İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi 2019/1532 Esas 2020/585 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 2. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2019/1532
Karar No: 2020/585
Karar Tarihi: 10.06.2020



İSTEMİN ÖZETİ: İstanbul İli, ... İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak görev yapan davacının, "amir veya üstlerini sözlü veya fiili olarak tehdit etmek" fiilini işlediğinden bahisle 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabulüne Dair Kanun'un 8/5-ç-10 maddesi uyarınca yirmidört ay uzun süreli durdurma cezası ile cezalandırılması gerekmekte ise de bir derece hafif ceza uygulanarak ''on ay kısa süreli durdurma'' cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 20/09/2018 tarih ve 3008 sayılı İstanbul Valiliği İl Polis Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemin iptaline ilişkin İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 05/04/2019 tarih ve E:2018/2389, K:2019/839sayılı kararının; davacının fiilinin sabit olduğu, işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı iddialarıyla kaldırılması istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: Savunma verilmemiştir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdare Dava Dairesince, dava dosyasındaki bilgi ve belgeler incelenerek işin gereği görüşüldü:
 
Dava, İstanbul İli, ... İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak görev yapan davacının, "amir veya üstlerini sözlü veya fiili olarak tehdit etmek" fiilini işlediğinden bahisle 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabulüne Dair Kanun'un 8/5-ç-10 maddesi uyarınca yirmidört ay uzun süreli durdurma cezası ile cezalandırılması gerekmekte ise de bir derece hafif ceza uygulanarak ''on ay kısa süreli durdurma'' cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 20/09/2018 tarih ve 3008 sayılı İstanbul Valiliği İl Polis Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.
 
İdare Mahkemesince "...Olayda, soruşturmacı tarafından gerekli görülmesi halinde, hakkında soruşturma yapılana ve/veya tanıklara yazılı şekilde ifadesi alınmak üzere ifadesine başvurulan olayı ve sorulacak soruları içeren yazılı bir ifade istem yazısının gönderilmesi ve gelmemesinin sonuçları hatırlatılarak çağrı kağıdı ile ifadeye çağrılması, ifadeye gelinmemesi ve usulüne uygun olarak tekrar edilen çağrıya mazeret bildirmeksizin uyulmaması halinde de 5271 sayılı Kanunun 44. maddesi uyarınca ilgilinin zorla getirilmesi için gerekli usuli işlemlerin yapılması hususunda Cumhuriyet Başsavcılığına bildirimde bulunulması gerekirken, bu yönteme başvurulmadığı tespit edilmiştir. Bu durumda, davacıya isnat edilen eyleme tanık olan kişilerin ifadesi alınmaksızın eksik incelemeye dayalı olarak düzenlenen soruşturma raporu esas alınarak, davacının 'on ay kısa süreli durdurma' disiplin cezası ile tecziyesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır." gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
 
7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabulüne Dair Kanun'un 8. maddesinin 5. fıkrasının (ç) bendinde "amir veya üstlerini sözlü veya fiili olarak tehdit etmek" fiili yirmidört ay uzun süreli durdurma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmış, aynı Kanunun 7. maddesinin 2. fıkrasında ise kurumda geçmiş hizmetleri sırasında çalışmaları olumlu bulunan ve iyi veya çok iyi derecede değerlendirme puanı alan personel için verilecek cezalarda bir derece hafif olanı uygulanabileceği hüküm altına alınmıştır.
 
Bilindiği üzere disiplin cezaları, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi bakımından kamu görevlilerinin mevzuat uyarınca yerine getirmek zorunda oldukları ödev ve sorumlulukları ifa etmemeleri veya mevzuatta yasaklanan fiillerde bulunmaları durumunda uygulanan yaptırımlar olup, memurların özlük hakları üzerinde doğrudan ve önemli sonuçlar doğurmaları sebebiyle subjektif ve bireysel etkileri bulunduğu gibi kamu görevinin gereği gibi sürdürülmesi ve kamu düzeninin sağlanması bakımından objektif ve kamusal öneme sahiptir. Bu bakımdan disiplin soruşturmalarının yapılmasında izlenecek yöntem, ceza verilecek fiiller ve ceza vermeye yetkili makam ve kurullar mevzuatta belirlenmekte, doktrin ve yargısal içtihatlarla da konu ile ilgili disiplin hukuku ilkeleri oluşturulmaktadır.
 
Buna göre öncelikle, disiplin cezası verilebilmesi için kusurlu halin tespitinden sonra belli süreler içinde tarafsız bir soruşturmacı görevlendirilerek ilgili memur hakkında disiplin soruşturması açılması, söz konusu soruşturmada memurun lehine ve aleyhine olan tüm delillerin toplanarak ekleriyle birlikte bir soruşturma raporunun oluşturulması ve bu şekilde memurun hangi fiili, nerede, ne zaman, nasıl, ne şekilde işlediğinin somut, hukuken kabul edilebilir delillerle şüpheye yer vermeyecek açıklıkta ortaya konularak yetkili disiplin amiri veya disiplin kurulu tarafından mevzuatın öngördüğü disiplin cezasının verilmesi gerekmektedir.
 
Dava dosyasının incelenmesinden, …. İlçe Emniyet Müdürlüğü ….. Polis Merkezi Amirliği'nde veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak görev yapan davacı hakkında İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı, Polis Merkezi Amir Vekili ile merkezde görevli üç polis memuru tarafından düzenlenen 27/03/2018 tarihli tutanak sebebiyle başlatılan soruşturma sonucu tanzim edilen 27/06/2018 tarih ve 2018/2874 sayılı raporda özetle; 26/03/2018 günü davacı ile görev yaptığı Firuzköy Polis Merkezi'nin yetkili amiri arasında tartışma yaşandığı, davacının merkez amirine yönelik olarak; ''bozacının şahidi şıracı" "sizinle görüşeceğiz savaşı siz istediniz'' şeklinde söylemlerde bulunduğunun ve diğer söz, hal ve hareketlerinin tutanak altına alındığı, davacı ile amir vekili arasında geçen konuşmalara tanık olduğu tutanakta belirtilen komiser yardımcısı M.A.'nın olaya ilişkin ifade vermek üzere çağrıldığı ancak davete icabet etmediği, davacının da soruşturma kapsamında tüm çağrılara rağmen ifade vermeye gelmediği belirtilerek davacının üzerine atılı suçu işlediğinin sübuta ermediğinden bahisle soruşturmacı tarafından "ceza tayinine mahal olmadığı" yönünde görüş bildirildiği, davacının savunmasının alınmasının ardından İstanbul Valiliği İl Polis Disiplin Kurulu'nca yapılan değerlendirme sonucunda ise, davacının işlediği disiplin suçunun düzenlenen amir raporunda açıkça belirtildiği ve disiplin yönünden kusurlu olduğu belirtilerek 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabulüne Dair Kanun'un 8/5-ç-10 maddesinde yer verilen "amir veya üstlerini sözlü veya fiili olarak tehdit etmek" suçunu işlediğinden bahisle yirmidört ay uzun süreli durdurma cezası ile cezalandırılması gerekmekte ise de aynı Kanun'un 7/2. maddesi uyarınca bir derece hafif ceza olan "on ay kısa süreli durdurma'' disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
 
Olayda; davacı hakkında düzenlenen tutanak üzerine soruşturma izni verilerek başlatılan soruşturma kapsamında, soruşturmacı tarafından tanık olarak ifadesine başvurulmak üzere ifadeye çağrılan komiser M.A.'nın davete icabet etmediği, iddia konusu olaylara tanık olan başka memurlar bulunup bulunmadığının tespiti ve varsa ifadelerinin alınması yönünde hiçbir işlem yapılmadığı, tutanağı düzenleyenlerin ifadelerine ise hiç başvurulmadığı, istinabe yoluyla ifadesi alınmak istenen davacının da soruşturma kapsamında ifade vermediği görülmektedir.
 
Bu durumda, soruşturma kapsamında davacı lehine ve aleyhine olan delillerin toplanmasına yönelik olarak gerekli ve yeterli araştırma/incelemenin yapılmadığı anlaşıldığından, eksik soruşturma sonucunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.
 
Öte yandan, ilk derece mahkemesinin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tanıkların çağrılması" başlıklı 43. maddesinde yer alan düzenleme dayanak gösterilerek disiplin soruşturması kapsamında tanık olarak ifadesine başvurulanların gelmemeleri halinde zorla getirilmesi için Cumhuriyet Başsavcılığı'na bildirimde bulunulması gerektiği yönündeki gerekçesi ise; anılan maddenin 5. fıkrasında da açıkça belirtildiği üzere söz konusu usul hükmünün tanıkların Cumhuriyet savcısı, hakim veya mahkeme önünde tanık olarak dinlenmesine ilişkin olması ve disiplin soruşturması sırasında uygulanmasına hukuken olanak bulunmaması sebebiyle yerinde değildir.
 
Bu itibarla, istinaf incelemesine konu İdare Mahkemesi kararının gerekçesi yerinde bulunmamakla birlikte sözü edilen husus, sonucu itibarıyla hukuka uygun bulunan kararın kaldırılmasını gerektirir nitelikte görülmemiştir.
 
Açıklanan nedenlerle, İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 05/04/2019 tarih ve E:2018/2389, K:2019/839 sayılı kararı hakkında yapılan istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçe ile reddine, istinaf aşamasında yapılan 52,00-TL yargılama giderinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, istinaf aşamasındaki posta gideri avansından varsa artan kısmın mahkemesince ilgilisine iadesine, kararın taraflara tebliği için dosyanın ait olduğu mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45/6. ve 46. maddeleri uyarınca temyizi kabil olmamak üzere kesin olarak, 10/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy