünü hiç veya gereği gibi yerine getirmediği sonucuna varılarak başvuranın bu eylemlerinin 657 sayılı Kanununun disiplin cezalarına ilişkin 125. maddesinin birinci fıkrasının (B-a) alt bendi kapsamında "kınama" cezası ile cezalandırılması gerektiği kanaatine varıldığı, ancak idari takdir yetkisi kullanılarak aynı Kanunun 125. maddesi uyarınca, bir alt ceza olan "uyarma" cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, Teftiş Kurulu tarafından düzenlenen raporda ayrıca ihmali ya da kusurlu davranışları ile kamu zararına sebebiyet veren üç kişi hakkında 19/10/2006 tarih ve 26324 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" hükümleri uyarınca rücu işlemlerinin yapılması gerektiği sonucuna varıldığı, başvuru sahibine bu kapsamda tebliğ yapıldığı, ayrıca başvuranın müdür olarak çalıştığı dönemde mevcut üst yönetimin güvenini zedeleyen bazı yanlışlıklar/eksikliklerin de (örneğin 2018 yılı Nisan ayında taşerondan kadroya geçen sürekli işçi statüsünde çalışanların hizmet sözleşmelerinin idare tarafından imzalanması süreci tamamlattırılmadan, eksik ve hukuken geçersiz olduğu bilinerek muhafaza edilmesi, bu durum bilindiği halde idareye bu konuda yazılı bilgi verilmemesi) tespit edildiği, hala geriye dönük olarak bu neviden eksik ya da yanlış tesis edilmiş işlemlerin varlığının tespit edildiği, bu kadar eğitimli ve tecrübeli bir idareci olan başvuranın kendisinden beklenmeyecek düzeyde ihmalkâr ve umursamaz davrandığı gerekçesiyle 26.11.2020 tarihli ve 5793 sayılı Bakanlık Makamı Oluru ile görevden alındığı anlaşılmaktadır.

 

9. 657 sayılı Kanunun 76 ncı maddesinde, idarelere, kamu görevlilerinin görevlendirilmeleri ve/veya naklen atanmaları konusunda takdir yetkisi tanındığı görülmektedir. Takdir yetkisi, idarenin belli şart ve durumların meydana gelmesi halinde belli bir kararı alıp almamak veya kanunda öngörülen değişik çözümler arasında bir seçim yapmak konusunda tanınan bir serbestiye ya da belirli bir konuda karar alabilmek için hangi şart ve durumların ortaya çıkması gerektiğini tespit etmek imkânına sahip olması olarak tanımlanmaktadır. İdari işlemler tesis edilirken, İdareler, bağlı yetki veya takdir yetkisi çerçevesinde karar alırlar. Bu doğrultuda, idari işlemin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurlarının tümünün hukuk kuralları tarafından önceden belirlenerek, idareye belli bir yönde hareket etme hususunda bir tercih tanınmamışsa veya idareye belli bir tasarrufta bulunması kesin olarak emredilmişse bağlı yetkiden, idarenin nerede ve nasıl bir tasarrufta bulunacağının hukuk kuralları ile önceden kesin bir şekilde belirlenmediği durumlarda ise idarenin takdir yetkisinden söz edilmektedir. (Halil Kalabalık, İdare Hukukunda Takdir Yetkisi Kavramı ve Benzer Kurumlarla Karşılaştırılması, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt 1, Sayı 2, Aralık 1997)

 

10. Bu itibarla, İdareye belli konularda takdir yetkisinin tanınması idarenin görevlerinin niteliği gereği zorunludur. Ancak, idarenin takdir yetkisi, idarenin keyfi olarak hareket edebileceği anlamına gelmemektedir. Bir başka deyişle, idareye yasalarla tanınan takdir yetkisinin mutlak olmayıp, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlı olduğunu da belirtmek gerekmektedir. (Danıştay 2. Dairesinin, 17/09/2015 tarihli E. 2015/2662, K. 2015/7471 sayılı kararı).

 

11. Somut olay kapsamında, başvuranın İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev yapmakta olduğu dönemde aylık prim ve hizmet belgelerinin belirlenen süre içinde bildirilmemesinden kaynaklanan idari para cezalarına ve dolayısıyla kamu zararına sebebiyet verildiği, ayrıca yukarıda yer verilen mevcut üst yönetimin güvenini zedeleyen bazı yanlışlıklar/eksikliklerin de tespit edildiği ve bu kadar eğitimli ve tecrübeli bir idareci olan başvuranın kendisinden beklenmeyecek düzeyde ihmalkâr ve umursamaz davrandığı gerekçeleriyle görevden alındığı, bu itibarla, başvuranın müdürlük görevinden alınması işleminin kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda tesis edilmediğinden söz edilemeyeceği değerlendirilmektedir. Nitekim, ilgili idarenin açıklamalarında da anlaşılacağı üzere, başvuranın müdür olarak çalıştığı döneme ilişkin hala geriye dönük olarak eksik ya da yanlış şekilde tesis edilmiş işlemlerin varlığının tespit edildiği hususu da başvuranın görevden alınması işleminin kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda tesis edildiğini doğrular niteliktedir.

 

12. Kurumumuzca yapılan inceleme ve araştırma neticesinde; yukarıda sözü edilen mevzuat hükümleri ve yargı içtihatları uyarınca, ilgili idarenin başvuranı müdürlük görevinden alma işlemini haklı gerekçeler ile tesis ettiği, söz konusu işlemin kamu yararı ve hizmet gerekleri kriterleri dikkate alınmaksızın tesis edildiğine ilişkin herhangi bir somut bilgi ve belgenin de dosya içeriğinde bulunmadığı hususları birlikte göz önünde bulundurularak, Türk Akreditasyon Kurumunun başvuranı müdürlük görevinden alma yönünde tezahür eden işleminde hukuka ve hakkaniyete aykırı bir durum bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

 

B. İyi Yönetim İlkeleri Yönünden Değerlendirme

 

13. İyi yönetim ilkelerine 28/03/2013 tarihli ve 28601 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin "İyi yönetim ilkeleri" başlıklı 6 ncı maddesinde yer verilmiş olup; söz konusu ilkeler yönünden yapılan değerlendirmede, şikayet başvurusu kapsamında, idarenin, başvurana ilişkin işlemlerle ilgili bilgi ve belgeleri süresi içerisinde ve gerekçeli olarak kurumumuza gönderdiği, bu anlamda “kararların gerekçeli olması” ve “kararın geciktirilmeksizin bildirilmesi” ilkelerine uygun hareket ettiği ancak, başvuru sahibine verdiği cevapta idari işleme karşı hangi sürede hangi mercie başvurabileceğini göstermediği bu nedenle de karara karşı başvuru yollarının gösterilmesi ilkesine uymadığı tespit edildiğinden, idarenin bahse konu ilkeye uygun davranması önerilmektedir.

 

VI. HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜNE İLİŞKİN AÇIKLAMA

 

14. 6328 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, bu Ret Kararının başvurana tebliğ tarihinden itibaren, ilgili idarenin işlemine karşı (varsa) dava açma süresinden kalan süre kaldığı yerden işlemeye devam edecek olup Ankara İdare Mahkemelerinde yargı yolu açıktır.

 

VII. KARAR

 

Açıklanan gerekçelerle BAŞVURUNUN REDDİNE;

 

Kararın, BAŞVURANA ve TÜRK AKREDİTASYON KURUMU BAŞKANLIĞINA tebliğine, Türkiye Cumhuriyeti Kamu Başdenetçisince karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy