İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 8. İdari Dava Dairesi 2020/254 Esas 2020/756 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 8. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/254
Karar No: 2020/756
Karar Tarihi: 24.06.2020



(AİHS m. 6) (2709 S. K. m. 36, 141) (5510 S. K. m. 102) (2577 S. K. m. 24, 45, 49)

İSTEMİN ÖZETİ: Davacının, işyerine ait defterlerin kullanılmaya başlanmadan önce tasdik ettirilmesi zorunlu olduğu halde tasdiksiz kullanıldığından bahisle 5510 Sayılı Kanun'un 102.maddesi uyarınca 9.882,00 TL para cezası verilmesine ilişkin 16/11/2017 tarihli E.5798815 Sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada; dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; 24.05.2009 tarihinde gerçekleşen olayın iş kazası olup olmadığının tespiti amacıyla davalı denetim elamanlarınca inceleme yapıldığı, incelemede davacıya ait işyerinde iş kazasına uğrayan kişinin burada çalışıyor olmasına rağmen bildiriminin yapılmadığının tespit edildiği, yapılan tespite istinaden iş kazasına uğrayan kişinin davacının sigortalısı ve genel sağlık sigortalısı sayıldığı, davacıdan istenilen belgelerin sunulmaması nedeniyle de davaya konu işlemin tanzim edildiği belirlenmekle, olayın gerçekleştiği tarihte davacıya ait işyerinde sigortasız işçi çalıştırıldığının sabit olduğu ve davacının yasal defter haricinde istenilen kayıt ve belgeleri (iş sağlığı eğitim belgesi, mesleki eğitim belgesi, kişisel koruyucu donanım zimmet tutanağı, işe giriş öncesinde alınan sağlık raporu) sunmadığının inceleme raporu ile tespit edildiği anlaşıldığından, davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle "davanın reddine" ilişkin İstanbul 8. idare mahkemesince verilen 29/03/2019 tarih ve E:2018/133, K:2019/1271 Sayılı karara karşı davacı tarafça istinaf yoluna başvurularak; denetim tutanağında adı geçen şahısların işyerinde çalışmadığı, tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğu iddialarıyla kararın kaldırılarak dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: Savunma verilmemiştir.
 
Karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Sekizinci İdare Dava Dairesi'nce gereği görüşüldü:
 
KARAR: 2709 Sayılı 1982 Anayasasının "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36.maddesinde, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.", Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141.maddesinde, "Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.
 
Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur.
 
Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.
 
Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir." hükmüne yer verilmiştir.
 
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Kararlarda bulunacak hususlar" başlıklı 24.maddesinin (e) bendinde, "Kararlarda, kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi ve hüküm, tazminat davalarında hükmedilen tazminatın miktarı belirtilir." hükmü yer almıştır.
 
Öte yandan, 2577 Sayılı Kanun'un 45.maddesinin 2.fıkrasında, "İstinaf, temyizin şekil ve usullerine tabidir. İstinaf başvurusuna konu olacak kararlara karşı yapılan kanun yolu başvurularında dilekçelerdeki hitap ve istekle bağlı kalınmaksızın dosyalar bölge idare mahkemesine gönderilir.", 45.maddesinin 5.fıkrasında, "Bölge idare mahkemesi, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde, istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye gönderir. Bölge idare mahkemesinin bu fıkra uyarınca verilen kararları kesindir.", 49.maddesinin 2.fıkrasında ise, ''Temyiz incelemesi sonunda Danıştay; a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi, c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması, sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozar'' kuralına yer verilmiştir.
 
Yargılama hukukunda, yargı (hüküm), uyuşmazlığı çözmekle görevli ve yetkili yargı yerinin yargılama sürecinin sonunda ulaştığı "sonuç"tur. Gerekçe, yargıcın çözümlemek durumunda olduğu uyuşmazlığa uygulanması gereken soyut hukuk kuralının saptanmasında, yorumlanmasında ve tüm ayrıntılarıyla ortaya konulup nitelendirilen maddi olaya uygulanmasında izlemiş olduğu yöntemi gösteren ve bu özelliği sebebiyle, yargılamanın nesnelliği ile varılan yargının doğruluğu konusunda davanın taraflarına güven, üst yargı yerine de denetleme olanağı veren açıklamadır. (Bkz. DİDD E:2018/394 K:2020/30 Sayılı kararı)
 
Anayasanın 36.maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasanın 36.maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6.maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında vurgulamıştır. Dolayısıyla Anayasanın 36.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir. (A. Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75)
 
Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri (GK), B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
 
Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
 
Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir.
 
Bir davada tarafların -hukuk düzenince- hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün içerik ve kapsamı ile bu hükme varılırken mahkemenin neleri dikkate aldığı ya da almadığını gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması gerekçeli karar hakkı yönünden zorunludur. [Bkz. AYM 27/02/2020 tarihli 2017/16903 Başvuru numaralı kararı]
 
Dava dosyasının incelenmesinden; İstanbul 8. İdare Mahkemesince verilen E:2018/133, K:2019/1271 Sayılı kararın "davanın özeti" kısmında, işyerine ait defterlerin kullanılmaya başlanmadan önce tasdik ettirilmesi zorunlu olduğu halde tasdiksiz kullanıldığından bahisle verilen cezaya ilişkin işlemin iptali istendiğinin yazıldığı, kararın gerekçe kısmında ise, istenilen kayıt ve belgelerin (iş sağlığı eğitim belgesi, mesleki eğitim belgesi, kişisel koruyucu donanım zimmet tutanağı, işe giriş öncesinde alınan sağlık raporu) sunulmaması nedeniyle verilen cezanın hukuka uygun olduğu yönünde değerlendirme yapıldığı anlaşılmaktadır.
 
Bu durumda; dava konusu işleme sebep gösterilen eylem ile, kararın oluşumunda esas alınan işlem dayanağı eylem farklı eylemler olarak yazıldığından ve dolayısıyla davaya konu işlem hakkında hukuki dayanaklarla gerekçe oluşturulmaksızın hüküm kurulduğundan İdare Mahkemesi kararında usul hükümlerine ve mevzuata uyarlık görülmemiştir.
 
Öte yandan, gerekçeli kararın oluşumunda, dava konusu işleme esas alınmayan ve doğrudan uyuşmazlığın çözümünde değerlendirilmesi zorunlu olmayan eylemlerle ilgili, eylemin sübuta erip ermediği yönünde tespitlerde bulunulamayacağı gibi, işleme esas alınan eylemin sübuta erip ermediği hususu ortaya konulmadan hüküm kurulamayacağı kuşkusuzdur.
 
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalı istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 8. İdare Mahkemesi'nin 29/03/2019 tarih ve E:2018/133, K:2019/1271 Sayılı kararının KALDIRILMASINA, yukarıda belirtilen gerekçe dikkate alınarak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, yargılama giderleri Mahkemesince yeniden verilecek kararla hüküm altına alınacağından bu konuda ayrıca hüküm kurulmasına gerek olmadığına, 2577 Sayılı Kanun'un 45 ve 49.maddesi uyarınca kesin olarak 24.06.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy