İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/845 Esas 2023/480 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/845
Karar No: 2023/480
Karar Tarihi: 23.03.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/845
KARAR NO: 2023/480
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09.05.2019
NUMARASI: 2014/1315E. - 2019/417 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekiledeninin altın imalatçısı olduğunu ve davalı ... isimli firmanın ortakları olarak muhtelif tarihlerde vekiledeninden altın aldığını, davalıların en son 9.098,07 gr 14 ayar altını aldığını fakat bedelini ödemediğini, bunun üzerine davalılardan ...'ın firmanın sahibi olarak Savcılığa şikayet edildiğini ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2008/47525 Esas sayılı dosyasında davalının borcu ikrar etmesine rağmen halen ödeme yapılmadığını, ... isimli firmanın ... üzerine kayıtlı olduğunu, ancak diğer davalıların kardeşi olduğunu ve her üç davalınında altın teslim irsaliyelerinde imzasının bulunduğunu, ancak davalıların borcu ikrar etmelerine ve irsaliyelerden da anlaşılacağı üzere dava konusu altınları vekiledeninden almalarına rağmen bedelin ödenmediğini, iş bu sebeple müvekkili şirketin 18/12/2012 tarihi itibariyle 361.790,14-TL alacağının tahsili için İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyası ile takip başlattığını, davalıların takibe itirazı üzerine takibin durduğunu, İstanbul 9 İcra Hukuk mahkemesinin 2013/1050 Esas sayılı dosyası ile itirazın kaldırılması talep edilmiş ise de, ihtilafın yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle taleplerinin 17/04/2014 tarihli kararla reddedildiğini, itirazın haksız olduğunu iddia ederek, itirazın iptali ile takibin devamına, davalıların alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. Davalılar vekili savunmasında özetle; vekiledenlerine karşı davacı tarafından ilk olarak Gaziosmanaşa .. İcra Müdürlüğünün... Esas sayılı takip dosyası ile takibe girişildiğini, söz konusu takibe itiraz edildiğinde ise bu sefer İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, borca ve ferilerine itiraz ettiklerini, iş bu itirazın kaldırılması amacı ile İstanbul 9 İcra Hukuk Mahkemesi'nde 2013/1050 E sayılı dosyası ile dava açıldığını, ancak talebin reddine karar verildiğini, talep konusunun zamanaşımına uğradığını, öncelikle davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, vekiledenlerinden .. ve ...'in bir dönem abileri olan ...' ın iş yerinde çalıştığını, söz konusu döneme ait sigorta dökümlerininde mevcut olduğunu, buna rağmen olmayan bir ortaklığın, salt abi kardeş ilişkisinden çıkarmanın hiç bir hukuki yönü olmadığını ve söz konusu firma ile bir bağlantılarınında bulunmadığını, ... yönünden ise davacı tarafın dosyaya ibraz ettiği belgelerden bir borç olup olmadığı anlaşılamayacağı gibi söz konusu alacak için fatura kesip kesmediği ve ticari defterlerde kayıtlı olup olmadığının tespitinin gerektiğini, davacı tarafa söz konusu nam altında bir borçlarının bulunmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "...Davalıların birlikte adi ortaklık şeklinde çalıştıkları davalılar ... ve ...'inde borçtan sorumlu tutulacağı iddiaları isbatlanmamıştır, zira ... ve ...'un olayın sıcağında C.Başsavcılığı şikayetinde hiçbir şekilde isimleri geçmediği gibi, babaları ...'a ait işyerinde ilk defa sigortalı olarak işe başladıkları, ... ve oğlu ...'ın işyerlerinin yine kuyumculuk faaliyeti ile ilgili ancak çok ayrı yerlerde ... Beyazıtta, ...ta mevcut işyerlerinde faaliyet gösterikleri, ...'un işinin aynı yerde büyük oğlu ... tarafından devam ettirildiğinin bildirildiği, sadece ...'in 1 ay ... yanında çalışmasının ortak olduklarına karine teşkil etmeyeceği, kaldıki hayatın olağan akışı içinde ağabeylerine kısa süreli yardım etmelerinin de makul olduğu, o halde borçtan sadece ... (...)'un sorumlu tutulabileceği, hernekadar takipte 3600 gr. Altın karşılığı 360.000-TL üzerinden takibe girişmiş ise de, dosyada davacının HMK 222 md. Uyarınca usulüne uygun tutulmuş defterlerine kayıtlı 28.08.2008 tarihli fatura konusu sadece 14 ayar 9098,14 gr. Altın karşılığı 169.951,81-TL alacaklı gözüktüğü, C.başsavcılığı aşamasında dinlenen kuyumculuk işiyle uğraşan müştekilerin beyanlarında bunun yaklaşık takipte istenen gramdan has altına (24 ayar) tekabül edeceği, davalı vekilininde ... Yönünden fatura bedeliyle sınırlı şartlı beyanları doğrultusunda davanın ... yönünden ödenmeyen fatura bedeli 169.951,51-TL asıl alacak üzerinden kabulüne, diğer davalılar yönünden pasif husumet yokluğu..." gerekçesiyle, davalı ... aleyhindeki davanın davanın kısmen kabulüne, davalılar ... ve ... yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıların adi ortaklık olarak faaliyet gösterdikleri ancak belge kaydı davalılardan ... adına kayıtlı olan diğer davalılarla ortak olarak işlettikleri ... isimli firmaya 9.098,07 gr 14 ayar altın verdiğini ancak bedelini tahsil edemediğini, bu nedenle alacak konusu altından 3600 gr 14 ayarlık kısmını takip tarihindeki karşılığı olan 360.000,00 TL'nin tahsili için İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, ancak davalıların takibe itirazı üzerine iş bu itirazın iptali davası açıldığını, mahkeme tarafından davalı ... yönünden davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, takibin hiçbir yerinde faturaya dayalı bir alacak taleplerinin olmadığını, mahkeme tarafından davacının fatura bedeli ile sınırlı alacak talebine dayalı olarak sadece fatura bedeline hükmedilmiş denilerek hatalı ve hukuka aykırı karar verildiğini, takipte ve ödeme emrinde açıkça 3600 gr 14 ayar altın teslimine dayalı altın teslim belgelerinden doğan 360.000,00 TL alacağın istendiğini, mahkeme aşamasında takip konusu sevk irsaliye asıllarının dosyaya sunulduğunu, bu irsaliyelilerle ilgili faturalarla 28.08.2008 tarihli 9.098,14 gr 14 ayar altın karşılığı düzenlenen 169.950,81 TL tutarlı fatura olduğunu, fatura konusu altından başlatılan takipte sadece 3600 gr alacağın takip konusu yapıldığını, yani takibe konu irsaliyelerin resmi olarak muhasebeleştiğini faturanın 2008 tarihinde düzenlendiğinden o tarihteki altın gram değeri üzerinden kuruşlandırılırken takibin 2013 tarihinde başlatıldığı için altının 2013 tarihindeki gram değeri üzerinden hesaplandığını ve 3600 gr altın karşılığı olarak 360.000,00 TL olarak talep edildiğini çünkü 2013 tarihinde 14 ayar altın karşılığı gram değerinin 100,00 TL olduğu için alacaklarının 360.000,00 TL olarak takibe konulduğunun dosya sunulan irsaliyelerle bu kadar altının davalılara teslim edildiğinin ispatlandığını, ayrıca ticari ilişkiyi ispatlamaya yarayan faturanın da düzenlendiğini fatura konusu altının takip talebinin de üstünde 9.098,07 gr olduğunu, müvekkilinin ilk etapta sadece takip konusu irsaliyeler kadar olan alacağını istediğini ve kısmi talepte bulunduğunu, yapılan bilirkişi incelemesinde takip konusu alacağın ödenmediği müvekkilinin bu faturadan kaynaklanan 9.098 gr altın alacağının var olduğunun tespit edildiğini, mahkeme tarafından talep dışına çıkılarak esas alması ve fatura konusu 9.098,07 gr altının faturanın düzenlendiği 2008 y ılı gram fiyatı üzerinden belirlenen 169.951,81 TL nin ödenmesine hükmetmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, yine davalılar arasında adi ortaklık olduğunun ispatlanmış olmasına rağmen sadece davalılardan biri aleyhine hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, davalılardan ... ve ...'in sadece ağabeyleri ...'a yardım etmediği, uzun süre piyasaya karşı adi ortaklık ilişkisi içinde çalıştıklarınınn ispatlandığını, bu ortaklığın tüzel kişiliğin bulunmadığından taraf ehliyeti olmadığından ortaklık borçlarından dolayı alacaklılara karşı doğrudan doğruya ve sınırsız olarak tüm mal varlıkları ile sorumlu olduklarını, bu nedenle borçtan her üç davalının müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, hukuk sisteminde adi ortaklık sözleşmesinin maddi hukukta geçerlilik yönünden herhangi bir şekle bağlı tutulmadığını, sözleşmenin varlığının inkarı halinde ortaklığın var olduğunu ileri süren kişinin bu olguyu usul kurallarına göre ispatlamasının tartışmasız olduğunu, ancak HMK 203. Maddesine göre işin niteliğini ve tarafların durumlarına göre senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemlerde tanık dinlenebileceğinin kabul edildiğini, müvekkilinin ve davalının iştigal konusu olan kuyumculuk işinde esnaf arasında gerçekleşen altın alım satımlarında yazılı belge alınmamasının teamül haline geldiğini, bu durumda tanık dinlenmesine imkan sağladığını dosyada kuyumcular odasına yazı yazıldığını, verilen cevabı yazıda, kuyumcu esnaflarının arasında altınların teslimi ile karşılığında paraların tahsilinde herhangi bir yazılı kural olmaksızın alışverişlerin söz ve güvene dayalı olarak yapıldığının belirtildiğini, mahkemenin davalılar arasında adi ortaklık bulunup bulunmadığı yönünde tanık dinlettiğini, tanıkların davalıların birlikte çalıştıklarını ve ortak olduklarını net bir şekilde beyan ettiğini, tüm tanık ifadelerinden mahkemenin kabulünün aksine davalı ... ve ...' in sadece ağabeylerine yardım amaçlı değil menfaat birliği içinde ortak olarak çalıştıklarını ispatladığını, ayrıca 2008 tarihli tüm irsaliyelerde de davalıların birlikte hareket ettiklerinin belli olduğunu, bu üç davalının müvekkilinden ortak olarak mal aldıklarını ve aralarında adi ortaklık bulunduğunu gösterdiğini, dosyaya gelen sigorta kayıtlarında da borçlandıkları sırada aralarında hizmet ilişkisi bulunmadığı, aksine her üçünün de babalarının iş yerinde birlikte sigortalı göründüklerini göstermekte olduğunu, piyasada uzun yıllar babalarının çalışıp güven uyandırdığını, altın piyasası için güven unsurunun çok önemli olduğunu, babalarından işi öğrenen davalı üç kardeşin ... tarafından vergi kaydı kapatılana kadar ortak olarak birlikte çalıştıklarını iddia ederek davanın reddine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satım konusu altın karşılığı alacak tutarının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK'nın 67. maddesi uyarınca iptaline ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK'nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlık, takip talebinden borcun sebebi olarak 3600 gr altın karşılığı alınan müşteri teslim formu olarak gösterilip takip tarihi itibariyle 3600 gr altın karşılığı alacağın tahsili isteminde mahkemece sadece fatura konusu alacak miktarına yönelik kabulü ile davalılardan ..., ... yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle ret kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığı, her üç davalının adi ortaklık şeklinde ticari faaliyet yürütüp yürütmediği, davacının iddiasına ispatlayıp ispatlayamadığı ile kararın usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.Dosya kapsamından, 31.05.2008 tarihli, davacı şirketin ünvanın baş harfleri olduğu anlaşılan ... yazılı müşteri teslim formu ile davalılardan ... imzasına 2657,58 gr, 14 ayar zincir, zincir işçilik, hac işçilik cinsi ile tanımlanan ve karşılarında miktarlarını yazılı olduğu teslim formunun düzenlendiği, aynı yıl itibariyle birden fazla şekilde değişik tarihli olarak müşteri teslim formlarının düzenlendiği, müşteri teslim formlarının davalılardan ... adına düzenlenmiş olduğu ancak teslim alan bölümünde ... ismi haricinde davalılardan ... ve ...'ın da isimlerinin imzalarınında yer aldığı, davacı şirket tarafından irsaliyeli fatura düzenlendiği 28.,08.2008 tarihli faturada 14 ayar 9.098,67 gr muhtelif altın bedeli adı altında 159.216,09 TL alacak ve işçilik bedeli olarak 9.098,07 TL olmak üzere KDV dahil 169.951,81 TL tutarında fatura düzenlendiği, davacı şirket tarafından davalılar hakkında İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyasında 01.07.2013 tarihinde ,3600 gr altın karşılığı 360.000,00 TL alacağın tahsili amacıyla her üç davalıya karşı ilamsız icra takibi başlatıldığı davalılar tarafından icra takibine karşı itirazda bulunulduğu, yasal sürede gerçekleştirilen itiraz üzerine davacı şirket tarafından İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/1050 Esas, 2014/362 Karar ve 17.04.2014 tarihli kararı ile davacının yapmış olduğu itirazın kaldırılması talebinin , davalıların takip dayanağı belge altındaki imzalarının benimsediklerinden söz etmenin mümkün olmadığı, teslim formunun borçlulardan birisi tarafından imzalanmış olmasının mevzu bahis bu belgeyi İİK'nın 68. maddesi anlamında bir belge olarak benimsenmesinin gerektirmediği alacak borç ilişkisinin kesinliğinden söz etmemin mümkün olmadığı gerekçesiyle reddine karar verildiği, davacı şirket tarafından ret kararından sonra İİK'nın 67. maddesi gereğince iş bu itirazın iptali davasını açılmış olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından dosyaya ibraz edilen 07.07.2015 tarihli dilekçeyle, tanık listesi verilerek tanık dinlenmesine dair beyanlarını ifade etmiştir. Söz konusu dilekçede, müvekkili tarafından daha önceden başka davalı aleyhine aynı mahiyette açılan davada kuyumcular odasına yazı yazıldığını, kuyumcular odasının 26.04.2006 cevabı yazısında kuyumcu esnaflarının arasında altınların teslimi ile karşılığındaki paraların tahsilinin herhangi bir yazılı kural olmaksızın söz ve güvene dayalı olarak yapıldığının bu işlemlerin yıllardan beri süregelen bir gelenek halini aldığının belirtildiğini, mahkemenin tanık dinletme taleplerinin ret edilmesi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2006/9837 Esas 2007/2700 Karar 19.03.2007 günlü ilamı ile İstanbul Kuyumcular Odasının dosyaya sunulan yazısı içeriğinde kuyumculuk işiyle uğraşan esnaf arasında gerçekleşen alım satımlarda yazılı belge alınmamasının teamül halini aldığının anlaşıldığını, bu durumda yasa hükmü gereğince iddianın tanıkla ispat edilebileceği ve dinlenen tanık beyanlarının iddiayı kanıtlamaya elverişli nitelikte olduğu gözetilmeden hüküm kurulmasının yanlış kabul edilerek kararın bozulduğunu belirtmek suretiyle tanıklarının dinlenilmesini talep etmiştir. Mahkemece, tarafların talep etmiş olduğu deliller ilgili yerlerden müzekkere ile istenilmiş ve taraflar delillerini ayrıca dosya ibraz etmişlerdir. İstanbul Kuyumcular Odası 11.09.2015 tarihli cevaba yazısında, kuyumculuk sektöründe mal satımının toptan ve perakende olmak üzere iki şekilde yapıldığı, perakende ticaretle uğraşan kuyumcularda malın elden tesliminin çok sık aralıklarla gerçekleştiğini, toptan kuyumcularda ise müşterinin seçtiği ürünün direk müşteriye elden toptancının mağazasında ya da toptancının satış temsilcisi ile müşterinin mağazasında teslim edildiği, ihracat açısından ise müşterinin sipariş ettiği ürünün ya yolcu beraberinde elden ya da kargo ile müşterinin mağazasına gönderildiği belirtilmiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/47525 Soruşturma nolu dosyasında, dava dışı ve davacı şirket ile şirket yetkilisi olmak üzere toplam 7 kişinin müşteki olarak davalı ... hakkında ve ... ile dava dışı şahıs hakkında emniyeti suistimal ve dolandırıcılık suçlaması ile yapılan şikayetleri neticesinde, 13.03.2009 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, kararda, olayın altın alım satımından kaynaklı hukuki nitelikli ihtilaf olduğu, olayda dolandırıcılık ve emniyet suistimal suçunun unsurlarının bulunmadığını belirtildiği, davacı şirketin şikayetini 21.10.2008 tarihinde gerçekleştirmiş olduğu tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesince tanıklar dinlenmiş, bilirkişiden ek ve kök raporlar alınmıştır. Mahkemece bilirkişinin düzenlenmiş olduğu alternatifli raporun birinci alternatifinde yer alan fatura konusu alacağın davalılardan ... yönünden kabulüne, diğer davalılar yönünden ise aktif pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. HMK'nın 26. maddesinde talep ve bağlı ık ilkesi düzenlenmiştir. Birinci fıkrada, hâkimin tarafların talep sonuçları ile bağlı olduğu ve ondan fazlasına veya başka bir şeye karar vermeyeceği, duruma göre talep sonucundan daha azına karar verilebileceği belirtilmiştir. Yasal düzenleme emredici nitelikte olup yasanın yargılamaya hâkim olan ilkeleri arasında yer almaktadır. Davacı taraf takip sebebi olarak müşteri teslim formunu göstermiş ve 3600 gr altın karşılığı olarak alacağın sebebini belirtmiştir. Takip tarihi itibariyle 3600 gr altın karşılığının 360.000,00 TL alacağa karşılık geldiği belirtilerek bu miktar üzerinden ilamsız icra takibi başlatılmıştır. İcra takibinde, fatura veya faturadan kaynaklanan cari hesaba ilişkin olarak herhangi bir açıklama veya talep mevcut değildir. Mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı şirketin ticari defterlerinde yer alan 14 ayar 9.098,07 14 gr altın karşılığı 169.951,81 TL alacaklı olduğunun gözüktüğü kabul edilerek bu miktar üzerinden davalı ... yönünden itirazın iptaline karar verilmiş ise de verilen alacak miktarı 14 ayar 9.098 14 gr altın karşılığının fatura tarihi olan 28.08.2008 tarihindeki karşılığıdar. Davacı taraf ise yukarıda belirtildiği üzere mahkemenin kabul etmiş olduğu fatura konusu altın bedellerinin tamamını talep etmediği gibi talep ettiği tarih itibariyle altın karşılığı alacağın tahsili şeklinde takip başlatmıştır. Her ne kadar İİK'nın 42. maddesi gereğince bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine dair cebri icraların takip talebi ile başlatılacağı ve haciz yoluyla veya rehnin paraya çevrilmesi yahut iflas suretiyle cereyan edeceği hükmüne yer verilerek konusu altın olan alacaklar için ilamsız takibe girişilemeyeceği kabul edilmiş ise de somut davada, davacı alacaklı tarafından altın olan alacağın ilamsız icra takibi gerçekleştirilmemiş, takip tarihi itibariyle alacaklı olduğu altın karşılığı bedel ilamsız icra takibine konu edilmiştir. İİK'nın 58. maddesinde takip talebi düzenlenmiştir. Maddenin 3. fıkrasında alacağın ve istenen teminatın Türk parası ile tutarı ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün, alacak veya teminatın yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizinin talepte gösterileceği ifade edilmiştir. Bu kapsamda ve uyuşmazlık konusu olmadığı üzere davacı alacaklı altın alacağını takibe konu etmemiş olmakla birlikte, altın satışından kaynaklanan alacağının tahsilini takibe konu etmiştir. Talebinde alacak miktarına karşılık gelen altın miktarını 3600 gr ile sınırlandırmıştır. Bu durumda mahkemece İstanbul Ticaret Odasına ve İstanbul Kuyumcular Odasına müzekkereler yazılarak altın alışverişlerinde teamül olarak fatura düzenlenip düzenlenmediği, fatura düzenlenmiş olması durumunda talebin altın miktarı karşılığı olarak istenip istenilemeyeceği, faturanın satıştaki yerinin teamül kapsamında ne olduğu hususlarının sorularak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir iken işin özelliği ve takip konusu alacağın niteliği dikkate alınmaksızın eksik inceleme sonucu verilen karar usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Kabule göre ise mahkemece yukarıda belirtilen emsal Yargıtay kararı ve İstanbul Kuyumcular Odasının cevaba yazıları da dikkate alınmak suretiyle, talebin özelliği dikkate alınarak sektör bilirkişisinden rapor alınarak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken bilirkişi raporundaki faturaya dair tesbitin hükme esas alınması isabetli olmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK'nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK'nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK'nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 23.03.2023
KANUN YOLU:HMK'nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.

Full & Egal Universal Law Academy