İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdari Dava Dairesi 2020/62 Esas 2020/636 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 9. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/62
Karar No: 2020/636
Karar Tarihi: 02.07.2020



İSTEMİN ÖZETİ: Davacılardan, ....'ın çocuğu ....'ın 14/05/2015 tarihinde İstanbul İli, .... üzerinde bulunan Malatya Pazarı Üst Geçidinden geçmekte iken, yüksek gerilim hattının sarkarak üst geçide değmesi neticesinde elektrik çarpması sonucu yaralanarak engelli hale gelmesinde davalı idarelerin hizmet kusurunun bulunduğundan bahisle davacılardan .... için 100.000,00.- TL manevi tazminat ve fazlaya dayalı haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000,00.-TL (miktar artırımı sonrasında toplam: 162.054,56-TL) maddi tazminatın, baba .... için 50.000,00.-TL manevi, fazlaya dayalı haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000,00.-TL (miktar artırımı sonrasında toplam 2.236,30.-TL) maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada; meydana gelen olayda idarelerin kusur oranları bulunup bulunmadığı, şayet kusurları var ise oranlarının tespiti maksadıyla yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda; davalı .... Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin, ilgili mevzuata göre 35.000 voltluk yüksek gerilim hava hattını belirli sürelerde denetlemeyerek yasal yollara başvurup geçitin ihlalli kısımlarını yıktırmayarak/ revize ettirmeyerek veya en küçük yatay emniyet uzaklığını 2 metreye getirilmesi için hattı yükseltmeyerek veya uzaklaştırmayarak veya hattı yeraltı kablosuna dönüştürmeyerek veya hattın yerine başka alternatifler geliştirmeyerek, uyarı levhaları koymayarak can ve mal güvenliğini tehlikeye soktuğu ve elektrik çarpma kazasının oluşmasına, kazazedenin yaralanmasına neden olduğu tespitine yer verilerek %50 oranında kusurlu olduğu; Karayolları Genel Müdürlüğü'nün ise, ilgili mevzuat gereği 35.000 voltluk hava hattı iletkenlerinin en büyük salınımlı durumda yapıları olan en küçük yatay uzaklıkları 2 metre olması gerekmekteyken elektrik kazasının olduğu geçitte 35.000 volt yüksek gerilim hava hattına fazla yaklaştırıldığından (0,8 - 1 metre) en küçük emniyet yatay uzaklığı olan (2metre) ihlali sonucunda gerçekleştiği, meydana gelen elektrik çarpması kazasında Karayolları 1. Bölge Müdürlüğü %50 oranında kusurlu olduğu tespitine yer verildiği, buna göre davacıların uğradığı maddi ve manevi zararların hizmet kusuru bulunan davalı idarelerce tazmini gerektiği, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü'nün 25/09/2017 tarihli Bilirkişi Raporu'nda ....'ın yaşına göre %15,2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağının belirtildiği, oluşan zararın tespiti maksadıyla alınan hesap bilirkişi raporu uyarınca toplam 162.054,56 TL maddi tazminatın davalı idarelerce davacıya ödenmesi gerektiği, diğer davacı ....'ın maddi tazminat isteminin ise gider kaybı olduğuna ilişkin somut bilgi ve belge sunulamadığından reddi gerektiği, olay nedeniyle yaşanılan acı ve ızdırap karşılığı olarak takdiren .... için 40.000 TL davacı baba .... için ise 10.000 TL manevi tazminat ödenmesi, fazlaya dair tazminat istemlerinin ise reddi gerektiği, hükmedilen maddi tazminatın dava dilekçesinde gösterilen kısmına adli yargıda ilk dava açma tarihinden, ıslah edilen kısma ise ıslah dilekçesinin davalı idarelere tebliğ tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü, kısmen davanın reddine ilişkin İstanbul 6. İdare Mahkemesince verilen 27/11/2019 günlü ve E:2016/364, K:2019/2446 sayılı kararın; davacılar tarafından, yargılamanın haksız fiilden kaynaklandığı, faizin başlangıç tarihinin olay tarihi olan 14/05/2015 olarak hüküm altına alınması gerektiği, davalı idarelerden .... Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından, idareleri yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiği, kendilerinin özel hukuk tüzel kişisi olduğu, idari merci tecavüzü bulunduğu, dava süresinin geçirilmiş olduğu, kazaya kazazedenin sebebiyet verdiği, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından ise; davanın husumet yönünden reddi gerektiği, kazanın meydana gelmesinde idarelerine yüklenecek bir kusur bulunmadığı iddialarıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesi uyarınca istinaf yoluyla incelenerek kaldırılması istenilmektedir.
 
SAVUNMALARIN ÖZETİ: Davacılar tarafından, mahkeme kararının lehlerine olan kısmının hukuka ve mevzuata uygun olduğu belirtilerek davalı idarelerinin istinaf başvurusunun reddi gerektiği savunulmak olup, davalı idareler tarafından ise davacıların istinaf taleplerine karşılık savunma verilmemiştir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dokuzuncu İdare Dava Dairesince dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
 
Dava; davacılardan, ....'ın çocuğu ....'ın 14/05/2015 tarihinde İstanbul İli, .... üzerinde bulunan Malatya Pazarı Üst Geçidinden geçmekte iken, yüksek gerilim hattının sarkarak üst geçide değmesi neticesinde elektrik çarpması sonucu yaralanarak engelli hale gelmesinde davalı idarelerin hizmet kusurunun bulunduğundan bahisle uğranıldığı öne sürülen maddi ve manevi zararın tazminine karar verilmesi istemiyle açılmış olup, İstanbul 6. İdare Mahkemesince davanın kısmen kabulüne, kısmen davanın reddine karar verilmiştir.
 
Taraflarca anılan kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, istem özetinde yer verilen iddialar kapsamında kaldırılması istenilmektedir.
 
Başvuruya konu kararın maddi ve manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne ilişkin kısmında, 2577 sayılı Kanunda sayılan kaldırma nedenlerinin bulunmadığı anlaşıldığından, kararın bu kısmına davalı idarelerce yapılan istinaf başvuruları yerinde görülmemiştir.
 
Davacı vekili tarafından, hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği ileri sürülerek kararın bu kısmının kaldırılması talep edilmektedir.
 
Başvuruya konu kararda, hüküm altına alınan toplam 50.000,00 TL manevi tazminata, davanın ilk olarak adli yargıda açıldığı tarihten itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği belirtilmiş ise de; kararın hüküm fıkrasında manevi tazminata uygulanacak yasal faiz yönünden bir belirlemeye gidilmediği görülmüştür.
 
Bu nedenle; davacılar lehine hükmedilen toplam 50.000,00 TL manevi tazminatın, davanın ilk olarak Büyükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı 17.12.2015 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalı idarelerce davacılara ödenmesi gerekmektedir. Öte yandan her ne kadar davacı vekili tarafından hükmedilen maddi ve manevi tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği ileri sürülmekte ise de, Danıştay'ın istiktar kazanmış içtihatları uyarınca bu talebin kabulüne olanak bulunmamaktadır.
 
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun ''İstinaf'' başlıklı 45. maddesinin 2. fıkrasında; istinafın temyizin şekil ve usullerine tabi olduğu belirtilmiş, anılan maddenin 3. fıkrasında ise, bölge idare mahkemesinin, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar vereceği, kararda maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise, gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı vereceği hükme bağlanmıştır.
 
Aynı kanunun ''Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar'' başlıklı 49. maddesinin 2. fıkrasında ise; ''görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, hukuka aykırı karar verilmesi, usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksiklikler bulunması'' bozma nedenleri olarak belirlenmiş bulunmaktadır.
 
Açıklanan nedenlerle, istinaf yoluyla kaldırılması istenilen İdare Mahkemesi kararının maddi ve manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne ilişkin kısmında kanunda sayılan kaldırma nedenlerinin bulunmadığı anlaşıldığından, davalı idarelerin istinaf dilekçelerinde ileri sürülen iddialar da sözkonusu kararın bu kısmının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediğinden davalı idarelerce yapılan istinaf başvuruların reddine, davacılar tarafından yapılan istinaf başvurularının kısmen kabulü suretiyle, hüküm altına alınan toplam 50.000,00 TL manevi tazminatın davanın ilk olarak adli yargıda açıldığı 17.12.2015 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalı idarelerce davacılara ödenmesine, davacılar istinaf başvurularının kısmen reddi suretiyle, olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine yönelik taleplerinin reddine, davalı idarelerce yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen kanun yolu aşamasına ait yargılama giderlerinin davalı idareler üzerinde bırakılmasına, davacılar tarafından yapılan 154,10 TL istinaf yargılama giderinin takdiren 77,05 TL'sinin davalı idarelerce davacılara ödenmesine, kalan kısmının davacılar üzerinde bırakılmasına, başvuru sırasında tahsil edilen tebligat avansından artan kısmın kararın kesinleşmesinden sonra mahkemesince ilgililerine resen iadesine, kararın taraflara tebliğine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün (30) içerisinde Danıştay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, 02/07/2020 tarihinde esasta oybirliği, usulde oyçokluğuyla karar verildi.
 
AZLIK OYU: Dava; davacının çocuğu ....'ın 14/05/2015 tarihinde İstanbul İli, .... üzerinde bulunan Malatya Pazarı Üst Geçidinden geçmekte iken yüksek gerilim hattının olması gerekenden daha aşağıda olmasından, sarkmasından dolayı elektrik çarpmasına maruz kalıp yaralanarak engelli hale geldiğinden bahisle maddi ve manevi tazminat istemiyle açılmıştır.
 
Elektrik sektöründeki dağınık yapıyı ortadan kaldırmak ve işletme bütünlüğünü sağlamak amacıyla 1970 yılında çıkarılan 1312 sayılı Kanun ile Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kurulmuş, imtiyazlı şirketlerin görev bölgeleri ve belediye sınırları dışında tüm yurtta elektriğin üretim, iletim, dağıtım ve satış hizmetleri TEK bünyesinde toplanmıştır. Hizmetlerin daha etkin, daha verimli ve çağdaş bir şekilde sürdürülebilmesi amacıyla ve özelleştirme politikaları çerçevesinde TEK, Bakanlar Kurulunun 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Kararı ile, Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.(TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır. 1994 yılında TEAŞ ve TEDAŞ tüzel kişiliklerine kavuşmuşlar, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli listede Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile ilgilendiliren "Teşekkül" olarak gösterilmişlerdir.
 
233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1. maddesinde; bu Kanun Hükmünde Kararnamenin: iktisadi devlet teşekkülleri ile kamu iktisadi kuruluşlarının ve bunların müesseselerinin, bağlı ortaklıklarının kurulmasını, iştiraklerinin teşkilini, özerk bir tarzda ve ekonominin kurallarına uygun olarak yönetilmelerini ve amaçlarına ulaşabilmelerini sağlamak için denetlenmelerini düzenlemek amacı taşıdığına işaret edilmiş; 2. maddesinde, iktisadi devlet teşekkülü "Teşekkül", sermayesinin tamamı Devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi teşebbüsüdür." şeklinde tanımlanmış; değişik 15. maddesinde, sermayesinin tamamı Devlete ait teşebbüslerin, işletmelerini müessese halinde teşkilatlandırabilecekleri ve müesseselerin, teşebbüs genel müdürünün teklifi, yönetim kurulunun kararı ile kurulacağı belirtilmiş, 4. maddesinde teşebbüslerin, 16. maddesinde de müesseselerin, tüzel kişiliğe sahip oldukları ve bu Kanun Hükmünde Kararnamede saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabi bulundukları ifade edilmiştir.
 
Buna göre, TEDAŞ' nin, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede işaret edildiği üzere, özerk bir tarzda ve ekonominin kurallarına uygun olarak faaliyette bulunmak üzere kurulup işletmelerini müessese olarak teşkilatlandıran, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzelkişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu kuşkusuzdur. Ancak, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğu gözden kaçırılmamalıdır.
 
Bugün Elektrik dağıtım ve perakende satış sektöründe rekabete dayalı bir ortamın oluşturulması ve gerekli reformların yapılmasını teminen dağıtım bölgeleri baz alınarak kamu mülkiyetindeki elektrik işletmelerinin yeniden yapılandırılması suretiyle elektrik enerjisi dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesine karar verilmiş ve TEDAŞ 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. Dağıtım bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21 dağıtım bölgesine ayrılmıştır. 31.08.2013 tarihi itibariyle şirketlerle Tedaş arasındaki hisse devri sözleşmeleri tamamlanmıştır.
 
Diğer yandan; .... Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin özelleştirme ihalesini kazanarak elektrik dağıtımını gerçekleştirdiği görülmektedir.
 
Bu durumda; tazminat istemine konu olayın .... Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin görevinde bulunan İstanbul İlinin Avrupa Yakasındaki elektrik dağıtımının gerçekleştirilmesi sırasında gereken denetim ve gözetim yapılmaması neticesinde elektrik telinin kopmasıyla meydana geldiği iddia olunduğuna, başka bir ifadeyle olayın kaynağının elektrik telinin koparak üst geçit üzerine düşmesi eyleminin oluşturması, bu konuda sorumlu şirket olan .... Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin davanın açıldığı tarihte kamu kuruluşu niteliği taşımaması karşısında idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan sözetmek olanaksız olduğundan, uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
 
Konuyla ilgili son Uyuşmazlık Mahkemesi kararları da bu yönde olup, farklı yargı yerleri arasında cereyan eden görev ve hüküm uyuşmazlıklarını nihai çözüme kavuşturmaya yetkili ve görevli yüksek mahkeme hüviyetindeki Uyuşmazlık Mahkemesinin bu konudaki kararlarına yargı mercilerinin uymaları zorunluluk arz etmektedir.
 
Bu durumda; bakılmakta olan davadan önce adli yargı mercileri nezdinde dava açılması ve anılan davanın görevsizlik kararı ile bir sonuçlanması üzerine bu davanın açıldığı dikkate alınarak 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde yer alan, adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı merciinin davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli mercinin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuracağı ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteleyeceği, yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderileceği hükmü uyarınca, adli yargı mercilerince verilen kararlar üzerine idari yargı yerlerinde açılan davalarda, İdare Mahkemesince, uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna ulaşılması halinde, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesi için vereceği ara kararı ile Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyası getirtilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması ve Uyuşmazlık Mahkemesince verilecek karar çerçevesinde karar verileceği de tabii olduğundan mahkemenin bu süreci işletilmesi kapsamında adli yargıdaki yargısal sürece dair dosyalar getirtilip bir ara kararı ile davada görevli yargı yerinin belirlenmesi maksadıyla dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine göndermesi gerekmektedir.
 
Böylelikle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 22.maddesinin 2.fıkrası uyarınca anılan kanunun 15 inci maddesinde sayılan sebeplerden biri ile veya yargılama usullerine ilişkin meselelerde azınlıkta kalanlar işin esası hakkında da oylarını kullanacakları yönündeki hükme istinaden davaya görevsiz mahkemenin bakması halinin mevcudiyeti söz konusu olduğundan kararın kaldırılarak yeniden bir karar verilmesi maksadıyla dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği yönünde görüş ve kanaatine varmış bulunmakla, çoğunluk kararına bu bakımdan karşı olmakla birlikte işin esası yönünden çoğunluk kararına katılıyorum. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy