İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/680 Esas 2023/450 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/680
Karar No: 2023/450
Karar Tarihi: 16.03.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/680
KARAR NO: 2023/450
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 11.12.2019
NUMARASI: 2017/802Esas - 2019/1181 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin 31.03.2017 tarihinde davalıya 10.000 Kg hurda alüminyum sattığını, davacının davalı borçludan defalarca borcunu talep ettiğini, davalının davacıyı sürekli oyaladığını, her defasında ödeme yapacağım deyip sonrasında hiçbir şekilde ödeme yapmadığını, son olarak müvekkili şirketin davalı aleyhine Küçükçekmece ... İcra Dairesi ... Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip yaptığını, davalı borçlunun kötü niyetli olarak borca itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, belirterek davalının Küçükçekmece ... İcra Dairesi ... Esas sayılı takip dosyasına ilişkin itirazının iptaline ve takibin devamına, davalının icra takibine kötü niyetli olarak itiraz ettiğinden alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine, davalının, taşınmaz ve araçlarına ihtiyati tedbir konulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; Davacının, müvekkili ile 2016 yılından beri sıkı bir ticari ilişki içerisinde olduğunu iddia ettiğini, ancak dosyaya yazılı bir sözleşme sunmadığını, davacı tarafın ticari ilişki iddiasını kabul etmediklerini, faturanın davalıya tebliğ edildiğini ispat edemediğini, davacının davalıya 10.000 kg. hurda sattığını iddia ettiğini, ancak hurdaları teslim ettiğini ispat edemediğini, yargıtay'ın yerleşik içtihatları gereği sırf fatura tanziminin alacaklı addedilmek için yeterli olmadığını, faturadan dolayı alacaklı olduğunu iddia edenin, fatura içeriği malın teslim edildiğini veya hizmetin sunulduğunu ispat külfeti altında olduğunu, davacı tarafın elinde yazılı ve kesin hiçbir delil olmadığı halde haksız ve mesnetsiz olarak davalı hakkında icra takibi başlattığını , dolayısıyla davacı tarafın davalıya yönelik icra takibi başlatmasında kötü niyetli olduğu, bu sebeple davacı şirketin dayanak icra takibinin % 20'sinden az olmayacak şekilde kötü niyet tazminatından sorumlu tutulması gerektiğini belirterek davanın reddini, davacı tarafın dayanak icra takibinin % 20'sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatından sorumlu tutulmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "...Davacı davalıya hurda alüminyum satışı gerçekleştirdiğini, bu nedenle faturaya dayalı alacağının olduğunu beyan ederken, davalı taraf ticari ilişkiyi reddetmiştir. Bu hususta tarafların ticari defter ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesine karar verilmiş olup, sunulan kök raporda davalının gerçek kişi tacir olduğunu bu nedenle ticari defter tutma zorunluluğunun bulunduğunu, BA formunun dosyaya sunulmaması nedeniyle davalı defter ve belgeler üzerinde mal alış ve satışını tespit edilemediğini, daha sonra sunulan raporda dava konusu faturaya ilişkin sevk irsaliyesinin teslim alan bölümüne araç plakası yazılarak imza atıldığı, teslim alanın isim ve soy isiminin yazılı olmadığı, davalı tarafın sevk irsaliyesinin altındaki imzayı inkar ettiği belirtilmiş ise de dosyaya celp edilen davalı BA formlarına göre, taraflar arasındaki uyuşmazlığın konusunu oluşturan 31/03/2017 tarihli ... nolu 65.000TL tutarlı faturanın davalı tarafça BA formu ile ilgili vergi dairesine bildirildiği, böylelikle hem taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığını hem de bu ilişki çerçevesinde bahse konu faturaya dayalı olarak davalının davacıdan ürün satın aldığının ispatlandığı, bu nedenle icra takibine yönelik itirazın iptaline karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Davacı taraf işlemiş faiz talebinde bulunmuş ise de, davalıya temerrüde düşürdüğüne ilişkin dosyaya sunulan herhangi bir ihtar bulunmadığı görüldüğünden faiz talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Diğer yandan alacağın faturaya dayalı olması nedeniyle likit olması, davalı tarafça yapılan itirazın haksız olması hususları birlikte değerlendirildiğinde hüküm altına alınan alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerektiği..." gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüyle Küçükçekmece .., icra dairesinin ... esas sayılı icra takip dosyasına yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 65.000TL asıl alacak üzerinden devamına, hüküm altına alınan alacağın %20 oranında 13.000TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dosyaya tanık listesi sundukları halde, tanıklar dinlenilmeksizin hüküm oluşturulmasının hukuka aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesinin, Vergi Dairesine müzekkere yazıldığını, BA formlarına göre müvekkili aleyhine hüküm oluşturduğunu ifade ettiğini, oysa Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2014/2-1226 Esas - 2016/1057 Karar ve 16.11.2016 tarihli kararında “Tahkikatın amacı, kural olarak delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir; aksi halde tahkikat tamamlanamaz ve yargılama uzar. Bu sebeple 145. Maddede belirtilen ve tarafın etki alanı dışında kalan çok özel durumlar dışında, sonradan delil sunulması halinde, bu deliller dikkate alınmamalıdır. Keza, tarafların 145. Madde şartları oluşmadan sonradan delil sunması ya da kanun yoluna başvururken bu şekilde delilleri dilekçesine ekleyip vermeleri kabul edilmemelidir.” şeklinde hüküm bulunduğunu, buna rağmen dosyaya ön inceleme aşamasından sonra sunulan deliller doğrultusunda hüküm oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, sırf BA BS formlarına ve ticari defterlere fatura işleme olgusuna göre hüküm oluşturmanın usul ve yasaya aykırı olduğunu, alacak iddiasında bulunan, sözleşmesel ilişkinin varlığını, faturayı tebliğ ettiğini, faturanın muhatabına ulaştığını, sevk irsaliyesi düzenlendiğini ve sevk irsaliyesine konu malın gerçekten teslim edildiğini ispat etmek zorunda olduğunu, oysa davacı tarafından bu hukuki olguların hiçbirisi ispat edilemediği halde, davacı lehine hüküm oluşturulmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dr.... imzalı bilirkişi raporuna göre ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekirken, usul ve yasaya aykırı şekilde toplanan delil doğrultusunda hüküm oluşturulmasının hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda, sevk irsaliyesinin altındaki teslim alan bölümüne ... nolu araç plakası yazılarak imza atıldığı, teslim alanın isim/soy isim yazılmadığının açıkça belirtildiğini, bu durumda davacının teslim iddiasını ispat edemediği ortada iken, iş bu husus gözetilmeksizin davacı lehine hüküm oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacı tarafın dosyaya sunduğu 31.03.2017 tarihli sevk irsaliyesinde teslim alan bölümünde bulunan imzanın müvekkiline ait olmadığını, bu durumun dosyaya sunulan vekaletname ile sevk irsaliyesi üzerinde bulunan imzanın karşılaştırılmasında çıplak gözle dahi görüldüğü belirtilmesine rağmen, eksik inceleme ile hüküm oluşturulduğunu, Davacı tarafın sermaye şirketi olduğunu, bu sebeple basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunduğunu, sözleşmesel bir ilişkiden dolayı alacaklı olduğunu iddia eden tacirin dosyaya yazılı sözleşme sunamaması, beyan ve iddialarının dinlenirlilikten ve hukuka uygunluktan uzak olduğunu göstermekte iken davacı lehine hüküm oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Faturanın, her zaman düzenlenebilir nitelikte bir belge olduğunu, bu sebeple alacak iddiasında, kesin delil vasfını haiz olmadığını, davacının, müvekkilinden, faturadan kaynaklı alacaklı olduğunu iddia ettiğini, ancak faturanın müvekkiline tebliğ edildiğini ispat edemediğini, Davacının, müvekkiline 10.000 kg. hurda sattığını iddia ettiğini, ancak hurdaları teslim ettiğini ispat edemediğini, bilindiği üzere Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereği sırf fatura tanzimi alacaklı addedilmek için yeterli olmadığını, faturadan dolayı alacaklı olduğunu iddia eden, fatura içeriği malın teslim edildiğini veya hizmetin sunulduğunu ispat külfeti altında olduğunu, Eksik inceleme ile hüküm oluşturulmuş olması sebebiyle sayın mahkeme hükmünün kaldırılmasını talep etiklerini, nitekim dosyaya sunulan Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2012/10212 E. 2012/17054 K. Sayılı ilamında, malları teslim ettiğini iddia edenin ispat külfetinde olduğunu açıkça belirttiğini, Yine aynı tarihli verilen istinaf dilekçesinde, yemin delilinin hatırlatılmamasının da kararı yasa ve usule aykırı hale getirdiğini ileri sürerek, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satım ilişkisinde faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK'nın 67. maddesi uyarınca iptali ve inkar tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal sürede istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK'nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davalıdan hurda alüminyum satışı nedeniyle 31.03.2017 tarih ... nolu 65.000 TL tutarlı takip dayanağı faturadan ötürü alacaklı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Davalı ise davacı ile ticari ilişkiyi reddederek, fatura ve fatura konusu malların tesliminin kanıtlanması gerektiğini, davacı yanca sunulan sevk irsaliyesinde araç plakası altında imza atılmış olduğunu, imzanın da müvekkiline ait olup bağlamadığını ileri sürmüştür. Fatura tek başına alacağın varlığını kanıtlamaz. Ancak somut olayda yargılama aşamasında davalının BA formları dosyaya kazandırılmış, davalı BA formu kapsamında davacının fatura konusu mallarının davalı yanca teslim alındığı hususu kanıtlanmıştır. Davalı yanca fatura bedelinin ödendiği ileri sürülmediği gibi bu yönde savunma ve kanıt sunulmamıştır. Buna göre davalı BA form içeriğine göre davacı tarafından alacak ve takip konusu malların davalıya tesliminin kanıtlandığı kabulü ile kurulan hüküm isabetli olup, aksi yöndeki davalı istinaf nedenleri yerinde değildir. Davalı yanca delil listesinde taraf ticari defterlerine delil olarak dayanılmıştır. Kaldı ki TTK'nın 83. maddesi uyarınca, ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, tarafların ticari defterlerinin ibrazına resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilecek olup HMK'nın yargılamayı gerektiren davalarda hazırlık işlemlerine ilişkin hükümleriyle senetlerin ibrazı zorunluluğuna dair olan hükümlerinin ticari işlerde de uygulanacağı belirtilmiştir. HMK'nın ''Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması'' başlıklı 222/1 maddesinde de benzer yönde düzenleme yapılarak ''Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazın kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. '' hükmünü getirilmiştir. Taraflara ilişkin BA ve BS formları ise bu kapsamda ticari defter ve kayıtların dayanağı niteliğinde olduğundan, davalı vekilinin ön inceleme aşamasından sonra sunulan delil kapsamında taraflara ilişkin BA ve BS formalarına dayanılarak hüküm oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu yönündeki istinaf nedenleri yerinde değildir. Yine uyuşmazlığın niteliği ile alacak tutarı dikkate alındığında, karşı tarafın açık muvafakat olmaksızın tanık dinlenmesi de mümkün olmadığından davalı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde görülmemiştir. Somut uyuşmazlıkta davalı davacı ile ticari ilişkisi bulunmadığını, davacının fatura konusu malı teslimini kanıt yükü altında olduğunu savunmuştur. İspat yükü davacı da olup, davacı yanca mal tesliminin kanıtlandığı gerekçesiyle hüküm kurulduğundan, davalıya yemin delilini hatırlatılmasını gerektiren somut bir savunma nedeni bulunmamakla, davalı vekilinin yemin deliline dayanılmasına rağmen mahkemece yemin delilinin hatırlatılmaksızın sonuca gidilmesinin yasa ve usule aykırı olduğu yönündeki istinaf nedeni de yerinde değildir. İlk derce mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 3.324,12 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 16.03.2023
KANUN YOLU: HMK'nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.

Full & Egal Universal Law Academy