İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1509 Esas 2023/279 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1509
Karar No: 2023/279
Karar Tarihi: 30.03.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1509
KARAR NO: 2023/279
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 16/04/2019
NUMARASI: 2017/618 E. - 2019/139 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/03/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin özellikle gayrimenkul, inşaat ve yayıncılık sektörlerinde aktif şekilde hizmet verdiğini, müvekkillerinin, davalılar tarafından sürekli olarak haksız rekabet teşkil eden söz ve hareketlere maruz kaldıklarını, müvekkillerinin Çanakkale İli Biga İlçesi Gümüşçay Belediyesi sınırlarında genel olarak konumlanan, tamamı müvekkilleri adına tapuda kayıtlı bulunan gayrimenkullerin satışına yönelik kampanyalar düzenlediklerini, söz konusu kampanyalar kapsamında müvekkili firma adına TPMK nezdinde tescilli "..." markasının, işletme işaretleri, tüm kullanıla gelen hukuka uygun ibare, söylem, söz, slogan, politika, anons, reklam, kampanya, sunum, görsel ve işitsel video, bant, yazı, fiyatlama ve sari barındıran çeşitli reklam filmleri kanalıyla halka ulaştığını, müvekkillerinin ... projesinin, tamamen ve sadece müvekkillerinin sermaye, mülkiyet ve fikri mülkiyet hakları ile emekleri doğrultusunda ortaya çıktığını, müvekkillerinin zaman zaman kendi ticari faaliyetlerini davalıların kanalı olan ... Tv’de tanıttıklarını ve bunun karşılığında da davalılara bedel ödediklerini, bu kapsamdaki çalışmalar arasında ... Projesinin de tanıtımının yapıldığını, zaman içinde davalıların da müvekkilleri ile aynı sektörde aynı işi yapmak istediklerini, kötü niyetle hareket etmeye başladıklarını, davalı tarafın müvekkillerinin ... Projesi için çektikleri videonun tamamen aynısını kullanmak suretiyle sadece "..." sözcüğünün geçtiği her yere ...’i getirerek sahibi oldukları ... Tv’de yayınladıklarını ve bu yolla haksız rekabette bulunduklarını, davalıların, müvekkillerinin müşterilerini, inşa ettikleri cami ve cemevini, gayrimenkul ve binalarını, slogan, fiyatlama ve pazarlama politikalarının tamamını sanki kendilerininmişcesine kendi kanalları olan “...”le değiştirerek kullandıklarını, her iki reklamın birbirinin aynısı olduğunu, kullanılan görüntülerin çekimin birebir kopyalanarak davalılarca haksız çıkar ve kazanç uğruna müvekkillerinin yasal hakları yok sayılarak ve bunlara tecavüz edilerek kullanıldığını iddia ederek, haksız rekabetin tespitini, men'ini, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, tecavüzün men ve ref'ini, gayrimenkul satış reklam filmlerinin çoğaltılmasının, yayılmasının umuma iletilmesinin önlenmesini, durdurulmasını ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ... Tv marka ve logosu ile ulusal çapta yayın yapan bir televizyon kanalı işlettiğini, müvekkilinin ayrıca ..., ... Tv, ... ve ... markalarının da sahibi olduğunu, tarafların aynı ticaret alanında iştigal etmesinin iltibasın var olacağı anlamına gelmediğini, kaldı ki "..." ve "..." markalarının bariz bir şekilde birbirinden farklı olduklarını ve iltibas yaratacak nitelikte olmadıklarını, müvekkili tarafından kullanılan "..." markasının mesleki etiğe uygun olduğunu, rekabetin meşru vasıtalarla yapıldığını, dava konusu reklamlar incelendiğinde de, reklamların birbirlerinden farklı olduğunun görüldüğünü, ayrıca söz konusu reklam filmindeki çekimlerin tamamının ... Tv tarafından yapıldığını, davacı yanın reklamında Çanakkale İli Biga İlçesinde yapmış oldukları projeye ilişkin arsaların satışa sunulduğunu ve pazarlamasının yapıldığını, müvekkilinin ise aynı bölgede villa sattığını, dava konusu reklamlarda pazarlaması yapılan gayrimenkullerin farklı olduğu gibi, fiyatlarının da farklı olduğunu, ve reklam filmlerindeki seslendirmelerin, metinlerin tamamının birbirinden farklı olup, haksız rekabet yaratacak nitelikte olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; "Tüm dosya kapsamı deliller ve yeterli görülen bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; öncesinde davacı tarafa ait reklam ve tanıtım filmlerinin davalı tarafça işletilen ... TV'de yayınlandığı ve bedellerinin ödendiği, bu konuda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, "..." adına hazırlanan ve yayınlanan reklam filminden davalı adına hazırlanan reklam filmine birçok görüntünün alındığı, görüntülerin montajlanarak üzerine yeni bir metin yazıldığı, görüntülerdeki tanıtım için getirilen kafilenin ...’ün reklamındaki tanıtım ve satış yaptığı kafile olduğu, davalının tanıtım videosunun, tanıtımı yaptığı yerlerin ...’ün sattığı yerler olduğu izlenimini uyandırdığı, böylece davalı tarafın davacı tarafa ait reklam görüntülerini montajlamak suretiyle haksız yere kullandığı ve bu durumun haksız rekabet oluşturduğu anlaşılmakla davacıların bu yönden taleplerinin kabulü gerekmiştir. Ancak davalı ...’a ait olduğu belirtilen, Facebook sosyal paylaşım sitesindeki açıklamada, “Beş bin liraya alıp 80 bin liraya değil beş bin liraya alıp on bin liraya satacağız” şeklindeki beyanın, doğrudan davacıya yönelik bir beyan olduğu, davacıyı kötülediği algısını yarattığına dair bir açıklık-netlik bulunmadığı, açıklamanın gerçek durumu yansıtıp yansıtmadığı, yanlış-yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici bir açıklama-karşılaştırma mahiyetinde olup olmadığı, bu yollardan biriyle davalının kendisini rakiplerine nazaran ticarette öne geçirdiği gibi bir husus dosyadan tespit edilemediğinden davacının davalı ...'ın bu eylemine yönelik davasının reddine" karar verilmiştir.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davalılardan ...'ın müvekkilleri aleyhinde sosyal medya üzerinden yazıp çizdikleriyle haksız rekabete yönelik haksız kazanç elde edildiğini ve müvekkillerini kötüleyip karalayarak, müvekkillerinin müşterilerini dolandırıyormuş da Davalı ...'ın da bunu deşifre ediyormuş gibi gerçek dışı ve son derece zarar verici paylaşımlarda bulunduğunu, -Dosyada mübrez ek raporda; "Davacı taraf, davalılardan ... tarafından Facebook sosyal paylaşım sitesinde " "...Beş bin liraya alıp 80 bin liraya değil beş bin liraya alıp on bin liraya satacağız..." şeklinde açıklamada bulunduğunu, bu ifadenin haksız rekabet yarattığını, dosyadaki delillerde davacı ...'ün arsalarını 80.000 TL'ye sattığına dair reklamlarında kendilerinin bir ifadesine rastlanmamıştır fakat yeniden yapılan ayrıntılı incelemede dosyadaki flash bellek içinde bulunan 3 adet videodan "... (orijinal videodan görüntüler)" isimli videoda stüdyoda yapılan tanıtım programında sunucu bayanın videonun 4. 14 saniyesinde " 300 metrekaremiz 76.900 TL" ifadesinin, "engin g.menkul (müvekkillerin orijinal videosu)" isimli tanıtım videosunun 2.46 saniyesindeki müşterinin "19 lirayken de geldim, şimdi 70-80 lirayken de geldim" ifadelerinin ve "... (müvekkillerin orijinal videosu)" isimli tanıtım videosunun 3.1 saniyedeki 76.900 TL ifadesinin yer aldığı tespit edilmiştir. bundan hareketle davacının satış rakamının 80 bin TL olduğu sonucuna varılabilir..." şeklindeki tespitle ...'ın 80.000,00 TL diye bahsettiği gayrimenkullerin müvekkillerinin satışa sundukları olduğunu ve davalı ...'ın söz konusu paylaşımında müvekkillerini açık hedef gösterdiğini, -Davalı ...'ın müvekkillerini ve yürüttükleri satış projelerini hedef aldığını ve söz konusu paylaşımda yapılan fiyat kıyasının müvekkillerine yönelik olduğunu, davalılar tarafından yürütülen gayrimenkul satış projesi, esasında yalnızca ... kanalında yayın hizmeti veren davalıların müvekkillerinin satış faaliyetlerine öykünmeleri ve haksız menfaat elde etme amaçlarının sonucu olarak ortaya çıkmış olduğunu, o tarihte yürüttükleri başka bir satış projesi de bulunmadığını, bu nedenle paylaşıma konu ev ve arsaların çalıntı reklam videosunda da belirtildiği üzere Çanakkale ili Biga ilçesinde olup davalıların esasında müvekkillerine ait olan gayrimenkulleri, cami ve cemevlerini bunun yanı sıra müvekkillerine ait şirket otobüslerini ve hatta müşterilerini dahi kendilerininmiş gibi göstererek lansman yapmaya çalıştıklarını, davalının paylaşımının burada yaptığı satışlara ilişkin olduğunu, söz konusu bölgede müvekkilleri tarafından yürütülen "..." projesinin de herkes tarafından bilindiğini, hal böyle olunca davalı ...'ın paylaşımının bizzat müvekkillerini hedef aldığının sabit olduğunu, -Davalı ...'ın doğrudan müvekkilini hedef aldığını, karşılaştırma ve kötüleme amacı taşıdığını, Davalı'nın kıyas yöntemiyle kendisini müşteri gözünde daha avantajlı konuma sokmaya çalıştığını ve böylece ticarette öne geçmeyi amaçladığını, mesajlarında apaçık ... olarak müvekkilinin adını paylaşmakta onu hedef göstermekte olduğunu,-Hem sosyal medya üzerinden yapılan haksız rekabet yönündeki beyanların zamanı hem de ... tv'de haksız rekabet içerdiği raporla tespit olunan videonun yayınlanma tarihinin neredeyse aynı zamanda olduğunu, davalı ...'ın paylaşımlarında müvekkili ... ve şirketini kast ettiğini, bu yazışmalarıyla kamuoyu nezdinde müvekkillerini kötülediğini, müvekkillerinin pahalı sattığını, kendisinin daha ucuza satacağını müvekkillerini karalamayı tercih ederek ifade ettiğini, müvekkillerinin müşterilerini sözde kandırdığını ama kendisinin böyle davranmayacağını da vaad ettiğini, müvekkillerinin reklam videosundan görüntülerin birebir alınarak haksız rekabet edildiğini tespit eden bilirkişilerin sosyal medya hesabındaki davalı taraf paylaşımlarını da bununla birlikte ele almalarının mantıksal ve hayatın olağan akışı gereği bir zorunluluk olduğunu, davalıların Müvekkillerin cami, cemevi, müşteri, gayrimenkul ve projelerini kendilerininmişcesine videolarında kullandıklarını ve raporda bunun tespit edildiğini, bilirkişilerin de 80.000,00 TL'lik projelerin zaten videolarda müvekkillerine ait projeler olduğunu birkaç yerde tespit etmiş bulunduğunu, davalı ...'ın "...beş bin liraya alıp 80 bin liraya değil beş bin liraya alıp 10 bin liraya satacağız…" şeklindeki söylemde Müvekkilleri tarafından yürütülen satış faaliyetleriyle belirlenen gayrimenkul satış fiyatlarıyla, Davalılar tarafından satışa çıkarılan gayrimenkuller üzerinde yapılacağı belirtilen fiyatlandırmanın kıyaslandığını ve açıkça haksız rekabet meydana getirildiğini, hem Müvekkili ... hem de ...'ın birlikte, yan yana ... TV ekranında programa çıktıklarını, davalı ...'ın Müvekkili ... ve şirketini kast ettiği ve hedef aldığını, -Davalı'nın özellikle "... ve ... birlikte bir operasyona girdikleri malum ortadadır...", "... zaten bütün gerçekleri öter bana...", "..., ... de senin peşinde koşsun bakalım. yada yazancın peşinde koşsun bakalım...", "...siz lanetsiniz itirazı olan..." şeklindeki iddia ve beyanlarında Müvekkilleri ..., ... isimlerinin üstü dahi örtülmeden, açıkça, vurguyla, dikkat çekici biçimde yer aldığını, Yerel Mahkeme'nin söz konusu beyanların doğrudan müvekkillerine yönelik olup olmadığının açıklık-netlik kazanmadığına ilişkin kanaat ve hükmüne itiraz ettiklerini, bir bütünlük meydana getiren paragrafların içerisinden çekilen tek bir cümle esas alınarak yapılan değerlendirmenin doğru olmadığını, -Hem uyap sisteminde, hem de dosyada mübrez istifa dilekçelerinde, duruşma zaptına geçen açık istifa iradelerine ve buna göre asile tebligat yapılması ara kararlarına kadar herşey çok açık ortada iken, davalıların olmayan vekilleri lehine yasal vekalet ücretine hükmedilmesine itiraz ettiklerini, 20.7.2018 tarihli Av. ..., 17.9.2018 tarihli Av. ..., 24.9.2018 tarihli Av. ...'un vekillikten çekilme dilekçelerini karar tarihi olan 16.4.2019 tarihinden çok çok önce dosyaya ibraz ettiklerini, davalılar tek bir vekaletname ile dört avukata vekalet görev ve yetkisi verdiklerini, bu dört avukatın 3 tanesinin açıkça kendi adlarından sisteme istifa dilekçesi ibraz ederek, ofislerinde birlikte çalıştıkları dört avukat için de söz konusu istifa dilekçelerini kaleme alıp sunduklarını, dilekçelerde yukarıdaki tüm dört avukatın da adını yazarak hepsinin toplu şekilde istifa ettiği yönündeki ortak iradenin beyan edildiğini, tek vekaletname ile aynı ofiste çalışan avukatlara birlikte yetki verilmesi sıkça karşılaşılan bir usul olmakla, istifa ve azil gibi durumlarda da yine söz konusu vekaletnamedeki tüm avukatların istifa ve azledilmelerinin gündeme geldiğini, Av. ...'ın da dosyayı takip ettiğine dair hiçbir girişimde bulunmadığını, Av. ... bir kez bile duruşmalara katılmadığını, bir kez bile tek satır dilekçe yazıp dosyaya ibraz etmediğini, karar günü de yine davalıları temsilen hiçbir vekilin hazır bulunmadığını, vekalet ücretine hak kazanacak hukuki hiçbir iş ve işlem yapmamış olmasına rağmen sırf adı UYAP sisteminden silinmesi ihmal edildi diye Yerel Mahkeme tarafından hatayla lehine vekalet ücretine hükmedildiğini, 12.3.2019 tarihli 5 no'lu duruşma tutanağında "3- Davalı vekilleri istifa etmekle her iki davalıya ayrı ayrı duruşma günü tebliği ile HMK 136 maddesi gereği duruşmada hazır olmadıkları ve kendilerini bir vekil ile temsil ettirmedikleri takdirde yokluklarında sözlü yargılama yapılım hüküm verileceğinin ihtarına," şeklindeki ara kararla da tespit edildiğini, Yerel Mahkeme tarafından halihazırda dosyada vekil olmayan, 16.4.2019 tarihli karar duruşmasına da katılmamış olan davalı taraf vekili lehine sırf UYAP üzerinden adı silinmedi diye hatalı şekilde vekalet ücretine hükmedildiğinin açık olduğunu, eksik inceleme ve değerlendirme neticesinde hatalı olarak verilen davalı ...'ın facebook paylaşımlarının haksız rekabet içermediği yönündeki tespit bakımından davanın kısmen reddi ile bunun sonuçları olan yargılama harç ve masraflarının taraflara yüklenmesi hükümleri ile Davalıları temsilen dosyada bir vekil olmayışı ve tüm vekillerin dosyada istifa etmiş oldukları somut gerçeği karşısında davalılar lehine yasal vekalet ücretine hükmedilmesi nedeniyle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; davacının FSEK'ten ve haksız rekabet hükümlerinden kaynaklanan haklarının ihlalinin tespiti, men'i, ref'i istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, Facebook sosyal paylaşım sitesindeki açıklamaya yönelik istemlerin ise reddine karar verilmiştir. Davacı taraf, davalının Facebook sosyal paylaşım sitesindeki açıklamaya yönelik istemin de kabul edilmesi ve vekille temsil edilmediği sabit olmasına rağmen vekalet ücretine hükmedilmesi nedeniyle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Reklam filmleri, tacirlerin bizzat kendilerinin veya piyasaya sürdükleri mal ve hizmetlerin sesli ve hareketli görüntülerle tanıtımı için yapılan sinema eserleridir. 5846 Sayılı FSEK'de 11 ve 12. Maddelerde, eser üzerindeki hak sahipliğinin tespiti yönünden bazı karinelere yer verilmiştir. Kanunun 11. maddesinde “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutad şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır, meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın” hükmü düzenlenmiştir. Davaya konu reklam filminde davalının gayrimenkul satış projesi tanıtıldığının sabit olduğu ve taraflar arasında bu konuda hukuki uyuşmazlık bulunmadığı, reklamın davacı tarafından hazırlatıldığının anlaşıldığı ve davacının yasal karineden faydalanarak eserden doğan mali hakları kullanma yetkisine sahip olduğu, hak sahipliğine yönelik olarak verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır. Somut olayda uyuşmazlık, davalı tarafından sosyal medya ortamında paylaşılan yazıdaki ifadenin, ifade özgürlüğü ve eleştiri sınırları içinde kalıp kalmadığı, davacının ticari saygınlığına saldırı niteliğinde olup olmadığı, facebook da davalı paylaşımlarının haksız rekabet teşkil edip etmediği konusudur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10.maddesi ile T.C. Anayasası’nın 26.maddesi ifade özgürlüğü ve sınırlarına ilişkin düzenlemeler içermektedir. İfade özgürlüğü hakkı, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının korunması amaçlarıyla da sınırlanabilir. Bunun yanında 6102 Sayılı TTK’nun 55/1-a. maddesinde ‘başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek’ haksız rekabet teşkil eden haller arasında sayılmıştır. Tarafların sundukları ve mahkemece eksiksiz toplanan delillere ve bu kapsamda alınan ve denetlenebilir raporlara göre, davalının sosyal medya paylaşımlarının reklam filmini bilmeyen, davacı ve davalı arasındaki ilişkileri hiç bilmeyen tüketici kitlesi dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği, yapılan paylaşımların, davacıya yönelik olduğunun anlaşılamadığı, davalının sosyal medya hesabından yaptığı bu paylaşımı nedeniyle davacı kişilik haklarının ve ticari itibarının ağır şekilde zedelendiğini, mali olarak zarara uğradığını, ticari rakibi olan diğer şirketler karşısında rekabet ortamının ihlal edildiğini de ispatlayamadığı, sadece sosyal medya üzerinden yapılan haksız rekabet yönündeki beyanların zamanı ve ... tv'de haksız rekabet içerdiği raporla tespit olunan videonun yayınlanma tarihinin aynı zamanda olmasının, dava konusu haksız rekabet yönünden illiyet bağı sağlamadığı bu nedenle Mahkemece bu yönde yapılmış olan değerlendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmaması nedeniyle istinaf isteminin reddinin gerektiği anlaşılmıştır. 6100 Sayılı HMK'nın 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir. Bu hak; yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirilmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun vekile ve kanuni mümessile tebligat başlıklı 11.maddesinde "Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir. Eğer tebligat birden fazla vekile yapılmış ise, bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihi asıl tebliğ tarihi sayılır. Ancak, Ceza Muhakemeleri Usulu Kanununun, kararların sanıklara tebliğ edilmelerine ilişkin hükümleri saklıdır." hükmü yer almaktadır. Vekil vasıtasıyla takip edilen davalarda tebligat mutlaka vekile yapılır. Asile ( müvekkile) yapılamaz. Vekil varken asile yapılan tebligat usulsüzdür. Çünkü Tebligat Kanunu m. 11,1 hükmü emredici bir hükümdür. Buna uygun olarak vekil aracılığıyla takip edilen davalarda tebligat mutlaka vekile tebliğ edilir, asile tebliğ edilemez. Vekil yerine asile tebligat ile süre işlemeye başlamaz. Vekâletname sunulduktan sonra tebligatların vekile yapılması gerekir. Vekil ile takip edilen davada, asıl duruşmada bizzat bulunsa dahi tebliğin vekiline yapılması zorunludur. Vekil birden çok ise bunlardan birisine tebliğ yapılması yeterlidir. Bu açıklamalar ışığından somut olaya gelince, davacı tarafça 13.03.2018 tarihli vekaletname incelendiğinde Av. ..., Av. ..., Av. ... ve Av. ...'a davanın takibi konusunda vekaletname verildiği, davacı tarafın birden fazla avukat tarafından temsil edildiği tüm dosya kapsamı ile sabittir. Dava dosyasında davalı vekillerinden Av. ..., Av. ..., Av. ...'un 20/07/2018-17/09/2018-24/09/2018 tarihlerinde vekillikten çekiyme dilekçesi sundukları, vekillikten çekilme dilekçesinin, duruşma günlerinin, gerekçeli kararın vekillikten çekilme dilekçesi sunmayan Av. ...'a tebliğ edildiği, vekillikten çekilme dilekçeleri incelendiğinde Av. ...'ın çekilme dilekçesi bulunmadığı, diğer avukatların çekilme dilekçelerinde ...'ın adının geçmediği, Av. ...'ın dilekçesi incelendiğinde, "Yukarıda numarası belirtilen dosyada vekil olarak görev yapmaktayız. Müvekkil taraafından, aramızda yapmış olduğumuz sözleşmeye uyulmamış olup, bu zamana kadar hiç bir şekilde tarafımıza avukatlık ücreti ve masraflar ödenmemiştir. İş bu durum ve gördüğümüz lüzum üzerine dosyadaki vekillik görevimizden istifa ediyoruz. Bu sebeple şahsımın ve Av. ...'ın UYAP kayıtlarımızın silinmesini talep ederiz. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 175. maddesine uyarınca, müvekkilin vekaletnamesinde bildirdiği adrese avukat tarafından yapılacak her tebliğat kendisine yapılmış sayılacağından müvekkilin vekaletnamesinde bildirdiği, adresine istifa dilekçesinin tebliğ edilmesini arz ve talep ederiz." şeklinde beyan verdiği, UYAP kaydına ilişkin sadece iki isim verdiği, tüm dilekçeler incelendiğinde Av. ...'ın vermiş olduğu ya da kaydının silinmesinin talep edildiği bir içerik bulunmadığından, Av. ...'ın vekaletinin devam ettiğinin kabulünün gerektiği, ayrıca vekalet sunulmakla taraf vekalet ücretine hak kazanmış olması nedenleriyle davacının tüm istinaf istemlerinin reddi gerekmekle, 6100 Sayılı HMK'nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı tarafın yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 16/04/2019 tarih ve 2017/618 E., 2019/139 K. sayılı kararına karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacılardan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacılar tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK'nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay'a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/03/2023

Full & Egal Universal Law Academy