İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2260 Esas 2023/645 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/2260
Karar No: 2023/645
Karar Tarihi: 06.04.2023

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/2260
KARAR NO: 2023/645
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2019
NUMARASI: 2017/423 Esas 2019/335 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 06/04/2023
İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2017/423 Esas ve 2019/335 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK'nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ''... Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı kredi lehtarı ... A.Ş.'nin , ...bank A.Ş.' den 07/07/1997 tarih 300.000,00 DEM miktarlı genel kredi sözleşmesi ile kredi kullandığını, davalının da bu sözleşmeye müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imza attığını, sözleşmeden kaynaklı borç ödenmediğinden kredi kullandıran ...bank A.Ş.'nin tüm borçlulara Denizli 4. Noterliği'nin 27/11/1997 tarihli 40368 yevmiye nolu ihtarname göndererek hesabı kat ettiğini, ayrıca döviz kredileri ile ilgili olarak ihracat taahhütünü yerine getirmeyen borçlulara uygulanan müeyyide tutarı 10.341,61TL vergi, kredi kullanan firma adına vergi dairesine ödendiğini, bu nedenle de ... Bank A.Ş.' nin (...bank ile devren birleşen) İzmir 3. Noterliği'nin 06/06/2003 tarih 09961 yevmiye nolu ihtarnamesi ile kredi lehtarı adına ödenen bu miktar içinde tüm borçlulara ihtarname gönderdiğini ve temerrüde düşürdüğünü, o dönemde alacaklı olan ...bank A.Ş. alacak temlik sözleşmesi ile alacaklarını ...' ye devrettiğini, ...'nin de temlik sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tamamını ... A.Ş.'e devrettiğini, alacağının devralan ... A.Ş.'nin İzmir 21. İcra Dairesi'nin 2013/7614 sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlattığını, davalının süresinde itirazı ile takibin durduğunu, borçlunun alacağının zamanaşımına uğradığı yolundaki itirazının 20 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından reddi gerektiğini, vergi dairesine ödenen 10341,61TL den davalı borçlunun da sorumlu olduğunu bildirerek icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini ve yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalıya usulünce tebligat yapılmış, davalı duruşmaya gelmemiş, cevap ve delil sunmamıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE : İzmir 21. İcra Dairesi'nin 2013/7614 Esas sayılı dosyası celbedilmiş, incelenmesinde alacaklısının bu dava davacısı, borçlusunun bu dava davalısı olduğu, 10.341,61 TL asıl alacak, 57.025,06 TL işlemiş faiz, 127,80 TL masraf olmak üzere 67.494,47 TL için 7 örnek takip yapıldığı, takip tebligatının 14/07/2016 tarihinde yapıldığı, borçlunun süresinde alacağın zamanaşımına uğradığını belirtilerek borca ve faize itiraz ettiği, takibin durduğu anlaşılmıştır.
Davacının alacak temlikine ilişkin belgesi, borcun zamanaşımına uğramadığına dair sunulan içtihatlar celbedilmiş ve incelenmiştir.
Alınan 15/04/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda davacının genel kredi sözleşmesi gereğince davalıdan müşterek borçlu ve kefil olması nedeni ile talep doğrultusunda alacaklı olduğu bildirilmiştir.
Rapora davacı vekilinin itirazı ile alınan ek raporda takip tarihi itibari ile alacağın 10.341,61 TL asıl alacak, 57.128,19 TL faiz, 2.856,41 TL bsmv, 127,80 TL masraf olmak üzere 70.454,01 TL olduğu bildirilmiştir.
Toplanan deliller, dosya içerisinde mevcut Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 2015/16882 Esas 2016/6587 Karar sayılı zamanaşımı uygulamasına dair içtihatı değerlendirilmiş ve Anayasa Mahkemesi kararına atıflı Yargıtay içtihadı gereğince zamanaşımı süresinin dolmadığı, 20 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, 07/07/1997 tarihli kredi sözleşmesine dayalı alacak talebi olarak davanın açıldığı, ayrıca alınan bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun olup davacının icra takip talebindeki talepleri doğrultusunda taleple bağlı kalınarak rapordaki kalemlerin değerlendirilmesi ile davanın kabulü..." gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile İzmir 21. İcra Dairesi 2013/7614 Esas sayılı dosyasına vaki itirazın iptali ile takibin 10.341,61.TL asıl alacak 57.025,06.TL faiz, 127,80.TL masraf olmak üzere toplam 67.494,47.TL üzerinden devamına, asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, tahsilde tekerrür oluşturulmamasına dikkat edilmesine, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın, usul ve yasalara aykırı olduğunu, müvekkilinin ilgili bankaya hiçbir borcunun olmadığını, sözleşmeye kefil olarak imza attığını, asıl borçlulara gidilip aciz vesikası alınmadan kefile gidilemeyeceğini, müvekkiline usule uygun ihtarname yapılmadığından faiz işletilemeyeceğinin açık olduğunu ayrıca genel kredi sözleşmesinin birtakım ipoteklere bağlanmış olup bu ipoteklerden yapılan tahsilatların bilirkişi hesabında düşülmediğini, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, müvekkilinin icra inkar tazminatına çarptırılmasının da yerinde olmadığını, zira müvekkilinin kötü niyeti ispat edilmediği gibi alacağın likit olmayıp bilirkişi marifetiyle hesaplanıldığını, davanın 10 yıllık zamanaşımına tabi olup 20 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunun düşünülmesinin hatalı olduğunu, böyle bir kabulün anayasanın eşitlik ilkesine de aykırı olduğunu, avukatlık ücretinin ana para üzerinden takdir edilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine kefilin vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK'nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 17/10/2019 tarih ve 2019/11-327 Esas 2019/1072 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere, bu aşamada uyuşmazlık konusu itibariyle “... alacağı” kavramı üzerinde durulması gerekmektedir.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun çeşitli hükümlerinde “... alacağı” kavramı kullanılmıştır. Bu kavram 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na özgü ve ... ’un birden çok alacağını içeren bir üst kavramdır (Tekinalp, Ünal: Banka Hukukunun Esasları, İstanbul 2009, s. 300). Ancak ... alacağı kavramı, ... ’un alacaklı sıfatı bulunan tüm hâller bakımından müşterek bir kavram olarak kullanılmamaktadır.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu sisteminde ... alacağının; birbirinden farklı türde alacakları bünyesinde barındıran bir üst kavram olmasının yanı sıra özel bir hukuki rejime de tabi olduğu anlaşılmaktadır. Zira Kanun’da ... alacağı olarak nitelenen alacakların takip ve tahsiline ilişkin olarak özel himaye araçlarına yer verilmiş, ayrıca genel hükümlerden ayrılarak uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu itibarla ... alacağı kavramının aynı zamanda hukuki bir statüyü ifade ettiği, sadece bu statü içerisinde yer alan alacakların Kanun’un öngördüğü özel himaye rejimine tabi olabileceği anlaşılmaktadır.
... alacağı kavramının 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun çeşitli hükümlerinde kullanılmasına ve hukuki bir statü ifade edip, kapsamında yer alan alacaklar açısından özel bir himaye rejimi sağlamasına rağmen, ... alacağının ne olduğu ya da hangi alacakları kapsadığı hususunda açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Dolayısıyla ... alacağı kavramına yüklenen anlamın ve kapsamın belirlenmesi, gerek özel himaye rejiminin uygulanması, gerekse alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresi bakımından önem arz etmektedir.
Hemen belirtilmesi gerekir ki; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun ... alacağına yüklediği hukuki statü, temel hak ve özgürlüklere yönelik kısıtlamaları bünyesinde bulundurduğu için ... ’un hangi alacaklarının “... alacağı” kapsamında olduğunun sadece kanunla düzenlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle 5411 sayılı Bankacılık Kanunu dışındaki şekli anlamda kanunlarla da ... alacağı ihdas edilmesinin önünde bir engel bulunmamakla birlikte alt düzenleyici işlemlerle özel himaye rejimine tabi ... alacağı ihdas edilemeyecektir.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun ... alacağı için öngördüğü özel himaye rejiminin en önemli parçalarından birisi oldukça uzun bir zaman dilimini kapsayan zamanaşımı süresidir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. maddesi; “Bu Kanundan kaynaklanan ... alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır” hükmünü haizdir. Buna göre, anılan madde ile tanzim edilen zamanaşımına ilişkin düzenleme münhasıran 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan ... alacakları bakımından uygulama kabiliyeti bulacak ve bu ... alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi yirmi yıla uzayacaktır. ... ’un yetkilerinin ve görevlerinin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan doğması, başkaca kanunlardan kaynaklanan alacakların dolaylı olarak bu Kanuna ilişkin zamanaşımı süresine tabi olduğu sonucunu doğurmaz. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. maddesinde tanzim edilen zamanaşımı süresi münhasıran bu Kanundan kaynaklanan ... alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi olup, ... ’un tahsil yetkisini haiz olduğu alacaklara ilişkin genel bir zamanaşımı süresi belirlememektedir. Başka bir deyişle şekli anlamda başkaca kanunlarla bir alacağa ... alacağı hukuki statüsünün verilmesi mümkün olmakla birlikte, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu dışındaki bir kanunla tanzim edilen ... alacağı, Kanun’un açık hükmü karşısında zamanaşımına ilişkin özel himaye rejiminden yararlanamayacaktır.
Bu aşamada 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan ... alacaklarının kapsamının belirlenmesi gerekmektedir. Zira zamanaşımına ilişkin düzenlemenin uygulanabilmesi için ... alacağı hukuki statüsünün 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda tanzim edilmesi gerekli olmakla birlikte, bu durum ... alacağı kavramının kapsamını doğrudan tek başına belirlememektedir.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu sisteminde iki grup alacağa ... alacağı hukuki statüsü tanınmıştır. Bunlarda birincisi Kanun’un açıkça ... alacağı statüsü tanıdığı alacaklardır. İkincisi ise Kanun’da bu statünün bulunduğuna dair açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, bu alacakların ... alacağı olduğu işin mahiyetinden anlaşılan alacaklardır.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu, bir alacağı ... alacağı olarak kabul etmişse bu alacaklar, Kanun’un açık hükmü karşısında ... alacağı statüsünü iktisap etmektedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 108/4. ve 132/8. maddeleri ... alacağı statüsünün bu şekilde oluşumuna ilişkindir (Tekinalp, s. 301).
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun açıkça ... alacağı statüsü tanıdığı bir diğer düzenleme ise Kanun’un 132/8. maddesinde yer almaktadır. Anılan madde; “Bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca bir bankanın alacaklarının devralınması hâlinde bu alacaklar, devir tarihi itibarıyla ... alacağı hâline gelir ve bu alacaklarla ilgili olarak borçlu aleyhine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan takipler ile alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edilir” hükmünü haizdir. Ayrıca 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 132/8. maddesi uyarınca ... ’un kendisine devredilen bankanın, alacaklarını devralması hâlinde, bu alacaklar ... alacağı niteliği kazanmakta ve ... alacaklarına ilişkin himaye rejimi tatbik kabiliyeti bulmaktadır. Zira ... , hisselerinin çoğunluğu veya tamamı kendisine intikal eden bir bankanın; gerekli görülen hâllerle sınırlı olmak üzere, mali bünyenin güçlendirilmesi ve yeniden yapılandırılması için gerektiğinde, alacaklarını veya zararlarını devralmaya yetkilidir (m. 107/5-b.5). Bu alacaklar ... tarafından devralındıkları tarih itibariyle 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan ... alacağı statüsünü kazanmakla birlikte aynı Kanun’un 141. maddesinde tanzim edilen özel zamanaşımı himayesinden yararlanabilmektedir.
Bu itibarla yukarıda bahsedilen ... alacakları 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklandığı için anılan Kanun’un 141. maddesi gereğince bu ... alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıl olarak uygulanacaktır. Aslında bu düzenleme ilk olarak 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan önce yürürlükte bulunan 4389 sayılı Bankalar Kanunu’na 12.12.2003 tarihli ve 5020 sayılı Kanun’un 27. maddesiyle eklenen ek 3. maddeyle getirilmiştir. Bu düzenleme ile söz konusu Kanun’dan kaynaklanan ... alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıl olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’ndan kaynaklanan ... alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi, anılan Kanun’a eklenen ek 3. maddenin yürürlüğe girdiği 26.12.2003 tarihinden itibaren yirmi yıl olmuştur.
01.11.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. maddesinde de mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun ek 3. maddesine benzer bir hükme yer verilerek 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan ... alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu düzenlenmiş bulunmaktadır.
Öte yandan, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 16. maddesinde, “Bu Kanun ile ... alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda ... lehine getirilen hükümler makable şamildir.” hükmü getirilerek 141. maddede öngörülen yirmi yıllık zamanaşımı süresinin geçmişe etkili olması sağlanmıştır. Bu düzenleme ile yirmi yıllık zamanaşımının ilk defa öngörüldüğü 26.12.2003 tarihi itibariyle dolmuş olan zamanaşımı süreleri yeniden canlandırılmış olmaktadır.
Buna karşılık ... alacaklarında zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu kuralı, ilk kez 4389 sayılı Bankalar Kanunu’na eklenen ve 26.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren ek 3. maddeyle getirildiği için söz konusu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte henüz zamanaşımı süresini doldurmamış tüm ... alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi yirmi yıla uzamıştır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 16. maddesi ise 26.12.2003 tarihinden önce zamanaşımı süresini dolduran alacaklara ilişkin zamanaşımı süresini yeniden canlandırarak yirmi yıla uzatmaktadır.
Bu nedenle 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 16. maddesinde yer alan “…zamanaşımı ve…” ibaresi 12.09.2014 tarihli ve 29117 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 04.06.2014 tarihli ve 2014/85 E, 2014/103 K. sayılı kararı ile borçlunun zamanaşımına uğramış alacaklarının yeniden canlandırılması ve bu suretle yürürlükte bulunan hukuk kurallarına göre doğmuş ve tahakkuk etmiş olan zamanaşımı def’ini ileri sürme hakkının geçmişe yönelik olarak elinden alınmasının hukuka olan güven duygusunu zedelediği ve hukuk güvenliği ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasa’nın 2. maddesine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Bu durumda 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan ... alacakları için 26.12.2003 tarihi itibariyle zamanaşımı süresi dolmuş ise artık yirmi yıllık zamanaşımı süresi uygulanmayacak ancak anılan tarih itibariyle zamanaşımı süresi dolmamış ise zamanaşımı süresi yirmi yıla uzayacaktır. Başka bir deyişle anılan Kanun’dan kaynaklanan ... alacaklarına yirmi yıllık zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun tespiti için öncelikle 26.12.2003 tarihi itibariyle alacağın tabi olduğu genel zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı belirlenmelidir. Eğer anılan tarih itibariyle alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresi dolmuş ise bu ... alacağına yirmi yıllık zamanaşımı süresi uygulanmayacak, buna karşılık öngörülen zamanaşımı süresi dolmamış ise her hâlde zamanaşımı süresi yirmi yıla uzayacaktır.
Hemen belirtilmesi gerekir ki; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 132/8. maddesi uyarınca devir tarihi itibariyle ... alacağı hâline gelen alacaklarda yirmi yıllık zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanmayacağı devir tarihi itibariyle tespit edilmelidir. Banka alacağı devir tarihi itibariyle ... alacağı hâline geldiği için bu tarih itibariyle alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresi dolmuş ise artık yirmi yıllık zamanaşımı süresi uygulanmayacak buna karşılık alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresi henüz dolmamış ise zamanaşımı süresi yirmi yıla uzayacaktır.
Takip dayanağı sözleşmenin tarafı olan ... bank A.Ş Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 26.09.2002 tarih, 826 sayılı kararı ile gayri nakdi yükümlülükler dahil diğer aktif ve pasifleri ile birlikte 30.09.2002 tarihi itibari ile ayrı tüzel kişiliğe haiz ... A.Ş. bünyesinde devren birleştirilmiş olup, ... A.Ş, ...bank A.Ş’nin 26.09.2002 sayılı BDDK kararı ile ...bank A.Ş’ne devredilmesi ve ...bank A.Ş’nin de 07.12.2005 tarihli ... Kurulunun kararı ile unvanı değiştirilerek oluşturulmuş bir tüzel kişiliktir. Yani ... A.Ş. ...’na devredilen banka(lar)nın unvan değişikliğine uğramış halidir (Bknz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 18/06/2009 tarih ve 2007/12624 Esas 2009/7483 Karar sayılı ilamı). Dava konusu alacağın ... tarafından davacı şirkete temlik edilmiş olması karşısında devir tarihi itibariyle 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 132/8. maddesi gereğince anılan Kanundan kaynaklanan ... alacağı hâline geldiğinden 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. maddesi gereğince somut olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresi 20 yıldır (Bknz. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 14/04/2016 tarih ve 2015/16882 Esas 2016/6587 Karar sayılı ilamı).
Bu açıklamalar ışığında, dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, ... tarafından devralınan ...bank A.Ş. ile dava dışı şirket ve davalı kefil arasında genel kredi sözleşmesi ilişkisi bulunmasına, ödenmeyen kredi borcunun tahsilinin amaçlandığı bu davada alacağın temelinin ...'ye devredilen bir banka olan ...bank AŞ.'nin alacağı olmakla 5411 Sayılı Yasanın 141. maddesi uyarınca fon alacaklarında 20 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağının kararlaştırılmasına (Bknz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 12.10.2020 tarih ve 2020/4604 Esas 2020/4010 Karar sayılı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 17.04.2019 tarih ve 2017/5273 Esas 2019/2644 Karar sayılı ilamı), özel yasanın genel yasadan öncelikli olarak uygulanması gerekmesine, asıl alacağın likit ve belirlenebilir olmasına, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 11/04/2019 tarih ve 2017/423 Esas 2019/335 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 4.610,54.TL nispi ilam harcından peşin olarak alınan 1.152,64.TL harcın mahsubu ile bakiye 3.457,90.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK'nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 06/04/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy