İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/243 Esas 2023/539 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2023/243
Karar No: 2023/539
Karar Tarihi: 30.03.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/243
KARAR NO: 2023/539
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/11/2022
NUMARASI: 2022/474 E. - 2022/731 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki haksız rekabetin önlenmesi ve tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle mahkemenin görevsizliğine dair verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ...'in Türkiye'de yıllardır ABD'de eğitim, çalışma, yatırım ve göçmenlik için vize işlemleriyle ilgili danışmanlık yaptığını, davalının müvekkilinde 20.11.2020 tarihinde iş geliştirme uzmanı olarak çalışmaya başladığını, taraflar arasında bu tarihli iş sözleşmesi imzalandığını, bu iş sözleşmesinin 14.09.2021 tarihinde sonlandığını, sözleşmenin 7.ve 9.maddelerinde rekabet yasağının düzenlendiğini, davalının, dava dışı ... Hizmetleri Limited Şirketi isimli, müvekkili şirketlerle iştigal konusu aynı olan ve aynı müşteri çevresine hitap eden bir şirket kurduğunu, bu şirketin de müvekkil şirketler gibi ABD'de vize, yatırım konularında danışmanlık veren bir şirket olduğunu, aynı müşteri çevresine hitap etmesi değil müvekkillerinin müşteri listelerinin çalınarak müşterilerin ... eski çalışanları tarafından, müvekkili şirketle çalışıldığı iltibasından yararlanılarak yönlendirilmesiyle birlikte; şirketine kazanç sağladığını, davalının iş sözleşmesinde yer alan rekabet yasağı hükümlerine aykırı davranarak kendisine şahsi çıkar sağladığını, davalının hem kurucusu ve iki ortağından biri olduğu ... Ltd.Şti.'ne yönlendirme yaptığını, hem de kendi beyanlarıyla şahsi çıkarı için iş sözleşmesindeki rekabet yasağı maddelerini çiğnediğini ileri sürerek, haksız rekabetin menine, davalının kurduğu şirketlerin ticaretten men edilmesine, haksız rekabetin işlemesinde etkili olan malların imhasına, bu açıdan laptop'una el konulmasına, 5.000 USD'nin güncel karşılığı 86.368 TL manevi tazminat ile şimdilik 1.000 TL maddi tazminat bedelin haksız rekabetin gerçekleştiği tarihten itibaren ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline karar yerilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; Türkiye’de dava açan yabancıların dava sonunda müvekkil ve mahkeme nezdinde doğabilecek zararları karşılamak amacıyla göstermekle yükümlü olduğunu, müvekkilinin yazılı olarak rekabet etmemeye ilişkin herhangi bir taahhüdü olmadığını, müvekkil ile diğer davacı ... Ltd. Şti. arasında yazılı bir hizmet sözleşmesi bulunmadığı gibi ayrıca yazılı bir rekabet etmeme sözleşmesi de olmadığını, davacılardan ... Ltd. Şti.'nin taraf sıfatı yokluğu nedeni ile davanın reddi gerektiğini, davanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; " ... Dava; iş akdine dayalı sözleşme hükümlerine uyulmaması nedeniyle haksız rekabetten kaynaklı maddi manevi tazminat istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b, 114/1-c ve 115. maddeleri gereğince yargı yolu ve görev hususu; kamu düzenine ilişkin dava şartlarından olmakla; mahkememizce davanın her aşamasında resen nazara alınması gerektiğinden dava dosyası öncelikle bu noktalarda incelenmiştir. Yukarıda anılan yüksek yargı kararı ve kanun maddeleri ışığında somut uyuşmazlık ele alındığında; davanın, taraflar arasında imzalanan 11/20/2020 tarihli iş sözleşmesinde belirlenen rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen manevi ve maddi tazminat istemi, davalının haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin men'i, malların imhası istemlerine ilişkin olduğu tespit edilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde ve 29/11/2022 tarihli ön inceleme celsesinde açıkça uyuşmazlık kaynağının taraflar arasındaki iş sözleşmesinde belirlenen rekabet yasağına ilişkin maddenin ihlalinden kaynaklandığını belirtmiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 20211/11745 Esas ve 2021/16478 Karar sayılı ilamı ve benzer ilamlarında da belirtildiği üzere davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davaların görülme yeri İş kanunu gereği iş mahkemeleri olduğundan HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca aynı Kanunun 114/l-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Ayrıca mahkememiz görevli bulunmadığından ihtiyati tedbir talebinin de görevli mahkemece değerlendirilmesi gerektiği HMK 389. vd gereği düzenlendiğinden bu talep bakımından da görevsizlik verilmiştir." gerekçesiyle, davanın HMK 114/1-c,115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine, İstanbul İş Mahkemesinin görevli olduğunun tespitine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusunun sadece davalının iş sözleşmesinde yer alan rekabet etmeme maddelerine aykırı davranmasıyla sınırlı olmadığını, dava konusunun sadece bir kısmının iş sözleşmesi'nde yer alan rekabet etmeme maddesine aykırılık içerecek şekilde davalının müvekkili şirkette çalıştıktan sonra müvekkili şirketle aynı kolda faaliyet gösteren bir şirketi kurması, davacıların müşteri listesini doğrudan kullanılarak davalının kurduğu şirkete müşteri yönlendirilmesi, reklamlarında davacıların müşterilerinin bizzat kullanılması, bu şirketin telefon numarası olarak verilen cep telefonu hattının müvekkili davacılar tarafından sağlanması ve müşterilerle davacı müvekkil şirket ile görüşüldüğü iltibası yaratılacak şekilde müşterinin bu şirkete yönlendirmesi olduğunu, Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarına göre görevli mahkemenin iş mahkemesi olarak ele alınabileceği durumların sınırlı olduğunu, uyuşmazlığın özel yetkili mahkeme iş mahkemelerinin görev alanına girmesi için iş sözleşmesinin devam ettiği esnada işinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranması gerektiğini, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 2015/33389 Esas, 2019/2979 Karar sayılı ilamının açıkça iş sözleşmesinden doğan her uyuşmazlığın İş Mahkemelerin görev alanına girmeyeceğini ve bu konuda yerleşmiş bir içtihadi birlik olduğuna yer verdiğini, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra sözleşmeye aykırı rekabet yasağının işçi tarafından yapılması halinde bunun mutlak ticari davalardan sayılıp, asliye ticaret mahkemelerinin görev alanı içerinde olduğunu içtihat ettiğini, davalının iş akdi son bulduktan sonra ortaya çıktığını, mahkemenin görevli olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve yerel mahkemenin görevli olduğuna dair karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasına dayalı olarak TBK'nın 444 ve devamı maddeleri ile TTK'nın 56.maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda mahkemenin görevsizliğine dair karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur İstinaf incelemesi, HMK'nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava konusu rekabet yasağı ve buna dayalı tazminata ilişkin olarak taraflarca hizmet sözleşmesi ile akdedilmiştir. Bahsi geçen bu sözleşmenin 9.maddesinde işçi aleyhine rekabet yasağı öngörülmüştür. Rekabet yasağı 6098 sayılı TBK'nın Genel Hizmet Sözleşmesi hükümleri içinde 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenmiştir. TBK'nın 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Öte yandan, TBK’nın 445/1. maddesi hükmüyle, rekabet yasağı kaydının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte Kanun'un 445/2. maddesinde ise hakime, sözleşmede yer alan aşırı nitelikte rekabet yasağını kapsam ve süre yönünden sınırlayabilme yetkisi verilmiştir. İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Sözleşme sona erdikten sonraki dönemde rekabet etmeme borcu ise ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıkar. İş sözleşmesi devam ederken, işçinin rekabet sayılacak davranışları ise “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar olup” İş Kanunu’nun 25/II-e kapsamına girer ve işveren için haklı fesih nedeni oluşturur. Rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise işçi, zararı tazmin ile mükelleftir. Bu kapsamda, iş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir (Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2016/27017 Esas, 2020/665 Karar sayılı kararı). Ancak, somut olayda davacının talebi, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra davalının davacı şirketlerle aynı iştigal konusunda bir şirket kurup faaliyette bulunmasına dayanmaktadır. Yani, dava konusu eylem, davalı işçinin, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonraki rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasıdır. Davacının talebinin, TBK'nın 444 ve devamı maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesine aykırı eylemler nedeniyle maddi manevi zararın tahsili olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlüğe girdikten sonra, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin rekabet yasağı anlaşmasına aykırılık iddiasıyla açılan davalarda iş mahkemesinin mi yoksa asliye ticaret mahkemesinin mi görevli olduğunu ortaya koymak gerekir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5.maddesi ile iş mahkemelerinin görev alanı düzenlenmiş ve mülga 5521 sayılı Kanun'un 1. maddesinden farklı olarak, İş Kanunu kapsamında kalmayan ve sadece TBK'nın hizmet sözleşmesi hükümlerine tabi hizmet sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar da iş mahkemelerinin görev alanına alınmıştır. Yani, mülga 5521 sayılı Kanun'un 1. maddesi, "İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur. " şeklinde bir düzenleme getirmiş iken 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5. maddesinde, "(1) İş mahkemeleri; a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar." düzenlemesi getirilmiştir (Basın İş Kanunu ve Deniz İş Kanunu kapsamındaki uyuşmazlıklar, eski Kanun döneminde de iş mahkemelerinin görev alanı içinde kalmaktaydı). Görüldüğü üzere, iş mahkemelerinin görev alanını düzenleyen her iki Kanun da iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakma görevini iş mahkemelerine vermiştir. Aralarındaki fark ise, İş Kanunu kapsamında kalmayıp sadece TBK'nın hizmet sözleşmesine ilişkin hükümlerine tabi olan sözleşmelerden kaynaklı hukuk uyuşmazlıklarının da iş mahkemesinin görev alınına alınmasından ibarettir. Bu husus, 7036 sayılı Kanun'un 5.maddesinin gerekçesinde; "Maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yapılan düzenleme ile, iş mahkemelerinin görev alanı genişletilerek 5521 sayılı Kanunda düzenlenen uyuşmazlıkların yanı sıra 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısım Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerinden (genel hizmet sözleşmesi, pazarlamacılık sözleşmesi ve evde hizmet sözleşmesi) kaynaklanan işçi ve işveren uyuşmazlıkları da kapsama alınmaktadır. Ayrıca sadece 4857 sayılı İş Kanununa tabi işçiler değil 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun kapsamındaki gazeteciler ile 854 sayılı Deniz İş Kanunu kapsamındaki gemiadamları da kapsama alınmakta ve bunlar ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinin bakacağı kabul edilmektedir. Bu düzenlemeler 5953 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesi ve 854 sayılı Kanunun 46 ncı maddesiyle de uyumludur. Böylece iş mahkemeleri, işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edilmektedir. Bu yaklaşımla, işçi ve işveren arasında iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesi sağlanacak, uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edilecek ve yargı yoluna başvuranların hakları daha iyi korunacaktır" şeklinde ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere, Kanun gerekçesinde, TTK'nın 4/1-c maddesinin yürürlükten kaldırıldığına dair bir iradenin varlığından bahsedilmemiştir. 7036 sayılı Kanun'un genel gerekçesi ve 5. maddesinin gerekçesi göz önünde bulundurulduğunda, bu düzenleme ile kanun koyucunun TTK'nın 4/1-c ve dolayısıyla aynı Kanun'un 5. maddesindeki düzenlemeyi bertaraf etmek gibi bir arzu ve iradesinin bulunmadığı, aksine TTK’nın anılan hükümlerinin 1956 tarihli eTTK’dan bu yana hiç değişmeden gelmesinin kanun koyucunun bu uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi yönündeki iradesinin ne derece güçlü olduğunu gösterdiği, sonuçta 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile TTK arasında üstünlüğün TTK’ya tanınması gerektiği ve TBK'nın 444 vd. maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı anlaşmasından doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu kabul edilmelidir. Ticari davaları düzenleyen TTK'nın 4/1-c maddesi gereğince, işçinin rekabet yasağına ilişkin TBK'nın 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenen uyuşmazlıklar mutlak ticari dava olup, bu tür dava ve uyuşmazlıklara ticaret mahkemelerince bakılması gerekir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 07.02.2019 tarihli ve 2015/33389 Esas, 2019/2979 Karar sayılı kararı ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06.02.2015 tarihli ve 2014/19137 Esas, 2015/1379 Karar, 27.04.2015 tarihli ve 2015/4187 Esas, 2015/5893 Karar, 17.05.2018 tarihli ve 2016/11603 Esas, 2018/3697 Karar sayılı kararı ile Yargıtay HGK'nun 29.02.2012 tarih ve 2011/11-781 Esas, 2012/109 Karar sayılı kararı). Öte yandan, davacıların dava dilekçesinde ileri sürdükleri iddialar kapsamında ayrıca TTK'nın 56.maddesi uyarınca haksız rekabet hükümlerine de dayandıkları anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere TTK'nın 4.maddesinin 1.fıkrasının a) bendince, bu Kanundan doğan uyuşmazlıkların mutlak ticari dava olduğu belirtilmiş olup eldeki dava iddianın ileri sürülüşü ve dayanılan hukuki sebepler itibariyle de mutlak ticari dava niteliğinde olduğundan mahkemenin davaya bakmakla görevli olduğu anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar ışığında, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5. maddesinde yapılan düzenlemenin, TTK'nın 4/1.c maddesini ortadan kaldırdığından söz edilemeyeceği, Dairemizin yerleşik kararları, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Dairelerinin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin 03.12.2021 tarih ve 2021/1534 Esas, 2021/6811 Karar ilamı ile TTK'nın 56. Ve 4/1-a maddeleri uyarınca mutlak ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığa ticaret mahkemesince bakılması gerekirken, göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK'nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK'nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacılar tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacılar tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK'nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK'nın 353/1.a ve 362/1.c maddeleri uyarınca karar kesindir.

Full & Egal Universal Law Academy