İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/533 Esas 2023/581 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2023/533
Karar No: 2023/581
Karar Tarihi: 13.04.2023


T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/533
KARAR NO: 2023/581

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/401
DAVA TARİHİ: 11.05.2022
ARA KARAR TARİHİ: 13.05.2022
ARA KARARA İTRZ. TAR: 01.06.2022
İTRZ. DEĞ. ARA KARAR
TARİHİ: 03.11.2022
DAVA: Menfi Tespit
İSTEM: İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ: 13/04/2023
KARARIN YAZ. TARİH : 13/04/2023
İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2022/401 sayılı dosyasından verilen 03/11/2022 tarihli ara kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi'nin 08/03/2023 tarih ve 2023/460 Esas 2023/374 Karar sayılı görevsizlik kararı ile dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İDDİA VE İSTEK:
Davacı vekili dava dilekçelerinde özetle; "Taraflar arasındaki plastik enjeksiyon kalıbı üretimi işi ile ilgili eser sözleşmesi bulunduğunu, davacı şirketin edimini yerine getirmesine rağmen, davalı şirketin davacı hakkında icra takibi başlattığını, ancak davacının herhangi bir borcunun bulunmadığını" iddia ederek, icra takibi kapsamında borçlu olunmadığının tespitine ve tedbiren de takibin durdurulmasına karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: "Davanın reddine" karar verilmesini istemiştir.
İHTİYATİ TEDBİR KARARI:
Mahkemece; 13/05/2022 tarihli ara karar ile; "dava ve takip değeri olan 118.562,60.-TL'nin %15'i tutarında olan 17.784,39.-TL'nin mahkememiz veznesine yatırılması halinde, İzmir 20. İcra MD'nün 2022/4466 E sy icra takip dosyası yönünden icra veznesine yatacak paranın davalı takip alacaklısı olan ... şirketine ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine," karar verilmiştir.
TEDBİRE İTİRAZ:
Davalı vekili itiraz dilekçesinde; "davalıya yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, konulan ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına" karar verilmesini istemiştir.
TEDBİRE İTİRAZIN DEĞERLENDİRİLMESİ KARARI:
İtiraz üzerine açılan duruşmada, ilk derece mahkemesince özetle; "icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesine ilişkin tedbire yapılan itirazın kabulüne, tedbirin kaldırılmasına" karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle: "Davanın mahiyeti gereği, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini, ancak icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilebileceğini, mahkeme kararının hatalı olduğunu" ifade ederek, ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.
DEĞERLENDİRME:
İlk derece mahkemesince verilen "ihtiyati tedbirin kaldırılması" kararının davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dairemizce yapılan incelemede aşağıdaki değerlendirmeler yapılmıştır:
Dava; eser sözleşmesinden kaynaklanan icra takibi kapsamında borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir.
Esasa ilişkin uyuşmazlık; eser sözleşmesi kapsamında davacının davalıya borçlu olup olmadığı hakkındadır.
Geçici hukuki korumaya ilişkin uyuşmazlık ise; "mahkemece verilen ihtiyati tedbirin kaldırılması kararının, esasa ilişkin uyuşmazlık ve taraflarca sunulan deliller çerçevesinde HMK.'nın 389 ve İİK.'nın 257. maddelerinde düzenlenen yasal koşullara ve usule uygun olup olmadığı" hakkındadır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 389/1. Maddesinde: "Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir." Hükmü düzenlenmiştir.
Aynı kanunun 392/1. Maddesinde ise: "İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmi belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir. Adli yardımdan yararlananın teminat göstermesi gerekmez." Hükmü düzenlenmiştir.
Anılan yasal düzenlemelere göre; hukuki uyuşmazlıklarda, dava açılmadan önce ya da dava sırasında geçici hukuki koruma olarak istenen ihtiyati tedbir kararının yasal koşulları olarak; "hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması ya da tamamen imkansız hale gelmesi veya gecikme sebebiyle ciddi bir zarar doğması" olasılıkları belirtilmiştir.
Hak iddia eden kişinin, bu olasılıkları ifade ederek geçici hukuki koruma istemesi halinde, iddia ettiği vakıaları tam olarak kanıtlaması kendisinden beklenmez. Çünkü, adı üstünde; "geçici hukuki koruma ve olasılık" bunu gerektirir. İstek sahibinin, iddialarını yaklaşık olarak kanıtlaması, bunun için en azından iddiaya ilişkin bazı verileri mahkemeye sunması gerekir. Bu durumda mahkemece, iddiacı hak sahibinin muhtemel zararlarını önlemek adına tedbir kararı verilmelidir. Uygulamada genellikle tedbir istekleri mahkemelerce olumlu karşılanmakta olup, yerleşik yargı kararlarında da bunun için yaklaşık ispatın yeterli olduğu yaklaşımı mevcuttur.
Ancak; tedbir kararı verilirken, dava sonunda haksız olunduğu takdirde karşı tarafın veya üçüncü kişilerin uğraması olası zararların da mahkemece dikkate alınarak, istek sahibinden uygun bir teminat göstermesi istenmelidir. Kural bu olmakla birlikte, istisnaen bazı özel durumlarda hâkim takdiri ile teminat aranmayabilir. Teminatın niteliği ve miktarı da hâkim tarafından, taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine ve hakkaniyet dengesine göre uygun ve makul bir şekilde takdir edilmesi gerekir.
Ayrıca; bir davada, uyuşmazlığın esasını çözümler nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği gibi, kesinleşmiş mahkeme kararının infazını engeller şekilde de tedbire hükmolunmamalıdır.
Diğer taraftan; İİK.'nın "menfi tespit ve istirdat davaları" başlıklı 72. Maddesinin 3. Fıkrasında; "icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yolu ile icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir." Hükmü düzenlenmiştir.
Bu yasa hükmüne göre ise; icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında, bu tür davaların takibi sürüncemede bırakmak amacıyla açıldığı yönünde bir karine söz konusu olduğu için takibin durdurulması yönünde tedbir kararı verilemez ise de, hem alacaklının hem de borçlunun haklarının korunması amacıyla, borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve uygun bir teminat vermesi koşuluyla, icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olaya gelince:
Eldeki davada; mahkemece önce İİK.'nun 72/3 maddesine uygun bir şekilde, teminat karşılığında "icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmemesi" yönünde ihtiyati tedbir kararı verildiği, daha sonra ise itiraz üzerine bu kararın "istekle bağlılık" kuralı gereğince talep dışına çıkılamayacağı gerekçesi ile kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece her ne kadar "davacı tarafın isteğinin olmadığı" gerekçesi ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiş ise de, yerleşik yargı uygulamalarında kabul edildiği üzere menfi tespit davalarında tedbiren icra takibinin durdurulması isteğinin "çoğun içinde az da vardır" kuralı gereğince, takibin bir aşaması olarak icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi isteğini de kapsadığı anlaşılmakla, mahkemenin tedbirin kaldırılması yönündeki kararında yanılgılı değerlendirme yapıldığı kanaatine varılmıştır.
Bütün bu açıklamalar doğrultusunda; davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin "ihtiyati tedbirin kaldırılması" yönündeki ara kararının kaldırılmasına ve dairemizce HMK'nın 353/1-b/2 maddesi gereğince "icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmemesi" yönünde, uygun bir teminat karşılığında, yeniden hüküm tesisi yönünde yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile;
2-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2022/401 sayılı dosyasından verilen 03/11/2022 "ihtiyati tedbirin kaldırılması" yönündeki ara kararının, 6100 Sayılı HMK'nın 353/(1)-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteğinin İİK.'nın 72/3 maddesi gereğince KABULÜ ile; İzmir 20. İcra Dairesi'nin 2022/4466 Esas sayılı dosyasında icra veznesine giren/girecek paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda İHTİYATİ TEDBİR KONULMASINA,
4- İcra dosyasına daha önce yatırılan teminatın iade edilmemiş olması halinde yeniden teminat alınmasına yer olmadığına, iade edilmiş olması halinde ise davacıdan aynı miktarda teminat alınmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan toplam 80,70 TL harç bedelinin talebi halinde yatıran davacıya iadesine,
6-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden kurulacak hükümde değerlendirmeye alınmasına,
7-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK'nın 391/3 ve 362/(1)-f maddeleri uyarınca, kesin olarak 13/04/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy