İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/186 Esas 2023/429 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/186
Karar No: 2023/429
Karar Tarihi: 14.03.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/186
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 13/04/2021
NUMARASI: 2015/499 Esas - 2021/433 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2016/329 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 14/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl davada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi- babaları ... 12.12.2014 tarihinde Çorum ili Kargı ilçesinde gerçekleşen olan trafik kazası sonucunda vefat ettiği, davacılardan 20 yaşındaki ... ise yüzünde sürekli iz kalacak biçimde yaralandığı, kaza nedenyle Çorun 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/20 E. sayılı davası ile ceza yargılaması yapılarak davalı gerçek kişiler hakkında mahkumiyet kararı verildiği, davalı-sürücü ... asli, diğer davalı ... tali kusurlu olduğu, babalarının ölümü ile davacıların maddi ve manevi zararlar gördüklerini belirterek davacıların her biri için 20.000,00 TL'den toplam 160.000,00 TL manevi tazminat,ın davalılar ... ve ...'dan müştereken ve müteselsilen, haksız fiil tarihi olan 12.12.2014 tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek faizi ile tahsiline, davacı ...' un yüzünde sabit iz kalması nedeniyle ayrıca 20.000,00 TL manevi tazminatın, davalılar ... ve ...' dan müştereken ve müteselsilen haksız fiil tarihi olan 12.12.2014 tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek faizi ile tahsiline, davacı ...'un babası ...’ im ölümü nedeniyle mahrum kaldığı bakım ve destek karşılığı HMK'nın 107. maddesi gereğince belirlenecek tazminatın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen haksız fiil tarihi olan 12.12.2014 tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek faizi birlikte ile tahsilini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılar aleyhine İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesinde 2015/499 Esas sayılı dosya ile dava açıldığını ancak bu davada da maddi ve manevi tazminat isteğinde bulunulmuş ise de harcı yatırılarak açılmış bir dava olmadığı nedenle maddi tazminat talebi içeren bu davanın açılarak tarafları, maddi olayı ve konusu (tazminat talebi) aynı olan İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/499 esas sayılı dava ile iş bu davanın birleştirilmesine, davacı ...'un babası ...’in ölümü nedeniyle mahrum kaldığı bakım ve destek karşılığının (destekten yoksun kalma tazminatının) HMK'nın 107.m. gereğince harç bedeli olmak üzere 1.000 TL'nin, tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen haksız fiil tarihi olan 12.12.2014 tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; kazanın gerçekleşmesinde davalıya atfı kabil bir kusur bulunmadığını, müvekkil yolunda ortalama bir hızla seyir halindeyken dönel kavşakta diğer davalının kontrolsüz şekilde ana yola çıkması neticesinde kazanın gerçekleştiğini, kazanın diğer davalı ...'ın kusuru ile meydana geldiğini, davacıların tazminat talepleri son derece fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür. Davalı ... Sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazaya karışan ... plakalı aracın müvekkili nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğu, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacı tarafın sigortalının kusurunu, müteveffanın kendilerine destek olduğunu ve zararını ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafın başvuru yapmadan davayı açtığını, hatır ve müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, temerrüde düşürülmediklerini, faize hükmedilmesi halinde hükmedilecek faiz dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı ... Sigorta .Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; ... plakalı aracın davalı şirkette sigortalı olduğunu, sigortalı sürücünün kusuru halinde sorumluluğun doğacağını, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusur oranında olduğunu, destekten yoksun kalma tazminatının belirlenebilmesi için aktüerya bilirkişiden rapor alınması gerektiğini, davalı şirkete sigortalı aracın kusurlu bulunması ve ödeme yapmasına karar verilmesi durumunda sorumluğunun azami limit ile sınırlı olacağını, daha önce şirkete başvuru yapılmaması sebebi ile faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak dikkate alınması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, "Maddi tazminat davası bakımından ... esas ilişkin karar verilmesine yer olmadığına; Davacı ...'un davalılar ... Sigorta A.Ş ve ... hakkında açtığı davanın feragat nedeniyle reddine, Manevi tazminat davası bakımından, davacılar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'in manevi tazminat istemine ilişkin davasının her bir davacı yönünden 15.000,00 TL olmak üzere toplam 105.000,00 TL'nin davalı ...'dan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, Davacı ...'un manevi tazminat istemine ilişkin davasının kısmen kabulü ile; 25.000,00 TL'nin davalı ...'dan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacı ...'a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, Davacı ... ve ...'un davalı ... hakkında açtığı davanın feragat nedeniyle reddine," karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ile davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı ...'un yasal kısıtlı olduğunu, Patnos Sulh Hukuk Mahkemesinden vasisi ... tarafından özel izin ve yetki alınması gerektiğini, davacı ...’un yasal kısıtlı olduğundan geçerli bir feragat iradesi olmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, alınan bilirkişi raporları ve toplanan deliller ile davacı ...’ın davalılar ... Sigorta A.Ş. ve ... Sigorta A.Ş.'den talep edebileceği miktarlar ayrı ayrı tespit edilerek rapor ile belirlendiğini, davacı ...’ın gerçek ve talep edebileceği zarar miktarı her 2 sigorta şirketinin ödemesi gereken toplam tazminat miktarı olup, davalı şirketlerden birisinin üzerine düşen tazminat borcunu rızası ile haricen ifa etmesi diğeri hakkında mahkemede karar verilmesine yer olmadığı sonucunu doğurmayacağını, her bir sigorta şirketi meydana gelen zarardan ayrı miktarlarda sorumlu olup, bu miktarları karar altına alınması gerektiğini, alınan bilirkişi raporunda davacı ...’a karşı toplam destekten yoksun kalma tazminatının 125.883 TL olduğu, bunun davalı sigorta şirketleri paylarının 94.412 TL'sinin ... Sigorta A.Ş. payına düştüğü, 31.471 TL'sinin ise ... Sigorta A.Ş. payına düştüğünün bilirkişi raporunda belirlendiğini, ...'un 125.883 TL olan zararının sorumlu davalı şirketlerce karşılanması gerektiğini, manevi tazminatın düşük miktarlarda hüküm altına alındığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı ... vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosyadan alınan kusur raporunda; davacının yolcu olduğu aracın sürücüsü ...’ın % 75 karşı araç sürücüsü olan müvekkilin ise % 25 kusurlu olduğu tespit olunduğunu, davalı ... ile müvekkili arasında teselsül hükümleri söz konusu olup dava dilekçesinde zararların davalılardan müteselsilen tahsilini talep edildiğini, davacı yan davalı ... hakkındaki manevi tazminat davasından feragat ettiğini müvekkili yönünden ise durumunu ağırlaştıracak suretle davaya devam ettiğini bildirdiğini, müteselsil sorumlulardan biri lehine verilen feragat ve ibra sirayet ilkesi uyarınca diğer müteselsil sorumlu olan müvekkili lehine de sonuç doğuracağını, yerel mahkemenin davacının feragatini müvekkile sirayet ettirmek yerine tam aksine hareketle müvekkilinin sorumluluğunu ağırlaştırdığını, müvekkili yönünden de manevi tazminatın reddi gerektiğini, davacıların, müteselsil sorumluların birinin durumunu iyileştirip diğerinin durumunu ağırlaştırmanın külfetine müvekkilinin değil, davacıların katlanması gerektiğini, davalı müvekkili bu durumda en fazla 150.000- TL x 25 kusur = 37.500,00 TL manevi tazminat ile sorumlu olduğunu, mahkemenin, olayın meydana gelmesinde asli ve %100 oranında kusurlunun müvekkili ... gibi değerlendirilerek hüküm vermesinin hatalı olduğunu, diğer bir anlatımla davacının kazada % 75 kusurlu olan davalıyı borcun tamamından kurtarıp manevi tazminat meblağının tamamının % 25 kusurlu olan müvekkilden alınmasını isteyemeyeceklerini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü ve yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK'nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 12.12.2014 tarihinde, sürücü ... sevk ve idaresindeki ... plakalı ticari taksi ile sürücü ...'nın sevk ve idaresindeki ... plakalı aracın çarpışması ile meydana gelen trafik kazasında ... plakalı ticari takside yolcu olarak bulunan ...'un hayatını kaybettiği ve davacı ...'un yaralandığı: asıl davada manevi tazminat (Ayrıca davacı ...'un kendi yaralanması nedeniyle de manevi tazminat talep edilmiş, davacı ... için talep edilen destekten yoksun kalma tazminatı harç yatırılmamıştır.), birleşen davada davacı Bayram için destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği anlaşılmaktadır. Kazaya karışan ...plakalı aracın ZMSS sigortacısı ... Sigorta A.Ş., ... plakalı aracın ZMSS sigortacısı ise ... Sigorta A.Ş.'dir. Mahkemece hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunda; kazanın oluşumunda ... plakalı aracın sürücüsü ... % 75 oranında, ... araç sürücüsü olan davalı ... ise % 25 oranında kusurlu bulunmuştur. Mahkemece hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda yapılan hesaplama sonucunda sigortalı araç sürücülerinin %100 kusuru esas alındığında müteveffa ...'un kısıtlı ve bakıma muhtaç oğlu ... için hesaplanan toplam destekten yoksun kalma tazminat tutarı ise 125.883,00 TL olduğu, kazaya karışan araçlardan ... Sigorta A.Ş. tarafından sigortalanan aracın sürücüsünün %75, ... Sigorta A.Ş. tarafından sigortalanan aracın sürücüsünün %25 kusurlu olduğu belirtildiğinden, tazminattaki şirket payları da bu oranda olacağı, buna göre hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatının 94.412,00 TL'si ... Sigorta A.Ş. payına düşerken, 31.471,00 TL'si ise sigortalısının kusur durumuna göre ... Sigorta A.Ş. payına düşeceği tespit edilmiştir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2021/4328 E. 2022/4214 K. Sayılı ilamında; "...Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 10. maddesine göre, “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.”, TMK’nın 14. maddesine göre, “Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur.”, TMK’nın 16/1. maddesine göre, “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Karşılıksız kazandırmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir.” TMK’nın 462/8. maddesine göre, “Acele hâllerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması için vesayet makamının izni gereklidir.” ... Dosya kapsamından hükümlülük nedeniyle müdahil ...’ın kısıtlandığı ve eşi ...’in vasi olarak atandığı, vasinin de 22.08.2019 havale tarihli dilekçesi ile kısıtlı ...’ın davasından feragat ettiği, Mahkemece bu nedenle de davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki TMK’nın 462/8. maddesi uyarınca dava açmak vesayet makamının iznine bağlı olduğuna göre davaya son veren feragat için de vesayet makamından izin alınması gerektiğinde kuşku bulunmamalıdır. Ne var ki Mahkemece bu husus gözden kaçırılarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir." şeklinde karar verilmiştir. Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra anlaşması, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun borca katılma payı oranında borçtan kurtarır (TBK 166/3). Müteselsil borçlu, alacaklıyı tatmin ettiği oranda diğer müteselsil borçlulara karşı alacaklının halefi olur (BK 168/1) ve alacaklının hakları ona geçer. Borçlu yalnızca kendi payına düşen kısmı ödemişse, diğer müteselsil borçluya rücu edemez (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 28/11/2019 tarih, 2019/3589 E. ve 2019/11257 K. sayılı kararı). Ancak müteselsil borçluların borçtan tamamen veya kısmen kurtulabilmeleri, alacaklının bilfiil tatmin edilmiş olması halinde söz konusudur. Bunun aksinin kabul edilebilmesi için ya alacaklının teselsülden açıkça feragat etmiş olması yahut da böyle bir feragatin durumdan kesin olarak anlaşılması lazımdır. Yine, TBK'nın 168. maddesi hükmüne göre, rücu hakkından yararlanan müteselsil borçlulardan her birinin ödediği miktar oranında alacaklının haklarına halef olacağı ve alacaklının diğerleri zararına, müteselsil borçlulardan birinin durumunu iyileştirdiği takdirde bu fiilin neticelerini şahsen tahammül edeceği açıktır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1.maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1.maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir. Yukarıda açıklanan 2918 sayılı KTK madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Somut uyuşmazlıkta; Kazaya karışan ... plakalı aracın ZMSS sigortacısı davalı ... Sigorta A.Ş. ile davacı taraf arasında sulh protokolü ve ibraname düzenlenmiş ve karşılıklı olarak 14.12.2018 tarihinde imzalanmıştır. Sözleşmenin araç işleteni ve sürücüsünü de (davalı ...) kapsadığı görülmüştür. Protokol gereği davacılar vekili hesabına 19.12.2018 tarihinde 31.471,00 TL asıl alacak, 9.840,00 TL faiz, 8.710,00 TL vekalet ücreti, 745,00 TL yargılama gideri olmak üzere toplamda 45.832,00 TL ödeme yapılmıştır. Davalı vekili, davacı tarafın zararı taraflarca imza edilen sulh anlaşmasına göre tamamen karşılanmış olduğundan sulh anlaşmasında belirtilen şartlara göre HMK'nın 313 vd. maddelerine göre davanın konusuz kalmış olması nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar vekili de 05/03/2021 tarihli feragat dilekçesinde, davalı sürücü ve işleten (davacıların muris ve yaralı davacı ...'ın içinde yolcu olduğu araç) ... ve mirasçıları ..., ...,..., ..., ...'a karşı açmış olduğu davadan feragat ettiğini, feragat dikkate alınarak davalı ... Sigorta A.Ş. ve ... hakkında davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 605 vd. maddeleri uyarınca zorunlu hasım olan borçlunun en yakın mirasçıları mirası reddettiğinden terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi gereklidir. Bu durumda, anılan mirasın reddi kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak kesinleşmesi halinde mahallin Sulh Hukuk Hakimine durum bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesi sağlanmalı, anılan mahkemece atanacak ve yetkilendirilecek tereke temsilcisinin huzuru ile davaya devam olunmalıdır. Mirasın tasfiyesi işlemleri talebe bağlı işlemler olmayıp mirasın reddedildiğinin anlaşılması ile res'en yapılması gereken işlemlerdendir. Talep üzerine yapılabilirliği bu özelliğini ortadan kaldırmaz. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/16268 E. - 2021/6959 K. sayılı kararı, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 27.1.1995 tarih, 1995/13145 E. -1995/947 K. Sayılı kararı, HGK'nun 29.1.1975 gün 1682-100 ve 3.7.2002 gün 15/572-577 sayılı kararları aynı doğrultudadır) Somut olayda, dahili davalıların murisi olan davalı ...'ın vefat ettiği, mirasçılarının murisin mirasını reddettikleri anlaşılmaktadır. Davacılar vekili davalı ... ve mirasçıları hakkında yapılan feragat etmiş ise de vefat eden davalı ... davada taraftır. Yine dosya kapsamından kısıtlı olan davacı ... için davaya son veren feragat için ve öncesinde yapılan sulh için vesayet makamından izin alınıp alınmadığı anlaşılamamaktadır. Kaldı ki davacı ... vekilinin vekaletnamesinde davadan feragat yetkisi ile sulh yetkisi bulunmamaktadır. O halde İlk Derece Mahkemesince mirasın reddi kararının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması, kesinleşmesi halinde mahallin Sulh Hukuk Hakimine durum bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesinin sağlanması, bu mahkemece atanacak ve yetkilendirilecek tereke temsilcisinin huzuru ile davaya devam edilmesi ile taraf teşkilinin sağlanması; Davacı vekilinin 05/03/2021 tarihli feragat dilekçesi ile son celsedeki beyanından davalı İmdat için olan talebinin maddi tazminata mı yoksa manevi tazminata ilişkin olduğu hususunda açıklık bulunmadığından davacılar vekiline her bir davalı bakımından talebini açıklamak gerekirse düzeltmek üzere mehil verilmesi; Kısıtlı olan davacı ... için geçerli sulh ve feragat bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi ve geçerli olduğu sonucuna varılması halinde ve davacılar vekilinin davalı İmdat'tan olan talebini açıklaması üzerine yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereğince yapılan ödeme ve sulh sözleşmesi de dikkate alınmak suretiyle, davacı tarafından verilen feragatin diğer davalılara etkisi ve sirayet edip etmeyeceğinin değerlendirilmesi; değerlendirme yapılırken Sigorta şirketinin sulh sözleşmesi karşılığı davacıya yaptığı ödemenin zararı tamamen karşılamaması halinde, davalı işleten/ sürücünün poliçe limitini aşan miktarda zarar varsa limiti aşan kısımdan sorumlu olacağı eğer limitin altında bir zarar varsa diğer davalılar ödeme nedeni ile bu oranda sorumluluktan kurtulmuş olacağı değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Manevi tazminata ilişkin istinaf talepleri değerlendirildiğinde: Davadan feragat, öncelikle bir usul işlemidir. Dava konusu olayda, davalılar arasında ihtiyari ve müteselsil dava arkadaşlığı bulunduğundan davacı tarafın davalılardan birisi hakkındaki feragati aynı zamanda bir maddi hukuk işlemi olduğundan, davalılardan biri hakkındaki feragatin, rücu hakkı bulunan diğer davalıyı etkileyip etkilemediğinin üzerinde durulması gerekir. Yukarıda da açıklandığı üzere davalılar alacaklıya karşı borçtan müteselsilen sorumludurlar. Borçlar Kanunu'nun, müteselsil sorumlulukta borçluların iç ilişkilerini düzenleyen hükümleri gereğince, müteselsil borçlulardan biri alacaklıya borcu ödediği takdirde, diğer müteselsil borçlulara rücu hakkı bulunmaktadır. Diğer yandan manevi tazminatın bölünemezliği ilkesine göre de somut olayda feragatin diğer davalıya etkisinin tartışılması gerekir. Bu husus araştırılmadan karar verilmesi de eksik incelemeye dayalı olmuştur (Nitekim konuya ilişkin Yargıtay kapatılan 17. Hukuk Dairesinin 2016/6081 E. - 2019/2131 K. sayılı kararında "Hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının ibra konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir." şeklinde karar verilmiştir.) Dairemizce verilen karara göre manevi tazminat miktarının az /çok olduğuna ilişkin istinaf bu aşamada değerlendirilmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekili ile davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacılar vekili ile davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar ile davalı ... tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/03/2023

Full & Egal Universal Law Academy