İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesi 2019/3376 Esas 2020/871 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 2. Vergi Dava Dairesi
Esas No: 2019/3376
Karar No: 2020/871
Karar Tarihi: 30.06.2020



(2577 S. K. m. 45) (213 S. K. m. 9, 30, 72, 74, 75)

İSTEMİN ÖZETİ: Davacı vekili tarafından, müvekkil adına, hakkında, sahte fatura düzenlemek suretiyle elde ettiği bir kısım komisyon gelirini beyan dışı bıraktığı yönünde düzenlenen vergi tekniği raporunu done alan takdir komisyonu kararlarına istinaden, 2013 yılı 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 9 dönemleri için resen üç kat vergi ziyaı cezalı olarak salınan KDV tarhiyatlarını ihtiva eden ihbarnamelerin iptali istemiyle açılan davanın"...dönem matrahlarının takdiri amacıyla önce takdir komisyonuna sevk edilen davacı hakkında, daha sonra, sahte fatura düzenlemek suretiyle elde ettiği bir kısım komisyon gelirini beyan dışı bıraktığı yönünde tespitler içeren vergi tekniği raporu düzenlenmek ve bu rapor takdir komisyonu kararlarına done alınmak suretiyle, vergi incelemesi ve matrah takdirine ilişkin iki vergilendirme usulünün birleştirilerek uygulanması neticesinde gerçekleştirilen cezalı tarhiyatın, vergilendirme usulüne aykırı bulunduğundan hukuka uygun olmadığı, takdir komisyonu kararında teknik raporun bir done olarak kabul edildiği düşlünülebilir veya ileri sürülübilir ise de, bu düşüncenin geçerli olabilmesi için teknik raporun ilgili takdir komisyonu kararlarında tartışılması, rapordaki tespit ve rakamların doğru ve yanlışlığının test edilmesi, matraha esas alınan sahte fatura gelirleri ile bunun tabi olduğu KDV vs. gibi hesaplamaların açıkça yapılması ve takdir komisyonunun iradesinin tartışmasız olarak karara yansıtılması gerektiği, bu itibarla; yukarıda değinilen usul izlenerek hesapları incelenen davacı adına takdir komisyonu kararlarına dayalı olarak yapılan cezalı tarhiyatta yasal isabet ve hukuka uyarlık görülmediği.." gerekçesiyle kabulüne karar veren Bursa 1. Vergi Mahkemesi'nin 11/09/2019 tarih ve E:2018/1337, K:2019/959 Sayılı kararının, davalı idare vekili tarafından, davacının 2013 yılı hesaplarının sahte belge düzenleme fiili yönünden incelendiği, 4.4.2017 gün ve 2017-A-47/1 Sayılı vergi tekniği raporunun tanzim edildiği, burada da davacının 2013 yılından itibaren düzenlediği tüm faturaların gerçek bir mal ve hizmet teslimine dayanmayan komisyon karşılığı düzenlenen sahte faturalar olduğunun tespit edildiği, buna dayalı olarak da sahte fatura komisyon geliri ile ilgili olarak takdir komisyonuna sevk edildiği, belirlenen matrahlar üzerinden cezalı tarhiyatların yapıldığı, yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek, istinaf yoluyla kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istenilmektedir.
 
CEVAP DİLEKÇESİNİN ÖZETİ: Cevap dilekçesi verilmemiştir.
 
Hüküm veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi İkinci Vergi Dava Dairesi'nce; dosyadaki belgeler incelenip istinaf başvurusu hakkında gereği görüşüldü:
 
KARAR: İstinaf başvurusu, davacı vekili tarafından, müvekkil adına, hakkında, sahte fatura düzenlemek suretiyle elde ettiği bir kısım komisyon gelirini beyan dışı bıraktığı yönünde düzenlenen vergi tekniği raporunu done alan takdir komisyonu kararlarına istinaden, 2013 yılı 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 9 dönemleri için resen üç kat vergi ziyaı cezalı olarak salınan KDV tarhiyatlarını ihtiva eden ihbarnamelerin iptali istemiyle açılan davanın kabulüne karar veren İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemine ilişkindir.
 
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İstinaf" başlıklı 45. maddesinin 1.fıkrasında; idare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine başvurulabileceği; 3. fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararının hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar vereceği, karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkünse gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı vereceği; 4. fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vereceği, bu halde bölge idare mahkemesinin işin esası hakkında yeniden bir karar vereceği; 6. fıkrasında ise, bölge idare mahkemelerinin 46. maddeye göre temyize açık olmayan kararlarının kesin olduğu hükümleri yer almaktadır.
 
213 Sayılı Kanun'un 30. maddesinin birinci fıkrasında "Resen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanunî ölçülere dayanılarak tespitine imkân bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır. İnceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen matrah veya matrah farkı resen takdir olunmuş sayılır." hükmü yer almaktadır.
 
Aynı Kanun'un 72 ila 75. maddelerinde takdir komisyonunun kuruluşu, üyelerin seçilmesi, görev ve yetkileri sayılmış, 31. maddesinde, takdir komisyonunca belli edilen matrah veya matrah kısmının takdir kararına bağlanacağı belirtilmiştir.
 
Anılan Kanun'un 74. maddesinin "a" işaretli fıkrasında ise, takdir komisyonlarının maddede sayılan görevlerini yaparken takdir sebeplerinin bulunup bulunmadığını inceleyemeyeceği, yalnız hatalı gördüğü işlemlerde ilgili vergi dairesini yazı ile ikaz etmeye mecbur olduğu hükme bağlanmıştır.
 
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 30. maddesinde sayılan re'sen vergi tarhını gerektiren sebeplerin varlığı halinde vergi inceleme elemanlarınca ilgili dönem matrahı re'sen takdir edilebileceği gibi takdir komisyonuna başvurularak da matrahın takdir edilmesi sağlanabilecektir. Anılan maddede sayılan hallerde matrahın takdir komisyonu tarafından takdir edilebileceği tartışmasız olup bu durumdaki bir mükellefin takdire sevk edilmesine ve düzenlenen inceleme raporlarının takdir komisyonunca done olarak kullanılmasına yasal bir engel bulunmamaktadır. Ayrıca Kanun'un 74. maddesindeki kuraldan takdir komisyonunun takdir nedenlerinin bulunup bulunmadığı hususunda bir inceleme yapamayacağı anlaşılmakla, istinaf istemine konu kararın gerekçesi yerinde görülmemiştir.
 
Öte yandan, 213 Sayılı Kanun'un 9. maddesinde, vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş bulunmasının mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu kaldırmayacağı ifade edilmiş; 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1. maddesinde ise, Türkiye'de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu düzenlenmiştir.
 
Bu nedenlerle, olayda, takdir komisyonu kararının verildiği tarih itibarıyla resen tarh nedeninin bulunup bulunmadığı ve resen takdir edilen matrahın hukuka uygun olup olmadığı hususları da değerlendirilerek işin esası hakkında karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmakla, davacının, dava konusu dönemde düzenlediği faturaların, komisyon karşılığı düzenlenen sahte olup olmadığının tespiti, bunun içinse, öncelikle, hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunun değerlendirilmesi önem arz etmektedir.
 
Davacı hakkında düzenlenen 04.04.2017 tarih ve 2017-A-47/1 Sayılı Vergi Tekniği Raporunda, davacının, Yıldırım/Bursa adresinde, atık ve hurda toptan ticareti ile uğraşmak üzere 01/12/2012'de tesis ettirdiği mükellefiyetinin 30/09/2013 tarihinde terk ettiği, 01/12/2012 tarihli işe başlama yoklamasında, 15 m2 işyerinin C. Ş.'e ait olduğu, başka adresteki 120 m2 deponun da C. Ş. 'e ait olduğu, davacının çalışanı bulunmadığı, faaliyet konusunun toptan plastik, tekstil, kağıt ticareti olduğu, işyerinde ikinci el büro malzemeleri ve 1 kantar bulunduğu, 02/10/2013 tarihli merkez adresi yoklamasında, adresin kapalı olduğu, 30/09/2013'de merkez ve depo işyeri adreslerini terk ettiği, P. K. adlı mükellefin, 2013/Mart-Ağustos dönemlerinde mükelleften 19,3 milyon TL alış yaptığı, bu satışın mükellefin bildirim formlarında bulunmadığı, adı geçen şahıs ile mükellefin muhasebecilerinin aynı, işe başlama ve terk tarihlerinin de yakın olduğu, mükellefin 18/08/2010'da aynı mahalle sınırlarındaki işyerinde başladığı toptan tekstil ve plastik hurda alım satım işini 31/12/2010'da terk ettiği, 01/12/2012'de iş bu mükellefiyet kaydını (aynı mahalledeki adreste) yeniden açtığı, mükellefiyetleri boyunca, Bursa'da ikamet etmediği, ikamet adresinin Kadıköy/İstanbul olduğu, işi terk sonrasında bastırdığı belgelerin tamamını kullandığından, kullanılmayan belge teslimi bulunmadığı, gelir vergisi beyannamesiyle, 2013 yılında 26,9 milyon TL alış, 27,2 milyon TL hasılat, 27,6 bin TL kazanç beyan ettiği ,KDV beyannameleriyle, 2013/1 ila 9 dönemlerinde, 27,2 milyon TL matrah, 614 TL ödenecek vergi beyan ettiği, muhtasar beyannamelerle, 2 ila 5 işçi beyan ettiği, Ümraniye'deki muhasebe bürosu çalışanlarına geniş kapsamlı vekalet verdiği, muhasebe çalışanının, bu vekaletnameye istinaden, vergi dairesi ve SGK işlemleri dışında mükellef adına işlem yapılmadığını beyan ettiği, Ba-Bs analizinden, mükellefin işletme esasına tabi olduğu, bu nedenle kendi Ba/Bs bildiriminin bulunmadığı, .... ve H. Demir adlı mükelleflerce mükelleften 14 milyon TL alış yapıldığı, defter belge ibraz yazısı adreste tanınmadığından mükellefe tebliğ edilemediği, mükellefe ulaşılamadığından, tasdikli defterlerin temin edilemediği, muhasebeciden temin edilen tasdiksiz defter nüshasının açıklama bölümünde, bazen ticari ilişkide bulunulan firmanın ticaret ünvanının, bazen firma sahibinin adının, bazen de tüzel kişiliğin kısaltılarak yazıldığı, bu nedenle ticari ilişki kurulan kişilerin tam olarak defterden (açık kimlikleriyle) tespiti mümkün olmamakla birlikte (TC kimlik numara veya vergi kimlik numara belirtilmemesi nedeniyle), büyük miktarda satış yapılan kişilerin dosyalarında mevcut tutanak, karşıt tespit tutanakları, inceleme raporları ve eki belge ve bildirim formları analizinden ve bazıları hakkında düzenlenen vergi tekniği raporu ve incelemelerle ortaya konulmaya çalışıldığı, daha sonra bu mükellefler hakkında karşıt tespit ve raporlarla eşleşmeler ve tespitlere kesinlik kazandırıldığı, bu kapsamda kimliği tespit edilebilen pek çok alış yapılan mükellefçe davacıya düzenlenen ve davacı tarafından kayıtlara intikal ettirilen belge numaralarının, mükelleflerin belge basım aralığında bulunmayıp taklit olduğunun alış yapılan mükelleflerden bazılarının mükellefiyetini terk tarihinden sonra davacıya fatura düzenlediğinin tespit edildiği, mükelleften 2,1 milyon TL tekstil malzemesi alışı yapan G....'un, alış bedelinin 1,4 milyon TL kısmını çek döndürerek ödediği, kalanının nakit ödendiği ya da borç gözüktüğü, çek döndürmelerinden, davacının, Mehti Ticaret ve M. TURA ile de ilişkili olduğu, organizasyonda Gani'nin tabanın bir üstünde yer aldığı, örneğin mükellefin P. K.'ya P.'ın da Gani ve benzerine fatura düzenlediği, başka bir mükellefin, davacıdan 224 faturayla (12 milyon) konfeksiyon malzeme ve iplik aldıklarını, mükellefi tanıdığını, ancak uzun zaman geçtiğinden şimdi hatırlamadığını, telefonla sipariş verdiğini, ancak kimlere sipariş verdiğini hatırlamadığını, emtiaları bazen kendilerinin gidip aldığını, üçüncü kişilere taşıma yaptırmadıklarını, bazen de satın alınan emtiayı mükellefin getirip teslim ettiğini, bedeli müşteri çekleri ve nakit olarak ödediklerini ifade ettiği, 2013'te mükelleften alış bildiren bulunmadığı (burdan, ya işletme hesabına göre defter tuttukları ya da mükellefi bildirmek istemedikleri sonucuna varıldığı), P. K.'nın da, 2013/Mart-Ağustos döneminde mükelleften 19,3 milyon TL alış yaptığı, adı geçen hakkındaki vergi tekniği raporunda, P.'a fatura düzenleyenlerin mükellefe de aynı şekilde kopya/taklit fatura düzenlediği, yine P.'ın fatura düzenledikleriyle mükellefin düzenlediklerinin de eşleştiği, davacı ile P.'ın muhasebecilerinin de aynı olduğu, mükellefin Bursa'da banka hesabı bulunmadığı, İzmir' deki hesabında ise 500-TL toplam işlem tutarı bulunduğu, aynı organizasyon kapsamında olduğu düşünülen E. .... hakkında 2013 yılı hesap işlemlerinin incelenmesi sonucu yapılan karşıt incelemelerde, çok sayıda mükellefin adı geçenle ticaret ilişkisi bulunmadığını, faturalarının taklit edildiğini beyan ettiği (faturaların karşıt incelemeye tabi tutulan mükelleflerin kayıtlarında da bulunmadığı), bazılarının resen terkin, bazılarının hakkında da sahte belge düzenledikleri yönünde rapor olduğu, bu karşıt incelemelerin yapıldığı mükelleflerin, mükellefle de ticari ilişkilerinin bulunduğu ve mükellefin kayıtlarına intikal ettirdiği, bu mükelleflere ait faturaların, mükelleflerin belge basım aralığında olmadığı tespit edilerek 2013 yılında düzenlediği tüm faturaların sahte olduğu sonucuna varılmıştır.
 
Davacı hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunda yer verilen tespitlerden, yaklaşık 9 ay süren faaliyeti nedeniyle 27 milyon TL'nin üzerinde ciro beyan eden davacının, çok kısa süre faaliyet gösterip, bu kadar yüksek ciro beyan etmekteyken faaliyetini terk etmesinin ticari icaplara ve hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davacının, 2010 yılında da, işyeri adresinin bulunduğu aynı mahallede, aynı faaliyet konusuyla iştigal etmek üzere tesis ettirdiği mükellefiyetini de yaklaşık 4 ay gibi kısa bir süre sonra terk ettiği, işe başlama yoklamasında yapılan tespitte, çalışanı, araç, gereç, emtiası tespit edilemeyen davacının, işyerinde tespit edilen 1 kantar ile 27 milyon TL'yi aşan ciroları elde etmesini mümkün kılacak kapasite ve donanımdan da yoksun olduğu, bu kadar yüksek ciro beyan edilmesine karşılık, çok cüzi tutarda ödenecek vergi beyan ettiği, davacının, mükellefiyet süreleri boyunca, işyeri adreslerinin bulunduğu Bursa'da değil, İstanbul'da ikamet ettiği ve bu kadar yüksek ciro beyan etmesine karşılık Bursa'da banka hesabı bulunmadığı, İzmir'deki banka hesabında çok cüzi tutarlı işlem gerçekleştirildiği, defter-belge ibraz yazısının adresinde tanınmaması nedeniyle tebliğ edilemediği, çok yüksek tutarlı alış gerçekleştirdiği çok sayıda mükellefçe davacıya düzenlenen faturaların, mükelleflerin belge basım aralığında olmayan taklit faturalar olduğu, ya da, mükelleflerin mükellefiyetlerinin terkin tarihinden sonraki tarihli olduğu, davacıyla aynı mükelleflerden alış gerçekleştiren başkaca mükelleflerin incelenmesi sonucu da, haklarında (taklit fatura kullandıkları vb.) benzer tespitler yapıldığı, davacı defter-kayıtlarının ticari alışverişte bulunulan mükelleflerin tespitini güçleştirecek şekilde tutulduğu, çok yüksek tutarda satış yapılmasına karşılık 2013 yılında davacıdan alış bildirilmediği hususları göz önünde tutulduğunda, davacının, düzenlediği faturaların gerçek bir alım-satım ilişkisine dayanmayan, sahte faturalar olduğu, tespit edilen fatura bedelleri üzerinden, Danıştay içtihatları doğrultusunda, %2 oranında komisyon geliri hesaplanmak suretiyle davacı adına üç kat vergi ziyaı cezalı tarhiyat yapılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
 
Bunun yanı sıra, takdir komisyonu kararlarıyla takdir edilen matrah farklarının tespitine yönelik olarak, anılan vergi tekniği raporunda, aylık olarak tablo halinde çıkarılan mal ve hizmet teslimleri için KDV dahil tutar üzerinden %2 komisyon geliri hesaplanması gerektiğinin belirtildiği, ancak, rapordaki tablo esas alındığında, 2013/1, 2, 3, 5, 6, 8 dönemlerinde sırasıyla hesaplanması gereken komisyon geliri tutarları 26.848,28 TL, 43.977,09 TL, 73.366,45 TL, 41.492,71 TL, 49.837,54 TL ve 93.411,75 TL iken, takdir komisyonu kararlarında, aynı dönemler için sırasıyla, 64.918,23 TL, 56.860,43 TL, 178.922,01 TL, 74.544,83 TL, 243.168,04 TL ve 145.619,64 TL tutarında komisyon gelirlerinin fark matrah olarak takdir edildiği ve takdir edilen bu matrah farkları üzerinden dava konusu cezalı tarhiyatların gerçekleştirildiği (diğer dönemlerde hesaplama hatası bulunmadığı) görülmekle, dava konusu cezalı tarhiyatın, 2013/1, 2, 3, 5, 6, 8 dönemlerinde hesaplama hatası yapılması nedeniyle fazladan hesaplanan matrah farklarından kaynaklanan kısmında hukuka uyarlık, diğer kısımlarında ise hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
 
Bununla birlikte, dava dosyasının incelenmesinden, dava konusu cezalı tarhiyata dayanak vergi tekniği raporunda, davacı tarafından, dava konusu dönemlere ilişkin vergi beyanname bilgisinin tetkikinden, dava konusu 2013/06 döneminde 614,61 TL ödenecek katma değer vergisi beyan edildiği görülmektedir.
 
Vergi idaresince, bir kısım verginin beyan dışı bırakıldığından bahisle gerçekleştirilen vergilendirme işlemlerinde nihai amaç (vergiyi doğuran olay çeşitlilik arz etse de -örneğin, sahte fatura düzenlemek suretiyle elde edilen komisyon gelirinden doğan vergi veya gerçek bir faaliyetten doğan vergi v.s.-) her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazancın vergilendirilmesini ve bu verginin mükelleften tahsil edilmesini sağlamaktır. Bu sebeple, bir mükellefin gerçek faaliyetinin bulunmadığı, düzenlediği belgelerin sahte olduğu tespiti yapıldıktan sonra, mükellefçe daha önce -sebebinden ve vergiyi doğuran olaydan bağımsız bir şekilde- beyan edilerek tahakkuk ettirilmiş bulunan ödenecek verginin, sahte fatura düzenleme faaliyeti nedeniyle hesaplanan vergiden düşülmesi suretiyle, ya da, mükellefçe daha önce beyan ve tahakkuk ettirilen fiktif ödenecek vergi terkin edildikten sonra cezalı tarhiyat yapılması mükerrer vergilendirmeyi önleyeceği gibi hakkaniyete de daha uygun düşecektir.
 
Somut uyuşmazlıkta, dava konusu cezalı tarhiyatın dayanağı raporda, davacı tarafından yukarıda belirtilen dava konusu dönemde beyan ve tahakkuk ettirilen ödenecek fiktif verginin, resen tarhı gereken verginin (ve bu tutar esas alınarak belirlenen vergi ziyaı cezasının) hesabında dikkate alınmadığı gibi, beyan edilen vergilerin terkin edildiği yönünde herhangi bir öneri, iddia ve dosyada bilgi-belge bulunmadığı da dikkate alındığında, davacı adına komisyon geliri nedeniyle yapılan tarhiyattan, davacı tarafından beyan edilen ödenecek vergi düşülerek cezalı vergilendirmeye gidilmesi gerekirken, davalı idarece, bu husus göz ardı edilerek gerçekleştirilen 2013/06 dönemine ilişkin vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatının, beyan ve tahakkuk ettirilen ödenecek vergiye ilişkin kısmının da mükerrer ve hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır.
 
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, istinaf başvurusunun kabulüne, Bursa 1. Vergi Mahkemesi'nce verilen 11/09/2019 tarih ve E:2018/1337, K:2019/959 Sayılı kararın kaldırılmasına, dava konusu cezalı tarhiyatın, 2013/1, 2, 3, 5, 6, 8 dönemlerinde hesaplama hatası yapılması nedeniyle fazladan hesaplanan matrah farklarından kaynaklanan kısmı ile 2013/06 dönemine ilişkin vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatının, davacı tarafından beyan ve tahakkuk ettirilen ödenecek vergi nedeniyle mükerrer şekilde gerçekleştirilen kısmı yönünden DAVANIN KISMEN KABULÜNE, diğer kısımlar yönünden KISMEN REDDİNE, Dairemizin iş bu kararı ile hüküm fıkrası değiştirildiğinden ve dava kısmen kabul, kısmen ret şeklinde sonuçlandırıldığından, yargılama giderlerinin, davadaki haklılık oranı gözetilerek yeniden takdiri gerekli görülerek, aşağıda ayrıntısı gösterilen ve ilk dava aşamasında davacı tarafından yapılan 90,80-TL yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalı idarece istinaf başvurusu aşamasında yapılan 77,90-TL yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.890,00-TL vekalet ücretinin taraf vekilleri için ayrı ayrı olmak üzere takdirine, 54,40-TL'den az olmamak üzere, reddedilen tutar üzerinden binde 4,55 oranında hesaplanacak nispi karar harcı ile 492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi uyarınca, istinaf başvurusu aşamasında harçtan muaf olması nedeniyle davalı idareden aranmayan 128,50-TL istinaf başvuru harcının davalı idarece davacıdan tahsiline, artan posta avanslarının hükmün kesinleşmesinden sonra Mahkemesince yatıran tarafa iadesine, kararın taraflara tebliğine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, 30.06.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy