İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1377 Esas 2023/621 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1377
Karar No: 2023/621
Karar Tarihi: 12.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1377
KARAR NO: 2023/621
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/10/2019
ESAS NO: 2018/339
KARAR NO: 2019/897
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 12/04/2018
KARAR TARİHİ: 12/04/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı tarafa mal ve hizmet verdiğini ve bu ticari ilişki sebebiyle fatura tanzim ettiğini, davalı şirketin söz konusu fatura bedelini ödemediğinden alacağın tahsili amacıyla İstanbul ...İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı şirket tarafından haksız ve mesnetsiz olarak itiraz edilerek takibin durduğunu, tüm bu nedenlerle davalı şirket tarafından yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, davalının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın davaya konu fatura ile düzenlemiş olduğu mal ve hizmeti müvekkil şirkete sunmadığını ve dava ile icra takibine konu faturtaları müvekkil şirkete tebliğ edilmediğini, davacı tarafın alacağını ispat etme zorunluluğunda olduğunu, bilirkişi marifetiyle tarafların ticari defterleri incelendiğinde müvekkil şirketin borcunun olmadığının ortaya çıkacağını ve tüm bu nedenlerle davanın reddine, davacının davasının kötü niyetli olması sebebiyle İİK.67 maddesi gereği davacı tarafın %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece "Tarafların iddiaları ile toplanan deliller ve usulüne uygun olarak alınan bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğine göre; davacı tarafın davalı tarafa verdiği hizmet sebebiyle fatura düzenlediği, davalı tarafın faturayı ödemediği, ödenmeyen fatura için davacı tarafça icra takibi yapıldığı ve davalı tarafın takibe itiraz ettiği, tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, davacının davalıdan 6.452,00-TL alacaklı gözüktüğü, yine bilgisayar mühendisi bilirkişi incelemesi yaptırıldığında davacı tarafın sözleşme gereği taahhütlerinin tamamını yerine getirdiği ve asıl alacağın bilirkişi tarafından doğrulandığı anlaşıldığından davanın kabulüne, davalı tarafın ödeme yapmadığı halde haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine itiraz ettiği anlaşıldığından asıl alacağın %20'si oranında icra inkar tazminatı ödemesine" karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; süresinden sonra sunulan delillere itibar edilerek davanın kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, delillerin tek taraflı mail yazışmaları olduğunu, itibar edilemeyeceğini, faturanın tebliğ edilmediğini ve davalının defterlerinde yer almadığını beyan ederek kararın kaldırılamasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re'sen gözetilmiş ayrıca HMK'nın 357. maddesindeki "İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz." kuralı nazara alınmıştır. Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağa yönelik başlatılan icra takibine davalının itirazı üzerine itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi taleplidir. Davaya konu İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının davalı aleyhine 21/10/2017 tarihli 6.425,00 TL bedelli, '' Alethia internet teknolojileri proje uyarlama ve hizmet bedeli taksit 2/2'' açıklamalı fatura alacağının tahsili için takip başlatığı, davalının süresi içinde faturayı kabul etmediklerini, kaydının bulunmadığını beyan ederek takibe itiraz ettiği, davacının yasal süresi içinde işbu itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında 31/01/2018 tarihli ... Sosyal Medya Sözleşmesi imzalandığı, davalının Beyoğlu ... Noterliğinin 16/04/2018 tarihli ... yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmenin 9. Maddesinin ''... işbu sözleşmeyi her zaman en az 1 ay öncesinden noterden yazılı fesih bildiriminde bulunmak sureti ile fesih etme hakkına sahiptir'' maddesi gereğince sözleşmeyi feshettiğini ihtar ettiği, davaya konu faturaları noter aracılığıyla şirketle ilgisi bulunmadığından, cari hesaplarında kayıtlı olmadığından bahisle iade ettiği dosya kapsamında mevcut belgeler ile sabittir.Davacı vekili, dava dilekçesinde delil olarak icra dosyası, ticari defter ve belgeler vs. delillere dayanmıştır.Davalı taraf ise davacının hizmet sunmadığını ve faturanın tebliğ edilmediğini iddia etmektedir.Mahkemece 19/04/2018 tarihli ön inceleme tensip zaptında, davacı tarafa 6100 sayılı HMK 318 madde gereğince tüm delillerini bildirmek üzere iki hafta kesin süre verilmesine karar verilmiş, davacı tarafça bu hususta beyanda bulunulmamış, delil sunulmammıştır.Davacı taraf, tahkikat aşamasında 12/12/2018 tarihli beyan dilekçesi ile taraflar arasındaki sözleşmeyi, mail yazışmalarını, fatura ve ödeme dekontlarını, hizmetin verildiğine dair cd kayıtlarını sunmuştur.Davalı taraf, 02/01/2019 tarihli beyan dilekçesinde süresinde sunulmayan delillere muvafakatlerinin olmadığını beyan etmiştir.Mahkemece tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmış, alınana bilirkişi raporunda; ''Davacı yanın kendi ticari defter kayıtlarına nazaran 14/11/2017 takip tarihi itibariyle davalı yandan 6.452,00 TL alacaklı göründüğü, davalı yanın kendi ticari defter kayıtlarına nazaran 14/11/2017 takip tarihi itibariyle davacı yana herhangi bir borcunun bulunmadığı, taraflar arasındaki cari hesap farklılıığının davacı yan tarafından düzenlenmiş takibe konu, 21/10/2017 tarih ... no.lu KDV dahil 6.452,00 TL bedelli faturanın davacı kayıtlarında yer almasına rağmen davalı kayıtlarında yer almamasından kaynaklandığı, takibe konu faturanın davacı tarafından iki defa PTT aracılığıyla davalı yan adresine gönderildiği ancak her iki gönderinin de davalı yan tarafından kabul edilmeyerek iade edildiği, davacı yanın sözleşmenin 9.4 bendinde yer alan kalan bakiyeye istinaden 6.452,00 TL bedelli fatura düzenlemiş olduğu anlaşıldığından davacı yanın incelemeden sonra 12/12/2018 tarihinde mahkeme kalemine teslim ettiği CD içerisinde yer alan mail yazışmalarından davacı yanın sözleşme çerçevesinde yapmakta olduğu işlere ilişkin karşı tarafa herhangi bir itirazın belirtilmediği, bununla birlikte sözleşmenin 9.4 maddesinde yer verildiği şekli ile davalı yanca verilmiş bir onay metninin de mail yazışmalarında yer almadığı, davacı yanın sözleşme konusu işi davalı yana teslim edip etmediği hususunun net olarak tespiti mümkün olmadığından takdiri mahkemeye ait olmak üzere davacı yanın fatura muhteviyatı hizmeti davalı yana sözleşme şartları çerçevesinde teslim edip etmediği hususunda bir bilişim uzmanından görüş alınabileceği veyahut sözleşme kapsamındaki hizmetin davacı yan tarafından teslim edilmiş olduğu kanaatinin hasıl olması durumunda davacı yanın takip talebinin yerinde olacağı'' mütala olunmuştur. Mahkemece, davacı tarafın sözleşme gereği taahhütlerinin tamamını yerine getirdiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. 6102 sayılı TTK'nun 21/2 maddesinde "Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır." hükmü yer almaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; "...Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK'nın m. 21/2.)....Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)...Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK'nın 222. (6762 sayılı TTK'nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.." şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Uyuşmazlık konusu fatura, irsaliyeli fatura olup, davalı tarafça teslim alındığına dair fatura üzerinde bir kayıt (teslim alan isim ve imzası) bulunmamaktadır. Davalının faturaları teslim almayıp iade ettiği de sabittir. Davalının, ihtilaf konusu faturaya ilişkin hizmet verilmediği savunması, dava konusu faturanın davalının usulüne uygun tutulmuş ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı tespiti ile yukarıda yer verilen emsal ilamlar nazara alındığında, somut olay yönünden hizmetin verildiği ve fatura nedeniyle alacaklı olduğu hususunda ispat yükü davacı üzerindedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun "Dava dilekçesinin içeriği" başlıklı 119. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde "Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri"nin gösterilmesi gerektiği düzenlendiği gibi "Cevap dilekçesinin içeriği" başlıklı 129. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde de "Davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri"nin bulunması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Görüldüğü üzere davacı dava dilekçesinde talep sonucunu haklı göstermeye yarayan yani davanın temelini oluşturan maddi vakıaları yazmak zorundadır. Aynı ilke uyarınca davalı da cevap dilekçesinde savunmasının dayanağını oluşturan vakıaları sunmak zorundadır. Böylece davacı iddiasını, davalı da savunmasını somutlaştırmış olacaktır.Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 317. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, basit yargılama usulünde, dava ve cevap dilekçesi dışında cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi verilemez. Bu çerçevede, taraflar dilekçeleriyle birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek, ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de, bunların bulunabilmesini sağlayacak bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadırlar (m. 318). Dilekçe sayısı, bu usulde görülecek işlerin basit olması ve kısa sürede karara bağlanmasını sağlamak amacıyla sınırlandırıldığından, birer defa dilekçe vermek durumunda olan tarafların daha dikkatli davranmaları gerekmektedir.Basit yargılama usulünde iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı, yazılı yargılama usulünden farklı olarak dava açılmasıyla ve cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar (m.319). Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 322. maddesi atfı ile basit yargılama usulünde de uygulama alanı bulan HMK’nın “Ön İnceleme duruşması” başlıklı 140. maddesinin 5. fıkra; “139 uncu madde uyarınca yapılan ihtara rağmen dilekçelerinde gösterdikleri belgeleri sunmayan veya belgelerin getirtilmesi için gerekli açıklamayı yapmayan tarafın bu delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Burada vurgulanması gereken husus özellikle 140. maddede “dilekçelerinde gösterdikleri” ibaresinin kullanılmış olmasıdır. HMK’nın 140. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere taraflar, delil olarak dayandıkları belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da başka yerden getirilecekse, bunu belirtmek zorundadırlar. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas no: 2020/(22)9-700 Karar no: 2022/207, 24.02.2022) Uyuşmazlık, davacının, davalıya takibe konu faturalardaki hizmetleri sunduğunu kanıtlayıp kanıtlamayamadığından kaynaklanmaktadır.Davalı taraf, faturayı kabul etmemekte, faturaya konu hizmeti almadığını ileri sürmektedir. Fatura düzenlenmesi, hizmetin ifa edildiği anlamına gelmemektedir. HMK 119. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendi gereği davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini göstermesi, bu çerçevede, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirtmesi, bildirmesi, ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemesi ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de, bunların bulunabilmesini sağlayacak bilgilere dilekçelerinde yer vermeleri bir zorunluluktur.(m. 318). Bu bağlamda; davacının dava dilekçesinde hizmeti verdiğine dair delillerini sunması gerekmektedir.Yukarıda belirtilen yasal düzenlemelere göre; basit yargılama usulüne tabi yargılamada davacının dava dilekçesinde belirtmediği ve sunmadığı sözleşme, e-posta yazışmalarını v.s dellileri hizmet verdiğini kanıtlamak üzere tahkikat aşamasında sunması yasal olarak mümkün değildir. Mahkemece iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı kapsamında bu belgelere itibar edilerek davacının hizmeti sunduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.Somut olayda, davacı taraf, davaya konu hizmeti sunduğunu ve alacaklı olduğunu ispatlayamamıştır.HMK'nin 353/(1)-b-2 maddesinde, "Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında ..." duruşma yapılmadan karar verileceği hükmü düzenlenmiştir.Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK 355 maddesi uyarınca kabulü ile, 6100 Sayılı HMK'nin 353/(1)-b-2. maddesi uyarınca kararın kaldırılarak dava reddine, davacının takip başlatmakta kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜ ile, 6100 sayılı HMK'nun 353/1.b.2 bendi uyarınca İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/339 E. 2019/897 K. sayılı 08/10/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,2- Davanın REDDİNE,3- Davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,4-İlk derece mahkemesi yargılama giderleri yönünden,a-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 110,19-TL harcın mahsubu ile bakiye 69,71 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,b-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,c-Davalı tarafından yapılan 31,50 TL yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi 13/2 maddesi gereğince 6.452,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, e-HMK'nın 333. maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,4-İstinaf yargılama giderleri yönünden,a-Davalı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,b-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davalı tarafça yatırılan 110,18-TL harcın mahsubu ile bakiye 69,72 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,c-Davalı tarafından sarfedilen 231,48 TL istinaf harcı ile istinaf yargılama aşamasında tebligat posta masrafından oluşan 31,50 TL masraf olmak üzere toplam 262,98-TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,ç-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara karar kesinleştğinde ilk derece mahkemesince iadesine,d-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.12/04/2023

Full & Egal Universal Law Academy