İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/771 Esas 2023/367 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/771
Karar No: 2023/367
Karar Tarihi: 09.03.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/771
KARAR NO: 2023/367
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19.11.2019
NUMARASI: 2016/31 E. - 2019/961 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, 30.12.2014 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 2007 yılının Mart ayı başından itibaren 5 yıl süre ile davalı kargo şirketinin acenteliği işini üstlendiğini, 2012 yılının Mart ayında sözleşmenin süresi dolduğundan yenilendiğini ve tekrar 5 yıllık sürenin yürürlüğe girdiğini, 2007 yılında başlayan acenteliğin 28.06.2013 tarihinde davalı şirket tarafından düzenlenen ihtarname ile tek taraflı ve haksız olarak feshedildiğini, müvekkili şirketin bu acenteliği almak için davalı şirkete 77.000,00 TL isim hakkı, 19.000,00 TL demirbaş bedeli ödediğini, teminat olarakta 50.000,00 TL bedelli kesin teminat mektubu verdiğini, 31.12.2012 itibarıyla 73.000,00 TL’den fazla bir alacağı olan müvekkilinden bir de yeni bir teminat mektubu istendiğini, davalı şirketin düzgün olarak hakediş ve prim ödemesi de yapmazken bir de müvekkilinin şube kasasından yetkisiz olarak para kullandığı şeklinde haksız ve mesnetsiz tespit yapıldığını, fahiş bir ceza ile 65.000,00 TL nin müvekkili şirketin cari hesabından tek kalemde düştüğünü, davalı şirketin müvekkili şirkete olan borcunu ödemek yerine fesihten sonra müvekkili eline tahsil edilmemiş faturaları tutturduğunu, onu tahsil ettirmeye ve borcunu böyle kapatmaya çalıştığını, sonrasında ise müvekkilinden alacaklıymış gibi teminat mektubunu nakte çevirip 50.000,00 TL daha tahsil ederek ayrı bir hukuksuzluğa imza attığını, davalının müvekkili şirketin acenteliğini süresinden önce ve haksız yere feshederek onu ciddi zarara uğrattığını, fesihten sonra hem müvekkiline olan borcunu ödemediğini, hemde teminatını nakte çevirerek yaklaşık 90.000,00 TL ek zarara uğratıldığını, batmasına neden olduğunu iddia ederek, haksız ve süresi dolmadan feshedilen sözleşme, kesilen mesnetsiz ve haksız ceza ve tazmin faturaları ile nakte çevrilen teminat mektupları sebebiyle uğranılan zararın HMK 107. madde gereğince belirsiz alacak davası olarak 50.000,00 TL’nin sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili, 17.09.2019 tarihli dilekçesi ile toplam 89.003,26 TL’nin sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; acentelik sözleşmesinin 54. maddesi gereğince yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğunu, davacı tarafça düzenlenen faturaların müvekkili firmaca muhasebeleştirilip ve ödemelerin gerçekleştirildiğini, rutin denetimler sırasında acentenin acentelik sözleşmesi, Şan ve Aktarmalarda Kuraldışı Hareket ve Yaptırımlar Listesi ile kargo işleyişi ve sözleşme ihlallerinde uygulanacak yaptırımlar listesinde belirtilen kurallara uymadığının tespit edildiğini ve bu nedenle de yaptırırım listesinde belirtilen para cezasının kesilmek zorunda kaldığını, davacının haksız kesinti yapıldı iddiasının doğru olmadığını, yapılan kesintilerin haksız kesintiler olmadığını, davanın acentelik sözleşmesi, acentelik ek protokolüne aykırı davranması nedeniyle kesilen para cezalarından kaynaklandığını, 28.06.2013 tarihli ihtarname ile davacı tarafın 11.03.2012 tarihli acentelik sözleşmesinde belirtilen hükümlere aykırı davranması, davacı tarafa verilen süre içinde bu aykırılık ve eksikliklerin giderilmemiş olması nedeniyle davacı tarafın acentelik sözleşmesinin feshedildiğini savunarak ,davanın reddine karar verilmesini istemiştir.İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2016 Esas, 2015/932 Karar sayılı ilamında; Mahkemenin HMK 17 - 20 mad uyarınca yetkisizliğine karar verilmiştir. Karar, kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir. İstinaf incelemesine konu karar yetkili mahkemece verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "...Mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları ve toplanan deliller ile alınan bilirkişi raporları kapsamında yapılan değerlendirme sonucunda davalı tarafından denetimler sonucunda tutulan tutanaklarda davacı yetkililerinin taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin fesih hakkı veren maddelerindeki düzenlemelere aykırı davranıldığını gösteren beyanlarda bulunduğu, davalının tutanaklarda da yer verdiği hususlara fesih ihtarnamesinde de yer vererek sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğine karar verilmiştir. Nitekim; davacı yetkilisinin 14/11/2012 tarihli mazeret beyanı formundaki " SSK girişleri için muhasebemize bilgi verdik. Girişleri yapılacak. " beyanı ile sözleşmenin 7.14. Madde hükmüne aykırı davrandığı, davacının 14/11/2012 tarihli mazeret beyanı formunda " bazen yoğunlukta kaçabiliyor. " beyanı ile taraflar arasındaki sözleşmenin 7.33. Maddesine aykırı davrandığı, bunun 29/09/2013 tarihli savunma beyanında da tekrarlandığının (davacı yetkilisinin, sistemsel bir problem olduğu beyanı), bu durumun 11/10/2012 tarihli mazeret beyan formundaki iki nolu açıklama ile yinelendiği, aynı tarihli formun 13. Numaralı davacı beyanının açıklamasından davacının sözleşmenin 7.21.maddesini ihlal ettiği gibi davacı yetkilisinin savunma beyanlarından sözleşmeye aykırı davranışların çeşitlilik ve süreklilik arz ettiği görülmüş ve davalı tarafça sözleşmenin devamının çekilmez hal aldığına karar verilmiştir." gerekçesiyle, davanın kabulü ile 89.003,26TL alacağın, 50.000,00 TL'lik bölümüne 22/11/2013 tarihinden itibaren, 39.003,26 TL'lik bölümüne ise dava tarihinden itibaren yürütülecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece, sözleşmede ki müvekkili aleyhine hükümlerin yazılmamış sayılması gerektiğine dair taleplerinin gözardı edildiğini, raporda mahkemenin takdirine bırakıldığını, mahkemece, salt tarafların tacir olması ve sözleşmeyi rızaen imzaladıkları gözetilerek dürüstlük kuralına ve hukuka aykırı genel işlem koşulları değerlendirilmeden feshi haklı bulan rapor dikkate alınarak hüküm kurulduğunu, sözleşmeye aykırılık bahanesiyle sözleşmeyi feshetmenin hem dürüstlüğe hem hukuka aykırı olduğunu, sözleşmenin tüm maddelerinin hep acenteyi cezalandıran tek taraflı hükümler olduğunu,acentenin hakedişini zamanında ödemeyip onu mali açıdan çıkmaza sokan davalı kargo şirketinin, aksayan personel maaşlarına, geciken teslimat ve tahsilatlara istinaden onbinlerce lira ceza kesmesinin de bu aksaklıklara dayanarak acentelik sözleşmesini feshetmesinin de TTK m.55 de yer alan dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davalının kanuni sürelerde ortak giderlere katılım payı adı altında ve haksız cezalar tayin ederek kestiği, kanuni sürelerde dosyaya ibraz etmediği faturaların bilirkişi tarafından incelenmediğini, faturalar toplamı 100.000,00 TL’den fazla tutardaki bedelin müvekkiline iadesi talebinin incelenmediğini, hukuki dayanakların müvekkili şirketin bu faturalara itiraz etmemiş olduğunu, bilirkişi heyetınce, 5 sene çalışıp ceza verilmeyen bir acenteye 6. senede birden bire nasıl olup ta 100.000,00 TL’ye yakın ceza kesildiğinin sorgulanmadığını , ayrıca 5. sene sonunda 31.12.2012 tarihi itibariyle 73.000,00 TL ‘den fazla bir cari hesap alacağı birikmiş olan müvekkili şirketten neden bir de teminat mektubu istendiği ve acentelik ilişkisi devam ederken teminat mektubunun hangi niyetle nakte çevrildiğinin sorgulanmadığını,hakediş taleplerinin yok sayıldığını, ayrıca hiçbir gerekçe belirtilmeden müvekkilinin fesih tarihindeki 39.003,26 TL tutarlı bakiye hakediş alacağına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verildiğini, aynı zamanda bir cari hesap sözleşmesi niteliğindeki Acentelik Sözleşmesindeki hakediş faturalarının ödeme tarihlerinin net bir şekilde belirlendiğini, TBK m.117 de borcun ifa edeceği gün birlikte belirlenmişse bugünün geçmesiyle borçlunun temerrüde düşmüş olacağının düzenlendiğini, açık kanun hükümlerinin hilafına faize dava tarihinden itibaren başlatılarak karar verildiğini iddia ederek, kararın kaldırılarak kök ve ek raporlarda belirlenen 89.000,00 TL’lik müvekkili alacağına, davalı defterlerinde yer alan ceza ve rücu faturalarının toplamının ve ayrıca 2013 yılı Haziran ayı hakedişinin hesaplatılarak eklenmesini ve toplam alacağa fesih tarihinden itibaren faiz işletilmesini ve sonuçta davalarının kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete İstanbul Anadolu 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 2015/2903 D.İş sayılı 17.11.2015 tarihli karar ile CMK 133.maddesi kapsamında kayyım atandığını, 677 sayılı KHK ‘nın 7. maddesi gereğince kayyım atanmış şirketlerin yönetiminin TMSF’ye devredildiğini, harç ödenmesi aranmaksızın istinaf başvurularının kabul edilmesini talep ettiklerini, mahkemenin, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği kabulünün hakkaniyete uygun olduğunu, davacının tüm taleplerinin reddi gerekirken 89.003,26 TL’nin hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, ek sözleşmenin 7. maddede müvekkili şirketin defter ve kayıtlarının geçerli olacağının kabul edildiğini, davacının ticari defter ve kayıtlarının delil olarak gösterilmesi ve delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, davacının sözleşmeyi özgür iradesi ile imzaladığını, isim hakkı bedelinin iadesinin söz konusu olamayacağını, ek sözleşmenin 11. maddesinde acenteye ödeme yapılmayacağının belirtildiğini, eksik inceleme ile usul ve yasaya aykırı karar verildiğini iddia ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, acentelik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle kesilen ceza, tanzim edilen faturalar ile nakte çevrilen teminat mektubu nedeniyle uğranılan zararın tespiti, tahsili ve alacak taleplerine ilişmindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK'nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, acentelik sözleşmesinin ve ek sözleşmenin varlığı, sözleşmenin davalı şirket tarafından feshedildiği konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık feshin haklı olup olmadığı, mahkemenin kabul ettiği alacak miktarının ve niteliğinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı, davacının diğer alacak taleplerinin subuta erip ermediği, mahkemenin davacı tarafça ileri sürülen sözleşme maddelerinin genel işlem koşullarına aykırılığına yönelik iddiasına dair değerlendirme yapmadan feshin haklı olduğuna ilişkin kabulünün isabetli olup olmadığı, davacı alacağına fesih tarihinden itibaren faiz işletilmemiş olmasının isabetli olup olmadığı, davacının diğer alacak kalemlerinin yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.Dosya kapsamından, davacı acente ile davalı şirket arasında 03.02.2012 tarihinde "Acentelik Sözleşmesi" imzalandığı, sözleşmenin İstanbul ili, Esenler İlçesinde geçerli olduğu, sözleşme süresinin 8. maddede, bu sözleşmenin acente olacak tarafın acentelik hizmeti vermeye başladığı tarihten itibaren başlayacağı ve taşımacının yetki belgesi süresinin sonuna kadar devam edeceği, bu sürenin hiçbir şekilde taşımacının yetki belgesi süresinin bitiş tarihini geçemeyeceği, sözleşmenin başlangıç tarihinin 03.02.2012 olduğu, taraflardan birinin noter kanalı ile fesihnamenin bir nüshasının Ulaştırma Bakanlığı’na bir nüshasının da diğer tarafa göndermek kaydıyla acentelik sözleşmesini fesh etmedikçe bu sözleşmenin geçerliliğinin aynı süre kadar uzayacağı, tarafların tek taraflı olarak bu sözleşmeyi fesh etme hakkının olduğu, sözleşmenin süresinin bitiminden önce taraflardan birine usulüne uygun bir fesihnamesi ile bu sözleşmenin fesh edilebileceğinin belirtildiği, 03.02.2012 tarihli acentelik sözleşmesinin ek protokolü, ek sözleşmenin düzenlendiği, ek sözleşmenin ayrıntılı şekilde düzenlendiği, ek sözleşmenin 2.maddesinde, ... Kargo taşımacı firmasının acenteyi karayolu ile şehirlerarası eşya taşımacılığı konusunda ve iş bu sözleşme dahilinde acente olarak tayin edildiğinin belirtildiği, sözleşmenin 7. maddesinde özel hükümlere yer verildiği, 7-10. bentte, acentenin uymadığı talimatlar nedeniyle ... Kargo ve veya üçüncü şahıslara verdiği zararı tazmin etmeyi, ... Kargo tarafından ödenen tazminat içinde ayrıca ödenen tazminatın %15’i kadar cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğinin belirtildiği, 22. bentte, acentenin, kargo alım ve dağıtım faaliyetlerini yürütmek üzere, ... Kargo’nun istediği marka, model ve sayıda taşıt çalıştırmak zorunda olduğu, acentenin çalıştıracağı taşıtların yönetmelik gereği ... Kargo’nun yetki belgesine kayıt edileceği, araçların her türlü masraf ve sorumluluklarının acenteye ait olacağı, 34. bentte, acentenin göndermek üzere teslim aldığı kargonun muhtevasını kontrol etmek ve sağlam ambalajla teslim almak zorunda olduğu, bu şartlara uymayan acentenin hasar ve zarardan sorumlu olduğu, bu davranışın yıl içinde 4 defa meydana gelmesinin fesih nedeni olduğunun belirtildiği, 47. maddede, acentenin, sözleşmede belirtilen kargoculuk faaliyetinin gereklerini yerine getirmeden ... Kargo’dan ödeme talebinde bulunamayacağı, borçlarını ödemekte ve yükümlülükleri yerine getirmekte acze düşen acentenin hak edişinden eğer bu yetmez ise acentenin teminatından hak ve alacaklar alındıktan sonra sözleşmenin fesih edileceğinin ifade edildiği, 54.maddede, acente ve ... Kargo arasında çıkacak çekişmelerde ... Kargo’nun defter ve kayıtlarının geçerli olacağına yer verildiği, 9. maddede, sözleşmenin süresinin ve feshinin düzenlendiği, düzenlemede, tarafların tek taraflı sözleşmeyi feshetme hakkının olduğu, sözleşmenin başlangıç tarihinin 03.02.2012 olduğu, ... Kargo’nun yetki belgesi sahibi olması koşuluyla sözleşme süresinin 5 yıl olduğu, ... Kargo’nun derhal fesih veya fesih yetkisini kullanacağı özel hallerde fesih iradesinin acenteye tebliğ edildiği gün sona ereceği hususuna yer verildiği, davalı şirket tarafından Üsküdar ...Noterliğinin 28 Haziran 2013 tarihli keşide ettiği ihtarname İle davacı şirkete 11.03.2012 başlangıç tarihli acentelik sözleşmesinin, sözleşme maddelerine aykırı davranılmış olunması, bu aykırılıklarla şirkete verilmiş olunan maddi ve manevi zararların tutanaklarla tespit edildiği, hatta eksiklikler ve aykırıların düzeltilmesi için süre verilmiş olduğu bu süre içerisinde eksiklikler ve aykırıların giderilmemiş olduğu gibi maddi ve manevi zararların artarak devam ettiği belirtilerek, sözleşmeye aykırılıkların bazıları olarak, tutanağı ve evrakı ibraz edilemeyen fatura açığı, 5 gün ve öncesine ait anlaşmasız ÜA faturaların bulunması, personel maaşların zamanında ödenmemesi, usulüne aykırı personel çalıştırmak, anlaşmalı firmalarla aylık mutabakat yapmamak, teslim etmediği halde teslim bilgisi girilmesi, devir girdiği kargoyu teslim ettiği halde, teslim bilgisi girilmemesi, farklı cari kullanılarak müşterilere indirimli fatura kesilmesi vs belirtildiği ve sözleşmenin feshetme zorunluluğunun doğduğunun ihtaren bildirildiği ve davacının iş bu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır.19.07.2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafından dosyaya sunulan hesap ekstresi üzerinde yapılan incelemede ,davalı nezdindeki davalıya ait hesapların 320.01.01.10 no.lu cari hesap kodunda ve ... Hizmetleri Ltd. Şti. adına takip edildiği, davacı ... tarafından tanzim edilen hakediş bedeli faturalarının, prim bedellerinin bu hesaba alacak, davalı tarafından yapılan ödemeler ile davacı adına tanzim edilen faturaların bu hesaba borç kaydedildiğinin görüldüğü, ilgili hesabın 30.04.2013 tarihinde 39.003,26 TL alacak bakiyesi verdiği, davacının, davalıdan bu tutar kadar alacaklı olduğu, dava dilekçesinde yer alan ve davalı ... Kargo tarafından davacı şirket adına tanzim edilen; 31.03.2007 tarih, ... no.lu, “ İSİM HAKKI BEDELİ” içerikli ve 70.000 TL tutarlı faturanın tanzim edildiği, tanzim edilen bu tutarın, yukarıdaki bakiye içerisinde yer aldığı, 31.03.2007 tarih, ... no lu, çeşitli demirbaşlardan oluşan ve 19.084,14 TL tutarlı fatura tanzim edildiği, tanzim edilen bu tutarın, yukarıdaki bakiye içerisinde yer aldığı, tanzim edilen tutanaklarda helirtilen; 65. 000,00 TI edilmeyen kargo bedellerinden oluşan 21.144,18 TL'nın yukarıdaki bakiye içerisinde yer aldığı, davacı ... tarafından davalıya verilen 50.000 TL teminat mektubunun, davalı ... Kargo tarafından 22.11.2013 tarihinde paraya çevrildiği, tahsil cdilen bu teminat mektubunun, 39.003,26 TL bakiye içerisinde yer almadığı, tahsil edilen 50.000 TL tutarlı teminat mektubunun, ilgili bakiyeye ilave edilmesi gerektiği, ilave sonrası davacı ...'in, davalı ... Kargo'dan alacağının, 89.003,26 TL olması gerektiği kanaatine varıldığı, dosyanın hukuki incelemesi kapsamında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın temelde davacı ile davalı arasındaki acentelik sözleşmesinin feshinin haklı olup olmadığı ve buna bağlı olarak davalı tarafından davacıya karşı kesilen para cezalanıın niteliği ile haklı olup olmadığına dayandığının görüldüğü, buna göre. dosyada mevcut bilgi ve helgeler ile özellikle acentelik sözleşmesinden anlaşıldığı üzere, taraflar arasındaki ilişkinin TTK m. 102 ve keza Sigortacılık Kanunu m. 2/1 anlamında bir acentelik ilişkisi olduğu, söz konusu düzenlemelerde konunun “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya müstahdem gibi tâbi bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak muayyen bir yer veya bölge içinde daimi bir surette sigorta şirketlerinin nam ve hesabina sigorta sözleşmelerine aracılık etmeyi veya bunları sigorta şirketleri adına yapmayı meslek edinen, sözleşmenin akdinden önce hazırlık çalışmalarını yürüten ve sözleşmenin uygulanması ile tazminatın ödenmesinde yardımcı olan kişi” şeklinde hükme bağlandığı, bu çerçevede taraflar arasındaki ilişkiyi değerlendirmek gerekirse, dosyada mevcut ve taraflarca da acentelik olarak tanımlanan sözleşmenin TTK m. 102 ve SK m. 2/1 maddesindeki unsurları taşıdığı ve dolayısıyla tipik bir acentelik ilişkisi olduğunun anlaşıldığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığa da sözleşme hükümleri ile aksini öngörmedikçe kanunun bahsi geçen hükümlerinin uygulanması gerekeceği, bu noktada taraflar arasındaki temel uyuşmazlıklardan birinin de davalı tarafından kesilen cezanın niteliği ve haklılığı olduğu, bu konuya taraflar arasındaki sözleşmenin bir çok maddesinde (Özel Hükümler m. 5, 8, 10, 12, 13, 30, 37,, 40, 44, S0, 56) acente “cezalandırılır” veya cezai şart öder” ifadeleri ile yer verildiği, söz konusu sözleşme şartları incelendiğinde ise bunun Türk Borçlar Hukuku anlamında cezai şart olduğunun anlaşıldığı, zira cezai şartın TBK m. 179 vd. maddelerinde hükme bağlandığı, buna göre borçlunun, borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi halinde alacaklıya karşı bir edimi yerine getireceğini taahhüt etmekte olduğu, davanın tarafları arasındaki sözleşmenin yukarıda maddesi verilen hükümlerinde de bu manada davacının acentelik sözleşmesinden kaynaklanan ve ilgili hükümlerde belirtilen borcunu hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi halinde belli oranlarda bedel ödeyeceğinin kararlaştırıldığının görüldüğü, şu halde taraflar arasındaki sözleşmedeki şartlar da cezai şart niteliğinde olup her iki tarafin da tacir olması karşısında, bu şartların geçerli olduğu, bu tespitler neticesi davalı tarafından kesilen cezai şartın haklı olup olmadığına gelince; belirtildiği üzere, acentelik sözleşmesinin her iki tarafının da tacir sıfatına haiz olduğu ve buna bağlı olarak basiretli davrandıklarının kabulü gerektiği, dolayısıyla tacir sıfatına sahip davacının da kabulü ile kurulmuş olan acentelik sözleşmesi ve bu sözleşme içinde yer alan cezai şartlar geçerli olmakla, davalı tarafından, bahse konu hükümlere dayanarak kesilen cezalar da haklı olduğu, ayrıca dosyada mevcut belgelerden de açık bir şekilde anlaşıldığı üzere söz konusu cezaların, davalı tarafından yapılan denetim ve incelemeler neticesi tespit edilen sözleşmeye aykırılık hallerine dayandığı, zira dosyada bu tespiti teyit eden davalı disiplin kurulu kararı ve davacı savunmasının yer aldığı, söz konusu karar ve savunmalar incelendiğinde ise davacı acenteden kaynaklanan ihlallerin (ihlallerin acenleden kaynaklandığı, davacı acente tarafından verilen savunmalardan açıkça anlaşıldığı, zira davacı acente bu savunmaların hemen hepsinde, disiplin kurulu tarafından tespit edilen ihlallerin sebeplerini açıklamak suretiyle. en kısa zamanda giderileceğini beyan etmektedir.) taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinde kararlaştırılan ve cezai şartı gerektiren (kargoların sevk cdilmediği, faturaların iptal edilmediği, kargoların teslim edilmediği, personel maaşlarının zamanında ödenmediği, fatura açığı bulunduğu, personelin kurumsal kıyafet giymediği, fatura açığı bulunduğu gibi) sözleşmeye aykırılıklar olduğu görüldüğü, keza bu aykırılıkların bir kısmının da yine taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin bir çok maddesinde (m. 12,28, 30,33,34,37, 50) davalı ... Hizmetleri AŞ.'ye fesih hakkı verdiği, dolayısıyla, davalının davacı ile arasındaki sözleşmeyi feshinde haklı olduğu, netice itibariyle, takdiri mahkeme'ye ait olmak üzere, her iki tarafının tacir olduğu acentelik sözleşmesinde belirtilen şartlar uyarınca davalı tarafından davacıya karşı kesilen cezai şartların (ki yukarıda açıklandığı üzere, bunlar davacının sözleşmeye aykırı fiillerinden kaynaklanmaktadır) ve keza sözleşmede belirtilen ihlallerin, davacı tarafından gerçekleştirildiği dosya kapsamından anlaşılmakla, sözleşmenin feshinin haksız olduğunu söylemek ve buna dayanarak tazminat talep etmenin mümkün olmadığı, nihai hukuki tavsif ve değerlendirmenin tamamen mahkemeya ait olmak üzere, tüm dosya kapsamı üzerinde yapılan incelemede; dosya kapsamında incelemesi yapılan defter kayıtlarında davacının davalıdan 89.003,26 TI. alacaklı göründüğünü, davalı tarafından davacıya karşı kesilen cezai şart bedellerinin ve yine davacın sözleşme ihlalleri sebebiyle acentelik sözleşmesinin davalı tarafından feshinin haklı olduğu belirtilmiştir.Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı yazılı dilekçesinde, açıklamalarda bulunarak bilirkişiden ek rapor alınmasını talep etmiştir. 17.07.2019 tarihli bilirkişi ek heyet raporunda: kök raporda yer alan hesap incelemesinin dosyaya sunulan belgeler ile davacı tarafından dosyaya sunulan hesap ekstresi üzerinde yapıldığı, sunulan bu hesap ekstresinin davacının kendi yasal ticari defter kayıtlarından oluşan bir hesap ekstresi olmadığı, davalıdan temin edilmiş bir hesap ekstresi olduğu, davacının incelenmek üzere yasal ticari defterlerini ibraz etmediğini mahkemenin dikkate alınmasını istediğini, ceza faturaları belgelerinin davacı ve davalı tarafından dosyaya sunulmadığı, davacının dava dilekçesinin 8.maddesindeki cari hesap ekstresinde görüleceği üzere 2007 ocak ayından fesih anına kadar(haziran 2013) müvekkili acentenin davalı şirketten alacaklı durumda olduğunu, üstelik bu alacağın, kesmiş olduğu son hakediş faturasından da her zaman yüksek olduğunu, aynı şekilde fesih tarihi olan 2013 yılı haziran ayı sonu itibariyle de müvekkili acentenin davalı şirketten 39.000(otuzdokuzbin) TL alacağı bulunduğu beyanlarına yer verilmiş olduğu, 2013 yılı haziran sonu itibariyle davalıdan 39.000,00 TL cari hesap alacaklarının olduğunu kabul ettiği, yine davacının, dava dilekçesinin ekinde sunmuş olduğu delil listesinde, cari hesap ekstrelerinin yer aldığı, sunulan ekstrenin, kendi hesap ektresi olmayıp davalıdan temin edilen hesap ekstresi olduğunun anlaşıldığı, karşı tarafın delilini kabul ettiğinin görüldüğü, kök raporda da değinildiği üzere, davalı tarafından davacı adına tanzim edildiği anlaşılan ceza fatura tutarlarının, 39.000 TL bakiye içerisinde yer aldığının görüldüğü, dosya kapsamından, ilgili hesap ekstresine ve bu ekstre bakiyesinin içerisinde yer alan ceza faturalarına, davacının herhangi bir itirazının olduğuna ilişkin herhangi bir belgenin yer almadığının da görüldüğü, yukarıda yapılan açıklamalar neticesinde kök raporda belirtildiği şekilde davacının, davalıdan 89.003,26 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir. 05.04.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacının davalı ile süre gelen ve davalı tarafından haklı sebeple sonlandırılan ticari ilişkisinin acentelik ve cari hesap sözleşmesine dayanmakta olduğu, davacının ticari defter kayıt ve cari hesap ilişkisi bakiyesi olarak ispat ettiği 89,003,26 TL alacaklı olduğu, bunun 50.000 TL kısmının banka teminat mektubundan kaynaklandığı, aşan zararlarının yansıtma faturaları ve ceza faturalarına dayanan iddialar bakımından cari hesap ilişkisi içinde ticari defter kayıt ve belgelerine işlenmek ve hesap bakiyesi oluşumunda dikkate alınmış olmakla işbu aşamada dava ve hesap bakiyesi oluşumundan dikkate alınmış olmakla bu aşamada talep konusu edilemeyeceği, davacının acente sıfatı ile yaptığı davalı hesabına ve adına yürütülen taşımalarda yansıtma faturalarına muhatap olması ve zarara katlanmasının kargo taşıma ticari uygulama ve teamüllerine uygun olduğu, yine acentelik uygulamasında bağımsız tacir yardımcısı konumuna karşın, acentelik verenlerin denetim ve kontrollerine göre ceza uygulamasının da acente-müvekkil ticari işleyişinde yerinde uygulamalar olduğu belirtilmiştir. 22.07.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda: yapılan ek inceleme ve değerlendirmelerde yeni bir delil de sunulmadığı, dosya kapsamındaki tespitler gözetildiğinde, kök raporumuzda ulaşıları sonuç ve kanaatlerin aynen devam ettiği belirtilmiştir. Bilirkişi raporu ve ek raporları birbirini teyit edici nitelikte, dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir. Mahkemece bilirkişi raporuna göre yukarıda yer verilen gerekçeye istinaden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ile özellikle acentelik sözleşmesinin ilgili maddelerine istinaden, davalı şirket tarafından davacı acentenin sözleşme maddelerine aykırılıklarıyla ilgili olarak tutmuş olduğu çok sayıda tutanak, davacı acentenin söz konusu tutanaklardaki iddia ve savunma beyanları ile taraflar arasındaki sözleşmesinin davacı acenteye ilişkin edimleri dikkate alındığında, acentenin sözleşmenin pek çok edimini birden fazla ihlal ettiği, davalı tarafça bu hususlarda yazılı bildirimlerde bulunulduğu, eksikliklerin devamı neticesinde sözleşmenin davacı acenteye gönderilen ihtarnameyle feshedildiği, ihtarnamede davacı acentenin sözleşmeye aykırı olan davranişlarının belirtildiği anlaşılmış olmakla davalı şirketin acentelik sözleşmesinin haklı sebeple feshetmiş olduğunun tespitinde ve kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Çünkü basiretli bir tacirden, kendi zararına devam eden sözleşmeye katlanması beklenemez. Sermaye şirketi olan davalı şirketin kazanç amacıyla kurulmuş olduğu ve bu saikle hareket ettiği de göz önünde bulundurulduğunda, haklı sebepler nedeniyle kendi zararına devam eden sözleşmenin sona erdirilmesi için feshinde hukuka aykırılık görülmemiştir. Diğer taraftan, tarafların defter ve kayıtlarından mahkemenin kabul etmiş olduğu oranda davacının alacaklı bulunduğu sübuta erdiğinden, alacak bedeli yönünden kabul kararında da herhangi bir isabetsizlik mevcut değildir. Ne var ki davacı tarafça her ne kadar diğer bir kısım alacak kalemlerine ilişkin talepte bulunulmuş ise de bilirkişi raporlarında da ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere, davacı şirketin , kabul edilen alacak kalemleri haricinde diğer alacak taleplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılarak rapor tanzim edilmiş, davacı vekili de bilirkişi raporlarını benimseyerek, HMK'nın 107.maddesi uyarınca açtığı belirsiz alacak davasındaki talebini 89.003,26 TL'ye çıkarmış, mahkemece de davanın asıl alacak bakımından kabulüne karar verilmiştir. Bu nedenle, HMK'nın 26. maddesi uyarınca taleple bağlılık esas olup davacının davaya konu etmediği fazla talepler bakımından ileri sürdüğü istinaf sebeplerinin ve kendi iradesiyle davaya dahil etmediği alacak kalemleri bakımından genel işlem koşullarına ve haksız işlem şartına dair istinaf nedenlerinin kabulü de mümkün görülmemiştir. Davacı vekilinin diğer istinaf nedeni ise kabul edilen alacak miktarına fesih tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekir iken dava tarihinden itibaren faiz işletilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğuna dairdir. TBK'nın 117. Maddesinde muaccel bir borcun borçlusunun alacaklının ihtarıyla temerrüde düşeceği düzenlenmiştir. TTK'nın 18. Maddesinde ise tacir olmanın hükümleri üst başlığı altında 3. Fıkrasında, tacirler arasında diğer tarafın temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarların noter aracılığı ile, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılacağı belirtilmiştir. Her iki yasal düzenlemede emredici niteliktedir. Somut davada tacir olan davacı tarafça davalı şirketin usulüne uygun şekilde temerrüde düşürülmüş olduğuna ilişkin herhangi bir ihtar veya ihbar olmadığı gibi davacı tarafçada aksi iddia edilmemiştir. Bu durumda dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinde herhangi bir usulsüzlük görülmemiştir. Davalı vekilinin istinaf nedenleri ise mahkemenin, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği kabulünün hakkaniyete uygun olduğu, davacının tüm taleplerinin reddi gerekirken 89.003,26 TL’nin hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, ek sözleşmenin 7. maddesinde müvekkili şirketin defter ve kayıtlarının geçerli olacağının kabul edildiği, davacının ticari defter ve kayıtlarının delil olarak gösterilmesi ve delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, davacının sözleşmeyi özgür iradesi ile imzaladığı, isim hakkı bedelinin iadesinin söz konusu olamayacağı, ek sözleşmenin 11. maddesinde acenteye ödeme yapılmayacağının belirtildiği yönündedir. Yukarıda bilirkişi tespitleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Ayrıca, tarafların delil anlaşması yapmış olmaları, TTK'nın 83 ve HMK'nın 222.maddesi uyarınca her iki taraf tacirin defterlerinin incelenmesini engellemez. Bu nedenle davacının defterlerinin incelenmesi usule aykırı bulunmamıştır. Usul ve yasaya uygun olarak düzenlenen bilirkişi rapor ve ek raporlara göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf nedenlerinin de yerinde olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; bakiye 125,50 TL karar harcının davacıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı harçtan muaf olduğundan, davalıdan harç alınmasına yer olmadığına, 4-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.09.03.2023
KANUN YOLU: HMK'nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.

Full & Egal Universal Law Academy