İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/544 Esas 2023/497 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/544
Karar No: 2023/497
Karar Tarihi: 16.03.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/544
KARAR NO: 2023/497
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 09/11/2021
NUMARASI: 2015/392 Esas - 2021/770 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 16/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar dava dilekçesinde özetle; 06/07/2006 tarihinde ...'nun kullandığı ... plakalı araç ile ...'ın kullandığı ... plakalı aracın çarpışması sonucu ... plaka ile yolculuk eden ...'nın öldüğünü, ... ve ...'nun yaralandıklarını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere ..., ... için ölen oğulları ... nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı olarak her biri için 500 TL'nin başvurudan sonra 8. iş gününden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yine olay nedeniyle malul olan ... ve ... ile ilgili olarak da her biri için 500 TL maluliyet tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyen temerrüt faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde davanın hak düşürücü süreden sonra açıldığını, ibranameden itibaren 2 yıllık sürenin geçtiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, poliçe limitinin 57.000 TL olduğunu, davanın ihbarı gerektiğini, maluliyet raporunun ATK'dan alınması gerektiğini, ...'nın emniyet kemeri takmadığından ve hatır taşıması nedeniyle tazminattan indirim yapılması gerektiğini, ... için SGK yardımı yapılmış ise bunun indirilmesi gerektiğini, temerrüt faizi istenemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, "Davacı baba ...'nın destekten yoksun kalma tazminatının kısmen kabulü ile; 15.327,95 TL'nin temerrüt tarihi olan 28/01/2011 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı ...'ya verilmesine, fazlaya ilişkin (12.855,70 TL) talebin reddine, davacı anne ...'nın destekten yoksun kalma tazminatı olan 34.117,05 TL'nin temerrüt tarihi olan 28/01/2011 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı ...'ya verilmesine, davacı ...'nın iş göremezlik tazminatı olan 57.500,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı ...'ya verilmesine, davacı ...'nun destekten yoksun kalma tazminatı olan 52.182,81 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı ...'na verilmesine" karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca yargılama sebebi olan trafik kazasının 06/07/2006 tarihinde meydana geldiğini, ıslah edilen miktarın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili Kurum tarafından 6/8 kusura göre aktüer bilirkişi tarafından hazırlanan rapor gereğince 07.02.2011 tarihinde Baba ...'ya 2.788,00-TL, anne ...'ya 5.267,00-TL olmak üzere toplam 8.055,00-TL ödeme makbuz ve ibraname karşılığında ödenmiş ve bu ödeme karşılığında davacı baba ...'dan ve anne ...'dan 07/02/2011 tarihinde ibraname alınmış olduğunu, KTK'nın 111/2. maddesi uyarınca 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, ibranamenin iptal edilebilme olanağı bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, davacılar olan ... ve ...'na ait maluliyet oranının, maluliyet oranıyla kaza arasındaki illiyet bağı ve iyileşme süresinin davacıların muayenesi yapılarak Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü'ne uygun raporla tespit edilmesi gerektiğini, temerrüt tarihinin hatalı olarak tespit edildiğini, müvekkili kurumun dava açılmadan önce temerrüde düşmediğinden faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olması gerektiğini, davacılar ve müteveffa ...'nın, ... plakalı araçta yolcu olarak bulunduğunu, davacılar ve müteveffa ...'nın kazada emniyet kemerlerini takmamış, kendisi için gerekli emniyet tedbirlerini önemsememiş olduklarını, bu nedenle yaralanmasında müterafik kusuru bulunduğunu, davacıların emniyet kemeri takmamış olması nedeniyle hesaplanacak tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, davacıların araçta hatır yolcusu olarak bulunduklarını, bu nedenle tazminattan hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, müvekkilinin ödeme yapmak zorunda kalması halinde ödediği tutar için ... Plakalı aracın malikine ve sürücü ...'ya ihbarı gerekmekte olup işbu gerekliliğin yerine getirilmeden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Ek istinaf beyanında ise; davacılar olan ...'ya ait maluliyet durumunun maluliyet oranıyla kaza arasındaki illiyet bağının ve iyileşme süresinin davacıların muayenesi yapılarak Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü'ne uygun yeni rapor ile tespit edilmesi gerektiğini, davacı ...'nın yargılamaya sebep kaza ile ilişkilendirilebilecek maluliyet durumunun bulunmadığının 29/12/2021 tarihinde adli tıp uzmanı Uzm. Dr. O. ... ile ortopedi ve travmatoloji uzmanı Op. Dr. ... tarafından düzenlenen maluliyet raporu ile tespit edildiğini belirterek tıbbi mütalaa ibraz etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK'nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 06/07/2006 tarihinde sürücü ... sevk ve idaresindeki ... plaka sayılı plaka sayılı otobüsün seyir halinde iken, ön ilerisinde vatandaşlar tarafından gayrinizami olarak açılmış olan orta refüj aralığından sola manevra ile dönüşe geçen sürücü ... sevk ve idaresindeki ... plaka sayılı otomobilin sol arka çamurluk kısmına aracının ön sağ kısmının çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında yolcu olan ...'nın öldüğünü, ... ve ...'nun yaralandıklarını bu ölüm ve yaralanma nedeni maddi tazminat talep edildiği anlaşılmıştır. Dava konusu olay yaralamalı ve ölümlü trafik kazası olması nedeni ile Yargıtay HGK içtihatları doğrultusunda kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK'nın 85/1 ve 66/1-d maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 15 yıldır. Kaza tarihi olan 06/07/2006 tarihi ile dava tarihi 13/04/2015 arasındaki süreye göre dava zamanaşımı dolmamıştır. Davacı taraf dava dilekçesinde açıkça HMK 107. maddesini belirterek belirsiz alacak ifadesini de kullanarak, belirsiz alacak davası olarak tazminat talep etmiş, zararını gelişen durum nedeniyle bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak öğrenmiştir. Belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesilir. 6100 sayılı HMK hükümleri gereğince davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini HMK 107/1. maddesi hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkündür. HMK'nın 107/2. maddesi gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığı gibi bu artırım nedeniyle zamanaşımının da gerçekleştiğinden söz edilemez (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 24.06.2019 tarih, 2016/20495 E.ve 2019/7842 K.sayılı kararı). Davalı Güvence Hesabı vekilinin dava ve ıslah zamanaşımına ilişkin itirazı yerinde değildir. Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’unda ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik'i, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik'i, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/12907 E. ve 2022/6237 K., 2021/12288 E. ve 2022/6235 K., 2021/11515 E. ve 2022/5238 K. sayılı kararları). 2918 sayılı KTK’nin “sorumluluğa ilişkin anlaşmalar” başlığını taşıyan 111. maddesi gereği, “Karayolları Trafik Kanunu ile öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir”. Bu madde hükmü gereğince, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasadaki bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre hak düşürücü süre olup, mahkemece res'en dikkate alınması gerekir. Somut olayda,davaya konu kaza nedeniyle davalı ... ve ...'nın oğulları olan ...'nın ölümü nedeni ile davalı Güvence Hesabından ödeme aldıkları her ikisinin de 28/01/2011 tarihinde ayrı ayrı ibraname imzaladıkları ibranamede yapılan ödeme miktarlarının yazılı olduğu, ibranın şartsız olduğu görülmekle davanın açıldığı 13/04/2015 tarihi itibari ile destekten yoksun kalma taleplerinin iki yılık hak düşümü süresine uğradığından mahkemece hak düşümü süre nedeni ile bu yöndeki davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken esastan incelenerek kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. İlk Derece Mahkemesince tazminatın belirlenmesinde kaza tarihinde yürürlükte bulunan Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, hükümlerine göre düzenlenen olay ile illiyet bağı kuran maluliyet raporunun hükme esas alınmış olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından bu yöne ilişkin istinaf yerinde bulunmamıştır. Davacı ... ve ... yönünden hükmedilen iş göremezlik tazminatlarının faiz başlangıç tarihleri dava tarihi olarak alınmış olduğundan bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Hatır taşıması bir kimseyi ücretsiz olarak ve bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşıma halidir. Yani hatır için taşımada taşımanın karşılıksız olması veya alınan karşılığın önemsiz olması gerekir. Taşıma, işletenin veya sürücünün değil taşınanın yararına olmalıdır. Müterafik kusur ise; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Y. 2015. S. 582) Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Somut olayda davacılar ... ve ...'nun çift taraflı kaza yapan araçta yolcu konumunda bulunduğu, kazaya ilişkin tutulan trafik kazası tespit tutanağında davacıların emniyet kemeri belirsiz olarak gösterilmiş olup davalı tarafca aksine ilişkin bir saptama bulunmadığından müterafik kusura yönelik istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Dosya içerisinde mevcut olan kolluk ifadelerine göre araçta yolcu olarak bulunan davacılar ile araç sürücüsünün tanışmadıkları yolculuk için yoldan bindikleri anlaşılmakla ve aracın ticari araç olmadığı da göz önüne alındığında taşımanın davacılar yararına olduğunun kabulü ile hatır indirimi yapılması gerektiği halde bu durumun tartışılmadan karar verilmesi doğru olmamıştır. Davalı tarafından cevap dilekçesinde davanın ihbarı talep edilmiştir. Sürücü ...'nun olayda vefat ettiği, veraset ilamının bulunmadığı görülmüştür. Araç malikine ve sürücünün mirasçılarına davanın ihbarına ilişkin tebliğin yapılmaması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/03/2023

Full & Egal Universal Law Academy