İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1159 Esas 2023/433 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/1159
Karar No: 2023/433
Karar Tarihi: 27.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1159
KARAR NO: 2023/433
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/03/2022
NUMARASI: 2021/753 Esas - 2022/162 Karar
DAVA: Alacak (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/04/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin, farklı sektörlerde yatırım ve ticaret yapan saygın bir iş insanı olduğunu, yatırım alanlarından birininde madencilik olduğunu, bu kapsamda Düzce ili sınırları içerisinde nitelikli kalker arazileri satın aldığını ve üretim ile elde ettiği kalkeri Ereğli'de bulunan demir çelik fabrikalarına sattığını, bu kapsamda sahibi olduğu nitelikli kalker arazilerini ve ruhsatlarını çimento fabrikası kurarak değerlendirmek ve yatırımını büyütmek istediğini, çimento fabrikası kurmak için girişimlere başladığını ve 5-6 yıllık uğraş sonucu bahsi geçen nitelikli kalker arazileri için ÇED belgesini aldığını, bunun yanında müvekkil çimento fabrikasının kurulacağı alan için de bahsi geçen ham madde alanlarının yanında arsalar satın aldığını, çimento fabrikasının kurulması için gerekli izin ve hazırlıkları tamamladıktan sonra da sermaye ihtiyacını karşılamak adına yatırım teklifleri aldığını, bu süreçte bir tanıdığı vasıtasıyla davalı ... ile tanıştığını ve bahsi geçen projesini anlattığını, ...'in de uzmanlara bahsi geçen araziler üzerinde incelemeler yaptırdığını ve fizibilite raporu hazırlattığını, fizibilite raporunun olumlu olmasıyla da taraflar arasında önce sözlü olarak, sonrasında ise ortak olarak kurulan ... A.Ş. şirketi ile resmi olarak ortaklık ilişkisi kurulduğunu, taraflar arasındaki ortaklık anlaşması uyarınca da ... A.Ş. şirketinin %15 oranındaki hissesinin müvekkil ... adına, %3 oranındaki hissesi dava dışı ... adına ve geri kalan %82 oranındaki hisse ise ... Grubu ve yetkilileri adına tescil edildiğini, bahsi geçen kalker arazilerinin de davacı tarafından ortak kurulan ... A.Ş. şirketine devredildiğini, davacının 2007 ile 2011 yılları arasında ... grubunun farklı üst düzey yöneticileriyle beraber bahsi geçen yatırımların planlanması, teknoloji seçimi, fabrika arazisinin büyütülmesi ve benzer konularda birlikte çalıştığını, 2011 yılında ise ... Grubu adına ... A.Ş. şirketi ile davalı ...'un ilgilenmeye başladığını, davalı ...'un baskıları ve ... grubunun global çapta ve dünyaca bilinen en büyük Türk şirketlerinden biri olduğuna güvenerek ve de inandırılıp güvenmesi sağlanarak ne olduğunu dahi algılamadığı ... grubu tarafından hazırlanan gün, ay kısmı boş olan, hisselerin alıcısı tarafından da imzalanarak usul ve yasaya aykırı şekilde ... A.Ş. şirketi hisselerini ... San. Tic. A.Ş. şirketine devrettiğini, davacının usul ve yasaya aykırı hisse devrinin yapıldığı tarih sonrasında da ... grubu ile ortaklık ilişkisine ve ... A.Ş. şirketinin faaliyetlerine ortak/hisse sahibi sıfatıyla devam ettiğini ancak şirket hisselerinin geri devrinin yapılmadığını, 2014 yılında davalı ...'un "... A.Ş. şirketini satmak istediklerini" bildirdiğini, müvekkilinin, verilen sözlerin tutulmaması, ... A.Ş. şirketinin malvarlığı değerlerini oluşturan 4.000-5.000 dönüm kaliteli kalker arazisi ile ÇED belgesinin kendisi tarafından ortaklığa konulması ve ... grubunun ... A.Ş. şirketinin değerlenmesine herhangi bir katkısının olmaması sebebiyle satışa karşı çıktığını ancak davacının tüm çabalarına rağmen ... A.Ş. şirketinin satışını engelleyemediğini, devamla ... A.Ş.'nin müvekkile ait olan %15 oranındaki hissesi müvekkiline geri devredilmediği gibi şirket satışı sonrasında müvekkiline ... grubu tarafından %15 oranındaki hisse bedeli karşılığının da ödenmediğini, müvekkilinin, ... grubu yetkililerince hisse bedellerinin ödeneceği vaadiyle yakın zamana kadar oyalandığını ve hisse bedellerinin ödenmemesinin kesin olarak müvekkil tarafından anlaşılması ile de huzurdaki davayı açma zorunluluğu hasıl olduğunu iddia ederek; müvekkiline ait olup ... İnş. Taahhüt Tic. A.Ş. Şirketine usul ve yasaya aykırı olarak devredilen ... A.Ş. şirketinin %15 oranındaki hisse devir işleminin iptali ile ... A.Ş. şirketinin %15 oranındaki hissesinin davacı adına tesciline, ... A.Ş. şirketinin %15 oranındaki hissesinin müvekkile devri imkansız ise Mahkemece yürütülecek yargılama sürecinde tespit olunacak belirsiz alacağa ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000.000 TL hisse bedelinin işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar ..., ... ve ... Tic. A.Ş. Vekili, cevap dilekçesinde, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davalılar ... ve ...'in şirketin başlangıcında pay sahibi olmadıklarını, sonradan davacı dışındaki ortaklardan pay devralarak şirket ortağı olduklarını, hisse devrinin davacı ile davalı ... Tic. A.Ş. Arasında yapıldığını ve davalı ...'in sözleşmeye devralan ... A.Ş.'yi temsilen imza attığını, davalı ...'in ise işlemlerin hiçbir aşamasında yer almadığını, sözleşmede imzasının olmadığını, bu nedenle davalılar ... ile ... yönünden husumet itirazlarının bulunduğunu, 10.8.2011 tarihli hisse devir sözleşmesi ile kararlaştırılan 7.500 TL bedelin davacıya ödendiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan BK'nin 182., yeni TBK'nin 207/2. Maddeleri uyarınca edimlerin aynı anda ifası gerektiğini ve HMK'nin 190. Maddesi uyarınca bu karinenin aksinin yazılı delille ispatlanması gerektiğini, hisselerin 10.8.2011 tarihinde devredildiğini, bu nedenle dava tarihine kadar TBK'nin 125. Maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin de geçtiğini, sözleşmede vade belirlenmediğinden TBK'nin 207/2. Maddesi uyarınca borcun aynı tarihte muaccel olduğunu, arabuluculuk tarihi olan 31.8.2021 tarihinde de zamanaşımının dolduğunu, asıl talep yönünden zorunlu arabuluculuk dava şartının olmadığını, taraflar arasında inanç sözleşmesinin olmadığını, davalıların paylarını 3. Kişilere devrettiklerini, davanın 3. Kişilere açılmamış olması nedeniyle hisselerin iadesinin mümkün olmadığını, bu nedenlerle davanın usulden, olmazsa zamanaşımı nedeniyle, olmazsa husumet yokluğu nedeniyle, o da olmazsa esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ... A.Ş. Vekili, cevap dilekçesinde, davalı müvekkili şirketin hisselerinin 12.1.2018 ve 22.12.2017 tarihli sözleşmeler ile eski ortağı ... 'ndan ..., ..., ... tarafından devralındığını, davalı şirketin 10 yıldan önceki vuku bulduğu iddia edilen hususların davalı şirkete yöneltilemeyeceğini, husumet itirazında bulunduklarını, davanın 1 ve 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, zamanaşımı defiinde bulunduklarını, 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davanın hisselerin devredildiği kişilere açılmadığını, tasarrufun iptali davasının şartlarının oluşmadığını, davanın, davalı şirketin hisselerini devreden ... Hizmetleri A.Ş., ..., ...'na ihbarını talep ettiklerini, davacının hisse devri sırasında bedeli ödenmemişse bunun TBK'nin 173. Maddesindeki borcun nakli niteliğinde olduğunu ve bu durumda davanın devir alana yönlendirilmesi gerektiğini, davacının kötü niyetli olduğunu, davanın usulden, olmazsa esastan reddini talep etmiştir. Davalı ...'a dava dilekçesi 15 Aralık 2021 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı davaya cevap vermemiştir. Davalı vekilinin 28.2.2022 tarihli dilekçesi ile müvekkilinin adresinin tebligat yapılan adres olmadığını belirterek davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davanın 5 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığını, davalı ...'un pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davanın haksız ve dayanaksız olduğunu belirterek reddini talep etmiştir. İhbar olunanlar ... Hizm. A.Ş. Ve ... vekili 13.1.2022 tarihli ihbara cevap dilekçesinde, ihbar olunan ... vekilinin 22.2.2022 tarihli ihbara cevap dilekçesinde, ihbar olunan ... vekilinin 23.2.2022 tarihli ihbara cevap dilekçesinde, ihbar olunan ... vekilinin 23.2.2022 tarihli ihbara cevap dilekçesinde, davanın usulden reddine, aksi halde husumet, zamanaşımı ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, "Somut olayda, davacı, davalı ... A.Ş. Ve hisselerini devrettiği ..., ... ve ... İnşaat Taahhüt Ticaret A.Ş. İle davalı ... şirketi ile ilgili olarak ... grubu adına işlerle ilgilenen ...'a karşı açtığı işbu davada devrettiği davalı ... A.Ş. Ve hisselerinin devrinin iptali ile davacı adına tescilini talep etmektedir. Bu nedenle HMK'nin 14. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca davalı ... A.Ş.'nin merkezinin bulunduğu Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi kesin yetkilidir. HMK 114/1-ç maddesi uyarınca kesin yetki dava şartıdır. “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler”(HMK 115.md.). HMK'nin 138. maddesi ile öncelikle dava şartları ile ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verileceği, gerektiği takdirde karar vermeden önce bu konuda tarafların ön inceleme duruşmasında dinlenebileceği hükme bağlanmıştır. Tüm bu nedenlerle mahkememizin kesin yetkisizliğine," karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; HMK'nın 14/2. maddesinde ortaklık sıfatı devam eden ortaklar arasındaki ortaklık ve üyelik ilişkileri ile sınırlı olarak yetki kuralı düzenlenmiş olduğu açıkça ortada olmakla, davanın taraflarından hiçbirinin davalı ... A.Ş. şirketinin hali hazırda ortağı veya üyesi de olmadığını, davanın yetkili mahkemede ikame edildiğini ve taraflarının yerleşim yeri adreslerinin neredeyse tamamının İstanbul ili olup, bu kapsamda ilgili kanun maddesi uyarınca huzurdaki davaya İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkeme'lerinin bakmakla yetkili olduğunu, nitekim bu husus davalı taraflarca da bilinmekte ve kabul edilmekte olup, davalı taraflarca da yetki itirazında bulunulmadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, anonim şirket hisse devrinin iptali olmadığı takdirde hisse bedelinin tahsili davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, uyuşmazlığın çözümünde yetkili olan mahkeme noktasındadır. Davacı ...'nın davalı ... Anonim Şirketi'nde sahip olduğu hisselerin diğer davalı ... Anonim Şirketi'ne devrine ilişkin hisse devir sözleşmesi imzalanmıştır. Davacı tarafından, hisselerin iade edileceklerine duyulan güven sonucu devredildiğinden bahisle öncelikle hisse devrinin iptaline, olmadığı takdirde hisse bedelinin tahsiline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)'nun 14/2. Maddesi uyarınca, özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.Hisse devrinin iptali davası, her ne kadar davacı hali hazırda şirkete ortak olmasa da ortaklık sıfatından kaynaklanmakta olup, bu davada, HMK'nın 14/2 maddesi gereğince ve davalı şirketin tescilli faaliyet merkezinin bulunduğu yer olan Ankara Mahkemeleri kesin yetkilidir. Bu nedenle mahkemece, Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine yetkisizlik verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı tarafça, hali hazırda davanın taraflarının şirket ortağı olmadığı ve bu nedenle HMK'nın 14/2. Maddesinin uygulanamayacağını ileri sürmüş ise de, davanın öncelikle hisse devrinin iptaline ilişkin olması ve bu davanın ortaklık ilişkisinden kaynaklanması nedeniyle davacının bu iddiası dinlenebilir değildir. HMK'nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK'nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 27/04/2023

Full & Egal Universal Law Academy