İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/536 Esas 2023/533 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/536
Karar No: 2023/533
Karar Tarihi: 30.03.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/536
KARAR NO: 2023/533
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/11/2019
NUMARASI: 2018/620 E.- 2019/1125K.
DAVANIN KONUSU: Şirket Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasındaki genel kurul karanının iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 26.04.2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısının tarihi itibariyle müvekkillerinden davacı ... AŞ'nin toplam 33.448.330.550 adet, diğer davacı ...'ün 766 adet, diğer davacı ...'ün 766 adet, ...'ün 383 adet, ...'nun 766 adet ve ...'ün 766 adet hissenin sahibi olduklarını, davalı şirketin diğer hissedarlarından dava dışı ...'ün davalı şirkette 766 adet, ...'ün 170849 adet hissenin sahibi olduklarını, ...'ün hakim ortağı olduğu ... AŞ'nin ise aynı tarih itibariyle 33.448.333.231 adet, ...'nin hakim ortağı olduğu, ... AŞ'nin ise 33.448.158.093 adet hissenin sahibi olduğunu, yani ... ve ...'nin davalı şirketin hem doğrudan hem de dolaylı yoldan birlikte hakim ortağı konumunda olduklarını, müvekkillerinin azınlık pay sahibi olduğunu, 26.04.2018 olağan genel kurul toplantısının 6 numaralı gündem maddesi altında alınan ve sadece hissedar olan bazı yönetim kurulu üyelerine "kazanç payı dağıtımına ilişkin" karar ile TTK'nın 395 ve 396 maddeleri uyarınca yönetim kurulu üyelerine şirketle işlem yapma, şirkete borçlanma ve rekabet yasağına ilişin verilen izinlere dair 9 numaralı gündem maddesi altında alınan kararların açıkça kanuna, davalı şirketin esas sözleşmesine ve objektif iyi niyet ile dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, müvekkilleri adına ikame edilen işbu dava ile iptali talep edilen 6 nolu gündem maddesinin yalnızca kazanç payına ilişkin kısmının iptalinin talep edilmekte olduğunu, aynı gündem maddesi içinde karara bağlanan kar payı dağıtımına ilişkin herhangi bir taleplerinin bulunmadığını, kazanç payı adı altında yapılan bu ödemenin esasen "örtülü kar dağıtımı" niteliğinde olduğunu, bahsi geçen şahıslara menfaat sağlandığını, ödemenin amacının performansı ya da başarıyı ödüllendirmek olmadığını, icra görevi bulunmayan yönetim kurulu üyelerine kazanç payı dağıtılırken, davalı şirkette yönetime ve şirket faaliyetlerine daha çok katkısı olan icra görevi bulunan yönetim kurulu üyelerine herhangi bir kazanç payı dağıtılmamasının kazanç payı dağıtılmasının gerçek amacının farklı olduğunu ortaya koyduğunu, tüm bu hususlar karara bağlanırken kararın sebebi hakkında somut ve denetime elverişli hiçbir açıklama yapılmamasının da bu durumu teyit ettiğini, davalı şirkette hiçbir icrai görevi haiz olmayan ... ve ...'ye kazanç payı ödenmesine karar verilmesi, davalı şirketin esas sözleşmesinin 27.maddesine açıkça aykırı olduğunu, davalı şirketin ana sözleşmesinde herhangi bir "imtiyazlı pay" öngörülmediğini, bahsi geçen yönetim kurulu üyelerine kazanç payı adı altında bir ödeme gerçekleştirilmek suretiyle söz konusu yönetim kontrolüne sahip yönetim kurulu üyeleri nezdinde zenginleşme, azınlıktaki diğer pay sahipleri nezdinde ise fakirleşme yaratıldığını, yönetim kurulu üyelerine TTK'nın 395 ve 396.maddeleri kapsamında verilen izinlere ilişkin kararın da oy hakkından yoksunluk hükümlerinin ihlal edilmiş olması sebebiyle iptal edilmesi gerektiğini, ... ile ...'nin hakimiyetine sahip oldukları... Holding ve ... Holdingin de oydan yoksun olmalarına rağmen, davalı şirket genel kurulunda oy kullandığını, ... Holding ve ... Holdingin hakim ortakları ... ve ...'nin önemli etkisinde olduğunun açık ve bu nedenle davalı şirketin pay sahibi olan bu şirketlerin oydan yoksun olmaları gerekirken genel kurul sırasında oy kullanılmış olmalarının TTK'nın 436/1 hükmüne aykırılık teşkil ettiğini, söz konusu kararın afaki iyi niyet ve dürüstlük kuralına da aykırı olduğunu ve azınlık hissedarların menfaatlerine halel getirecek nitelikte olduğunun da sahip olduğunu ileri sürerek, 26.04.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısının 6 numaralı gündem maddesi altında alınan kararın "kazanç payı dağıtımına" ilişkin kısmı ile 9 numaralı gündem maddesi altında alınan kararın TTK'nın 446.maddesi uyarınca iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı ... ile ... ve ...'nin ... ve ... şirketine miras yoluyla ortak olduklarını, her üç ortak kardeşin, müvekkili şirkette eşit olarak %33,33'er paya sahip olduklarını, davacıların iptalini talep ettikleri 6 numaralı kararın da genel kurulun oylanmasından ve onayından geçtiğini, davacıların gündemin 6.maddesine istinaden alınan kar dağıtımı kararına da itiraz etmeyerek, kar payı dağıtımını ve oranlarını kabul ettiklerini, gerek müvekkili şirketin esas sözleşmesinde ve gerekse de mevzuatta kazanç payının tüm yönetim kurulu üyelerine ödenmesi gerektiği yönünde herhangi bir düzenleme bulunmadığını, bundan dolayı yönetim kurul üyelerine kazanç payı ödenip ödenmemesi veya sadece bir kısım yönetim kurulu üyesine kazanç payı ödenmesinin anonim şirketin en üst karar organı olan genel kurulun münhasır takdir yetkisine sahip olduğunu, bu takdirde hakkının kullanılmasının yerindelik denetimine tabi tutulamayacağının açık olduğunu, müvekkili şirketin genel kurulu, kazanç payı dağıtımına ilişkin takdir yetkisini kullanırken, yönetim kurulu üyesi olma sıfatıyla şirkete yapılan katkıları ve eşitlik ilkesine de nazara aldığını, ayın konumda olan üyeler arasında hiçbir ayrım yapmayarak tamamen objektif davranıldığını, müvekkili şirketin yönetim kurulundaki icracı olmayan yönetim kurulu üyeliği "herhangi bir ... şirketinden maaş almayan" anlamına geldiğini, davacının iddia ettiğinin aksine "fiilen çalışmayan" veya "icrai görevi bulunmayan" anlamına gelmediğini, sağladıkları katkı dolayısıyla genel kurul tarafından icracı olmayan üyelere objektif kritere istinaden kazanç payı ödenmesinin yasaya, şirket esas sözleşmesine ve iyi niyet kurallarına ve eşit işlem ilkesine tümüyle uygun olduğunu, bu kişilerin müvekkili şirket yönetim kurulu toplantılarına katıldığını, müvekkili şirketin sevk ve idaresinde aktif rol oynadığını, yönetim kurulu üyesi olmaları sebebiyle gerek TTK gerekse vergi, sosyal güvenlik ve iş kanunları çerçevesinde hukuki ve mali sorumluluk üstlenmekte olduklarını, davaya konu genel kurulda yapılan oylamada TTK'nın 436.maddesine riayet edildiğini, nitekim ..., ..., ... ve ... 'un TTK 395 ve 396 kapsamında verilen izin ve yetkilere dair yapılan oylamada oy kullanmadıklarını, şirket nezdinde pay sahibi olan ... Holding AŞ ve ... Holding AŞ'nin gündem maddelerinin oylamasında oy kullanmaları, pay sahipliği hakkının bir gereği olduğundan, bu şirketlerin, yapılan oylamada temsilcileri aracılığı ile oy kullanmalarının haklı ve hukuka uygun olduğunu, nitekim TTK'nın 436.maddesindeki düzenlenmede pay sahibinin ortağı olduğu ya da yönetiminde yer aldığı şirketlerin oy haklarının kısıtlanmadığını, bu kapsamda .... Holding AŞ ve ... Holding AŞ pay sahipliğinden doğan haklarını kullanarak, oylarını kullandıklarını, .... Holding AŞ'nin müvekkili şirketin yönetim kurulu üyesi olmadığını, sadece pay sahibi hissedarları ve bu oylamada oyda yoksunluk hesabında dikkate alınan TTKnın 436/1 maddesi uyarınca oydan yoksunluklarının bulunmadığını, TTK'nın 436. maddesinin düzenlemesinde tüzel kişi pay sahiplerinin ortağı olduğu ya da yönetiminde yer aldığı şirketlerdeki oy hakları hiç bir şekilde kısıtlanmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "...Davacılar tarafından davalı şirketin 26/04/2018 tarihli Genel Kurulunda alınan 6 ve 9 numaralı kararlarının iptali talep edilmiş olup, davacıların 26/04/2018 tarihli Genel Kurula katıldıkları, 6 ve 9 numaralı kararlara muhalif kaldıkları ve muhalefet şerhlerini tutanağa yazdırdıkları, davalarını da Genel Kurul Tarihinden itibaren 3 aylık süre içerisinde açtıkları anlaşıldığından, TTK.'nun 445 ve 446.maddesinde yer alan genel kurul kararının iptali davası açma şartlarının yerine getirildiği sonucuna varılmıştır. Davalı ...Ş.'nin yönetim kurulu üyelerinin ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... olduğu ticaret sicil özetinin yapılan incelemesinden anlaşılmıştır. İptali talep edilen gündemin 6. maddesinde alınan karar ile ilgili olarak; şirketin 2017 yılı karından 2.700.000,00 TL tutarındaki kazanç payının icra görevi olmayan yönetim kurulu üyelerine dağıtılmasına, bu tutarın 1/2'sinin ..., 1/2'sinin ...'ye verilmesine ilişkin kararın pay sahiplerinden ... Holding A.Ş. Temsilcisinin 33.448.330.550 adet, ... temsilcisinin 766 adet, ... temsilcisinin 383 adet, ... temsilcisinin 766 adet, ... temsilcisinin 766 adet, ... temsilcisinin 766 adet olmak üzere toplam 33.448.333.997 adet olumsuz oya karşılık toplantıya katılına diğer pay sahipleri ... Holding A.Ş. Temsilcisinin 33.448.333.231 ve ... Holding A.Ş. Temsilcisinin 33.448.158.093 olumlu oyu olmak üzere toplam 66.896.491.324 adet olumlu oy ve oy çokluğu ile alındığı, TTK'nun 436 maddesinin 1. Fıkrası uyarınca pay sahibi yönetim kurulu üyeleri ... ve ..., ... ve ...'un pay sahipliğinden doğan oy haklarını kullanmadıkları, davacıların genel kurulun 6. gündem maddesinde kabul edilen kazanç payı ödemesine ilişkin karar ile dolaylı biçimde şirket karından bu yönetim kurulu üyelerinin menfaat temin ettikleri, kazanç payı adı altında yapılan bu ödemenin örtülü kar dağıtımı niteliğinde olduğu, ...'ün ... Holding'in hakim konumundaki pay sahibi olan ... Holding'in ...'nin de ... Holding'in hakim konumundaki pay sahibi olan ... Holding'in hakim ortağı olduğunu, bu kişilere kazanç payı adı altında ödeme yapılmasının bu miktarın davalı şirketin tüm hissedarlarına temettü olarak dağıtılması yerine sadece yönetim kontrolünü elinde bulunduran hissedarlara verilmesinin eşit işlem ilkesine aykırılık teşkil edeceğini bildirerek iptalini talep etmişlerdir. TTK.'nun 511. maddesinde yönetim kurulu üyelerine kazanç paylarının sadece net kardan ve ancak kanuni yedek akçe için belirli ayrım yapıldıktan ve pay sahiplerine ödenmiş sermayenin %5 i oranında veya esas sözleşmede öngörülen daha yüksek bir oranda kar payı dağıtıldıktan sonra verilebileceği düzenleme konusu yapılmıştır. Davalı şirketin incelenen ticari defterlerindeki kayıtlarına göre konsolide bilançolarının kar dağıtımına esas alınan tutarının 2017 yılı itibariyle raporlanan tutar ile uyumlu olduğu, 6. madde kapsamında alınan karara dayalı olarak şirket ortaklarına dağıtılan 1.ve 2. temettülere yönelik herhangi bir itiraz bulunmadığı, TTK.'nun 511. maddesindeki düzenlemeye aykırı olarak kazanç payı dağıtımı yapılmadığı, davacıların itirazlarının icracı olmayan şirkette aktif görevi bulunmayan şirketteki hakim ortaklıkları nedeniyle yönetim kurulunda bulunan pay sahiplerine kar payına ek olarak kazanç payı altında örtülü bir kar dağıtımı yapılmasının eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğu iddiasına yönelik olduğu görülmüştür. TTK.'nun 511. maddesine göre yönetim kurulu üyelerine kazanç payları sadece net kardan ve ancak kanuni yedek akçe için belirli ayrım yapıldıktan ve pay sahiplerine ödenmiş sermayenin %5'i oranında veya esas sözleşmede öngörülen daha yüksek bir oranda kar payı dağıtıldıktan sonra verilebileceği, TTK.'nun 394. maddesinde de yönetim kurulu üyelerinin tutarı esas sözleşme veya genel kurul kararı ile belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kardan pay ödenebileceğinin kararlaştırıldığı, davalı şirketin esas sözleşmesinin 27. maddesi ile net kardan zarar düşüldükten sonra kalan %5'inin ödenmiş sermayesinin %20'sini buluncaya kadar yedek akçeye ayrılacağı, 1. temettü dağıtıldıktan sonra kalandan en fazla %10'unun yönetim kurulu üyelerine, %10'unun da şirketin müdür ve müstahdemlerine dağıtılabileceğinin hüküm altına alındığı, ödenecek kazanç payının ana sözleşmeye uygun olarak yeterli nisap sağlanarak alındığı, şirket ana sözleşmesinde kazanç payının yönetim kuruluna verilebileceğinin kararlaştırıldığı, yönetim kurulu üyeleri arasında icracı-icracı olmayan ayrımının yapılmadığı, 1. temettü ödendikten sonra kalandan ödenecek %10 tutarın yönetim kurulu üyelerine ödenmesine karar verilmesinin genel kurulun takdirinde olduğu, bu durumun diğer yönetim kurulu üyeleri bakımından bir eşitsizlik yarattığı düşünülse bile davacılar dışında başka itiraz edenin bulunmadığı, kararın ortakların hukukunu etkiler yanının olmadığı, (İstanbul BAM 12. H.D.'nin 2017/333 Esas, 2017/619 Karar, 21/12/2017 tarihli ilamı bu yöndedir.) TTK.'nun 511. maddesi hükmüne uygun olduğu, kazanç payının teşvik tedbiri olduğu, TTK.'nun 511. maddesine ve TTK.'nun 394. maddesine aykırı olmayan 6. maddenin iptali gerekmediği, TTK.'nun 511 ve 394. maddelerine uygun olarak alınan kararın pay sahipleri arasındaki TTK.'nun 357. maddesi uyarınca eşit işlem ilkesine de aykırı olmadığı anlaşıldığından bilirkişi raporundaki görüşten ayrılınarak bu maddenin iptali isteminin de reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı tarafından iptali talep edilen gündemin 9. maddesi ile alınan karar açısından; yönetim kurulu üyelerine TTK'nun 395 ve 396. maddeleri hükümleri gereğince yetki verilmesine ilişkin kararın ... Holding A.Ş. temsilcisinin 33.448.330.550 adet, ... temsilcisinin 766 adet, ... temsilcisinin 383 adet, ... temsilcisinin 766 adet, ... temsilcisinin 766 adet, ... temsilcisinin 766 adet olmak üzere toplam 33.448.333.997 adet olumsuz oya karşılık toplantıya katılan diğer pay sahipleri ... Holding A.Ş. temsilcisinin 33.448.333.231 ve ... Holding A.Ş. temsilcisinin 33.448.158.093 olumlu oyu olmak üzere toplam 66.896.491.324 adet olumlu oyu ve oy çokluğu ile alındığı, TTK'nun 436 maddesinin 1. fıkrası uyarınca pay sahibi yönetim kurulu üyeleri ... ve ..., ... ve ...un pay sahipliğinden doğan oy haklarını kullanmadıkları, dava konusu şirketin yaklaşık %67 oy oranına sahip .... ve ... Holding'in olumlu oyları ile alındığı, alınan kararın davacı tarafından ...'ün ... Holding A.Ş.'nin, ...'nin de ... Holding A.Ş.'nin hakim hissedarları oldukları, bu sebeple bu şirketlerin de oy hakkından mahrum oldukları alınan kararın TTK'nun 436/1. maddesi hükmüne aykırı olması sebebiyle iptal edilmesini talep ettikleri görülmüştür. TTK'nun 395. Maddesinin 1. Fıkrasında "Yönetim kurulu üyesi, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamaz; aksi hâlde, şirket yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir. Diğer taraf böyle bir iddiada bulunamaz.", TTK'nun 396. Maddesinin 1. Fıkrasında " Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir." şeklinde düzenleme yapılmıştır. Gündemin 9. Maddesinin pay sahibi yönetim kurulu üyelerinin oydan mahrumiyeti dikkate alınarak oy kullanmamaları sonucu oy çokluğu ile alındığı, TTK.'nun 436/1. maddesi uyarınca oy hakkından mahrum olan bu yönetim kurulu üyeleri oy kullanmış olsalar bile diğer olumlu oyların toplamından oydan mahrum olan yönetim kurulu üyelerinin oyları düşüldüğünde geriye kalan oy miktarının sonuca etkili olmadığı, somut olayda tartışılması gerekli olan husus yönetim kurulu üyesi ...'ün ... Holding'in, ...'nin ... Holding A.Ş.'nin hakim hissedarları durumunda olmasının .... Holding ve ... Holding'in de TTK'nun 436/1. maddesi uyarınca oydan mahrumiyetini gerektirip gerektirmediği noktasında toplanmaktadır. TTK.'nun 436/1. maddesinde pay sahibinin kendisi eşi alt ve üst soyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri yada hakimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya her hangi bir yargı kurumu yada hakemdeki davaya ilişkin olarak müzakereler de oy kullanamayacağı, TTK 436/2. maddesinde ise şirket yönetim kurulu üyeleri ile yönetim de görevli imza yetkisine haiz kişilerin yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylarda doğan oy haklarını kullanamayacakları düzenleme konusu yapılmıştır. Yönetim kurulu üyeleri kendi ibralarında oy hakkından yoksun oldukları gibi bir birlerinin ibrasında da oy kullanamayacakları düzenleme konusu yapılmıştır. Pay sahibi olan yönetim kurul üyeleri ... ve ...'nin pay sahipliklerinden doğan oy haklarını kullanmadıkları, TTK'nun 436/1. maddesinde hakim şirketin oydan yoksunluğuna dair herhangi bir hüküm bulunmadığı, .... Holding, ... Holding'in oy hakkını temsilci aracılığı ile kullandığı, ... ve ...'nin bu şirketleri genel kurulda temsil etmedikleri, ... ve ...'ye TTK'nun 395 ve 396. maddeleri kapsamında izin verilmesinin kanun, ana sözleşme, objektif iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil etmediği (İstanbul BAM 13. H.D.'nin 2017/197 Esas, 2017/244 Karar, 18/05/2017 tarihli ilamı ve Yargıtay 11. H.D.'nin 2016/12080 Esas, 2018/5297 Karar sayılı, 13/09/2018 tarihli ilamı da bu yöndedir.) anlaşıldığından bilirkişi raporundan ayrılınarak davalı şirketin genel kurul toplantısında alınan 9 nolu gündem maddesinin iptali talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Tüm dosya kapsamının ve delilerinin değerlendirilmesi sonucunda davalı şirketin 26/04/2018 tarihinde yapılan tarihinde yapılan 2017 yılına ait Olağan Genel Kurul toplantısında alınan 6 ve 9. gündem maddelerine ilişkin kararların Ana Sözleşme, Kanun, Objektif, iyi niyet kurallarına aykırı olmadığı, iptalini gerektirecek herhangi bir hususun gerçekleşmediği ... " gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; gündemin 6. maddesi ile icracı olmayan üyelere kazanç payı dağıtılmasına karar verildiğini, kazanç payının, icra görevi bulunan yönetim kurulu üyelerine dağıtılmayıp icra görevi bulunmayan yönetim kurulu üyelerine dağıtılmasının TTK'nın 511.maddesi ile öngörülen amaç ile çelişmekte olduğunu, davalı şirketin esas sözleşmesine de aykırılık teşkil ettiğini, eski TTK'da yer almayan bu madde ile öngörülen amacın, yönetim kurulu üyelerini, şirket için harcadıkları özel mesai ve şirkete sağladıkları katkılar için ödüllendirmek ve bu doğrultuda hareket etmeleri için teşvik etmek olduğunu, hal bu iken, ''icra görevi bulunmayan yönetim kurulu üyelerine" kazanç payı dağıtılırken, davalı şirkette yönetime ve şirket faaliyetlerine daha çok katkısı olan icra görevi bulunan yönetim kurulu üyelerine herhangi bir kazanç payı dağıtılmamasının somut olayda kazanç payı dağıtılmasının gerçek amacının farklı olduğunu ortaya koyduğunu, asıl amacın bahsi geçen şahıslara örtülü olarak kâr dağıtmak olduğunu, bu maddenin aynı zamanda ana sözleşmenin 27.maddesinme de aykırı olduğunu, zira bu maddede icracı olan ve olmayan ayrımı bulunmadığını, bilirkişi kök ve ek raporlarında da bu durumun eşitlik ilkesine aykırı olduğu belirtilmesine rağmen mahkemece gerekçe gösterilmeden bu maddenin iptali talebini reddettiğini, yerel mahkemenin, 6 no.lu gündem maddesi altında alınan kararın yönetim kurulu üyeleri arasında eşitsizlik yaratmadığı yönündeki kanaatine dayanak olarak diğer yönetim kurulu üyelerince bu karara itiraz edenin olmadığını göstermesinin de kabul edilemez olduğunu, nitekim yerel mahkemenin, söz konusu “icracı” yönetim kurulu üyelerinin, kendilerine kazanç payı ödenmesine karar verilen “icracı olmayan” yönetim kurulu üyelerinin doğrudan hakimiyeti altında olduğu gerçeğini göz ardı ettiğini, bu şekilde maddi vakıalara aykırı bir sonuca vardığını, karara mutabık kaldıkları belirtilen diğer yönetim kurulu üyelerinin esasen, davalının içerisinden bulunduğu ... şirketler topluluğunun “maaşlı çalışanları” olduğunu, ayrıca bu tutarın örtülü kar dağıtımı amacıyla ödenmekte olduğunu, bu tutarın kazanç payı olarak dağıtılması, eksik temettü dağıtılmasına sebep olduğundan esasen diğer yönetim kurulu üyelerinin değil, müvekkillerinin de içerisinde bulunduğu diğer pay sahiplerinin haklarının ihlal edildiğini, aynı zamanda şirket ortağı olan bu 2 yönetim kurulu üyesine dağıtılmasına karar verilen 2.700.000 TL, kazanç payı olarak dağıtılmayıp davalı şirketin ortaklarına hisseleri oranında temettü olarak dağıtılsaydı, bu durumda ...'ün hissesine yaklaşık 467.953 TL (2.700.000 TL x 9033,33 x Ye52) temettü isabet edeceğini, ancak kazanç payı dağıtım kararı sonrası ...'e 1.350.000 TL (2.700.000 TL kazanç payının 650'si) menfaat sağlandığını, örtülü kâr payı dağıtımı niteliğindeki kazanç payı dağıtımı sonrasında ... yaklaşık 3.5 katı oranda ek menfaat sağlamış duruma geldiğini, kazanç payının diğer yarısını alan ...nin de 460 pay sahipliği oranı ile hâkim ortağı olduğu ... Grubu ile birlikte ... Holding'in Y033,33 hissesine sahip olduğunu, benzer bir hesapla onun da bu kazanç payı dağıtımı ile, (2.700.000 TL x 633,33 x 660) 810.054 TL temettü almak yerine 1.350.000 TL (2.700.000 TL kazanç payının Y»50'si) menfaat/örtülü kar elde ettiğinin açık olduğunu, bu kapsamda, davalı şirketin genel kurulu sırasında bu şahıslara “kazanç payı” görüntüsü altında bir ödeme yapılmasına karar verilmiş olmasının, davalı şirketin diğer pay sahipleri olan müvekkillerinin haksız fakirleşmesine sebep olduğunu, kâğıt üzerinde “kazanç payı” olarak gösterilen bu menfaatlerin “kazanç payı” olmadığı, bu isim altında yönetimde hâkim durumda olan ... ve ... Gruplarına azınlıkta kalan ... Grubu'nun haklarına halel getirecek biçimde “örtülü kâr payı” dağıtıldığının son derece açık olduğunu, kazanç payı adı altında yapılan bu ödeme ile dolaylı yoldan davalı şirkette pay sahibi olan şahıslara imtiyaz da yaratılmış olduğunu, TTK'nın 478.maddesinde açık olduğu üzere şirket esas sözleşmesinde kuruluş sırasında veyahut daha sonra yapılacak bir esas sözleşme değişikliği ile bazı paylara bir takım üstün haklar/imtiyazlar tanınması mümkün ise de bunun haricinde, esas sözleşmede yer almaksızın, birtakım paylara imtiyaz tanınmasının hukuka aykırı olduğunu, genel kurulun 9.maddesinin iptali talebinin reddi kararının da hatalı olduğunu, somut olayda, kendilerine Türk Ticaret Kanunu'nun 395. ve 396. maddelerinde belirtilen izin ve yetkilerin verildiği ... ile ...'nin genel kurul sırasındaki oylamada oydan yoksun oldukları tartışma konusu olmadığını, önem arz eden hususun, ... ile ...'nin hâkimiyetine sahip oldukları ... Holding ve ... Holding'in de, oydan yoksun olmalarına rağmen, davalı şirketin genel kurulunda oy kullanmış olmaları olduğunu, ..., ... Holding'in 452 hissedarı, yani hâkim ortağı ve aynı zamanda yönetim kurulu başkanı olduğunu, ... Grubu ise davalı şirket ... Holding'in Y33,33 hissedarı olduğunu, ..., ... Holding'in 460 hissedarı yani hâkim ortağı ve aynı zamanda yönetim kurulu başkanı olduğunu, her ne kadar bahsi geçen yönetim kurulu üyeleri, oylama sırasında bizzat oy kullanmamış ise de, bu kişilerin hâkim ortağı oldukları bu şirketler vasıtası ile kendileri lehine karar çıkmasını sağladığını, bu şirketlerin de TTK'nın 395. ve 396. maddeleri kapsamında davalı şirket yönetim kurulu üyelerine verilen izinler bakımından TTK'nın 436. maddesi hükmü gereği oydan yoksun olmaları gerektiğini, bu nedenle ... Holding ve ... Holding'in, hâkim ortakları ... ve ... 'nin önemli etkisinde olduğunun açık olduğunu, bu nedenle, davalı şirketin pay sahibi olan bu şirketlerin oydan yoksun olmaları gerekirken genel kurul sırasında oy kullanmış olmalarının TTK m. 436/1 hükmüne aykırılık teşkil ettiğini, mahkemenin, müvekkili lehine olan bilirkişi raporundan ayrılma konusunda gerekçe belirtmediğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK'nın 445 ve devamı maddeleri uyarınca, davalı şirketin 26.04.2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan 6 ve 9 numaralı kararların iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK'nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.TTK'nın 445. maddesinde ''446. maddede belirtilen kişiler, kanun ve esas sözleşme hükümlerine özellikle dürtüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde iptal davası açabilirler'' hükmüne yer verilmiştir. TTK'nın 446. maddesinde ise iptal davası açabilecek kişiler sayılmış ve toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun ya da bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın, çağrının usulüne uygun yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına veya oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu ve yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Buna göre genel kurul kararlarına karşı iptal davası açılabilmesi için iptali istenen karara olumsuz oy vermenin dışında TTK'nın 446. maddesi gereğince muhalefet şerhinin de tutanağa geçirilmesi gerekmektedir. Davacılar, dava konusu olan 26.04.2018 tarihli genel kurul toplantısında alınan 6 ve 9 numaralı kararların iptalini istemiş, muhalefet şerhlerini tutanağa geçirtmiş ve süresi içinde eldeki davayı açmışlardır. Dava konusu genel kurul toplantısının yapıldığı tarih itibariyle davalı şirketin ortaklarının ve pay oranlarının; davacı ... AŞ (33.448.330.550 adet), davacı ... (766) diğer davacı ... (766 adet), dava dışı ... (383), ... (766 adet ), ... (766 adet), ... (1532 adet), ... (1532 adet), ... (766), ...(170849 adet), ...'ün hakim ortağı olduğu .... Holding AŞ (33.448.333.231 adet), ...'nin hakim ortağı olduğu ... Holding AŞ (33.448.158.093 adet) şeklinde olduğu görülmektedir. Gündemin 6. maddesi ile şirketin yedek akçe ve temettü paylarının ayrılması kararlarından sonra, şirketin 2017 yılı karından ayrılması gereken yasal yedekler ve 1. temettü payı ayrıldıktan sonra kalan kârdan 2.700.000,00 TL tutarındaki kazanç payının icra görevi olmayan yönetim kurulu üyelerine dağıtılmasına karar verildiği görülmekte olup davacılar tarafından kararın kazanç payı dağıtılmasına ilişkin bu kısmının iptalinin talep edildiği görülmektedir. TTK'nın 511. maddesi ''Yönetim kurulu üyelerine kazanç payları, sadece net kârdan ve ancak kanuni yedek akçe için belli ayırım yapıldıktan ve pay sahiplerine ödenmiş sermayenin yüzde beşi oranında veya esas sözleşmede öngörülen daha yüksek bir oranda kâr payı dağıtıldıktan sonra verilebilir.'' hükmünü amirdir. Davalı şirket ana sözleşmesinin 27. maddesi ise ''Yukarıdaki madde gereğince tespit olunacak safi (net) kardan varsa geçmiş yıl zararlarının düşülmesinden sonra: Genel Kanuni Yedek Akçe a)Kalanın %5'i Türk Ticaret Kanunun 519.maddesi uyarınca ödenmiş sermayenin %20'sini buluncaya kadar ggenel kanuni tedek akçe olarak ayrılır. Birinci Temettüb)Kalan tutara varsa ilgili hesap yılı içinde yapılan bağışların ilave edilmesiyle hesaplanacak matrahtan ödenmiş sermayeden Genel Kurulca belirlenen tutardan birinci temettü ayrılır.c)Kalandan Genel Kurul en fazla %10 oranında bir meblağı da şirket müdür, müstahdemlerine dağıtma kararı alabilir. İkinci Temettüd)Genel Kurul safi kardan kalan (a),(b) ve (c) bentlerinde belirtilen meblağlar düşüldükten sonra kalan kısımdan ikinci temettü dağıtmaya karar verebilir. Ortaklara dağıtılmasına karar verilen birinci ve ikinci temettü payının hangi tarihte ödeneceği genel kurul tarafından tespit olunur. e)Türk Ticaret Kanununun 519.maddesinin 2.fırası uyarınca oluşan meblağlar genel kanuni yedek akçeye eklenir. Şirketin Türk Ticaret Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri uyarınca , pay sahiplerine kar payı avansı dağıtabilir.'' hükmünü içermektedir. Davacılar tarafından, 6 nolu karar ile icra görevi olmayan yönetim kurulu üyelerine kazanç payı dağıtılmasına karar verilmesinin objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğu ileri sürülerek iptali talep edilmiştir. Davalı şirket ana sözleşmesinin 27. maddesinde kârın dağıtılmasının düzenlendiği, davalı şirket genel kurul toplantı tutanağının ilgili gündem maddesine ilişkin oy çokluğu ile karar verildiği ve bu kararın TTK'nın 511. madde hükmüne uygun olduğu, kazanç payının bir teşvik tedbiri olması ve alınan kararın TTK'nın 511. hükmüne uygun olması nedeni ile ilgili gündem maddesinin iptalinin gerekmediği, TTK'nın 394. maddesine göre esas sözleşmeye konacak hükümle veya genel kurul kararı ile yönetim kurulu üyelerine belirli dönemlerde ücret ödemesinin kararlaştırılabileceği, ilgili kararın alınmasında pay sahibi yönetim kurulu üyeleri oy hakkından mahrum olmalarına rağmen oy kullanmış olsalar da pay sahibi yönetim kurulu üyelerinin oyları hesaba katılmasa dahi kullanılan diğer oyların toplamı basit çoğunlukla kararın alınması için yeterli olduğundan, ücret ödenmesine ilişkin kararın TTK'nın 394. maddesine uygun olması, dağıtılan kârın ana sözleşmeye uygun şekilde ortaklara kâr payı dağıtımı yapıldıktan sonra ve %10 oranındaki kârın icracı olmayan yöneticilere dağıtımına ilişkin olup eşitlik ilkesini ihlal eder bir yanının bulunmadığı, örtülü kazanç dağıtımı sayılamayacağı ve dürüstlük kuralına aykırı olmayacağı, bu gündem maddesine ilişkin kararın iptalini gerektiren bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 13.09.2018 tarih ve 2016/12080 Esas, 2018/5297 Karar sayılı kararı ile 10.02.2022 tarih ve 2020/1650 Esas, 2022/981 Kararı). Gündemin 9. maddesi ile TTK'nın 395 ve 396. maddeleri uyarınca maddede belirtilen izin ve yetkilerin yönetim kuruluna verilmesi hususunun oylamaya sunulduğu, davacının olumsuz oyuna karşılık ortaklardan .... Holding AŞ ve ... Holding AŞ'nin toplam 66.896.491.324 olumlu oyları ile ve oy çokluğu ile karar verildiği görülmektedir. Davacılar, TTK' nın 395. ve 396. maddelerindeki izin ve yetkilerin verilmesine ilişkin bu kararın TTK'nın 436/1 maddesi uyarınca oydan yoksunluk ilkesine aykırı şekilde alındığını ileri sürmüştür. Genel kurul tutanağı incelendiğinde, 9 nolu kararın davacı ...'ün oyları ile birlikte toplam 33.448.333.997 adet olumsuz oya karşı, ortaklardan .... Holding AŞ ve ... Holding AŞ'nin toplam 66.896.491.324 adet olumlu oyuyla ve oy çokluğu ile alındığı, TTK'nın 436/1. maddesi uyarınca işbu oylamada pay sahibi yönetim kurulu üyelerinden ..., ... temsilcisi, ... ve ... tarafından toplam 174.679 adet paydan doğan oy hakkının kullanılmadığı görülmektedir.İptali istenen bu maddeye ilişkin uyuşmazlık, yukarıda unvanları belirtilen anonim şirketlerin, pay sahibi bulundukları davalı ... şirketin genel kurulunda, aynı zamanda kendilerinin hâkim ortağı ve yöneticisi olan ... ve ...’yi de kapsayacak şekilde, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerine, TTK'nın 395. ve 396. maddeleri çerçevesinde izin verilmesi oylamasında oydan yoksun olup olmadıklarına ilişkindir. TTK’nın ''Oydan Yoksunluk'' başlıklı 436.maddesinde ''Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz. Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.'' hükmü yer almaktadır. Görüşülüp karara bağlanan gündem maddesinde, ... Holding AŞ ve ... Holding AŞ'nin ne kendileri ile davalı şirket arasında ne de yine bu anonim şirketlerin ortağı olduğu şahıs şirketi ile hakimiyetleri altındaki şirketler arasında kişisel nitelikte bir işin görüşülüp karara bağlanması söz konusudur. TTK’da oydan yoksunluk hâline ilişkin mevcut düzenleme, anonim şirketin pay sahiplerinin oy hakkına ve bunun doğumuna ilişkin 434. ve 435. maddeleri gözetildiğinde, istisnai nitelikte olup istisna hükümlerinin yorum yoluyla kapsamının genişletilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle, TTK'nın 436/1. maddesinde hükme bağlanan oydan yoksunluk hâlinin uyuşmazlık konusu 9 nolu karar yönünden oluşmadığı, oyların toplamı ve basit çoğunlukla kararın alınmasının mümkün olması dikkate alındığında bu maddenin de iptalini gerektirir bir durum bulunmadığı kanaatine varılmıştır (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 19.12.2019 tarih ve 2018/1327 Esas, 2019/8307 Karar sayılı kararı). Öte yandan, davacılar vekilince, mahkemenin davacılar lehine tespitler içeren bilirkişi ek ve kök raporuna aykırı şekilde ve gerekçe belirtmeden karar vermesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de; HMK'nın 282. maddesi uyarınca hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre, bilirkişi raporları takdiri delil niteliğinde olup somut olayda mahkemece, sunulan deliller değerlendirilerek ve gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşıldığından bu yöndeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı usul ve yasaya uygun olup davacılar vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;1-HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacılar vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına 3-Davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30.03.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK'nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.

Full & Egal Universal Law Academy