İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 5. Vergi Dava Dairesi 2020/2293 Esas 2020/5284 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 5. Vergi Dava Dairesi
Esas No: 2020/2293
Karar No: 2020/5284
Karar Tarihi: 23.09.2020



(1319 S. K. m. 20, 23, 29, 32, 33) (213 S. K. m. 341)
 
İSTEMİN ÖZETİ: Davacı tarafından, 05/04/2019 tarih ve 103629912056 cilt nolu ihbarname içeriği, 2015 ila 2019 yıllarına ilişkin vergi ziyaı cezalı emlak vergisi ve fer'ilerinin iptali istemiyle açılan davada; Mahkemece 17.07.2019 tarihli ara kararına davalı idarece verilen cevapta, 29.03.2019 tarihli dilekçeye istinaden tapudaki hisse oranına göre emlak beyanlarının kayıt altına alındığı, davacı ..... adına 2015-2019 yılları için tahakkuk eden dava konusu vergi ihbarnamesinin 10.804,04-TL'nin 08.04.2019 tarihinde 8.583,00-TL'si terkin edildiğinin belirtilmiş olduğu, söz konusu ihbarnamenin davacı hakkındaki 2015, 2016, 2017, 2018 yıllarına ilişkin tahakkuklarının idare tarafından davacının o dönemlerde sorumlu olmadığı gerekçesiyle tamamının iptal edildiğinin anlaşıldığı, davanın bu kısmının konusuz kaldığı sonucuna varıldığı, öte yandan; davacı tarafından söz konusu taşınmazın 01.01.2019 tarihinden itibaren iş yeri olarak kullanıldığının idareye beyan edildiği, davacının tapuda maliki olduğu yeri 15.02.2019 tarihinden itibaren iş yeri olarak kiraya verdiği, dava konusu ihbarnamenin sadece 2019 yılına ilişkin kısmı davalı idare tarafından terkin edilmediği görüldüğünden; davacının emlak vergisi mükellefi olarak sorumlu olduğu 2019 yılına ilişkin hakkında düzenlenen iş yeri vergisi ve kültür ve tabiat varlıklarını koruma payına ilişkin kısmında hukuka aykırılık bulunmadığı, davanın, davacı adına 2019 yılına ilişkin kesilen vergi ziyaı cezasına ilişkin kısmı yönünden; 9.4.2002 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4751 sayılı Kanun ile 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununda önemli değişikliklere gidildiği, yapılan değişiklikle emlak vergisinin tarh ve tahakkukuna ilişkin yeni esaslar getirildiği, 4751 sayılı Kanun ile emlak vergisi uygulaması sonucunda görülen olumsuzlukları ortadan kaldırmak ve vergilemede kolaylığın ve basitliğin sağlanması amacıyla dört yılda bir alınmakta olan beyan esasının kaldırılması ve sadece vergi değerini tadil eden nedenlerin bulunması halinde mükelleflerden bildirim alınmasını sağlamaya yönelik değişikler yapıldığı, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 4751 sayılı Kanunla kaldırılmadan önceki 20. maddesinde, arazi vergisinin mükelleflerin yazılı beyanı üzerine tarh ve tahakkuk ettirileceği hüküm altına alındığı, aynı Kanunun 4751 sayılı Kanunla değişmeden önceki 32. maddesinde de, ek süreye rağmen beyanname verilmemesi halinde; verginin bu Kanun hükümlerine göre idarece tarh edileceği, şu kadar ki, gayrimenkulün maddi delillere göre tespit edilen değerinin beyan edilmesi gereken asgari değerden fazla olması halinde, bu değer üzerinden ikmalen vergi tarh olunacağı, beyannamesini ek süreye rağmen vermeyen mükellef adına vergi ziyaı cezası kesileceği, mükellefin beyanının maddi delillere göre tespit edilen rayiç bedelden düşük olması halinde, rayiç bedelle tarhiyata esas değer arasındaki fark üzerinden ceza uygulanmaksızın ikmalen vergi tarh olunacağı hükmüne bağlandığı, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununda 4751 sayılı Kanun ile 9.4.2002 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yapılan değişiklikler sonucu beyan esası kaldırılarak sadece vergi değerini tadil eden nedenlerin bulunması halinde bildirim verilmesi esasının getirilmesine paralel olarak kanunun 32. maddesinde yeniden düzenlemeye gidildiği, buna göre emlak vergisi bildirimi verilmesi gereken hallerde mükellefin bildirim vermemesi durumunda, verginin idarece tarh edileceği, idarece tarhiyatta her yıla ilişkin vergi değerinin 29'uncu madde hükmü dikkate alınarak hesaplanacağının belirtildiği, 9.4.2002 tarihinde yapılan değişiklik öncesi beyanname verilmemesi halinde vergi ziyaı cezası kesileceği açık olarak belirtilmekte iken Emlak Vergisi Kanununda 9.4.2002 tarihinden itibaren 4751 sayılı Yasa ile yapılan değişikler sonucu, beyan esasına ilişkin 20. madde kaldırılarak 23. maddede yapılan değişiklik ile Kanunun 33. maddesinde belirtilen vergi değerini tadil eden sebeplerin meydana gelmesi halinde bildirim verilmesi esası getirildiği, 32. maddede de bildirimin süresinde verilmemesi durumunda verginin idarece tarh edileceği belirtildiği halde vergi ziyaı cezası kesileceğine dair bir ibareye yer verilmediği, bu durumda Emlak Vergisi Kanununda 9.4.2002 tarihinden itibaren beyanname verme zorunluluğu kaldırılarak emlak vergisi bildirimi verilmesi gereken hallerde mükellefin bildirim vermemesi durumunda verginin idarece tarh edileceği kuralı benimsendiğinden ve vergi ziyaı cezası kesileceğine dair bir hükme yer verilmediğinden, 2002 yılı ve sonraki yıllar için davalı idare tarafından davacı adına kesilen cezanın hukuka aykırı olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle dava konusu 2015, 2016, 2017, 2018 yıllarına ilişkin vergi ziyaı cezalı emlak vergisi ve fer'ileri hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2019 yılına ilişkin vergi ziyaı cezasının iptaline, 2019 yılına ilişkin işyeri vergisi ve kültür ve tabiat varlıklarını koruma payına ilişkin kısmının reddine karar veren Kocaeli 1. Vergi Mahkemesi'nin 15/11/2019 tarih ve E: 2019/543, K: 2019/1283 sayılı kararının; davacı tarafından; 2015, 1016, 2017, 2018 yıllarına ilişkin vergi ziyaı cezalı emlak vergisi ve fer'ileri hakkında, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu, davalı idare tarafından ise; vergi ihbarnamesinde belirtilen 2014, 2015, 2016, 2017 ve 2018 yılları; 1319 sayılı EVK 4751 sayılı Kanunla 09.04.2002 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılan 27'nci maddesinde emlak vergisi beyannamelerinin süresi içinde verilmemesi halinde bu sürenin sonundan başlayarak iki ay bekleneceği, beyanname bu süre içinde verilirse vergi ziyaı olmamış sayılacağı, 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 341'nci maddesinde vergi ziyaı mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesidir şeklinde tanımlandığı, vergilendirme işleminin geriye dönük tesisinde söz konusu yazının tetkikinden de anlaşılacağı üzere, inşaatın bittiğini gösterir kıstaslardan biri de binanın fen ve sağlık bakımından oturmaya elverişli hale gelmesi, elektrik ve suyunun bağlanmış olması durum olduğu, bu durumda, mükelleflerin bina vergisi ile ilgili Emlak Vergisi yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerektiği iddialarıyla kaldırılması istenilmektedir.
 
SAVUNMALARIN ÖZETİ: Davacı tarafından savunma verilmemiş, davalı idare tarafından ise istinaf başvurusunun reddi gerektiği savunulmuştur.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Beşinci Vergi Dava Dairesince, gereği görüşüldü:
 
İstinaf başvurusuna konu karar usul ve hukuka uygun olup kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, istinaf başvurularının reddine, 157,50-TL istinaf başvuru harcı ve 26,70-TL posta ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına, 54,40-TL maktu karar harcının davacıdan tahsili için müzekkere yazılmasına, 157,50-TL istinaf başvuru harcı ve 40,20-TL posta ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına, 54,40-TL maktu karar harcının davalıdan tahsili için müzekkere yazılmasına, artan posta giderinin taraflara iadesine, temyizi kabil olmamak üzere kesin olarak 23.09.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
 


Full & Egal Universal Law Academy