İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesi 2020/1068 Esas 2020/864 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 5. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/1068
Karar No: 2020/864
Karar Tarihi: 24.09.2020



İSTEMİN ÖZETİ: Kara Kuvvetleri Komutanlığı Balıkesir Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulunda muvazzaf astsubay adayı/kursiyer olarak eğitim almakta olan davacının, güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle Astsubay Temel Kursundan çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; dava dosyasının incelenmesinden, davacının, 2018 yılı astsubay temini faaliyetleri kapsamında yapılan sınavlarda başarılı olduğu ve 20/09/2018 tarihinde Balıkesir Astsubay Meslek Yüksek Okulunda Astsubay Temel Askerlik ve Astsubaylık Anlayışı Kazandırma (ASTTASAK) eğitimine başladığı, ancak hakkında yapılan güvenlik soruşturması sonucunda Aday Değerlendirme Kurulu tarafından davacının güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığı yönünde 09.10.2018 tarihli kararın alınması sebebiyle, Balıkesir Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığınca davacının "temel askerlik ve astsubaylık anlayışı kazandırma eğitimine alınacak adaylarda aranacak niteliklere ve başvuru esaslarına sahip olmadığı" gerekçesiyle 24/10/2018 tarihinde ilişiğinin kesilmesi üzerine bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı, hakkında güvenlik soruşturması yapılanın, Kurumun ve yürütülen hizmetin gereği bir değerlendirmeye tabi tutulacağının kuşkusuz olduğu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir parçası olan davalı idarede hem Türk Silahlı Kuvvetlerine hem de emniyet ve asayişe dair görevlerin yürütüldüğü dikkate alındığında, kapsamına alınacak olan personel için daha titiz bir inceleme ve değerlendirmenin, idarenin takdir hakkının en uygun adaydan yana kullanılmasını sağlamanın gereği olduğunun kabulü gerektiği, bakılan davada, davalı idare tarafından davacının okuldan ilişiğinin kesilmesine ilişkin dava dosyasına sunulan bilgi ve belgeler arasında yer alan güvenlik soruşturması bilgi notunda ''kendisi hakkında hırsızlık suçundan cezalandırılmasına, 3 yıl süre ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına kararı verildiği (2013), kardeşinin FETÖ/PDY bağlantılı olduğu nedeniyle kapatılan bir özel eğitim kurumunda 2007-2008 döneminde çalıştığı" şeklinde istihbari mahiyette bilgi bulunduğunun tespit edildiği, bu durumda, davacı hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda atanılacak olan askerlik hizmetinin önem ve özelliği açısından davacının ilgili Yönetmelikte aranan hakkında yapılan güvenlik soruşturmasında olumlu sonuç almak koşulunu taşımadığından dolayı idarenin sahip olduğu takdir yetkisini davacının astsubay temel kursundan ilişiğinin kesilmesi yönünde kullanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar veren Balıkesir 1.İdare Mahkemesi'nin 22/01/2020 gün ve E: 2019/237, K: 2020/65 sayılı kararının; davacı tarafından, hakkında verilen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının üç yıllık denetim süresinde kasıtlı bir suç işlememesi sebebiyle tüm sonuçları ile ortadan kalktığı, CMK'da yer alan açık hükme rağmen bu durumun güvenlik soruşturmasına gerekçe teşkil etmesinin kanunilik ve hukuki güvenlik ilkesinin ihlali olduğu, kız kardeşinin 2007/2008 döneminde çok kısa bir süreçte ilgili kurumda kantin personeli olarak çalışması sebebinin ise, yine kanunilik ve suç ve cezaların şahsiliği ilkesinin ihlali olduğu, kız kardeşi hakkında herhangi bir soruşturma ve takibat olmadığı hususları ileri sürülerek istinaf yolu ile incelenerek kaldırılması istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: Ülkenin güvenliği ve savunulmasından sorumlu olan Türk Silahlı Kuvvetlerine alınacak personelin güvenirliğinin her türlü şüpheden uzak ortaya konulmasının ayrıca önem arz ettiği, hal böyle iken idarenin takdir yetkisini davacıyı istihdam etmeme yönünde kullanmasında herhangi bir yanlışlık ve hukuka aykırılık bulunmadığı, kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu belirtilerek istinaf başvurusunun reddi gerektiği savunulmuştur.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesi'nce işin gereği görüşüldü:
 
Dava, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Balıkesir Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulunda muvazzaf astsubay adayı/kursiyer olarak eğitim almakta olan davacının, güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle Astsubay Temel Kursundan çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
 
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Çalışma ve sözleşme hürriyeti" başlıklı 48.maddesinde, "Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir." kuralına, "Çalışma hakkı ve ödevi" başlıklı 49.maddesinde, "Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir." kuralına ve "Hizmete girme" başlıklı 70.maddesinde, "Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez." kuralına yer verilmiştir.
 
4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli İle Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'un 1. maddesinde; "Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması; kamu kurum ve kuruluşlarında, yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, jandarma, emniyet, sahil güvenlik ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel hakkında yapılır. Devletin güvenliğini, ulusun varlığını ve bütünlüğünü iç ve dış menfaatlerinin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgeler ile gizlilik dereceli kamu personeli ile meslek gruplarının tespiti, birim ve kısımların tanımlarının yapılması, güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının usul ve esasları ile bunu yapacak merciler ve üst kademe yöneticilerinin kimler olduğu Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulacak yönetmelik ile düzenlenir." hükmüne yer verilmiş, bu hükme dayanılarak Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılarak 12/04/2000 Tarih ve 24018 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliğinin 1.maddesinde; "Bu Yönetmeliğin amacı; yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde Devletin güvenliğinin, iç ve dış menfaatlerinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının gizlilik dereceli birim ve kısımlarını belirlemek, Türk Silahlı Kuvvetlerinde, emniyet ve istihbarat teşkilatlarında, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel hakkında yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını düzenlemektir" hükmüne, "Tanımlar" başlıklı 4.maddesinde; "f) Arşiv araştırması: Kişinin kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp aranmadığının, kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiği ile adli sicil kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığının mevcut kayıtlardan saptanmasını,”, “g) Güvenlik soruşturması: Kişinin kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp aranmadığının, kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiği ile adli sicil kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığının, yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunup bulunmadığının, ahlaki durumunun, yabancılar ile ilgisinin ve sır saklama yeteneğinin mevcut kayıtlardan ve yerinden araştırılmak suretiyle saptanması ve değerlendirilmesini,” tanımlarına yer verilmiş, 9.maddesinde; "Türk Silâhlı Kuvvetlerinin kadro ve kuruluşlarında yer alacak personelin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması, Türk Silâhlı Kuvvetlerince bu Yönetmeliğe uygun olarak hazırlanacak yönerge uyarınca yapılır." kuralına yer verildiği; "Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında araştırılacak hususlar" başlıklı 11.maddesinde; "Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında kişinin içinde bulunduğu ortam da dikkate alınarak: a) Kimlik kontrolü, kimlik kayıtlarının doğruluk derecesi, uyrukluğu, geçmişte yabancı bir devletin uyrukluğuna girip girmediği, b) Kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp aranmadığı, kolluk kuvvetlerinin ve istihbarat ünitelerinin arşivlerinde bilgiler bulunup bulunmadığı, adli sicil kaydının ve hakkında bir tahdidin olup olmadığı, c) Yıkıcı faaliyetlerde bulunup bulunmadığı ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanuna ve Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı davranıp davranmadığı. d) Şeref ve haysiyetini ihlal edecek ve görevine yansıyacak şekilde kumara, uyuşturucuya, içkiye, paraya ve aşırı bir şekilde menfaatine düşkün olup olmadığı, ahlak ve adaba aykırı davranıp davranmadığı, e) Yabancılarla, özellikle hasım ve hasım olması muhtemel Devlet mensupları ve temsilcileriyle ilgili derecesinin iç yüzü ve nedeni, f) Sır saklama yeteneğinin olup olmadığı, araştırılır.” kuralının yer aldığı, Yönetmeliğin Değerlendirme başlıklı 15.maddesinde;"Yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda elde edilen bilgilerin olumsuz olması halinde, kişinin gizlilik dereceli birim, kısım ve gizlilik dereceli yerler ile askeri, emniyet ve istihbarat teşkilatları, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalıştırılıp çalıştırılmamaları, yer değiştirerek bu görevlere devam edip etmemeleri gibi hususları incelemek ve sonucunu sorumlu amirin takdirine sunmak üzere; bakanlıklarda müsteşarın, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında en üst amirin, üniversitelerde rektörün, illerde valinin başkanlığında, personel birim amiri, hukuk müşaviri ve varsa güvenlik işlerinden sorumlu birim amirinden oluşan "Değerlendirme Komisyonu" kurulur. Başbakanlıkta kurulacak Değerlendirme Komisyonu Müsteşar veya görevlendireceği müsteşar yardımcısının başkanlığında, Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürü ile Personel ve Prensipler Genel Müdürünün katılımıyla oluşur. Türk Silahlı Kuvvetlerinde ise bu Komisyonun oluşumu kendi yönergeleri ile belirlenir. Değerlendirme Komisyonunun çalışma tutanakları ve kararları gizlidir." kuralı yer almaktadır.
 
