İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/2621 Esas 2023/553 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/2621
Karar No: 2023/553
Karar Tarihi: 28.03.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/2621
KARAR NO: 2023/553
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 27/09/2022
NUMARASI: 2019/376 Esas - 2022/703 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 28/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 07/12/2016 tarihinde davacı müvekkilinin davalı sürücü ... idaresindeki, davalı ...' ün işleteni ve davalı sigorta şirketinin sigortacısı olduğu ... plakalı aracın çarpması sonucu yaralandığını, olayla ilgili ceza yargılamasının Gebze 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/64 Esas sayılı dosyası ile yürütüldüğünü, kazada davalı sürücünün 8/8 kusurlu olup kazadan davalıların sorumlu olduklarını belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 100,00 TL kalıcı, 100,00 TL geçici iş göremezlik ve 100,00 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 300,00 TL maddi tazminat bedelinin tüm davalılardan, 50.000,00 TL manevi tazminat bedelinin araç işleteni ve sürücüsü olan davalılardan müştereken ve müteselsilen olay tarihinden itibaren işleyecek %18 ve artan oranlarda ticari avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı sigorta şirketi cevap dilekçesinde özetle, aracın kaza tarihi itibariyle zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile müvekkil şirkete sigortalı olduğunu, müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçe limitleri ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, davacının bildirilen maluliyet oranı üzerinden 59.225,00 TL maluliyet tazminatı ödemesi ile müvekkili şirketin davacıya karşı maluliyetten kaynaklanan başka sorumluluğunun kalmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ... cevap dilekçesinde özetle, ceza dosyasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, kusuru olmadığından sorumluluğunun da olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı ... cevap dilekçesinde özetle, kazada kusurlu tarafın davacı olduğunu, alınan maluliyet raporunu kabul etmediklerini, sorumluluğunun olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, "Davacı tarafından açılan maddi tazminat talebinin reddine; Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kazanın meydana geliş şekli ve kusur oranı, paranın satın alma gücü nazara alınarak takdiren 6.000,00 TL sinin kabulü ile kaza tarihi olan 07/12/2016 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ...'ten müşterek ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine," karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece hükme esas alınan ATK raporlarının müvekkili muayene edilmeden, sadece evrak üzerinden inceleme sonucunda hazırlandığını ve gerçek maluliyet durumunu yansıtmadığını, aleyhe kabul anlamına gelmemek ve davalı lehine kazanılmış hak oluşturmamak kaydıyla, Darıca Farabi İlçe Devlet Hastanesi Engelli Sağlık Kurulu tarafından tanzim olunan 10/08/2017 tarihli rapora göre müvekkilinin sol uyluk ön yüzündeki skar bozukluğu sebebiyle %5, basma fazının kısalmasına ilave olarak ayak bileği, diz ve kalçada orta-ileri derecede yürüyüş bozukluğu sebebiyle %8 olmak üzere toplamda %13 oranında sürekli maluliyeti bulunduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin engelli sağlık kurulu raporunda belirtilen sol uyluğundaki skar izleri, yürüyüş bozukluğu ve psikiyatrik arazlarına ilişkin tespitlerin sürekli maluliyet oranı değerlendirmesinde hiçbir şekilde dikkate alınmamış olmasının, raporun eksik inceleme ve araştırma sonucunda, dosyada yer alan tedavi evrakları ve diğer raporlar ile de çelişkili şekilde hazırlandığını ortaya koyduğunu, ATK 2. Üst Kurulu tarafından hazırlanan raporda müvekkilinin iyileşme süresinin 2 aya kadar uzayabileceği ve başka birinin sürekli veya geçici olarak bakımına muhtaç olmadığının mütala olunduğunu ancak raporda da belirtildiği üzere müvekkilinin 07/12/2016 tarihli kaza sonrasında 27/12/2016 ve 30/12/2016 tarihlerinde her iki bacağından da ameliyat olduğunu, sol uyluktan alınan derinin, sağ uyluğu tamamen kaplayan yara üzerine dikilerek doku kaybı meydana gelen alanın kapatılmaya çalışıldığını, müvekkilinin kaza sonrasında ortopedik rehabilitasyonu da kapsayan uzun bir tedavi süreci geçirdiğini, kaza sonrasında birden fazla kez ameliyat olan, ameliyat sonucunda her iki uyluğunda da büyük ölçüde açık yara ve doku kaybı söz konusu olan müvekkilinin bu süreçte tek başına, başkasının yardımı olmadan kendi bakımını ve ihtiyaçlarını gideremeyeceğinin açık olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davaya konu kaza ile ilgili yürütülen ceza dosyasında tanzim ettirilen ATK Trafik İhtisas Dairesi raporuna itibar edildiğinin belirtilerek, davalı sürücü ...'nin %75, davacı müvekkilin ise %25 oranında kusurlu olduğunun mütala olunduğunu, ancak ATK raporunun salt davalı beyan ve iddialarından hareketle, olay yeri bizzat görülmeksizin eksik inceleme sonucunda hazırlandığını, davalının aynı gün alınan alkol raporuna göre 0,01 promil alkollü olduğunun tespit edildiğini, kaza tespit tutanağında davalı sürücünün asli ve tam kusurlu bulunduğunu, kaza tespit tutanağının aksi ispat edilene kadar resmi belge niteliğinde olup, tutanakta yer alan tespitlerin aksinin davalı tarafından ispat edilemediğini, kusur değerlendirmesinde bizzat olay yeri görülmek suretiyle hazırlanan kaza tespit tutanağına itibar edilmesi gerektiğini, kaza tarihinde müvekkilinin işletme bölümü lisans mezunu olup serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatı bulunduğunu, ancak yeni çocuk sahibi olması sebebiyle kaza tarihinde mesleğini aktif olarak ifa etmeyen müvekkilinin kaza sonrasında maluliyeti ve tedavileri sebebiyle çalışmaya başlayamadığını, tazminat hesabına esas alınmak üzere müvekkilinin emsal gelirinin araştırılmasının talep edildiğini, ancak zarar hesaplamasının asgari ücret verileri esas alınarak yapıldığını, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre vergi beyannameleri kamu düzeni ile ilgili olup, kazanç kaybının hesaplanmasında esas alınamayacağını, kazanç olasılığı bakımından da zarara uğradığını, bilirkişi raporunda müvekkilinin aktif döneme ilişkin zararlarının asgari geçim indirimi dikkate alınmadan hesaplandığını oysa aktif devrede zararın asgari geçim indirimi dahil edilerek hesaplanması gerektiğini, bilirkişi raporunda davalı sigorta şirketinin davadan önceki ödemesinin, müvekkilinin sürekli ve geçici iş göremezlik zararlarının toplamından tenzil edildiğini ancak hasar dosyası içerisindeki ödemeye ilişkin 05/09/2017 tarihli bilirkişi raporu ve 29/12/2017 tarihli ibranamenin, mutabakatname ve tazminat makbuzu başlıklı evrak içeriğinden de görüleceği üzere müvekkilinin sürekli iş göremezlik zararlarına istinaden ödeme yapıldığını, müvekkilinin geçici iş göremezlik zararlarının, davalının davadan önceki ödemesinden tenzil edilemeyeceğini, zararın ticari taşıma sırasında meydana gelmiş olması halinde avans faizine hükmedilmesi gerektiğini, manevi tazminat miktarının müvekkilinin zararlarını karşılamaya yeterli olmadığını, ATK 2. İhtisas Kurulu'nun 28/01/2021 tarih ve 820,00TL bedelli ve ATK 2. Üst Kurulu'nun 09/06/2021 tarih ve 1.530,00 TL bedelli olmak üzere 2.350,00 TL bedelli iki adet fatura bedelinin yargılama giderleri hesaplanırken dikkate alınmadığını, davalı tarafından cevap dilekçesinde davacının sürekli maluliyetine herhangi bir itiraz ileri sürülmemiş olup, davalının kabul ettiği %13 sürekli maluliyet oranı bakımdan müvekkili lehine usuli kazanılmış hak doğduğunu, mahkemece verilen kararda usuli kazanılmış haklar kapsamında herhangi bir değerlendirme yapılmamış olmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK'nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 07/12/2016 tarihinde davalı sürücü ...'nin idaresindeki davalı ...'ün işleteni, davalı sigorta şirketinin sigortacısı olduğu ... plakalı aracın yaya olan davacıya çarpması ile meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı ve bu yaralanması nedeni maddi ile manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece alınan kusur bilirkişi raporuna göre davalı sürücü ...’nin %75 oranında asli kusurlu, davacı yaya ...'ın %25 oranında tali kusurlu olduğu, aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Gebze 9. Asliye Ceza Mahkemesince 2018/64 Esas sayılı dosyasında ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan kusur raporunda, ... plakalı otobüs sürücüsü sanık ...’nin asli, müşteki yaya ...’ın ise tali kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Bu durumda Mahkemece alınan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Somut uyuşmazlıkta Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 28 NİSAN 2020 yazısı ile Kişi hakkında mütalaa düzenlenebilmesi için; "Kişinin bir tıp fakültesi ya da eğitim araştırma hastanesi ortopedi birimine sevki sağlanarak; Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri kapsamında alt ekstremiteye yönelik yeni yaptırılacak eklem açıklıklarını dereceleri ile belirtir, nötral sıfır metoduna göre, sağ ve sol taraf mukayeseli yapılacak ortopedik muayenesi ile yeni çekilecek kırık alanını içine alan iki yönlü direk grafilerin dijital ortamda (DICOM) CD kopyasının ve bu incelemeler sonucu düzenlenecek raporlarının teminen gönderilmesi; Kişinin bir Tıp Fakültesi ya da Eğitim Araştırma Hastanesi Plastik Cerrahi Kliniğine sevki sağlanarak Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri kapsamında son klinik durumunu gösterir muayenesi (varsa nedbelerin vücutta kapladıkları yüzde, ve özellikleri) ve gerekli görülen tetkikler yaptırılarak düzenlenecek raporun teminen gönderilmesi" istenmiş ayrıca kişinin ATK'ya gerek bulunmadığı da belirtilmiştir. Davacı tarafından belirtilen eksiklerin giderilmesi İlk Derece Mahkemesince yazılan müzekkere üzerine Darıca Farabi Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvurulmasına üzerine muayenesi yapılarak 07/01/2021 tarihli 16 nolu rapor düzenlenmiştir. Gerek Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulundan alınan 10/03/2021 tarihli maluliyet raporu gerekse Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurulundan alınan 07/06/2021 tarihli maluliyet raporu Farabi Eğitim ve Araştırma Hastanesince yapılan muayene raporu ile çekilen film ve grafiler incelenerek düzenlenmiştir. Bu nedenle davacı vekilinin müvekkili muayene edilmeden maluliyet raporu düzenlendiği yönündeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Bu durumda hükme esas maluliyet rapor raporlarının dosya kapsamı ve davacının kaza nedeniyle düzenlenen tüm tıbbi belgeleri de incelenerek maluliyet oranının tespiti açısından kaza ile yaralanma arasındaki illiyet bağı da açıklanarak kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde düzenlenmiş olmasına göre bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Davacı vekili, davalı tarafın cevap dilekçelerinde davacının sürekli maluliyet oranına herhangi bir itiraz ileri sürmediklerini, %13 sürekli maluliyet oranı bakımdan müvekkili lehine usuli kazanılmış hak doğduğunu, mahkemece usuli kazanılmış haklar kapsamında herhangi bir değerlendirme yapılmadığını ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur. Ancak cevap dilekçesinde açıkça "davayı kabul anlamına gelmemek üzere, davacı tarafın malüliyete ilişkin tazminat taleplerine ise ancak Adli Tıp Kurumu tarafından verilecek rapor neticesinde davacının gerçekten bir maluliyete uğrayıp uğramadığı uğradıysa bunun oranı tespit edildikten sonra cevap vermek mümkün olacaktır. Bu yöndeki tüm cevap ve beyanda bulunma haklarımızı da saklı tutuyoruz." şeklinde beyanda bulunularak maluliyet oranına itiraz edildiğinden davacı vekilinin bu hususa değinen istinaf itirazı yerinde değildir. TBK'nın "manevi tazminat" başlıklı 56/1.maddesi ve 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanmasının mahiyeti ve iyileşme süresi ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, manevi tazminatın belirlenmesine ilişkin ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarların, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından manevi tazminata ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Dava dilekçesinde avans faizi talep edilmiştir. ... plakalı özel ... otobüsünün trafik kaydında kullanım amacının ticari ve kullanım şekli toplu taşıma olarak açıklanmıştır. Bu durumda kazaya sebebiyet veren araç ticari nitelikte özel ... otobüsü olmasına ve dava dilekçesinde avans faizi talep edilmesine rağmen HMK’nın 26. maddesine ve talebe aykırı biçimde yasal faize hükmedilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle bu hususa değinen davacı vekili istinaf talebi yerindedir. Davacı vekili, kaza tarihinde müvekkilinin işletme bölümü lisans mezunu olup serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatı bulunduğunu, ancak yeni çocuk sahibi olması sebebiyle kaza tarihinde mesleğini aktif olarak ifa etmediğini, kaza sonrasında ise maluliyeti ve tedavileri sebebiyle çalışmaya başlayamadığını, tazminat hesabına esas alınmak üzere müvekkilinin emsal gelirinin araştırılmasını gerektiğini, zarar hesaplamasının asgari ücret verileri esas alınarak yapıldığını belirterek istinaf itirazında bulunmuştur. Çalışma gücü kaybı zararının hesabında yaralanan veya malul olanın gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Zarar görenin kaza tarihi itibariyle mesleği ve geliri tespit edilmelidir. Kişinin herhangi bir işi yoksa, zarar görenin geliri asgari ücret kabul edilerek, raporun hazırlandığı tarihteki net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılacaktır. Eğer gelirin asgari ücret üzerinde olduğu, bir başka anlatımla herhangi bir işyerinde çalıştığı ya da bir meslek icra ettiği ve asgari ücret üzerinde bir gelir elde edildiği iddia ediliyorsa bunun ispat edilmesi gerekir. Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarına göre, davacının kaza tarihindeki gelir durumunun davacı tarafça kanıtlanması gerekir. Bunun kanıtlanmaması halinde ise maddi destek tazminatının hesabında asgari ücretin esas alınacağı kabul edilmektedir. Davacı vekili müvekkilinin kaza tarihinde çalışmadığını açıkça beyan ettiğinden gelirin asgari ücret esas alınarak hesaplanmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Pasif devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan ücretin, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığı olduğu, ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem (devre) zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı açıktır. Zira, asgari geçim indirimi (AGİ), ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasına esas ücrete dahil edilemez (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 05/02/2019 tarih, 2016/2455 E. ve 2019/1005 K. sayılı kararı). Davacının kalıcı ve geçici iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri taleplerinin hesaplanması için mahkemece Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı ile Adli Trafik Uzmanı bilirkişilerden rapor alınmış, bilirkişiler raporlarında; Davalı ... Sigorta A.Ş.'nin 16/01/2018 tarihinde davacıya 59.225,00 TL tazminat ödediğinin tespit edildiğini, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe göre; 16/01/2018 ödeme tarihinde davalı sigorta şirketi tarafından davacıya yeterli ödeme yapıldığından, davacının talep edebileceği geçici iş göremezlik, sürekli iş göremezlik tazminatı ve bakıcı giderini talep edemeyeceği, güncel verilerle tazminat hesabı yapılmasına gerek olmadığı yönünde görüş bildirmişlerdir. Yine hem aktif devre hemde pasif devre zararının hesaplanırken asgari geçim indirimsiz asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmıştır. Bilirkişi heyetinde aktüerya alanında uzman bilirkişi yer almadığı gibi denetime elverişli olmayan hesaplama içermeyen rapor esas alınarak karar verilmesi eksik incelemeye dayalı olmuştur. Kabule göre; ATK 2. İhtisas Kurulu'nun 28/01/2021 tarih ve 820,00 TL, ATK 2. Üst Kurulu'nun 09/06/2021 tarih ve 1.530,00 TL bedelli olmak üzere toplam 2.350,00 TL bedelli iki adet faturasının yargılama giderlerine dahil edilmemesi de doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/03/2023

Full & Egal Universal Law Academy