İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/93 Esas 2023/646 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/93
Karar No: 2023/646
Karar Tarihi: 18.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2021/93
Karar No: 2023/646
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 29/09/2020
Numarası: 2017/532 (E) - 2020/502 (K)
Davanın Konusu: Rücuen Tazminat
Karar Tarihi: 18/4/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, kasko sigortacısı davacının, dava dışı sigortalısına ödediği araç hasar tazminatının, zarar sorumlusu ile işleteninden rücuen tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne, 15.943,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı ... Sanayi Ticaret Limited Şirketi vekili dilekçesinde özetle; araçların kaza yaptığı yerin karayolu niteliğinde sayılmayan somut olayda 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) uygulanamayacağını, davacının talebini 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) adam çalıştıranının sorumluluğuna ilişkin hükümlere dayandıran ilk derece mahkemesinin kurtuluş karinesi oluşturan durumlar açısından hiçbir değerlendirme yapmadan hüküm kurduğunu, ilk derece mahkemesince kaza yerinde bulunan birçok tanığın dinlenmesine ve tanık beyanlarının tutarlı olmasına karşın hiçbirinin hükme esas alınmadığından müvekkilinin savunma hakkının kısıtlandığını, dava konusu olaya ilişkin düzenlenen bilirkişi raporlarındaki eksikliklere itiraz edilmesine karşın itirazlar değerlendirmeye alınmadan hüküm kurulduğunu, davacı ...'nun kontrolsüz biçimde manevra yaptığının kabul edilmesi ve %50 kusurlu olduğunun tespitinin hakkaniyetli olmadığını, oluşan zarardan müvekkilinin işleten sıfatıyla sorumlu tutulmasının haksız ve hukuka aykırı hüküm kurulduğu anlamına geldiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Bilirkişi tarafından, dosyaya toplanan kanıtlar ile duruşmada dinlenen tanıkların anlatımları da değerlendirilerek düzenlenen raporda; yönetimindeki ... plakalı çekici ile olay mahallinde seyir halinde iken gereken dikkatini yola vermeyip, görüş alanı içerisinde bulunan yükleyicinin konumu ve manevra alanını dikkate alarak iş makinesinden uzakta kontrollü biçimde seyrine özen göstermeyen ve olayın meydana gelmesine eşdeğer oranda katkı sağlayan davacıya kasko poliçesiyle sigortalı ... plakalı çekici sürücüsü ...'in %50; yönetimindeki iş makinesiyle yeterli ve gerekli kontrolü yapmadan geri manevra yapan ve ... plakalı çekicinin ön kısmına çarpan iş makinesi sürücüsü davalı ...'nun da %50 oranında kusurlu olduğu bildirilmiş; böylece, davacıya kasko poliçesiyle sigortalı çekici ile davalı ...'nun yönetimindeki iş makinesinin kaza sırasındaki konumları ve sürücülerinin davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranlarının; yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında bulunan nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde; dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, HMK'nin 279 uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir. TBK'nin 66 ncı maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca, adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Aynı maddenin 2 nci fıkrası gereğince, adam çalıştıran çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmaz. Fakat, özeni göstermemede kusuru bulunmaması adam çalıştıranı sorumluluktan kurtarmaz. Zira kusur aranmayan bir sorumluluk söz konusudur. Aynı Kanununun 61 inci maddesi uyarınca birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri ve aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır. Anılan Kanunun 163 üncü maddesinin 1 inci fıkrası gereğince müteselsil borç ilişkisinde alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Adam çalıştıranın sorumluluğunun ortaya çıkması için üçüncü kişinin bir zarara uğraması, zararın çalıştırılanının hukuka aykırı fiilinden doğmuş olması, zarar ile çalıştırılanın fiili arasında uygun nedensellik bağının bulunması, fiilin de hukuka aykırı olması gerekmektedir. Çalıştırılan kişiyi, çalıştıranın işini görürken bir üçüncü kişiye hukuka aykırı bir fiille zarar vermesi, adam çalıştıranın bu kişiye karşı sorumlu olması için gerekli ve yeterlidir. Zira bu koşullar gerçekleşmişse TBK'nin 66 ncı maddesi adam çalıştıranın sorumluluğunu karine olarak kabul etmektedir. Ancak adam çalıştıran yukarıda açıklanan kurtuluş kanıtını çürütebilirse sorumluluktan kurtulabilecektir. Adam çalıştıran, işlerinin görülmesi için üçüncü bir kişinin hizmetine başvuran, onun hizmetinden yararlanan, onun üzerinde denetim ve gözetim yetkisi olan kişidir. İşveren kavramından daha geniş kapsamlıdır. Gördürülecek işin geçici veya sürekli ücret karşılığı yahut karşılıksız olması mümkündür. Adam çalıştıranın sorumlu tutulabilmesi için; zararın çalışanın hukuka aykırı eyleminden doğması ve zarar ile çalışanın eylemi arasında uygun nedensellik bağının bulunması yeterlidir. (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 11 inci bası, 2 nci cilt, sayfa 138 vd.) Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde, hasar gören çekiciye ait onarım bedelinin 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 22 nci maddesinin 17 nci bendi uyarınca kazaya ve zarara ilişkin kanıt niteliğini taşıyan sigorta eksperi raporuna göre düzenlendiğinin anlaşılması karşısında, HMK'nin 279 uncu maddesinde öngörülen biçimde düzenlenen, dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı; öte yandan kazanın meydana geldiği yerde yol onarımını üstlenen ve kurtuluş kanıtı getirmeyen davalının, TBK'nin 66 ncı maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca adam çalıştıranın sorumluluğuna dayalı olarak davacının uğradığı zarardan sorumlu tutulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Diğer yandan KTK'nin 3 üncü maddesinde trafik kazası, karayolu üzerinde hareket halinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm, yaralanma ve zararla sonuçlanmış olan olay biçiminde tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 2 nci maddesinde bu Kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarında öngörülen yerlerde de KTK'nin uygulanacağına yer verilmiş; karayolu tanımına girmediği halde genel trafiğin kullanımına açık olan yerler "karayolu gibi" kabul edilmiştir. Bu bağlamda, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için yararlanılan yerler ile, erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu haliyle, toplu trafiğin bulunduğu yerler ile karayoluyla bağlantısı olan yerlerin de bu kapsama alındığı belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla KTK'nin uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmeyip karayolu ile bağlantısı olan, karayolu sayılan bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmektedir. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28/9/2011 gün ve 2011/17-499 (E) - 2011/557 (K) sayılı ilamı) Yasal düzenlemeler ile Yargıtay'ın süreklilik kazanan uygulamalarına göre karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında fark bulunmamaktadır. Bu açıdan köy, orman, dağ, tarla ve yayla yolları da karayolu tanımına dahil kabul edilmektedir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereğince kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir. Bu açıdan karayolunda taşıt trafiğine kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmayıp fiilen bu amaçla kullanılması yeterlidir. Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; davaya konu kazanın karayolu ile bağlantısı bulunan yerde meydana geldiğinin anlaşılması karşısında, bu konuya yönelen istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı ...Sanayi Ticaret Limited Şirketi vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK'nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince esastan reddine,2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.089,07 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan toplam 272,27‬ TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 816,8‬0 TL istinaf karar ve ilam harcının davalı ...Sanayi Ticaret Limited Şirketi'nden tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı ...Sanayi Ticaret Limited Şirketi'nin istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle harcadığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK'nin 333 üncü maddesinin, 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 18/4/2023

Full & Egal Universal Law Academy