İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/1658 Esas 2023/580 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/1658
Karar No: 2023/580
Karar Tarihi: 29.03.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/1658
KARAR NO: 2023/580
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 08/03/2022
NUMARASI: 2015/506 Esas - 2022/172 Karar
Birleşen İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2018/237 Esas, 2018/794 Karar Sayılı Dosyası;
DAVA TARİHİ: 27/02/2018
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 29/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, 14.10.2014 tarihinde, Davalı tarafa ait olan ... plakalı otobüsün, Kayseri İli sınırları içerisinde, tek taraflı olarak aşırı hız sebebi ile aracın yan kısmının çarpması neticesinde meydana gelen kaza sırasında yaralandığını beyan ederek müvekkilinin meydana gelen trafik kazasında yaralanması ve neticesinde çalışma gücündeki azalma sebebi ile belirsiz alacak davası olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00TL maddi tazminatın, davalı ... şirketinin poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müşterekken ve mütesebsilen tahsiline, müvekkilinin sol elinde sabit iz kalacak şekilde ağır yaralanması sebebi ile de 50.000,00 TL manevi tazminatın, kaza tarihinden yasal faizi ile davalı araç malikinden tahsili ile müvekkiline verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile; 194.211,33 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ve 2.145,47-TL geçici iş göremezlik tazminatının, kaza tarihinden itibaren ıslah ile ticari avans faizi olarak, birleşen dava yönünden de 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek ıslah ile ticari avans faizi olarak, tamamı teminat limiti kapsamında da kalması sebebiyle, ihtiyari dava arkadaşı olan davalılardan sadece ...'nden alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı ... Dış Ticaret A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin maliki bulunduğu ... plakalı araç 31.12.2013 tarihinde yapılan sözleşme ile ... San. Ve Dış Tic. Ltd. Şti.'ye 01.01.2014'ten 31.12.2014 tarihine kadar 1 yıl süre ile kiralandığını, uzun süreli araç kiralaması nedeniyle 01/01/2014 tarihinde müvekkili şirketin araç üzerinde zilyetlik ve istifade hakkı ortadan kalktığını, aynı aracın 18.11.2013 tarihinde ... San. Ve Dış Tic. Ltd. Şti. tarafından Ümraniye Belediyesi Destek Hizmetleri Müdürlüğü tarafından kiralandığını, davada müvekkil şirketin işleten sıfatı bulunmadığını belirterek davanın husumet yokluğu nedeniyle reddinc karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; ... plakalı aracın, sigortalı şirket tarafından tanzim edilen, ZMSS ile sigortalı olduğunu ancak dava konusu somut olayda sigortalı araç sürücüsünün kusurunun kanıtlanması gerektiğinin, 03.03.2015 tarihinde 1.168 TL müvekkil şirket tarafından, davacı tarafa ödendiğini ve müvekkil şirketin sorumluluğu kalmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davacı vekili işbu dava dosyası ile birleşen dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 14/10/2014 tarihinde, davalı şirket tarafından kasko sigortası yapılan ... plakalı otobüsün Kayseri ili sınırları içerisinde, tek taraflı olarak ve aşırı hız sebebi ile orta refüje aracın sol yan kısımlarının çarpması sonucunda 37 metre sürüklenmesi ile akabinde de aracın sol yan kısmına devrilmesi ve bu halde 45 metre daha sürüklenmesi neticesinde meydana gelen trafik kazasında yaralandığını, elinde sabit iz kaldığını ve %9 oranında malul kaldığını, müvekkilinin araçta yolcu olarak bulunması sebebiyle hiçbir kusurunun da söz konusu olmadığını belirterek 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı ... şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı ... vekili işbu dava dosyası ile birleşen cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu kazaya karıştığı belirtilen ... plakalı aracın müvekkili şirkete 04/09/2014-2015 tarihleri arasında geçerli olmak üzere birleşik kasko poliçesi ile trafik poliçesindeki limitler ve sigortalı araca atfedilebilecek kusur ile sınırlı olduğunu belirterek kusur oranı ile davacının müterafik kusurunun ve hatır taşımasının tespitine, yalnız kaza ile illiyet bulunan fiziki ve sürekli maluliyet oranının tespiti için kazazedenin ATK İhtisas Dairesi nezdinde bilirkişi incelemesi yapılmasına, gelirin belirlenmesi için davacının SGK kaydı ve vergi kayıtlarının celbine, faiz ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, "asıl davanın kısmen kabulüne, Davalı ... Taşımacalık Sanayi Ve Dış Ticaret Anonim Şirketi yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine,Davalı ... yönünden davanın kabulüne, 2.145,47TL geçici iş göremezlik zarar bedeli ve 194.211,33TL sürekli iş görememezlik zarar bedeli olmak üzere toplam 196.356,33TL'nin temerrüt tarihi olan 15.04.2015 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Birleşen İstanbul Anadolu 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/237 Esas sayılı dosyası yönünden davanın kabulüne, 15.000,00TL manevi tazminatın ihbar tarihi olan 11.08.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine" karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı ... vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacının 2 defa ıslah dilekçesi sunmuş olduğunu, mahkeme tarafından bunun kabul gördüğünü bu durumun kanuna aykırı olduğunu sigortalı araç sürücüsüne kusur atfedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, mahkemece kusur raporu alınmadığını, hükümde belirtilen ceza dosyasında alınan kusur raporunun kendilerine tebliğ edilmediğini, sigortalı aracın kusurlu olduğu kabul edilse dahi, davacının iddia olunan zararın meydana gelmesinde ve artmasında müterafik kusurunun dikkate alınması ve hesaplanacak tazminattan uygun oranda indirim yapılması gerektiğini, maluliyet raporunun da hukuka aykırı olduğunu, davacının kalıcı maluliyetinin olması gerekenin üzerinde tespit edildiğini, maluliyet raporları arasında çelişki olduğunu, çelişkinin giderilmesi için dosyanın ATK ya da bir üniversite hastanesine gönderilmesi gerektiğini, hesaba esas alınan gelirin kabulünün mümkün olmadığını, davacının kişisel emeği ve zihni çalışması ile edindiği gelirin tespit edilerek aktüer hesabında esas alınması gerektiğini, davacının çoğunlukla aylık çalışmalarının 30 günün altında olduğunu, bu durumda çalışılan dönem için somut gelir, çalışılmayan dönem içinse asgari ücret esas alınarak hesap yapılması gerektiğini, SGK hizmet dökümüyle belli olduğu halde emsal gelir üzerinden benzer ücretli çalışan ile kıyaslama yapılarak gelir tespiti yapılmasınının da uygun olmadığını, kaza, genel şartlar ve ktk değişikliği sonrası meydana geldiğinden, %1.8 teknik faiz kullanılarak hesaplama yapılması gerektiğini, geçici iş göremezlik zararının bulunmadığının gözetilmesi gerektiğini, hükmedilen manevi tazminatın oldukça fahiş olduğunu, davacının Sosyal Güvenlik kuruluşlarından herhangi bir ödeme alıp almadığının tespitini istediklerini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK'nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece alınan kusur bilirkişi raporuna göre sigortalı araç sürücüsünün % 100 kusurlu olduğu, aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı dosyasına alınan bilirkişi raporuna göre sürücünün asli decede tam kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Bu durumda Mahkemece alınan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik rapor alındığı görülmek ile kusura ilişkin, emniyet kemerinin takılı olup olmadığının belirsiz olması nedeni ile müterafik kusura ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin KTK'nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 02/03/2022 tarih, 2022/312 E. ve 2022/3685 K. sayılı kararında Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunduğunu, KTK’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumuna geçtiğini belirlemiş ancak geçici iş göremezlik ve tedavi gideri yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam ettiğini vurgulamıştır. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin istinaf talepleri de yerinde görülmemiştir. (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/6911 E. ve 2021/10351 K., 2021/5305 E. ve 2021/7685 K. sayılı kararları). Mahkemece Sgk tarafından yapılan ödeme düşüldükten sonra kalan bakiye kısım yönünden geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. HMK'nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re'sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Davalı vekilinin hükme esas kusur ve hesap bilirkişi raporuna karşı ücret ve hesaplama yöntemi yönünden itirazı bulunmadığından HMK'nın 357/1 gereği aynı yönlere ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Maluliyete ilişkin alınacak raporların olay tarihlerine göre; 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 ila 31/08/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 ile 31/05/2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihinden sonra ise Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. Olay tarihi itibariyle uygulanması gereken yönetmelik Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğidir. Maluliyet Tespit İşleri Yönetmeliği 01/09/2013 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 4.maddesinin k bendinde maluliyet tanımına yer verilmiştir. Buna göre " Maluliyet: Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybetme hali" olarak tanımlanmış yine Yönetmeliğin sigortalıların çalışma gücü kaybı tespitini düzenleyen 9 ve 10 maddelerinde %60 maluliyet ve üzeri için maluliyet tespitine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Başka bir ifadeyle bu yönetmelik sadece %60 maluliyet ve üzeri için hükümler ve ekli cetvel içermekte olup %60'ın altında maluliyet bulunması halinde bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanması olanaklı değildir. Yine Yönetmeliğin 23. maddesi ile Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde yer alan; çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümler yürürlükten kaldırılmış düzenlemesine yer verilerek Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin tümden kaldırılmadığı anlaşılmaktadır. Keza ek cetvellere ilişkin yeni bir düzenleme de yapılmamıştır. Sonuç olarak davacının maluliyetinin %60'ın altında olması ve kaza tarihine göre uygulanması gereken Maluliyet Tespit İşleri Yönetmeliği hükümlerine göre maluliyet belirlenirken aynı cetvellerin (Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine ekli cetveller) esas alınması gerektiğinden maluliyetin tespitinde Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanmış olmasının, maluliyet oranına bir etkisi olmayacağından bu yöne değinen istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/19844 Esas ve 2019/8286 Karar sayılı kararında; "...Belirsiz alacak davasında davacı, alacağının tam ve kesin olarak belirlenmesinden sonra HMK'nın 107.maddesine dayalı olarak bir kez alacağını artırabilir. Ayrıca davasını HMK'nın 176. ve devamı maddelerine göre bir kez de ıslah edebilir. Somut olayda, dava tarihi 12.11.2012 olup, dava tarihinde yürürlükte olan HMK'ya göre belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda zarar toplamı 68.815,51 TL olarak belirlenmiştir. Davacı vekili, 05.12.2013 tarihinde vermiş olduğu dilekçe ile alacağını fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 40.500,00 TL olarak ıslah etmiştir.Daha sonra ıslah edilmeyen 28.815,51 TL için tamamlama harcını 06.03.2015 tarihinde yatırmıştır. Belirsiz alacak davası olarak açılan davada harcını yatırarak bedel artırma talebinde bulunulabilir. Ayrıca bundan bağımsız olarak HMK'nun 176. maddesi gereği ıslah yapmak hakkı da mevcuttur. Mahkemece davacının ıslah dilekçesi ve bedel artırım talebi esas alınarak bir karar vermek gerekirken sadece ıslah dilekçesindeki talep gibi karar verilmesi ve bedel artırım talebinin dikkate alınmaması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir." belirlemesinde bulunmuştur (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/6162 E. ve 2021/9730 K. sayılı kararı). Eldeki davada, davacı vekili, davasını belirsiz alacak davası şeklinde açmıştır. Davacı vekilince 27/02/2018 tarihli bedel arttırım dilekçesi, 16/03/2020 tarihli ıslah dilekçesi sunmuştur. Yukarıya aktarılan emsal Yargıtay kararında da açıklandığı üzere davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olması nedeniyle davacının bedel arttırım talebinden başka bir kez de ıslah hakkı bulunduğundan bu doğrultuda karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. TBK'nın "manevi tazminat" başlıklı 56/1.maddesi ve 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanmasının mahiyeti ve iyileşme süresi, ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarların, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından manevi tazminata ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle; davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı ... vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası'na göre alınması gereken (13.413,10 TL+1.024,65 TL)=14.437,75 TL harçtan peşin alınan 3.609,43 TL harcın mahsubu ile bakiye 10.828,32 TL harcın davalı ...'den tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK'nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.29/03/2023

Full & Egal Universal Law Academy