İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2023/385 Esas 2023/553 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi
Esas No: 2023/385
Karar No: 2023/553
Karar Tarihi: 05.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/385
KARAR NO: 2023/553
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/562
KARAR NO: 2022/844
DAVA TARİHİ: 03/08/2022
KARAR TARİHİ: 01/12/2022
DAVA: Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/04/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketlerin iş ortaklığı olarak üstlenmiş oldukları Çerkezköy OSB, Çorlu Deri OSB, Velimeşe OSB, Ergene 2 OSB, Ergene 1 OSB, Türkgücü OSB, Kapaklı OSB, Veliköy OSB, Yalı Boyu OSB Yönetim Kurulları'nca ihale edilen "Ergene Havzası OSB Müşterek Atıksu Arıtma Tesislerinde Arıtılmış Atıksuların Marmara Denizine Deşarjını Sağlayacak Toplama Hatları, Tüneller, Kollektör ve Derin Deşarj Sistemi" bileşeni olan "Kara Boru Hattı İnşaatı" projesinin davalı sigorta şirketi nezdinde ... poliçe nolu 16/06/2015 başlangıç tarihli ve 02/08/2021 bitiş tarihli İnşaat All Risk Poliçesi ile sigortalı olduğunu, projenin gerçekleştiği Yenice bölgesinde 03/05/2020 tarihi akşam saatlerinde başlayan ve yoğun şekilde devam eden yağışlar nedeniyle sel baskını gerçekleştiğini, yaşanan bu sel felaketi nedeniyle projede ... ile ... (Marmara Denizi) arasında döşenen 2438 mm'lik çelik borular içerisine taşkın suları ile gelen çamurlar nedeniyle teressübat dolduğunu, sular çekilmeden 04/05/2020 tarihi akşam saatlerinde devamla 07/05/2020 tarihleri arasında da yağışın tekrar etkili olduğunu ve su seviyesi yeniden yükseldiği için hemen hasar tespiti veya temizlik yapma imkanı olmadığını, devam eden zamanda azalma olsa dahi benzer yoğunlukta 23/06/2020 tarihinde sel su baskınlarının etkili olmaya başladığını ve proje alanında devam eden hasarlara sebep olduğunu, suların kısmen çekilmesi sonrasında yapılan incelemelerde çelik boru içerisine muayene bacaları ve vantuzlardan taşkın suları ile gelen çamur ve teressübat dolmuş olduğu anlaşıldığını, kot seviyesi düşük çelik borularda %90 veya daha fazlası oranda olmak üzere başlangıç seviyesine kadar yukarı doğru kot azaldıkça farklı oranlarda çamur ve teressübatın dolduğunun tespit edildiğini, yaşanan sel su baskını sebebiyle biriken teressübatın ancak ve ancak beden işçiliği kullanılarak temizlenmesi gerektiğini, bu nedenle çelik borularda her 250 ila 500 metreler arasında delikler açılmak üzere çamur ile teressübat kazılmak suretiyle el arabaları aracılığıyla dışarı atılmak üzere temizleme yapıldığını, bu husus nedeniyle yapılan işçiliğin taşeron firmadan alınan hizmet kapsamında karşılandığını, ayrıca dışarı atılan bu çamurların oluşturduğu hafriyatın nakliyesi gerektiğini, bu yönde yapılan masrafların yine sundukları birim fiyat analizlerinde mevcut olduğunu, bu sel felaketi nedeniyle söz konusu çelik borularda oluşan sel sularının tahliyesi gerekmiş olup bu hususta su tahliyesi nedeniyle harcama ve masraflar yapıldığını, su tahliyesi nedeniyle müvekkil şirketler tarafından iş makinası, jeneratör ve pompa kiralandığını ayrıca yoğun mesaide işçi çalıştırıldığını, bu kısımdaki anotlar da çamur teması sebebiyle kullanılmayacak duruma geldiğini, ayrıca söz konusu çelik borularda deformasyon oluştuğunu bu hususun davalı sigorta şirketince dikkate alınmadığını, söz konusu rizikonun derhal davalı sigorta şirketine bildirildiğini, davalı şirketçe ... ve ... numaralı hasar dosyaları kapsamında araştırmalara başlanıldığını ancak bahse konu hasar dosyaları kapsamında inceleme ve araştırmalar tamamlanmasına rağmen, davalı sigorta şirketi tarafından müvekkil şirkete poliçeden kaynaklı sigorta bedelinin ödenmediğini, meydana gelen maddi zararın belirlenebilmesi bakımından delillerin kaybolmaması için Çorlu Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2020/44 D. İş sayılı dosyası ile delil tespiti talep edildiği 28/09/2020 tarihli bilirkişi raporuna göre; meydana gelen riziko nedeniyle oluşan hasarın giderilmesine ilişkin maliyet tutarının 12.484.455,09 TL olarak hesaplandığını, bilirkişi raporuna itirazları üzerine alınan 18/01/2021 ve 19/04/2021 tarihli bilirkişi ek raporlarında boru deformasyonlarının tespiti için boru içerisine girilmesi gerektiği ancak kanal içinde çok tehlikeli gazlar olduğundan hayati tehlike yaratabileceği ve bu nedenle tespitin mümkün olmayacağının bildirildiğini, hasarın giderilmesine ilişkin maliyet tutarının, kök raporda tespit edilen tutardan çok daha fazla olduğunu, hasarın giderilmesine ilişkin maliyet tutarı açık ve net bir şekilde tespit edilemediğinden, işbu davanın belirsiz alacak davası olarak açılması gerektiğini, davalı sigorta şirketine gönderilen 24/06/2021 tarihli ihtarname ile 12.484.455,09 TL'nin ödenmesinin talep edildiğini, ancak sigorta şirketi tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını bildirerek; davanın kabulüne, dava konusu riziko nedeniyle fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 900.000 TL'nin hasar tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı, dava konusu rizikonun 03/05/2020 tarihinde başlayan yoğun yağış ve sel baskını nedeniyle gerçekleştiğini, davacının iş bu davayı 03/08/2022 tarihinde ikame ettiğini, dava konusu alacağın 6102 sayılı TTK.nun 1420.maddesi gereğince 2 yılık zamanaşımına tabi olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirketin poliçe limiti dahilinde poliçe şartları uyarınca sorumlu olduğunu dava konusu taleplerin teminat dışı olduğunu, davanın T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığına, İski'ye Tekirdağ ... A.Ş'ne, Çerkezköy Organize San Bölgesine ihbar edilmesi gerektiğini bildirerek; hukuki yarar ve zamanaşımı yönünden davanın reddine, esasa yönelik itirazları doğrultusunda davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; "Mahkememizce davalı sigorta şirketine müzekkere yazılarak ... ve ... numaralı hasar dosyaları istenilmiş, yapılan incelemesinde ... numaralı hasar dosyasında davacılar tarafından davalı sigorta şirketine 03/05/2020 tarihinde meydana gelen yoğun yağış ve sel nedeniyle derenin taşması sonucu sigorta konusu mallarda hasar meydana geldiğinin bildirildiği, ... numaralı hasar dosyasında; 23/06/2020 tarihinde meydana gelen yoğun yağış ve sel nedeniyle derenin taştığı ve arıtma tesisi kısmından havzaya göre düşük kottaki çelik boru içerisinde vantuzlardan ve tahliye yapılarından giren taşkın suları ve çamurun sigorta konusu imalatlara zarar verdiğinin bildirildiği görülmüştür. Türk Ticaret Kanunu'nun 1420. maddesinde; "sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482. madde hükmü saklı kalmak üzere sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her halde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zaman aşımına uğrar." hükmü düzenlenmiştir. Zamanaşımının başlangıcı muacceliyet tarihidir. Türk Ticaret Kanunu'nun 1427. maddesi gereğince, sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her hâlde 1446'ncı maddeye göre yapılacak ihbardan kırkbeş gün sonra muaccel olur. Somut olayda, rizikonun 03/05/2020 tarihinde gerçekleştiği, davacılar tarafından 07/05/2020 tarihinde davalı sigorta şirketine ihbarda bulunulduğu, TTK‘nın m.1427/2. fıkrası gereğince ihbardan kırkbeş gün sonra istem muaccel olacağından dava konusu tazminat talebinin 22/06/2020 tarihinde muaccel olduğu, dolayısıyla davanın en geç 22/06/2022 tarihinde açılması gerektiği, ancak davacı tarafından 2 yıllık zamanaşımı süresinin bitiminden sonra davanın 03/08/2022 tarihinde açıldığı anlaşılmakla davacının tazminat talebinin TTK m.1420 uyarınca zamanaşımına uğradığı anlaşılmıştır. Tüm dosya kapsamı ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda: rizikonun 03/05/2020 tarihinde gerçekleştiği, davacılar tarafından 07/05/2020 tarihinde davalı sigorta şirketine ihbarda bulunulduğu, TTK‘nın m.1427/2. fıkrası gereğince ihbardan kırkbeş gün sonra istem muaccel olacağından dava konusu tazminat talebinin 22/06/2020 tarihinde muaccel olduğu, dolayısıyla davanın en geç 22/06/2022 tarihinde açılması gerektiği, ancak davacı tarafından 2 yıllık zamanaşımı süresinin bitiminden sonra davanın 03/08/2022 tarihinde açıldığı, sigorta ilişkisinden doğan dava konusu tazminat talebininin zamanaşımı süresinin dolduğu sonucuna varılarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine" karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece rizikonun gerçekleşme tarihinin 03/05/2020 olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu, Tekirdağ Valiliği Meteoroloji Müdürlüğü'nün 14/05/2020 ve 29/06/2020 tarihli rasat bilgisi konulu yazılarından da anlaşılacağı üzere müvekkil şirketlerin iş ortaklığı olarak üstlenmiş oldukları projenin gerçekleştiği Yenice bölgesinde 03/05/2020 tarihi akşam saatlerinde başlayan ve 04/05/2020-07/05/2020 tarihleri arasında da yoğun bir şekilde devam eden yağışların zaman zaman azalsa da 23/06/2020 tarihine kadar etkili olduğunu, bu nedenle 23/06/2020 tarihine kadar devam eden yoğun yağışlar nedeniyle, temizlik yapma ve hasar tespiti imkanının bulunmadığını, dava konusu riziko 03/05/2020-23/06/2020 tarihleri arasında süreklilik arz ettiğinden, rizikonun gerçekleşme tarihi 23/06/2020 olarak kabul edilmesi gerektiğini ve zararın gerçekleşme tarihi olan 23/06/2020 tarihinden 45 gün sonra olan 07/08/2020 tarihinden itibaren zamanaşımının işlemeye başladığını, İşbu dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, arabuluculuk tutanaklarından da anlaşılacağı üzere 17/03/2022-26/04/2022 tarihleri arasında gerçekleşen arabuluculuk görüşmelerinin olumsuz sonuçlandığını, bu tarihlerin zamanaşımı hesabında dikkate alınamayacağını, Ayrıca dava konusu hasarın oluştuğu tarih ile talebe ilişkin süreç Covid-19 tedbirleri kapsamında alınan kararlar çerçevesinde değerlendirildiğinde yine hak düşürücü süre ve zamanaşımı sürelerinin işlemeyeceğini, bu haliyle uzatılan süre kapsamında olduğunu, Dava konusu talepler zamanaşımına uğramadığından yerel mahkemenin zamanaşımı nedeniyle davanın reddi yönündeki kararı usul ve yasaya aykırı olduğu gibi nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK'nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re'sen gözetilmiş ayrıca HMK'nın 357. maddesindeki "İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz" kuralı nazara alınmıştır.Dava, İnşaat All Risk Kombine Poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. 6102 Sayılı TTK'nın 1420. maddesinde ''(1) Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482 nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. (2) Diğer kanunlardaki hükümler saklıdır.'', TTK'nın 1427. maddesinde ''...(2) Sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her hâlde 1446 ncı maddeye göre yapılacak ihbardan kırkbeş gün sonra muaccel olur. Can sigortaları için bu süre onbeş gündür. Sigortacıya yüklenemeyen bir kusurdan dolayı inceleme gecikmiş ise süre işlemez... (4) Borç muaccel olunca, sigortacı ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer.'', TTK'nın 1446. maddesinde "(1) Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirir. (2) Rizikonun gerçekleştiğine ilişkin bildirimin yapılmaması veya geç yapılması, ödenecek tazminatta veya bedelde artışa neden olmuşsa, kusurun ağırlığına göre, tazminattan veya bedelden indirim yoluna gidilir. (3) Sigortacı rizikonun gerçekleştiğini daha önce fiilen öğrenmişse, ikinci fıkra hükmünden yararlanamaz." 6098 sayılı TBK'nın 149. maddesinde "Zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar.", TBK'nın 153/2. Maddesinde; "Zamanaşımını durduran sebeplerin ortadan kalktığı günün bitiminde zamanaşımı işlemeye başlar veya durmadan önce başlamış olan işlemesini sürdürür." hükmü yer almaktadır. İnşaat Sigortası (Bütün Riskler) Genel Şartlarının B.1. maddesine göre sigortalı, hasarın meydana geldiğini öğrendiği tarihten itibaren geç 5 gün içinde sigortacıya ihbar etmekle yükümlüdür. 6102 sayılı TTK'nın 1420. maddesi ile genel kural olarak, sigorta sözleşmelerinden doğan bütün taleplerin iki yılda zamanaşımına uğrayacağı hükmü getirilmiştir. 6102 sayılı TTK'nın 1446. ve 1427. maddeleri ile 6098 sayılı TBK'nın zamanaşımının alacağın muaccel olduğu tarihten başlayacağını belirten 149. maddesindeki genel hüküm uyarınca zamanaşımı süresinin başlangıcı alacağın muaccel olduğu gündür. Yasal düzenlemeler uyarınca, sigorta tazminatının rizikonun gerçekleşmesinden itibaren 5 günlük süre içerisinde yapılacak ihbardan 45 gün sonra muaccel olacağı, 5 günlük süre içerisinde ihbar yapılmamış olması halinde 45 günlük sürenin 5 günlük ihbar süresinden sonra başlayacağı sonucuna varılmaktadır. TTK'nın 1427/4. maddesinde yer alan "borç muaccel olunca, sigortacı ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer" hükmü gereğince sigorta tazminatı bakımından muacceliyet tarihi aynı zamanda temerrüt tarihidir.Dava konusu uyuşmazlık, arabuluculuk dava şartına tabidir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun, dördüncü bölümü "Arabuluculuk Faaliyeti" üst başlığı ile düzenlenmiştir. "Arabuluculuk Sürecinin Başlaması Ve Sürelere Etkisi" başlıklı 16.maddesi "(1)Arabuluculuk süreci, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru hâlinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Dava açılmasından sonra arabulucuya başvuru hâlinde ise bu süreç, mahkemenin tarafları arabuluculuğa davetinin taraflarca kabul edilmesi veya tarafların arabulucuya başvurma konusunda anlaşmaya vardıklarını duruşma dışında mahkemeye yazılı olarak beyan ettikleri ya da duruşmada bu beyanlarının tutanağa geçirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. (2) Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz." şeklinde düzenlenmiştir. Yasanın beşinci bölümü ise "Dava Şartı Olarak Arabuluculuk" düzenlenmiştir. 18/A maddesinde arabulucuya başvurunun dava şartı olarak kabul edilmiş olması halinde uygulanacak hükümlere, 18/A-15 bendinde "Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez." düzenlemesine yer verilmiştir. Kanunun 16. maddesinin 2. bendinde yalnızca, arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen sürenin zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmayacağı ifade edilmişken, dava şartı olarak arabuluculukla ilgili 18/A maddesinin 15. bendinde, arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımının duracağı ve hak düşürücü sürenin işlemeyeceğine yer verilmiştir. 02/06/2018 tarihli ve 30439 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği'nin 19/2. fıkrasında, arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen sürenin zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmayacağı belirtilmiş, Yönetmeliğin 27. maddesinde ise, dava şartı olarak arabuluculuğun sürelere etkisi başlığı altında "Adliye arabuluculuk bürosuna başvurulmasından, son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede uyuşmazlık konusu hususlarda zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez" ifadesine yer verilmiştir. Davacı vekili tarafından 17/03/2022 tarihinde zorunlu arabuluculuğa başvurulduğu ve arabuluculuk sürecinin 26/04/2022 tarihinde sona erdiği açık olup zorunlu arabuluculukta geçen 41 günlük sürenin zamanaşımı hesabında nazara alınması gerekmektedir. 6 Mart 2020 tarihli ve 31080 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un (7226 sayılı Kanun) geçici 1 inci maddesi; "(1)Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla; a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden, … itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır..." şeklinde olup 30/04/2020 tarihli ve 31114 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararı ile de yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla getirilen bu sürelerin 01/05/2020 (bu tarih dahil) tarihinden 15/06/2020 (bu tarih dahil) tarihine kadar uzatılmasına karar verilmiştir. Yani 7226 sayılı Kanun hükmü ve Cumhurbaşkanı kararı gereğince dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dahil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm sürelerin 13/03/2020 (bu tarih dahil) tarihinden 15/06/2020 (bu tarih dahil) tarihine kadar durmasına karar verildiğinden, 95 günlük bu sürenin zamanaşımı hesabında dikkate alınması gerektiği açıktır. Somut olayda; Mahkemece, rizikonun 03/05/2020 tarihinde gerçekleştiği, davanın en geç 22/06/2022 tarihinde açılması gerektiği ancak 2 yıllık zamanaşımı süresinin bitiminden sonra davanın 03/08/2022 tarihinde açıldığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, Covid-19 salgını nedeniyle duran 95 günlük sürenin ve zorunlu arabuluculukta geçen 41 günlük sürenin eklenmesiyle birlikte zamanaşımının dava tarihi itibariyle dolmadığı açıktır. Mahkemece duran süreler nazara alınmadan verilen karar hatalı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2022/562 E. 2022/844 K. sayılı ve 01/12/2022 karar tarihli kararının 6100 sayılı HMK'nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/04/2023

Full & Egal Universal Law Academy