İzmir Bölge İdare Mahkemesi 6. İdari Dava Dairesi 2020/1513 Esas 2020/1621 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 6. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/1513
Karar No: 2020/1621
Karar Tarihi: 26.11.2020



(2577 S. K. m. 45, 46, 49) (2560 S. K. m. 1, 2, Ek m. 5) (5216 S. K. m. 7) (5393 S. K. m. 15)
 
İSTEMİN ÖZETİ: Davacı tarafından; maliki bulunduğu İzmir ili, Konak ilçesi, ...... adresinde bulunan konutun kanalizasyon ve altyapı sisteminin yapılmaması nedeniyle 29.11.2016 tarihinde yağan yağmur sonrası zarar gördüğünden bahisle uğranıldığı iddia olunan 28.500,00-TL maddi, 15.000,00-TL manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davada; su baskını nedeniyle davacının konutunda ortaya çıkan hasar durumunun olay tarihinden sonra ve şu anki durumu ile tespitinin güç olması nedeniyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasının uyuşmazlığın çözümüne bir katkı sağlamayacağı değerlendirildiği, Mahkemenin 03.02.2020 tarihli kararı ile istenilmesine rağmen davacı tarafından maddi zararın dayanağı bilgi ve belgelerin sunulmadığı, olayın idarelerin birlikte sorumluluğunu gerektirdiği de göz önünde bulundurulduğunda; olay nedeniyle davacının uğradığı zararın tespitinde İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Yardımlar Şube Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 06.12.2016 doğal afet inceleme raporunda, yağış neticesinde 1 adet halı, 4 adet amerikan kapı, çift kişilik baza, 2 adet çekyat, su arıtma cihazı, 1 adet dolap ve mutfak dolaplarının ıslanmak suretiyle zarar gördüğü, tahmini hasar bedelinin 7.000,00-TL olduğu belirtildiği, davacıya sonraki dönemde 2.000,00-TL ödeme yapıldığı da dikkate alındığında 5.000,00-TL maddi tazminatın davacıya ödenmesi, bunu aşan maddi tazminat isteminin ise reddine karar vermek gerektiği, bu durumda, davalı idarelerin hizmet kusurundan kaynaklanan hukuksal sorumluluğu nedeniyle davacı yönünden zenginleşme nedeni olmayacak, davacının olay sırasında ve sonrasında yaşadığı üzüntü, korku ve endişenin giderilmesi için davalı idarelerin hizmet kusurunun ağırlığını da ortaya koyacak tutarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği göz önüne alındığında 5.000,00-TL manevi tazminatın davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü, 5.000,00-TL maddi tazminat ile 5.000,00-TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 07.06.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarelerce davacıya ödenmesi, fazlaya ilişkin maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddi yolunda İzmir 3. İdare Mahkemesi Hakimliğince verilen 11/06/2020 tarih, E:2018/1561, K:2020/600 sayılı kararın; davalı belediye tarafından davanın süresi içinde açılmadığı, yağmur sularının uzaklaştırma görevinin tüzelkişiliği bulunan İZSU'ya ait olduğu, idarelerinin husumet durumundan çıkarılması gerektiği, bu nedenle oluşacak zarardan hukuksal olarak sorumlu tutulamayacakları, yaşanan su baskını nedeniyle idarelerince davacıya yardım yapıldığı, maddi tazminat tutarının ortaya konulmadığı, manevi tazminata faiz yürütülmemesi gerektiği; davalı İZSU tarafından yağmur sularının uzaklaştırması görevinin davalı belediyenin yetki ve imtiyazları arasında olduğu, husumetin davalı belediyeye yöneltilmesi gerektiği, davacının zararını ortaya koyamadığı, Mahkemenin keşif ve bilirkişi incelemesi yapmaksızın eksik inceleme ile karar verdiği, zararın yenilenmeyen kanalizasyon sistemi ile nedenselliği bulunmadığı ileri sürülerek istinaf yoluyla kaldırılması istemidir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: İstinaf başvuru dilekçesine yanıt verilmemiştir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Hüküm veren İzmir Bölge İdare Mahkemesi Altıncı İdare Dava Dairesince; dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
 
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "İstinaf" başlıklı 45. maddesinde, "2. İstinaf, temyizin şekil ve usullerine tabidir.
 
...
 
4. Bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verir. Bu hâlde bölge idare mahkemesi işin esası hakkında yeniden bir karar verir. İnceleme sırasında ihtiyaç duyulması hâlinde kararı veren mahkeme veya başka bir yer idare ya da vergi mahkemesi istinabe olunabilir. İstinabe olunan mahkeme gerekli işlemleri öncelikle ve ivedilikle yerine getirir.
 
...
 
6. Bölge idare mahkemelerinin 46 ncı maddeye göre temyize açık olmayan kararları kesindir. " kurallarına yer verilmiş; "Temyiz" başlıklı 46. maddesinde Bölge İdare Mahkemelerinin kararlarının tebliğini izleyen 30 gün içerisinde Danıştayda temyiz edilebileceği öngörüldükten sonra temyize tabi kararlarının hangileri olduğu sayma yoluyla sınırlanarak belirlenmiş, "temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar" başlıklı 49. maddesinde,"1. Temyiz incelemesi sonunda Danıştay;
 
a) Kararı hukuka uygun bulursa onar. Kararın sonucu hukuka uygun olmakla birlikte gösterilen gerekçeyi doğru bulmaz veya eksik bulursa, kararı, gerekçesini değiştirerek onar.
 
b) Kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onar.
 
2. Temyiz incelemesi sonunda Danıştay;
 
a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
 
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
 
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması, sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozar.
 
3. Kararların kısmen onanması ve kısmen bozulması hâllerinde kesinleşen kısım Danıştay kararında belirtilir...." kuralına yer verilmiştir.
 
Dava, davacı tarafından; maliki bulunduğu İzmir ili, Konak ilçesi, ...... adresinde bulunan konutun kanalizasyon ve altyapı sisteminin yapılmaması nedeniyle 29.11.2016 tarihinde yağan yağmur sonrası zarar gördüğünden bahisle uğranıldığı iddia olunan 28.500,00-TL maddi, 15.000,00-TL manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle iptali istemiyle açılmıştır.
 
Davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İZSU) istinaf başvurusunun incelenmesinden;
 
Dosyadaki belgeler ile başvuru dilekçesindeki iddiaların incelenmesinden, istinaf başvurusuna konu kararın davalı İZSU yönünden hukuka ve usule uygun olduğu, kararın kaldırılmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
 
Davalı İzmir İzmir Büyükşehir Belediyesinin (Belediye) istinaf başvurusunun incelenmesinden;
 
İdarenin hukuksal sorumluluğu; kamusal faaliyetler sonucunda idare ile yönetilenler arasında yönetilenler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı zararın idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle yönetilenlerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun veya uğranılan manevi zararların giderilebilmesi, karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.
 
Bu bakımdan idarenin hukuksal sorumluluğu, kişilere lütuf ve atıfet duygularıyla belli miktarda para ödenmesini öngören bir prensip olmayıp; demokratik toplum düzeninde biçimlenen idare-birey ilişkisinin doğurduğu hukuki bir sonuçtur. İdari yargı da, bu anlayış doğrultusunda, idare hukukunun ilke ve kurallarını uygulamak suretiyle, idarenin hukuki sorumluluk alanını ve sebeplerini içtihadıyla saptamak zorundadır.
 
Bu kapsamda; idarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
 
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, zarar ile idari faaliyetin nedenselliği, ilgili idarenin hangisi olduğu, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk biçiminin de açıkça belirlenmesi ve buna göre hüküm kurulması gerekmektedir.
 
Bu kapsamda; öncelikle davacının tazmini istediği zararın nedeni idari faaliyetin ve bu faaliyeti üstlenen idarenin hangisi olduğunun belirlenmesi, zararın birden fazla idari faaliyet ile nedenselliği bulunduğu durumda, idareler arasındaki sorumluluğun ortak mı (müşterek), birlikte (müteselsil) sorumluluk mu, ortak ise kusur oranlarının ne olduğunun ortaya konularak bir karar verilmesi gerekmektedir.
 
2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 1. maddesinde; "İstanbul Büyükşehir Belediyesinin su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak, kurulu olanları devralmak ve bir elden işletilmek üzere İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü'nün kurulduğu" belirtilmiş, aynı Kanunun 2. maddesinin (a) bendinde; "İçme, kullanma ve endüstri suyu ihtiyaçlarının her türlü yeraltı ve yer üstü kaynaklarından sağlanması ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılması için; kaynaklardan abonelere ulaşıncaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak, bu projelere göre tesisleri kurmak veya kurdurmak, kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek" ve (d) bendinde; "Su ve kanalizasyon hizmetleri konusunda hizmet alanı içindeki belediyelere verilen görevleri yürütmek ve bu konulardaki yetkileri kullanmak" İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresinin görev ve yetkileri arasında sayılmış, ek 5. maddesinde, "Bu Kanun diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanır" kuralına yer verilmiştir.
 
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7/r maddesinde; "Su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, bunun için gerekli baraj ve diğer tesisleri kurmak, kurdurmak ve işletmek; derelerin ıslahını yapmak, kaynak suyu veya arıtma sonunda üretilen suları pazarlamak." Büyükşehir Belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları arasında sayılmıştır.
 
5393 sayılı Belediye Kanununun 15/e maddesinde de; müktesep haklar saklı kalmak üzere; içme, kullanma ve endüstri suyu sağlamak; atık su ve yağmur suyunun uzaklaştırılmasını sağlamak; bunlar için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek; kaynak sularını işletmek veya işlettirmek, belediyenin yetkileri ve imtiyazları arasında olduğu belirlenmiştir.
 
Anılan yasa kuralları ile kural olarak atık su ve yağmur sularının uzaklaştırması görevi belediyelere yasa ile verilmiş bir görev olmakla birlikte; büyükşehir olarak örgütlenmiş belediyelerde bu görevin ilçe ve alt belediyelere değil, münhasıran büyükşehir belediyelerine ait olduğu, bu durumda da bu hizmetlerin özel yasa ile kurulmuş ve tüzelkişiliği bulunan Su ve Kanalizasyon idarelerine verildiği görülmektedir.
 
Bu durumda; büyükşehir belediyelerinin " atık su ve yağmur sularının uzaklaştırması görevini" özel yasa ile kurulmuş tüzelkişiliği ve özel bütçesi bulunan su ve kanalizasyon idarelerince yürüteceği, bu hizmetler yönünden bizzat büyükşehir belediyelerinin yürüttüğü bir hizmetin bulunmadığı, bu hizmetler nedeniyle uğranılan zararlar bakımından büyükşehir belediyelerinin hukuksal olarak sorumlu tutulamayacağı, salt 5216 ve 5393 sayılı Yasalarda yukarıda anılan kurallar nedeniyle belediye ile kanalizasyon idaresinin birlikte hukuksal sorumluluğundan söz edilemeyeceği açıktır.
 
Diğer yandan; öznel nitelikli bir dava olan tam yargı davalarında da idari yargı yerlerince husumetin resen düzeltilmesi olanağı bulunmakla birlikte; davacının dava dilekçesinde açıkça husumeti yönelttiği idareler yönünden, artık davanın nedenleri ile birlikte davalı idarelerin hukuksal sorumluluk nedenlerinin bulunup bulunmadığının esastan incelenmesi gerekeceği de kabul edilmelidir.
 
Bu durumda; salt atık su ve yağmur sularının uzaklaştırması görevini özel yasa ile üstlenen ve tüzelkişiliği bulunan İZSU tarafından münhasıran yürütülen bir hizmetin kusurlu işletildiği ileri sürülerek açılan davada; zarar ile davalı Belediyenin üstlendiği hizmetler bakımından herhangi bir nedensellik bulunmadığından; davalı belediye yönünden davanın reddi gerekirken, her iki idare arasında müteselsil sorumluluk bulunduğu gerekçesi ile verilen başvuruya konu kararda; davalı Belediye yönünden hukuksal isabet bulunmamaktadır.
 
Açıklanan nedenlerle, "davanın kısmen kabulü, 5.000,00-TL maddi tazminat ile 5.000,00-TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 07.06.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarelerce davacıya ödenmesi, fazlaya ilişkin maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddi" yolunda İzmir 3. İdare Mahkemesi Hakimliğince verilen 11/06/2020 tarih, E:2018/1561, K:2020/600sayılı kararın kabule ilişkin kısmına yönelik;
 
-İzmir Su Ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü istinaf başvurusunun reddine,
 
-İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı istinaf başvurusunun kabulüne, kararın "kabule ilişkin kısmının İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden kaldırılmasına, davanın İzmir Büyükşehir Belediyesi yönünden reddine;
 
-tarafların haklılık durumuna göre davacı tarafından karşılanan ve aşağıda ayrıntısı gösterilen 221,85-TLdava yargılama giderinin 166,00 TL kısmının davacı üzerinde bırakılmasına, 55,85 TL kısmının davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünce davacıya ödenmesine,
 
-ilk derece Mahkemesince hükmedilen tutar üzerinden hesaplanan 683,10 TL nispi harçtan, davacıdan peşin alınan 35,90 TL karar harcının indirilmesi ile eksik kalan 647,20 TL harcın davacıdan tamamlatılmasına,
 
-davacı vekili için ilk derece Mahkemesince kabul edilen tutarlar üzerinden nispi avukatlık ücretine hükmedilmiş olması nedeniyle yeniden avukatlık ücretine hükmedilmemesine; hükmedilmiş tutarının İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünce davacıya ödenmesine,
 
-bu aşamada davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından karşılanan ve aşağıda gösterilen 169,10 TL istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
 
-davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından istinaf aşamasında yapılan 169,10 TL istinaf yargılama gideri ile her iki davalı idare yönünden ret gerekçelerinin farklı olması nedeniyle Belediye vekili için ayrıca ve karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 maddesi uyarınca belirlenen 2.040,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacı tarafından davalı belediyeye ödenmesine;
 
-kabul edilen tutar üzerinden hesaplanan 683,10 TL nispi karar harcının İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünce davacıya ödenmesine,
 
-taraflardan alınan posta gideri avansının artan tutarlarının Mahkemesince taraflara geri verilmesine, 26/11/2020 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
 
AYRIŞIK OY
 
Dava, davacı tarafından; maliki bulunduğu İzmir ili, Konak ilçesi, ...... adresinde bulunan konutun kanalizasyon ve altyapı sisteminin yapılmaması nedeniyle 29.11.2016 tarihinde yağan yağmur sonrası zarar gördüğünden bahisle uğranıldığı iddia olunan 28.500,00-TL maddi, 15.000,00-TL manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
 
Olayda, davalı İZSU'nun zararın idarelerince yenilenmeyen kanalizasyon sisteminden kaynaklanmadığı, davacının evinin eski, yol seviyesinin altında olmasından kaynaklandığı yolunda iddiaları, dilekçeleri eki fotoğraf ve tutanaklar ile davacının olay günü kişisel olarak çektiği görüntülerin salt evinin içini ve eve giren suları içerdiği, suların geliş yönü, kaynağı bakımından davalı idarenin üstlendiği hizmet ile nedenselliğini ve hizmetin kusurlu işletildiği yolunda belirlemeleri içermediği, davacının önceki yıllarda da benzer olaylar yaşandığını belirttiği, yargılama sırasında olayın yaşandığı tarihten çok sonraki tarihlerde yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması olanağının da kalmadığı görüldüğünden; zarar ile idari faaliyet arasında nedensellik bulunup bulunmadığı, varsa hizmetin kusurlu işletilip işletilmediği, işletildi ise, doğrudan hizmet kusuru ile nedenselliği kurulabilecek zararın gerçek tutarının ne olduğunun belirlenmesi bakımından duraksamanın bu aşamada giderilmesi olanağı bulunmadığı, bu durumun davacının delil tespiti gibi yöntemleri zamanında kullanmamasından kaynaklandığı, tam yargı davasının niteliği gereği yargı yerince bu yönlerden resen inceleme yapılabilecek olmakla birlikte; bunun olanaksız hale geldiği durumda, iddialarını kanıtlama külfeti bulunan davacının, kendisinden kaynaklanan eksikliklerden doğan duraksamalardan yararlanmasının hakkaniyete uygun olmadığı sonucuna varıldığından; davanın reddi gerekirken aksi yönde verilen kararda hukuksal isabet görülmemiştir.
 
Bu durumda; İZSU yönünden de bu gerekçe ile istinaf başvurusunun kabulü, kararın kaldırılması ve davanın reddi gerektiği düşüncesi ile aksi yönde Dairemiz kararına katılmıyorum. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy