İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/738 Esas 2023/532 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/738
Karar No: 2023/532
Karar Tarihi: 30.03.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/738
KARAR NO: 2023/532
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2019
NUMARASI: 2019/301 E. - 2019/1401 K.
ASIL DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARŞI DAVANIN KONUSU:Menfi Tespit
Taraflar arasındaki asıl ve karşı davaların ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın kabulüne, karşı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı, davacı- karşı davalı vekili ve davalı-karşı davacı vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin davalı ile mal alım satımından doğan ticari ilişkisi bulunduğunu, bu kapsamda teslim edilen malların bedeline ilişkin olarak cari hesap alacağı bulunduğunu, davacı şirketin alacağının tahsili amacıyla Büyükçekmece ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin 8.192,88 TL üzerinden devamına, %20 oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı vekili, savunmasında özetle; yetki ve göreve ilişkin ilk itirazları bulunduğunu, talebin zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında herhangi bir sözleşme bulunmadığını, davacının alacak iddiasını neye dayandığının anlaşılamadığını, her hangi bir fatura, teslim tutanağı, irsaliye sunamayan davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, alacağın likit olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Karşı davada davacı vekili, karşı dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı şirkete 24.033,18 TL'lik takip başlatmasına rağmen iş bu davayı 8.192,88 TL'lik kısmı için açtığını, 15.840,30 TL yönünden itirazın iptalini talep etmediğini, davacının bu davayı kısmi olarak açmasında herhangi bir hukuki yararı bulunmadığını, nitekim bu anlamda bakiye kısım için davalı şirketin borçlu olmadığını ileri sürerek, dava açılmayan bakiye kısım için takibin iptaline ve karşı davacı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, kötüniyet tazminatının karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "...Asıl dava, cari hesap alacağına istinaden başlatılan icra takibine yapılan itirazın kısmen iptali istemine ilişkin olup, karşı dava, asıl davada itirazın iptali talebine konu edilmeyen alacak kısımı için davalı tarafın menfi tespit talebine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; asıl davada, davacının taraflar arsındaki ticari ilişki kapsamında davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının ne olduğu, karşı dava yönünden, icra takibine konu edilip asıl davada itirazın iptali talebine konu edilmeyen alacak kısımı için davalı tarafın menfi tespit talebinin yerinde olup olmadığı, davacı karşı davalının cevap dilekçesindeki beyanları ve arabuluculuk tutanağındaki tespitler nazara alındığında menfi tespit davası açmakta davalı karşı davacının hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususlarındadır. Büyükçekmece ... İcra Müdürlüğü'nün ... esas sayılı takip dosyası UYAP sisteminden celbedilmiş, incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusuna karşı asıl alacak ve işlemiş faiziyle birlikte 24.033,18-TL'nin tahsili için ilamsız takip talebinde bulunulduğu, süresinde itiraz üzerine takibin durduğu, takip dayanağının, 14.555,06-TL'lik ve 31.10.2018 tarihli cari hesap alacağı ve 8.192,06-TL'lik ve 04.12.2018 tarihli cari hesap alacağı olduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularından tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme günü belirlenerek SMMM bilirkişisinden rapor alınmasına karar verilmiş, alınan bilirkişi raporunda özetle; davacının 2018 - 2019 yılları ticari defterinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davalı yan vekili 10.07.2019 havale tarihli dilekçesi ile "davalı şirketin ticari defterlerinin kapsamlı olması sebebiyle yerinde inceleme yetkisi verilmesini" talep etmiş olup Sayın Mahkemeniz tarafından tarafıma verilen Mahallinde inceleme yetkisine istinaden davalı şirket vekiline gerek mail yolu ile gerekse telefon ile aranarak ticari defterlerin incelenmesi gerektiği yönünde bilgilendirmeler yapılmış olmasına rağmen davalı yan vekili tarafından bu zamana (17.10.2019 tarihine kadar) kadar ticari defterlerin hazır olduğu ile ilgili tarafımıza bilgi verilmediğinden davalı yana ait ticari defterler üzerinde inceleme yapılamadığı, davacının ticari defterlerine göre; takip tarihi (26.02.2019) itibariyle kendi ticari defterlerinde davalı yandan 8.192,88-TL cari hesap bakiye alacaklı olduğu, cari hesaba konu irsaliyeli faturalar incelendiğinde: faturaların muhteviyatının tıbbi ürünler olduğu, irsaliyeler üzerinde malları teslim kısımlarının,..., ..., ..., ..., ... imzalarına müteakip teslim edildiği, davalıya ait 2018 yılı BA formundan davacının takip dayanağı yapmış olduğu 27 adet faturaların tamamının davalı yan tarafından alım olarak bildirilmiş olduğu, bu itibarla davacının davalıya takip dayanağı faturaların içeriğindeki mal/hizmeti teslim/ifa etmiş olduğu kanaatine varıldığı, neticeten, davacının ticari defterlerine göre; takip tarihi takip tarihi (26.02.2019) itibariyle davalı yandan 8.192,88-TL cari hesap bakiye alacaklı olduğu, davacının takip tarihinden önce davalıya bir ödeme ihtarının bulunmadığı, takip tarihi itibariyle davacının 1.285,24-TL işlemiş faiz talebinin dayanağı bulunmadığından, takip tarihi itibariyle işlemiş faiz yönünden alacağının bulunmadığının kabulünün gerekeceği kanaatine varıldığı, mahkemece davacının davasında haklı görülmesi ve takibin devamına takdir edilmesi halinde, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan olan 8.192,88-TL asıl alacağına takip tarihinden (26.02.2019) itibaren davacının talebi ile bağlı olarak faiz talep edebileceği kanaati bildirilmiştir. Dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirilmiştir. Davacı taraf asıl alacak ve işlemiş faiziyle birlikte 24.033,18-TL'nin tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlatmış, davalının borca itirazı üzerine bu kez 8.192,88-TL asıl alacak yönünden itirazın iptali ve takibin devamı için iş bu davayı açmıştır. Davalı taraf 8.192,88-TL yönünden davanın reddini talep ederek aynı zamanda icra takibine konu edilip asıl davaya konu edilmeyen bakiye asıl alacak ve işlemiş faiz yönünden menfi tespit talebine ilişkin karşı dava açmıştır. Yapılan bilirkişi incelemesinde 8.192,88-TL bedelli irsaliyeli faturaların davacı tarafın defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafça BA formlarında vergi dairesine bildirildiği, irsaliyeli faturalarda teslim alan kişiler ve imzalarının bulunduğu anlaşılmakla, bu alacak miktarı yönünden davanın ispat edildiği anlaşılmıştır. Karşı dava yönünden yapılan değerlendirmede, davacı karşı davalı, arabuluculuk görüşmelerindeki beyanında 24.033,18-TL'lik kısım üzerinden takip başlatmışsa da, 8.192,88-TL yönünden arabuluculuk görüşmelerinin yapıldığını, oradaki beyanında her ne kadar 14.555,06 TL ve 8.192,88 TL cari hesap alacağı olarak talepte bulunmuşsa da, cari hesaptan kaynaklı anapara alacaklarının 8.192,88 TL olduğunu, 14.555,06 TL bedelli alacak kaleminin sehven yazıldığını, müzakereleri sadece 8.192,88 TL ve ferileri kapsamında yürütmek istediklerini beyan ettiğini, karşı davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını savunmuşsa da,, davacı karşı davalının başlattığı icra takibi karşı dava tarihi itibariyle mevcut olup takipten feragat vb, davalının takip tehdidi altında bulunmasını ortadan kaldıran bir durum mevcut değildir. Davacı karşı davalının arabuluculuk görüşmelerindeki beyanı 6325 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanunu'nun 5. Maddesi gereğince bu görüşmeler sırasında ileri sürülen ve ortaya konulan beyan ve belgeler mahkemece nazara alınamayacağından, tarafları da bağlayıcı olmayacağından hükme esas alınamaz. Buna göre davalı karşı davacı Büyükçekmece .... İcra müdürlüğü'nün ... esas sayılı dosyasına konu 14.922,73 TL asıl alacak, 917,57 TL işlemiş faiz yönünden takip tehdidi altında olduğundan ve yapılan bilirkişi incelemesinde tespit edilen alacak miktarına göre davalı karşı davacının davacı karşı davalıya bu miktar yönünden borçlu bulunmadığı, davalı karşı davacının bu yönde kabul bayanınında bulunduğu anlaşılmakla, karşı davanın bu miktar üzerinden kısman kabulüne, karşı davacının kötüniyet tazminatı talebi bulunsa da, davacının kötü niyetli takip başlattığı ispatlanamadığından ..." gerekçesiyle, asıl davanın kabulüne, Büyükçekmece ... İcra müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyasında yapılan icra takibine davalının itirazının asıl alacak yönünden iptaline, takibin asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağın %20'si oranında 1.638,57 TL icra inkar tazminatınn davalıdan alınarak davacıya verilmesine; karşı davanın kısmen kabulü ile Büyükçekmece ... İcra müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyasına konu 14.922,73 TL asıl alacak, 917,57 TL işlemiş faiz yönünden karşı davacının karşı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı - karşı davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; asıl davada verilen kararın onanması gerektiğini, ancak karşı davanın açılmasında karşı davacının hukuken korunmayı gerektiren bir menfaati olmadığını, davanın tüm aşamasında borçlu olunmadığına konu alacak kaleminin sehven yazıldığı, bu yönde bir alacak kaleminin yer almadığı beyan edilmesine rağmen yerel mahkemenin bu yöndeki beyanlarına itibar etmemesinin yasaya aykırı olduğunu, cari hesaba bağlı alacak kısmı hesaplanırken taraflarınca sehven fazla hesaplandığının görüldüğünü, gerçek alacak miktarının 8,192,88 TL olduğunu, bu miktar yönünden arabuluculuk kurumuna başvurulduğunu, itirazın iptali davasının dava dilekçesinde ve yargılama aşamasında tüm beyanlarında da asıl alacak miktarının 8,192,88 TL yönünde olduğu, takibe konan miktarın sehven hesaplandığının beyan edildiğini, bu açıklamaların müvekkilinin karşı davacından cari hesaba bağlı olarak alacak kaleminin 8,192,88 TL olduğu, başka bir alacağının olmadığı anlamına geldiğini, diğer bir değiş ile davacının iddiası gibi kısmi alacak talepli bir dava açılmamış, müvekkilin tüm alacağı açıkça 8,192,88 TL'lik kısmı oluşturduğundan haklı ve gerçek alacağın tahsili için dava açıldığının görüldüğünü, karşı davacının ise müvekkili tarafından talep edilmeyen ve talep edilemeyecek bir alacak kalemi için menfi tespit istemli dava ikame edildiğini, ancak işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, karşı davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu karşı davaya ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kaşı dava bakımından verilen kararın kaldırılmasına ve karşı davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı - karşı davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı- karşı davalı şirketin müvekkili şirkete 24.033,18 TL tutarında takip başlatmasına rağmen davayı 8.192,88 TL tutarındaki kısım için açmasında herhangi bir hukuki yararı bulunmadığını nitekim, bu anlamda bakiye kısım için müvekkil şirketin borçlu olmadığı konusunda açtıkları karşı davanın kabul edildiğini, taraflar arasında akdedilmiş herhangi bir sözleşme bulunmadığını, davacı ile müvekkili şirket arasında sözleşme olmaksızın neye binaen müvekkili şirkete alacak iddiasının ileri sürüldüğünün anlaşılamadığını, nitekim davacının iddia ettiği mal satım ilişkisine dair herhangi bir belge sunamadığını, herhangi bir fatura, irsaliye belgesi, teslim tutanağı dosyaya sunamayan alacak iddialarının gerçek dışı olduğunu, ayrıca faturaların müvekkil şirket kayıtlarında olduğu iddiasına itibar edilmemesi gerektiğini, davacı alacağının likit olmadığını, müvekkili şirket aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, açtıkları karşı davanın kabul edilmiş olmasının da itirazlarında haklı olduklarını, asıl davacının iddia ettiği alacağın likit olmadığını ve yargılama neticesinde iddia olunan alacak tutarının mahkeme tarafından karar verildiğini gösterdiğini, bundan dolayı da asıl davada davacı lehine müvekkili şirket aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmemesi gerektiğini, ancak yerel mahkemenin hatalı bir değerlendirme ile karşı davayı kabul edip iddia olunan alacak miktarı hakkında yargılama sonunda bir karar vermesine karşın, sanki asıl davacı – karşı davalının iddia ettiği alacak miktarı likitmiş gibi müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmetmesinin hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve asıl davanın reddine, karşı davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, İİK'nın 67. maddesi uyarınca ticari satıma ilişkin açık hesap alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkâr tazminatının tahsili talebine; karşı dava ise menfi tespit talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kabulüne karşı, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK'nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Asıl dava yönünden yapılan istinaf incelemesinde; Dosya kapsamında bulunan Büyükçekmece ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine 14.555,06 TL cari hesap alacağı, buna işlemiş 917,57 TL faiz ile 8.192,88 TL cari hesap alacağı ile buna işlemiş 367,67 TL faiz olmak üzere toplam 24.033,18 TL alacak yönünden icra takibi başlatıldığı, davalı tarafından süresinde verilen itiraz dilekçesi ile borcun tamamına ve ferilerine itiraz edildiği itiraz üzerine takibin durduğu ve davanın bir yıllık yasal hak düşürücü sürede açıldığı anlaşılmıştır. Öncelikle, asıl davada davacı, takip konusu ettiği alacağın bir kısmına yönelik olarak eldeki itirazın iptali davasını açmış olup davacının takip konusu olan ve itiraza uğrayan alacağının bir kısmı için itirazın iptali davası açmasına engel bir durum bulunmadığından asıl davalı vekilin aksi yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir. Asıl davada davacı taraf, davalı ile aralarında ticari ilişki bulunduğunu, bu kapsamda davacıya mal teslim ettiğini, davalı tarafından bu ilişkiden kaynaklanan cari (açık) hesap alacağının ödenmediğini ileri sürmüş, asıl davalı tarafça, ticari ilişki ve sözleşme bulunmadığı savunulmuştur. Dosya kapsamında bulunan faturaların davacı tarafından davalı adına düzenlediği, mahkemece taraf defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, davalı vekilince sunulan dilekçe ile yerinde inceleme talep edilmesine rağmen bilirkişinin davalı yana ulaşamadığı, davalının defterlerini sunmadığı görülmektedir. Mahkemece alınan bilirkişi raporu ile davacı ticari defterlerinin usul ve yasaya uygun tutulduğu, taraflar arasında 2018-2019 yıllarında ticari ilişki göründüğü, davalıya kesilmiş 27 adet faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, irsaliyeli faturalara göre teslim alan kısımlarda isim ve imza bulunduğu, davalıya ait 2018 yılı BA formundan davacının dayandığı 27 adet faturanın tamamının davalı tarafından mal alımı olarak vergi dairesine bildirildiği tespit edilmiştir. Dosya kapsamına göre gerek davacı defterleri, gerek davalıya ait BA formları uyarınca taraflar arasında mal satımından kaynaklı ticari ilişki bulunduğu anlaşılmaktadır. Yazılı bir sözleşme bulunmamakla birlikte alınan bilirkişi raporundan da anlaşıldığı üzere ticari ilişkinin açık hesap ilişkisi şeklinde işlediği, davalının hesabında davacının faturaları davalının borcuna, davalının ödemelerini ise alacağına kaydettiği, ayrıca davalının, davacı defterindeki bu faturaların tamamını BA formu ile bildirdiği görülmektedir. Bu durumda davacı tarafından ticari ilişkinin varlığı ve mal tesliminin yapıldığı ispatlanmı olup mahkemece asıl davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun olmuştur. Bu sebeplerle, karşı davalı vekilinin ticari ilişki bulunmadığı yönündeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Asıl davacının alacağı fatura ve açık hesaptan kaynaklandığından likit olup mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmesi de isabetli olmuştur. Bu nedenlerle, asıl davada davalı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Karşı dava yönünden yapılan istinaf incelemesinde; a-Karşı davada davalı vekilinin karşı davaya yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde; Karşı davada davalı vekili, karşı davada davacının karşı davayı açmakta hukuki yararı olmadığını ileri sürerek, karşı dava yönünden kararı istinaf etmiştir. Asıl davacı-karşı davalı, 14.555,06 TL cari hesap alacağı, buna işlemiş 917,57 TL faiz ile 8.192,88 TL cari hesap alacağı ile buna işlemiş 367,67 TL faiz olmak üzere toplam 24.033,18 TL alacak yönünden icra takibi başlatmış, karşı davalının itirazı üzerine dava değerini 8.192,88 TL göstererek itirazın iptali talepli olarak asıl davayı ikame etmiş, asıl davalı tarafça da karşı dava ile takipte talep edilen ancak dava konusu edilmeyen 15.840,30 TL yönünden borçlu olmadığının tespiti ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesi talep edilmiştir. Karşı dava yönünden uyuşmazlık, karşı davacının, takip konusu edilen ve itirazı üzerine duran icra takibinde itirazın iptali davası açılmayan 15.840,30 TL yönünden menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Menfi tespit davası, İİK'nın 72. maddesinde düzenlenmiş olup bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. Somut olayda, karşı davacı, tüm borca yönelik itirazı üzerine duran takibe ilişkin itirazın iptali davasına konu edilmeyen 15.840,30 TL yönünden menfi tespit istemli karşı davayı açmış olup borçlu-karşı davacının, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek, kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için dahi menfi tespit davası açabileceği kabul edilmişken, hakkında yürümekte olan bir icra takibi olan borçlunun bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunda hiç kuşku olmadığı gibi, böyle bir davayı açmasına da hiçbir hukuki engel bulunmamaktadır. Zira, karşı davacı/borçlunun borçlu olmadığını ileri sürerek ilamsız icra takibine itiraz etmesi, ancak takibin durmasını sağlamakta olup, icra takibini ortadan kaldırmamaktadır. Bu nedenle, karşı davacının, takibe konu icra dosyasında itirazın iptaline konu edilmeyen kısım yönünden borçlu olmadığının tespiti için karşı davası açmakta hukuki yararı vardır (Yargıtay HGK 18.01.2012 tarih ve 2011/19-622 Esas, 2012/9 Karar, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 04.12.2013 tarih ve 2013/14644 Esas, 2013/19360 Karar, 21.10.2013 tarih ve 2013/11760 Esas, 2013/16319 Karar, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 13.01.2014 tarih ve 2013/18434 Esas, 2014/141 Karar sayılı kararları). Öte yandan, karşı davada davalı tarafından dava açmadan önce başvurulan arabuluculuk yolunda düzenlenen 19.04.2019 tarihli arabuluculuk son tutanağında asıl davacı tarafından alacağın sadece 8.192,88 TL cari hesap alacağı olduğu, 14.555,06 TL bedelli alacak kaleminin sehven yazıldığı belirtilmiş ise de, bu ifadenin itiraz üzerine duran takibi karşı dava konusu alacak yönünden ortadan kaldıran bir durum olmadığından bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle mahkemece, karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş ve karşı davada davalı vekilinin, karşı davada verilen hükme yönelik istinaf isteminin reddi gerekmiştir. b-Karşı davada davacı vekilini, karşı davaya ilişkin istinaf başvurusunun incelenmesinde; Karşı davada davacı vekili, müvekkili lehine %20 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesi ve karşı davanın tümden kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek karşı davada verilen hükmü istinaf etmiştir. Asıl davada davacı- karşı davada davalının icra takibini başlatmakta kötüniyetli olduğuna dair bir delil bulunmadığı, muhasebe kayıtlarında yapılan hata nedeniyle fazla miktar üzerinden takip yaptığını belirttiği, bu durumun anlaşılması üzerine de alacaklı olduğu kısım yönünden eldeki davayı açtığı nazara alındığında karşı davada davalı aleyhine kötüniyet tazminatı şartlarının oluşmadığı anlaşıldığından, karşı davada davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı usul ve yasaya uygun olup her iki taraf vekillerinin asıl ve karşı davalar bakımından ileri sürdükleri istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Davacı-karşı davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 809,54 TL nispi karar harcının davacı- karşı davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı-karşı davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 419,74 TL nispi karar harcı ve 125,50 TL istinaf karar harcının davalı- karşı davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,4-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin kendi lerinin üzerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.30.03.2023
KANUN YOLU: HMK'nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.

Full & Egal Universal Law Academy