Öte yandan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 11. maddesinde, erginlik (reşitlik) yaşı 18 olarak kabul edilmiş, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 6/1-c maddesinde, 18 yaşını doldurmamış kişinin çocuk olduğu, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 3/1-a maddesinde ise, daha erken yaşta ergin olsa bile, 18 yaşını doldurmamış kişinin çocuk olduğu vurgulanmıştır.
 
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesinin, 1. fıkrasında da; "Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;
 
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
 
b) Seçme ve seçilme ehliyetinden (…),
 
c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
 
d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
 
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır.
 
(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.
 
(4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında, birinci fıkra hükmü uygulanmaz." hükmüne yer verilmiştir.
 
Yukarıda metnine yer verilen 4721 ve 5237 sayılı Kanun kuralları birlikte değerlendirildiğinde, 18 yaşını doldurmamış her kişinin çocuk sayıldığı, kişinin 18 yaşından önce ergin (reşit) olsa dahi çocuk sayılmaya devam edileceğinin vurgulandığı,5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesinin, 4. fıkrasına göre de, fiili işlediği sırada 18 yaşından küçük olan kişiler hakkında 53/1-a-b-c-d-e maddesindeki haklardan yoksun bırakılmasına karar verilmeyeceği görülmektedir.
 
Ülkemiz, 20-30 Eylül l990 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Merkezinde toplanan Çocuklar İçin Dünya Zirvesinde "Çocuk Haklarına Dair Sözleşme"yi imzalamış, anılan sözleşme 27.0l.l995 tarihinde yürürlüğe girerek Anayasa’nın 90. maddesine göre iç hukuk normu halini almıştır.
 
Anılan sözleşme kapsamında düzenlenen ve 15/7/2005 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak, yürürlüğe giren 5393 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile çocuğun bir suçu işlediği değil, bir suça sürüklendiği kabul edilmiştir. Bu yaklaşım, çocuğu suç işleyen bir suçlu olarak görmeyip, onun suça sürüklendiğini kabul ederek bir anlamda fail çocuğu da suçun mağduru konumunda kabul etmekte, doğal olarak da suça sürüklenen çocuğun cezalandırılmasını değil, korunmasını temel amaç olarak kabul etmektedir.
 
Çocuk adalet sisteminde verilecek tepkinin öncelikli amacı, suçun işlenmesinin önlenmesi veya mağdurun haklarının korunması değil, çocuğun içinde bulunduğu ortamdan çıkarılıp korunması, suç işlemeyi bir yaşam biçimi haline getirmesinin önlenmesi yani çocuğun iyileştirilmesidir.
 
Anılan hedefler doğrultusunda, Adli Sicil Kanununda da düzenlemeler yapılmış olup, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu'nun 10/3. maddesinde de; “Onsekiz yaşından küçüklerle ilgili adlî sicil ve arşiv kayıtları; ancak soruşturma ve kovuşturma kapsamında değerlendirilmek üzere Cumhuriyet başsavcılıkları, hâkim veya mahkemelerce istenebilir.'' kuralına yer verilmiştir.
 
Adli Sicil Kanununun bu hükmü ile de Kanun koyucu, suç işleyen küçüklerin topluma kazandırılmasını amaçlamış, bu yüzden de küçüklerle ilgili sabıka kayıtlarının kullanılmayacağı, başka bir ifade ile küçüklerin sabıka kayıtları esas alınarak bir işlem tesis edilemeyeceği, bu kişilerin sabıka kayıtlarının ancak soruşturma ve kovuşturma kapsamında değerlendirilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılıkları hâkim ve mahkemelerce istenebileceği hüküm altına alınmıştır.
 
Dosyanın incelenmesinden; davacının, 2018 yılı astsubay temini faaliyetleri kapsamında yapılan sınavlarda başarılı olduğu ve 20/09/2018 tarihinde Balıkesir Astsubay Meslek Yüksek Okulunda Astsubay Temel Askerlik ve Astsubaylık Anlayışı Kazandırma(ASTTASAK) eğitimine başladığı, ancak hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında, kendisi hakkında, 25.12.2013 tarihinde yargılandığı Karaman 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2013/57 Esas, 2013/145 Karar sayısıyla ''hırsızlık'' suçundan 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 3 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, ayrıca kız kardeşi hakkında Konya'da FETO/PDY ile bağlantılı eğitim kurumunda/şirkette 2007-2008 döneminde çalıştığı şeklinde istihbari mahiyetteki bilgilerin değerlendirilmesi sonucunda Aday Değerlendirme Kurulu tarafından davacının güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığı yönünde 09.10.2018 tarihli kararın alınması sebebiyle, Balıkesir Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığınca davacının "temel askerlik ve astsubaylık anlayışı kazandırma eğitimine alınacak adaylarda aranacak niteliklere ve başvuru esaslarına sahip olmadığı" gerekçesiyle 24/10/2018 tarihinde ilişiğinin kesilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
 
