İzmir Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi 2020/689 Esas 2020/886 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 3. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/689
Karar No: 2020/886
Karar Tarihi: 27.11.2020



(3194 S. K. m. 6, 8, 9, 18) (6306 S. K. m. 6) (644 S. KHK. m. 2) (İmar Kanununun 18 inci Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemesi ile İlgili Esaslar Hakkında Yönetmelik m. 6, 10, 11)
 
İSTEMİN ÖZETİ: Manisa İli, Yunusemre İlçesi, ... Mahallesinde, riskli alan olarak ilan edilen bölgede bulunan 110 ada, 5 parsel sayılı taşınmazın maliki davacı tarafından, 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi uyarınca yapılan ve 18.12.2018 günlü, 239103 sayılı Bakanlık Oluru ile onaylanan parselasyon işlemi ile bu işlemin dayanağını oluşturan ve 3194 sayılı Yasanın 9.maddesi ile 6306 sayılı Yasa uyarınca 29.06.2018 günlü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı onayı ile yürürlüğe konulan 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının iptali istemiyle açılan davada; mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra, dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda, uygulama imar planı plan notlarına yönelik yapılan değerlendirmede; dava konusu uygulama imar planında sadece emsal değerinin ve azami kat yüksekliğin gösterilmiş olduğu, diğer yapılaşma koşullarının (çekme mesafeleri, adada kaç adet yapı yapılabileceği, yapılaşmanın bitişik mi, ayrık nizam olarak mı yapılabileceği, bu yapılarda yaşayabilecek azami kişi sayısının nazım imar planı ile öngörülen azami nüfus ile uyumlu olup olmayacağı gibi hususların) açıkça gösterilmediği, riskli alan ilan edilen uyuşmazlık konusu alanda nasıl bir yapılaşma olacağının kentsel tasarım projesine bırakıldığı, bu haliyle bölgenin imar planı ile şekillendirilmediği, dava konusu plana ilişkin plan notlarının "Genel Hükümler" başlıklı kısmının 14. maddesi ile "Özel Hükümler" başlıklı kısmının 1.5, 1.6 ve 2.1. maddelerinin planlama ve şehircilik ilkelerine aykırı olduğu; "imar adaları arasında inşaat alanı transferi yapılabilir.” plan notunun, yapılaşma haklarını, planın öngördüğü bölgeleme kararlarından ve ilkelerinden bağımsız olarak, parsel ölçeğindeki yapılaşma taleplerine göre değiştirdiği, bu hükmün, plan bütününde öngörülen bölgeleme kararlarını noktasal olarak değiştireceği için, plan bütününde kurulan dengeleri de bozabileceği, ikinci olarak; bu plan notu ile toplamda inşaat alanı değişmediği için plan kararlarına ilişkin bir esneklik sağlandığı iddia edilse bile, mülkiyet temelli bu yaklaşımın alanda bazı parsel sahiplerine avantaj sağlarken, planlama alanı içerisinde yer alan diğer parsel sahipleri için de bir eşitsizlik, mülkiyetlerin el değiştirmesi durumunda ise bir belirsizlik ortaya çıkaracağı, söz konusu plan notunun plana esneklik kazandırmaya yönelik bir araçsallık sağladığını öngörmekle birlikte planlama bütününde kurulan imar haklarının dağılımına ilişkin bölgeleme kararlarını mülkiyet bazındaki taleplere ve gelişmelere bağlı olarak yine noktasal ölçekte değiştirdiği, söz konusu plan notunun belirsiz olduğu, bunun sonucu olarak mevcuttakinin 2 katı oranında konut adedi inşa edilebileceği dikkate alındığında plan notunun 18. maddesinin planlama ilke ve esasları ile plan bütünlüğüne aykırı olduğu; gerek uygulama imar planı ve lejant paftasında, gerek ise de plan açıklama raporunda, "belediye hizmet alanı" "kentsel sosyal altyapı alanları", "aile sağlığı merkezi alanı" ve sosyal ve kültürel tesis alanı" fonksiyonlarının kesin kullanım türlerine yönelik somut bir belirleme yapılmadığı, bu haliyle mevzuat gereği kendisinden beklenen detay kullanımı belirtmeyerek, ölçeği gerekleri hilafına belirsiz bir kullanım türüne yer verilmesi nedeniyle, dava konusu plana ilişkin plan notlarının Özel Hükümler başlıklı 2.2, 3.3. ve 3.4. maddelerinin planlama ve şehircilik ilkelerine aykırı olduğu; parselasyon işlemi yönünden yapılan incelemede; hukuka aykırı bulunan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı uyarınca tesis edilen parselasyon işleminin de hukuki dayanağını yitirmesi nedeniyle hukuka aykırı hale geldiği gerekçesiyle dava konusu işlemlerin iptaline karar veren Manisa 2. İdare Mahkemesi'nin 24/06/2020 günlü, E:2019/311, K:2020/314 sayılı kararının; davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından; dava konusu alanda yapılan tüm iş ve işlemlerin 6306 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği kapsamında yapıldığı, üst ölçeğe uygunluk değerlendirmesinin 1/5.000 ölçekli nazım imar planına göre yapılması gerektiği, Bakanlık onaylı Jeolojik-Jeoteknik etüt raporlarında yer alan önemli alan lejantında kalan alanlara yönelik olarak yerleşime uygunluk haritası göz önüne alınarak planlama yapıldığı, açıklama raporunda da belirtildiği üzere planlama alanında ve çevresinde bulunan sosyal donatı alanları göz önünde bulundurularak yapılan erişebilirlik analizleri ve ilgili kurum görüşleri sonucunda ihtiyaç olan sosyal donatı alanlarının yer seçiminin yapıldığı, planlama alanında eşitliğin sağlanması çerçevesinde alan bütününde 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca düzenleme yapıldığı, dava konusu parselin imar planındaki tahsis amacı uyarınca alanının belirlendiği ve bu nedenle davacıya hissesi itibariyle müstakil bir imar parseli tahsis edilmesi olanağı bulunmadığından, hisseli yer tahsisi yapıldığı ve işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı iddiaları ile istinaf yolu ile kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: Davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının tüm beyan ve itirazlarının ilk derece mahkemesinin hüküm aşamasında değerlendirildiği, istemleri uyarınca uygulama imar planının ve parselasyon işleminin iptali yolunda verilen kararın kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı ve bu nedenle istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiği savunulmaktadır.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren İzmir Bölge İdare Mahkemesi Üçüncü İdari Dava Dairesince dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
 
Dava, Manisa İli, Yunusemre İlçesi, ... Mahallesinde, riskli alan olarak ilan edilen yerdeki 110 ada, 5 parsel sayılı taşınmazın maliki davacı tarafından, bu yerde Kentsel Tasarım Projesinin onaylanmasından sonra 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi uyarınca yapılan ve 1 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 102 (e) maddesi uyarınca, 18.12.2018 günlü, 239103 sayılı Bakanlık Oluru ile onaylanan parselasyon işleminin ve bu işlemin dayanağını oluşturan, 3194 sayılı Yasanın 9.maddesi ile mülga 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 6306 sayılı Yasa uyarınca 29.06.2018 günlü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı onayı ile yürürlüğe konulan 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının iptali istemiyle açılmıştır.
 
Uyuşmazlıkta, 1/5000 ölçekli nazım imar planının iptali isteminde bulunulmadığından ve davacıya ait taşınmazın bulunduğu alanda yapılan parselasyon işleminin ve ölçeğinin açık olarak belirtilmesi suretiyle 1/1000 ölçekli uygulama imar planının iptali istemiyle ve parsele ilişkin değil, plan ve parselasyonun bütününe yönelik iddialarla ve semt sakini sıfatıyla bu dava açıldığından, davanın dava dilekçesindeki iddialar ve bu istem çerçevesinde incelenmesi gerekmektedir.
 
3194 sayılı İmar Kanunu'nun 6. maddesinde, planlar kapsadıkları alan ve amaçları açısından bölge planları ve imar planları olarak iki ana kategoriye ayrılmış, imar planları da uygulamaya esas olan uygulama imar planları ve bu planın hazırlanmasındaki temel hedefleri, ilkeleri ve arazi kullanım kararlarını belirleyen nazım imar planları olarak sınıflandırılmış; 8. maddesinde, planların tanımlanmasına yer verilerek, planlar bölge planı, çevre düzeni planı, nazım imar planı ve uygulama imar planı olarak kademelendirilmiş ve alt ölçekli planların, üst ölçekli planlarda belirlenen planlama ana ilkelerine, stratejilerine ve kararlarına uyumlu olması zorunluluğu getirilmiş; "İmar planlarında Bakanlığın yetkisi" başlıklı 9. maddesinin 1.fıkrasında"Bakanlık gerekli görülen hallerde, kamu yapıları ve enerji tesisleriyle ilgili alt yapı, üst yapı ve iletim hatlarına ilişkin imar planı ve değişikliklerinin, umumi hayata müessir afetler dolayısıyla veya toplu konut uygulaması veya Gecekondu Kanununun uygulanması amacıyla yapılması gereken planların ve plan değişikliklerinin, birden fazla belediyeyi ilgilendiren metropoliten imar planlarının veya içerisinden veya civarından demiryolu veya karayolu geçen, hava meydanı bulunan veya havayolu veya denizyolu bağlantısı bulunan yerlerdeki imar ve yerleşme planlarının tamamını veya bir kısmını, ilgili belediyelere veya diğer idarelere bu yolda bilgi vererek ve gerektiğinde işbirliği sağlayarak yapmaya, yaptırmaya, değiştirmeye ve re'sen onaylamaya yetkilidir. " hükmüne yer verilmiştir.
 
3194 sayılı İmar Kanunu'nun işlem tarihinde yürürlükte bulunan "Arsa ve Arazi Düzenlemesi" başlıklı 18. maddesinde; "İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.(...)" hükmü yer almaktadır.
 
İşlem tarihinde yürürlükte bulunan İmar Kanunu'nun 18 İnci Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlenmesi ile İlgili Esaslar Hakkında Yönetmeliğin "Düzenleme Sınırının Geçirilmesi" başlıklı 6. maddesinde;"(1)Düzenleme Sınırı; a) İskân sahasının bittiği yerlerde iskân sınırlarından, b) İskân sahası içindeki yollarda yol ekseninden, c) Cami ve karakol yerlerinin dış sınırından, yeşil alan ve genel otopark alanlarının düzenleme ortaklık payı oranı ve uygulamaya alınan parsel sınırına göre uygun görülecek yerinden geçirilir. (2) Ancak, imar plânlarında gösterilmiş düzenleme sınırları varsa bu durum dikkate alınır. (3) Düzenleme sınırının herhangi bir parseli iki veya daha fazla parçaya bölmesi halinde; sınır, bu parçalardan düzenleme sahası dışında kalan başka bir imar adasına girmeyenleri varsa bunları da içine alacak şekilde geçirilir. Parsel büyük ise, ifraz yapılarak ifraz sınırından geçilir." düzenlemesine; "İmar Parsellerinin Oluşturulması ve Dağıtımındaki Esaslar" başlıklı 10. maddesinde, "(1) İmar parsellerinin oluşturulması ve dağıtımında aşağıdaki esaslar dikkate alınır: a) Düzenlemeyle oluşacak imar parsellerinin mümkün mertebe aynı yerdeki veya yakınındaki eski parsellere tahsisi sağlanır,..." düzenlemesine; 11 inci maddesinde, "(1) Düzenleme ortaklık payı oranı: Bir düzenleme sahasında tesbit edilen düzenleme ortaklık payı miktarının, bu saha içindeki kadastro veya imar parsellerinin yüzölçümü miktarına oranıdır." düzenlemesine yer verilmiştir.
 
İşlem tarihinde yürürlükte olan 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 2. maddesinin 1. fıkrası (ç) bendinde "Her tür ve ölçekteki fiziki planlara ve bunların uygulanmasına yönelik temel ilke, strateji ve standartları belirlemek ve bunların uygulanmasını sağlamak, Bakanlar Kurulunca yetkilendirilen alanlar ile merkezi idarenin yetkisi içindeki kamu yatırımları, mülkiyeti kamuya ait arsa ve araziler üzerinde yapılacak her türlü yapı, milli güvenliğe dair tesisler, askeri yasak bölgeler, genel sığınak alanları, özel güvenlik bölgeleri, enerji ve telekomünikasyon tesislerine ilişkin etütleri, harita, her tür ve ölçekte çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planlarını, parselasyon planlarını ve değişikliklerini resen yapmak, yaptırmak, onaylamak ve başvuru tarihinden itibaren iki ay içinde yetkili idarelerce ruhsatlandırma yapılmaması halinde resen ruhsat ve yapı kullanma izni vermek.''(ğ) bendinde ise "Gecekondu, kıyı alanları ve tesisleri ile niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan alanlar dâhil kentsel ve kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme, yenileme ve dönüşüm uygulamalarında idarelerce uyulacak usul ve esasları belirlemek, Bakanlar Kurulunca belirlenen bu nitelikteki uygulamalar ile finans merkezleri ve benzeri özel proje alanları ve özel yapım gerektiren yapılaşmalar ile 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan uygulamalara ilişkin her tür ve ölçekte etüt, harita, plan, parselasyon planı ve yapı projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma, ruhsat ve yapım işlerini gerçekleştirmek, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyetinin kurulmasını sağlamak." Çevre ve Şehircilik Bakanlığının görevleri arasında sayılmış; 1 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 102 (e) maddesinde de her ölçekteki imar planı ve imar uygulamalarını, kentsel tasarım projelerini yapmak, yaptırmak ve onaylamak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
 
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 6.maddesinin 5. fıkrası (a) bendinde;" Riskli alanlara, rezerv yapı alanlarına ve riskli yapıların bulunduğu taşınmazlara ilişkin her tür harita, plan, proje, arazi ve arsa düzenleme işlemleri ile toplulaştırma yapmaya" Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yetkili olduğu hükmü; aynı maddenin 6. fıkrasında ise "Bakanlık, riskli alanlar, rezerv yapı alanları ve riskli yapıların bulunduğu parsellerdeki uygulamalarda faydalanılmak üzere; özel kanunlar ile öngörülen alanlara ilişkin olanlar da dâhil, her tür ve ölçekteki planlama işlemlerine esas teşkil edecek standartları belirlemeye ve gerek görülmesi hâlinde bu standartları plan kararları ile tayin etmeye veya özel standartlar ihtiva eden planlar ve kentsel tasarım projeleri yapmaya, yaptırmaya ve onaylamaya yetkilidir." hükmü yer almaktadır.
 
Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin Eki EK-2 Tablosu 11. maddesinde"6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca yapılacak planlarda, plan kararı ile tayin edilen standartlar ve gösterimler, planda veya ilgili yönetmeliğinde tayin edilmemiş ise gerekli görülmesi halinde bu standartlar uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.
 
Dava dosyasının incelenmesinden; Manisa ili, Yunusemre ilçesi, ... ve … Mahalleleri sınırları içerisinde yer alan 10,81 ha'lık alanın 08.04.2015 günlü, 2015/7561 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla 6306 sayılı Kanun kapsamında riskli alan ilan edildiği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 01.07.2015 günlü, 5892 sayılı Olur'u ile riskli alan olarak ilan edilen alanlarda yapılacak tüm işlemler için Yunusemre Belediye Başkanlığının geçici olarak yetkilendirildiği, Yunusemre Belediye Başkanlığı tarafından söz konusu riskli alana ilişkin olarak hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ile 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının 14.09.2018 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanarak Manisa Valiliğinde 09.10.2018-08.11.2018 tarihleri arasında ilan edildiği, Manisa Büyükşehir Belediyesince yapılan itirazın reddi üzerine söz konusu imar planlarının idari kesinlik kazandığı, yine Kentsel Tasarım ve Değerlendirme Komisyonunun 14.09.2018 günlü, 94 sayılı kararı ile uygun bulunan Kentsel Tasarım Projesinin 27.09.2018 günlü, E.167180 sayılı Bakanlık Oluru ile onaylandığı, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi hükümleri uyarınca söz konusu alana ilişkin olarak yapılan imar uygulamasının ise 18.12.2018 günlü, 239103 sayılı Makam Oluru ile onaylandığı, riskli alan olarak ilan edilen alanda taşınmazı bulunan davacı tarafından 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi uyarınca yapılan parselasyon işlemi ile bu işlemin dayanağı 1/1.000 ölçekli uygulama imar planının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
 
Uyuşmazlığa konu alan 1/100.000 ölçekli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planında "Kentsel Yerleşik Alan" ve "Ağaçlandırılacak Alan" sınırları içinde bırakılmış ve bu planın notlarının 7.28 no'lu genel hükmünde 6306 sayılı Kanuna tabi alanlarda uygulamaların, çevre imar bütünlüğü ve ÇDP'de ilgili yerleşim birimi için belirlenen plan nüfus kabulü dikkate alınarak alt ölçekli plan kararları ile yürütüleceği hükmüne; 7.13 maddesinde ise "bu planın onama tarihinden önce mevzuata uygun olarak onaylanmış imar planları geçerlidir" hükmüne yer verilmiştir.
 
Bu alanda daha önce yürürlükte bulunan ve 1989 yılında onaylanan 1/5.000 ölçekli nazım imar planında ve 1/1.000 ölçekli uygulama imar planında "yerleşik konut alanı" kullanımına ayrılan, davacıya ait eski yapının da içinde bulunduğu, üzerinde köhnemiş yapılar bulunan, orta ve kötü kalitede yapı dokusu ile yoğun biçimde yapılaşmış, olası bir afet durumunda can ve mal kaybına yol açma riski yüksek, deprem güvenliği olmayan uyuşmazlık konusu alan 08.04.2015 günlü, 2015/7561 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla 6306 sayılı Kanun kapsamında riskli alan ilan edilmiş, dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile bu planın dayanağını oluşturan 1/5000 ölçekli nazım imar planı riskli alan ilan edilen bu alanda ve büyük bölümü 1989 onaylı planların onama sınırı esas alınarak hazırlanmış ve ayrıca, 1989 onaylı planın güney batısındaki üçgen biçiminde küçük bir alan yapılaşma durumu ve imar bütünlüğü dikkate alınarak plan onama sınırı içine dahil edilmiş ve ilave edilen bu küçük alanın bir kısmı yeşil alan kullanımına ayrılmıştır.
 
1/100.000 ölçekli planda ağaçlandırılacak alan olarak belirlenen bu küçük alanın da sınırlara dahil edilmesi suretiyle onaylanan (dava dışı) 1/5000 ölçekli nazım imar planında, planlama alanının kullanım kararları "Konut Alanları (700ki/ha, 625 ki/ha, 300ki/ha), Kentsel Sosyal Alt Yapı Alanları (Eğitim Alanı, Sağlık Tesis Alanı, Sosyal ve Kültürel Tesis Alanı, İbadet Alanı), Açık ve Yeşil Alan (Park), Teknik Alt Yapı-Taşıt Yolları, Kentsel Çalışma Alanları, Yapı Yasaklı Alanlar, Su Kanalları Koruma Kuşağı" olarak belirlenmiş ve ölçeğinin gerektirdiği ayrıntı düzeyinde, alanın kullanım kararlarını ayrıntılı olarak tanımlayan ve iş bu davada iptali istenilen 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı ise 1/5000 ölçekli nazım imar planına uygun usulde yürürlüğe konulmuş ve her bir kullanım kararına yönelik olarak ayrı ayrı inşaat emsali ve yapılaşma koşulları gösterilmiş, genel plan hükümleri ve özel plan hükümleri ile alanın kullanım ilkeleri ortaya konulmuştur.
 
İmar planı ve parselasyon işlemlerinin pek çok taşınmazı içeren ve pek çok kişinin mülkiyet hakkını doğrudan etkileyen geniş çerçeveli işlemler olması ve bu işlemlerin hazırlık aşaması da dahil olmak üzere çok kapsamlı ve ayrıntılı inceleme ve çalışmalara dayalı olarak yürürlüğe konulması hususları da gözönünde bulundurulduğunda, bu nitelikteki işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda, idari yargı yerlerince uygulanmakta olan re'sen inceleme ilkesinin sınırının istem ve iddialar çerçevesinde, davayı açan kişi ya da kişilerle menfaat bağının ortaya konulması suretiyle belirlenmesi ve bu usulde davaların karara bağlanması gerekmektedir. Aksine bir yaklaşım, imar planının ve parselasyon işleminin bütününün iptali istemiyle açılan davalarda, davacının iddia ve istemini aşan biçimde, bu işlemlerin hazırlık aşaması da dahil olmak üzere, ayrıntıya ilişkin olan ve olmayan her bir plan notunun ve plan kararının ve parselasyon kararlarının (plan sınırındaki her bir parselin çekme mesafeleri, kat adetleri, yapı nizamları, kullanım kararlarının yer seçimi, bazı durumlarda yüzlerce plan notunun ayrı ayrı hukuka uygunluğunun tartışılması, parselasyon işleminin kapsamına giren her bir parselin ayrı ayrı dağıtımının irdelenmesi... vb.) menfaat bağı kurulmadan, sınırsız biçimde incelenmesi ve tartışılması gibi bir sonuç doğurur ki, bu durum idari yargı yerlerince yapılan inceleme usulü ile bağdaşmaz.
 
Uyuşmazlıkta, dava dilekçesinde, davacının mülkiyetinde bulunan taşınmaza ilişkin değil, plan bütününde getirilen kullanım kararlarına ve parselasyonun bütününe yönelik iddialarla; imar planının nüfus artışına neden olacağı, yeterli sosyal donatı alanı ayrılmadığı, etrafı yollarla çevrili bina topluluğu şeklinde yapılaşma öngörülmesinin hatalı olduğu, kentsel dönüşümün belli kişilere rant sağlama amacı taşıdığı, bu yerin etaplar halinde planlanmasının parçacı bir planlama döngüsüne yol açacağı; parselasyon işleminin ise kamu yararına aykırı hazırlandığı, önceki terkler dikkate alınmadan düzenleme ortaklık payı hesabı yapıldığı öne sürülerek 1/1000 ölçekli uygulama imar planının ve parselasyon işleminin iptali isteminde bulunulduğundan; 10,81 hektarlık riskli alanda tesis edilen dava konusu işlemlerin hukuka uygunluğuna ilişkin incelemenin dava dilekçesindeki bu iddialar çerçevesinde yapılması ve davacının hukuken korunması gereken menfaat bağının da kurulması suretiyle ve ayrıca, 1/5000 ölçekli nazım imar planının iptali isteminde bulunulmadığından, alt ölçekli plan olan 1/1000 ölçekli uygulama imar planında nazım imar planına aykırı kullanım kararları getirilemeyeceği ilkesinin de dikkate alınması suretiyle dava hakkında karar verilmesi gerekmektedir.
 
İdare Mahkemesince mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda, dava konusu imar planı ile kentsel donatı alanlarının azaltıldığı, yapı yoğunluğunun ve nüfus yoğunluğunun plan bütünlüğüne aykırı biçimde yaklaşık iki katına çıkarılmasının uygun olmadığı, planlama alanında önerilen kişi başına düşen kentsel donatı alanının azaltıldığı, sosyal tesis alanları ve okul alanlarının planlama alanının güneyinde dağ yamacında sınır oluşturan kesimde planlanmasının bu kullanımlar için eğim açısından ve konum açısından erişilebilirlik kriterlerine uygun olmadığı, planda öngörülen yapılaşma özelliklerinin planlama alanının güneyindeki ve batısındaki doğal çevre özellikleri ve kuzeyindeki yapılaşmış kentsel alan ile uyumlu olmadığı, imar planı ile tescilli çeşmelerin kentsel bağlarından koparılarak, park ve kaldırım alanı içerisinde bırakılmasının koruma ilkelerine uygun olmadığı yolunda görüş açıklamasında bulunulmuş ise de, (İdare Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere) bölgenin riskli alan niteliği dikkate alındığında ve 6306 sayılı Yasada Bakanlığın "planlama işlemlerine esas teşkil edecek standartları belirlemeye ve gerek görülmesi hâlinde bu standartları plan kararları ile tayin etmeye" yetkili kılınmış olması ve ayrıca, planlama alanının dava konusu edilmemiş olan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında kullanım kararlarının ve bu çerçevede nüfus yoğunluğu ile yapı emsalinin belirlenmiş olması, dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planının 1/5000 ölçekli nazım imar planına uygun usulde yürürlüğe konularak planların kademeli birlikteliği ilkesine uygunluğun sağlanmış olması ve nazım imar planının dava konusu edilmemiş olması nedenleriyle, bilirkişi raporunda yer alan bu görüş açıklamalarının uygulama imar planı ve parselasyon işleminin iptalini gerektirir nitelikte hukuka aykırılığı tanımlamadığı sonucuna varılmıştır.
 
Diğer taraftan, dava dilekçesinde menfaat bağı da ortaya konularak, davaya konu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı notlarının hukuka aykırılığına yönelik bir iddia ve istemde bulunulmamasına rağmen, İdare Mahkemesince, dava konusu uygulama imar planında emsal değeri ve azami kat yüksekliği dışında diğer yapılaşma koşullarının (çekme mesafeleri, adada kaç adet yapı yapılabileceği, yapılaşmanın bitişik mi, ayrık nizam olarak mı yapılabileceği, bu yapılarda yaşayabilecek azami kişi sayısının nazım imar planı ile öngörülen azami nüfus ile uyumlu olup olmayacağı gibi hususların) açıkça gösterilmediği, riskli alan ilan edilen uyuşmazlık konusu alanda nasıl bir yapılaşma olacağının kentsel tasarım projesine bırakıldığı, bu haliyle bölgenin imar planı ile şekillendirilmediği, plan notlarında imar adaları arasında inşaat alanı transferi yapılabilir hükmü getirilmesinin ve belediye hizmet alanı, kentsel sosyal altyapı alanları, aile sağlığı merkezi alanı, sosyal kültürel tesis alanı fonksiyonlarının kesin kullanım türlerine yönelik somut belirleme yapılmamış olmasının hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile dava karara bağlanmış ise de, açıkça iptali isteminde bulunulmayan ve davacı ile menfaat bağı da kurulamamış olan plan notlarına yönelik inceleme yapılarak davanın karara bağlanmasında usul hükümlerine uygunluk görülmemiş, bilirkişi raporunda yer alan teknik açıklamalar dosyada bulunan diğer bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilerek, hukuka uygunluk incelemesi Dairemizce yapılmıştır.
 
Davaya konu planlama alanının Spil Dağının eteğinde yer aldığı, geleneksel kırsal yerleşmelere özgü yapılaşmış, dar sokaklarla oluşmuş, tek ya da iki katlı inşa edilmiş, konut olarak kullanılan orta ve kötü kalitede yapılmış yapılar ile teşekkül etmiş bu alanın kuzey sınırında 3-5 katlı bitişik nizam ve blok nizamda yapılmış yeni yapılar bulunduğu; davaya konu 1/1000 ölçekli uygulama imar planında ... gösterimli konut alanlarında Emsal 2,50, en çok kat adedi 9 kat, ... gösterimli konut alanlarında Emsal 2.50, en çok kat adedi 7 kat, ... gösterimli konut alanlarında Emsal 2,25, en çok kat adedi 7 kat, ... gösterimli konut alanlarında Emsal 1,00 en çok kat adedi 3 kat olarak yapılaşma koşullarının belirlendiği; TİCK gösterimli alanlarda ticaret-konut kullanımlarına Emsal 2,50, en çok kat adedi 7 kat, zemin kat ticaret, üst katlar konut olarak yapılaşma koşullarının belirlendiği; ...,...,...,... gösterimli konut alanlarında TAKS değerinin Kentsel Tasarım Projesinde belirleneceği ve Meri İmar Yönetmeliğinde belirlenen değerlerin aşılamayacağına dair not getirildiği; alan kullanım kararları, yoğunluk kararları ve plan hükümleri açısından davaya konu 1/1000 ölçekli uygulama imar planının 1/5000 ölçekli nazım imar planına uygun usulde yürürlüğe konulduğu; 1/5000 ölçekli planda sosyal tesis alanı, dini tesis alanı, açık ve yeşil alanların oransal olarak arttırıldığı, önceki planda yer almayan belediye hizmet alanı, anaokulu, ilkokul, aile sağlığı merkezi kullanım kararlarının getirildiği, imar planına esas Jeolojik-Jeoteknik etüt raporları ile planlama alanının eğimi %10-30 arasında olan kısımlarının "Önemli Alanlar 2.1", eğimin %0-10 arasında olduğu alanların ise "Önemli Alan 5.1" olarak belirlendiği, yapılaşmanın bu raporlara ve arazinin doğal topoğrafik yapısına uygun olarak kurgulandığı, sosyal tesis alanları ve okul alanlarının erişebirlik analizi kapsamında konumlandırıldığı, uyuşmazlık konusu alanda yer alan tescilli yapılar için Kültür ve Turizm Bakanlığı İzmir 2 No'lu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulundan görüş sorulduğu ve kurul görüşü doğrultusunda uygulama yapıldığı, bu çerçevede, dava konusu 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planıyla getirilen kullanım kararlarının (dava dışı) 1/5000 ölçekli plan ile çerçevesi ortaya konulan kullanım kararlarına uygun usulde belirlendiği ve bu yönleriyle davaya konu uygulama imar planında üst ölçekli plan kararlarına, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, imar mevzuatına, planın ana hedef ve ilkelerine ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmış ve İdare Mahkemesi kararının dava konusu planın iptaline ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemiştir.
 
Uyuşmazlığın parselasyon işlemine ilişkin kısmına gelince;
 
Parselasyon işleminde öncelikli olarak kadastral parselin bulunduğu yerden, plan kararları nedeniyle bu yerden tahsis yapılamaması halinde ise yakınında oluşturulan eşdeğerdeki imar parselinden tahsis yapılması ve mümkün olduğu kadar müstakil parsel tahsisi yapılması yukarıda anılan mevzuatın gereğidir. Ancak, teknik ya da hukuki zorunluluk nedeniyle eski yerinden yer tahsisinin mümkün olmadığı durumlarda, eski parsele uzaklığı ve ekonomik değeri göz önünde bulundurularak başka yerden tahsis yapılması da mümkündür.
 
Dava konusu parselasyon işlemine esas düzenleme sınırının 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18.madde Uygulama Yönetmeliğinin 6. maddesinde belirtilen "yeşil alan ve genel otopark alanlarının düzenleme ortaklık payı oranı ve uygulamaya alınan parsel sınırına göre uygun görülecek yerinden geçirilir."hükmüne uygun olarak belirlendiği, herhangi bir terki bulunmayan davacıya ait parselden kesilen düzenleme ortaklık payının (%36,12) mevzuata uygun olduğu, davacının maliki olduğu parselin büyüklüğü dikkate alındığında müstakil parsel tahsis edilmesinin mümkün olmadığı ve kadastral parselin bulunduğu yerde oluşturulan, 1/1.000 ölçekli uygulama imar planında konut alanında kalan 3805 ada, 2 parsel sayılı taşınmazdan hisseli olarak yer tahsisi yapıldığı anlaşıldığından, parselasyon işleminde davacıya ait taşınmaza ilişkin olarak mevzuata aykırılık bulunmadığı gibi, parselasyon işleminin diğer bölümleri yönünden de, davacı ile menfaat bağı kurulacak bir hukuka aykırılık durumu ortaya konulamadığından, yine mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmış, İdare Mahkemesi kararının parselasyon işleminin iptaline ilişkin kısmında da hukuki isabet görülmemiştir.
 
Ödenecek vekalet ücretine yönelik yapılan değerlendirmede;
 
24/11/2020 günlü, 31314 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin "Seri Davalarda Ücret" başlıklı 22. maddesinde; İhtiyari dava arkadaşlığının bir türü olan seri davalar ister ayrı dava konusu yapılsın ister bir davada birleştirilsin toplamda on dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam avukatlık ücretine, toplamda elli dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %50’si oranında avukatlık ücretine, toplamda yüz dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %40’ı oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzden fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %25’i oranında avukatlık ücretine hükmedilir. Duruşmalı işlerde bu şekilde avukatlık ücretine hükmedilmesi için dosyaya ilişkin tüm duruşmaların aynı gün aynı mahkemede yapılması gerekir." düzenlemesi yer almaktadır.
 
Dairemiz kararının verildiği tarih itibarıyla davacı vekili tarafından, 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi hükümlerine istinaden yapılan parselasyon işlemi ve dayanağı 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının iptali istemiyle açılan davaların, aynı sebepten doğduğu, aynı konuya ilişkin olduğu ve aynı davalılara karşı açıldığı, dava sayısının toplamda 50'den fazla olduğu görülmektedir.
 
Bu durumda, bakılmakta olan dava ile aynı istemle açılmış çok sayıda dosya bulunması nedeniyle seri dava niteliğindeki söz konusu davalar için, taraflara ölçüsüz bir yükümlülük getirmeyecek biçimde ve taraf vekillerinin harcadığı emek ve mesai dikkate alınarak vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Seri Davalarda Ücret" başlıklı 22. maddesi ile belirlenen tam ücretin %40'ı oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
 
Açıklanan nedenlerle, istinaf başvurusunun kabulüne, Manisa 2. İdare Mahkemesi'nin 24/06/2020 günlü, E:2019/311, K:2020/314 sayılı kararının kaldırılmasına, davanın reddine, aşağıda dökümü yapılan 2.113,50.-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, istinaf aşamasında davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yapılan 93,50.-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan idareye, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 22. maddesi uyarınca belirlenen 1.244,00.-TL vekalet ücretinin ise davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine, istinaf aşamasında 492 sayılı Yasa'nın 13/j maddesi uyarınca davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığından tahsil edilmeyen 148,60-TL istinaf başvurma harcı ile 89,60-TL İstinaf YD harcının davacıdan tahsili için mahkemesince ilgili vergi dairesi müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, avans olarak alınan posta ücretinde artan miktarın istem halinde derhal, istem olmaması halinde kararın kesinleşmesinden sonra mahkemesince davacıya ve davalı idarelere iadesine, 2577 sayılı Yasanın 45. maddesinin 6. fıkrası kapsamında bulunmayan karara karşı tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay'a temyiz yolu açık olmak üzere 27/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy