İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi 2019/1882 Esas 2020/1861 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 7. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2019/1882
Karar No: 2020/1861
Karar Tarihi: 28.10.2020



(2709 S. K. m. 125) (2577 S. K. m. 2)
 
İSTEMİN ÖZETİ: İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 21.11.2017 tarihli ve E:2014/368, K:2017/2443 sayılı kararının; davacı tarafından; "manevi tazminatın reddine" ilişkin kısmının; idarenin kusurlu eylemi nedeniyle yaşanacak olan elem ve ıstırabın bir ömür boyu süreceği hususu dikkate alındığında Mahkemesince takdir edilen manevi tazminatın düşük olarak belirlendiği, manevi tazminatın 300.000,00 TL olarak belirlenmesi gerektiği, davalı idare tarafından, "kararın kabule ilişkin kısmının", sağlık hizmetlerinin bünyesinde her zaman risk taşıdığı, doktrinde hasta-doktor arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisi olarak kabul edildiği, davacıların iddialarını kabul anlamına gelmemekle birlikte vekalet sözleşmesinde vekilin müvekkile karşı sonucun başarısı ile sorumlu olmadığından diğer bir ifade ile sonuç rizikosu müvekkile ait olmadığından sorumluluk şartlarının bu olayda gerçekleştiğinden bahsedilemeyeceği, olayda tazminat şartlarının oluşmadığı, tıbbın öngördüğü tüm özen ve itinanın gösterilmiş olduğu, uygulanan tedavide teknik kusur, tedbirsizlik ve eksikliğin söz konusu olmadığı, davaya davalı idare yanında katılan müdahil tarafından; "kararın kabule ilişkin kısmının", olayda ihmal, özensizlik veya kusur bulunmadığı hususunun Adli Tıp Kurumundan alınan bilirkişi raporu ile sabit olduğu ileri sürülerek istinaf yoluyla incelenerek kaldırılması ve talepleri doğrultusunda karar verilmesi istenilmektedir.
 
DAVACI SAVUNMASININ ÖZETİ: Savunma dilekçesi verilmemiştir.
 
DAVALI İDARE SAVUNMASININ ÖZETİ: Savunma dilekçesi verilmemiştir.
 
MÜDAHİL (DAVALI İDARE YANINDA) SAVUNMASININ ÖZETİ: Savunma dilekçesi verilmemiştir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Yedinci İdare Dava Dairesi'nce, Danıştay 10. Dairesinin 15.04.2019 tarihli ve E:2019/1201, K:2019/884 sayılı kararı bozma kararına uyularak işin gereği görüşüldü;
 
Bakılan davada, davacının maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 156.765,72 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi ve manevi tazminat isteminin reddine karar veren İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 21.11.2017 tarihli ve E:2014/368, K:2017/2443 sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurularının reddine karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 8. İdari Dava Dairesinin 02.11.2018 tarihli ve E:2018/256, K:2018/1539 sayılı kararının Danıştay 10. Dairesinin 15.04.2019 tarihli ve E:2019/1201, K:2019/884 sayılı kararı ile bozulması üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Sekizinci İdare Dava Dairesinin 11.09.2019 tarihli ve E:2019/981, K:2019/856 sayılı kararı ile, (İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dava Daireleri Arasındaki İş Bölümüne İlişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi'nin 09.07.2019 tarihli ve 772 sayılı kararı uyarınca sağlık tam yargı davalarına ilişkin uyuşmazlıkların görüm ve çözümünün Dairemizin görev alanına girmesi hasebiyle)Dairemize gönderilen dava dosyasında dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra esas incelemesine geçildi.
 
Dava, davacı tarafından, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde gerçekleştirilen koklear implantasyon operasyonu sırasında yüz sinirinin kesilerek kalıcı yüz felci gelişmesine neden olunduğu, olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek uğranıldığı iddia edilen zararlara karşılık 200.000,00 TL maddi, 300.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte tarafına ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
 
İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 21.11.2017 tarihli ve E:2014/368, K:2017/2443 sayılı kararı ile, davacının ameliyat öncesi işitme kaybı nedeniyle maluliyet oranının %52 olduğu, koklear implant yerleştirme ameliyatı esnasında davacının tam kat fasial sinirinin kesildiği ve ameliyat sırasında yüz sinirinin tamiri noktasında gerekli girişimde bulunulduğu ve sinir serbestleştirildikten sonra uç uca getirilerek tamir edilmeye çalışıldığı, bu ameliyat sonrasında yapılan muayenede davacının maluliyet oranının %75'e yükseldiği, fasial sinirlerinin kesilmesinin komplikasyon olarak kabulünün mümkün olmadığı, davacının rahatsızlığının ve maluliyet oranının artmasında davalı idarenin hizmet kusuru olduğu sonucuna varılarak maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 156.765,72 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi ve manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
 
Davalı idare ile davalı idare yanında davaya katılan müdahilin kararın maddi tazminat isteminin kabulü ile manevi tazminatın kısmen kabulüne yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinden;
 
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
 
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
 
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
 
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
 
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
 
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
 
Manevi zarar; idarenin bir işlemi veya eylemsizliği ile bir kimsenin kişi olarak haiz olduğu ve hukukça korunan hayat, vücut bütünlüğü, sağlık, hürriyet, isim, şeref, haysiyet, cinsel ve ruhsal bütünlük gibi kişilik değerlerine yapılan saldırılar sonucu kişinin bu saldırıdan dolayı duyduğu bedeni ve/veya ruhsal acı ve üzüntü olarak tanımlanmakta; manevi tazminatla kişinin bu acı ve üzüntüsünün kısmen de olsa tatmin edilmesi amaçlanmaktadır. Buna göre; manevi tazminata hükmedilebilmesi için, kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması veya sona ermesi sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi ya da idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması veya şeref ve haysiyetin rencide edilmiş olması gerekir.
 
Manevi tazminat; zarar görenin kişilik değerlerinde iradesi dışında meydana gelen zararın telafisi, bunun tazmini olarak tanımlanmaktadır. Manevi tazminatın nitelik ve işlevini açıklayan birden çok görüş bulunmakla birlikte, bu hususta daha çok kabul edilen görüş; manevi tazminatın, zararın telâfi edilmesini veya zarar verenin cezalandırılmasını değil, zarar görenin uğradığı manevi zararı; acı ve üzüntüleri dindirecek veya hiç olmazsa hafifletip azaltacak bir tatmin duygusu sağlamayı amaçlayan bir müessese olduğudur.
 
Dosyanın incelenmesinden, davacının 1996 yılında geçirdiği trafik kazası sonrasında iki taraflı işitme kaybı geliştiği, 22.02.2012 tarihinde Ağrı Devlet Hastanesi'nden alınan özürlü sağlık kurulu raporunda "bilateral çok ileri derecede işitme kaybı" tanısı ile özür durumuna göre vücut fonksiyon kayıp oranının %52 olarak belirlendiği, 03.01.2013 tarihinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde sağ kulağa koklear implant yerleştirme ameliyatı yapıldığı, ameliyat sırasında fasial (yüz) siniri kesildiği, durumun tespiti üzerine sinir uçlarının karşı karşıya getirilerek dikildiği, davacının ameliyat sonrası yüz felci geçirdiği, davacı tarafından, tıbbi hata ve özensizlik nedeniyle yüzünde kalıcı felç gelişmesine sebebiyet verildiği ileri sürülerek maddi ve manevi zararlarının karşılanması talebiyle davalı idareye yapılan başvurunun reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
 
İstanbul 10. İdare Mahkemesi'nin 21.11.2017 tarihli ve E:2014/368, K:2017/2443 sayılı kararı ile; maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 156.765,72 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi ve manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş anılan karara karşı yapılan istinaf başvuruları İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 8. İdari Dava Dairesinin 02.11.2018 tarihli ve E:2018/256, K:2018/1539 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
 
Anılan karara karşı yapılan temyiz başvuruları üzerine Danıştay 10. Dairesinin 15.04.2019 tarihli ve E:2019/1201, K:2019/884 sayılı kararı ile, "Dosyada yer alan Adli Tıp Kurumu raporunda fasial sinirin ameliyatta tam kat kesildiği, aynı ameliyatta sütüre edildiği belirtildikten sonra yüz felcinin koklear implant ameliyatlarında nadir görülen bir komplikasyon olduğu belirtilerek ilgili sağlık çalışanlarına kusur atfedilmemiştir. Raporda söz konusu ameliyat uygulamasına yönelik tıbbi standartların ne olduğu, bunlara uyulup uyulmadığı konusunda olaya özel ve somut bir değerlendirme yapılmadan soyut, genel ifadelerle literatür bilgisi verilerek sağlık çalışanlarına kusur atfedilmediği görülmektedir. Koklear implant yerleştirme ameliyatlarının hangi uzmanlar tarafından yapıldığı, davacının ameliyatını yapan ekibin bu konuda yeterli tıbbi yeterliliğe sahip olup olmadığı, 03.01.2013 tarihli ameliyat notunda "posteriör timpanotomi sırasında fasial sinirin anteriör (ön) yerleşimli olduğu ve tam kat kesildiği görüldü." ifadesi de değerlendirilerek ameliyat öncesi ameliyat bölgesindeki sinirlerin yerinin tespitine yönelik standart olarak yapılması gereken tetkiklerin olup olmadığı olayda ameliyat öncesi gerekli tetkiklerin yapılmış olup olmadığı, ameliyat sırasında sinirin korunması, zarar verilmesinin önüne geçilmesi adına yapılması gereken standart uygulamaların neler olduğu, olayda bu hususlara dikkat edilip edilmediği, sonuç olarak somut olayda gereken her türlü dikkat ve özenin gösterilip gösterilmediği hususlarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bu durumda; büyük merkezlerde bulunan bir üniversite hastanesi ilgili ana bilim dalı başkanlığında görevli öğretim üyelerinden oluşacak bilirkişi heyetinden, yukarıda belirtilen hususların açık, anlaşılır şekilde cevaplandığı rapor alınarak olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekirken eksik inceleme sonucu verilen temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığı" gerekçesiyle, temyiz istemlerinin kabulüne, Mahkeme kararına yönelik istinaf başvurularının reddi yolundaki temyize konu İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 8. İdari Dava Dairesinin 02.11.2018 tarihli ve E:2018/256, K:2018/1539 sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
 
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Sekizinci İdare Dava Dairesinin 11.09.2019 tarihli ve E:2019/981, K:2019/856 sayılı kararı ile Dairemize gönderilen dava dosyası incelendikten sonra, bozma kararına uyularak, "Koklear implant yerleştirme ameliyatlarının hangi uzmanlar tarafından yapıldığı, davacının ameliyatını yapan ekibin bu konuda yeterli tıbbi yeterliliğe sahip olup olmadığı, 03.01.2013 tarihli ameliyat notunda posteriör timpanotomi sırasında fasial sinirin anteriör (ön) yerleşimli olduğu ve tam kat kesildiği görüldü." ifadesi de değerlendirilerek ameliyat öncesi ameliyat bölgesindeki sinirlerin yerinin tespitine yönelik standart olarak yapılması gereken tetkiklerin olup olmadığı olayda ameliyat öncesi gerekli tetkiklerin yapılmış olup olmadığı, ameliyat sırasında sinirin korunması, zarar verilmesinin önüne geçilmesi adına yapılması gereken standart uygulamaların neler olduğu, olayda bu hususlara dikkat edilip edilmediği, sonuç olarak somut olayda gereken her türlü dikkat ve özenin gösterilip gösterilmediği" hususlarının tespiti amacıyla dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, Dairemizce resen bilirkişi olarak görevlendirilen Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli Prof. Dr. K6, Dr. K7 ve Uzman Doktor K8 tarafından hazırlanarak 07.08.2020 tarihinde Dairemiz kayıtlarına giren bilirkişi raporunda özetle, "... muayene için davanın görüldüğü daireniz vasıtayısyla davet edilmiş ve muayenesi Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları polikliniğinde 17.08.2020 tarihinde yapılmıştır. Davacının fizik muayenesinde: 1-Sağ kulak arkası ameliyat kesisi mevcuttur. 2-Her iki dış kulak yolu ve zar doğal izlenmiştir. 3-Hastanın yüz muayenesinde sağ gözü efor ile kapatamamakta ve sağ ağız yarımında da kapanma kusuru izlenmiş olup periferik fasiyal paralizi mevcuttur. Hastanın 17.08.2020'de çekilen fasiyal sinir EMG raporunda sağ orbicularis oris ve orbicularis oculi BKAP amplitüdleri sol taraflı aynı kaslarla karşılaştırıldığında düşük amplitüdlü elde edilmiştir. Sağ frontal, orbicularis oculi ve orbicularis oris kaslarının iğne EMG kayıtlanmasında kronik dönem denervasyon bulguları elde edilmiştir. Elektrofizyolojik bulgular sağ taraflı fasiyal sinir parsiyel aksonal kronik dönem hasarı öntanısı ile uyumlu olduğu saptanmıştır.......Koklear implantasyon ameliyatı Sağlık Bakanlığı Tıpta Uzmanlık Kurulu, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanlık Eğitimi Çekirdek Müfredatı uyarınca kulak burun boğaz hekimleri tarafından yapılmakta olup kulak burun boğaz uzmanı olması yeterlidir........Ameliyat öncesi yapılması gereken tüm tetkikler yapılmıştır buna rağmen fasiyal siniri ameliyat esnasında kesin yerini gösteren bir tetkik yoktur. Tüm tetkikler yapılmasına rağmen koklear implant cerrahisinde fasiyal sinir kısmi veya tam kat kesisi görülebilmekte olup bu durum koklear implant cerrahisinin komplikasyonlarından biridir.....Ameliyat sırasında sinirin korunması ve zarar verilmesinin önüne geçilmesi için yapılması gereken standart uygulama hastalığın nedeninin ameliyat öncesi belirlenmesi için dikkatli fizik muayene ve öykü alınması ve doğumsal anomalilerin belirlenmek üzere radyolojik tetkiklerin yapılmasıdır. Bu tetkikler ile işitme kaybının doğumsal içkulak anomalisi geliştiği gösterilirse ameliyatta "sinir mönitörü" kullanımı tavsiye edilmektedir. Davacının öyküsünden işitme kaybının bir kaza sonrası geliştiği anlaşılmaktadır. Ameliyat öncesi yapılan radyolojik tetkiklerde de doğumsal anomali varlığı gözükmemektedir. Bu nedenle bu vakada sinir monitörünün rutin kullanımı zorunlu değildir. Hastanın tedavisinde standart uygulamanın gözetildiği, gereken dikkat ve özenin gösterildiği" yönünde görüş bildirilmiştir.
 
Bilirkişi raporunda yer alan açıklamalar hükme esas alınabilecek nitelikte görülerek, bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş olup, davacı vekilinin, bilirkişi raporunun bilimsellikten ve objektif olmaktan uzak olduğu, net değerlendirme ve tespitler içermediği, açıklığa kavuşturulması istenilen hususların muğlak bırakıldığı yönündeki itirazları raporu kusurlandıracak nitelikte görülmemiştir.
 
Bu durumda; dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporu birlikte incelendiğinde, davacının ameliyatının alanında uzman hekimler tarafından yapıldığının, hastanın tedavisinde standart uygulamanın gözetildiğinin, gereken dikkat ve özenin gösterildiğinin ameliyattan sonra davacıda oluşan yüz felcinin koklear implant ameliyatının önlenemeyen bir komplikasyonu olduğunun öte yandan ameliyat öncesinde ameliyat sonuçlarının ve olası komplikasyonlarının anlatıldığı ve davacının bu işleme rıza gösterdiğine dair yazılı ve imzalı aydınlatılmış onamının alındığının anlaşılmış olması karşısında hizmet kusuru bulunmayan dava konusu olayda tazminat şartları oluşmadığından, İdare Mahkemesi kararının, maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 156.765,72 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine ilişkin kısmında hukuka uyarlık görülmemiştir.
 
Davanın, davacının, davanın "manevi tazminat talebinin" reddine ilişkin kısmına yönelik tazminat istemine ilişkin olarak;
 
Uyuşmazlık konusu olayda; davalı idareye atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığı görüldüğünden, manevi tazminat talebinin kısmen reddine ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, istinaf dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
 
Açıklanan nedenlerle; İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 156.765,72 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi ve manevi tazminat isteminin reddine ilişkin 21.11.2017 tarihli ve E:2014/368, K:2017/2443 sayılı kararının; manevi tazminat talebinin kısmen reddine ilişkin kısmına yönelik davacı istinaf başvurusunun reddine, davalı idare ve müdahil istinaf başvurusunun kabulüne; kararın kabule ilişkin kısmının kaldırılmasına, kaldırılan kısım yönünden de davanın reddine; dava ret ile sonuçlandığından yargılama giderlerinin yeniden hesaplanması gerekmekte olup, davacının adli yardım talebi kabul edildiğinden davacıdan tahsil edilmeyen 5.624,00 TL (her ne kadar davacının adli yardım talebi kabul edilmiş ise de, 200,00 TL posta ücretinin davacı tarafından karşılandığı yine 98,10 TL İstinaf Başvuru Harcının davacı tarafından karşılandığı hususu dikkate alınarak toplam 5.922,10 TL yargılama giderinden anılan miktarlar mahsup edilmek suretiyle hesaplanan)yargılama giderinin davacıdan tahsili için kararın kesinleşmesinden sonra Mahkemesince ilgili Vergi Dairesi Başkanlığı'na müzekkere yazılmasına, davacı tarafından karşılanan 298,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, davalı idare tarafından karşılanan aşağıda dökümü yapılan 180,00 TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen, reddedilen maddi ve manevi tazminat kısmı için, 5.180,00-TL (2.590,00 TL maddi tazminat+2.590,00 TL manevi tazminat) vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, müdahil tarafından karşılanan 630,60-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak müdahile verilmesine, istinaf aşamasında müdahil tarafından fazladan yatırılan 153,30 TL harcın istemi halinde müdahile iadesine, vekalet ücretinin müdahale gideri kavramı içinde yer almadığı ve sadece davanın tarafları açısından geçerli olduğu hususu dikkate alınarak müdahil vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine, davalı idarenin harçtan muaf olması sebebiyle tahsil edilmeyen toplam 467,70 TL harcın (98,10 İstinaf Başvuru Harcı+ 59,10 TL İstinaf YD Harcı+176,60 TL Temyiz Başvuru+74,80 TL Temyiz Karar Harcı+.59,10-TL Temyiz YD Harcı) 492 sayılı Kanunun 13/j maddesi uyarınca davacıdan tahsili için kararın kesinleşmesinden sonra Mahkemesince ilgili Vergi Dairesi Başkanlığı'na müzekkere yazılmasına, bu kararın tebliğin izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay'a temyiz yolu açık olmak üzere 28.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy