İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/2643 Esas 2023/1443 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/2643
Karar No: 2023/1443
Karar Tarihi: 03.05.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2643
KARAR NO: 2023/1443
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/06/2021
NUMARASI: 2021/130 Esas - 2021/521 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla 6100 Sayılı HMK' nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalıların sahibi ve sorumlusu olduğu ... Gazetesinin 01/04/2016 tarihli nüshasının, birinci sayfasında "..." başlığı altında, "...", "... Bankası, Çengelköy'de alacağı arazi için kredi isteyen ...'a, ...", ", ...", 10. sayfasında "..." başlığı altında "....", "...", " ...", "...", "...", "..." şeklinde ve gerçek dışı ifadeler ile müvekkili bankanın "Bankacılık Kanununa ve ilgili mevzuata aykırılık oluşturacak şekilde, üçüncü kişiye faizsiz kredi veren", "...", "..." bir banka olarak kamuoyunun husumetine maruz bırakılmaya çalışıldığını, söz konusu yayında belirtilen ifadelerin gerçek dışı olup, basın ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşarak, müvekkili bankanın itibar ve saygınlığına zarar verecek nitelikte olduğunu, gerçek dışı konular üzerinden müvekkili bankanın itibarını kırmaya yönelik bir kamuoyu algısı yaratmayı amaçlayan haberin ifade özgürlüğü ile bir ilgisinin bulunmadığını, müvekkili banka hakkında gerçek dışı, asılsız ve tahkir niteliğinde yayınların öncelikle Bankacılık Kanununca suç teşkil ettiğini, ayrıca Borçlar Kanunu ve Medeni Kanun hükümlerince de müvekkili bankanın kişilik haklarına zarar verdiğini, davalıların sahibi ve sorumlusu bulundukları ... Gazetesinin 01/04/2016 tarihli nüshasının birinci ve onuncu sayfasında müvekkili banka aleyhine yapılan gerçeğe aykırı müvekkili bankanın kanunlarla korunan saygınlığına ve dolayısıyla da kişisel değerlerine, adına, servetine, şöhretine, şerefine, onuruna ve itibarına zarar veren hukuka aykırı aynı zamanda suç teşkil eden kasten yayın yoluyla yapılan hukuka aykırı saldırılar sebebiyle müvekkili bankanın itibarına ve saygınlığına çok ağır zarar veren bu yayın hakkında söz konusu zararın bir nebze telafisi için 500.000,00-TL manevi tazminatın hüküm altına alınmasına, davalıların müşterek ve müteselsilen sorumluluğuna, hükmedilecek tazminata haksız fiil tarihi olan 01/04/2016 tarihinden itibaren en yüksek banka işletme kredisi üzerinden faiz uygulanmasına, Türk Medeni Kanununun 25/2 fıkrası gereğince banka ve ticari sır oluşturan kısmın çıkarılarak oluşturulacak yeni metnin ayrıca tirajı en yüksek iki gazetede yayınlanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Öncelikle husumet itirazında bulunduklarını, müvekkili ...'a husumet yöneltilmesinin doğru olmadığını, zira ... Gazetesinde yer alan künye bilgileri ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen 28/08/2014 tarihli mevkute beyanı ile de sabit olduğu üzere müvekkili müvekkili ...'a husumet yöneltilmesinin hukuken doğru olmadığını, husumet itirazı sebebiyle müvekkili ... yönünden davanın usulden reddini talep ettiklerini, davaya konu haberin, içeriği itibariyle görünür gerçeklik ilkesine uygun olduğunu, zira basında oldukça geniş yer bulan ve devlet sırrı niteliğinde kabul edilen mit tırlarına ilişkin görüntülerin bir kısım basın kuruluşunda yayınlanmasının ardından, ilgili gazetenin genel yayın yönetmeni hakkında başlatılan ve başkaca yayın kuruluşları tarafından da kamuya aktarılan adli soruşturma kapsamına dair gazetecilik mesleği gereği edinilen bilgilerin okuyucular ile paylaşılmasından ibaret olduğunu, davaya konu haberin hukuki dayanağının ulusal ve uluslararası düzeyde korunan basın ve ifade özgürlüğü kavramından almakta olup, tamamıyla yasaya ve hukuka uygun olduğunu, gazetecilerin haber konusunun gerçek olduğunu ispatlamak ve haberin kaynağını açıklamak zorunda olmadıkları gibi haber kaynaklarının varlığını da ispatlamak zorunda olmadığını, manevi tazminatın zenginleşme aracı olarak görülemeyeceğini, bu sebeple talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu beyan ederek, usule ilişkin itirazlarının kabulüne, yapılacak yargılama neticesinde ilgili yazıların ifade ve basın özgürlüğü sınırları dahilinde yayınlanması sebebiyle hukuka uygun olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/199 Esas 2018/156 Karar sayılı 20.03.2018 tarihli görevsizlik kararı verilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi'nin 2018/2420 Esas 2020/1429 Karar sayılı 24.12.2020 tarihli ilamı ile davacının istinaf başvurusu reddedilerek dava Ticaret Mahkemesinde görülmüştür. İlk Derece Mahkemesince; " Dava konusu olan 01/04/2016 tarihli ... gazetesinin dava konusu edilen "..." manşetli ve 10. sayfadaki "...", "..." başlıklarıyla yayınlanan yazı bütün olarak değerlendirildiğinde; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi'nin 2018/624 Esas 2019/124 Karar sayılı emsal ilamında da belirttiği üzere, ... Bankası yazı cevabı ile davaya konu yayında adı geçen ...'a konut alımı için 4.000.000,00-TL kredinin cari hesap şeklinde işleyen değişken faizli kredi tahsis edilmek suretiyle kullandırılmış olduğu, ana para ve değişken oranlı faizine ilişkin taksitlerin halen geri ödenmekte olduğu, buna göre davaya konu paylaşımlarda geçen ana konu olan ...'a cari hesap usulüyle kredi kullandırılmış olması olayının doğru olduğu, kredinin faizsiz kullandırıldığına dair paylaşım davacı banka cevabına göre doğru değil ise de haberin mevcut haliyle ilk anda görünen gerçekliğe uygun olduğu, verilen krediye ilişkin olarak yapılan haberlerin toplumu ilgilendirmesi, haberin yapılmasında kamusal yararın bulunması ile yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde haber de eleştirel mahiyette ifadelere yer verildiği, yazının Basın ve İfade özgürlüğü kapsamında kaldığı, AİHS m.10 ifade özgürlüğü kapsamında olduğu ve davacı tarafın kişilik haklarını ihlal edecek nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeplerle davanın reddine" karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Haberin, yalan haber olduğunu, basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kalmadığını ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; Basın yoluyla kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat davasıdır. Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa'nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır.özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Somut olaya gelince; Davacı tanınmış bir banka, davaya konu haberde cari hesap usulü kredi kullanan da tanınmış bir kişidir. Basının haber verme hakkı, toplumun da haber alma hakkının vardır. Kamuya mal olmuş, toplumda tanınır kişilerin başkalarına göre daha fazla eleştirilere katlanma yükümlülüğün bulunmaktadır. Davaya konu haberde güncel olan konuların gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekmesi için çarpıcı başlıklara yer verilerek iddia kapsamında ve eleştiri sınırları içerisinde aktarıldığı, O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından basının sorumlu tutulmayacağı, buna göre haberin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunmadığı anlaşılmıştır (Emsal, dava konusu habere ilişkin Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Esas No: 2019/1267 Karar No: 2020/3998). Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/06/2021 tarih, 2021/130 Esas - 2021/521 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 59,30 TL'nin mahsubuyla eksik kalan 120,60 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5- 6100 Sayılı HMK'nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK'nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay'a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 03/05/2023

Full & Egal Universal Law Academy