İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/2341 Esas 2023/426 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/2341
Karar No: 2023/426
Karar Tarihi: 14.03.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2022/2341
KARAR NO: 2023/426
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 12/05/2022
NUMARASI: 2014/990 (E) - 2022/363 (K)
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 14/03/2023
Taraflar arasında görülen davada verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirketin, Kartepe-Hasdal şantiyeleri arası taş tozu ve mıcır nakiyesi işinin taşeron davalı şirket tarafından yapılması hususunda anlaşmaya vardığını, yapılan anlaşma uyarınca yerine getirilen taşeronluk hizmeti sırasında mülkiyeti ...'ya ait ... plaka sayılı Mercedes marka kamyonun dava dışı ...'in sevk ve idaresinde iken 20/08/2014 tarihinde sebebiyet verdiği trafik kazası nedeniyle, dava dışı 3. kişilere mahkeme kararı yoluyla manevi tazminat olarak ödenen 169.460,98 TL bedelin faiziyle birlikte davalı şirketten rücuen tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur.Davalı vekili, kazaya karışan aracın müvekkili şirketle bir ilgisinin bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, "... taraflar arasında ... plakalı araca ilişkin yazılı bir taşıma veya hizmet sözleşmesi bulunmamaktadır. Dava dilekçesi ekinde sunulan sözleşme başlıklı 12/03/2005 ve 10/04/2006 tarihli belgeler trafik kazasından sonraki tarihlere ilişkindir. 22/07/2004 tarihli sözleşme de ise herhangi bir araç plakası belirtilmeden hizmet sözleşmesi yapılmıştır. Taşıma irsaliyelerindeki plakalarda ... plakası yer almamaktadır. Davacı tarafça sunulan faturada da bu yönde bir kayıt bulunmamaktadır.Davalı taraf cevap dilekçesinde sözleşme ilişkisini inkar etmektedir. 20/08/2004 tarihli trafik kazasında yer alan ... plakalı araç, 23/07/2018 tarihli Bursa İl Emniyet Müdürlüğü tarafından gönderilen trafik tescil kaydına göre, dava dışı ... adına kayıtlıdır. Bu aracı kullanan ... ise SGK kayıtlarına göre davalı şirket çalışanı olmayıp, ...'nın çalışanı olduğu, 08/12/2015 havale tarihli Aksaray Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü'nün cevabi yazısı ile bildirildiği, davalı şirket ile dava dışı ... Arasında taşeronluk yapıldığına dair herhangi bir SGK kaydının da olmadğı 02/02/2015 havale tarihli Aksaray Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü'nün cevabi yazısı ile sabittir. Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/23 Esas 2015/300 Karar (bozma öncesi ilk olarak 2006/234 Esas 2009/343 Karar) sayılı dava dosyasındaki gerekçeli kararda da davacı şirket ile davalı şirket arasında bir sözleşme ilişkisi veya herhangi bir sorumluluktan bahsedilmemiştir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında davacı tarafın üzerinde bulunan ispat yükü uyarınca davalı şirketin 20/08/2004 tarihli trafik kazasında ... plakalı araç ile taşıma yaptığını ve bu nedenle de trafik kazasında ortaya çıkan zarardan sorumlu olduğunu ispatlayamadığı" şeklindeki gerekçeyle davanın sıfat (pasif husumet) yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili; Karayolları Genel Müdürlüğünden ihale ile yol yapım işini alan müvekkil şirketin Karatepe-Hastal şantiyeleri arası taş tozu ve mıcır nakliyesi işini davalı şirkete verdiğini, müvekkili şirketin başka bir şirket ile taşıma sözleşmesi bulunmadığını, tüm işin davalı şirkete verildiğini, davalı şirketin kendi istihdam ettiği araç ve personelle mıcır taşıma işini yaptığı esnada kazanın gerçekleştiğini, faturalarda ve sözleşmelerde hiçbir kamyon plakasının belirtilmediğini, ...'nın nakliye şirketi ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin irdelenmediğini, ticari defterlerin incelenmediğini, davalı şirketin kendi kamyonları haricinde başkalarına ait kamyonlarla da taşıma işi yaptığı hususunun tanık beyanlarıyla sabit olduğunu, ... ile davalı arasında taşeronluk sözleşmesi olup olmadığı hususu incelenmeksizin banka hesapları, ticari defter ve kayıtları üzerinde araştırma yapılmaksızın üstünkörü karar verildiğini, kararın gerekçesiz olduğunu, kararın gerekçesinde hangi delile neden itimat edildiği, hangi sebeple husumet ilişkisi kurulamadığının açıklanmadığını; Davalı vekili ise; davanın esastan reddine karar verilmesi gerekirken husumet yokluğu nedeniyle ret kararı verilmesinin doğru olmadığını, esastan verilmesi gereken ret kararına göre nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, taraflar arasındaki taşıma sözleşmesi kapsamında yapıldığı iddia olunan taşıma işi esnasında meydana gelen trafik kazası nedeniyle davacının adam çalıştıran sıfatıyla ödemiş olduğu tazminatın, taşıma işini yapan alt işveren/taşeron davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. HMK'nın 190. maddesi uyarınca ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Somut olayda, davacı taraf kazanın davalı tarafından yapılan taşıma işi esnasında veya davalının taşıma işini bir başkasına bıraktığı alt taşıyıcı tarafından yapılan taşıma sırasında meydana geldiğini ispatlamakla yükümlüdür.Dosya içeriğinden, taraflar arasında kaza tarihini kapsayacak şekilde taşıma sözleşmesi bulunmakta ise de, kazaya karışan aracın davalı şirkete ait olmadığı, araç sürücüsü ...'in de davalı şirket çalışanı olmadığı anlaşılmaktadır. Dosyada bulunan 19/08/2004 tarihli ..., ... numaralı taşıma irsaliyeleri, davalı şirket adına değil davacı şirket adına düzenlenmiştir. Davalı şirket ile kaza esnasında taşıma işini yapan dava dışı ... arasında yazılı bir sözleşmenin varlığı ortaya konulamamıştır. Tanık olarak dinletilmek istenen ... da yargılama sırasında beyanı alınmadan vefat etmiş; bu kişinin ticari defterlerine de ulaşılamamıştır. Davalının gösterdiği tanık; davalı şirket dışında başka şirketlerin de sözleşmeye konu iş nedeniyle davacı şirkete hizmet verdiğini, bu işte 150, 200 civarında kamyonun çalıştırıldığını, davalı şirkete ait kamyon sayısının ise 20-25 adet civarında olduğunu, bu araçların arasında kazaya karışan ... plakalı aracın bulunmadığını, ... isimli şoförün de davalı şirket çalışanı olmadığını ifade etmiştir. Kazanın, taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinin yürürlüğü zamanında meydana gelmiş olması, ...'nın, davalı şirketin alt taşıyıcısı olduğuna delalet etmekte ise de, davacının ihale yoluyla aldığı karayolu yapım işinde sözleşmeye konu işi bir başka şirkete yaptırmadığı, bu işin münhasıran davalıya verildiği hususu ispatlanamamıştır. Taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinin varlığı tek başına, kazayı yapan ile davalı şirket arasında alt taşıyıcılık ilişkisinin bulunduğuna karine oluşturmaz. Bu itibarla mahkemece, taşıma işinin davalı tarafından alt taşıyıcıya yaptırıldığı yönündeki iddianın ispatlanamadığının kabulünde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Öte yandan, akdî ilişkinin yokluğu, davalının taraf sıfatını haiz olmadığı anlamına gelir. Dolayısıyla davanın husumetten reddine karar verilip maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde de usul ve kanuna aykırılık yoktur.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. maddesi uyarınca davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubundan sonra bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının istinafa başvuran davacıdan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda dava değeri (169.460,98 TL) itibarıyla Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 14/03/2023

Full & Egal Universal Law Academy