İzmir Bölge İdare Mahkemesi 3. Vergi Dava Dairesi 2020/1221 Esas 2020/1575 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 3. Vergi Dava Dairesi
Esas No: 2020/1221
Karar No: 2020/1575
Karar Tarihi: 19.11.2020



(6183 S. K. m. 35, 62) (213 S. K. m. 93, 100, 102, 103) (2577 S. K. m. 45)
 
BAŞVURUNUN KONUSU: Kanuni temsilcisi olduğu şirketin (…. Turizm Reklam Tasarım Dekorasyon Emlak ve Ticaret Limited Şirketi) kesinleşen ve vadesinde ödenmeyen vergi borçlarının, şirketin mal varlığından tahsil edilememesi üzerine, 6183 sayılı Kanunun 35'nci ve 62'nci maddeleri uyarınca şahsi mal varlığından tahsili amacıyla davacının banka hesabına uygulanan haciz işleminin iptali istemiyle açılan davada; davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin davacının ikametgah adresinde tebliğ edilmeye çalışıldığı, ancak davacıya tebligat yapılamaması nedeniyle tebliğ alındılarının merciine iade edildiği, sonrasında yeniden tebliğ edilmek üzere gönderilen tebliğ alındısının da merciine ikinci kez iade edildiği, bunun üzerine tebligat pusulasının davacıya ait adrese 18.04.2018 tarihinde yapıştırıldığı ve 213 sayılı Kanun'un 102'nci maddesi uyarınca bu tarihi izleyen 15'inci günde tebliğ edilmiş sayıldığı, dava konusu haczin dayanağı ödeme emirlerinin 213 sayılı Kanun'un 102'nci maddesi uyarınca tebliğ edilmesi üzerine ihtilafsız olarak kesinleştiği belirtilen amme alacaklarının tahsili için davacıya ait banka hesaplarına haciz konulmuş ise de, davacı adına düzenlenen ve dava konusu hacze dayanak alınan ödeme emirlerine ilişkin düzenlenen birinci ve ikinci tebliğ alındılarında davacının adreste bulunamaması haline ilişkin olarak herhangi bir şerh olmadığı, ayrıca kapıya yapıştırılan tebligat pusulasında tebliğ evrakının gönderen idareden alınabileceğine ilişkin şerhin bulunmadığı, dava konusu haczin dayanağı ödeme emirlerinin davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edildiğinden bahsetmenin olanaklı olmadığı, davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin 213 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak tebliğ edilmemesi nedeniyle şirket mal varlığından tahsil edilemeyen asıl borçlu şirkete ait vergi borçlarının kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'da belirtilen yollarla cebren tahsil ve takip edilebilmesine hukuken olanak bulunmadığından, asıl borçlu şirkete ait amme alacağının tahsili için şirketin bir dönem kanuni temsilcisi olan davacıya ait banka hesabı üzerine konulan haciz işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacıya ait banka hesabına konulan haciz işleminin iptaline ilişkin olarak İzmir Üçüncü Vergi Mahkemesi'nce verilen 18.03.2020 tarih ve E:2019/1268, K:2020/358 sayılı kararın; söz konusu tebligatın idareden alınabileceğinin açıkça belirtildiği, şerh düşülen nüshanın mükellefe bırakıldığı, yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: Savunma verilmemiştir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Hüküm veren İzmir Bölge İdare Mahkemesi Üçüncü Vergi Dava Dairesince işin gereği görüşüldü.
 
İstinaf Başvurusu, kanuni temsilcisi olduğu şirketin (…. Turizm Reklam Tasarım Dekorasyon Emlak ve Ticaret Limited Şirketi) kesinleşen ve vadesinde ödenmeyen vergi borçlarının, şirketin mal varlığından tahsil edilememesi üzerine, 6183 sayılı Kanunun 35'inci ve 62'nci maddeleri uyarınca şahsi mal varlığından tahsili amacıyla davacının banka hesabına uygulanan haciz işleminin iptali istemi ile açılan davada, davanın kabulüne, davacıya ait banka hesabına konulan haciz işleminin iptaline ilişkin olarak İzmir Üçüncü Vergi Mahkemesi'nce verilen 18.03.2020 tarih ve E:2019/1268, K:2020/358 sayılı kararın kaldırılması istemine ilişkindir.
 
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İstinaf" başlıklı 45'inci maddesinin 1'inci fıkrasında, idare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine başvurulabileceği; 2'inci fıkrasında, istinafın, temyizin şekil ve usullerine tabi olduğu; 3'üncü fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar vereceği, karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkünse gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı vereceği; 4'üncü fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vereceği, bu halde bölge idare mahkemesinin işin esası hakkında yeniden bir karar vereceği; 5'inci fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye göndereceği, bölge idare mahkemesinin bu fıkra uyarınca verilen kararlarının kesin olduğu, 6'ncı fıkrasında da, bölge idare mahkemelerinin 46'ncı maddeye göre temyize açık olmayan kararlarının kesin olduğu hükme bağlanmıştır.
 
Olay tarihinde yürürlükte bulunan213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun ''Tebliğ esasları'' başlıklı 93'üncü maddesinde; tahakkuk fişinden gayri vergilendirme ile ilgili olup hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmühaberli, taahhütlü olarak adresleri bilinmeyenlere ilan yoluyla tebliğ edileceği, ''Bilinen adresler'' başlıklı 100'üncü maddesinde; bilinen adreslere gönderilen mektupların posta idaresince muhatabına teslim edildiği tarihte tebliğ edilmiş sayılacağı, ''Tebliğ evrakının teslimi'' başlıklı 102' nci maddesinde; tebliğ olunacak evrakı muhtevi zarfın posta idaresince muhatabına verileceği ve keyfiyetin muhatap ile posta memuru tarafından taahhüt ilmühaberine tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunacağı, muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde posta memurunun durumu zarf üzerine yazacağı ve mektubun posta idaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderileceği, muhatabın geçici olarak başka bir yere gittiği, bilinen adresinde bulunanlar veya komşuları tarafından bildirildiği takdirde keyfiyet ve beyanda bulunanın kimliği tebliğ alındısına yazılarak altının beyanı yapana imzalatılacağı, imzadan imtina ederse, tebliğ yapanın bu ciheti şerh ve imza edeceği ve tebliğ edilemeyen evrakın çıkaran mercie iade olunacağı, bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğ çıkaracağı, ikinci defa çıkarılan tebliğ evrakının da aynı sebeple tebliğ edilemeyerek iade olunması halinde tebliğin ilan yoluyla yapılacağı, maddede yazılı işlemlerin komşulardan bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyet taahhüt ilmühaberine yazılarak tarih ve imza vaz’edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tespit olunacağı, ''Tebliğin ilanla yapılacağı haller'' başlıklı 103'üncü maddesinde ise; muhatabın adresinin hiç bilinmemesi, muhatabın bilinen adresinin yanlış veya değişmiş olduğu ve bu yüzden gönderilmiş olan mektubun geri gelmesi, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmaması ile yabancı memleketlerde tebliğ yapılmasına imkan bulunmaması hallerinde tebliğin ilan yoluyla yapılacağı hükümlerine yer verilmiştir.
 
Kanunun 102'nci maddesinin 5'inci fıkrasında 7061 sayılı Kanunun 17'nci maddesi ile değişen şeklinde (Yürürlük 1/1/2018) ise; ''Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde sayılan adrese tebliğe çıkılan hallerde, tebliğ yapılacak kişinin adresinde bulunamaması durumunda (Bulunamama durumu o adresten geçici ayrılmaları da kapsar.) durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğ çıkarılır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeplerle tebliğ edilemezse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren bir pusula kapıya yapıştırılır. Bu durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı, gönderildiği idareye iade edilir. Tebliğ evrakının pusulanın yapıştırıldığı tarihten itibaren on beş gün içerisinde muhatabı tarafından alınması hâlinde alındığı günde, bu süre içerisinde alınmaması hâlinde ise on beşinci günde tebliğ yapılmış sayılır.'' hükmü yer almaktadır.
 
İstinaf dilekçesinde, davalı idare tarafından haczin dayanağı ödeme emirlerinin usule uygun tebliğ edildiği, kapıya yapıştırılan tebligatın idareden alınabileceğinin açıkça belirtilen şerh düşülen nüshasının mükellefe bırakıldığı ileri sürüldüğünden, Dairemizce 14.10.2020 tarihinde yapılan ara karar ile; dava konusu haczin dayanağı davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğine ilişkin alındıların (1 ve 2'nci kez yapılan) asıllarının istenildiği, ara kararına istinaden gönderilen ve Dairemizin 30.10.2020 tarihinde kayda giren tebliğ alındılarından; davacının ikamet adresine ilk tebligata ne zaman gidildiğinin anlaşılamadığı, tebliğ alındısında tarih bulunmadığı, ancak adrese ikinci tebligatın 13.01.2017 tarihinde gidildiği ve tebliğ alındısında ''adrese 2'nci kez gidildiği, adresin kapalı olması ve bekleme müddetinin dolması nedeniyle tebliğ imkansızlığından iade'' şerhiyle tebliğ olunacak evrakın iade edildiği, 18.04.2018 tarihinde yapılan tebligatın ise kapıya yapıştırma suretiyle yapıldığı görülmektedir.
 
Olayda, adresinde bulunamadığı (13.01.2017 tarihinde 2'nci kez yapılan tebligatla) tespit edilen davacıya, olay tarihinde yürürlükte bulunan Kanun hükmüne göre ilanen tebligat yolu ile tebligat yapılması gerekirken, 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe girerek değişen Kanun hükümleri dikkate alınarak kapıya yapıştırılmak suretiyle yapılan tebligatta hukuka uyarlık görülmemiştir.
 
Bu durumda usule uygun olarak tebliğ edilmiş bir ödeme emrinden söz edilemeyeceğinden davacının banka hesabına uygulanan haciz işleminde yasal isabet görülmemiştir.
 
Açıklanan nedenle, istinaf başvurusuna konu İzmir Üçüncü Vergi Mahkemesi'nin 18.03.2020 tarih ve E:2019/1268, K:2020/358 sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45/4'üncü maddesinde sayılan kaldırma nedenlerinin bulunmadığı anlaşıldığından ve başvuru dilekçesinde ileri sürülen iddialar da söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediğinden İSTİNAF BAŞVURUSUNUN REDDİNE, kararın gerekçesinin yukarıda anılan şekilde değiştirilmesine, aşağıda dökümü yapılan 76,00-₺ yargılama giderinin başvuruda bulunan üzerinde bırakılmasına, yatırılan posta gideri avansından artan miktarın talep edilmesi halinde derhal, talep edilmemesi halinde ise kararın tebligat işlemlerinin tamamlanmasından sonra Mahkemesince 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 333'üncü maddesi uyarınca yatırana iadesine, kesin olarak 19.11.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
 


Full & Egal Universal Law Academy