İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1251 Esas 2023/632 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1251
Karar No: 2023/632
Karar Tarihi: 12.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1251
KARAR NO: 2023/632
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/969 Esas
KARAR NO: 2019/679
KARAR TARİHİ: 08/07/2019
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/04/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin karayolu taşımacılığında ödeme çözümleri sağladığını, müvekkili şirket ile davalı arasında 26/10/2015 tarihinde ürünlerin tedarikine dair çerçeve sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmede müvekkili şirket ile davalı arasında ürünlerin tedarik edilmesi ve hizmetlerin verilmesinin düzenlendiğini, devam eden ticari ilişki sebebi ile davalının müvekkili şirkete 13/11/2015 düzenleme, 09/02/2016 ödeme tarihli 50.000,00 Euro bedelli bir adet bono düzenleyip verdiğini, bu bonodan doğan alacağın ödenmemesi üzerine İstanbul ...İcra Müdürlüğünün ... E.sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının itiraz ettiğini, ancak süreç içerisinde borcun parça parça ödendiğini ve bu icra dosyası ile ilgili olarak borcun tamamen kapandığını, bu davaya konu faturaların bir kısmının bu ticari ilişkiden doğan alacağa ilişkin faturalar olduğunu, sözleşme çercevesinde sunulan hizmet ve ürünlere dair kesilen faturaların bedelinin davalı borçlu tarafından eksik ödendiğini, 30/07/2016 tarihli 43.322,76 Euro, 30/07/2016 tarihli bakiye 321,01 Euro bedelli ağırlıklı olarak yakıt tüketimine dayalı faturalar ve 21/06/2017 tarihli 29.850,14 Euro bedelli cezai şarta karşılık kesilen fatura alacağının tahsili amacıyla İstanbul ...İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... E.sayılı dosyasında takip konusu alacağın mevcut olduğunun hükmen tespitine, itirazın iptaline, takibin devamına, %20'den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıya usulüne uygun tebligatın yapıldığı, cevap verilmediği ancak davalı vekilince süre uzatım talebinde bulunarak aynı dilekçede yetki itirazında bulunduğu müvekkilinin yerleşim yerinin Bucak olduğu bu nedenle dosyanın Bucak Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, "Davacı taraf dilekçesi, davalı taraf dilekçeleri, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler, icra dosyası, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ve davacının sunduğu davasını genel alacak davasına dönüştürdüğüne ilişkin ıslah dilekçesi dikkate alındığında, davalı tarafın 21.07.2017 takip tarihi ile 03.11.2017 tarihi olan dava tarihine göre davacının 42.928,20 Euro ve fazladan hesaplama ile talep ettiği 137,31 TL ve bu fatura için işlemiş faiz olarak talep ettiği 1.301,75 Euro olmak üzere toplam 44.229,95 Euro ve 137,31 TL'ye ilişkin davasının, bu faturadan kaynaklı alacağın 30.01.2017 tarihinde yani takipten önce tahsil edildiği cihetiyle bu kısma ilişkin davasının esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Bakiye 394,56 Euro'nun ise dava tarihinden sonra 14.05.2018 tarihinde tahsil edildiği anlaşıldığından bu kısım yönünden dava konusuz kaldığı cihetiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ancak, gerekçeli karar yazılırken davanın konusuz kalmış olduğu bilindiği halde maddi hata yapılarak esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına ibaresi yerine reddine ibaresinin yazıldığı, bunun cümlenin başı itibariyle doğru olmadığı ve maddi hata oluşturduğu anlaşılmakla, gerekçeli karar yazılırken maddi hata düzeltililerek gerekçeli karar oluşturulmuştur. Davacının 21.06.2017 tarihli ... numaralı 29.850,14 Euro'luk faturasına konu alacağın 15.087,72 Eurosunun 28.09.2017 tarihinde yani takipten sonra, davadan önce ödendiği sabit olup, buna göre bu kısma ilişkin davacının dava açmasında hukuki yararının bulunmadığı cihetiyle davasının reddine karar vermek gerekmiş, ancak hüküm fıkrasında bir alt 3 no'lu bendinde bu faturadan bakiye kalan kısım 47.762,42 Euro yazılmış olduğundan üstteki 2 no'lu bentteki 15.087,72 Euro yazılacağına, maddi hata ile "0" ile "8" in yeri değiştirilmiş ve 15.807,72 Euro yazılarak maddi hata yapıldığından gerekçeli karar yazılırken bu fark edilmekle 15.087,72 Euro olarak gerekçeli karar maddi hatadan dolayı düzeltilmiş hali ile oluşturulmuş ve bu kısma ilişkin davacının davasının hukuki yarar yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir. 29.850,14 Euro'luk faturadan takipten sonra ancak davadan önce ödenmesi nedeniyle hukuki yarar yokluğundan reddedilen 15.087,72 Euro'luk kısımdan bakiye kalan 14.762,42 Euro'luk kısmın ise davadan sonra ödendiği, bu haliyle de konusuz kaldığı ve esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesi gerekirken kısa kararda cümlenin başı itibariyle doğru olmadığı ve maddi hata oluşturduğu anlaşılmakla reddine şeklindeki kısmın gerekçeli karar yazılırken maddi hata düzeltililerek esas hakkında karar verilmesine yer olmadığı şeklinde gerekçeli hüküm oluşturulmuştur. Davacının 30.06.2016 tarihli ... numaralı 41.022,86 Euroluk faturasından bakiye kalan alacak olarak talep edilen 327,10 Euro alacağı yönünden bu faturadan 200,00 Euro depozito tahsilatı yapıldığı ve icra takibi ve dava tarihi itibariyle davacının davalıdan bu faturadan dolayı 40.322,86 Euro alacaklı olmasına rağmen 237,10 Euro olarak talepte bulunduğu, icra takibi ve dava tarihinden sonra 22.124,46 Euro'nun ödendiği, daha önce ödenen 200,00 Euro depozit ile davacının davalıdan 18.898,40 Euro alacağı kalmasına rağmen 327,10 Euro'luk kısmı talep ettiği ve bu kısma ilişkin davasının kabulü gerektiği, zira davacı tarafça icra takibinde fatura miktarları gösterilmek suretiyle her bir fatura için yapılan takipten dolayı fatura alacağı miktarına göre her bir fatura için alacak bakiyesinin kalıp kalmadığı hesaplanmış ve buna göre karar verilmiş, zira davacı dava değerini değiştirmediğini belirtmiiş olduğundan, itirazın iptali iken sadece alacak davasına dönüştürdüğünü belirtmiş olduğundan bu faturadan dolayı talep ettiği ve kabul edilmiş olan 327,10 Euro'luk alacağına 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faturadaki vade tarihi 30.06.2016'dan bir günlük tebliğ ve bir günlük ödeme süresi dikkate alındığında temerrütün oluştuğu 02.07.2016 tarihinden itibaren bilirkişi tarafından doğru bir şekilde yapılan hesaplama ile 9,82 Euro ve ilk 21.06.2017 tarihli 29.850,14 Euro'luk fatura için hesaplanan ve talep edilen 73,60 Euro'luk işlemiş faiz kısmına ilişkin talebinin de kabulü ile kabul edilen bu kısımlardan toplam 410,52 Euro içerisinde 327,10 Euro'ya 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faiz uygulanmak suretiyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davacının, dava açılışında gösterdiği 305.127,11 TL'lik değer üzerinden 180.153,20 TL'lik kısmına denk gelen davasının reddedildiği, bu nedenle bu kısma ilişkin yargılama giderlerinden davacının sorumlu olduğu, ancak hukuki yarar yokluğundan reddedilen kısmın ve konusuz kalan kısma ilişkin davacı talepleri yönünden dava açılmasına davalı sebep olduğundan bu kısımlara ilişkin olarak yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden davalının sorumlu olduğuna kanaat getirildiği " gerekçesiyle davacının takipten önce ödenen 42.928,20 Euro (karşılığı 174.717,77 TL) ve fazladan hesaplama ile talep ettiği 137,31 TL ile, 1.301,75 Euro (karşılığı 5.298,12 TL) toplam 44.229,95 Euro(karşılığı 180.015,89 TL) ve 137,31 TL'ye ilişkin davasının esastan reddine,-15.087,72 Euro(61.404,09 TL) yönünden davasının hukuki yarar yokluğundan reddine,-14.762,42 Euro (karşılığı 60.083,04 TL) + 394,56 Euro(karşılığı 1.505,85 TL)= toplamı 15.156,98 Euro (61.688,89 TL) yönünden davası konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, -327,10 Euro(1.331,00 TL) + 73,60 Euro(299,55 TL) + 9,82 Euro( 39,96 TL) = toplamı 410,52 Euro (1.670,81 TL) 'ye ilişkin davasının kabulü ile, 327,10 Euro'ya 02.07.2016 tarihinden 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi uygulanmak suretiyle faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; 29 Nisan 2019 tarihli ıslah dilekçesi ile itirazın iptali davası olarak görülen dava, alacak davası olarak görülmek üzere ıslah edildiğini, yerel mahkeme ıslah talebimize ilişkin herhangi bir arar karar vermediği gibi, gerekçeli kararında da ıslah dilekçemizin kabulü veya reddi yönünde herhangi bir görüş belirtmediği, zımnen reddetmiş olduğu varsayılacak olsa dahi, red gerekçesini göstermediğini, dolayısıyla ıslah ve beyan dilekçelerimiz doğrultusunda müvekkil Şirket’in iddia ettiği cari hesap alacaklarının tespitine ilişkin tahkikat yapılması, bu amaçla ayrıca bir bilirkişi İncelemesi’ne başvurulması gerekirken, ıslahın gerekleri yapılmadan ve gerekçe dahi gösterilmeden hüküm kurulması hukuk ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; yalnızca davacı tarafın ticari defterlerine göre bilirkişi raporu hazırlandığını, ayrıca dosya kapsamı gereğince müvekkil şirketin borcunun olmadığı hususu da açıkça görüleceğini, diğer yandan mahkemece davacı tarafın ıslah talebinin de kabul edilmesi açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı taraf davasını tamamen ıslah ettiğini bildirmişse de süresi içerisinde yeni bir dava dilekçesi vermediğini, Dolayısıyla HMK'nın 80. Maddesi uyarınca davacı tarafın ıslah hakkı kullanılmış ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya itirazın iptali davası olarak devam edileceğinden takipten önce ödenen miktarlar için haksız olarak icra takibi yapıldığından müvekkil şirket lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, yerel mahkemece bu hususlar değerlendirilmeden eksik inceleme sonucu karar verildiğini, mahkemece müvekkil şirket lehine karar verilen kısım usul ve yasaya uygun olsa da müvekkil şirket lehine takdir edilen vekalet ücreti hatalı olduğunu, dosyaya sunulan rapora dayanarak mahkemece karar verildiğini, dosya kapsamında ve gerekçeli kararda da belirtildiği üzere 15.087,72 Euro(61.404,09 TL)'lik kısım yönünden hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmişse de mahkemece hem hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiş hem de bu kısmın davacı şirket lehine dava değeri olarak hesaplayarak vekalet ücreti takdir edildiğini, oysaki sözkonusu kısıma ilişkin dava açılmadan ödeme yapıldığı için bu kısıma ilişkin dava açılmasına müvekkil şirketin sebebiyet vermediği açıkça orta olup bu nedenle belirtilen kısım reddedilen miktara dahil edilerek müvekkil şirket lehine daha fazla vekalet ücreti, aleyhine ise daha az vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK'nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, hizmet ilişkisinden kaynaklı faturaya dayalı başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul ... İcra Müdürlüğü ... E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının 21/07/2017 tarihinde 21/06/2017 tarih 29.850,14 Euro, 30/07/2016 tarih 43.332,76 Euro, 30/07/2016 tarihli 41.022,86 Euro bedelli faturadan bakiye 327,10 Euro bedelli 3 adet faturaya istinaden, 29.850,14 Euro bedelli faturadan kaynaklı 73,60 Euro işlemiş faiz, 43.332,76 Euro bedelli faturadan kaynaklı 1.301,75 Euro işlemiş faiz, 327,10 Euro bakiye bedelli faturadan kaynaklı 9.82 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 74.885,17 Euro alacağın, asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %3 bankalarca mevduatlara fiilen uygulanan azamı Euro faizi ile birlikte tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde 03/11/2017 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece tarafların iddia savunma ve tüm dosya kapsamı doğrultusunda mali müşavir ve hukukçu bilirkişisinden alınan 09/04/2019 tarihli müşterek rapor incelendiğinde ; "-Takibe konu borcun dayandığı faturaların, taraflar arasındaki sözleşmenin m. 4.2 hükmü uyarınca, elektronik ortamda da tebliğ edilebildiği, bu hükmün Sayın Mahkeme tarafından geçerli kabul edilmesi halinde anılan hükümde belirlenen şekli ile faturaların tebliğ edilip edilmediği hususunun değerlendirilmesi gerektiği, davacının 14.5.2018 tarihli dilekçesinde sunduğu ekran görüntüleri ve fatura hatırlatma iletilerinin dayandığı sistemin değerlendirilmesinin hukuken uzmanlık alanım dışında olduğundan bu konuda kesin bir görüş bildirilmesinin mümkün görünmediği, bu nedenle faturaların davacının iddia ettiği gibi tebliğ alındığı varsayımından hareketle inceleme yapıldığı, -Davacının faturalara itiraz edilmediğini ileri sürdüğü, fatura alan kişinin, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmaması halinde içeriği kabul etmiş sayılacağı (TTK. m 21/11), bu hususun aksı ispatlanabilir bir yasal adi karine olduğu (HMK m. 190/11), -Davacı şirketin davalı şirketten 27.07.2016 Tarihli vc 43.322,76 EUR bedelli 30.07.2016 vadeli fatura alacağından takip ve dava tarihinden önce 30/01/2017 tarihinde ödenen 42.928,20 EUR mahsup edildiğinde icra takip tarihi ve dava tarihi itibarı ile 394,56 EUR alacaklı olduğu, ancak 14/05/2018 tarihinde yapılan 38.781,82 EUR ödeme mahsup edildiğinde icra ve dava tarihinden sonra 14.05.2018 tarihi itibari ile talep edilen alacağın tamamen tahsil edilmiş olduğu, -Davacı şirketin davalı şirketten 14.06.2017 Tarihli ve 29.850,14 EUR bedelli 21.06.2017 vadeli fatura alacağından takipten sonra davadan önce 28/09/2017 tarihinde ödenen 15.087,72 EUR mahsup edildiğinde dava tarihi itibariyle 14.762,42 EUR alacaklı olduğu, ancak 14/05/2018 tarihinde yapılan 38.781,82 EUR ödeme mahsup edildiğinde icra ve dava tarihinden sonra 14.05.2018 tarihi itibari ile talep edilen alacağın tamamen tahsil edilmiş olduğu, -Davacı şirketin davalı şirketten 30.07.2016 Tarihli ve 41.022.86 EUR bedelli faturadan bakiye 327,10 EUR tutarının talep edildiği ve 30.07,2016 vadeli fatura alacağından kaynaklı icra takıp tarihi ve dava tarihi itibari ile (41.022,86 EUR - 200,00 EUR=) 40.822,86 EUR alacaklı olduğu, ancak icra ve dava tarihinden sonra ile talep edilen alacağın 22.124,46 EUR kısmı 14/05/2018 tarihinde yapılan 38.781,82 EUR ödemeden mahsup edildiğinde davacının bu faturadan kaynaklı 18.898,40 EUR olduğu, ancak icra takip talebi ile 327,10 EUR kısmın talep edildiği,- İcra takip talebinde söz edilen alacak için takip öncesi faizin fatura ödeme vade tarihi olan 20.07.2016 ile 20.07.2017 takip başlangıcı için yıllık % 3 bankalarca mevduatlara uygulanan azami Euro faizi ile talep edildiği, ancak taraflar arası sözleşmede belirlenen bir faiz ve oranı olmadığı saptandığından 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna göre (20.07 2016-20.07.2017) dönemi için geçerli olan yıllık % 9 faiz oranına göre hesap yapılması gerektiği, buna göre; 327,10 Euro X 4,0746 = 1.332,80 TL X 355 gün X % 9 / 36500-116,66 TL / 4,0746 - 28,63 Euro olması gerektiği, ancak talep edilen tutarın faiz oranına göre 327.10 Euro X 4,0746 - 1.332,80 TL X 355 gün X %3 / 36500-38,89 TL / 4,0746 - 9,55 Euro olması gerektiği (talep edilen 9,82 Euro) olduğu," hususlarında görüş ve kanaatlerini bildirmişlerdir. Davacı vekili alınan bilirkişi raporu sonrasında mahkemeye sunduğu 29/04/2019 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan ve davanın tam ıslahı talepli dilekçesi ile; Bilirkişinin aleyhe olan beyanlarını kabul etmemekle birlikte müvekkil şirketin davalıdan toplamda ne kadarlık bir alacağının olduğu belirtilmediği, davalı tarafından sonraki faturalara ilişkin yapılan ödemeler sehven dava konusu faturalardan mahsup edilip kayıtlara geçmiş olması müvekkil şirketin alacağının olduğu gerçeğini değiştirmediği, davalı tarafından faturaların tebellüğ edildiği kabul edilmiş olup davalı tarafından yapılan ödemelerin dava konusu faturalara değil, diğer faturalara mahsuben yapılmış olduğu, müvekkil şirketin alacağı olduğu bilirkişi raporu ile doğrulandığı, 6100 Sayılı HMK'nın 176.maddesine göre, taraflardan her biri yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, Bu nedenle fazlaya ilişkin sair haklarımız saklı kalmak kaydı ile davamızı ıslah ettiğimizi ve dava türünün alacak davası olarak 02.11.2017 tarihli dava dilekçemizde belirttiğimiz miktar üzerinden davaya devam edilmesi yönünde karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda davacının ıslah talebi doğrultusunda davacının 02/11/2017 tarihli dava dilekçesinde belirttiği miktar üzerinden genel alacak davası olarak kabul edilerek hüküm tesis edilmiştir. Islah kurumu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nın ise 176’ncı ve devamı maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Islah, davacı veya davalının iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağı kapsamındaki usul işlemlerini, karşı tarafın iznine ve hâkimin onayına bağlı olmaksızın belli kurallar çerçevesinde bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmesini sağlayan bir usul hukuku kurumudur. Islahın yapılması bakımından kanunda bir sınırlama yapılmıştır. HMK'nın 176'ncı maddesinde davanın her iki tarafının da yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; HMK’nın 177'nci maddesinde ıslahın tahkikatın bitimine kadar yapılabileceği, 180'nci maddesinde, davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içerisinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorunda olduğu aksi halde, ıslah hakkı kullanılmış sayılacağı ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edileceği belirtilmiştir. Ancak, davasını tamamen ıslah etmiş olan davacı, ıslah dilekçesinde aynı zamanda ıslah ettiği işlemi açıkça belirtmişse yani ıslah dilekçesi aynı zamanda yeni bir dava dilekçesi niteliğinde ise davacının artık yeni bir dava dilekçesi vermesine gerek yoktur.Davacı vekili 29/04/2019 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan ve davanın tam ıslahı talepli dilekçesi ile 02.11.2017 tarihli dava dilekçesinde belirttiği miktar üzerinden alacak davası olarak davaya devam edilmesini talep etmiştir. Halbuki hem dava dilekçesinde hem de ıslah dilekçesinde belirtilen bir miktar yoktur. Dava dilekçesinde takibe dayanak yapılan 21/06/2017 tarih 29.850,14 Euro, 30/07/2016 tarih 43.332,76 Euro, 30/07/2016 tarihli 41.022,86 Euro bedelli faturadan bakiye 327,10 Euro bedelli 3 adet faturanın ödenmediği belirterek takip dosyasına yapılan itirazın iptali talep edilmiş, takip tutarının, takip tarihindeki kur karşılığı olan 305.127,11 TL harca esas değer olarak gösterilmiştir. Davacı vekilince itirazın iptali davası alacak davasına dönüştürülmüş ise de dava dilekçesinde harca esas değer olarak 305.127,11 TL olarak gösterildiği, her ne kadar takibe dayanak yapılan faturalardan dolayı alacaklı olduğu iddia edilmiş ise de dava dilekçesinde harca esas değer olarak gösterilen TL karşılığı dışında miktar gösterilmeksizin takip dosyasına yapılan itirazın iptali talep edildiği gibi ıslah dilekçesinde de gösterilen bir miktar olmadığı dolayısıyla alacak davasının takip tutarı olan işlemiş faiz ile birlikte 74.885,17 Euro mu yoksa takip tarihindeki kur karşılığı 305.127,11 TL üzerinden mi talep edildiği anlaşılamadığından ıslah dilekçesi aynı zamanda yeni bir dava dilekçesi niteliğinde olduğu kabul edilemez.Bu bilgiler çerçevesinde somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı vekilince verilen ıslah dilekçesi ile davanın tamamen ıslah edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 180. maddesi hükmünce, bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi verilmesi zorunludur. Ancak davacı, bir haftalık sürenin geçmesine rağmen davanın tamamen ıslah edilmesi için yeni dava dilekçesini vermemiştir. Mahkemece, anılan madde gereği davacının ıslah hakkını kullanmış sayması ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam etmesi ve HMK 26. maddesini de gözeterek karar vermesi gerekirken, geçerli bir ıslah yapılmış gibi ıslah edilen taleplere göre karar verilmesi doğru olmamıştır. O halde mahkemece yapılması gereken iş, HMK’nın 180. maddesi gereği kanundan kaynaklanan bir haftalık kesin sürede yeni dava dilekçesi verilmediğinden ıslah hiç yapılmamış gibi dava dilekçesindeki talepler yönünden karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusu şimdilik incelenmeksizin davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK'nın 353-(1).a.6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusu şimdilik incelenmeksizin, davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin, 2017/969 Esas, 2019/679 Karar sayılı ve 08/07/2019 tarihli kararının HMK'nin 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İadesine,4-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye GELİR KAYDINA, istinaf karar harcının talep halinde davalıya İADESİNE, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf başvuru ve karar harcının istemi halinde iadesine, 6-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/04/2023

Full & Egal Universal Law Academy