İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/605 Esas 2023/590 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/605
Karar No: 2023/590
Karar Tarihi: 06.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/605
KARAR NO: 2023/590
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10.02.2021
NUMARASI: 2014/540 E. - 2021/99 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak ve çekin iadesi (Bayilik sözleşmesinden kaynaklanan)
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ... A.Ş. ile 05.05.2009 tarihli bayilik sözleşmesi yaptıklarını, sözleşmeye göre davalı şirkete ... bank Güneşli Ticari Şubesinden alınmış olan 17.10.2011 tarihli 95.000,00 TL bedelli teminat mektubunu verdiklerini,... bank Toros Şubesinden alınmış ... numaralı ve ... numaralı çek yaprağını boşa imzalı olarak verdiklerini, sözleşmeye göre çek ile ürün almaya hakları olduğu halde peşin para ile ürün satışı yapmaya çalıştıklarını, davalı şirketin aralarında yapılan sözleşmeye aykırı şekilde kendilerine ürün vermemesi nedeniyle Adana ... Noterliğinin 30.01.2012 tarih ve ... sayılı ihtarnamesi ile sözleşmeyi feshettiklerini, sözleşmenin feshinden sonra davalı şirketin kendilerinden aldığı teminat mektubunu iade etmeyerek 17.10.2012 tarihinde paraya çevirdiğini, çekin de iade edilmediğini, paraya çevrilen teminat mektubu bedeli olan 95.000,00 TL'nin iadesine ve çek yaprağının taraflarına iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; öncelikle Adana 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013 / 165 Esas sayılı dosyasında görülmekte olan dava olduğunu belirterek derdestlik itirazında bulunmuştur. Davanın esasına yönelik olarak da davacının imzalanan sözleşme ve taahhütnameye aykırı davrandığını, ürün alım taahhüdünü yerine getirmemesi nedeniyle teminat mektubunu mahsup ettiklerini, aldıkları çekin ise boş olarak verilmediğini 09.08.2012 keşide tarihli ve 194.640,00 TL bedelli olarak verildiğini, bu çekinde 04.02.2012 tarihli ... sayılı 335.657,58 TL bedelli cezai şart faturasına mahsuben tahsil edilmek istendiğini ancak bankada karşılığının bulunmaması nedeniyle karşılıksızdır işleminin yapıldığını, davacının sözleşmeyi feshinin haksız olduğunu, taraflar arasında yapılan sözleşmeye göre davacı tarafın satın aldığı malların bedellerini çek ile ödeme yükümlülüğünün bulunduğunu, davacının bu konudaki iddialarının doğru olmadığını, bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "...Davalı şirket davacı taraftan taahhütnamede belirlenen asgari ürün alımına ilişkin taahhüdünü yerine getirmediği gerekçesiyle her bir sözleşme yılı sonunda davacı taraftan taahhüdün ihlali nedeniyle cezai şart talebinde bulunduğuna ilişkin bir belgeyi dosyaya sunmuş değildir. Dolayısıyla taraflar arasında yapılan taahhütnamede yazılı olan cezai şartın uygulanmayacağı konusunda davalı şirket tarafından davacı şirket nezdinde bir güven duygusu yaratılmıştır. Bu nedenlerle somut olayda davacının sözleşmeyi feshi haklı olmamakla birlikte davalı şirketin elindeki teminat mektubunu ürün taahhütnamesine aykırı davranış nedeniyle cezai şart alacağına mahsuben nakde çevirmesinde ve çeki iade etmemesinde hukuki yararı bulunmadığı..." gerekçesiyle, davanın kabulüne, Vakıfbank tarafından verilen ... sayılı teminat mektubu olan 95.000,00 TL bedelin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ... bank ... AŞ tarafından verilmiş 9067616 sayılı 194.640,00-TL bedelli 09/08/2012 düzenleme tarihli çekin karar kesinleştiğinde davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının peşin bedeli ödeyip mal alamadığı yönünde hiçbir belge sunamadığı gibi cezayı şartın istenmemesi konusunda mahkemece hataya düşüldüğünü süresinde önce feshedilen sözleşme için devam etmesi düşünülen yıllara dair eksik mal alımından kaynaklı cezayı şart alacağının yok sayıldığı, haksız fesih olduğundan önceki yıllara dair çekincenin belirtilmiş olup olmamasının da alacağın bulunmadığı kanaatine sebep olmasının mümkün olmadığı, fesih yılı ve devam edemeyen yılların cezayı şart ve kar mahrumiyetinin bedelini davacının ödemek zorunda olduğunu, mahkeme gerekçesinde cezayı şart talebine dair belge sunulmadığı kanaatiyle HGK 2013 tarihli kararına atıf yaparak cezayı şart talep edilemeyeceği düşüncesinin Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2015 yılından sonra son yıla dair cezayı şartın çekince konulması dahi istenebileceğini, sözleşme devam ederken zaten eksik mal alımına dair cezayı şartın oluşmasının mümkün olmadığını, ifa edilemeyen dönemden kaynaklı alacağın varlığının davacının sözleşmeyi erken feshettiği için cezayı şart ve kar mahrumiyeti alacağının sözleşmenin ifa edilmeyen yaklaşık 2,5 olduğunu davacının 2019 başlangıç tarihli 5 yıl süreli sözleşmeyi 30.01.2012 tarihinde tek taraflı olarak feshettiğini, bu hususların göz ardı edilerek hüküm kurulmasının tamamen hatalı olduğunu, mahkeme gerekçesiyle mevcut olayın birbirinden farklı olduğunu, çünkü sözleşmeyi fesheden davacıdan cezayı şart istenemeyeceği yönünde bir güven duygusundan bahsedilemeyeceğini, davacının sözleşmeyi erken feshettiğini, bunun gerekçesinde ise mal taleplerinin karşılanmadığını ileri sürdüğünü, haksız feshe dair dağıtım şirketinin temerrüte düşürülmesine dair dosyaya emsal sunulduğunu, emsal içtihatlara göre davacının cezayı şart bedelini ödemesi gerektiğini ,davacının haksız feshinin söz konusu olduğunu, bu haksız feshe dayalı sözleşmeden doğan tüm cezayı şart tazminat kar mahrumiyeti bedellerinin ödenmesi gerektiğini, sözleşmenin ilk 2 yılı için cezayı şartın istenemeyeceği düşünülse dahi bu defa son yıla dair cezayı şart ile erken fesihten kaynaklı cezayı şart ve kar mahrumiyetini ödenmesinin gerektiğinin şart olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, bayilik sözleşmesinin fesihle sona erdirilmesi neticesinde sözleşme kapsamında teslim edilen teminat mektubu bedelinin tahsili ile çekin iadesi taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK'nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamından, taraf şirketler arasında, 05.05.2009 tarihinde bayilik sözleşmesi kurulduğu, sözleşmede bayinin davacı şirket olduğu, sözleşme konusunun bayi tarafından sözleşme süresince gerek motorlu araç sahiplerine gerekse şantiyeler, deniz araçları vb nihai tüketicilere satacağı beyaz mal (benzin grubu, motorin, gaz yağı,) ile siyah malı (Fuel-oil no 6, kalorifer yakıtı vb) otogaz, madeni yağlar ve konusuna uygun diğer malları tamamen şirketten veya şirketin göstereceği kaynaklardan satın almayı ve şirketin iş bu sözleşmedeki şartlar dairesinde talep edilen malı karşılıklı olarak kabul ve taahhüt ettiği şeklinde 2. maddede düzenlendiği, 5. maddede fiyat ve ödeme başlığı altında bayinin şirketten alacağı malların bedelini şirketin cari liste fiyatlarında tespit edilen rakamlar üzerinden belirleneceği, şirketin uygun gördüğü takdirde tek taraflı olarak anılan cari liste fiyatları üzerinde iskonto yapmak, mevcut iskonto oranlarını artırmak ya da azaltmak vadeyi kısaltmak ya da vade günlerini tanımak yetkisine sahip olduğu, bayinin satın aldığı malların bedelini şirketin tercihine göre defaten ve nakden veya kendisine ait çeklerle ödeyeceğinin belirtildiği, 6. maddede bayinin istasyonu 24 saat açık tutmak ve piyasa fiyatlarını karşılamak üzere yeteri kadar malı sürekli olarak bulundurmak zorunda olduğu, 7. maddede teminatın düzenlendiği, bayinin iş bu sözleşmeyle doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatını teşkil etmek üzere azami meblağı kendisine tanınan risk limitinin şirket lehine 1. derece 1. Sırada ipotek tesis etmeyi veya risk limiti oranında kesin teminat mektubu vermeyi kabul ve taahhüt edeceğinin düzenlendiği, 8. maddede sözleşmeden mütevellit ticari münasebet nedeniyle doğacak ihtilaflarda bayinin şirket nezdinde tutulan ticari defter, kayıt vb tutanakların kati delil teşkil ettiğini ve HMK uyarınca bu hükmün delil sözleşmesi mahiyetinde olduğunu kabul ettiği ifadelerine yer verildiği, 10. maddede sözleşme süresinin sözleşme ve ekleri imzalandıktan itibaren yürürlüğe gireceği 5 yıl süreyle yürürlükte kalacağı, sürenin bitimi ile sözleşmenin kendiliğinden münfesih olacağı, süre bitiminden önce taraflar arasında mutabakat sağlanması halinde sözleşme ve eklerinin aynı hüküm ve şartlarla 1 yıl daha yürürlükte kalmak üzere yenilenmiş sayılacağının düzenlendiği 11. maddede fesih başlığı ile bayinin 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat ve iş bu sözleşme ile ayrılmaz parçası olan ek sözleşmelerde yer alan hükümlerden herhangi birinin kısmen veya tamamen ihlal ettiği veya borç taahhütlerini yerine getirmediği takdirde şirketin bayiye uygun bir süre vererek sözleşme şartlarına uymasını yazılı olarak ihtar edeceği, mal teslimatını bir süre için durduracağı zarar ziyan kararlaştırılmışsa cezayı şartı talep edeceği, sözleşmeyi derhal ve süresinden önce tek taraflı olarak fesih edeceği, bayinin sözleşmenin başlangıç tarihinde sözleşme süresinin sonuna kadar geçecek dönemde satın alınması gereken malın alınmaması sonucu aradaki farktan doğan şirketin uğradığı kar mahrumiyetini hiçbir itirazda bulunmaksızın herhangi bir mahkeme kararı gerekmeksizin derhal ve defaten ödeyeceği, 7. maddede, belirtilen teminatların derhal nakde tahvil olunacağı ve irat kaybedileceği, şirketin bu yaptırımlarından herhangi birini veya bir kaçını ve tümünü bayiye uygulama hakkına sahip olduğu, bayinin bu hususların uygulanmasına muvafakat ettiğii ve bu hallerde herhangi bir talepte bulunmayacağını, beyan kabul ve taahhüt ettiği hususlarına yer verildiği, 16. maddede, ayrılmaz parçalar başlığı ile iş bu sözleşmeye ek olarak akdedilecek protokol, sözleşme, taahhütnameler muvafakatnameler vb. bayilik sözleşmesinin ayrılmaz parçaları olduğu, iş bu sözleşmede yer almayan hususlarda ek protokol ve sözleşmelerdeki hükümlerin tamamlayıcı ve geçerli olduğu ve benzeri hususlara yer verildiği, aynı tarihli olarak sözleşmeye ekli şekilde davacının kaşe ve imzasının yer aldığı, 05.05.2009 tarihli "Asgari Mal Alım Taahhütnamesi ve Cezai Şart" başlıklı belgenin düzenlendiği, belgede, davalı şirket ile aralarında akdedilen bayilik sözleşmesi tarihi başlangıç alınmak üzere sözleşme süresince her bir sözleşme yılında asgari olarak alınacak ürünlerin ayrı ayrı belirtildiği, iş bu taahhütnameye göre satın alınması gereken malın alınmaması sonucu taahhüdün altında kalan her yıl için ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden taahhüt edilen ancak alınmayan mallar için ayrı ayrı cezai şart bedellerinin belirtildiği, 2. paragrafta bayilik sözleşmesi ve ayrılmaz parçalarında yer alan herhangi bir hükmü kısmen veya tamamen ihlal ederek süresinden önce sözleşmenin feshine sebebiyet verdiği veya haksız surette sözleşmeyi feshettiği takdirde fesih tarihinden sonra geriye kalan sözleşme süresince de satın alınması gereken malın alınmaması sonucu satış taahhüdüne göre yazılı miktarlar üzerinden hesaplanacak cezai şartın hiçbir itirazda bulunmaksızın herhangi bir mahkeme kararı veya ihtara gerek kalmaksızın derhal ve defaten şirkete ödeyeceğini, kabul ve taahhüt ettiğine dair ifadelere yer verildiği, taşınmaz kaydı üzerine 19.02.2010 tarihinde davalı şirket yararına ipotek tesis edildiği, ... bank Güneşli Ticari şubesinden davalı şirket için 17.10.2011 tarihli vade tarihi 17.10.2012 olan 95.000,00 TL tutarlı teminat mektubu düzenlendiği, teminat mektubunun kapsamında, risklerin gerçekleşmesi, anılan kişinin borç ve taahhütlerini yerine getirmemesi nedeniyle tazmin edileceğinin belirtildiği, ...bank Toros şubesindeki davacıya ait çek hesabından davalı şirket adına düzenlenen 194.640,00 TL tutarlı çek olduğu, davacı şirket ve dava dışı gerçek kişi tarafından davalı şirket hakkında 31.07.2013 tarihinde Adana 5. Asliye Ticaret mahkemesinin 2013/165 Esas sayılı dosyasında ipoteğin fekkine dair dava açıldığı, söz konusu davanın daha önceden İstanbul 47. Asliye Ticaret Mahkemesine açıldığı, mahkemenin yetkisizlik kararı sonucunda dosyanın Adana Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiş olduğu, davacı şirket tarafından Adana ... Noterliğinde düzenlenen 30.01.2012 tarihli ihtarname ile davalı şirkete ihtarname düzenlendiği, ihtarnamede, sözleşme hükümlerine uygun olarak şirketin akaryakıt bayisi şeklinde faaliyette bulunduğu, 2011 yılının Haziran ayından bu yana şirketin akaryakıt almakta sorunlar yaşadığı, Mersin ilinde bulunan dolum tesislerinde mal bulunmadığı bildirilerek mal verilmediği, çok kısıtlı olarak mal verileceği söylendiğinde ise peşin para ile mal verileceğinin belirtildiği, tüm bu şartlara ekonomik ve ticari durumu zorlayarak katlanmaya çalıştıklarını bu durumun ticari olarak devamını imkansız hale getirecek boyutlara ulaştığını, artık şirketin dolum tesislerinde peşin para ile dahi mal alamadıklarını şirket olarak sözleşme şartlarının tamamına riayet ettiklerini ancak şirketten kaynaklanan sorunlar nedeniyle sözleşmenin devam etmesinin imkansız hale geldiğinin belirtilerek akdedilen bayilik sözleşmesinin feshedildiği, fesih sebebiyle tebliğ tarihinden itibaren 3 gün içerisinde teminat mektubunun iade edilmesi ve ipoteğin kaldırılması ile teminat olarak verilen çekin iadesinin talep edildiği, bunun üzerine davalı şirket tarafından davacı şirket adına 04.02.2012 tarihli toplam 335.857,58 TL bedelli bayilik sözleşmesi ve satış taahhüdüne istinaden cezai şart bedelinin kısmen tahsiline ilişkin bedel açıklamasıyla fatura düzenlendiği, EPDK'nın 21.05.2015 tarihli dosyaya ibraz edilen cevaba yazısında, taraflar arasında ... köyü Karaisali/Adana adresinde kurulu tesis için istasyon bayilik lisans başvurusunda bulunulduğu, 10.12.2014 tarihli bayilik sözleşmesinin 12 yıl süreli istasyonlu bayilik lisansının düzenlendiği, söz konusu bayilik sözleşmesinin 05.05.2009 tarihinde yenilendiği, 07.02.2012 tarihli yazı ile yönetmelik hükümleri çerçevesinde dağıtıcı lisansı sahibi ile sözleşmenin herhangi bir nedenle sona ermesinden itibaren 3 ay içinde sözleşme imzalayarak dağıtıcının tadil talebinde bulunmuş olduğu, 08.02.2012 tarihli başkanlık oluru ile 04.02.2013 tarihli sözleşmeyle .... Ltde şirketi olarak dağıtım şirketinin tadil edildiğini, söz konusu tadil kapsamında davalı şirket ile imzalanan bayilik sözleşmesine ilişkin 30.01.2012 tarihli ihtarnamenin kurula sunulmuş olduğunun bildirildiği, belge ve bilgilerin örneklerinin dosyaya ibraz edildiğinin bildirildiği, dava dışı ... bank tarafından 18.11.2020 tarihinde verilen cevaba yazıda, 194.640,00 TL tutarlı çekin 09.08.2012 tarihinde davalı şirket tarafından ibraz edildiği bildirilmiştir. ... bank'ın 12.10.2020 tarihli cevaba yazısında ise davalı şirketin müşterileri olduğu 17.10.2011 tarihli 95.000,00 TL tutarlı bir teminat mektubunun bankaya verilmediğinin tespit edildiği belirtilmiştir. Davacı şirket tarafından iş bu dava 21.10.2013 tarihinde açılmıştır. Taraflara arasındaki bayilik sözleşmesi, sözleşmenin içeriği ve ekleri, davacı şirketin sözleşmeyi sözleşme süresi öncesinde ihtarname ile fesih etmiş olması, sözleşme kapsamında dava konusu teminat mektubunun ve çekin davalı şirkete verilmiş olduğu ve aynı sözleşme kapsamında taraflar arasında ipoteğin fekkine dair yargılamanın mevcut olduğu konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, sözleşmenin ekinde yer alan sözleşmenin ayrılmaz parçası olarak sözleşmede belirtilen asgari mal alım taahhütnamesi ve cezai şart hükümleri gereğince davalı tarafın cezai şarta dair fatura alacağına ilişkin savunmasının yerinde olup olmadığı, davacının sözleşmeyi fesih sonrasında teminat mektubu ve çek bedelini talep etmekte haklı olup olmadığı ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. İlk derece mahkemesince bilirkişi incelemeleri yapılmış ve bilirkişi raporları da dikkate alınarak, yukarıda alıntı yapılan gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince davalının, dönem sonlarında talepte bulunmamış olması nedeniyle, alım taahhüdünün ihlali nedeniyle davacıdan ceza koşulu alacağı talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin 2013/14654 Esas, 2013/19950 Karar ve 17.12.2013 tarihli emsal ilamında "...Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaad ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevketmektir. Cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Bu bakımdan cezai şart, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektirir. Asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamaz. Bu niteliği itibariyle cezai şart asıl borca bağlı fer'i bir borçtur. Asıl borç, mevcut ve geçerli ise, cezai şart da borç doğurur. Asıl borç sona ermiş ya da geçersiz doğmuşsa, cezai şart bağımsız bir borç oluşturamaz. Cezai şart, asıl borcun bağlı olduğu şekle tabidir. Asıl borç bir geçerlilik şekline bağlanmışsa, cezai şartın borç doğurabilmesi aynı şekilde kararlaştırılmış bulunmasına bağlıdır. Ancak, geçerlilik şekline bağlı olan bir sözleşme bu şekle uygun olarak yapılmadığı halde, şekle aykırılığı ileri sürmenin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması nedeniyle dinlenmediği hallerde, sözleşme geçerli sayıldığından, onun fer’i nitelikte olan cezai şart da geçerli sayılacaktır. Cezai şartın fer’ilik niteliği asıl borca bağlı olduğu sürece devam eder. Başka bir anlatımla cezai şartın fer’iliği, muaccel olduğu ana kadar devam eder. Borçlu borca aykırı davrandığında cezai şart muaccel hale geldiğinden artık fer’i değil, asli (bağımsız) bir alacak niteliğini kazanır. Cezai şart, sağlararası hukuki işlemlerde ve özellikle sonuçlarını hayatta doğuran sözleşmelerde kararlaştırılır. (Bkz.Tunçomağ Kenan; Türk Borçlar Hukuku I.Cilt Genel Hükümler İstanbul 1976 Sh.853 vd., Eren Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5.Bası, Cilt 2 Sh.1169-1171; Kılıçoğlu M.Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 4.Bası Sh.575-577; Reisoğlu Safa; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 12. Bası Sh. 362.) 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 158. maddesinin başlığı “cezai şart” iken 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur. Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK'nun 179/II. (BK. md. 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğinde olduğundan burada bu tür ceza koşulu üzerinde durulması gerekmektedir. TBK'nun 179/II maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” Anılan yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı, hem ifayı hem de cezayı talep edebilecektir. Buna öğretide “taleplerin birleşmesi” veya “toplanması” denmektedir. TBK, “borcun belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi” hali için kararlaştırılmış ceza koşulunun, ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olacağına dair bir karine koymuştur. Bu iki olasılık dışında kalacak eksik ifa hallerinde TBK'nun 179/II. md. değil, 179/I. md. hükmü uygulanacaktır. Zira, Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK'nun 179/II. md. hükmü emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikte olduğundan taraflar, yukarıda belirtilen iki hal dışında kalan eksik ifalarla, bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilirler. (Bkz. Tunçomağ Kenan; age sh. 875 vd.; Eren Fikret age sh. 1173 vd. ; Kılıçoğlu M. Ahmet age sh. 579 vd.; Günay Cevdet İlhan, Cezai Şart Ankara 2002 sh. 83 vd.; Uygur Turgut; Açıklamalı – İçtihatlı Borçlar Kanunu Genel Hükümler, İkinci Cilt 1990 sh. 740) TBK.'nun 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Örneğin; beş yıl süreli bir “akaryakıt bayilik sözleşmesinde (veya eki taahhütnamede) bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, TBK'nun 179/II. md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayie mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayie noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Tekrarlamak gerekirse, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur. TBK’nun 179/II. Maddesinde öngörülen hüküm, emredici nitelikte olmadığından taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilirler. Örneğin, sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğini kararlaştırabilirler. Ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, Yargıtay HGK'nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir. Somut olayda taraflar arasında düzenlenen 2000 tarihli taahhütname ve 2000 tarihli bayilik sözleşmesinin 4.10.2 maddesinde asgari alım taahhüdüne ilişkin şarta bağlı hüküm bulunmakta ise de daha sonra düzenlenen 2003 tarihli bayilik sözleşmesinde asgari alım taahhüdüne yer verilmediği gibi 2000 tarihli önceki sözleşme ve taahhütname hükümlerine de atıf yapılmamıştır. 2003 tarihli sözleşmenin 1.3 maddesinde mutabakatla ilgili olarak "İşletici 17/04/2003 tarihinde başlamak kaydıyla şirketle mutabık kaldığı veya kalacağı akaryakıt ve madeni yağ çekiş programını aynen, itirazsız ve eksiksiz uygulamayı kabul eder." hükmüne yer verilmiş ve bu mutabakata uyulmaması halinde cezai şart istenebileceği hükme bağlanmış ise de mal alımıyla ilgili herhangi bir mutabakat bulunduğu da iddia ve ispat edilmemiştir. Kaldı ki sözleşme tarihi olan 2003 tarihinden davanın açıldığı 2010 tarihine kadar ihtirazi kayıt konmadan mal verilmeye devam edilmesi nedeniyle davalıda asgari alım taahhüdü ile ilgili bu uygulamaya gidilmeyeceği konusunda haklı bir güven yaratılmıştır. Oluşan bu güven nedeniyle davacının aradan geçen bunca yıldan sonra davalıdan belirtilen sebeplerle cezai şart talep etmesi MK 2 ye aykırıdır. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir..." gerekçelerine yer verilmiştir. Hukuki niteleme mahkemeye ait olup, akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK'nun 179/II. (BK. md. 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğinde olduğundan burada bu tür ceza koşulu üzerinde durulması gerekmektedir. TBK'nın 179/II maddesine göre; “Ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” Zira, Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK'nun 179/II. md. hükmü emredici nitelikte olmayıp, taraflarca aksi kararlaştırılabilir. TBK'nın 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Yargıtay HGK'nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir ( Yargıtay 19.HD, T: 24.05.2016,2015/17632 E,2016/9261 K sayılı ilamı, Yargıtay 19.HD, T: 17.09.2014,2014/1853 E,2014/13693 K sayılı ilamı) Mahkemece, yer verilen emsal ilamda ifade edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/19-670 Esas, 2013/171 Karar ve 20.01.2013 tarihli ilamı gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararda, davacı tarafın sözleşmeyi feshetmiş olmasının haklı olmadığı kabul edilmiştir. Ancak mahkemenin hükme esas almış olduğu, hukuk genel kurul kararına atıf yapılan ve yukarıda yer verilen daire emsal ilamında, özleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçludan ceza koşulu istenmeyeceğine dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi sebebiyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilmeyeceğinin kabulü gerektiği ifadesi üzerinde yeterince durulmamıştır. Emsal çok sayıdaki kararda yer verildiği üzere BK düzenlemesi kapsamında cezai şart alacağına ilişkin olarak fesih tarihinden önceki yıla veya yıllara ait ceza koşulunun talep edilmeyeceğinin kabulü gerekse dahi somut olayda taraflar arasındaki 05.05.2009 tarihli ve 5 yıl süreli olarak imzalanan sözleşmenin süresinden önce davacı tarafça 30.01.2012 tarihinde feshedilmiş olduğu çekişmesizdir. Bu durumda davacının sözleşmenin eki niteliğindeki asgari mal alım taahhütnamesi ve cezai şart başlığı altında düzenlenen taahhüt kapsamında süresinden önce sözleşmenin feshedilmiş olduğu olgusu karşısında öncelikle feshin haklı olup olmadığı tespit edildikten sonra, fesinde haksız olduğunun tespiti hâlinde fesih tarihinden sonra geriye kalan sözleşme süresince satın alınması gereken malın alınmaması sonucu aynı taahhütnamede belirtilen miktarlar gözetilerek cezai şart alacağının bulunup bulunmadığı ve aynı sözleşme kapsamında davalının 11. madde ve ilgili madde ve ek maddeler gereğince dava konusu teminat mektubunu nakde çevirmesi ve çek bedelini tahsil etmesinin yerinde olup olmadığı ve davacının bunlara yönelik talep hakkının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığı konusunda değerlenme yapılarak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir iken emsal ilamın hatalı yorumlanması neticesinde davacı talebinin tümden kabulü ile hüküm tesis edilmesi isabetli görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK'nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK'nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-İİK'nın 36.maddesi uyarınca yatırılan teminatların, yatıran taraflara iadesine,5-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK'nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 06.04.2023
KANUN YOLU:HMK'nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.

Full & Egal Universal Law Academy