İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/2366 Esas 2023/658 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/2366
Karar No: 2023/658
Karar Tarihi: 05.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/2366
KARAR NO: 2023/658
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/07/2022
NUMARASI: 2021/374 Esas - 2022/646 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 05/04/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 30/04/2013 tarihinde kaldırımda servis aracı bekleyen davacıya, davalı ...'ın maliki olduğu, davalı sigorta şirketine sigortalı, diğer davalı ... sevk ve idaresindeki ... plaka sayılı aracın çarparak ağır yaralanmasına neden olduğunu, aracın emniyet şeridinde ters istikamette seyretmekte iken müvekkiline çarptığını, bir an için olayın davalı ...'un iddia ettiği gibi plakası tespit edilemeyen bir aracın kendisine çarpması nedeniyle meydana geldiği varsayılırsa bu takdirde 5684 sayılı SK m.14 f.2/a ve G.H.Yön. m.9 f.1/a hükümleri gereğince davalılarda ...nın sorumluluğunun doğacağını, olay nedeniyle başlatılan soruşturma neticesinde Küçükçekmece 20. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/808 Esas sayılı dosyası ile yapılan kovuşturmada davalı ...'un kusuru ve suçu sabit görülerek taksirli yaralamaya sebebiyet vermekten cezalandırılmasına karar verildiğini, davacı müvekkilinin kaza tarihinde aldığı en son aylık ücretin net 1.400,00TL/ay (Brüt 1.958,29TL/Ay) olduğunu, davacı müvekkilinin tedavi gördüğü süre boyunca çalışamadığını, bir ay yatağa bağlı yaşadığını, uzun süre tedavi gördüğünü ve vücudunda kalıcı sakatlık oluştuğunu belirterek davalılardan ...ı ve ... Sigorta A.Ş, poliçe azami teminat bedelleri ile sınırlı olarak sorumlu olmak kaydıyla, 3.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi olmak üzere103.000,00 TL tazminatın davacı ...'a, 50.000,00 TL manevi tazminatın davacı ...'a miktarın belirlenmesi davacıdan beklenebilecek nitelikte olmadığından ve ancak bilirkişi hesaplaması neticesinde belirlenebileceğinden fazlaya dair tüm hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik toplam 153.000TLnin olay tarihinden itibaren değişen oranlarda hesaplanacak ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 298.308,48 TL'ye yükseltmiştir. Davalı ... vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Görev ve husumet itirazında bulunduğunu, kısmi dava açılamayacağını, dava konusu kazaya sebep olan aracın poliçesinin mevcut olması nedeni ile yeni yasa kapsamında müvekkili kurumun sorumluluğunun sona erdiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar ... ve ... vekili cevap dilekçesinde özetle; Görev ve yetki yönünden itiraz ettiklerini, belirlenebilir kalemler sebebiyle kısmi dava açılamayacağını, davacıların manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, müvekkili ...'un olayda tamamen kusursuz olduğunu, plakası tespit edilemeyen ve hatalı, kusurlu ve ani olarak sağa girişi yasak yere giriş yapmaya çalışan araç sürücüsünün olayda tam kusurlu olduğunu, davacının aylık gelirinin SGK'dan sorulması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ... Sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin sigortalı davalının kusuru oranında limitlerinin sınırlı olduğunu, kazaya ilişkin kusur tespiti ve davacının maluliyetinin tespit edilmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik talebine ve tedavi giderleri talebine ilişkin itirazlarının bulunduğunu, manevi tazminattan sorumlu olmayacağını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, "Davacının ..., ..., ... Sigorta A.Ş. ve ...na yönelik açtığı maddi tazminat davasının kabulü ile; 579.232,40 TL'nin davalılar ... ve ... yönünden kaza tarihi olan 30.04.2013 tarihinden itibaren, davalı ... yönünden (sigorta poliçesi teminat miktarı ile sınırlı olmak üzere) dava tarihi olan 03.02.2015 tarihinden itibaren, davalı ... Sigorta A.Ş. yönünden (sigorta poliçesi teminat miktarı ile sınırlı olmak üzere) 15.07.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine, Davalı ...’un yapmış olduğu ödemelerin infaz aşamasında gözetilmesine, Davacı ...'ın davalılar ... ve ...'a yönelik açmış olduğu manevi tazminat davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; Davacının davasının 40.000,00 TL'lik kısmının kabulü ile kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine, Davacının davasının 60.000,00 TL'lik kısmının reddine, Davacı ...'ın davalılar ... ve ...'a yönelik açmış olduğu manevi tazminat davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; Davacının davasının 10.000,00 TL'lik kısmının kabulü ile kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine, Davacının davasının 40.000,00 TL'lik kısmının reddine," karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili, davalılar ... ve ... vekili ile davalı ... vekili ile davalı ... Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin tekstil iş kolunda 25 yıllık makasçı tekstil ustası olduğunu, kaza tarihinde aylık net ücretinin 1.400.00 TL/ay, Bürüt ücreti ise 1.958.29 TL/ay olduğunu, aşamalarda tanıklarının dinlenilmesi ve emsal ücret araştırması yapılmasının istendiğini ancak mahkemenin bunu yerine getirmediğini, araştırma yerine getirilmiş olsaydı müvekkilinin kaza tarihindeki net ücretinin 1.400,00 TL/ay olduğunun ispatlanmış olacağını, kabule göre hüküm tarihindeki asgari ücrete göre hesap bilirkişi raporunun alınmamış olmasının da hatalı olduğunu, pasif dönem hesabında asgari ücretten gelir vergisi tenzil edilerek hesaplama yapılmış olmasının hatalı olduğunu, pasif dönem zararı hesaplanırken istisna tutulan gelir vergisinin mahsup edilerek kalan üzerinden hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, alacak kalemlerine yasal faiz işletilmiş olmasının hatalı olduğunu, avans faizi işletilmesi gerektiğini, manevi tazminat talebinin talebin tamamına hükmedilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalılar ... ve ... vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Trafik kazasının 30.04.2013 tarihinde meydana geldiğini, davacıların olaya failine ayni gün muttali olduklarını, ıslahın ise 13/05.2022 tarihinde yapıldığını, zamanaşımı süresi dolmuş olduğundan davacının ancak dava dilekçesinde talep etmiş olduğu ve ilk ıslahla yükselttiği miktarı talep hakkı olduğunu, bu nedenle 2.ıslah talebinin reddi gerektiğini, 1. ıslahında fazlayı talep hakkını saklı tutmasının da sonucu etkilemeyeceğini, HMK'da 2 kez ıslah müessesesinin mevcut olmadığını, bozmadan sonra ıslahın da mümkün olmadığını, buna ilişkin itirazlarının değerlendirilmediğini, kazanılmış hak prensibinin yok sayıldığını ve bozma sonrası davanın yeni baştan tümü ile ele alınmış olduğunu, bozmanın yalnızca maddi tazminat hesabının fazla yapıldığı, davacının aylık kazancı olan asgari ücretin 1.46 katının baz alınması usulsüz olup hesabın artırımsız olarak kaza günündeki almakta olduğu asgari ücret esas alınarak yapılması gerektiğine ilişkin olduğunu, bunun dışındaki hiç bir konuda bozma olmadığını, alınan ve karara gerekçe yapılan son bilirkişi raporunda, davacının ölüm yaşı yeniden hesaplanarak 5 yıl daha artırılıp 75. yaşına çıkarılmış, bozma uyarınca kaza tarihindeki asgari ücretin artırımsız olarak hesap da esas alınması kararının hiçe sayılmış olduğunu, 2022 yılındaki yüksek asgari ücretin esas alınmış olduğunu, bu durumda da aktif ve pasif dönem hesabının arttığını, maddi tazminat miktarının 198.308.48 TL den 579.232.40 TL ye çıkarılmış olduğunu, yapılan itirazlarının da değerlendirilmediğini, bozma konusu ilk kararın müvekkiller tarafından istinaf edilmeyerek haklarında kesinleşmiş ve davacı tarafından icra takibine konulan dava konusu alacak, müvekkili davalı ... tarafından tüm masraf ve vekalet ücretleri ile tamamen alacaklı davacıya ödenmiş, davacının da bu ödemeyi ihtirazı kayıt koymadan aldığını, takibin tüm davalılar yönünden infaz edildiğini, dava ve takip dosyalarının ortadan kalkmış olduğunu, davacının kaza nedeniyle haklarını aldığını, başkaca bir alacağı olduğu iddiasında ise yeni bir dava açması gerektiğini, bu dosya üzerinden devam imkanı bulunmadığını, davanın bu yönden de reddi gerektiğini, davalılar lehine vekalet ücretinin de yeni asgari vekalet ücreti üzerinden takdiri gerektiğini, ATK'dan alınan maluliyet raporları arasında oran olarak çelişki mevcutken, ilk rapordaki % 41,2 oranı yerine davalıların aleyhine olarak geçerli hiç bir gerekçe gösterilmeden 2. rapordaki % 44 oranı esas alındığını oysaki ya davalılar lehine olan %41.2 oranı esas alınması gerektiğini çelişkinin 3. bir raporla giderilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Davalı ... Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının maddi tazminat yönünden istinafa başvurmadığı ve bozma ilamı kapsamında belirtilen yönler dışında 29.07.2018 tarihli bilirkişi hesap rapor yönünden davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu dikkate alınmaksızın güncel asgari ücret üzerinden hesaplama yapılamayacağını, mahkemenin ilk kararına karşı hesaplamaya esas alınan gelir miktarı yönünden istinaf kanun yoluna başvurduklarını, davacı tarafın ise maddi tazminat yönünden istinaf kanun yoluna başvurmadığını, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi'nin 2019/675 E., 2021/553 K. ve 24/03/2021 tarihli kararı ile istinaf nedenlerinin haklı görüldüğünü, asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerekirken emsal ücret araştırması sonucu asgari ücretin 1,46 katı üzerinden hesaplama yapılmış olması nedeniyle kararın kaldırılmasına karar verildiğini, ilk derece mahkemesi kararının davacı taraf bakımından usulen kesinleşmiş olduğunu, müvekkili lehine usuli müktesep hak doğduğunu, 18.04.2022 tarihli bilirkişi hesap raporunda kişinin gelirinin asgari ücret düzeyinde olduğu kabul edilerek hesaplama yapıldığını ancak yapılan bu hesaplamada güncel asgari ücret miktarının dikkate alındığını, bozma öncesi alınan son bilirkişi rapor tarihinde geçerli olan asgari ücrete göre hesaplama yapılması gerektiğini, davacının bakiye yaşam ömrünün PMF-1931 yaşam tablosuna göre belirlenmesi gerektiğini, bilirkişi hesap raporunda davacının bakiye ömür hesaplamasında TRH-2010 tablosunun esas alındığını, dava konusu poliçenin 04.06.2012 tarihinde tanzim edildiği ve kazanın 30.04.2013 tarihinde meydana geldiği dikkate alındığında bilirkişi raporundaki hatalı bakiye ömür hesaplamanın kabul edilmeyeceğini, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olduğunu, 23.01.2018 tarihli bilirkişi kusur raporu uyarınca kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün %30 kusurlu olduğunun tespit edildiğini, buna rağmen müvekkili sigorta şirketinin zararın tamamından sorumlu tutulduğunu, müvekkili şirket tarafından tanzim edilen 04.06.2012 - 04.06.2013 vadeli ZMSS poliçesine göre teminat limitinin 250.000,00 TL olduğunu, bu bağlamda müvekkili şirketin sorumlu olabileceği tutarın 250.000,00 TL ve buna bağlı feriler olduğunu, Yerel mahkeme tarafından hükümde teminat limitinin TL karşılığına yer verilmemiş olması ve ferilerinin poliçe teminat limiti dikkate alınarak belirlenmemiş olmasının hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı ... vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İstinaf kaldırma kararı öncesinde ve sonrasında iki kez ıslah yapılması ve iki kez ıslah harcı yatırılmasının hukuka aykırı olduğunu, davanın kısmi dava olarak açılmış olup ikinci ıslahın kabul edilmiş olması nedeniyle kararın kaldırılması gerektirdiğini, ilk karara karşı davacı tarafından istinafa başvurulmamış olduğundan müvekkili kurumun lehine usuli müktesep hak oluştuğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla usuli müktesep hak gereği ilk kararda hükmolunan tutarlardan daha fazlasına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, İlk Derece Mahkemesi tarafından usuli kazanılmış hak kuralı gereğince, hükme esas alınan bilirkişi raporunda güncel hesaplama yapılmış olmasının usuli müktesep hak ilkesine aykırı olup kaldırma kararı öncesi alınan bilirkişi raporunda belirlenen tutarlar üzerinden değil de güncel hesaplamaya göre hüküm kurulmuş olmasının hatalı olduğunu, BAM kararına uyularak kabul edilen BAM itirazları sebebi olan asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmış olsa da ilk kararda belirtilen bilirkişi raporundaki hesap tarihine kadar hesaplama yapılması gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, kaza tarihi itibariyle teminat limiti 250.000,00 TL olup mahkemenin fer'iler yönünden tüm davalılar yönünden müştereken müteselsilen hüküm kurmasının hatalı olduğunu, yargılama gideri, vekalet ücreti ve ilam harcının teminat limitine oranlanması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK'nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece ilk verilen hükmün davacı vekili, (ilk istinaf dilekçesinde; maddi tazminata işletilen yasal faiz, manevi tazminat miktarı ve manevi tazminat vekalet ücreti yönünden) davalı ..., (ilk istinaf dilekçesinde; maluliyet raporunun çelişkili olduğu, gelirin asgari ücretin üzerinde alınmasının hatalı, geçici iş göremezlik teminat dışı olduğu ) ve davalı ... sigorta şirketi,(ilk istinaf dilekçesinde; gelirin asgari ücretin üzerinde alınmasının hatalı, geçici iş göremezlik teminat dışı olduğu ve faiz başlangıç tarihi) tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 24/03/2021 tarih, 2019/675 Esas, 2021/553 Karar sayılı kararı ile davalı ... vekilinin maluliyet raporuna, davalı sigorta şirketlerinin geçici iş göremezlik tazminatı yönünden müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığına, davalı ... vekilinin geçici iş göremezlik tazminat talebi bulunmadığına, tazminat miktarının yanlış yazıldığına, manevi tazminat miktarına, faizin türüne ve faiz başlangıç tarihine yönelik istinaf itirazlarının reddine karar verilerek " ... Dava dilekçesinde davacının tekstil ustası olarak çalıştığı ve işyerinden istenen bordrolar ve SGKya yatırılan primlerden asgari ücret üzerinden yatırıldığı halde, 25 yıllık çalışan olduğu bu nedenle emsal ücret araştırmalarının ortalaması alınarak asgari ücretin 1.46 katı oranına göre hesaplama yapılması ve hükme esas alınması doğru olmamıştır. Davalıların bu hususa değinen istinaf itirazı yerinde görülmüştür. ...." gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemizce verilen kararda; manevi tazminat, maluliyet raporu ve faiz türüne ve faiz başlangıç tarihine yönelik istinaf itirazları hakkında istinaf itirazlarının reddine karar verildiğinden yeniden inceleme konusu yapılmamıştır. Kaldı ki İlk Derece Mahkemesince verilen ilk karara karşı davalılar ... ve ...'ın istinaf talebi bulunmadığından hükme esas alınan maluliyet oranları bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğundan istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Kabule göre; Maddi tazminat davasının belirsiz alacak davası olarak açıldığı, belirsiz alacak davalarında ilk artırım miktarının davanın belirli hale getirilmesi olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle davacı tarafın kaldırma kararından önce verdiği ıslah dilekçesinin hukuki nitelendirmesinin bedel artırım olarak kabul edilerek, davacı tarafın kaldırma kararından sonra rapor ve ek raporlar sonucu yapılan hesaplamalar sonucu ortaya çıkan miktara ilişkin verdiği ikinci talep artırım dilekçesinin davanın ıslahı olarak değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesilir. 6100 sayılı HMK hükümleri gereğince davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini HMK 107/1. maddesi hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkündür. HMK'nın 107/2. maddesi gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığı gibi bu artırım nedeniyle zamanaşımının da gerçekleştiğinden söz edilemez (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 24.06.2019 tarih, 2016/20495 E.ve 2019/7842 K.sayılı kararı). Bu nedenle zamanaşımı na yönelik istinaf başvurusu yerinde değildir. KTK'nın 88. maddesindeki "Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur" düzenlemesi ile birden fazla kişinin zararı tazminle yükümlü olması durumunda zarar görene karşı müteselsil sorumluluk ilkesi benimsenmiştir. 6098 sayılı TBK'nın 61. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 51.) maddesindeki "Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır" düzenlemesine göre de, zarar gören 3. kişi konumunda olan davacı zararın tamamını, isterse sorumluların hepsinden isterse bir kısmından isteyebilir.Somut uyuşmazlıkta, davacı vekilinin 19.10.2018 tarihli ıslah dilekçesinde maddi tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsilen talep edildiğinden bu şekilde hüküm kurulmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.02.2022 tarih, 2021/(21)10-188 Esas ve 2022/87 K. sayılı kararında "Kamu düzeniyle ilgili durumlarda, kazanılmış usulî haktan söz edilemeyecektir. Bu niteliği dikkate alındığında asgari ücretteki değişiklikler de usulî kazanılmış hakkın istisnası niteliğinde bulunup aynı davada ve yargılamanın her aşamasında hâkim tarafından re'sen gözetilmesi gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.01.2004 tarihli, 2004/10-24 E., 2004/47 K. sayılı kararında da aynı yaklaşım benimsenmiştir. Tazminat hesabında hüküm tarihine en yakın tarihteki ücretlerin esas alınmasının nedeni tazminatların hesaplanma yöntemiyle ilgili olup tazminat miktarının belirlenmesi ileriye dönük varsayımsal hesaplamaları gerektirmesi ve gerçek belli iken varsayıma dayalı hesaplama yapılıp buna göre karar verilmesinin mümkün olmaması esasına dayalıdır. Bu durumun “gerçek belli iken varsayıma gidilemez” ilkesine uygun olduğu Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.05.1991 tarih 1991/9-102 E., 1991/267 K. sayılı kararında da belirtilmiştir.Hüküm tarihine en yakın tarihteki ücretlerin esas alınması mahkemenin vereceği ilk hükümle ilgili olup bu hükmün yeniden rapor alınmasını gerektirmeyen bir nedenle bozulması hâlinde yeni verilecek hüküm tarihini esas alan bir hesaplama yapılması gerekmeyecek ancak bozma nedeni tazminat hesabı için yeniden rapor alınmasını gerektiriyor ise bu takdirde alınacak raporda sonradan değişen ücretler esas alınarak önceki rapordaki miktarlar itibarıyla varsa usulî kazanılmış hak oluşturan durumlarında gözetilmesi gerekmektedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporuna yönelik maddi tazminat hesabı noktasında temyiz itirazı bulunmadığı veya Yargıtay Hukuk Dairesince maddi tazminat hesabı yönünden bir aykırılık görülmediği takdirde bu raporun esas alınması gerektiği konusunda usulî kazanılmış hak oluşacağından farklı bir hesaplama içeren yeni rapora göre karar verilmesi usulî kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olacaktır." şeklinde karar verilmiştir.Bu karar ışığında somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesinin 05/12/2018 tarih, 2015/96 Esas ve 2018/1154 Karar sayılı kararına karşı davacı tarafından maddi tazminat hesabına karşı istinaf talebi bulunulmadığından hesaplama bakımından davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur (Nitekim Dairemizin 24/03/2021 tarih, 2019/675 Esas, 2021/553 Karar sayılı kararında da " tazminatın dava dilekçesinde davacının tekstil ustası olarak çalıştığı ve işyerinden istenen bordrolar ve SGK'ya yatırılan primlerden asgari ücret üzerinden yatırıldığı halde, 25 yıllık çalışan olduğu bu nedenle emsal ücret araştırmalarının ortalaması alınarak asgari ücretin 1.46 katı oranına göre hesaplama yapılması ve hükme esas alınması doğru olmamıştır." gerektiği açıklanmıştır). İlk Derece Mahkemesince; Dairemiz kararı doğrultusunda gelirin asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmış olması doğru ise de, ilk kararda hükme esas alınan 02.08.2018 tarihli aktüerya rapor tarihindeki asgari ücrete ilişkin veriler dikkate alınması yerine güncel asgari ücrete ve TRH 2010 yaşam tablosuna göre bakiye ömrün belirlenerek yapılan hesaplamadaki tazminata hükmedilmesi doğru olmamıştır.O halde, İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılması gereken, usuli kazanılmış hak kuralı gereğince, hükme esas alınan bilirkişi raporunda güncel hesaplama yapılmış olmasının usuli müktesep hak ilkesine aykırı olup kaldırma kararı öncesi alınan bilirkişi rapor tarihinde geçerli asgari ücret üzerinden ve bakiye ömür süresinin de PMF 1931 yaşam tablosuna göre hesaplama yapılması için bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 99. maddesinde, sigorta şirketlerinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde maddi tazminattan sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Dolayısıyla zorunlu mali sorumluluk sigortacısı meydana gelen zararı limit dahilinde gidermekle sorumlu olduğundan yargılama giderlerinden de limiti oranında sorumlu olacaktır. Zarar miktarının limiti geçmesi halinde trafik sigortacısı hükmedilen miktara ilişkin yargılama giderlerinin tamamından değil sadece poliçe limitinin tazminat miktarına oranına göre sorumlu tutulmalıdır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/5147 E. ve 2020/7081 K., 2020/1864 E. ve 2020/6061 sayılı kararı).Kabule göre, İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümde davalı sigorta şirketinin ve davalı ...nın poliçe limiti ile sorumlu olduğu yazılı olmakla birlikte poliçe limitinin açıkça gösterilmemiş olması, yine sigorta limitini geçen maddi tazminata hükmedildiği halde poliçe limitinin tazminat miktarına oranına göre harç ve yargılama giderinin hesaplanmamış olması, avukatlık ücretinin de poliçe limiti üzerinden hesaplanmamış olması ve karar tarihindeki AAÜT hükümlerine göre vekalet ücreti belirlenmemiş olması doğru olmamıştır. İlk Derece Mahkemesince davalı ...’un yapmış olduğu ödemelerin infaz aşamasında gözetilmesine karar verildiği ancak yapılan ödemelerin tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemiş olması da doğru olmamıştır (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/16451 E. - 2021/5404 K., Yargıtay (kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 2020/3096 E. - 2021/83 K. sayılı kararları). Açıklanan nedenlerle, davacılar vekili, davalılar ... ve ... vekili ile davalı ... vekili ile davalı ... Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekili, davalılar ... ve ... vekili ile davalı ... vekili ile davalı ... Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar ve davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/04/2023

Full & Egal Universal Law Academy