İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/109 Esas 2023/573 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/109
Karar No: 2023/573
Karar Tarihi: 13.04.2023


T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/109
KARAR NO: 2023/573
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İZMİR FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 22.09.2021
NUMARASI: 2020/112 E. 2021/145 K.
DAVANIN KONUSU: Markanın Hükümsüzlüğü
KARAR TARİHİ: 13.04.2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 13.04.2023
İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 22.09.2021 tarih 2020/112 E. 2021/145 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflarca istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye ... tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, "... " nun ... 'da bu isimde bilinen kaynak suyun mülkiyetinin davacı belediyeye ait olduğunu, "... " ibaresinin ilk defa 08.01.1969 yılında ... Belediyesi adına tescillendiğini, 09.01.1970 tarihinde kurulan ... Tesisinde üretilen sularda kullanıldığını, 23.05.1983 ve 02.01.2004 tarihli sözleşmelerle 25 yıllık kullanım hakkının ... A.Ş.'ye verildiğini, isimlerin kullanım hakkının belediyeye ait olduğunun belirtildiğini, belediyeye ait ... nin "...+şekil " markası ile ... nun, "... +Şekil" markası ile üretimini yapıp ülke genelinde pazarladığını, ... A.Ş.'nin 29, 30, 32. sınıflarda 2003/20168 sayılı "... ", 32. sınıfta 84/81678 sayılı "... +Şekil", 32. sınıfta 85/85445 sayılı "... +şekil" 29, 30 ve 32. sınıflarda 2003/20169 sayılı "... " markalarını kendi adına tescil ettirdiğini, bu markaların haczedilerek satıldığını, bu şekilde markaların ... A.Ş.'ye geçtiğini, bu şirkete karşı açılan dava sırasında markaların davalı şirkete satış yoluyla devredildiğini, davalının davaya konu markaları 5 yıldan uzun zamandır kullanmadığını, davalı tarafından kullanılmayan ve kötüniyetli olarak davalı tarafından inhisarında tutulan davaya konu markaların hükümsüzlüğünü talep etme gereği doğduğunu ileri sürerek, markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacının hukuki yararı bulunmadığını, davacı tarafından daha önce dava konusu markaların sahibi olan ... Şti'ne karşı Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açtığını, davanın reddedildiğini, kararın kesinleştiğini, bu dava derdestken aynı gerekçelerle davalı şirkete karşı markanın hükümsüzlüğü talebiyle İzmir FSHHM'nin 2011/181 Esas sayılı dava dosyası kapsamında hükümsüzlük davası açtığını, bu davanın da reddedildiğini, temyiz aşamasında olduğunu, kullanmama nedeniyle hükümsüzlük davasının hak düşürücü sürede açılmadığını, davalının markaları devir yoluyla iktisap ettiğini, davalının iyiniyetli davacının kötüniyetli olduğunu, davalının markaları kullandığını belirterek; davanın reddini istemiştir.
KALDIRMA KARARINDAN ÖNCE İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 2003/20168, 81678 ve 85445 sayılı markalar hakkında verilen kararın bozulduğu, bu davada KHK'nın 7 ve 8. maddeleri ile belediyenin isim üzerindeki önceliğine ve gerçek hak sahipliğine dayanıldığı, İzmir FSHHM'nin 2014/71 E-80 K sayılı dosyasının 2003/20169 nolu markanın kötü niyet iddiasının araştırılması gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, aynı markalar dava konusu olsa da dava sebebinin farklı olduğu, derdestlik itirazının haklı bulunmadığı, davalı marka sahibi gerekse yetki verdikleri şirketlerin dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık dönemde anılan markaları ciddi anlamda kullandıklarını kanıtlayamadığı, kullanmama nedeniyle iptal isteminin yasal dayanağı olan 565 sayılı KHK'nın 42/c maddesinin Anayasa Mahkemesi'nin 09.04.2014 tarihli kararıyla iptal edildikten sonra yargılama sırasında aynı KHK'nın 14. maddesinin de 14.12.2016 tarih 2016/148 E-2016/189 K sayılı kararı ile iptal edilmekle kullanmama nedeniyle iptal davasının temeli kalmadığı, öncelik, kötü niyet ve coğrafi yer adı olma sebepleriyle açılan hükümsüzlük isteminin Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasında değerlendirilebileceği, belirtilerek; davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraflarca istinaf yoluna başvurulmuştur.
DAİREMİZİN 19.11.2020 TARİH VE 2017/2204 ESAS - 2020/1029 KARAR SAYILI KALDIRMA KARARI ÖZETİ :Davacının kullanmama nedeniyle markaların iptali ile birlikte kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük isteminde bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulduktan sonra derdestlik ve kesin hüküme ilişkin dava şartı yokluğuna yönelik itirazlar değerlendirilmesi, İzmir FSHM'nin 2011/181 Esas sayılı dosyası yönünden inceleme yapılarak ortaya çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği, belirtilerek; kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
KALDIRMA KARARINDAN SONRA İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; 2003/20168, 84/081678 ve 85/085445 ve 2003/20169 nolu markalara yönelik kullanmama nedeni iptal talebi 556 sayılı KHK'nın 14. Maddesinin, Anayasa Mahkemesi 14.12.2016 tarih 2016/148-2016/189 sayılı kararı ile mülkiyet hakkı ile ilgili temel hükme aykırılığından ötürü iptal edilmesi sebebiyle konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, 2003/20169 nolu markaya yönelik hükümsüzlük talebinin Mahkememizin 2016/26 E - 2016/77 K sayılı dosyasında derdest olduğundan dava şartı yokluğundan usulden reddine, davacı ile dava dışı ancak dava konusu markaları ilk kez kendi adına tescil ettiren ... A.Ş. Arasında 23/05/1983 tarihli imtiyaz sözleşmesi ve bu sözleşmenin tadili mahiyetinde olan 12/09/2002 tarihli sözleşme imzalandığı sözleşme maddeleri ve içeriği incelendiğinde "... " ibaresinin ... belediyesine ait olduğu, elde ettiği hakları imtiyaz süresinin sonunda ... belediyesine devrolunacağı, sözleşme hükümleri dikkate alındığında ... A.Ş'nin tescilinin iyi niyetli olmadığı, yolsuz olduğu, yolsuz tescilin sonraki devirlerinin yolsuz olacağı, devralan yönünden bir hak doğurmayacağı, anlaşılmakla davacının 2003/20168, 84/081678 ve 85/085445 nolu markalara yönelik kötüniyetli tescil sebebi ile hükümsüzlük talebinin yerinde olduğu; belirtilerek; 2003/20168, 84/081678 ve 85/085445 ve 2003/20169 nolu markalara yönelik kullanmama nedeni iptal talebi konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, 2003/20169 nolu markaya yönelik hükümsüzlük talebinin derdest olduğundan dava şartı yokluğundan usulden reddine, 2003/20168, 84/081678 ve 85/085445 nolu markalara yönelik kötüniyetli tescil sebebi ile hükümsüzlük talebinin kabulü ile kötüniyetli tescil sebebi ile hükümsüzlüğüne, sicilden terkine, karar verilmiştir.
Karara karşı taraflarca istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, hükmün ferilerine ve 2003/20169 nolu markanın da sicilden terkinine kararda yer verilmesi gerektiğini, hükmün infazına da elverişli olmadığını, ihlâlin tespiti, durdurulması ve kaldırılmasına ilişkin talepler karşısında mahkemece verilen kararların bu talepleri kapsayıcı nitelikte olması gerektiğini, ihlâl niteliği taşıyan kullanıma konu her türlü tanıtım gerecinin toplanarak davacıya teslim edilmesi, bundan böyle kullanımın önlenmesine, gerektiğinde tecavüz oluşturan gereçlerin imha edilmesi yönünde verilen kararın gereğinin yerine getirilmesini, kararda markanın hükümsüzlüğü ve iptali ile birlikte, en yüksek tirajlı gazetelerde ilan edilmesine, kötüniyetli olarak kullanıldığına ve/veya kullandırıldığına ve müvekkil Belediyenin marka hakkına ve haksız rekabet kurallarına karşı tecavüz oluşturduğunun ve bu kullanımların haksız olduğunun tespitine, Haksız rekabetin men’i ile davalıların buna ilişkin eylemlerin durdurulmasına bu eylemlerin bütün sonuçları ile ortadan kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, davalı markalarının kötü niyetli kullanımı ve marka haklarına tecavüz bakımından davalı şirket ile menfaat birliği içinde ve ortak hareket ... A.Ş. tarafından hükümsüzlüğüne karar verilen markalar adı altında halen pazarlanmaya devam edildiğini, buna yönelik tedbir kararı verilmesi gerektiğini belirterek; kararın kaldırlmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafından kötüniyetle tescille dayalı açılmış bir dava buluunmadığını, iddianın değiştirlmesine muvafakat etmediklerini, davanın asıl hukuki sebebinin kullanmamaya dayalı olduğunu, bu davanın da süresi içerisinde açılmadığını, davalı adına tescilli “...”, “...”, “...”, “...” markalarının herkes tarafından bilinen markalar olduğunu, ... bölgesinden çıkan suyun, bu markalar ile pazarlanması sonucunda markalar ve bu markalar altında ülke çapında tanınır ve bilinir hale geldiğini, herkes tarafından bilinir markaların hükümsüzlüğünün 5 yıllık hak düşürücü süre zarfında talep edilmesi gerektiğini, hak düşürücü sürenin geçtiğini, kesin hüküm bulunduğunu, davacı tarafından aynı gerekçelerle davalıdan önce markaların sahibi olan şirket olan ... A.Ş' ye karşı açılan davada Gebze 3.Asliye Hukuk Mahkemesin 09.04.2010 gün ve 2008/304 E. 2010/146 K. Sayılı ilamı ile davanın reddine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, derdest dava bulunduğunu, İzmir FSHM'nin 2011/181 Esas sayılı davanın eldeki dava yönünden derdetlik oluşturduğuu, davacının mutlak hak sahibi olmadığını, davalının tescile güvenen iyi niteli üçüncü kişi olduğunu, markaları ilk kez tescil eden ... A.Ş'nin markaları tescil etmesinde herhangi bir kötüniyet, hukuka ve sözleşmeye aykırılık bulunmadığını, davacının bu şirketin % 10 ortağı olduğunu, tescili bildiğini, ses çıkarmadığını, davacının kötüniyeli olduğunu, davalının 32. sınıfta tescilli, 85445 tescil numaralı “...”, 32. sınıfta tescilli, 81678 tescil numaralı “...”, 29., 30. ve 32. Sınıflarda tescilli 2003 20168 tescil numaralı “...” ve 29., 30. ve 32. sınıflarda tescilli 2003 20169 tescil numaralı “...” ibareli markaların sahibi olduğunu, markaların cebri icra yoluyla satılması sonucunda öncelikle ihbar olunan dava dışı ... A.Ş. uhdesine geçtiğni, davalının bu markaları sicil kaydında herhangi dava ile ilgili bir şerh olmadan Üsküdar 3.Noterliği'nin 06.02.2009 tarih ve 5182 yevmiye numaralı devir sözleşmesi ile 400.000,00-TL bedel karşılığından devren iktisap etttiğini, davaya konu markaların hiçbir zaman davacı belediye adına kayıtlı olmadığı gibi davacı belediyeye de ait olmadığını, davacının iyinitetinin korunması gerektiğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle 2003/20168, 84/081678 ve 85/085445 ve 2003/20169 nolu markalara yönelik kullanmama nedeni iptal talebi konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, 2003/20169 nolu markaya yönelik hükümsüzlük talebinin derdestlik nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, 2003/20168, 84/081678 ve 85/085445 nolu markalara yönelik kötüniyetli tescil sebebi ile hükümsüzlük talebinin kablüne karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK'nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. Dava şartları, mahkemece davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan koşullardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan “kamu düzeni” ile ilgili zorunlu koşullardır. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde hem de yargılamanın devamı sırasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp incelemek durumunda olup, bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere olumlu dava şartları (mesela, görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (mesela, kesin hüküm gibi). Olumsuz dava şartlarından birisi mevcutsa veya olumlu dava şartlarından biri mevcut değilse, davanın esası incelenemez. Bunun amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır. Dava şartlarından biri olmadan açılan dava, açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Dava şartının eksik olması halinde nasıl bir usul işlemi yapılacağı, 6100 sayılı HMK’nin 115. maddesinde belirlenmiş olup, buna göre, dava şartı noksanlığının tespit edilmesi halinde davanın usulden reddine karar verileceği ifade edilmiştir. 6100 Sayılı HMK'nin 114. maddesinde, hukuki yararın varlığı, dava şartı olarak kabul edilmiş olup, hukuki yararın davanın her aşamasında mevcut olması gerekir. Mahkemenin, dava açıldığında ve davanın devamında hukuki yararın mevcut olup olmadığını kendiliğinden incelemesi gerekir.
3. 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda derdestlik dava şartı olarak düzenlenmemiş iken 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun dava şartları ve ilk itirazlar başlıklı 114/1-ı maddesinde, davanın derdest olmaması dava şartlarından sayılmıştır. Derdestlik, tarafları, dava sebebi (vakıaları) ve dava konusu (talep sonucu) aynı olan bir dava ikinci kez açılırsa, ikinci davada bu husus re'sen veya talep üzerine dikkate alınır ve ikinci dava, dava şartları yokluğundan esasa girilmeksizin reddedilir. Dava şartları, kamu düzeniyle ilgili olduğundan; mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmakla yükümlüdür. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
4. Kesin hüküm, derdestliğin aksine 1086 mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda olduğu gibi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda da dava şartı olarak kabul edilmiştir. Buna göre kesin hüküm, 6100 sayılı HMK'nin 303. maddesinde "Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder. Kesin hüküm, tarafların küllî halefleri hakkında da geçerlidir." hükmü bulunmaktadır. Bu hükme göre kesin hükümden bahsedebilmek için; a) Davanın taraflarının aynı olması b) Dava sebeplerinin aynı olması c) Dava konusunun aynı olması gerekir. Tarafların aynı olmasından anlaşılması gereken; her iki davada da tarafların aynı kişiler olması anlamına gelir. Ancak bir hükmün daha sonra açılan bir davada maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmesi için şekli anlamda kesinleşmiş olması bir başka ifade ile derdest olmaması gerekir. Kesin hüküm gibi derdestlik de taraflar ve tarafların küllî halefleri için olumsuz dava şartıdır.
5. Tarafları, dava konusu ve dava sebebi aynı olan kesinleşmiş karar, sonradan açılan dava için kesin hüküm teşkil eder. Gerek maddi, gerek şekli anlamda kesin hüküm dava şartlarından olmakla, hakim tarafından kendiliğinden gözetilir ve varlığı saptandığı takdirde kesin hükmün varlığı nedeniyle davanın reddi gerekir. Ancak, davanın açılmamış sayılması kararı usule ilişkin nihai bir karar olup bu kararla dava açılmasıyla meydana gelmiş olan sonuçlar ortadan kalkar. Davanın açılmasıyla doğmuş olan derdestlik durumu davanın açılmamış sayılmasıyla son bulacağı gibi mahkemenin davanın açılmamış sayılmasına ilişkin daha sonra açılan dava için kesin hüküm oluşturmaz. ( Yargıtay 11. HD'nin : 01.04.2013 tarih ve 2013/1249 E. - 2013/6377 K. )
6. Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/304 Esas sayılı dava dosyası kapsamında davacı tarafından açılan davanın; 2003/20168 nolu "...", 84/81678 nolu " "..." 85/85445 nolu "..." sayılı markaların hükümsüzlüğü istemine ilişkin olduğu, mahkemce yapılan yargılma neticesinde davanın açılmamaış sayılmasına karar verildiği ve kararın 27.12.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
7. İzmir FSHHM'mnin 2016/26 Esas ( Bozma öncesi 2011/181 - 2014/71 Esas ) sayılı dava dosyası kapsamında davacı tarfından davalıya karşı açılan davanın 2003/20168 nolu "...", 84/81678 nolu ", " ... " 85/85445 nolu, " ..." 2003/20169 nolu, " ... " markalarının hükümsüzlüğü istemine ilişkin olduğu, mahkemce yapılan yargılma neticesinde 2003/20168 nolu " ... ", 84/81678 nolu " "..." 85/85445 nolu "..." markaları yönünden derdestlik nedeni ile davanın reddine, 2003/20169 nolu "..." markasının kötüneyli tescil nedeni ile hükümsüzlüğüne karar, verildiği kararın 26.02.2020 tarihinde kesinleştiği sabittir.
8. Davaya konu markaların dava dışı ... A.Ş. adına tescil edildiği, dava dışı ... A.Ş. tarafından cebri icra yoluyla alındığı, davalının ise markaları bu şirketten 11.03.2009 tarihinde devraldığı, davacı Belediye ile dava dışı ... A.Ş. arasındaki sözleşmelerden ... ve ... ibareleri üzerindeki marka hakkının davacıya ait olduğu, taraflar arasındaki sözleşme süresince bu ibarelerin marka olarak kullanılacağı ve sözleşme sonunda markanın davacıya iade edileceği anlaşılmaktadır.
9. Bir markanın kötü niyetle tescil ettirilmesi hali, mülga 556 sayılı KHK’da açıkça bir hükümsüzlük sebebi olarak sayılmamış ise de, MK 2. maddesinden hareketle, kötü niyetle marka başvurusu bir hükümsüzlük sebebi olarak kabul edilmektedir. 556 sayılı KHK'nın 42. maddesine dayalı olarak açılan hükümsüzlük davasının tescil tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü içinde açılması gerekir. Ancak, kötüniyetin varlığı halinde ise hükümsüzlük davası her zaman açılabilir. 556 sayılı KHK'nın 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak ileri sürülebilmesi mümkün olduğu gibi sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK'nın ruhuna ve amacına uygundur. Çünkü, KHK'nın 35/1 ve 42/1.a maddelerindeki düzenlemelerde esasen, MK'nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK'nın 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük hali olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK'nın 2. maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından aynı sonuca ulaşılmalıdır. Zira, marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil nedeniyle markadan doğan hakların kötüye kullanılması amacıyla yapılan marka tescili, kötü niyetli marka tescili olarak kabul edilmektedir. Hangi şekilde yapılan marka başvurularının kötü niyetle yapılmış sayılacağına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmayıp, her somut olayın özelliğine göre değerlendirme yapılmalıdır. Bununla birlikte uygulamada ve öğretide, kendisine duyulan güveni kötüye kullanan kişilerin başvurusu, markayı kullanmak amacıyla değil başkalarının ticaretine engel olmak amacıyla, başkalarından para koparma veya şantaj yapma amacıyla yapılan başvurular kötü niyetli marka başvuruları olarak kabul edilmektedir. ( Yargıtay 11. HD'nin 09.12.2019 tarih ve 2019/1285 E. - 2019/8003 K.,13.02.2019 tarih ve 2017/3943 E, 2019/1154 K 11.09.2000 tarih ve 2000/5607 2000/6604, 08.04.2002 tarih ve 2002/10860 E- 2002/3275 K, HGK'nın 16.07.2008 tarih ve 2008/11-501 E. - 2008/507 K. )
10. Tescilli markanın kullanımı, haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz teşkil etmeyeği gibi hüküm özetinin ilanı da ancak salt marka hakkına tecavüz durumlarında mümkündür. Bu itibalra, markanın hükümsüz sayılarak iptali istemine ilişkin davalarda hükümsüzlük ile markanın sicilden silinmesine karar verilmesi yeterlidir. ( Yargıtay 11. HD'nin 18.02.2008 tarih ve 2006/14824 E. - 2008/1826 K.)
11. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olmasına, kullanmama nedeniyle hükümsüzlük isteminin yasal dayanağını kaybetmiş olmasına, İzmir FSHHM'nin 2011/181 E. Sayılı dava dosyasının 2003/20169 sayılı "..." markasına yönelik kötüniyetli tescil iddiası yönünden karar tarihi itibariyle derdestlik oluşturmasına, 2003/20168 nolu "...", 84/81678 nolu "..." ve 85/85445 nolu "..." markalarına yönelik kötüniyetle tescil iddiası yönünden anılan dava dosyalarının ( İzmir FSHHM'nin 2011/181 E. ve Gebze 3. AHM'nin 2008/304 E. ) derdestlik ve kesin hüküm oluşturmamasına, bu markaların dava dışı ... A.Ş. tarafından davacı ile aralarındaki sözleşmeye aykırı şekilde kötüniyetli olarak tescil edilmesine, kötüniyetle tescil olgusunun davalıya karşı da ileri sürülebilmesine, davanın ve talebin niteliğine göre hükümsüzlük ve sicilden terkin kararı ile yetinilmesine, tarafların iddia ve savunmaları ile dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin doğru nitelendirilmesine, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, tarafların istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Tarafların istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90-TL'den peşin alınan 59,30-TL'nin mahsubu ile eksik kalan 120,60-TL'nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90-TL'den peşin alınan 59,30-TL'nin mahsubu ile eksik kalan 120,60-TL'nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle tarafların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK'nın 361. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere 13.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy