İzmir Bölge İdare Mahkemesi 3. Vergi Dava Dairesi 2020/1074 Esas 2020/1222 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 3. Vergi Dava Dairesi
Esas No: 2020/1074
Karar No: 2020/1222
Karar Tarihi: 07.10.2020



(2577 S. K. m. 45, 46) (6183 S. K. m. 102, 103, Mük. m. 35)
 
BAŞVURUNUN KONUSU: Dava, 2010 yılının muhtelif dönemlerine ilişkin kamu alacaklarının tahsili amacıyla "Kanuni Temsilci" sıfatıyla davacı adına düzenlenen 2019/6 ana takip dosya numaralı ödeme emrinin 6,7,10,11,12,13,20,21,26,27,28,29,36,37,44,45'inci sırasında yer alan kamu alacakları ile 2019/8 ana takip dosya numaralı ödeme emrinin 8, 9, 10'uncu sırasında yer alan kamu alacaklarına ilişkin kısmının iptali istemiyle açılan davada; olayda, davalı idarenin 28.11.2019 tarihinde Mahkemenin kayıtlarına giren birinci savunma dilekçesinde, 2019/8 ana takip dosya numaralı ödeme emrinin 8,9,10'uncu sırasında yer alan kamu alacaklarına ilişkin kısmın Manisa Vergi Mahkemesi'nin E:2019/1334 sayılı dosyasında da mükerrer olarak dava konusu yapıldığı belirtildiğinden, Mahkemenin E:2019/1334 sayılı dosyası ile iş bu dosyanın birlikte incelenmesinden, aynı davacı tarafından 2019/8 ana takip dosya numaralı ödeme emrinin 8,9, ve 10'uncu sırasında yer alan 07/2010 dönemine ilişkin 9062 kodlu tapu harcı, 1084 kodlu gecikme faizi ile 3080 kodlu vergi ziyaı cezasına ilişkin kısmının (aynı ödeme emrinin aynı kısmının) iptalinin her iki dosyada da dava konusu edildiği anlaşılmış; E:2019/1334 sayılı dosyada bakılan uyuşmazlığın belirtilen kısmının derdest olduğu ve esasının incelenemeyeceği sonucuna varılarak 29.01.2020 tarih ve K:2020/94 sayılı karar ile davanın derdestlik nedeniyle incelenmeksizin reddine karar verildiği, zamanaşımı konusunun değerlendirilmesi; asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emrinin 09.04.2014 tarihinde tebliğ edildiği; yine 16.10.2014 tarihli dilekçe ile 6552 sayılı Kanun uyarınca tecil başvurusunda bulunulduğu ve ödeme planı düzenlendiği; ödeme emri tebliği ile ödeme planı düzenlenmesinin, zamanaşımını kesen sebeplerden olduğu, dolayısıyla 2014 yılında zamanaşımının kesildiği, 2015 yılından itibaren yeniden işlemeye başlayan zamanaşımının 31.12.2019 tarihinde dolacağı dikkate alındığında, 16.07.2019 tarihinde davacının daimi işçisine tebliğ edilen dava konusu ödeme emri yönünden tahsil zamanaşımı süresinin dolmadığı, öte yandan yine birinci savunma dilekçesinde, asıl borçlu şirketin, 16.10.2014 tarihli dilekçe ile 6552 sayılı Kanun'dan yararlanmak amacıyla tecil ve taksitlendirme talebinde bulunduğu ancak ödeme yapılmadığından tecil işleminin İdarelerince iptal edildiği belirtildiğinden, Mahkemenin 28.01.2020 tarihli ara kararı ile iptal işleminden sonra oluşan yeni hukuki duruma uygun olarak asıl borçlu şirket adına takip işlemlerinin yenilenip yenilenmediği ile tecil ve taksitlendirme işleminin, davaya konu borçları kapsayıp kapsamadığı sorulmuş olup davalı idarenin 10.02.2020 tarih ve 2662 sayılı cevabında, yapılandırmanın iptal edilmesinden sonra asıl borçlu şirket hakkında taksitlendirme işlemi öncesi takip ve tahsil işlemlerine kaldığı yerden devam edildiği ve davaya konu borçların tecil ve taksitlendirme işlemine dahil edildiğinin bildirildiği, bu durumda, bazı alacakların yeniden yapılandırılmasını düzenleyen yasalar kapsamında gerçekleştirilen başvurular sonucunda, yapılandırma öncesinde zamanaşımına uğramış borçlar hariç olmak üzere borcun tutarı, vadesi, dönemi ve ödenmemesi halinde sorumlu tutulacak kişi değişmekte; borcun nitelik değiştirdiği kabul edildiğinden, eski borcun sona erdiği, yeni bir borç doğduğu, eski borçlunun sorumluluğunun ortadan kalktığı, yenilenen bu borcun ödenmemesi halinde önce asıl borçlu şirkete, şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması durumunda yapılandırma tarihinde oluşan yeni vade tarihlerinde kanuni temsilciye başvurulması gerekmekte iken bakılan davada, anılan işlemler yapılmaksızın davacının sorumluluğuna gidilmesinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, davaya konu 2019/6 ana takip dosya numaralı ödeme emrinin 6,7,10,11,12,13,20,21,26,27,28,29,36,37,44,45'inci sırasında yer alan kamu alacakları ile 2019/8 ana takip dosya numaralı ödeme emrinin 8,9,10'uncu sırasında yer alan kamu alacaklarına ilişkin kısmının iptaline ilişkin olarak Manisa Vergi Mahkemesi Hakimliği'nce verilen 21.02.2020 tarih ve E:2019/1329, K:2020/227sayılı kararın; davacının kanuni temsilcisi olduğu şirket hakkında tüm kanun yolları tüketilmesine rağmen kamu alacağının tahsil edilemediği, bu arada asıl borçlunun 6552 sayılı Kanun kapsamında borcun yapılandırılması için başvurmasına rağmen, taksitlerin ödenmemesi üzerine yapılandırmasının iptal edildiği, tecil işleminin iptal edilmesi üzerine kamu alacağının kaldığı aşamadan itibaren takibine devam edildiği, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ :Savunma verilmemiştir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Hüküm veren İzmir Bölge İdare Mahkemesi Üçüncü Vergi Dava Dairesince işin gereği görüşüldü:
 
İstinaf başvurusu; 2010 yılının muhtelif dönemlerine ilişkin kamu alacaklarının tahsili amacıyla "Kanuni Temsilci" sıfatıyla davacı adına düzenlenen 2019/6 ana takip dosya numaralı ödeme emrinin 6,7,10,11,12,13,20,21,26,27,28,29,36,37,44,45'inci sırasında yer alan kamu alacakları ile 2019/8 ana takip dosya numaralı ödeme emrinin 8, 9, 10'uncu sırasında yer alan kamu alacaklarına ilişkin kısmının iptali istemiyle açılan davanın kabulüne, davaya konu 2019/6 ana takip dosya numaralı ödeme emrinin 6,7,10,11,12,13,20,21,26,27,28,29,36,37,44,45'inci sırasında yer alan kamu alacakları ile 2019/8 ana takip dosya numaralı ödeme emrinin 8,9,10'uncu sırasında yer alan kamu alacaklarına ilişkin kısmının iptaline ilişkin olarak Manisa Vergi Mahkemesi Hakimliği'nce verilen 21.02.2020 tarih ve E:2019/1329, K:2020/227 sayılı kararın kaldırılması istemine ilişkindir.
 
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İstinaf" başlıklı 45'inci maddesinin 1'inci fıkrasında, idare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine başvurulabileceği; 2'nci fıkrasında, istinafın, temyizin şekil ve usullerine tabi olduğu; 3'üncü fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar vereceği, karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkünse gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı vereceği; 4'üncü fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vereceği, bu halde bölge idare mahkemesinin işin esası hakkında yeniden bir karar vereceği; 5'inci fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye göndereceği, bölge idare mahkemesinin bu fıkra uyarınca verilen kararlarının kesin olduğu, 6'ncı fıkrasında da, bölge idare mahkemelerinin 46'ncı maddeye göre temyize açık olmayan kararlarının kesin olduğu hükme bağlanmıştır.
 
Mahkeme kararının gerekçesi kamu borcunun 6552 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılması halinde borcun niteliğinin değiştiği bu halde takip işlemlerine en baştan itibaren başlanılması gerektiği düşüncesine dayanmaktadır. Oysa, olayda, asıl borçlunun ödemesi gereken amme alacağının anılan Kanun kapsamında yapılandırılmasına karşın borcun ödenmemesi nedeniyle yapılandırma işleminin iptal edildiğinin, yeni bir hukuki durumun doğmasına sebep olduğu kabul edilen işlemin asıl borçlunun kusuru nedeniyle ortadan kalktığının anlaşılması karşısında mahkemenin bu gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. Zira, iptal edilmesi nedeniyle en baştan itibaren geçersiz olan yapılandırma işlemi nedeniyle yeni bir hukuki durum doğduğunun kabul edilmesine olanak bulunmamaktadır. Ayrıca, kamu borcunun 6552 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılması halinde borç yükümlü açısından kamu borcu; vergi idaresi açısından ise kamu alacağı niteliği taşımaya devam etmektedir. Anılan düzenleme ile amaçlanan borcun bu niteliğinin değiştirilmesi değil borcun taksitlendirilmek suretiyle tahsil edilmesidir. Nitekim, yapılandırma öngören düzenlemelerde yapılandırmaya başvurulması için idarece bir takım cezalardan vazgeçilmekte; daha düşük faiz oranları uygulanmak suretiyle yükümlünün katlanması gereken maliyetler düşürülmekte ve yükümlü kamu borcunun yapılandırılması için teşvik edilmektedir. Kanunda amaçlanan bu durumun ise borcun niteliğini değiştiren bir hal olarak kabulüne olanak bulunamamaktadır.
 
Bu bakımdan, uyuşmazlıkta, mahkemece yürütülen muhakeme ve bu muhakeme sonucu varılan sonuçta hukuka uyarlık görülmediğinden istinaf isteminin kabulü ile uyuşmazlık hakkında aşağıda açıklanan şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
 
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un mükerrer 35'nci maddesinin birinci fıkrasında,, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından, bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği; 102'nci maddesinde amme alacağının, vadesinin rasladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren beş (5) yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrayacağı, 103'üncü amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması hallerinde tahsil zamanaşımının kesileceği, kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımının yeniden işlemeye başlayacağı, zamanaşımının bir bozma karariyle kesilmesi halinde zamanaşımı başlangıcının yeni vade gününün rastladığı amme alacağının teminata bağlanması veya icranın kaza mercilerince durdurulması hallerinde zamanaşımı başlangıcı teminatın kalktığı ve durma süresinin sona erdiği tarihin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılının ilk günü olduğu hüküm altına alınmıştır.
 
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; şirket borçlarından dolayı kanuni temsilcilere başvurulabilmesi için öncelikle şirket adına kesinleştirilmesi ve usulüne uygun tüm takip yollarının tüketilmesine karşın, borcun şirketin malvarlığından kısmen ya da tamamen tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin ortaya konulması, ayrıca ortada tahsil edilmesi gereken yani; zamanaşımına uğramayan bir verginin bulunması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
 
Dosyanın incelenmesinden; davacının kanuni temsilcisi olduğu Tasfiye Halinde .... Yapı Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına tarh edilen vergilerin şirkete tebliğ edildiği dava açılmaması ve kamu alacağının ödenmesi üzerine şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğ edildiği, bu arada 16.04.2014 tarihinde asıl borçlunun (şirketin) başvurusu üzerine kamu alacağının 6552 sayılı Kanun kapsamında yapılandırıldığı, yapılandırılan borcun ödenmemesi ve yapılan mal varlığı araştırması sonucunda kamu alacağının şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine davacı adına kamu alacağının tahsili için düzenlenip 16.7.2019 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrinin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
 
Olayda, kamu alacağının tahsil edilmek istenilmesi üzerine asıl borçlunun yapılandırma istemine bulunduğunun, bu başvuru ile ödeme emrinin tebliği ile işlemeye başlayan zaman aşımı süresinin kesildiğinin, kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren yeniden işlemeye başlayan zaman aşımım süresinin 31.12.2019 tarihinde dolacağının, ödeme emrinin bu tarihten önce 16.07.2019 tarihinde davacıya tebliği edildiğinin, bu duruma göre; davacının iddiasının aksine kamu alacağının zamanaşımına uğramadığının, kamu alacağının usulüne uygun olarak kesinleştirildiğinin ve borcun şirketin malvarlığından kısmen ya da tamamen tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin anlaşılması karşısında, ilgili dönemde şirketin kanuni temsilcisi olan davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
 
Açıklanan nedenlerle; İSTİNAF BAŞVURUSUNUN KABULÜNE, Manisa Vergi Mahkemesi Hakimliği'nce verilen 21.02.2020 tarih ve E:2019/1329, K:2020/227 sayılı kararın KALDIRILMASINA VEDAVANIN REDDİNE, aşağıda dökümü yapılan dava ve istinaf aşamasındaki toplam 279,10-₺ yargılama giderinin davalı idare tarafından karşılanan 92,00-₺'nin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, davacı tarafından karşılanan 187,10-₺'nin davacı üzerinde bırakılmasına, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi uyarınca istinaf aşamasında davalı idareden aranmayan 157,50-₺ istinaf başvuru harcı ve 492 sayılı Harçlar Kanunu ve buna bağlı tarife uyarınca belirlenen 54,40-₺ istinaf karar harcının davalı idarece davacıdan tahsiline, yatırılan posta gideri avansından artan miktarın talep edilmesi halinde derhal, talep edilmemesi halinde ise kararın tebligat işlemlerinin tamamlanmasından sonra Mahkemesince 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 333'üncü maddesi uyarınca yatırana iadesine, kesin olarak 07.10.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy