İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi 2020/120 Esas 2020/1034 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 2. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/120
Karar No: 2020/1034
Karar Tarihi: 23.09.2020



İSTEMİN ÖZETİ: İstanbul İli, Beyoğlu Müftülüğü'ne bağlı …… Kız Kur'an Kursu'nda öğretici olarak görev yapan davacının, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin geçici 35/B maddesi uyarınca kamu görevinden çıkarılması yönündeki 18.12.2018 tarih ve 050.03/516 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Kurulu teklifinin onaylanmasına ilişkin 24.01.2019 tarih ve E.20236 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı işleminin iptali ile işlem nedeniyle uğranılan zararların tazminine karar verilmesi istemiyle açılan davada; davanın reddine yönelik İstanbul 9. İdare Mahkemesi'nin 20/09/2019 tarih ve E:2019/905, K:2019/1849 sayılı kararının; savunma hakkının ihlal edildiği, hakkında somut hiçbir tespitin bulunmadığı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa gereğince hiç kimsenin işlendiği zaman suç sayılmayan bir fiilden dolayı cezalandırılamayacağı, işlemin hukuka aykırı olduğu iddialarıyla kaldırılması istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: İstinaf dilekçesinde belirtilen hususların mahkeme kararının kaldırılmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığı ve kararın usul ve hukuka uygun olduğu ileri sürülerek istinaf isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdare Dava Dairesince, dava dosyasındaki bilgi ve belgeler incelenerek işin gereği görüşüldü:
 
Dava; İstanbul İli, Beyoğlu Müftülüğü'ne bağlı ….. Kız Kur'an Kursu'nda öğretici olarak görev yapan davacının, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin geçici 35/B maddesi uyarınca kamu görevinden çıkarılması yönündeki 18.12.2018 tarih ve 050.03/516 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Kurulu teklifinin onaylanmasına ilişkin 24.01.2019 tarih ve E.20236 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı işleminin iptali ile işlem nedeniyle uğranılan zararların tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
 
İdare Mahkemesince "...Bu durumda; davalı idare tarafından yukarıda yer verilen mevzuat kapsamında yapılan değerlendirme sonucu davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakı olduğu kanaatine varılarak bir işlem tesis edildiği ve davalı idarenin takdir yetkisini keyfi olarak kullandığına dair başkaca bir belge ve bilgiye rastlanmadığından davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamıştır." gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
 
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinde, Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinde açılan iptal ve yirmibeşbin Türk Lirasını aşan tam yargı davaları ile tarh edilen vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları toplamı yirmibeşbin Türk Lirasını aşan vergi davalarında, taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılacağı, temyiz ve istinaflarda duruşma yapılmasının tarafların istemine ve Danıştay veya ilgili bölge idare mahkemesi kararına bağlı olduğu, duruşma talebinin, dava dilekçesi ile cevap ve savunmalarda yapılabileceği hükme bağlanmıştır.
 
Aynı Kanun'un 24. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; "davacının ileri sürdüğü olayların ve dayandığı hukuki sebeplerin özeti, istem sonucu ile davalının savunmasının özeti" kararlarda bulunacak hususlar arasında sayılmış, (e) bendinde ise; kararlarda kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi ve hükmün belirtileceği düzenlenmiştir.
 
Dava dosyasının incelenmesinden, dava dilekçesinde davacı tarafından duruşma talep edildiği ancak Mahkemece duruşma yapılmadan dosyanın esastan karara bağlandığı, diğer yandan dava konusu işlemin dayanağı 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin geçici 35/B maddesi olduğu halde kararda olağanüstü hal dönemine ilişkin 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri çerçevesinde gerekçe oluşturulduğu, ayrıca davacı tarafından işlemin iptali ile birlikte işlem sebebiyle uğradığı zararın tazmini de istenildiği halde ilk derece mahkemesi kararında davacının bu yöndeki istemine yer verilmediği gibi anılan istem yönünden kararın dayandığı gerekçenin de belirtilmediği anlaşılmaktadır.
 
Bu durumda, yukarıda belirtilen Kanun hükmü uyarınca idare mahkemelerinde açılan iptal davalarında taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılmasının zorunlu olduğu açık olup, davacı tarafından dava dilekçesinde yargılamanın duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi ve yargılama sürecinde bu istemden vazgeçilmemiş olması karşısında, duruşma yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, İdare Mahkemesi'nce uyuşmazlığın duruşma yapılmaksızın esastan karara bağlanmasında usul hükümlerine uyarlık bulunmamaktadır.
 
Öte yandan, duruşma yapılmasının ardından verilecek esas kararda; davacının istem sonucunun eksiksiz olarak belirtilmesi, davacının tüm talepleri yönünden kararın dayandığı hukuki sebeplerin ve gerekçelerin ortaya konulması ve işlemin dayanağı düzenlemenin 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname olmadığının göz önünde bulundurulması gerektiği de tabiidir.
 
Açıklanan nedenlerle, istinaf talebinin kabulüne, İstanbul 9. İdare Mahkemesinin 20/09/2019 tarih ve E:2019/905, K:2019/1849 sayılı kararının kaldırılmasına, dava dosyasının yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak yeniden bir karar verilmek üzere Mahkemesine iadesine, Mahkemece yapılacak yargılama sonucunda verilecek karar ile yargılama giderleri hakkında da hüküm kurulacağından bu konuda ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45/5. maddesi uyarınca kesin olarak, 23/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy