İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 6. İdari Dava Dairesi 2020/141 Esas 2020/417 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 6. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/141
Karar No: 2020/417
Karar Tarihi: 10.06.2020



(2709 S. K. m. 125) (3194 S. K. m. 22, 23) (6306 S. K. m. 1, 7) (2464 S. K. m. 80, Ek m. 1, 5, 6) (6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği m. 1)
 
İSTEMİN ÖZETİ: Davacı tarafından, İstanbul İli, Beylikdüzü İlçesi, ……… Mahallesi, 606 ada, 71 parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde ruhsat aşamasında yapının her türlü harç ve ücretten muaf olduğu halde kendisinden 2.563,41 TL temel üstü ücreti ile yapılan inşaata ilişkin olarak 3194 sayılı İmar Kanunun 23. maddesi uyarınca 25.846,03 TL alt yapı katılım bedeli olarak 09.01.2019 tarihinde tahsil edilen bedelin iadesi istemiyle 21.02.2019 tarihinde yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine, anılan işlemin iptali ve yapılan ödemenin yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle açılan davada; "Davacı tarafından yukarıda bahsedilen parsel üzerinde yapılan yeni inşaat nedeniyle temel üstü ücreti ile 3194 sayılı kanunun 23. maddesi hükmü uyarınca daha önceden herhangi bir alt yapı katılım bedelinin ödenmemiş olduğu da dikkate alınarak davacıdan tahsil olunan söz konusu bedellere ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamakta olup, davacının ödemiş olduğu miktarın tazminine ilişkin talebi de yerinde görülmemiştir." gerekçesiyle davanın reddine karar veren İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 21/10/2019 tarih ve E:2019/1092, K:2019/2266 sayılı kararının; 6306 sayılı Kanun uyarınca riskli yapı olarak belirlenen yapının yıkılarak yeniden inşa edilen yapı nedeniyle anılan Kanunda yer alan muafiyet hükmü gereği herhangi bir harç ve ücret tahsilinin yapılamayacağı, diğer taraftan davalı idarece Kanun değişikliğinin geçmişe etkili olarak uygulandığı iddialarıyla istinaf yoluyla incelenerek kaldırılması istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: İstinaf talebinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Altıncı İdare Dava Dairesince; dava dosyasındaki bilgi ve belgeler incelenerek işin gereği görüşüldü:
 
Dava; davacı tarafından, İstanbul İli, Beylikdüzü İlçesi, A1 Mahallesi, 606 ada, 71 parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde ruhsat aşamasında yapının her türlü harç ve ücretten muaf olduğu halde kendisinden 2.563,41 TL temel üstü ücreti ile yapılan inşaata ilişkin olarak 3194 sayılı İmar Kanunun 23. maddesi uyarınca 25.846,03 TL alt yapı katılım bedeli olarak 09.01.2019 tarihinde tahsil edilen bedelin iadesi istemiyle 21.02.2019 tarihinde yapılan başvurunun zimmen reddi üzerine, anılan işlemin iptali ve yapılan ödemenin yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
 
İdare Mahkemesince; yukarıda aktarılan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
 
31/05/2012 tarih ve 28309 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 1. maddesinde, bu Kanunun amacının, afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standarlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yasama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek olduğuna işaret edilmiştir.
 
6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 1. maddesinde de bu Yönetmeliğin amacının, 6306 sayılı Kanun uyarınca, riskli yapılar ile riskli alan ve riskli yapı alanlarının tespitine, riskli yapıların yıktırılmasına, yapılacak planlamaya, dönüştürmeye tabi tutulacak taşınmazların değişiminin tespitine, hak sahibi olacaklarla yapılacak anlaşmaya ve yapılacak yardımlara, yeniden yapılacak yapılara ilişkin usul ve esasları belirlemek olduğu belirlenmiştir.
 
Bu amaç doğrultusunda Kanun ve Yönetmelikte ayrıntılı düzenlemelere yer verilmiştir. yuşmazlığın çözümlenebilmesi için 6306 sayılı Kanunun 7. maddesinin 10. fıkrasında yapılan değişikliğin Kanunun ve Yönetmeliğin amacı doğrultusunda hukukiliğinin irdelenmesi gerekli görülmüştür.
 
Kanunun 7. maddesinin 9. fıkrasında; Bu Kanun uyarınca yapılacak olan işlem, sözleşme, devir ve tesciller ile uygulamalar, noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan harçlar, damga vergisi, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti ve diğer ücretlerden; kullandırılan krediler sebebiyle lehe alınacak paralar ise banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesnadır." hükmüne,10.fıkrasında;" Gerçek kişilerce ve özel hukuk tüzel kişilerce uygulamada bulunulan riskli alanlardaki yapılan mevcut alanları için daha önce belediyelerce alınan harç ve ücretlere ilave olarak, sadece kullanım maksadı değişiklikleri ile yapı alanındaki artışlar için hesaplanan harç ve ücret farkları alınır. "hükmüne yer verilmiş iken 14.04.2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanunun 24.maddesiyle“Gerçek kişilerce ve özel hukuk tüzel kişilerince uygulamada bulunulan riskli alanlardaki” ibaresinin, “Riskli alanlarda, rezerv yapı alanlarında ve riskli yapıların bulunduğu parsellerde, gerçek kişilerce ve özel hukuk tüzel kişilerince uygulamada bulunulması hâlinde,” şeklinde değiştirildiği, değişiklik sonrası 10.fıkranın son halinin "Riskli alanlarda, rezerv yapı alanlarında ve riskli yapıların bulunduğu parsellerde, gerçek kişilerce ve özel hukuk tüzel kişilerince uygulamada bulunulması hâlinde, yapıların mevcut alanları için daha önce belediyelerce alınan harç ve ücretlere ilave olarak, sadece kullanım maksadı değişiklikleri ile yapı alanındaki artışlar için hesaplanan harç ve ücret farkları alınır." şeklinde olduğu görülmüştür.
 
Kanunda yapılan bu değişikliğe paralel düzenlemeler Yönetmelikte de yapılmıştır.
 
6306 sayılı Kanunun 7. maddesinin 9. fıkrası ile harç, vergi ve ücretlerden muafiyet tanınarak genel bir kural konulmuş olmakla birlikte değişiklik öncesi halindeki 10. fıkrasında, yeniden yapılan yapıların yıkımdan önceki durumla eşdeğer olmaması haline yönelik bir istisnaya yer verilerek riskli alanlarda yapılan yapılar açısından "kullanım maksadı değişiklikleri ile yapı alanlarında ki artışlar için " hesaplanan harç ve ücret farklarının alınması öngörülerek bu genel kuralın istisnası belirlenmiştir.
 
Yapılan değişiklik ile de rezerv yapı alanları ve riskli yapıların bulunduğu parseller içinde yeniden yapılan yapılar da, önceki durumu ile eşdeğer olmama kriterinden hareketle bu istisnanın kapsamı içine alınmıştır.
 
Yasa ve Yönetmeliğin sistematiğine baktığımızda, riskli alan, riskli yapı tespit işlemlerden başlayarak yapıların yıkımı, yeni proje ve sözleşmeler yapılması ve yeni yapılacak binaların ruhsatlandırılmasına ilişkin süreç silsile halinde bir bütünlük içinde ve ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş, yapılan düzenlemeler ile de her bir uygulamanın dayanağı mevzuat kuralları ile bağı kesilmemiştir. Böylece bu sürecin tüm paydaşlarının hukuki durumları da dikkate alınmıştır.
 
Kentsel dönüşümün temel amacı, daha önce çeşitli nedenlerle sağlıklı bir fiziki yapılaşmanın oluşturulamadığı kentlerin yenilenmesi, olası afetlere dayanaklı hale getirilmesi ve mağduriyetlerin önlenmesidir. Bir başka anlatımla, standartlara uygun yapılaşma sağlanarak genelde doğanın tahribine engel olmak, özelde de paydaşların yararına çözüm üretmek bu düzenlemelerin amacını oluşturmaktadır.
 
6306 sayılı Kanunda yapılan değişikliklerle gelinen nokta da, riskli yapıların yerine yeniden yapılan yapıların nerede/ kimin tarafından yapılıp yapılmasından ziyade öncesi/ sonrası oluşan farklılıklardan hareketle muafiyet belirlenmiş olduğu dikkate alındığında önceki düzenlemenin kazanılmış hak olarak değerlendirilmesine olanak bulunmamaktadır.
 
Düzenleyici kuralların yürürlüğe girdiği tarihten sonraki olaylara uygulanacağı hukukun genel ilkesidir. Söz konusu düzenlemeler ile riskli yapıların yıkımına kadar olan süreçteki muafiyetler devam etmekte olup, yerine yenisinin yapılması aşamasında yürürlükte olan Kanun ve Yönetmelik hükümlerine tabi kılınmasının, hukukun bu genel kuralına aykırı olduğundan söz edilemez. Aksine bir yaklaşım, kanun önünde eşitlik ilkesinin ihlali sonucu doğuracağından kabul edilemezdir.
 
Kaldı ki, yine aksine bir yaklaşım, belediyeleri, yürütmekle yükümlü olduğu hizmetleri yeni ve farklılaşan durumlarda bile bedelsiz olarak yerine getirmesi gibi bir zorunlulukla karşı karşıya bırakacağından, bu durum kamu yararı ve hizmet gereğine uygun olmadığı gibi 6306 sayılı Kanunun amacı ve öngörüsüne de aykırıdır. Kanunun, bu sürece kamudan ve özelden katılan bütün paydaşların ortak çıkarlarını gözetmeye çalıştığı, hiçbir kesim açısından avantajlı bir durum yaratmayı amaçlamadığı açıktır.
 
Nitekim, Kanun koyucunun bu değişikliği yaparken bir geçiş hükmü getirmemesi, nerede/ kim tarafından yapılırsa yapılsın önce ki ile eşdeğer olmayan yapıların tamamını, bu kapsama almayı amaçladığını göstermektedir. Böylece, eskisine göre farklılaşan her yapı, Kanun maddesi kapsamına alınarak kanun önünde eşitlik sağlanmıştır.
 
Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerden; İstanbul, Beylikdüzü İlçesi, A1 Mahallesi, 606 ada, 71 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan yapının riskli yapı olarak belirlendiği, davacı tarafından söz konusu parsel üzerinde yeniden yapılacak yapı için 20/05/2015 tarihli yapı ruhsatı alındığı, bahse konu yapının tamamlanması üzerine yapı kullanma izin belgesi aşamasında 09/01/2019 tarihinde 3194 sayılı İmar Kanununun 23. maddesi uyarınca davacıdan 25.846,03 TL teknik altyapı bedelinin, yine 2.563,41 TL temel üstü ücreti tahsil edildiği ve devamında 23/03/2019 tarihli yapı kullanma izin belgesinin düzenlendiği, davacı tarafından söz konusu ödemelerin iade edilmesi talebiyle yapılan başvurunun zimmen reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
 
Bu durumda, 3194 sayılı İmar Kanununun 23. maddesi uyarınca alınan teknik altyapı bedeli, yapı ruhsatı aşamasında alınan bir bedel olup, uyuşmazlık konusu parsele yapı ruhsatı 20/05/2015 tarihinde düzenlendiğinden ve anılan tarihte riskli yapıların bulunduğu parsellerde yeniden yapılan yapılar belediyelerce alınan harç ve ücretlerden muaf bulunduğundan 6306 sayılı Kanunda 6704 sayılı Kanunun 24. maddesiyle yapılan ve 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik gerekçe gösterilerek yapı kullanma izin belgesinin düzenlenmesi aşamasında tahsil edilen dava konusu altyapı katılım bedelinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
 
Diğer taraftan; 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun Ek 1/1. maddesinde, belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde yapılan her türlü bina inşaatı (ilave ve tadiller dahil), inşaat veya tadilat ruhsatı alımının Ek Madde 6 da yer alan tarifede gösterilen nispet ve hadlerde bina inşaat harcına tabi olduğu ve 80. maddede, imar mevzuatı gereğince madde metninde belirtilen harçların belediyece tahsil olunacağı hüküm altına alınmıştır.
 
3194 sayılı İmar Kanununun 22/1. maddesinde ise yapı ruhsatı alınabilmesi için maddede belirtilen belgelerle birlikte müracaat edilmesi öngörülmüştür.
 
Yukarıda yer alan Yasa hükümlerinden, ruhsat alabilmek için ilgili yerlere İmar Kanununun 22. maddesinde sayılan belgelerle birlikte müracaat edileceği, başvuruya eklenmesi zorunlu olan bu belgelerin inceleneceği ve uygun görüldüğü takdirde 2464 sayılı Kanunun Ek 5. maddesine göre harç yatırıldıktan sonra ruhsat verilebileceği anlaşılmaktadır.
 
2464 sayılı Kanunda yer alan bina ruhsat harcı ile ruhsat alımından önce yapılacak işlemler nedeniyle verilen hizmetlerin karşılığı harca dönüştürüldüğünden bu gibi işlemlerin ücretle ya da vergiyle değil harçla karşılanmasının amaçlandığı açıktır.
 
Bu hükümlere göre inşaata başlamadan önce, imarla ilgili işlemlerden dolayı sözü edilen Kanunun 80. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde sayılan işlemler için harç alınacak, inşaata başlamak için ruhsat alımı sırasında yapılan işlemlerden dolayı aynı Kanunun Ek 6. maddesinde açıkça ve ayrıca belirtilen bina inşaat harcı ödenecek, bina bitince de 80. maddenin, (f) bendi uyarınca yapı kullanım izin harcı tahsil edilecektir.
 
Bu durumda gerek inşaata başlanılmadan önce gerek sonra inşaat nedeniyle alınması gereken bedeller mevzuat uyarınca harç olarak alınacağından inşaatla ilgili olarak 2464 sayılı Kanunun 97. maddesine göre ücret adı altında bir bedel istenmesi mümkün olmayacağından 09/01/2019 tarihinde davacıdan tahsil olunan 2.563,41 TL temel üstü ücreti yönünden de hukuka uyarlık görülmemiştir.
 
Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
 
Bu nedenle hukuka aykırı bulunan işlemler nedeniyle davacıdan tahsil edilen bedelin tazminen davacıya ödenmesi gerektiği de açıktır.
 
Açıklanan nedenlerle, davacının istinaf talebinin kabulüne, İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 21/10/2019 tarih ve E:2019/1092, K:2019/2266 sayılı kararının kaldırılmasına, dava konusu işlemin iptaline, davacıdan tahsil olunan 25.846,03 TL teknik altyapı katılım bedeli ve 2.563,41 TL temel üstü ücreti olmak üzere toplam 28.409,44 TL'nin idareye başvuru tarihi olan 21/02/2019 tarihinde itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, dava ve istinaf aşamasında yapılan 434,20 TL yargılama giderinin ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.700,00 TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45.maddesinin 6.fıkrası ve 46.maddesi uyarınca kesin olarak,10/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)
 


Full & Egal Universal Law Academy