İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi 2020/1443 Esas 2020/2145 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 7. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/1443
Karar No: 2020/2145
Karar Tarihi: 23.12.2020



İSTEMİN ÖZETİ: Özel ...... Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürlüğünde "özel eğitim alanı uzman öğretici" olarak görev yapan davacının "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" suçunu işlediğinden bahisle hakkında açılan kamu davasına istinaden 26/09/2019 tarih ve 18254509 sayılı Fatih Kaymakamlığı oluru ile çalışma izninin iptal edilmesine ilişkin 27/09/2019 tarih ve E.18348916 sayılı Fatih Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü işleminin iptali ile işlem nedeniyle mahrum kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tarafına ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada, "...çalışma izni onayının, valilik tarafından değil Fatih Kaymakamlığı tarafından iptal edilmiş olması nedeniyle dava konusu işlemde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı; davacının dava konusu işlem nedeniyle mahrum kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmesi istemi yönünden ise, dava konusu işlemin yetki unsuru yönünden hukuka aykırı bulunmuş olmasının, doğrudan davacının çalışma izin onayının iptal edilmeyeceği anlamını taşımadığı, bu bakımdan dava konusu işlemin esasına ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı, yetkili makam tarafından yeniden işlem tesis edilebilmesinin de mümkün olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu işlem nedeniyle davacının mahrum kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istemi hakkında bu aşamada bir karar verilmesine yer bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı" gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, dava konusu işlem nedeniyle davacının mahrum kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte iadesi istemi yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar veren İstanbul 3.İdare Mahkemesi'nin18/03/2020 tarihli ve E:2019/2087, K:2020/560 sayılı kararının; davacı tarafından, hakkında açılan ceza davası üzerine beraat karar verildiği, anılan kararın kesinleştiği, öte yandan, çalışma izninin iptal edilmesine ilişkin işleme karşı açılan davada mahkemesince iptal kararı verilmesine karşın yerleşik yargı kararları uyarınca hukuka aykırı işlem nedeniyle yoksun kalınan parasal haklarının tarafına ödenmesine karar verilmemesinin hukuka aykırı olduğu, davalı idare tarafından, davacı hakkında, "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" suçunu işlediğinden bahisle kamu davası açıldığından davacının çalışma izni onayının iptal edildiği, işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek istinaf yolu ile incelenerek kaldırılması ve talepleri gibi karar verilmesi istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ (DAVACI): Savunma verilmemiştir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ (DAVALI): Savunma verilmemiştir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Yedinci İdare Dava Dairesi'nce, dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:
 
İstinaf başvuruları; Özel ...... Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürlüğünde özel eğitim alanı uzman öğretici olarak görev yapan davacının "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" suçunu işlediğinden bahisle hakkında açılan kamu davasına istinaden 26/09/2019 tarih ve 18254509 sayılı Fatih Kaymakamlığı oluru ile çalışma izninin iptal edilmesine ilişkin 27/09/2019 tarih ve E.18348916 sayılı Fatih Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü işleminin iptali ile işlem nedeniyle mahrum kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tarafına ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada, dava konusu işlemin iptaline, dava konusu işlem nedeniyle davacının mahrum kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte iadesi istemi yönünden ise, karar verilmesine yer olmadığına karar veren İstanbul 3.İdare Mahkemesi'nin 18/03/2020 tarihli ve E:2019/2087, K:2020/560 sayılı kararının davacı ve davalı idare tarafından aleyhlerine olan kısımlarının kaldırılması istemlerine ilişkindir.
 
5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun "Kurumlarda Çalıştırılacak Personel" başlıklı 8. maddesinde "...Kurumların müdürleri, kurucu/kurucu temsilcisi tarafından; diğer yönetici ve öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticileri ise müdürlerince seçilir ve çalışma izinleri valiliğin iznine sunulur. Valiliğin izni alınmadan müdür ile diğer yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler işe başlatılamaz. Gerekli şartları taşıyan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler için valilikçe çalışma izni düzenlenir. Çalışma izninin iptali yine valilikçe yapılır." düzenlemesine yer verilmiştir.
 
20/03/2012 Tarih ve 28239 Sayılı Resmî Gazete’de Yayımlanarak Yürürlüğe Giren Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Görevlendirme" başlıklı 26. maddesinde de; kurum müdürlüğünce, çalışma izni verilmesi istenen eğitim personelinin ve diğer personelin bu izne esas olan belgelerinin eksiksiz olarak tamamlamak suretiyle evrakı kurumun doğrudan bağlı bulunduğu millî eğitim müdürlüğüne teslim edileceği, nitelik ve şartları uygun bulunanlara müracaattan itibaren 10 gün içinde çalışma izninin valilikçe düzenleneceği, valilikten çalışma izni alınmadan personelin işe başlatılamayacağı düzenlenmiştir.
 
Dosyanın incelenmesinden; Özel ...... Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkez Müdürlüğü'nde Özel Eğitim Alanı Uzman Eğitici olarak görev yapmakta olan davacı hakkında "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşe silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" suçu nedeniyle kamu davası açıldığından bahisle, 26/0972019 tarih ve 18254509 sayılı Fatih Kaymakamlığı oluru ile çalışma izni onayının iptal edildiğinin 27/09/2019 tarih ve E.18348916 sayılı Fatih Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü işlemi ile bildirilmesi üzerine, bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
 
Yukarıda yer alan düzenlemelerden anlaşılacağı üzere; özel öğretim kurumlarında çalışan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticilerin, çalışma izinlerinin düzenlenmesi ve iptaline yönelik olarak tesis edilen işlemleri tesis etmeye yetkili makamın, 5580 sayılı Kanunda yer alan açık düzenleme uyarınca çalışma izni veren "valilik" makamı olduğu görülmektedir.
 
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "İdarenin bütünlüğü ve kamu tüzel kişiliği" başlıklı 123. maddesinde; idarenin, kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği, idarenin kuruluş ve görevlerinin, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayandığı; "Merkezi idare" başlıklı 126. maddesinde; Türkiye'nin, merkezi idare kuruluşu bakımından, coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre, illere; iller de diğer kademeli bölümlere ayrıldığı, illerin idaresinin yetki genişliği esasına dayandığı; "Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler" başlıklı bölümün"Genel ilkeler" başlıklı 128. maddesinde ise; Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği hüküm altına alınmıştır.
 
Yukarıda anılan ve "İdarenin kanuniliği" ilkesinin Anayasal dayanaklarını oluşturan hükümler, aynı zamanda "yetkinin kamu düzeninden olduğu" yolundaki idare hukuku ilkesinin de Anayasal dayanağını oluşturmaktadır. Dolayısıyla, kamu hukukunda bir yetkinin ancak mevzuat ile bu yetkinin kendisine verildiği makam ve o makamda yetki kullanmaya haiz kamu görevlileri tarafından kullanılması esastır. Bir başka anlatımla; yetki devri istisnai bir usuldür. Ancak, bu duruma rağmen, kamu idaresinin hızlı çalışabilmesi, idari işleyişin kolaylaştırılması ve hızlı karar alınmasının sağlanması gibi saiklerle yetkili makamca, yetkilerinin bazılarının alt makamlara devredilmesi hali de söz konusu olabilir.
 
Ancak, yetki devrinin geçerli olabilmesi için bazı unsurları barındırması gerekir ve bu şartlardan herhangi birinin eksikliği ise yapılan yetki devrinin hukuken geçerliliğini sakatlar. Yetkili bir makamın, yetkilerinin bir kısmını başka bir makama devretmesi halinde; anılan devrin; kanunilik yani devre ilişkin yasal hükmün bulunması, aynı tüzel kişilik içinde yapılması, devredilen yetkinin kısmi olması, bir başka anlatımla Kanun'da yetkili kılınan makamın tüm yetkilerini devretmesinin mümkün olmaması, devredilen yetkinin hangi konuya ilişkin olduğu ve sınırlarının ne olduğunun açıkça belirlenmesi, yazılılık, yasaklanmamış olma ve ilgililere duyurulması gibi geçerlilik şartlarını taşıması gerekmektedir.
 
Uyuşmazlık konusu olayda; dava konusu işlemin Kaymakam Olur'u ile tesis edildiği görülmüş olup, Dairemizin 14/10/2020 tarihli ara kararı üzerine gönderilen bilgi ve belgelerden; dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan ve İstanbul Valiliği tarafından usulüne uygun olarak hazırlanarak yürürlüğe giren 19/12/2018 tarihli İstanbul Valiliği İmza Yetkileri Yönergesinin 6/10. maddesi uyarınca çalışma izni onayı verilmesi, çalışma izni onay belgelerinin iptal edilmesi hususlarında Kaymakamlıklara yetki verildiği görülmektedir.
 
Bu durumda; davacının çalışma izninin iptal edilmesine ilişkin işlemde yetki unsuru yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline ilişkin olarak verilen istinafa konu Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
 
Öte yandan, 2577 sayılı Yasanın, 6545 sayılı Yasanın 19. maddesiyle değişik 45. Maddesinin 3. fıkrasında, "Bölge idare mahkemesi, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar verir. Karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı verir." kuralına; 4. fıkrasında, "Bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verir. Bu hâlde bölge idare mahkemesi işin esası hakkında yeniden bir karar verir. İnceleme sırasında ihtiyaç duyulması hâlinde kararı veren mahkeme veya başka bir yer idare ya da vergi mahkemesi istinabe olunabilir. İstinabe olunan mahkeme gerekli işlemleri öncelikle ve ivedilikle yerine getirir." kuralına; 5. fıkrasında da, "Bölge idare mahkemesi, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye gönderir. Bölge idare mahkemesinin bu fıkra uyarınca verilen kararları kesindir." düzenlemesine yer verilmiştir.
 
Yukarıda açık metinlerine yer verilen hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, idari yargıda başvuru, inceleme ve yargılama usulüne ilişkin olarak bazı yenilikler getirilmiş, buna göre genel kural, istinaf incelemesine konu olan kararda hukukî isabet görülmediğinin istinaf mercii tarafından tespit edilmesi halinde, dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesi yerine, uyuşmazlığın esasının bizzat çözümlenerek karara bağlanması olup, kararın kaldırılması ile birlikte dosyanın geri gönderilmesi sadece ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunun haklı bulunması, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâlleri ile sınırlı tutulmuştur.
 
Bununla birlikte; 2577 sayılı Kanun'un 45/4. maddesinin ikinci cümlesinde yer alan "bölge idare mahkemesi işin esası hakkında yeniden bir karar verir" hükmünde geçen "işin esası hakkında yeniden bir karar" dan anlaşılması gereken, davaya konu edilen işlemlerin ilk derece yargı yeri olarak hukuka uygunluk denetiminin yapılması ve bu konularda verilmiş nihaî bir kararın varlığına işaret etmekte olup, işin esası hakkında daha önce verilmiş bir karar bulunmaması halinde bölge idare mahkemesince verilecek karar ile yapılanın "işin esası hakkında yeniden bir karar vermek" değil, "işin esasını ilk defa karara bağlamak" olduğundan, dolayısıyla uyuşmazlık ile ilgili hukuka uygunluk denetimi yapılmadığı ve hüküm kurulmadığı durumlarda, ilk derecede uyuşmazlıkla ilgili verilmiş nihaî bir karardan söz edilmesi mümkün olmayıp, istinaf aşamasında Bölge İdare Mahkemesince ilk derecede işin esası hakkında hüküm kurulmayan dava konusu işlemle ilgili olarak uyuşmazlığın esası incelenerek hüküm kurulması halinde Kanunun öngördüğü üç aşamalı yargısal denetimin gerçekleşmeyeceği açıktır.
 
Bakılan davada; dava konusu işlemde yetki unsuru yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline hükmedildiği, dolayısıyla uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmediği görülmektedir.
 
Bu durumda; üç aşamalı olması gereken yargısal denetimin, ilk aşaması olan ilk derecede yargısal denetimin gerçekleştirilmesi için dosyanın işin esası ile ilgili değerlendirme yapılmak suretiyle bir karar verilmek üzere İlk Derece Mahkemesine gönderilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
 
İdare Mahkemesi kararının, karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmının kaldırılması istemiyle davacı tarafından yapılan istinaf başvurusuna gelince; dava konusu işleme yönelik uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi sırasında, işlem nedeniyle mahrum kalındığı ileri sürülen haklarının tarafına ödenmesi istemi hakkında yeniden bir karar verilmesinin gerekeceği de muhakkaktır.
 
Açıklanan nedenlerle, istinaf başvurularının kabulüne, İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 18/03/2020 gün ve E:2019/2087, K:2020/560 sayılı kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtilen gerekçe dikkate alınarak yeniden bir karar verilmek üzere 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 5. fıkrası uyarınca dava dosyasının mahkemesine gönderilmesine, yapılacak yargılama sonucunda verilecek karar ile yargılama giderleri hakkında da hüküm kurulacağından bu konuda ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına, 2577 sayılı Yasanın 45. maddesinin 5. fıkrası uyarınca temyizi kabil olmamak üzere kesin olarak 23/12/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
 
AZLIK OYU:
 
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar vereceği, karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı vereceği, 4. fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vereceği, bu hâlde bölge idare mahkemesinin işin esası hakkında yeniden bir karar vereceği, inceleme sırasında ihtiyaç duyulması hâlinde kararı veren mahkemenin veya başka bir yer idare ya da vergi mahkemesinin istinabe olunabileceği, istinabe olunan mahkemenin gerekli işlemleri öncelikle ve ivedilikle yerine getireceği, 5.fıkrasında ise, bölge idare mahkemesinin, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye göndereceği, bölge idare mahkemesinin bu fıkra uyarınca verilen kararlarının kesin olduğu hükme bağlanmıştır.
 
2577 sayılı Kanun'un yukarıda belirtilen 45. maddesi hükmüne göre, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde, bölge idare mahkemesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilgili mahkemeye gönderilmesi mümkün olup ilk derece mahkemesi kararını işin esası yönünden hukuka uygun bulmadığı takdirde bölge idare mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmekle birlikte bölge idare mahkemesince işin esası hakkında yeniden bir karar verilmesi; ilk derece mahkemesince yeterli araştırma yapılmadığı ya da eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğinin tespiti halinde de, gerekli araştırma ve incelemenin yine bölge idare mahkemesince yapılarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir.
 
Bakılan davada, istinafa konu edilen mahkeme kararının, dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi suretiyle uyuşmazlığın esasına yönelik verilmiş bir karar niteliğinde olması nedeniyle bölge idare mahkemesince işin esası hakkında bir karar verilmeksizin dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair çoğunluk kararına katılmıyorum. (¤¤)
 


Full & Egal Universal Law Academy