İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/971 Esas 2023/266 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
Esas No: 2022/971
Karar No: 2023/266
Karar Tarihi: 12.04.2023

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/971 Esas
KARAR NO: 2023/266
DAVA: İtirazın İptali (Satış Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 10/12/2022
KARAR TARİHİ: 12/04/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Satış Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin canlı hayvan ticareti yaptığını, müvekkilinin tacir olup, taraflar arasında hayvan satışı konusunda anlaşma sağlandığını, davalı şirketin sahibi ve yetkilisinin avukat olması nedeniyle oluşan güven nedeniyle müvekkilinin, ilk olarak banka aracılığı ile 50.000,00 USD daha sonra elden para verip elden verdiği paraya karşılık senet aldığını, davaya konu paranın gönderildiği tarih itibariyle hayvanların teslim edilmesinin kararlaştırılmasına rağmen davalının edimini yerine getirmediğini,üstelik müvekkilinin dolandırıldığını, müvekkilinin gönderdiği parayla davalı tarafça taşınmaz satın alınıp, bu taşınmazlar üzerinden pek çok ipotek karşılığı para aldıklarının ortaya çıktığını, müvekkilinin oyalanmasından sonra davalı şirketin tüm hisselerinin şirket sahibi tarafından oğluna devredildiğini, müvekkiline teslim edilmeyen hayvanların, başka alacaklı tarafından davalıya ait çiftlikten alınıp götürüldüğünü duyduklarını, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmedeki davalı şirketin ediminin yerine getirilmesi olanağının kalmadığını, önceki şirket sahibi ve yetkilisinin şirketi devredip kaçmış olması nedeniyle müvekkilinin karşısında bir muhatap bulunamadığını, bunun üzerine banka kanalı ile gönderilen para için davaya konu İzmir ... İcra Müdürlüğünün ... sayılı, senet için ise İzmir ... İcra Müdürlüğünün ... sayılı icra takiplerinin açıldığını, davaya konu icra dosyasının kesinleşip haciz işleminin yapılmasına rağmen 10.12.2021 tarihinde itiraz dilekçesinin dosyaya geldiğini, bu dilekçenin gözden kaçırıldığı gerekçesiyle tüm işlemlerin durdurulduğunu, zorunlu arabuluculuk görüşmelerinde muhatabın bulunamadığını, şirketin yeni sahibi ...'nın babası ...'nın müvekkilini tehdit ettiğini, müvekkilinin dolandırılıp zarara uğratıldığını bildirmiş, ... ilçesi ... mahallesinde yer alan ... Ada ... Parsel sayılı taşınmaza 3.kişilere devrinin önlenmesi amacı ile teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasına, itirazın iptali ile 50.000,00 USD'nin fiili ödeme tarihindeki TCMB efektif satış kuru karşılığı Türk Lirası alacağın 22.02.2021 tarihinden itibaren kamu bankalarının bir yıl ve daha uzun dolar mevduat hesabına uyguladıkları en yüksek ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsiline, davalının %20 oranında kötüniyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı şirketin adresinin Söke olması nedeniyle İzmir mahkemelerinin yetkili olmadığını, yetkili mahkemenin Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, zamanaşımı ve hak düşürücü süre iddiasında bulunduklarını, davanın bir yıllık süre içinde açılmadığını, davacının iddialarının haksız,dayanaksız ve kötüniyetli olduğunu, davacının alacaklarına karşılık senet aldığını kabul ettiğini, bu senetle ilgili İzmir ... İcra Dairesinin ... sayılı dosyası üzerinden yaptığı takipte, alacağı fazlasıyla karşılayacak miktarda müvekkilinin çok sayıda taşınmaz ile bir traktörünün haczedildiğini, bu takip dosyası ile ilgili itiraz edilmediği gibi menfi tespit davasıda açılmadığını, şirketin devir öncesi sahibi ...'na elden para verildiği iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu, davacının bu konuda bir belge, makbuz, banka hesap kaydı, kamera kaydı ve ses kaydı sunmasının mümkün olmadığını, ayrıca davacıya bir kısım ödemelerin yapıldığını, davacının kötü niyetli olarak bu dava dosyasına konu icra takibi ile mükerrer alacak tahsiline yöneldiğini,takibe dayanak dekontun bir kanıt olmadığını, davacının alacaklı olduğunu göstermeyeceğini, davaya konu icra takip talebinde açıkca tahsilde tekerrür olmamak şartı ile takibin başlatıldığını, bu ibare ile davacının tek alacağının senede dayalı takipteki alacağı olduğunu ve dekonta dayalı bir alacağının olmadığını kabul ettiğini, davacının müvekkili şirketin dolandırıcılık amacıyla kurulduğuna ve işler yaptığına ilişkin iddialarının iftira niteliğinde yalan beyanlar olduğunu, müvekkilinin borçlarını ödeyip ticari faaliyetini sürdürdüğünü ve icra takibine konu bono haricinde davacıya başkaca borcu olmayıp, bu dava ile ilgili davacının müvekkilinden alacaklı olmadığını, alacağın likit olmaması nedeniyle kötü niyet tazminatına ilişkin talebin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mükerrer takip yapan davacının kötüniyetli olması nedeniyle tazminat ödemesi gerektiğini bildirmiş, davanın yetki, süre ve esas yönünden reddine, davacının, dava bedeli üzerinden kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına, ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava; ticari satım sözleşmesi uyarınca banka havalesi ile avans olarak gönderilen sözleşme bedelinin davalı tarafça satış ve teslimine ilişkin yükümlülüğünün yerine getirilmediği ve getirilmesi imkanının bulunmadığı iddiası ile iadesi için davacı tarafça, davalı hakkında yapılan ilamsız icra takibinde davalının, borca ve ferilerine ilişkin itirazının iptali istemine ilişkindir.
Davaya konu İzmir ... İcra Müdürlüğünün ... sayılı dosyasında; davacı, dava dilekçesinde dile getirdiği satış sözleşmesi uyarınca satış bedeli olduğunu iddia ettiği 22/02/2021 tarihli dekonta dayalı olarak davalı hesabına banka yoluyla gönderdiği paranın tahsili amacıyla davalı hakkında ilamsız icra takibi yoluyla takip yapmış, ödeme emrinin tebliğinden sonra davalı tarafça, yasal süre içinde borca ve ferilerine ilişkin itiraz dilekçesi sunulmuş, bu nedenle takibin durdurulmasına karar verilmiştir.
Davacı tarafça, dava tarihinde harca esas değer 450.978,17 TL olarak gösterilmiş ise de, icra takibinin 50.000,00 USD asıl alacak ile birlikte 828,76,00 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 50.828,76 USD'nin tahsili talebi ile yapılıp takibe konu tüm alacak üzerinden itirazın iptalinin talep edildiği, dava tarihindeki kur üzerinden harca esas değerin belirlenmesi gerektiği, buna göre takibe konu yabancı para alacağının dava tarihindeki Türk Lirası karşılınının 949.603,23 TL olduğu belirlenerek Harçlar Kanunu amir hükmü gereği eksik peşin harç tamamlatılmıştır.
Cevap dilekçesinde, mahkememizin yetkisiz olduğu ilk itirazı yanında zamanaşımı defi ve davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığı iddiası dile getirilmiştir. Ancak göreve ilişkin dava şartının dile getirilen ilk itiraz ve defilerden önce değerlendirilmesi gerekmekle ve ön inceleme duruşmasında dava dilekçesinin görevsizlik nedeni ile usulden reddine karar verilmesi nedeniyle cevap dilekçesinde dile getirilen ilk itiraz ve defiler değerlendirilmemiştir.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnız bir ticari işletme ile ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruptan oluşur.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın yasal düzenlemelerce ticari sayılan davalardır. Bu davalar TTK'nun 4(1), kooperatifler kanununun 99, İİK'nun 154, Finansal kiralama kanununun 31, ticari işletme lehine kanununun 22. Maddelerinde sayılmış olup, bu nitelikteki davaların mutlak ticari dava sayılabilmesi için ilgili özel kanunlarda nitelendirilmesi ya da TTK'nun 4(1) maddesinde sayılmış olması yeterlidir.
Nispi ticari davalar ise, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili ve tarafların tacir olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. Uyuşmazlığın nispi ticari dava sayılabilmesi için bu iki koşulun birlikte varlığı zorunludur.
Üçüncü grup ticari davalar yalnız bir tarafın ticari işletmesini ilgilendirilen havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bu davalar TTK'daki yasal düzenleme gereği uyuşmazlığını bir yanı tacir olmasa dahi bir yanının tacir olması halinde ticari dava sayılmıştır.
6335 Sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanunu'nun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun ikinci maddesi ile değişik TTK'nun 5(1) maddesi gereğince ticaret mahkemesi ticari nitelikli davalara ve çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlendirilmiş olup, buna göre Asliye Ticaret Mahkemesi ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki görev ilişkisidir.
Her ne kadar davalı tarafça, davacı tarafın dava dilekçesinde iddia ettiği gibi canlı hayvan satışı konusunda yazılı olmayan bir sözleşme yapıldığı iddiası açıkça kabul edilmemiş ise de, davacı tarafın bu yöndeki iddiasının inkar edilmediği gibi davalı şirketin faaliyet konusunun her türlü canlı hayvan alım satımı olup, davalı tarafça farklı bir ticari ve hukuki ilişki iddiasında bulunulmadığı, bunun yanında davacı tarafça, davaya konu paranın bir borcun ödenmesi veya ödünç amaçlı olarak gönderildiği gibi paranın alınmadığına ilişkin bir inkara gidilmeyip aksine alınan para karşılığında bir başka icra dosyasına konu senedin düzenlenerek verildiğinin ikrarı karşısında davacı tarafın, davaya konu paranın taraflar arasında sözlü olarak kararlaştırılan canlı hayvan satışı anlaşması gereğince avans olarak gönderildiği iddiasının dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına uygun olup taraflar arasındaki temel hukuki ilişkinin canlı hayvan satış sözleşmesi olduğu kabul edilmiştir.
Satış sözleşmesinin, Türk Ticaret Kanununda düzenlenmemiş ve Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiş olması nedeniyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın mutlak ticari dava niteliği yoktur. Buna göre uyuşmazlığın nispi ticari dava koşullarının varlığı halinde Asliye Ticaret Mahkemesinde çözülmesi mümkün olup davanın, nispi ticari dava niteliğinin tespiti için tarafların tacir olup olmadıkları ve uyuşmazlığın ticari işletmeleri ile ilgili bulunup bulunmadığı araştırılmıştır.
Davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için, TTK'nun 4(1) maddesi uyarınca; davacı ve davalı tarafın tacir olmaları ile birlikte uyuşmazlığın ticari işletmeleri ile ilgili bulunması zorunludur.
Davalının, ticaret şirketi olması nedeniyle tacir olduğu tartışmasızdır. Bunun yanında davalı şirketin faaliyet konusunun canlı hayvan alım satımı olması nedeniyle davaya konu avansın canlı hayvan satım sözleşmesi nedeniyle gönderilmiş olmasına bağlı olarak uyuşmazlığın davalı şirketin ticari işletmesi ile ilgili olması nedeniyle davalı yönünden nispi ticari davanın koşullarının oluştuğu bellidir.
Davacı gerçek kişi olup, davaya konu para davacı tarafından gönderilmiş, icra takibi davacı tarafından yapılmış, buna bağlı olarak itirazın iptali davası da davacı tarafından açılmıştır. Buna göre davacı yönünden nispi ticari davanın varlığı için; davacının şahıs olarak tacir olması ve şahsına ait bir ticari işletmesinin bulunup, avans olarak gönderdiği paranın ve yaptığı ticari satım sözleşmesinin ticari işletmesi ile ilgili bulunması zorunludur.
Davacı vekili, duruşmada müvekkilinin ...Şirketinin tek ortağı ve yetkilisi olup, bu şirket ile ilgili işleri kısmen İzmir de yürütüp, şirket faaliyetleri arasında hayvan alım satımı bulunmasa da bu nitelikteki işleri de şirket üzerinden yürüttüğünü bildirmiş ise de; ... Şirketinin, Manisa Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı şirket olup, İzmir'de şubesinin bulunmaması yanında faaliyet konuları içinde canlı veya cansız hayvan alım satımı ve benzeri konuların bulunmadığı gibi davacının şahsından ayrı olarak şirketin ayrı tüzel kişiliğinin bulunması nedeniyle ticari satım sözleşmesinin ancak şirket adına yapılmış olması halinde tacir sıfatının adı geçen şirket üzerinden değil, davacının şahsı ve şahsi işletmesi üzerinden değerlendirilmesi gerektiği, davacının şahıs olarak satım sözleşmesini yaptığı iddiasına bağlı olarak davaya konu icra takibini şahsı adına yapıp davayı da şahsı adına açtığı birlikte değerlendirildiğinde, davacı vekilinin beyanlarının hukuki bir değer taşımadığı gibi davacının, ... Şirketinin ortağı ve yetkilisi olmasının davacıya şahıs olarak tacir sıfatı kazandırmasının da mümkün bulunmadığı, bunun yanında davacının canlı veya cansız hayvan alım satımına ve benzeri konulara ilişkin veya başkaca şahıs olarak adına kayıtlı bir ticari işletmesinin bulunduğunun davacı tarafça iddia edilmediği gibi bu konuda dosyada hiç bir delil ve belgenin toplanmadığı, davacının, şahıs olarak esnaf odasına esnaf sıfatıyla ve ticaret odasına tacir sıfatıyla kayıtlı bulunmadığı, Vergi Dairesi Müdürlüğünün yazıları ile davacının, şahıs olarak yalnız 10.01.2013 ve 31.12.2019 tarihleri arasında belirli bir mala tahsis edilmiş mağazalarda altın ve diğer metallerden takı, eşya ve mücevherat perakende ticareti (kuyumculuk ürünleri perakende ticareti dahil, gümüşten olanları hariç) faaliyeti dolayısıyla vergi mükellefi olup, ticari satım sözleşmesinin yapıldığı ve paranın havale edildiği tarihte şahıs olarak vergi mükellefiyetinin bulunmadığı birlikte değerlendirildiğinde, davacının tacir olmadığı gibi şahsı adına bir ticari işletmesinin de bulunması nedeniyle nispi dava şartlarının davacı yönünden varlığının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillerle mutlak ticari dava niteliği bulunmayan davanın, davacının şahıs olarak tacir olmaması ve adına kayıtlı bir ticari işletmesi bulunmaması nedeniyle davacı yönünden nispi ticari dava niteliğinin de bulunmadığı tespit edilmiştir.
TTK'nun 4(1) maddesi uyarınca mutlak ve nispi ticari dava niteliği bulunmayan uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Ticaret Mahkemesi olmasının mümkün bulunmadığı, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde çözülmesi gerektiği ve mahkememizin görevsiz olup görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesinin zorunlu olduğu, görevin dava şartlarından olup HMK nun 115(1) maddesi uyarınca davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın, dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine, dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın, dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-HMK'nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İZMİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK'nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK'nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın ve/veya karşı davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı HMK'nun 343 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi'ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi'ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/04/2023

Başkan ...
e-imzalı
Üye ...
e-imzalı
Üye ...
e-imzalı
Katip ...
e-imzalı


Full & Egal Universal Law Academy