İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi 2020/593 Esas 2020/736 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 10. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/593
Karar No: 2020/736
Karar Tarihi: 11.06.2020



İstemin Özeti: Davacı tarafından, .... Bankası'nın döviz hesabında bulunan .... Bankasına devredilen mevduatına Tasarruf Mevduat ve Sigorta Fonu'nca konulan blokenin kaldırılması, parası üzerinde tasarruf edememesi, enflasyon farkı gibi nedenlerle oluşan maddi zararlarının gerekli inceleme yapılarak karar aşamasında tespit edilecek tutara göre tazmini ile şahsının ve ailesinin yaşadığı mağduriyetinin tüm yönleri ile giderilmesi için 70.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi istemleriyle açılan davada; davalı idare nezdinde kurulan komisyon tarafından 2013 yılı sonundan itibaren Bankadan yoğun bir para çıkışı yaşanmasına rağmen aynı dönemde hayatın olağan akışına aykırı ve ekonomik gerekçelerle açıklanamayacak şekilde, FETÖ/PDY'yi desteklemek amacına matuf olduğu intibaı uyandıracak mahiyette yeni hesaplar açan ya da mevcut hesapların bakiyelerini artıranlardan yaşı, mesleği, daha önceki dönemde Banka nezdinde gerçekleştirmiş olduğu işlemler ile belirtilen dönemde gerçekleştirilenlerin uyumu gibi kriterler dikkate alınarak bir kısım işlemlerin şüpheli olarak değerlendirildiği, bu kapsamda davacı adına Bank .... nezdinde açılmış bulunan hesaplarda yer alan döviz ve altın karşılığı olarak idarece Türk Lirasına çevrildiği anlaşılan 49.163,20-TL'nin şüpheli hesap olarak değerlendirilerek davacının hesabı üzerine tedbiren bloke konulduğu, davacının Bank .... nezdinde bulunan hesaplarında, sigorta kapsamında bulunan ve .... Bankası A.Ş. ye aktarılan hesabı üzerinde incelemeler sonuçlandırılıncaya ve hesapların doğruluğu konusunda oluşan şüpheler giderilinceye kadar tedbir mahiyetinde tesis edilen bloke işleminde ve bu suretle bu süreç sonuçlanıncaya kadar ödemenin yapılmamasında, hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda İstanbul 3. İdare Mahkemesince verilen 31/10/2019 tarih ve E: 2019/438, K: 2019/2413 sayılı kararın, yargılanmakta olduğu Ağır Ceza Mahkemesince gerekli görülerek hesaplarına bloke konulmadığı halde idarece bloke konulmasının hukuka aykırı olduğu iddialarıyla kaldırılması ve işin esası hakkında yeniden karar verilmesi davacı tarafından istenilmektedir.
 
Savunmanın Özeti: Kararın hukuka uygun olduğu, istinaf başvurusunun reddi gerektiği savunulmaktadır.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Onuncu İdare Dava Dairesince gereği görüşüldü:
 
5411 sayılı Bankacılık Kanununu finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanmasına, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasına, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasına ilişkin yöntemi ve ilkeleri düzenlemekte olup, bir güven ve itibar kurumu olan bankalar düzenleyici ve denetleyici idari otorite olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun gözetim ve denetimine tabidir.
 
Bu çerçevede Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun gözetim ve denetimi altındaki bankalarda denetimler sonucunda 5411 sayılı Kanun'un 67. maddesinde açıklanan durumların belirlenmesi durumunda düzeltici, iyileştirici veya kısıtlayıcı önlemlerin alınması öngörülerek, 5411 sayılı Kanun'un 71. maddesiyle, bir bankayla ilgili olarak kısıtlayıcı tedbirlerin süresinde alınmaması ya da kısmen veya tamamen almış olmasına rağmen malî bünyesinin güçlendirilmesine olanak bulunmadığının veya bu tedbirler alınmış olsa dahi mali bünyesinin güçlendirilemeyeceğinin tespit edilmesi, faaliyetine devamının mevduat ve katılım fonu sahiplerinin hakları ve mali sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz ettiğinin ortaya çıkması, yükümlülüklerini vadesinde yerine getiremediğinin tespit edilmesi, yükümlülüklerinin toplam değerinin varlıklarının toplam değerini aşması, hakim ortaklarının veya yöneticilerinin, banka kaynaklarını, bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya dolaylı veya dolanlı olarak kendi lehlerine kullanması veya dolanlı olarak kaynak kullandırması ve bankayı bu suretle zarara uğratması durumunda bankanın faaliyet iznini kaldırılması ya da temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin Fona devredilmesi, faaliyet izni kaldırılanların tasfiye edilmesi yöntemi kabul edilmiştir.
 
Bankanın belirtilen biçimde faaliyet izninin kaldırılıp, sonuçta tasfiye edilmesinin veya temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin Fona devredilmesinin yada iflasının yalnızca o bankaya veya bankacılık piyasasına değil, genel olarak kredi sistemine ve ekonomik işleyişe, kimi hallerde kamu düzenini bozacak nitelikte ağır etkilerinin olduğu dikkate alınarak, sayıları çok olan mudilerin mevduatı veya katılım fonu üzerindeki mülkiyet hakkı ve bankanın işlem ve eylemleriyle mevduatı üzerinde mülkiyet hakkını yitiren mudinin bu hakkını banka hakim ortakları veya yöneticilerinin sorumluluğu yoluyla ve giderim hukuku ilkeleri içinde karşılayabilmesinin zorlukları gözetilerek, bunların sözü edilen etkilerden en az zarara uğraması ve esasen mevduatın korunarak kredi sisteminin işleyişinin devamının sağlanması amacıyla "mevduatın ve katılım fonunun sigortalanması" yöntemi getirilmiştir.
 
Bu bağlamda 5411 sayılı Kanun'un 63. maddesinde, kredi kuruluşlarının bulundurdukları tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonlarının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından sigorta edileceği belirtilerek, kredi kuruluşları, bulundurdukları tasarruf mevduatını ve gerçek kişilere ait katılım fonlarını "sigortaya tâbi kısım üzerinden" sigorta ettirmek ve bunun üzerinden prim ödemekle yükümlü tutulmuş; sigortaya tâbi olacak tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonlarının kapsamı ve tutarının Merkez Bankası, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ve Hazine Müsteşarlığının olumlu görüşü alınmak suretiyle Fon Kurulu tarafından belirlenmesi öngörülmüş; risk esaslı sigorta priminin üst sınırı yıllık bazda sigortaya tabi tasarruf mevduat ve katılım fonunun binde yirmisi olarak tespit edilmiş; risk esaslı sigorta priminin tarifesini, tahsil zamanını, şekli ve diğer hususlarını belirlemeye Fon Kurulu yetkili kılınmış; öte yandan aynı maddeyle, sözü edilen sigortanın amacı ve niteliği, prim sistemine dayandığı ve risk esaslı olduğu dikkate alınarak, Fonun, faaliyet izni kaldırılan kredi kuruluşlarında bulunan ve doğruluğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanan mevduat ve katılım fonunun sigorta kapsamındaki kısmını ödeyeceği belirtilmiştir.
 
Nitekim sigortalı mevduat ve sigortalı katılım fonunun tespiti ve hak sahiplerine ödenmesi ile ilgili usul ve esasları açıklayan "Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi ile Bu Bankaların İflas ve Tasfiyesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik"in 10. maddesiyle, sigortalı mevduat ve sigortalı katılım fonlarının doğruluğunun Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile adli ve idari mercilerin tespitleri ve alınan kararları, hesap sahipleri tarafından ibraz edilen belgeler, Sigorta ve Risk İzleme Daire Başkanlığı nezdinde tutulan kayıtlar ile banka kayıtları ve ilgili diğer belgeler esas alınarak oluşumu açıklanan komisyon tarafından incelenmek suretiyle tespit edilmesi öngörülmüş; doğruluğu hiç bir şüpheye yer vermeyecek şekilde tespit edilen mevduat ve katılım fonunun sigorta kapsamındaki kısmının tespiti ve ödeme süresi bankanın faaliyet izninin kaldırıldığı tarihten itibaren üç ay olarak belirlenmekle birlikte, gerektiğinde bu süre üç ay uzatılmasına, zorunlu nedenlerle üç aylık uzatma süresinin yetersiz kalması halinde bu sürenin Fon Kurulunca her biri üç ayı geçmemek üzere iki kez daha uzatılmasına olanak tanınmış; doğruluğu hiç bir şüpheye yer vermeyecek sigortaya tabi mevduat ve sigortaya tabi katılım fonunun tespiti için ilgili kurum ve kuruluşlarla koordinasyonun sağlanması suretiyle teknik ve idari alt yapının oluşturulacağı belirtilmiş; ayrıca ödeme talebinde bulunan hak sahibi ile ilgili olarak Fona veya faaliyet izni kaldırılan bankaya, 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun nedeni ile soruşturma başlatıldığının resmi merciler tarafından bildirilmesi halinde yargılama sonuçlanıncaya kadar herhangi bir ödeme yapılmaması ve tasarruf mevduatı ve katılım fonu yargılama sonuçlanıncaya kadar bloke hesapta tutulması esası benimsenmiştir.
 
Getirilen bu düzenlemeler ile sigortacıya, yani Fona, riskin gerçekleştiğini, sigorta kapsamındaki kısmı itibarıyla mevduatın veya katılım fonunun sigortalıya ait olduğunu ve tutarının doğruluğunu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile adli ve idari mercilerin tespitleri ve alınan kararları, hesap sahipleri tarafından ibraz edilen belgeler, Sigorta ve Risk İzleme Daire Başkanlığı nezdinde tutulan kayıtlar ile banka kayıtları ve ilgili diğer belgeleri esas alarak araştırma ve belirleme, aksi durumda sigortadan ödeme yapmama hak ve yetkisi tanınmış olup, mevduat veya katılım fonu sahibinin sigortadan talep hakkını kazanmış olması halinde davalı idarenin bu ödemeyi yapmak konusunda bağlı yetki içinde olduğundan söz edilemez.
 
Buna göre, mevduat veya katılım fonu sahibinin bankada bulunan ekonomik değeri üzerindeki tasarruf olanağını, sonuç olarak mülkiyet hakkını iş ve işlemleriyle ortadan kaldıran sorumlu kredi kuruluşu olup, davalı idarenin bu ekonomik değerin belirli bir kısmının sigorta kapsamında ödenmesi için gerekli inceleme ve araştırmayı yapması, bunun için sigortalı adına ayırdığı ekonomik değerin kullanımını bu incelemesinin sonuçlanmasına kadar askıya almasının ise mülkiyet hakkına müdahale olarak nitelendirilmesine olanak bulunmamaktadır.
 
Bu haliyle, FETÖ/PDY terör örgütüne üyeliği suçlamasıyla hakkında ceza davası süren davacının, faaliyet izni kaldırılan .... Bankası A.Ş.'nde bulunan ve sigorta kapsamında 2.12.2016 tarihinde .... Bankası A.Ş.'ye aktarılan 49.163,20-TL mevduatının bloke edilmesi işleminin iptali istemiyle açtığı davanın, 2013 yılı sonundan itibaren .... Bankasından yoğun para çıkışı yaşanmasına rağmen aynı dönemde ekonomik gerekçelerle açıklanamayacak şekilde ve FETÖ/PDY terör örgütünü desteklemek amacına ait olduğu kanaatini sağlayacak biçimde yeni hesaplar açan veya mevcut hesapların bakiyelerini artıranlardan yaşı, mesleği, daha önceki dönemde bu Banka nezdinde gerçekleştirdiği işlemler ile belirtilen dönemde gerçekleştirilenlerin uyumu gibi ölçütlerin dikkate alınarak, bir kısım işlemlerin şüpheli olarak değerlendirildiği, bu kapsamda davacının mevduatının şüpheli görülerek tedbiren bloke konulduğu, banka nezdinde bulunan hesaplardan sigorta kapsamında bulunan ve .... Bankası A.Ş.'ye aktarılan hesap üzerine, incelemelerin sonuçlandırılıp, hesabın doğruluğu konusunda oluşan şüphe giderilinceye kadar tedbir niteliğinde tesis olunan dava konusu işleminde hukuka ve dayanak düzenlemeye aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararı hukuka ve usule uygun olup, davacı tarafından ileri sürülen nedenler dayandığı gerekçeler karşında bu kararın kaldırılmasını gerektirecek nitelikte değildir.
 
Öte yandan benzer davalara ait dosyalar üzerinde UYAP aracılığıyla yapılan incelemede, Fon Kurulunun 14.11.2019 tarihli, 2019/543 sayılı kararıyla "... haklarında FETÖ/PYD terör örgütü kapsamında devam eden başkaca bir ceza davası veya savcılık soruşturması olmaması kaydıyla, şahsıyla alakalı yürütülen FETÖ/PYD yargılamaları takipsizlik, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, hüküm verilmesine yer olmadığı kararlarından (kesinleşme aranmaksızın) herhangi biriyle neticelenen mudilere veya haklarındaki yargılama devam etse bile sigortalı katılım fonu tutarları üzerinde tesis edilmiş olan mahkeme/savcılık tedbirleri sonradan yine yargı mercilerine kaldırılan mudilere ait sigortalı katılım fonu tutarları üzerinde tesis edilen blokelerin kaldırılmasına..." karar verildiği görülmekte olup, ceza yargılamasının sona ermesi sonrasında davacı hakkında sözü edilen Fon Kurulu kararı doğrultusunda yeniden değerlendirme yapılıp, işlem tesis edileceği ortadadır.
 
Bu haliyle dayandığı gerekçeler karşısında istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu anlaşıldığından ve dilekçede ileri sürülen iddialar söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediğinden, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine, davacının adli yardım isteminin Mahkemesince kabul edilmiş olması nedeniyle tahsil edilmeyen ve dökümü aşağıda gösterilen 445,45-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili için Mahkemesince yetkili tahsil dairesine bildirimde bulunulmasına, kararın taraflara tebliği için dosyanın ait olduğu Mahkemeye gönderilmesine, 11/06/2020 tarihinde kesin olarak ve oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy