İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 5. Vergi Dava Dairesi 2020/3901 Esas 2020/3543 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 5. Vergi Dava Dairesi
Esas No: 2020/3901
Karar No: 2020/3543
Karar Tarihi: 02.07.2020



(1319 S. K. m. 3, 13) (4721 S. K. m. 726, 826) (5393 S. K. m. 18)
 
İSTEMİN ÖZETİ: Davacı şirket adına 2011-2015 yıllarına ilişkin olarak re'sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı bina vergisi ile kültür ve tabiat varlıkları koruma katkı payı ile kesilen usulsüzlük cezasının kaldırılması istemiyle açılan davayı kabul eden İstanbul 8. Vergi Mahkemesi'nin 20/12/2016 tarih ve E:2015/2590, K:2016/2924 sayılı kararına yönelik davalı istinaf başvurusunu reddeden İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Beşinci Vergi Dava Dairesi'nin 24/10/2017 tarih ve E:2017/2358, K:2017/4169 sayılı kararının davalı idarece temyiz edilmesi üzerine Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 27/02/2020 tarih ve E:2018/3175, K:2020/1295 sayılı kararı ile bozulması üzerine dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere incelenmesinden ibarettir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Beşinci Vergi Dava Dairesince, Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 27/02/2020 tarih ve E:2018/3175, K:2020/1295 sayılı bozma kararına uyularak gereği görüşüldü:
 
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu'nun mükellef başlığını taşıyan 3. maddesinde, bina vergisi yönünden, 13. maddesinde de, arazi vergisi yönünden mükellef tanımlanmış, bina veya arazi vergisini, binanın veya arazinin maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa bunlara malik gibi tasarruf edenlerin ödeyeceği kurala bağlanmıştır.
 
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 726. maddesinde; bir üst irtifakına dayalı olarak başkasına ait bir arazinin altında veya üstünde sürekli kalmak üzere inşa edilen yapıların mülkiyetinin, irtifak hakkı sahibine ait olduğu, 826. maddesinde ise; bir taşınmaz malikinin, üçüncü kişi lehine arazisinin altında veya üstünde yapı yapmak veya mevcut bir yapıyı muhafaza etmek yetkisi veren bir irtifak hakkı kurabileceği, aksi kararlaştırılmış olmadıkça bu hakkın devredilebileceği ve mirasçılara geçeceği, üst hakkı, bağımsız ve sürekli nitelikte ise üst hakkı sahibinin istemi üzerine tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilebileceği, en az otuz yıl için kurulan üst hakkının, sürekli nitelikte olduğu kuralına yer verilmiştir.
 
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu'nun yukarıda metnine yer verilen hükümlerinden emlak vergisini taşınmaz malikinin ödeyeceği, intifa hakkı tesis edilmesi halinde emlak vergisini malik yerine intifa hakkı sahibinin ödeyeceği, ancak taşınmaz malikinin ve intifa hakkı sahibinin bulunmaması halinde taşınmaza malik gibi tasarruf edenlerin ödeyeceği sonucuna varılmaktadır.
 
Uyuşmazlığın çözümü; davacı şirketin inşa ettiği binalar yönünden Emlak Vergisi Kanunu'nun 3. maddesi kapsamında mükellef olarak nitelenip nitelemeyeceğine bağlı bulunmaktadır.
 
Türk Medeni Kanunu'nun üst hakkına ilişkin hükümleri değerlendirildiğinde, bir üst irtifakına dayalı olarak başkasına ait bir arazinin altında veya üstünde sürekli kalmak üzere inşa edilen yapıların mülkiyetinin, irtifak hakkı sahibine ait olduğu kuralına yer verilerek, üst hakkı sahibine inşa ettiği binalar yönünden malik olma yetkisi verilmiştir. Bu durumda, üst hakkı sahibinin bu hakka istinaden inşa ettiği binalar yönünden malik olduğu ve buna istinaden Emlak Vergisi Kanunu'nun 3. maddesi kapsamında bina vergisinin mükellefi olduğu sonucuna varılmaktadır.
 
Dosyanın incelenmesinden; Pendik Sahil Dolgu Alanının 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile yat limanı olarak ayrıldığı, bu alana liman inşası görevinin Hazine tarafından davalı idareye verildiği, 13.02.2007 tarihli şartname çerçevesinde 08.03.2007 tarihinde ihale yapıldığı, bu ihale neticesinde denizden dolgu ve doldurulacak alan ile deniz yüzeyi olmak üzere toplam 136,300 m2'lik alanın 5393 sayılı Belediye Kanunun 18/e maddesi uyarınca 30 yıllığına kullanım izninin verilmesi ve yat limanı inşa edilmesi, işletilmesi ve yükleniciden işletme bedeli alınmasını içeren 26.03.2007 tarihli ''Pendik Yat Limanı Alanının Kullanım İzni Devri ile Yat Limanı İnşa Edilmesi ve İşletilmesi İşi'' sözleşmesinin düzenlendiği, davacı şirketin tasarrufunda olan bu alanın, davacı şirket tarafından malik gibi kullanıldığından bahisle söz konusu taşınmazlar için dava konusu ihbarnamelerin düzenlenerek davacı şirkete tebliğ edildiği görülmüştür.
 
Olayda; üst hakkı sahibi olan ve bu hakka istinaden söz konusu binaları inşa eden davacının, Emlak Vergisi Kanunu'nun 3. maddesi kapsamında malik sıfatıyla bina vergisinin mükellefi olduğu ancak dosyada mevcut resmi senetlerde binaların üzerinde bulunduğu arsaların mülkiyetinin hazineye ait olduğu görüldüğünden ve davacı sadece binanın maliki olduğundan, emlak vergisi değerinin hesabında bina normal inşaat maliyetlerine göre bulunan değere arsa değerinin ilave edilmemesi gerekeceği sonucuna varıldığından tarh edilen bina vergisi ile kültür ve tabiat varlıkları koruma katkı payının; bina normal inşaat maliyetlerine göre bulunan değer üzerinden hesaplanan kısmında hukuka aykırılık, arsa değerinin ilave edilmesi suretiyle hesaplanan kısmında ise hukuka uyarlık yoktur.
 
Uyuşmazlık, vergi ziyaı cezası ve usulsüzlük cezası yönünden incelendiğinde;
 
Emlak Vergisi Kanunu'nda yapılan düzenleme ile 09.04.2002 tarihinden itibaren beyanname verme zorunluğu kaldırılarak verginin idarece tarh edileceği kuralı benimsendiğinden ve ceza kesileceğine dair bir hükme yer verilmediğinden, idarece 2002 yılı ve sonraki yıllarda yapılan tarhiyatlar için ceza kesilmesi mümkün olmayıp 2011-2015 yıllarına ilişkin olarak kesilen vergi ziyaı cezalarında ve usulsüzlük cezasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
 
Açıklanan nedenlerle, bozma kararına uyulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine; davanın, 2011-2015 yıllarına ilişkin olarak tarh edilen bina vergisi ile kültür ve tabiat varlıkları koruma katkı payının, arsa değerinin matraha ilave edilmesi suretiyle hesaplanan kısmı ile 2011-2015 yıllarına ilişkin olarak kesilen vergi ziyaı cezası ve usulsüzlük cezasına ilişkin kısmının kabulüne, diğer kısımlara ilişkin olarak davanın reddine, isteme konu Mahkeme kararının hüküm fıkrası Dairemizin iş bu kararı ile değiştirildiğinden yargılama giderlerine ve vekalet ücretine yönelik yeniden hüküm kurulması gerekli görülmek suretiyle, haklılık oranına göre ve takdiren; aşağıda ayrıntısı gösterilen ve davacı tarafından yapılan 58,10-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan 356,90-TL yargılama giderinden 149-TL' sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine kalan tutarın davalı üzerinde bırakılmasına, 54,40-TL'den az olmamak üzere; reddedilen tutar üzerinden binde 4,55 oranında hesaplanacak nispi karar harcının davacıdan, kabul edilen tutar üzerinden binde 4,55 oranında hesaplanacak nispi karar harcının ise davalıdan tahsili için müzekkere yazılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen 2.450-TL vekalet ücretinin taraflarca karşılıklı olarak birbirlerine verilmesine, artan posta avanslarının talep edilmemesi halinde hükmün kesinleşmesinden sonra Mahkemesince taraflara iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, 02/07/2020 tarihinde, oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy