İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdari Dava Dairesi 2020/643 Esas 2020/1407 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 9. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/643
Karar No: 2020/1407
Karar Tarihi: 08.12.2020



İSTEMİN ÖZETİ: İstanbul İli, Arnavutköy İlçesi, ... Mahallesi, ... Mevkii, 175 parsel no'lu taşınmazın, davacının kullanımında kalan kısmının 6292 sayılı Kanun'un 6. maddesi kapsamında doğrudan satışı için yapılan 29/08/2019 tarih ve 124598 kayıt sayılı başvurunun cevap verilmeyerek (zımnen) reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; tapu kaydına göre 2/B kapsamında tarla vasıflı olan dava konusu taşınmazın bulunduğu yerin -imar planlarının bulunmaması nedeniyle- kamu hizmetlerine ayrıldığından söz edilemeyeceği, rezerv yapı alanı olarak belirlenen alanın ne zaman bu amaçla kullanılacağının belli olmaması nedeniyle oluşan belirsizlik nedeniyle davacının mülkiyet hakkının kısıtlandığı, buna göre Bakanlık ve TOKİ görüşleri gerekçe gösterilerek davacı başvurusunun reddine dair işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline ilişkin, İstanbul 4. İdare Mahkemesi'nce verilen 16/03/2020 gün ve E:2019/2218, K:2020/461 sayılı kararın; davalı idare tarafından, dava konusu işlemlerin ilgili kanun ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak tesis edildiği, Kanunda Maliye Bakanlığınca belirlenen taşınmazların satışa konu edilemeyeceğinin kurala bağlandığı, olayda 26.12.2017 tarih ve 37911 sayılı Maliye Bakanlığı yazısına istinaden davacının başvurusunun reddedildiği ileri sürülerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesi uyarınca istinaf yoluyla incelenerek kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: Savunma verilmemiştir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dokuzuncu İdare Dava Dairesince dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
 
6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunun "Hak sahibi, başvuru ve doğrudan satış" başlıklı 6. maddesinin 12. fıkrasında "Bu maddeye göre hak sahiplerine doğrudan satılması gereken taşınmazlardan ağaçlandırılmak üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilen, kamu hizmetlerine ayrılan veya bu amaçla kullanılan ya da Maliye Bakanlığınca belirlenen taşınmazlar ile ilgili idarelerce bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde idareye bildirilmesi şartıyla özel kanunlar gereğince değerlendirilmesi gerekenler ile içme ve kullanma suyu havzalarında maksimum su seviyesinden itibaren üç yüz metrelik bant içerisinde kalan yerler hak sahiplerine satılmaz. Bu taşınmazların yerine istenilmesi hâlinde hak sahiplerine, hak sahibi oldukları taşınmazın rayiç değerine eşdeğer öncelikle aynı il sınırları içerisinde bulunan 2/B alanlarındaki taşınmaz, bu maddenin dördüncü fıkrasına göre hesaplanacak satış bedeli karşılığında doğrudan satılabilir." hükmü yer almaktadır.
 
Uyuşmazlık konusu olayda, davacının satış başvurusunun uygun görülmediğine dair Maliye Bakanlığının 26.12.2017 tarih ve 37911 sayılı yazısı mevcut ise de; söz konusu olumsuz görüşün, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 21.04.2016 tarih ve 30509 sayılı yazısına istinaden verildiği, buradan hareketle, taşınmazın satışının uygun görülmediğine yönelik münhasıran Maliye Bakanlığınca bir belirlemede bulunulmadığı görülmektedir.
 
Öte yandan; her ne kadar Mahkeme kararında, taşınmazı da içerisine alan sahada imar planı bulunmaması nedeniyle oluşan belirsizliğin davacının mülkiyet hakkına müdahale teşkil edeceği belirtilmiş ise de, uyuşmazlığa konu taşınmazın halihazırda "Maliye Hazinesine" ait olduğu, 6292 sayılı Kanunda yer verilen şartların sağlanması halinde davacıya satışının mümkün olabileceği dikkate alındığında, ortada, davacının mülkiyet hakkına yönelik bir müdahalenin varlığından bu aşamada söz etmeye olanak bulunmamaktadır.
 
Diğer taraftan, İdare Mahkemesince dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ise de, davacının söz konusu taşınmazı satın alabilmesi için aynı Kanunun 6. maddesinde aranılan şartları sağlaması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
 
Bu nedenle, bakılmakta olan davada verilen iptal kararı, davacının doğrudan hak sahibi olmasını sağlamayacağından, davacının 6292 sayılı Kanunun 6. maddesindeki şartları sağlayıp sağlamadığının davalı idarece tespit edilmesi gerekmektedir.
 
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun ''İstinf” başlıklı 45. maddesinin 2. fıkrasında; istinafın temyizin şekil ve usullerine tabi olduğu belirtilmiş, anılan maddenin 3. fıkrasında ise, bölge idare mahkemesinin, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar vereceği, kararda maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise, gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı vereceği hükme bağlanmıştır.
 
Aynı kanunun ''Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar'' başlıklı 49. maddesinin 2. fıkrasında ise; ''görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, hukuka aykırı karar verilmesi, usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksiklikler bulunması'' bozma nedenleri olarak belirlenmiş bulunmaktadır.
 
Açıklanan nedenlerle; istinaf yoluyla kaldırılması istenilen İdare Mahkemesi kararında kanunda sayılan kaldırma nedenlerinin bulunmadığı anlaşıldığından ve dilekçede ileri sürülen iddialar da sözkonusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediğinden başvurunun yukarıda yer verilen açıklamayla reddine, aşağıda dökümü gösterilen kanun yolu aşamasına ait yargılama giderlerinin istinaf yoluna başvuran üzerinde bırakılmasına, başvuru sırasında tahsil edilen tebligat avansından artan kısmın mahkemesince ilgilisine kararın kesinleşmesinden sonra resen iadesine, kararın taraflara tebliğine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün (30) içerisinde Danıştay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, 08.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy