İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1367 Esas 2023/619 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1367
Karar No: 2023/619
Karar Tarihi: 12.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1367
KARAR NO: 2023/619
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/09/2016
ESAS NO: 2014/1595
KARAR NO: 2016/711
DAVA: İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 31/10/2014
KARAR TARİHİ: 12/04/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili koop. tarafından 31/07/2010 tarihinde yapılan genel kurul toplantısı, 24/04/2011 tarihli 2010 yılı olağan genel kurul toplantısı ve 08/09/2013 tarihli 2012 yılı olağan genel kurul toplantılarında alınan karar gereğince ödenmeyen üye aidat alacağının şifahi taleplere rağmen ödenmemesi üzerine davalı borçlu hakkında İst. Anadolu ... İcra Md. ... E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığını, davalı borçlunun haksız itirazı üzerine takibin durduğunu, borçlunun yetki itirazının da (davacı kooperatifin merkezinin Sultançiftliği-Taşdelen-Çekmeköy/İstanbul) olması nedeni ile yerinde olmadığını belirterek itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı davaya karşı cevap dilekçesi vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; "İst. Anadolu 15. ATM 2014/11627 E. sayılı takip dosyası getirtilmiş, davacı alacaklı kooperatifin davalı hakkında 06/06/2014 tarihinde ilamsız takibe geçerek 14.450,00 TL asıl alacak ve 10.678,89 TL işlemiş gecikme faizi olmak üzere toplam 25.128,89 TL alacak talebinde bulunduğu, davalı borçlunun takibe itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkili olmadığı, Bakırköy İcra Md. yetkili olduğunu, ayrıca borca, takibe, faiz ve ferilerine itiraz üzerine takibin durduğu, davanın yasal süre içinde açıldığı görülmüştür. Davacı, dava dilekçesinde bildirdiği genel kurul toplantı tutanaklarını sunmuş, delillerini bildirmiş, davacı kooperatifin merkezi İst. Anadolu yargı çevresi içerisinde kalan Çekmeköy İlçesinde bulunmakla, davalının icra dairesinin yetkisine itiraz yerinde görülmemiş ve yargılamaya mahkememizde devam olunmuş, davacı kooperatifin tüm defter ve kayıtları üzerinde koop. uzmanı bilirkişi atanarak, bilirkişi ...'den alınan 09/10/2015 günlü raporda davacının, davalıdan 15/08/2010-15/05/2014 arası dönem için 14.450,00 TL aidat alacağı bulunduğu, davacının icra takibinde geciken aidatlar için %3 gecikme faizi talep hakkı bulunmakla, gecikme faiz borcunun ise 08/09/2013 tarihine kadar 3.314,37 TL, bakiyesi 08/09/2013-15/05/2014 arası olmak üzere toplam 3.676,24 TL olması gerektiğini rapor etmiştir. Bilirkişinin işlemiş faiz hesabına davacının itirazı üzerine dava dosyası tekrar bilirkişiye tevdii olunmuş, bilirkişi vermiş olduğu 07/06/2016 günlü ek raporda davacı kooperatifin genel kurul kararlarında kararlaştırılan %3 lük gecikme faizi uygulamasının BK 120 md. ne aykırılık teşkil ettiği, zira temerrüt faizinin yasal faiz olan %9 u %100 den fazla aşamayacağı, bununda yıllık faizi %18 olması gerektiğini belirterek yeniden hesaplaması sonucu 31/07/2010-08/09/2013 arası ödenmeyen aidat borçlarının işlemiş faiz tutarı 5.339,45 TL olduğu rapor edilmekle, ek rapordaki hesaplama, denetlemeye imkan verecek ve BK 120 md. hükmüne uygun olmakla, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin bu konuda 01/04/2014 gün 2013/9203 E. 2014/2473 K. sayılı içtihadına uygun olarak bilirkişinin yaptığı hesaplamada aylık %1,5 ve yıllık %18 üzerinden faiz hesabı yerinde olup,, davalıdan takipte 5.339,45 TL fazla talep ettiği anlaşılmakla, tüm dosya kapsamı karşısında benimsenen bilirkişinin asıl alacak yönünden kök rapor ve işlemiş faiz yönünden genel kurul kararlarına uygun olarak hesaplama ile ek rapor esas alınarak toplam alacak tutarının 19.789,45 TL olduğu sübut bulmakla, davanın kısmen kabulü ile davalı hakkında ist. anadolu ... icra md. ... E. sayılı takip dosyasında davalı hakkındaki takibin takip tarihi itibarı ile 19.789,45 TL üzerinden devamına, asıl alacak olan 14.450,00 TL ye takip tarihinden itibaren yıllık %18 temerrüt faizi yürütülmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, İtiraz haksız olmakla, asıl alacak üzerinden davacı yararına taktir olunan %20 inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine " karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; ''Gerekçeli kararın müvekkile tebliğine dair tebligat parçası incelendiğinde ".... tevziat saatlerinde kimse olmadığından isim ve imzadan imtina eden komşusu ..." ibaresi ile 2 no.lu haber kağıdı yapıştırılarak evrakın muhtara bırakıldığı şerh edilmiştir. Bu şerh incelendiğinde ise matbu bir kaşe ile tebligat işleminin üstün körü yapıldığı görülmektedir. Yargıtay'ın bu konudaki yerleşik içtihatlarından da bilindiği üzere komşusunun ismi ve imzası olmadan bu şekilde şerh düşülerek yapılan tebligatlar usulsüz kabul edilmektedir. Kaldı ki müvekkilim davanın her aşamasındaki kararı temyiz etmiş ve dosyayı takip etme niyetini ortaya koymuştur. Kararı yeniden temyiz etmemesine gerekçe olacak hiçbir sebep yoktur. Bu sebeple tebligatın usulsüz olması sebebiyle temyiz talebimizi içerir bu dilekçemizin kabulü ile dosyanın Yargıtay incelemesine gönderilmesini talep ederiz. Aksi kanaat halinde ise red kararını temyiz edeceğimizi bildiririz. Dosyanın incelenmesi esnasında genel kurul kararına konu aidat borcunun sebebinin ne olduğu ve bunun sonucunda kooperatif üyesi gözüken müvekkilin mi yoksa daireyi satıp devrettiği yeni malikin mi bu aidat borcundan sorumlu tutulacağı konusunda net bir değerlendirme yapılmamıştır. Aynı mahiyette olan İstanbul Anadolu 30. AHM 2016/62 E. - 2017/215 K. Sayılı dosyasından verilen ilamın evveliyatı olan bozma kararında " ... toplanan aidatın yeni malikin sorumlu olacağı şekilde genel giderlere ilişkin mi yoksa eski malik olan müvekkilin sorumlu olacağı başka bir amaçla mı toplandığı hususunun belirlenmesi gerekmektedir." gerekçesi belirtilmiştir. Müvekkil dava konusu aidata sebep olan kooperatif üyeliğine konu dairesini devir esnasında kooperatif yönetimine bu konuda bilgi vermiş ve kooperatife olan borçlarını devir tarihi itibari ile sıfırlamıştır.İcra inkar tazminatına hükmedilmesi hatalıdır. '' şeklinde beyanda bulunarak kararın bozulmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re'sen gözetilmiş ayrıca HMK'nın 357. Maddesi'ndeki; "İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz" kuralı nazara alınmıştır. Dava, kooperatif aidat borcundan kaynaklanan itirazın iptali davasıdır.Öncelikle incelenmesi gereken mesele, davalı tarafa yapılan gerekçeli karar tebliğinin usulüne uygun olup olmadığıdır.Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2021/5961 esas 2022/6352 karar sayılı ilamı şu şekildedir. ''7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” hükmü yer almaktadır. Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin birinci fıkrasında; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir..” hükmüne yer verildiği, Tebligat Kanunu'nun ''Tebligat Mazbatası'' başlıklı 23. maddesinin 7. bendinde; ''21. maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara müteallik muamelenin yapıldığının, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebin tebligat mazbatasına yazılmasının" emredildiği, ''Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi'' başlıklı Tebligat Yönetmeliği'nin 35. maddesinin (f) bendinde ise; ''30. ve 31. maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığının, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebin tebligat mazbatasına yazılacağının" hüküm altına alındığı görülmüştür. Burada Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru, tahkik etmekle kalmayıp, tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu'nun 23/7. ve Tebligat Yönetmeliği'nin 35/f maddeleri gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde, yapılan işlemin, usulüne uygun olup olmadığı, hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde, ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün veya tebligatın, tebliğ evrakında belirtilen tarihten önce yapılamayacağının anlaşılması halinde, Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinin 2., 3., 4. ve 5. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır. Bu itibarla; Tebligat Yönetmeliği'nin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde, bu husus da belirtilerek, Tebligat Yönetmeliği'nin 35. maddesi gereğince muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır. Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin, yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.'' Somut olayda, davalı ... adına mahkeme kararı tebligatının matbu kaşe kullanılarak, muhatabın nerede olduğu, ne zaman adrese geleceği, isim ve imza vermekten imtina eden komşunun daire numarası yazılmadan tebligat evrakı mahalle muhtarına teslim edilerek, muhatabın kapısına 2 nolu haber kağıdı yapıştırıldığı ve isim vermekten imtina eden komşuya haber verildiği şerhi ile 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre tebliğ edildiği görülmektedir. Ancak muhatabın adreste bulunmama nedeni araştırılmadan, adresinden geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğini, dönecekse ne zaman döneceğini tevsik edilmeden ve 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması işleminden hangi komşunun haberdar edildiği, isim ve imzadan imtina ediyorsa en azından daire numarasının yazılıp komşu tam olarak belirtilmeden tebliğ yapılmıştır. Bu haliyle, anılan tebligatların yukarıda belirtilen ilkelere uygun olmadığı ve usulsüz olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalıya gerekçeli karar usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğinden davalının istinaf talebinin süresinde olduğunun kabulü gerekmektedir. Yargılama sırasında, dava dilekçesi tebliği de, gerekçeli kararın tebliğinde olduğu gibi matbu kaşe kullanılarak usule aykırı şekilde yapılmıştır. Ön inceleme duruşma günü ise, davalının adresinde değişiklik olmamasına rağmen tebligatın iade edilmesi üzerine usule aykırı şekilde Tebligat Kanunu 35. Maddeye göre yapılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun hukuki dinlenilme hakkı başlıklı 27. maddesinin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı şekilde yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasının engellenmesi, açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, hukuki dinlenilme hakkının ihlali sonucunu doğurur. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru hukuki dinlenilme hakkıdır. Anayasamızda yer alan hak arama hürriyetinin kullanılabilmesi ve adil yargılama hakkının unsurlarından olan, taraflar arasında silahların eşitliği ilkesinin hayata geçirilebilmesi ancak yargılamanın her iki tarafına da iddia ve savunma haklarını yeterince ve tam olarak kullanmalarına imkan tanınması halinde mümkündür. Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile, mutlaka dava ve duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi, ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden sonra karar verilmesi gereklidir. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemdir. Bu nedenle 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri tamamen şekli olup kanunun amacı, tebliğin muhatabına ulaşması sonucu tebliğin konusu ile ilgili olarak muhatabın bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Bu itibarla; Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak, davalı tarafa dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ ettirilip, dosyada taraf teşkili tamamlandıktan ve savunma ve delillerini bildirme olanağı tanındıktan sonra işin esasına girilip hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili yöntemince tamamlanmadan, hukukî dinlenilme hakkı göz ardı edilerek, davalının savunma ve delillerini bildirmesine olanak tanınmadan, Anayasa ile güvence altına alınan savunma hakkını kısıtlayacak biçimde işin esasına girilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. O halde, Mahkemece yapılacak iş; davalıya usulüne uygun şekilde dava dilekçesi ve eklerinin tebliğ edilmesi, cevap dilekçesi sunma hakkı tanınması, dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşma gününün tebliği edilmesi, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti (HMK m. 140) ile taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği taktirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller toplanıp, birlikte değerlendirerek bir sonuca ulaşmaktan ibarettir. Bu açıklamalar ışığında, davanın görülüp sonuçlandırılabilmesi için usuli koşullar tamamlanmadan verilen ve bu nedenle usul hatası içeren ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nun 355 maddesi de dikkate alınarak 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, eksiklikler tamamlanmak suretiyle davanın yeniden görülmesi için dosyanın, ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1595 E. 2016/711 K. Sayılı 27/09/2016 tarihli kararının 6100 sayılı HMK'nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Davalı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Davalı tarafından yatırılan 238,00 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/04/2023

Full & Egal Universal Law Academy