İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 6. Vergi Dava Dairesi 2020/316 Esas 2020/1174 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 6. Vergi Dava Dairesi
Esas No: 2020/316
Karar No: 2020/1174
Karar Tarihi: 17.07.2020



(6183 S. K. m. 8, 35, 55, 58) (213 S. K. m. 94, 101, 102, 113, 114, 353, 374, Mük. m. 355)
 
BAŞVURUNUN KONUSU: Davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenerek tebliğ edilen 18.09.2018 tarih ve ..., …. takip numaralı ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davada; dava konusu ödeme emri içeriği kamu alacağının asıl borçlu şirketten tahsiline ilişkin olarak şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinden 2015012166/643 ana takip numaralı ödeme emrinin ilanen tebliğ edildiği öne sürülmüşse de; Mahkemelerince verilen 11/07/2019 tarihli ara karara rağmen bahsedilen ödeme emrinin ilanen tebliğ yapılmadan önce posta yoluyla tebliğe çıkarıldığına ilişkin bilgi ve belgenin davalı idarece dosyaya sunulamadığı, 2015012166/664 ve 2016042966/212 ana takip numaralı ödeme emirlerinin ise şirketin tasfiye memuru olan K1'nün ikametgah adresine 26/09/2018 ve 18/10/2019 tarihlerinde tebliğe çıkarıldığı ancak adresin kapalı olması sebebiyle tebliğ edilemediği, bunun üzerine 18/10/2019 tarihinde adresin kapısına tebligat pusulasının yapıştırıldığı, şirket kanuni temsilcisinin ikametgah adresinde tebligat yapılabilmesi için tebligatın ilk olarak işyeri adresinde yapılması gerektiği, işyeri adresinde tebliğ yapılacak olanların bu adresinde bulunamaması, işin bırakılması veya işin bırakılmış addolunması hallerinde tebliğin kanuni temsilcilerin ikametgah adresinde yapılabileceği, bu durumda söz konusu ödeme emirlerinin şirket adresine tebliğe çıkarıldığına ilişkin tebliğ evraklarının Mahkemelerinin 11/07/2019 tarihli ara kararıyla istenilmiş olmasına rağmen davalı idare tarafından ibraz edilmediği, dava konusu ödeme emirlerine konu kamu alacaklarının asıl borçlu şirket adına usulüne uygun bir şekilde ödeme emri tebliğ edilerek öncelikle şirketten tahsili yoluna gidildiği hususu davalı idarece ispat edilemediğinden dava konusu ödeme emirlerinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar veren İstanbul 1. Vergi Mahkemesi Hakimliği'nin 27/09/2019 tarih ve E:2019/103, K:2019/1623sayılı kararına davalı idare tarafından istinaf başvurusunda bulunularak; kararın hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: Savunma dilekçesi verilmemiştir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren İstanbul Altıncı Vergi Dava Dairesi'nce dosyadaki belgeler incelenip davalı idare tarafından yapılan istinaf başvurusu hakkında işin gereği görüşüldü:
 
Dava; davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenerek tebliğ edilen 18.09.2018 tarih ve ..., 2 takip numaralı ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılmıştır.
 
İstinaf başvurusuna konu kararın, dava konusu 18.09.2018 tarih ve ...sayılı ödeme emrinin iptali isteminin kabulüne yönelik hüküm fıkrasına davalı idare tarafından yapılan istinaf başvurusu yönünden;
 
Dayandığı gerekçeler karşısında, istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen kısmının hukuka ve usule uygun olduğu anlaşıldığından ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddialar söz konusu kararın belirtilen kısmının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediğinden, davalı idare istinaf başvurusunun bu kısım yönünden reddi gerekmektedir.
 
İstinaf başvurusuna konu kararın, dava konusu 18.09.2018 tarih ve ...sayılı ödeme emrinin iptali isteminin kabulüne yönelik hüküm fıkrasına davalı idare tarafından yapılan istinaf başvurusu yönünden;
 
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 15 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı hükme bağlanmış olup, aynı Yasanın takip eden 58. maddesinde de, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı iddiası ile tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait davalara bakan vergi mahkemesi nezdinde dava açabileceği öngörülmüştür.
 
Aynı Kanun'un 35. maddesinde; ''Limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar." hükmü yer alıyor iken, 5766 sayılı Yasanın 3. maddesiyle 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren hükmüyle söz konusu maddeye ek olarak getirilen ek fıkrayla; "Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.'' kuralı getirilmiştir.
 
Yukarıda anılan yasal düzenlemeler uyarınca, tüzel kişiliğe sahip şirketlerin vergi borçlarından dolayı öncelikle o şirket adına tarh ve tahakkuk işlemi yapılacağı, borç ödenmediği takdirde şirket adına ödeme emri düzenleneceği ve kamu alacağının şirketten tahsil edilmesi için idarece 6183 sayılı Kanunda sayılan tüm takip yollarının tüketileceği, buna rağmen kamu alacağı borçlu şirketten tahsil edilemezse, şirket ortakları adına hisseleri oranında ödeme emri düzenleneceği tartışmasızdır.
 
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un "Tebliğler ve müddetlerin hesaplanması" başlıklı 8. maddesinde, hilafına bir hüküm bulunmadıkça bu Kanunda yazılı müddetlerin hesaplanmasında ve tebliğlerin yapılmasında Vergi Usul Kanunu hükümlerinin tatbik olunacağı, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "Tebliğ Yapılacak Kimseler" başlıklı 94. maddesinde; "Tebliğ mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılır. Tebliğ, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müsdahdemlerinden birine yapılır. (Muhatap yerine bu şekilde kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görüşüne nazaran 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir.)" hükmüne yer verilmiş, 101. maddesinin 1. fıkrasında, 1. Mükellef tarafından işe başlamada veya adres değişikliğinde bildirilen işyeri adreslerinin, 2. Yoklama fişinde veya ilgilinin imzası bulunmak şartıyla yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen işyeri adreslerinin, 3. 25/04/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'na göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinin bu Kanuna göre bilinen adres sayıldığı, birinci fıkranın (1) ve (2) numaralı bentlerinde yazılı bilinen adreslerden tarih itibarıyla tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanının dikkate alınacağı ve tebliğin öncelikle bu adreste yapılacağı, işyeri adresinde tebliğ yapılacak olanların bu adresinde bulunamaması, işin bırakılması veya işin bırakılmış addolunması hallerinde tebliğin, gerçek kişilerde kendisinin, tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılacağı, işyeri adresi olmayanlara tebliğin, doğrudan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılacağı belirtildikten sonra, 102. maddesinin 4. fıkrasında, bu Kanunun 101. maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde sayılan işyeri adreslerine tebliğe çıkılan hallerde, tebliğ yapılacak olanların bu adreste bulunamaması durumunda (bulunamama durumunun o adresten geçici ayrılmaları da kapsadığı) durumun, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakının gönderildiği idareye iade edileceği, bu durumda, bu Kanunun 101. maddesinin üçüncü fıkrasına göre işlem yapılacağı, 5. fıkrasında, bu Kanunun 101. maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde sayılan adrese tebliğe çıkılan hallerde, tebliğ yapılacak kişinin adresinde bulunamaması durumunda (bulunamama durumunun o adresten geçici ayrılmaları da kapsadığı) durumun, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakının gönderildiği idareye iade edileceği, bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğ çıkarılacağı, ikinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeplerle tebliğ edilemezse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren bir pusulanın kapıya yapıştırılacağı, bu durumun, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakının, gönderildiği idareye iade edileceği, tebliğ evrakının pusulanın yapıştırıldığı tarihten itibaren on beş gün içerisinde muhatabı tarafından alınması hâlinde alındığı günde, bu süre içerisinde alınmaması hâlinde ise on beşinci günde tebliğ yapılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.
 
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 113. maddesinde; "Zamanaşımı, süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkmasıdır. Zamanaşımı, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade eder." hükmüne yer verilmiş, 114. maddesinin 1. fıkrasında, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğrayacağı hükme bağlanmış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, "Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkur komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren işlemeye devam eder. Ancak işlemeyen süre her hal ve takdirde bir yıldan fazla olamaz" hükmüne yer verilmiştir. "Ceza Kesmede Zamanaşımı" başlıklı 374. maddesinde ise; vergi ziyaı cezasında cezanın bağlı olduğu vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın birinci gününden; 353 ve mükerrer 355. maddeler uyarınca kesilecek usulsüzlük cezalarında, usulsüzlüğün yapıldığı yılı takip eden yılın birinci gününden başlayarak beş yıl (114. maddenin ikinci fıkrası hükmü ceza zamanaşımı için de geçerlidir.) geçtikten sonra vergi cezası kesilemeyeceği, bu süreler içinde ceza ihbarnamesi tebliğ edilmekle zamanaşımının kesilmiş olacağı hükmü yer almaktadır.
 
Dava dosyasının incelenmesinden, asıl amme borçlusu Tasfiye Halinde Emrece Reklam Tanıtım Organizasyon ve Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi'nin vadesinde ödenmeyen 2010/1-12 ve 4-6 dönemlerine ilişkin kurumlar vergisi, vergi ziyaı cezası, gecikme faizi, özel usulsüzlük cezası borçlarının tahsili amacıyla asıl borçlu şirket adına düzenlenen ….., … sayılı ihbarnamelerin 22.01.2016 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi uyarınca şirket yetkilisi ...'nün ikametgah adresindeki mahalle muhtarına bırakılmak suretiyle, asıl borçlu şirket adına düzenlenen …… sayılı ihbarnamenin ise 22.12.2015 tarihinde ilanen tebliğ edildiği, tahakkuk eden söz konusu vergi, ceza ve gecikme faizinin tahsili amacıyla asıl borçlu şirket hakkında düzenlenen 07.11.2016 tarih ve 664 sayılı ile 29.04.2016 tarih ve 212 sayılı ödeme emirlerinin (şirketin mükellefiyet kaydının 31.08.2011 tarihinde re'sen terk ettirildiği göz önünde bulundurularak) şirketin kanuni temsilcisi (15.06.2011 tarihinden itibaren tasfiye memuru olan) ...'nün ikametgah adresine 26.09.2018 tarihinde tebliğe çıkarıldığı, tebliğ alındısına adresin kapalı olması nedeniyle evrakın çıkış mercine iade edildiği şerhi düşülerek aynı adrese 18.10.2018 tarihinde ikinci kez gidildiği, yine adresin kapalı olduğu tespit edildiğinden, tebliğ alındısına bu durumun ve evrakın çıkış mercine iade edilerek tebligat pusulasının kapıya yapıştırıldığı hususunun şerhi düşülerek 02.11.2018 tarihinde tebligat pusulası kapısına yapıştırılmak suretiyle usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, yapılan takibatla vergi alacağının yükümlü şirketten tahsil imkanı bulunmadığından bahisle şirket ortağı sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla dava konusu 18.09.2018 tarih ve ... sayılı ödeme emrinin düzenlenerek 27.11.2018 tarihinde tebliği suretiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
 
Olayda, şirketin mükellefiyet kaydının 31.08.2011 tarihinde re'sen terk ettirildiği (işin bırakılmış addolunması hali) göz önünde bulundurularak 213 sayılı Kanunun yukarıda yer verilen düzenlemelerine göre şirket hakkında düzenlenen ödeme emirlerinin kanuni temsilcinin ikametgah adresinde kapıya yapıştırılmak suretiyle usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği görülmekte ise de; dava konusu 18.09.2018 tarih ve ... sayılı ödeme emri içeriği 2010/4-6 dönemi özel usulsüzlük cezasına ilişkin olarak asıl borçlu şirket hakkında düzenlenen ... sayılı ihbarnamenin 22.12.2015 tarihinde ilanen tebliğ edildiği belirtilmekte ise de, ilanen tebliğden önce bilinen adreslerde tebliğ edilemediğinin 213 sayılı Kanun'un 102. maddesinde belirtilen usule uygun şekilde düzenlenmiş tebliğ alındılarıyla ortaya konulamadığı, 2010/4-6 ve 1-12 dönemlerine ilişkin olarak asıl borçlu şirket hakkında düzenlenen ..., 28 sayılı ihbarnamelerin ise 22.01.2016 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi uyarınca mahalle muhtarına bırakılmak suretiyle usule aykırı şekilde tebliğ edildiğine ilişkin belgelerin sunulduğu, buna göre bahse konu ödeme emri içeriği söz konusu vergi ve cezaların asıl borçlu şirket nezdinde usulüne uygun şekilde tahakkuk etmemiş olması karşısında ödeme emri içeriği 2010 yılına ilişkin vergi ve cezaların 31.12.2015 tarihi itibariyle tarh ve ceza kesme zamanaşımına uğradığı sonucuna varıldığından, davacı adına düzenlenen 18.09.2018 tarih ve ... sayılı ödeme emrinde bu yönüyle hukuki isabet bulunmamaktadır.
 
Açıklanan nedenlerle; davalı idare istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, İstanbul 1. Vergi Mahkemesi Hakimliği'nin istinafa konu edilen 27/09/2019 tarih ve E:2019/103, K:2019/1623 sayılı kararının; dava konusu 18.09.2018 tarih ve ... sayılı ödeme emrinin iptali isteminin kabulüne yönelik hüküm fıkrasının kaldırılmasına, bu kısım yönünden yukarıda belirtilen gerekçe uyarınca davanın kabulüne, istinafa konu kararın; dava konusu18.09.2018 tarih ve ... sayılı ödeme emrinin iptali isteminin kabulüne yönelik hüküm fıkrasına davalı idare tarafından yapılan istinaf başvurusunun ise reddine, davanın kabulüne, davacı tarafından yapıldığı anlaşılan ve aşağıda dökümü gösterilen 148,70-TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, Mahkeme kararında davacı vekili lehine vekalet ücretine hükmedildiğinden ayrıca vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, istinaf aşamasında davalı idare tarafından yapıldığı anlaşılan ve aşağıda dökümü gösterilen 30,00-TL yargılama giderinin davalı idare üzerinde bırakılmasına, tahsil edilen posta avansından artan kısmın ilgilisine iadesine, kararın taraflara tebliği için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanun'un 45. maddesinin 6. fıkrası uyarınca kesin olarak 17/07/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy