İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/541 Esas 2023/226 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
Esas No: 2019/541
Karar No: 2023/226
Karar Tarihi: 28.03.2023

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/541
KARAR NO: 2023/226
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TARİHİ: 01/10/2019
KARAR TARİHİ: 28/03/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ürettiği su kapaklarını koymak adına davalı şirketten yüklü miktarda koli aldığını, müvekkili şirketin müşterilerinden kolilerin çöktüğü şikayetleri üzerine çöken kolileri incelettiğini, davalı şirketin kalite formunda belirtilen niteliklere uygun koli gönderilmediğinin tespit edildiğini, bunun üzerine Kemalpaşa Sulh Hukuk Mahkmesinde tespit davası açıldığını, Kemalpaşa Sulh Hukuk Mahkemesi'nin ... D.İş sayılı dosyasında 17/05/2019 tarihli bilirkişi raporu aldırıldığını, raporda davalı şirket tarafından gönderilen kolilerin kalite sertifikasına uygun olmadığının kolilerde ayıp olduğunun, ayıbın ise gizli ayıp niteliğinde olduğunun tespitinin yapıldığını, bu tespit dikkale alınarak kolilerin piyasa değeri ve ödemiş oldukları bedel arasındaki fark olan 25.000 TL bedelin icra takibine konul edildiğini, Kemalpaşa icra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı doyasına konu takibe 20/08/2019 tarihinden itiraz edildiğini, daha sonra arabulucu yoluna başvurulduğunu, ancak anlaşma sağlanamadığını, bu nedenlerle haksız itirazın iptaline, %40'dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı yan; üretmekte olduğu su kapaklarını muhafaza etmek amacı ile davalı müvekkile muhtelif tarihlerde yılkap kapak kolisi siparişi vermiş, ürünler kendilerine teslim edilmiş ve herhangi bir sorunla karşılaşılmadığı, davacı yanın son olarak 25.000 adet koli siparişi vermiş, bu siparişlerden kendisine 4320 adet sevkiyat yapılmış, bir süre sonra geri kalan siparişi iptal etmiştir. Siparişi verilen ürünün birim adet fiyatı 495 TL artı KDV olup; 4320 adet ürünün bedeli ise 21384 TL artı KDVdir. Sonuç olarak KDV dahil 25.233 TL tutarında ürün satın alan davacı işbu dava ile 25.000 TL tutarında bedel farkı talebinde bulunduğu, davacının Kemalpaşa Sulh Hukuk Mahkemesi ... D.iş sayılı dosya ile delil tespiti talebinde bulunduğu, dosyaya sunulan bilirkişi raporunun objektif kıstaslara uygun olarak tanzim edilmediği, yapılan bilirkişi incelemesinde de görüleceği üzere yapılan tespit esnasında yalnızca 30 koli ürünün bulunduğu belirtildiği, 4320 adet ürün teslimatı yapıldığı düşünüldüğünde son kalan 30 adet ürün için delil tespitinde bulunulması ve huzurdaki davanın açılması açıkça hakkın kötüye kullanıldığının bir kanıtı olduğu, davacı yanın ayıbı ispatlayamadığı gibi, teslimi gerçekleştirilen ürün kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydayı or'tadan kaldıran bir ayıp da söz konusu olmadığı, davacı yan sipariş ettiği kolilerin içerisine markette satılan su şişelerinin ya da damacanaların kapağını istiflemekle, iddia etmiş olduğu ayıbın varlığı ihtimalinde dahi görmüş olduğu bir zarar söz konusu olmadığı,
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, icra dosyasına yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Bağımsız Denetçi Mali Müşavir ...'un 11/03/2021 Tarihli Bilirkişi Raporunda; ... ambalajın gönderdiği 25.000,00 TL icra takibine konu olan tutar kadar kolilerin, firmaların adreslerinde yapılan yerinde inceleme neticesinde ... Ambalaj Sanayi ve Ticc. Ltd. Şti. Tarafından ... Enjeksiyon Baskı Ambalaj Tur. Oto. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. Tarafına düzenlenen malların faturalarının olduğu ve işletmelerin resmi defterlerinde, muhasebe kayıtlarında yer aldığı, gerçekte ticari bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir.
Kimya Yüksek Mühendisi ...'ın 15/02/2023 Tarihli Bilirkişi Raporunda; Dava konusu kolilerin depolandığı alanda iklimlendirme sistemi olmadığı, ortam havasının ısı kontrolünün havalandırma sistemi ile yapıldığı, bu yöntemde sıcaklık ve nem değerlendirmeye dair kayıt ve belgenin mevcut olmadığı, depo alanının üretim bölümünden sac seperatör ile ayrıldığı, üretim bölümünde depo alanına en uzak alanda 5 adet üretim makinesi olduğu, makinelerin çalışma sıcaklığının 250 C olduğu, çalışanlar açısından da optimal sıcaklık derecesinin (-20 C ) sağlanması gerektiği ancak; ürün kalite sertifikasında belirtilen depolama sıcaklığının sağlanıp sağlanmadığına dair bilgi/belge mevcut olmadığı, oluklu mukavva ürünün yapısından dolayı “Depolanma Süresi”nin sektörde 2-3 ay olarak kabul edildiği, dava konusu kolilerin depolanma süresinin bu süreyi aşmamış olduğu, dosyada mevcut belge ve bilgiler doğrultusunda dava konusu ürüne dair Kalite Sertifikasının 27/07/2018 tarihli olmasının değerlendirildiği, Sipariş Formunda ve her iki Kalite Sertifikasında “Ürün Kalitesi”nin (gr/m2) aynı, Teknik Raporda farklı (Daha küçük gramaj değeri) olduğu, düşük olması durumunda taşıma performansını etkileyeceği, diğer faktörler sabit tutulup, Kalite Değeri (gr/m2) azaldıkça Halkasal Ezilme Dayanımı değerinin (RCT) azaldığı, bu durumun kutu stoklama/depolama performansında düşmeye neden olacağı, ürün kalitesini belirleyen bir çok faktör olduğu, “Depolama Ortam Havasının uygun olduğu varsayımında dahi gramaj değerinin düşmesinin, kolinin içerisine konulacak malzemenin başta olmak üzere, sipariş formunda yazılı olan ve bu yazılı değerlere göre üretilmiş olması gereken ürünün, Kutu Çökme Dayanımı (BCT), Kenar Ezilme Dayanımı/Yüzey Ezilme Dayanımı (ECT/FCT), Su Emme Kapasitesi (COBB, gr/ m2) vb. *Mukavemet Değerleri”, fiziksel özelliklerinin de değişeceği hususunu oluşturduğu, kutuların Birim ağırlık kapasitesinin aşılması, mukavemet değerlerinin azalması durumlarında da patlama, çökme, deformasyon vb. İhtimalinin artacağı/oluşacağı, kolilerin doldurulduktan sonra sevki esnasında ve/veya sevk edildikten sonra yani kolilerin kullanılmasından itibaren olan süreçte çökme, patlama oluşmasının, uygunsuzluk, hata durumunun kullanım aşamasında anlaşılabilecek nitelik olduğunu beyan etmiştir.
2004 sayılı yasanın 67. Maddesinde itirazın iptali aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
İtirazın iptali
Madde 67 – (Değişik: 18/2/1965-538/37 md.)
(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
(Değişik: 9/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
(Ek fıkra: 2/7/2012-6352/11 md.) Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.
6100 sayılı yasanın 27. Maddesinde hukuki dinlenilme hakkı aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
Hukuki dinlenilme hakkı
MADDE 27- Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir.
6100 sayılı yasanın ispat hakkı ve ispat yüküne ilişkin hükümleri aşağıdaki gibidir.
İspat hakkı
MADDE 189- Taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir.
Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.
Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat olunamaz.
Bir vakıanın ispatı için gösterilen delilin caiz olup olmadığına mahkemece karar verilir.
İspat yükü
MADDE 190- İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.
Hukuki dinlenilme hakkı, çekişmeli veya çekişmesiz bütün yargılama işlemleri ve icra ve iflas takipleri, tahkim , geçici hukuki korumalar, alternatif uyuşmazlık çözüm yolları ve benzeri bütün iş ve işlemler bakımından geçerli bir ilkedir. 6100 sayılı yasada adil yargılanma hakkının ve hukuki dinlenilme hakkının bir gereği olarak ispat hakkı sınırlarıyla birlikte düzenlenmiştir. İspat hakkı, iddia ve savunmanın delillendirilmesini ve mahkemenin, yasal engel bulunmadıkça bu delilleri inceleyerek değerlendirmesi zorunluluğunu içerir. İspatın konusu vakıalardır. Vakıalar dışındaki hususlar ispatın konusu olamaz. Delilin, o vakıa hakkında dinlenebilir delil olup olmadığına Hakim karar verir. İspatın konusunu oluşturan vakıalar, uyuşmazlığı çözümünde etkili olabilecek, tarafların üzerinde anlaşamadıkları, çekişmeli vakıalar olmalıdır. Herkesçe bilinen vakıalar ile ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz. Çekişmeli sayılmadıkları için de ispata konu edilemezler. Her davada olduğu gibi, itirazın iptali davalarında da ispat yükü büyük önem taşır. Kendisine ispat yükü düşen taraf bunu yerine getirmezse, açtığı ya da aleyhine açılan davayı kaybeder. 4721 sayılı yasanın 6. Maddesine göre; ”kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. İtirazın iptali davalarında, davacının davalı ile aralarında mevcut olduğunu iddia ettiği hukuki ilişkiyi ve buna dayanarak borcun varlığını ispat etmesi bu yönde delil göstererek ispat hakkını kullanması gerekir. Bu davalarda davalı ise borcunun olmadığını yahut ödediğini, borcu bulunmakla birlikte maddi hukuka ilişkin ya da usul hukukuna ilişkin sebeplerden dolayı borcu ödeme zorunluluğunun bulunmadığını, kendisinin, davacının iddia ettiği ilgili hukuki ilişkinin tarafı olmadığı gibi hususları ispat etmek bu yönde savunmalarını delillendirmek zorundadır.
2004 sayılı yasanın 67. Maddesi gereğince itirazın mahkemede iptali için alacaklının adi(ilamsız genel) haciz yoluyla takibe veya kambiyo senetlerine dayanan haciz yoluyla takibe ya da taşınır yahut taşınmaz rehninin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takibe girişmiş olması gerekir.
İtirazın iptali davası ancak para alacağına ilişkin ilamsız takiplerde açılabilir.
İtirazın iptali davası, borçlunun itiraz etmiş olduğu takip konusu alacağın tahsiline yönelik bir eda davasıdır. Mahkemenin dava sonucunda vereceği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder. Bundan dolayı davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır. Mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmediği, itiraz sebeplerini de itirazın iptali davasında ileri sürebilir.
İtirazın iptali davasının açılacağı; itirazın alacaklıya tebliğ tarihinden itibaren 1 yıllık süre, dava şartlarından ve hak düşürücü süre niteliğinde olup, resen dikkate alınması ve 2004 sayılı yasanın 19. Maddesi hükmüne göre hesaplanması gerekir.
İtirazın iptali davasında davalı borçlu dava dilekçesini tebellüğ ettiği tarihten itibaren iki hafta içinde vereceği cevap dilekçesinde evvelce ödeme emrine itiraz ederken ileri sürdüğü itiraz sebepleri ile bağlı değildir. Davalı, ödeme emrine itiraz ederken mevcut olduğu halde ileri sürmediği itiraz sebeplerini de ilk defa itirazın iptali davasında verdiği cevap dilekçesinde ileri sürebilir.
İtirazın iptali davasında, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, davacı alacaklı, davalı borçlu tarafından itiraz edilen takip konusu alacağının varlığını ve miktarını genel hükümlere göre ispatla yükümlüdür. İtirazın iptali davasında; takip talebinde gösterilen borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıl olup, takip dayanağı belgelerden başka belgelere dayanılamaz. Diğer bir deyişle takip dayanağı yapılabilecek güçte olup da takipte dayanılamayan belge, itirazın iptali davasında ispat vasıtası olarak kullanılamaz.
Takibe etkili olan itirazın iptali davasında ispat davasında ispat edilecek olanın takibe ve borçlunun itirazına konu olan alacak olduğu, bu alacağın sebebinin değiştirilme olanağının itirazın iptali davası için bulunmadığında kuşku bulunmamaktadır.
İtirazın iptali davasında yapılan yargılama sonunda: takip tarihindeki duruma göre karar verilir.
İtirazın iptali davasında alacak, icra takip tarihi itibarıyla belirlenir. Ancak dava tarihine kadar bir ödeme yapılmış ise, yapılan ödeme düşüldükten sonra kalan alacak yönünden itirazın iptali davası açılmalıdır. Dava tarihinden sonra yapılan ödemeler ise icra müdürlüğünce dikkate alınır.
İtirazın iptali sonunda, dava konusu alacağın varlığı ve miktarı sabit olursa mahkeme davayı kabul ve itirazı iptal eder. Ayrıca mahkeme, davacının dava dilekçesinde tazminat da talep etmiş olması halinde, davalı borçluyu hüküm altına alınan alacağın %20’ sinden aşağı olmamak üzere bir tazminata mahkum eder. İcra inkar tazminatı, anapara üzerinden hesaplanır. Davalı borçlunun, ödeme emrinin tebliği üzerine evvelce itiraz ettiği alacağı, ilk duruşmada kabul etmiş olması, icra inkar tazminatına mahkumiyetten kurtulmasını gerektirmez.
Dava sonunda hükmedilen alacağın %20’si oranındaki tazminata karar verilebilmesi için davacı alacaklının zararının varlığı ve miktarını ispat etmesi gerekmez. Kanun koyucu, davalı borçlunun itirazının iptali halinde, itiraz sebebiyle davacı alacaklının zarara uğramış olduğunu kabul ederek, davacının dava dilekçesinde sadece talep etmiş olmasını davalı borçlunun hükmedilen meblağın en az %20’ si oranında bir tazminata mahkum edilebilmesi için yeterli görmüştür.
Davacı alacaklı lehine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için davalı borçlunun usulüne uygun bir şekilde borca itiraz etmek suretiyle takibin durmuş olması yeterli olup, borcu itiraz sebebi önemli değildir. Yine davacı alacaklı lehine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için 2004 sayılı yasanın 67. Maddesi gereği süresinde itirazın iptali davası açılmış olması, davacı alacaklının dava dilekçesinde talep sonucunda icra inkar tazminatını istemiş olması, davanın alacaklı lehine kabulüne karar verilmiş olması, davalı borçlunun takip tarihi itibarıyla itirazında haksız olması gerekir. İtirazın iptal edilmiş olması, itirazın haksız olduğunu göstermez. İtiraz iptal edilmiş olmasına rağmen davalı borçlu haklı ise tazminata mahkum edilmez. Hem itiraz iptal edilmiş ve hem de itirazın haksız olduğu sonucuna varılmışsa, diğer yukarıda anılı şartlarında varlığı halinde icra inkar tazminatına hükmedilir. İtirazın haksız sayılabilmesi için, takip konusu alacağın doğduğu anda varlığı ve miktarı itibarıyla taraflar arasında likit olması gerekir. Takip konusu alacağın varlığı, miktarının belirlenmesi hakim kararını gerektirmemeli muhtacı muhakeme olmamalıdır. Takip konusu alacak yapılacak basit bir hesaplama ile belirli bir hale gelebilecek ise bu alacak da likit sayılır. Dava açıldıktan sonra takibe konu edilen borcun ödenmiş olması hali, borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine engel değildir. Son olarak davacı alacaklı lehine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için davalı borçlunun kötü niyetli olması gerekmez.
İtirazın iptali davasının reddi halinde ise, davalı lehine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, davalının cevap dilekçesinin talep sonucunda icra inkar tazminatı talep etmeli, davacının takibinde haksız ve kötü niyetli olduğunun sabit olması gerekir. Davacının haksız ve kötü niyetli olmasından kasıt ise bir alacağı olmadığını bildiği halde, icra takibine girişmiş olmasıdır.
Tüm dosya kapsamı yukarıdaki açıklamalar ışığında birlikte değerlendirildiğinde, davacının davalıdan satın aldığı kolilerde meydana geldiği iddia edilen ayıptan dolayı davacı hakkında icra takibi başlattığı, tüm dosya kapsamındaki deliller, taraf defterlerinin incelenmesi ve kimya mühendisi bilirkişi refakatinde yapılan keşif neticesinde alınan bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, öncelikle davacı tarafça ayıplı olduğu iddia edilen kolilerin kullanıldığı, mahkemenin incelemesine numune olarak ayıplı olduğu iddia edilen kolilerin sunulmadığı, davacı tarafça tespit raporu alındığı, ancak tespit raporunda incelendiği ve ayıplı olduğu belirtilen kolilerin davalıdan alınan koliler olduğuna yönelik net bir tespitin bulunmadığı, davacı tarafın kolileri davalıdan aldığından aradaki sözleşme, form ve belgelere göre doğru kolilerin teslim edilip edilmediğine ilişkin muayene yükümlülüğünü yerine getirmeksizin kolileri kabul ettiği, kullandığı, ayrıca kimya mühendisi bilirkişi tarafından kolilerin davacı uhdesinde uygun saklama koşullarında saklanmadığının tespitinin yapıldığı, davacının ayıp iddiasını ve ayıptan davalının sorumlu olduğunu bu haliyle ispat edemediği, davacı tarafın ayıp iddiasının muhakemeye gerektirdiği bundan dolayı takibi kötüniyetle başlatmadığına kanaat getirilmekle davanın reddine ve icra inkar tazminatına ilişkin istemlerinde reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1)Davanın REDDİNE,
2)Alınması gerekli 179,90 TL karar ve ilam harcının davacı tarafça peşin yatırılan 426,94 TL peşin karar ve ilam harcından mahsubu ile bakiye 247,04 TL'nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya İADESİNE,
3)Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4)Davalı taraf kendisini vekille temsil ettiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya VERİLMESİNE,
5)6100 sayılı HMK'nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE,
6)1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A. maddesi uyarınca davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
Dair, 6100 sayılı yasanın 343. ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize yahut mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı-davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.28/03/2023
Katip ...
e-imzalı

Hakim ...
e-imzalı


Full & Egal Universal Law Academy