İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/852 Esas 2023/474 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/852
Karar No: 2023/474
Karar Tarihi: 23.03.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/852
KARAR NO: 2023/474
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23.01.2020
NUMARASI: 2019/142 E. - 2020/60 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Genel kredi sözleşmesinden kaynaklı)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul- kısmen reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı banka ile müşteri ... San ve Tic. A.Ş . arasında akdedilen Genel Kredi sözleşmesine istinaden davalıya taksitli ticari kredi ve çek taahhütnamesi kredisi kullandırıldığını, diğer davalı ... nun sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığını, borcun ödenmemesi üzerine kredi hesabının 05/11/2018 tarihi itibariyle kat edildiğini, Kahramanmaraş ... Noterliğinin 06/11/2018 tarih ve ... yevmiye sayılı ihtarnamesinin keşide edildiğini, borcun verilen sürede ödenmemesi üzerine İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... E. Sayılı dosyası üzerinden icra takibine geçildiğini, borçluların takibe itiraz ederek takibin durduğunu ,itirazın haksız olduğunu iddia ederek, itirazının iptali ile % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; İstanbul mahkemelerinin yetkisiz olduğunu, davacı yanın ikame ettiği davaya dayanak olarak genel kredi sözleşmesini gösterdiğini, sözleşmeyi dava dilekçe ekinde mahkemeye sunmadıklarını, sözleşmenin görülmediğini ayrıca takip talebinde talep edilen faiz miktarının son derece fahiş olduğunu, % 60 faiz oranı gerekçe olarak dava dilekçesinde genel kredi sözleşmesine atıfta bulunduğunu, TCMB tarafından bildirilen faizin % 60 olsa bile dava dilekçesinde yer verilen GKS faiz maddesinin genel işlem şartı olduğunu, TBK 20,21. maddeleri uyarınca sözleşmeye yazılmamış sayılması gerektiğini, kefalet sözleşmesi görülemediğinden TBK kefilin hangi tarihe kadar kefaletin süreceğinin açıkça belirtilmesi gerektiğini, müvekkili tarafından davacı yana 1.000.000 TL tutarda ipotek verildiğini, davacı tarafından müvekkilleri aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılarak, ipotek bedel üzerinden açıkça kalan kısım kadar rehin açığı belgesi alınıp bu hali ile takip yapılmaksızın doğrudan bu davaya konu icra takibine dahil edildiğini, dava dilekçesinde harca esas değer olarak 1.506.421,65 TL belirtendiğini bu tutar üzerinden dava açıldığını, dosya kapsamında davalılar tarafından davaya konu sözleşme uyarınca ipotekle rehin altına alınmamış miktar hesaplanarak bu miktar üzerinden takip ve dava açılması gerekirken ipotekle teminat altına alınmış miktarda dahil edilerek işlem yapıldığını, kanunen davacı yanın önce ipoteğin paraya çevirmesi, ipotek açığı doğması durumunda ilamsız takibe geçmesi gerekmekteyken işbu davaya konu takibe girişildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "... davacı banka ile asıl kredi borçlusu ... A.Ş arasında 12/10/2015 tarihinde 5.000.000 TL bedelli genel kredi sözleşmesi imzalandığı anlaşılmıştır. Yine diğer davalı ... bu kredi sözleşmesini müşterek müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı el yazısı ile düzenlediği 6098 Sayılı Yasanın 583. Maddesine uygun olarak oluşturulduğu anlaşılmıştır. Davalı taraf cevap layihasında yetki itirazında bulunmuş ise de sözleşmenin 31. Maddesinde yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğu belirtilmiş olduğundan şirket ve davalı borçlu kefil yönünden yetki itirazı yerinde görülmemiştir. Davalı şirkete kredi garanti fonu kefaleti ile 2.500.000 TL 'lik taksitli ticari kredi kullandırıldığı kredinin 36 ay vadeli aylık % 1,24 faiz oranlı ve 87.755,62 TL aylık taksit ödemeli olduğu anlaşılmaktadır. Dosya içeriğine göre mahkememizce dosya hesap bilirkişisine tevdi edilmiş bilirkişinin benimsenen raporunda belirtildiği gibi icra takibine konu davalı şirket ve müteselsil kefilin toplam borçlarının 1.423.808,57 TL asıl alacak 35.595,21 TL işlemiş temerrüt faizi 1,779,76 TL faizin % 5 gider vergisi ile 836,03 TL masraf gideri olmak üzere toplam 1.462.019,57 TL taksitli ticari kredilerden dolayı alacaklı olduğu icra takibinin bu miktar üzerinden yapılmasının uygun olduğu ayrıca davalı asıl borçlunun teslim aldığı çek yapraklarının davacı bankaya iade etmediğinden dolayı bankanın yükümlülüğünde bulunan limitten dolayı toplam 24.000 TL bankada açılacak hesaba depo etmesi gerektiği anlaşılmakla , icra takibine yapmış olduğu itirazın bu şekilde iptali ile icranın devamına fazlaya ait istemlerin reddine..." gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... E. Sayılı takip dosyasına yapılan itirazın; 1.462.019,57 TL nakti alacak, 24.000 TL gayri nakti alacak üzerinden icra takibinin icra müdürlüğündeki takip talebinde belirtilen faiz oranları üzerinden yürütülmesine, % 20 icra inkar tazminatı olan 292.403,92 tl davalılardan alınarak davacıya verilmesine, icra takibine vaki itirazın bu şekilde iptali ile icranın devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece rapora itiraz süresi dolmadan karar verildiğini, 24.10.2019 tarihli ön inceleme duruşmasında dosyanın bilirkişiye tevdine karar verildiğini, bilirkişi tarafından düzenlenen raporun 09.01.2020 tarihinde taraflarına iletildiğini, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28.02.2018-7101/48. maddesi ile değişen elektronik tebligatı düzenleyen 7/a maddesinin 11. bendinin 4. fıkrasında, elektronik yolla tebligatın muhatabın elektronik adrese ulaştığı tarihi izleyen 5. günün sonunda yapılmış sayılacağının düzenlendiğini, taraflarına ve davalı tarafa 09.01.2020 tarihinde iletilen bilirkişi raporunun tebliğ tarihinin 14.01.2020 tarihi olduğunun tartışmadan uzak olduğunu, rapora karşı iki haftalık beyan süresi dikkate alındığında 28.01.2020 tarihine kadar beyanda bulunma haklarının olduğunu, taraflarınca süresi dolmadan itiraz dilekçesi verilmişse de 23.01.2020 tarihli 2. duruşma itibariyle taraflar için rapora beyan ve itiraz süresinin dolmadığını, her iki tarafın hukuki dinlenilme hakkının ihbar edildiğinin açık olduğunu, bilirkişi raporuna karşı yapılan itiraz ve ek rapor alınması talebinin değerlendirilmediğini, rapora karşı yapmış oldukları itirazları tekrarla, hesap kat ihtarı ve ekinde tebliğ edilen hesap özetine yasal süresinde itiraz edilmemiş olduğundan hesap özetinde yer alan alacak tutarının 68/b gereğince kesinleştiğini, kredi kullanan davalı firma tarafından yasal süresi içerisinde itiraz edilmemiş olan hesap kat ihtarnamesi ekinde yer alan hesap özetlerinin 68/b gereğince kesinleşmiş bulunduğunu, bu nedenle bilirkişinin bankanın hesap kat tarihi itibariyle oluşturduğu hesap özetlerinde yer alan alacak tutarı toplamının takipte asıl alacak toplamının kabul edilmesi ve hesap yapılması gerekirken asıl alacağın yeniden tespit edilmesinin kanuna ve genel kredi sözleşmesinin delil anlaşması niteliğindeki hükmüne aykırı olduğunu, hatalı tespite dayalı raporun usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine karşı itirazın İİK'nın 67.maddesi uyarınca iptaline ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabul- kısmen reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK'nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamından, davalı şirket ile dava banka arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı gerçek kişinin kredinin müşterek borçlu müteselsil kefili olduğu, davacı banka tarafından Kahramanmaraş ... Noterliğinde düzenlenen 06.11.2018 tarihli ihtarname ile davalılara hesap kat ihtarnamesi gönderilerek kredi sözleşmeleri gereği 1.433.264,24 TL nakdi kredi alacağı ile 24.000,00 TL gayri nakdi kredi alacağının olduğu belirtilerek 24 saat içerisinde ödenmesinin talep edildiği ve alacağın tahsili amacıyla davacı banka tarafından İstanbul ... Asliye Ticaret mahkemenin 2018/1520 Değişik iş sayılı dosyasında her iki borçlu hakkında 1.457.264,24 TL tutarındaki alacak için ihtiyati haciz talebinde bulunulduğu ve İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyasında toplam 1.475.971,55 TL nakit ve 24.000,00 TL gayri nakit alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı ve itiraz üzerine iş bu davanın açılmış olduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, mahkeme tarafından bilirkişi raporuna karşı beyan süresi dolmaksızın hüküm tesis edilmesinde hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilip edilmediği, hükme esas alınan bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. 08.01.2020 tarihli bilirkişi raporunda, davacı bankanın Gebze Şubesinden kullandırılan kredi kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonunda, davacı banka'nın 27.11.2018 takip talep tarihi itibariyle; borçlular, ... San Ve Tic A.Ş. ile müşterek borçlu müteselsil kefilleri, (kefalet limitinin de yeterli olduğu gözetilerek, ...' dan “tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla,” taksitli ticari kredilerinden 1.423.808,57. TL asıl alacak 35.595,21 tl işlem. faizi 460 1.779,76 'tl faizinin 5 gider vergisi. 836,03 TL masraf 1.462.019,57 tl toplam alacak hesaplandığı, ayrıca, davalı asıl borçlunun teslim aldığı çek yapraklarını davacı bankaya iade etmediğinden dolayı bankanın yükümlülüğünde bulunan limit ( çek başına 1.600,00 TL ) toplam 24.000.00 TL nin bankada açılacak hesaba depo edilmesi gerektiği, kefil ...'nun davacı alacağının tamamından sorumlu olduğu, buna mukabil davacı bankanın ise takip talebinde, davalılardan; 1.433.264,24 TL asıl alacak (taksitli ticari krediler) 39.877.41 TL işlemiş temerrüt faizi %60, 1.993.87 'TL Gider vergisi %5, 860,03 TL ihtar gideri olmak üzere davalılardan toplam 1.475.971,55 TL nakdi alacak ve 24.000.00 TL depo (gayri nakdi alacak) talebinde bulunduğu belirtilmiştir.Davalı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı itiraz edilmiştir. Mahkemece, 24.10.2019 tarihli ön inceleme duruşmasında bilirkişi incelemesine karar verilmiş ve duruşma 24.10.2019 tarihine ertelenmiştir. 08.01.2020 tarihli bilirkişi raporu, davacı ve davalılar vekiline elektronik tebligat yolu ile 14.01.2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı vekili tarafından 21.01.2020 tarihinde bilirkişi raporuna karşı itiraz edilerek yeniden bilirkişi raporu alınması talep edilmiştir. 23.01.2020 tarihli duruşmaya davalılar vekili tarafından 22.01.2020 tarihli mazeret dilekçesi ibraz edilerek, mesleki mazeretlerinin kabulü ile duruşma gün ve saatinin uyaptan öğrenilmesi talep edilmiştir. Mahkemece 23.01.2020 tarihli celsede davalı vekilinin uyap üzerinden mazeret dilekçesi gönderdiği mazeretin belgeye dayalı olmadığı belirtildiKten sonra davacı vekilinin rapora itirazlarını uyaptan bildirdiklerine dair ifadenin zapta geçirilmesi ile birlikte davalı vekilinin mesleki mazereti konusunda olumlu olumsuz bir karar verilmeksizin HMK'nın 184 ve 186. maddeleri gereğince tahkikatın tamamlandığı açıklanarak taraf vekillerinden son sözlerinin sorulduğu belirtilmek suretiyle hüküm tesis edilmiştir. HMK'nın 281/1. maddesinde, tarafların bilirkişi raporunun kendilerine tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde raporda eksik gördüğü hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bir bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Somut olayda, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde belirtmiş olduğu üzere, bilirkişi raporu her iki taraf vekiline elektronik tebligat yolu ile 14.01.2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. HMK'nın yukarıda belirtilen 281. maddesi gereğince tarafların iki haftalık süre içerisinde rapora karşı beyan ve itiraz hakları mevcuttur. Mahkeme tarafından söz konusu usul kuralına riayet edilmeksizin rapora itiraz süresi beklenilmezsizin 23.01.2020 tarihinde hüküm tesis edilmiştir. HMK'nın 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir. Söz konusu yasanın emredici düzenlemesi gereğince tarafların bilirkişi raporuna karşı beyan ve itiraz süreleri beklenilmeksizin hüküm tesisi, hukuki dinlenilme hakkının ihlali anlamına gelecektir. Diğer taraftan, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan ve 7251 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki yasal düzenleme kapsamında, mahkeme tahkikatın tamamlandığı düşüncesinde ise öncelikle HMK'nın 184. maddesi uyarınca, hazır bulunan taraflardan, tahkikatın tümü hakkındaki görüşlerini alması ve tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra sözlü yargılama aşamasına geçmesi gerekir. Tahkikatın bittiği duruşmada her iki taraf sözlü yargılama için hazır olduklarını beyan etmeleri halinde, mahkeme, sözlü yargılama aşamasına geçildiğini tefhim ederek, taraflara davanın esası hakkındaki son diyeceklerini sorar. HMK'nın 186. maddesi gereğince sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder.Taraflara çıkarılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Bu usuli prosedür, Anayasa'nın 36.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı ve HMK'nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı ile ilgilidir. Yargıtay tarafından geliştirilen mutlak temyiz sebepleri kavramından hareketle, temel yargılanma haklarının ihlali sonucunu doğuran usul hatalarının mutlak istinaf sebebi olarak kabulü gerekir. İlk derece mahkemesinde bir tarafın hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmiş olması mutlak bir istinaf sebebi olarak kabul edilmelidir. Hukuki dinlenilme hakkı yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gereken bir temel yargısal haktır. Usule ilişkin olarak ilk derece mahkemesi hükmünün kaldıralacağı hâller HMK 353/1.a maddesinde sayılmış olmakla birlikte, bu sayımın tahdidi olmadığını kabul etmek gerekir. Yasada belirtilmemiş olsa dahi burada sayılanlara eşdeğer ve aynı etkilere sahip diğer usuli hataların da mutlak istinaf sebebi olarak kabulü gerekir ( Doç.Dr.Tolga Akkaya, Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 305). 03/10 2001 tarihli 4709 sayılı Yasa ile Anayasanın 36.maddesine eklenen ibare uyarınca, herkes adil yargılanma hakkına sahiptir. Bu nedenle, ilk derece yargılamasında taraflardan birinin adil yargılanma hakkının ihlal edilmiş olması mutlak bir istinaf sebebidir ( Dr.Cenk Akil, İstinaf Kavramı, Ankara 2010, s.362). İlk derece mahkemesince, davanın sonuçlandırılması için gerekli yasal koşullar tamamlanmadan karar verildiği anlaşılmaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, hukuki dinlenilme hakkını zedeleyen usul hatalarının giderilmesi, davanın sonuçlandırılması için gerekli koşulların tamamlanması için, esasa ilişkin istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK'nın 353/1.a.4. maddesi gereğince kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK'nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK'nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 23.03.2023
KANUN YOLU: HMK'nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.

Full & Egal Universal Law Academy