İstinaf incelemesi sırasında UYAP sistemi üzerinden yapılan dosya inceleme istemi sonucu açılan Karaman 3. Asliye Ceza Mahkemesi (Çocuk Mahkemesi Sıfatıyla)'nin Dosya No:2013/57 no'lu dosyasının incelenmesinden, Karaman 3. Asliye Ceza Mahkemesi (Çocuk Mahkemesi Sıfatıyla)'ni Dosya No:2013/57; Karar No:2013/145 sayılı kararıyla "Suça Sürüklenen Çocuk'un (SSÇ) üzerine atılı hırsızlık suçunu işlediği mahkemelerince sabit görüldüğünden, TCK'nın 61. maddesi uyarınca suçun işleniş biçimi dikkate alınarak eylemine uyan TCK'nun 142/1-b maddesi uyarınca takdiren 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, SSÇ'un suç tarihinde 12-15 yaş grubunda olduğu anlaşıldığından, TCK'nun 31/2. maddesi uyarınca verilen cezada yarı oranında indirim yapılarak 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen cezanın SSÇ nin geleceği üzerindeki olası etkisi lehine takdiri indirim nedeni kabul edilerek verilen cezada TCK'nın 62. maddesi uyarınca takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen cezada başkaca arttırım ya da indirim yapılmasına yer olmadığına, 5728 sayılı Yasa ile değişik CMK'nın 231/5. madde ve fıkrası gereğince suça sürüklenen çocuk hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA, 5395 sayılı Yasa'nın 23. maddesi gereğince suça sürüklenen çocuğun 3 yıl süre ile denetim süresine tabi tutulmasına, suça sürüklenen çocuğa verilen cezanın CMK'nın 231/7. madde ve fıkrası gereğince ertelenmesine ve seçenek tedbirlere çevrilmesine yer olmadığına, Kararı verildiği görülmüştür.
 
Bakılan davada, dava konusu işlemin sebebi olan ceza yargılamasında davacının suçun işlendiği tarihte 18 yaşını doldurmadığı başka bir ifade ile çocuk olduğu, yargılamasının suça sürüklenen çocuk sıfatıyla yapıldığı anlaşılmaktadır.
 
Bu durumda, davacı hakkında tesis edilen işlemin nedeni, Adli Sicil Kanunun 10/3. maddesi gereğince davalı idareye verilmemesi ve idarece kullanılmaması gereken, 18 yaşından küçükken işlediği suç nedeniyle hakkında verilen karara dayandığı, 18 yaşından küçükken işlenilen bir suçtan dolayı ilgilinin sürekli bir kamu görevini üstlenmekten yoksun bırakılamayacağı dikkate alındığında, çocukların korunmasına dair uluslararası sözleşmeler ve yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri gereği davacının suça sürüklenen çocuk sıfatıyla yargılandığı davaya ilişkin karara dayalı olarak arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlandığından bahisle adaylıkla ilişiğinin kesilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamıştır.
 
Nitekim, 27.03.2019 günlü ve 30727 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin (Genel Kurul) 27.02.2019 günlü ve 2014/7256 başvuru numaralı kararı ile; başvurucu tarafından, kanunen verilmemesi gereken kişisel verinin idari makamlara açıklanması ve güvenlik soruşturmasına esas alınması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiaları ile yapılan bireysel başvuru kabul edilerek, başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
 
Öte yandan; güvenlik soruşturması sonucunda davacının kız kardeşi hakkında; Konya'da FETO/PDY ile bağlantılı eğitim kurumunda/şirkette 2007-2008 döneminde çalıştığı şeklinde istihbari bilgi bulunmakta ise de ceza, sorumluluğunun şahsiliği ve hiç kimsenin başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamayacağı prensibinin gözönüne alınması gerektiği, kaldı ki, davacının ablasının FETO/PDY terör örgütü ile irtibatı ve iltisakı olduğunun davalı idarece somut belge ve bilgilerle ortaya konulamadığı dikkate alındığında bu hususun da davacının ilişiğinin kesilmesine dayanak yapılması hukuka uygun bulunmamıştır.
 
Açıklanan nedenlerle; istinaf başvurusunun kabulüyle, Balıkesir 1. İdare Mahkemesi'nin 22/01/2020 gün ve E: 2019/237, K: 2020/65 sayılı kararının kaldırılmasına, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 513,05-TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.700,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, yatırılan posta gideri avansından artan miktarın Mahkemesince HMK'nun 333. maddesi uyarınca yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay'da temyiz yolu açık olmak üzere 24/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)
 


Full & Egal Universal Law Academy